Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 MART 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J l i J v U i l U İ T J J L ekonomi(ajcumhuriyet.com.tr 13
• Yanşların 14.
ayağmı oluşturacak
olan seri, 21
Ağustos'ta
Türkiye'de
yapılacak. Uzun
süredir pist inşaatı
nedeniyle
tartışmalara konu
olan Formula 1
yarışlarının
Türkiye'ye 60-150
milyon dolar gelir
getirmesi
bekleniyor.
Formula 1 Dünya
Şampiyonası'nda
se/onun ilk yarışı olan
Avustralya Grand
Pru'sini 1 saat 24
dakikal7saniye336
salisedc Renault'nun
İtalyan pilotu
Giancarlo Fisichella
kazancu.
Ferrari'nin 7 kez
dünya şampiyonu olan
efsane pilotu Michael
Schumacher ise kaza
yaparak yarış dışında
kalınca kariyerinin en
kötü sezon
başlangıcını yaptı.
Ferrari'nin Brezilyalı
pilotu Rubens
Barrichello, yarışta
ikinciligi elde ederken
13. sırada start alan
Renault'nun Ispanyol
pilotu Femando
Alonso ise üçüncü oldu.
(Fotoğraf: AP)
Bir seyircinin bilet, park, gıda, ulaşım gibi ortalama harcama tutan 229 dolar
Formula 1sanayisiBAŞAKSEZEN
Genellikle üst düzey gelir grubu-
na hitap eden ve kişi başına harcama-
nın 229 dolara kadar çıktığı Formu-
la 1 yanşlannın, yarışlar esnasinda
"dışarıdan gelen" para sayesinde ev
sahibi ülkelerin ekonomilerine de
ciddi katkıda bulunduğu belirtiliyor.
Yanşların 14. ayağını oluşturacak
olan seri, 21 Ağustos'ta Türkiye'de
yapılacak. Uzun süredir pist inşaatı
nedeniyle tartışmalara konu olan
Formula 1 yarışlarının, organizas-
yonda bir aksaklık olmazsa Türki-
ye'ye de ekonomik olarak önemli
katkılar getirmesi bekleniyor.
Istanbul Ticaret Odası'nın (İTO)
daha önce yayımladığı rapora göre,
yanşların istihdama da katkısı ola-
cak. lşyeri başına çalışan sayısının
ortalama 1-3 kişi artacağını öne sü-
ren raporda şu görüşlere de yer veri-
liyor:
^ Bir seyircinin yarışlar boyunca
bilet, konaklama, park, benzin, gı-
da, eğlence, ulaşım vb. alanlarda
yaptığı ortalama harcama tutan 229
doları buluyor.
^ Toplam döviz gelirlerinin en az
30 milyon dolar olınası bekleniyor.
f* En fazla hareketlilik yaşanma-
sı beklenen sektörler restoran/bar,
konaklama, ulaşım-petrol, eczane-
ler, foto stüdyoları, hediyelik eşya
satanlar, gece kulüpleri- diskolar, se-
Yarış
Avusturya
Belçika
Ingiltere
Avrupa
Fransa
Almanya
ttalya
Monaka
Partekiz
Sanmarino
tspanya
Toplam:
Haftalık
Katılım
234.500
203.000
182.000
276.500
184.500
258.500
188.000
222.432
55.600
176.975
134.700
2.116.707
1997 A3 Grand Prix'i: Ekonomik Istatistikler
Pazar
Katılım
110.00
81.000
90,000
115,000
75,000
91,000
90,000
66,505
37,300
81,353
65,000
902,158
Yabancı
Katılımcı
%96.5
%93.0
%80,0
%83.0
%92.0
%70.0
%65.0
%60.0
%50.0
%78.0
%50.0
%77.0
Harcanan
(dolar)
36,988,250
33,225,000
50,151,000
66,344,300
53,660,800
47,702,100
43,860,800
71,493,200
10,704,000
42,195,200
33,571,200
489,895,850
Vabannların
Ilarcanıaları
%98
%93
%90
%90
%98
V
%70
%70
%80
%60
%85
%60
%83
İşletmeler
1,464
1,626
5,420
3,037
8,881
3,632
43,527
6,364
8,186
15,124
30,078
127,339
KAYNAK: IN Contcxt
Istihdam
9,513
5,626
44,690
14,887
37,267
17,271
251,222
26,568
47,104
142,000
142,207
738,354
Geçici
Istihdam
1,450
2,500
3,000
800
8,000
-
2,000
800
1,300
1,250
-
21,100
Alan
(Kilometrekare)
15,589
1,158
5,231
8,289
25,255
4,531
9,228
1,889
550
6,973
3,142
81,835
yahat acenteleri ve yerel esnaflar ola-
rak gösteriliyor.
• Yanşlara ikinci kez ev sahipli-
ği yapan şehirlerde harcamalar, bir
önceki yanşa oranla yüzde 9 artış
gösteriyor.
• Rektamların maliyetinin 10-25
milyon doları bulınası hesaplanıyor.
• 60-150 milyon dolar arasında
gelir bekleniyor.
Yarışlann başlamasıyla birlikte,
yerel otellerin fiyatlan yüzde 100 ar-
tış gösteriyor, rezervasyonlar hafta-
lar öncesinden doluyor. Aynı durum
restoranlar için de geçerli. Türki-
ye'de de yanşın yapılacağı tarihler-
de tstanbul'daki tüm otel rezervas-
yonlannın dolduğu belirtiliyor. 5 yıl-
dızlı otellerde normal şartlarda 320
dolardan satılan delüx odaların fi-
yatlannın da KI)V hariç 480 dolara
kadar çıktığı kaydediliyor.
Konserler, yarışlar olacak
Verilen bilgiye göre, pist a.lanında
konserler de verilecek. Formula-1 'in
kapanışının hemen ardından Tar-
kan'ın İngilizce CD'sınin ilk tanıtı-
mı yapılacak. Aynca, Alman otonıo-
bil şirketlerinin ayn bir organizasyo-
nu olan, geçen yıl 10 yanşta 760 bın
seyırci toplayan yarışlar da yapıla-
cak. Formula 1 pistinin yer aldığı
AkfıratBelediyesi'ninise 10 milyon
dolarlıkbirbütçeylepiste giden yol-
larda genişletme çalışmalanna baş-
ladığı kaydedildi. Yanşlan izlemeye
gelecek turistler için sosyal tesis de
inşa eden belediyenin, pist yakınla-
nnda yer alacak bir kongre merkezi
projesi de bulunduğu belirtildi.
Formula 1 'de Otodram'da yarışan-
lardan bir diğeri de reklam verenler.
Şu ana kadar ana reklam vermesi ke-
sinleşen uluslararası şırketlerin ba-
şında HSBC, Shell ve Mobil geliyor.
Yerli markalardan reklam vermesi
netleşen şirket ise Ülker. Ekranda
görünen reklam alanlannın yanı sı-
ra 250 büfe de hizmet verecek.
Dünya genelinde yaklaşık 1.5 mil-
yar kişinin izlediği yarışlann Türki-
ye'deki yayın hakkını ise 7 milyon
dolara TRT aldı.
Yeni yatırım yerine büyük şirketlere ortak olmayı tercih ediyorlar
Yabancıların gözü '500 büyük'te
HACER BOYACIOĞLU
ANKARA - Merkez Bankası
Başkan Danışmanı ErcanTürkan'ın
araştırması, yabancı sermayenin,
yeni yatırım yerine, mevcut büyük
işletmelere ortak olma yolunu
seçtiğini gösterdi. Yabancı sermaye
açısından en fazla yoğunlaşmanm
otomotiv sektöründe olduğuna
dikkat çekilen araştırmada; metal
eşya, kimya ve gıdada yoğunlaşma
olduğu belirtildi. Türkan'ın yaptığı
• 500 büyük firmadaki yabancı sermayeli
\ şirket sayısı hızla artıyor. 2003 yılı sonu
itibarıyla her 10 firmanm 3'ünde yabancı
sermaye katkısı söz konusu.
Istanbul Sanayi maktadır. 1990 yılında 500 büyük
sanayi kuruluşu içensinde 88 adet
yabancı sermayenin dahil olduğu fir-
ma varken, bu sayı 2000'de 131'e,
2003'te 147'ye çıkmıştır. Birbaşka
deyişle 2003 yılı sonu itibanyla her
10 firmanın 3 'ünde yabancı sermaye
katkısı söz konusudur.
• 2003 yılı itibanyla ikinci 500
büyük firmadan da 69'unda yabancı
sermaye katkısı bulunmaktadır.
'Hâkfin ortak oldular'
araştırmada;
Odası'nın her yıl güncellediği
Türkiye'mn 500 büyük sanayi kuru-
luşu" verileri dikkate alındı.
Araştırmada şu saptamalar yapıldı:
• Türkiye'nin 500 büyük sanayi
kuruluşu içerisinde yabancı ser-
mayeli kuruluşlann payı giderek art-
• Yabancı sermayeli ortaklar,
1990'da dahıl olduklan fırmalarda
ortalama yüzde 38.6'lık bir sermaye
payına sahipken, 1995'ten itibaren
söz konusu firmalarda hâkim ortak
konumuna geldiler ve 2003 yılında
ortalama sahiplik oranlarını yüzde
60'a yükselttiler.
YÜZDE 70'İ YABANCI
1.5 milyar
kişi izledi
Amerikan IN Context firmasının 11
Avrupa ülkesini kapsayan araştırmasına
göre, Grand Prix yanşlannın bilançosu
şöyle:
• Yanşlan bilet alarak tribünden izleyen
seyirci sayısı 2 milyon 100 bin.
• Seyircilerin yüzde 70'i başka
ülkelerden geldi.
• Seyirciler yaklaşık 500 milyon dolar
harcama yaptı.
• 738 bin 354 kişilik istihdama sahip 81
bin 835 kilometrekarelik bir alanda 127
bin 339 işyerinde harcama yapıldı.
• 133'ü canlı olmak üzere 203 ülkede 1.5
milyar kişi yarışlan televizyondan izledi.
ENDİŞELER DE VAR
'Devlete ağır
yükgetiriyor'
Ekonomi Servisi - Formula 1 'in en
önemli gelir kaynaklarından biri
sigara reklamları. Daha önce yapılan
açıklamalarda yanşmanın
sponsorlarından Marlboro'nun
Türkiye'dekı sigara yasağı nedeniyle
reklam yapamayacağı ve bu nedenle 5
milyon dolarlık kayıp yaşanacağı
belirtildi. Ancak, çokuluslu sigara
devlerinin bu alandaki rekJam
yasağını deldiği gibi masraflan ülkeye
yıktığı ve hasılatın yanş komitesine
kaldığı için gelir getirmediği gibi
endişeler de mevcut. Ayrıca,
Türkiye'de pek çok sivil toplum
örgütü de yanşlann Türkiye'de
düzenleneceği açıklandığı zaman
karşı kampanyalar gerçekleştirdi.
Örneğin, Ulusal Akciğer Sağlığı
Kongresi delegeleri ve Sigara ve
Sağlık Ulusal Komitesi, sigara
reklamı yasağının delineceği
endişesiyle tepki olarak faks
kampanyası başlatmıştı. Yanşla ile
ilgili diğer bir endişe ise orman ve su
havzalannın tahrip edileceği yönünde.
AINKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
LA'ya Yanlış İlaç
Son on yıllar, devletin ekonomiye karışmasının en
aza indirilmesine tanıklık ediyor. Serbest ve küre-
sel ekonomi politikası bu esasa dayanıyor. VVas-
hington Uzlaşması Bildirisi (1989) yaklaşımın LA-
Latin Amerika için yayımlanan önerilerden oluşuyor-
du. Bildiri, devleti "ekonomik gelişmenin yolunu
kapatan engel" olarak tanımlıyor; ticaret duvarları-
nın yıkılmasını; bütçeaçıklarının kapatılmasını; özel-
leştirmeyi ve LA ülkelerinin yabancı yatırımlara açıl-
masını öneriyordu.
öneriler uygulamaya konuldu. Ancak, alınan so-
nuç tam bir başarısızlıktır; I_A dünyanın diğer böl-
geleriyle karşılaştırıldığında, gelişme gösteremiyor;
tersine geriye düşüyor. LA'da yoksulluk daha da de-
rinleşiyor. Oysa, LA ülkelerinin, 1950- 1980'in ko-
rumacı döneminde, "reform yıllan" denilen 1980
sonrasına göre çok daha hızlı bir ekonomik büyü-
me gerçekleştirdiği görülüyor.
Bildiriyi hazırlayanlardan ve uygulanmasında et-
kin olanlardan biri Venezüellalı ekonomist Ricardo
Hausmann, şimdilerde yanlışlarını kabul ediyor;
serbestleşmeye dayalı büyüme politikalarını eleş-
tiren ekonomistlerin yanında yer alıyor. Hausmann,
"önerdiğimiz büyüme kuramlannda bir şeyler yan-
lış gitti; Latin ekonomileri yanlış ilaç kullanmış" di-
ye açıklama yapıyor (Wall Street Journal- Europe,
24 Şubat). Bununla da kalmıyor, açıkça, devletin
ekonomiye karışmasının ekonomik gelişme için bir
engel değil, tersine çoğu kez bir "çözüm" olabile-
ceğini vurguluyor. Hükümetleri, kendi yandaşlarına
rant dağıtmaktan kurtulmaya ve nesnel ölçütlerle
sanayiyi desteklemeye çağırıyor. Iç pazarı dış reka-
bete karşı "seçmeli" bir yaklaşımla korumayı öne-
riyor.
Hausmann köklü görüş değişikliğini "gerçeğin
kavranması" olarak tanımlıyor. Darısı, bizimkilerin
başına; Türkiye, "yanlış ilacı" içmeye devam edi-
yor.
• ••
LA'da ilginç gelişmeler oluyor. Arjantin, 23 Aralık
2001 'de dış borç ödemeyi tamamıyla durdurdu;
moratoryum ilan etti. Sonra da 81.8 milyar dolar ar-
tı faizlerden oluşan dış borcun, "dolar başına 30-
35 sent" olarak ödeneceği ve bunu kabul eden ala-
caklılarının 25 Şubat'a kadar başvurmaları gerekti-
ği açıklandı. Alacaklıların en az yüzde 70-75'inin, Ar-
jantin'in önerisini kabul ettikleri anlaşılıyor. Bu fırtı-
na Arjantin ekonomisini çökertmiyor; ekonomi son
iki yıl boyunca yılda yaklaşık yüzde 8.8 büyüyor; ya-
bancıları dize getirmenin verdiği güven yerli serma-
yeyi harekete geçiriyor; ekonomi yeniden dışarıdan
sermaye desteği sağlıyor. Borçlarını ödemeyeceği-
ni açıklayan ülkelerin, günümüzde, örneğin, büyük
devletlerin 1881 'de alacaklarını tahsil için Osman-
lı Imparatorluğu'nun gümrüklerine el koyması gibi
ağır biçimde cezalandırılamayacağını belirten The
Economist (5 Mart), hem yükselen piyasalar hem
de borç veren sermaye çevreleri için, borçların ye-
niden yapılanmasında Arjantin örneğinin, yeni bir
dönemin başlangıcını gösterdiğinin altını çiziyor.
•••
"Of" başlıklı yazımda, çeyrek yüzyıl önce (1981)
anlatılan bir olay bağlamında, Saral ve Çakıroğlu
soyadları geçiyordu; bunun, bazı dostlarımı üz-
düğünü öğrendim; kendilerinden içtenlikleözürdi-
lerim.
Banka promosyonları
yargıya taşındı
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu
çalışanlannın maaş alacağı bankalann seçilmesi
sırasında; kamu kurumlanna bankalar
tarafından verilen promosyonlar yargıya taşındı.
Türk Eğitim-Sen, Ankara Nöbetçi İdare
Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, bu
promosyonların kamu
kurumlarına değil çalışanlara
yapılması gerektiğini belirtti.
Eğitim-Sen'in yaptığı
başvuruda şu görüşlere yer verildi:
"Kamu çalışanlannın maaşlarını
banka kanalıyla almaya başlamasının
ardından, bankalar arasında ciddi bir
rekabet oluşmuştur. Bankalar
kamu kurumlanna ciddi
, yardımlar yaparak sözleşme
imzalamaya çahşmaktadır.
Bu konu kamuoyunda
tartışılmış ve sonuçta kamu çalışanları bu
promosyonların eşit bir şekilde kendilerine
dağıtılmasını teklif etmişlerdir. Bu nedenle
Milli Eğitim Bakanlığı'nın söz konusu
işleminin iptali ve promosyon parasının kamu
personeline dağıtılması hakkaniyet, adalet ve
kamu yararı gereğidir."
DÜNYA EKONOMlSlNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU erginy@tr.net
Adam denizde birtakım el hareketleri yapıyor. Kı-
yıdakilere el mi sallıyor, yoksa boğuluyor mu? Ge-
çen haftaAmerikan ve Ingiliz gazetelerinin, düne ka-
dar Bush'un Ortadoğu projesine en azından şüp-
heyle yaklaşan liberal ve sosyal demokrat yorum-
cular, Lübnan sokaklarındaki el kol hareketlerine
bakarak "adamın el salladığına", Irak'ın işgalinin
ikinci yılında nihayet, Ortadoğu'da demokrasi rüz-
gârlarının esmeye başladığına karar verdiler.
Sedlr ağaçları bahar rüzgârlarında
Irak'ta genel(!) seçimler, Arafat devreden çıktık-
tan sonraîsrail-Filistin barış sürecinin yeniden baş-
laması ve Londra Konferansı... Eski Lübnan Baş-
bakanı Harriri "kim vurduya" gittikten sonra, Lüb-
nan'da başlayan Suriye karşıtı "Sedir ağacı devri-
mi", Mısır'da Mübarek'in gelecek başkanlık se-
çimlerinde muhalefetin (ama Müslüman Kardeşler
hariç) aday çıkarmasına izin vereceğini, Suudi Mo-
narşisi'nin de gelecek yerel seçimlere kadınların da
katıIabileceklerini açıklaması, Avrupa'da Bush'un
ve neo-con'ların "reytingini" yükseitti.
Dünkü liberaller, şüpheciler, hatta savaş karşıtı ki-
mi yazarlar çark etmeye başladılar: "Belki de bu
neo-con 'laro kadarda çatlak değillerdi..." (Los An-
geles Times), "Demokrasi kılıcın ucunda da gelse
demokrasiydi..." (Spiegel), "Iraksavaşından sonun-
da iyi bir şeyler çıkmaya başlamıştı..." (The Guardi-
an), "Irak savaşı Ortadoğu'nun siyasi çevresini de-
ğiştirmeye başlamıştı" (Corriera della Sera) vb...
VVashington Post'ta Ignatious, "Dominoların dev-
rilmesine bakınca insanın başının dönmemesi ola-
naksız...", "Ortadoğu'nun muhte-
şem felaketini, birkere başladıktan
sonra artık kimse durduramaz" di-
ye yazacak ve ekleyecekti: "Bu arabayı yolda tuta-
bilmek için Amerika'nın gaza basmaya devam et-
mesi gerekiyor." Bu ani, biraz da yüzsüz "U dönü-
şünün" arkasında acaba ne vardı? Dominique Mo-
isi'nin işaret ettiği gibi, "Avrupa'nın Ortadoğu'ya
dönüyor" olması mı? ABD ile Avrupa arasında,
Irak'ta durumun kabul edilmesi, Filistin-lsrail konu-
sunda ve Iran konusunda anlayış birliğine varılma-
sı, Suriye konusunda ortak tutum alınması temelin-
de, bölgenin düzenlenmesine ilişkin yeni bir modus
operandi mi kurulmuştu? (Le Monde, 28/02/05) Ba-
sın şimdi yönünü buna göre mi değiştiriyordu? Bu
sorulara henüz kesin bir cevap vermek zor.
Bu "demokratik rüzgârlar" söylemini izlerken ak-
lıma bir de Nasreddin Hoca-Timur fıkrası geldi,
onunla devam etmek istiyorum; hani sepette yal-
nızca ilk birkaç sırada üzüm varmış, onların altın-
daysa başka şeyler...
Durum yabancı değil
Üzümlerin altındakilere bakmaya Lübnan'dan
başlamak gerekiyor. Başlar başlamaz da karşımız-
daki durumun bize hiç de yabancı olmadığını gö-
rüyoruz. Harriri ölünce, ABD ve Avrupa basınının,
hiç vakit kaybetmeden, ama herhangi bir kanıta da
gerek duymadan Suriye'yi suçlaması hemen aklı-
mıza Saddam'ın "kitle imha silahlarını" getiriyor. Bir
farkla ki, bu kez Fransa ve ABD birlikte davranıyor-
lar. Aralarında eski kan davaları olan Lübnan dini ce-
'Demokrasi Baharı' Uzerine Çeşitlemelen
maatlerinin, nasılsa bunları ikinci plana atıp bir mu~
halefet cephesi oluşturmaları ve Âvrupalı görünüş-
lü (hali vakti yerinde) gençleri sokaklara dökmeleri
de ABD ile AB'nin, Soros vakfıyla birlikte tezgâh-
ladığı "Kadife", "Gül", "Portakal" vb.. "devrimleh-
ni"... Görünüşte, elimizde bir "yumuşak devrim"
daha var.
İsrail-I'ilistin banş süreci yeniden başladı. (AP)
Ama çok fazla ilerlemeden, Lübnan'ın kimi özel-
liklerine kısaca bir bakmak yararlı olabilir. Hıristiyan
Maronitler Lübnan nüfusunun yüzde 20'sini, Müs-
lümanlar yüzde 70'ini, geri kalanını da Ortodoks ve
diğer Hıristiyanlaroluşturuyor. Müslümanların için-
de çoğunluk Şiiler ve ülke nüfusunun yaklaşık yüz-
de 40'ını oluşturuyorlar. Ayrıca Lübnan'da yaklaşık
300.000-400.000 Filistinli sığınmacı var; bu 3.7 mil-
yonluk bir ülkede yüzde 10'a yakın
bir oran. Ikincisi, Al Ahram VVe-
ekly'de bir yorumun işaret ettiği gi-
bi, bugün Lübnan'da muhalefeti oluşturan grupla-
rın aralarındaki tarihsel düşmanlıklar ve beklenti
farkları, bugün birlik olmalarına yol açan nedenler-
den çok daha güçlü. Rejimi devirdikten sonra or-
tak bir program oluşturma olasılıkları çok düşük.
Buna karşılık muhalefetin yanında yer almayan Şii
Hizbullah örgütünün hem silahlı, hem yaygın bir
toplumsal örgütlenmesi var. Üstelik, Hizbullah'ın
toplumsal desteği, Israil'e karşı direnişinden dola-
yı salt Şiilerle de sınırlı değil (The New York Times,
06/03). ABD'nin terörist olarak nitelediği Hizbul-
lah'ın gelecek seçimlerde iktidarda büyük bir ağır-
lık kazanması, hatta bir diğer Şii partisiyle birlikte
iktidara aday olması, böylece Lübnan'da bir Şii et-
kisinin oluşması olasılığı yüksek. Işte üzümleri kal-
dırmaya başlayınca altından böyle şeyler çıkıyor.
Cul bono?
Jeopolitikte, işin komplo yanını bir kenara atıp
"Cui bono?" (Kimin işine yarıyor?) diye sormak sa-
nırım en doğru yol. Bu açıdan Lübnan "Sedir ağa-
cı devriminin" bir Şii iktidarına yol açması olasılığı-
nı kim ve neden başlattı sorularının cevabından da-
ha ilginç. Hele Irak'ta da genel seçimlerden sonra
benzer bir durumun oluşmaya başladığı düşünülür-
se. Ortadoğu'nun diğer demokratikleşme adayla-
rına bakınca da önümüze siyasal Islam ağırlıklı ik-
tidar olasılıkları çıkıyor. örneğin, gelecek Filistin'de
belediye seçimlerinde büyük başarı gösteren Ha-
mas'ın, genel seçimlerde, iktidar olmasa bile "se-
/(ü/er"fetihyönetimini delmesini, FinancialTimes'ta
(04/03) bir yorumun işaret ettiği gibi, bekleyebiliriz.
Mısır'da Mübarek'in Müslüman Kardeşleri seçim
dışında bırakma çabasıysa uzun süre savunulabi-
lecek bir "mevzi" değil. Mısır'da da tek gerçek mu-
halefet adayı siyasal Islam. Bugüne kadar liberal,
demokratik vb. muhalefete nefes aldırmayan Suudi
Arabistan ise tam bir felaket. Burada tek anlamlı
muhalefeti, iktidardaki monarşiyi yeterince radikal
Müslüman bulmayan El Kaide ve benzeri cinsten
örgütler oluşturuyor. Yıllardır en gerici rejimlerin de-
mokratik muhalefetlerini yok etmesine göz yuman,
hatta destekleyen, hâlâ bu rejimlerin zindanlarını
CIA'nın "kayıt dışı" tutuklularının işkence yeri ola-
rak kullanan (The Daily Star, 05/03) ABD şimdi her
rejim değişikliği girişiminin arkasından bir radikal
Islami rejim tehlikesinin başını kaldırdığını görüyor.
Cui bono?
Aslında oluşmaya başlayan görüntü çok daha
karmaşık. "Cuibono?" sorusunun cevabının iki bo-
yutu daha olabilir. Birincisi, bölgede siyasal Islama
dayalı rejimler çoğaldıkça, ABD karşısında, güve-
nilir tek müttefik olarak fsrail'in önemi daha da ar-
tar. Sanırım Türkiye de böyle bir konumda. Ikincisi,
"muhteşem kaosla" ilgili. Bildiğiniz gibi neo-con
ekip, ABD dış politika doktrinini, "iblis imparator-
luğu" SSCB'nin yerine Hıristiyan-Musevi medeni-
yetin karşıtı (bir anlamda "anti-Christ") olarak sun-
duğu radikal Islami koyarak oluşturmaya çalışıyor.
Ortadoğu'da siyasal Islam iktidarı olasılıklarını art-
tırarak gelişen bir istikrarsızlık {"demokratikleştir-
me" süreci?
1
)) bu projeye son derecede uygundur.