14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI Yaşammı haberciliğe adayan Müşerref Hekimoğlu'nun ilginç olaylarla dolu kitabı yayımlanıyor 'Oımhuriyet Kızı'nınanılan M üşerref Hekimoğlu 1950-2004 tarihleri arasında Türk basınında aralıksız 54 yıl çalıştı. 10 Ekim 2004 tarihinde kaybettiğimiz Hekimoğlu'nun dergicilikle başlayan basın yaşamı, gazetelerde ve ANKA Ajansı'nda devam etti. Habercilik en sevdiği ve saygı duyduğu alan oldu. Uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı, ancak haberciliği hiç bırakmadı. "Haberi par- maklanmın ucunda hissederiıır, onun ajansta haberciliğe yeni başlayan genç- lere ilk anlattığı özelliği oldu. Haberci- liğin bir yaşam biçimi olduğunu anlatmaya bir süre içinde yayımlanacak olan "Anılar" L Müşerref Hekimoğlu çalışırdı. Kısa Hekimoğlu'nun habercilik konusundaki anlayışmı ve ti- tizliğini sergileyen çok örnek ile dolu. 1950/1990 arasında ülkenin 40 yıllık tarihine yakın tanıklık eden "haberci- nin" gözünden yazılmış "Anılar". Ga- zeteci Müşerref Hekimoğlu'ndan çok, Nadir Nadi'nin söylediği "Cumhuriyet kaı1 " olmayı seviyordu. Ajansa, hemen hemen her sabahın ilk telefonu Müşer- ref Hekimoğlu'ndan gelir. Eğer o gün gazetelerde ANKA mahreçli haber *• çoksa, telefonu açan kim olursa olsun, "ANKA çiçekleri açürmışsınız" diye selamlardı. Eğer ANKA mahreci yoksa ya da çok azsa "ANKA çiçeklerini göremedim çocuklar" diye sitem ederdi. RAMAZÂN AYINDA ŞARAP Nazmiye DerTiirel'in zoranı S ovyetler Birliği Başbakam Aleksi Ko- sigin 26 Aralık 1976'da Türkiye'yi ziyaret eder. Gazeteciliğimde yıldız- ların parladığı bir akşam, Kosigın ile Nair miye Demirel konuşuyor, bir sözcüğünü at- lamadan izliyorum. Dışişleri Bakanı'nın eşi FiruzendeÇağlayangü, Milli Savunma Ba- kanı'nın eşi Türkan Topaloğlu da Bayan Demirel'in yanında. Kosigin'in arkasında da Başbakan Demirel, Çağlayangil, Topa- loğlu, Sovyet Elçisi Smirnov var. Moskova büyükelçimiz Hasan Işık da mılletvekille- ri, senatörlerle konuşuyof. Nazmiye Demirel siya$al yaşam için, bir politikacı, bir parti başkaııı ve de başbakan eşi olarak yetişmiş bir kadın değil, ama sa- de kişiliği, zekâsı, sağduyusu var, boşluk- ları güzel örtüyor. Kosigin ile konuşurken çok güzel yansıttı bu özelliğini. Konuşma- ların çevirisini Moskova Radyosu'nun Türk- çe Yayın Müdürü Mustafayevyapıyor. Ben de izliyorum. Sovyet devlet adamı Moskova'ya dönün- ce yeni yıla hazırlanan bir başkent görece- ğini anlatıyor. Ağaçlar dopatılır, binalar ay- dınlanır, ateş yakılır, şarkılar söylenir, Sov- yet halkı yeni yılı mutlu ve umutlu karşı- lar, diyor. Nazmiye Demirel de gülümsü- yor, yeni yılı biz de sevinçle karşılarız, ağaç donatmak geleneğimiz yok ama gençler, ço- cuklar hoşlanıyor, ağaç süsleyenler bizim ülkemizde de var, yılbaşı gecesi yakınları- mızla buluşur, yeni yılı umutla karşılarız, diyor. Bu aralık büyük bir tepsiyle şampanya- lar sunuluyor. Kosigin bir kadeh alıp Ba- yan Demirel'e veriyor. Ben de meraklaba- kıyorum. O gün öğle saatinde "Ramazan- da öğle yemeği verilir mi?" diye homurda- nanlar vardı Ankara Palas'ta. Adalet Par- tisi Başkanı'nın eşi de şampanyayı geri çe- virebilir, oruçlu olduğunu söyleyebilir, di- ye düşünüyorum. Nazmiye Demirel'in oruç- lu olduğundan da kuşkum yok, ama Kosi- gin'in uzattıği|kadehi reddetmiyor Bayan Demirel. Sovyet devlet adamı Türk halkınm mut- luluğu, Başbakan Süleyman Demirel ve eşi- nin sağlığı, mutluluğu, Türk-Sovyet dostlu- ğu için güzel dileklerle şampanyayı yudum- ladı. Bayan Demirel de "Ben de Sovyet hal- kına, size ve ailcııizc sağlıklar, mutluluklar diliyorum" diyerek kadehi ağzına götürdü, içmedi elbet. Kosigin Süleyman Demirel'e döndü bu aralık. Nazmiye Demirel de ba- nagözkırptı gülerek. îlkbakıştasoğukbir kişi Kosigin, konuştukçö ısınıyor, gergin çizgileri yumuşuyor, gülüyor. Ankara'ya gelişi de soğuk başladı, sıcak sona erdi. Kenan Evren, uçakta aralarında Müşerref Hekimoğlu'nun da bulunduğu gazetecilerle sohbet ediyor. Et vren 'den yıllar sonra itiraf S an ülkeyi Cumhurbaşkanı Evren' ın Uzakdoğu yolculuğuna ka- tıldığım zaman gördüm. Pakistan'da bir durak, sonra Çin, En- donezya, Kore ve Bangladeş. Benı çok etkileyen bir yolculuk bu. Ilgınç olaylar yaşadık. Önce uçakta. Ankara'dan havalandığımız zaman Devlet Başkanı gazetecilerin oturduğu bölüme geçip selamla- dı bizi. Hasan Cemal'e dönüp hayli sert şeyler söyledi sonra. Eşlik eden görevlilerin sayısı doğru değil, diye tepki gösteriyor Sayın Evren. Ka- sıth haber, diye yorumluyor. Hasan Cemal'in büyük saygıyla verdiği yanıtı da dinlemiyor nerdeyse. Belki de önyargısı var, Cumhuriyet'e çok sıcak bakmıyor. Uçaktaki hava da soğudu bir anda. Ben çok üzül- düm, ön bölüme, Evren'in oturduğu yere gittim biraz sonra. - Önümüzde uzun bir yolculuk var, bu havayla süremez, yumuşat- manız gerekir. Evren hâlâ soğuk, bana aldırmaz görünüyor ama konuşmayı sürdü- rüyorum. Biraz önce gözlediğim kimi davranışlar nedeniyle de uya- rıyorum. - Zamanla herkesi gerçek yüzüyle tanıyacaksınız. Bugün size yağ yakanlar, neler yazacaklar bakın! Çizmeyi hayli aştım ama içimden geleni yaptım. Bu gerilimin tır- manmasmdan korktum belki de. Biraz sonra Evren Paşa yanımıza gel- di yine. Benim yanıma oturdu, gazetecilerle konuşmaya başladı. Ha- san Cemal hâlâ çok neşesiz ama hava ısındı biraz. Aradan aylar, bel- ki yıllar geçtı, Evren Paşa ile Çankaya Köşkü'nde konuşuyoruz bir gün. Duvardaki dolaplardan dosyalar gösterdi bana. İlginç yazılar var ıçın- de, imzalar değişmıyor ama yazılar çok değişik, övgüler sövgüye dö- nüşüyor nerdeyse. Ben size söylemiştim, demedim ama o Cumhuriyet ile ilgili görü- şünü söyledi bana. Uyduruk haber vermiyor, dürüst davranıyor, köşe- lerinde de yorumunu, görüşünü belirtiyor yazarlar. Önyargılardan arınmak, doğruyu görmek de bir aşama değil mi? Nadir Nadi'den Cumhuriyet'e davet 12 Mart dönemi. Genel Yayın Müdürü Hulusi Turgut Akşam'da. Paris'te Pablo Neruda'nın Melih Cevdet Anday ile ilgili sözlerini yazdım "Duydunuz nıu" köşesinde. Yazının o bölümü kesildi. Nedenini sordum, uzunmuş! Ertesi kez, yazıya o konuyla başladım, yayımlandı ama bir de mektup var. Işime son veriliyor. O günlerde şaşacak olay değil bu. Sözleşmem var ama iflas masasında beklemek gerekiyor. Avukatım, yakın dostum Orhan Apaydın, umut olmadığım söyledi, onca yıllık emeğnne, sözleşmeme karşın hakkımı alamadım. Davran Müşerref Hannn, diye yeniden çıktım yola. Basın kartımı almak için Halkçı'da yazdım bir süre, ANKA'da çahşnıaya başladım, ardmdan mesleğimde en büyük mutluluğu duydum. Nadir Bey Cumhuriyet'e çağırdı. Cumhuriyet kızı, diye seslendi bana. Çocukluğumdan beri izlediğim bir gazete ama köşesinde yer almak ınanılmaz bir olay. Ne güzel anılanm var. Hürriyet'ten öneri geldı bir gün. Bana göre hayli astronomik ücret verilecek ama gazete değıştirmem isteniyor. Olumsuz yanıt verdim. Mesleğimde paranın önceliği olmadı hiç. Hürriyet olayını Nadir Bey de duyuyor. Ankara'ya geldiler, birlikte yemek yedık bir akşam. Doğrudan konuya girdi Nadir Bey. O çok güzel, çocuksu gülüşüyle. - Sen Cumhuriyet kızısın. Ben ölünceye kadar Cumhuriyet'ten aynlmazsın. Sonra da ekledi: - Ben öldükten sonra da ayrılmazsın sen. Doğru söyledi. Ölümünden sonra yaşanan üzücü olaylara, bölünmeye karşın aynlmadım Cumhuriyet'ten. Berin Nadi takıhr kimi zaman. - Ben de gittim sen kaldın, gazetenin gerçek sahibi sensin. Bu sözlerden hoşlanınm elbet, yüreğim parlar. Turgut SunaLp'ten Ecevite mesaj var W 73 yılında bir gece söylenmışti. Pa- ris'e büyükelçi olarak dönmedi ama önce milletvekili, sonra Savunma Ba- kanı olarak gitti Hasan Bey, Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Necmettiıı Erbakan ile birlikte General DeGaulle'ün cenazesine. Fransızlar da biraz şaşırmış olacak. Ermeni anıtı nedeniyle görevini bırakan Türk büyükelçisini Milli Sa- vunma Bakanı olarak gördüler karşılarında! Yalnız Fransızlar mı, AP'liler de hayli şaşırdı. CHP-MSP hükümetinin bakanları açıklandığı zaman Adalet Partisi başkanlık odasından bir görevli geldi yanıma. - Sayın Demirel ile İhsan Sabri Çağlayangil sizi rica ediyor. O odaya ilk gidişim. Bakalım niçin? Meğer onlar da merak etmiş, CHP Bursa Milletveki- li Hasan Işık'ı niçin Dışişleri Bakanı değil de Milli Savunma Bakanı yaptı. Çağlayangil ek- liyor. - Siz olayları yakından izleyen bir gazeteci- siniz, nedenini bilirsiniz, bu konuda görüşünü- zü öğrenmek istiyoruz. - Hasan Işık'ın bakanlığı CHP'nin Savunma Bakanlığı'na bakışını yansıtıyor bence. Sizin Savunma Bakanınız Sayın Topaloğlu, devlet görevinde hayli deneyimli ama polis kökenli bir politikacı. Hasan Işık da devlet görevinde de- neyimli ama diplomat kökenli bir politikacı. Onlara Orgeneral Turgut Sunalp'in sözleri- ni aktardım sonra. Bir akşam yemeğinde baş- ka komutanlar da var, Sunalp Paşa karşıma di- kiliyor. - Senin Ecevit'e söyle, Savunma Bakanlı- ğı'na yaşı, birikimi ile o göreve yaraşır birisi- ni getirmesini bekliyoruz. Komutanların geri- sinde yürümeyen, uluslararası toplantılarda Dı- şişleri plağını çalmayan biri. Hasan işık'ın özlemi Ertesi sabah Meclis'e gittim, her zamanki gibi ikinci kata, CHP Genel Başkanı'nın oda- sına. - Merhaba Bülent Bey. Dün gece komutan- larla birlikteydim, size selamları var... Orgeneral Turgut Sunalp'in sözlerini aktar- dım sonra. Ecevit dinledi, gülümsedi. - Milli Savunma Bakanlığı'na ben de komu- tanlar gibi bakıyorum Sayın Hekimoğlu. Ulus- lararası toplantılara katılan, iyi yabancı dil bi- len, dış politika olaylannı yakından izleyen, gerektiği zaman da Dışişleri Bakanı'na vekâ- let edebilen bir politikacı. Sonra yüzüme baktı gülerek. - Böyle bir adayımız var, siz de tanıyorsunuz. Ecevit, Hasan Işık'ın portresini çiziyor. Alt kata indim, telefon ettim ÜmitHanun'a. Ha- san Bey Milli Savunma Bakanı olacak galiba, Dışişleri Bakanı olmadığı için üzülür mü aca- ba, diye sordum. Ümit Hanım, hayır sevinir, Mil- li Eğitim Bakanı olsaydı daha çok sevinirdi, di- ye Hasan Işık'ın bilmediğim bir özleminden söz etti bana. Öğleye doğru CHP Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu geldi yanıma. - Size sevineceğiniz bir haberim var. Ortak bir dostumuz Savunma Bakanlığı'na geliyor, Alev Coşkun telefonla bildiriyor. KURŞUNLANDI Hekimoğlu Cem'e evini açtı ^ / \ 7 3 yılında gerçekleşen CHP-MSP hü- 1 1 I kümeti mimarlarından biri Dcniz Bay- I ^ » kal. Oğuzhan Asiltürk ile uzun tartış- M _,X malardan sonra anlaştılar. Ben de sor- dum. - Sen de bakan oluyor musun? - Evet, Maliye Bakanı. - Çok erken değil mi? - Yakıştırmıyor musun? - O ayn konu. Sonra ne olacak? Sonrasını 1998 yılında yaşıyoruz. CHP Genel Başkanı Baykal, siyasal yaşamı bi- çimlendirenkişilerden biri, dahası en dene- yimlisi. Hükümet olunca CHP'li dostlanmı yeme- ğe çağırdmı bir akşam. Sofrayı hazırlarken telefon çaldı, Deniz Baykal. - Havaalanından arıyorum, izin verirsen bir konuğumla birlikte geleceğim. Konuğu tsmail Cenı, Bizim Yokuş'ta ye- ni parlayan yıldızlardan. Konuklar geldi bir-iki, kadehler tokuştu, herkes mutlu, umutlu. Devlet Bakanı Is- mail Hakkı Birler ile Baykal köşeye çekil- di bir aralık, yanlarında Ismail Cem, konu- şuyorlar. Ben de düşünüyorum. Sorun ne acaba? Altan Oymen de çaktırmadan onla- n izliyor, ne anlıyor bilmem. Hasan Işık'a Huzı Topuz'dan söz ettim bir aralık, TRT'ye gelemez mi diye sordum, yanıt vermedi, bi- raz sonra Birler yanıtladı soruyu. Ismail Cem'in TRT Genel Müdürlüğü için Perso- nel Yasası'nda bir çözüm yolu aranıyor. Birler çözümü buldu, atama kararnamesi ha- zırlandı, Paris'ten Hıfzı Topuz, Istanbul'dan MehmetBarlasçağnldı, TRT'ninyeni kad- rosu oluşuyor, 12 Mart dönemi geride ka- lıyor, diye rahat bir soluk alıyor herkes. Evi- mız de soframız da çok kalabahk o dönem; içkiler, yemekler, dilekler, söyleşilerle gü- zel bir dönem. Hıfzı Topuz coşkuyla çalı- şıyor, bana da öneride bulunuyor bir akşam. - Radyoda "•KadınKuşağı" diye bir prog- ram yapacağız, senin hazırlamanı istiyo- rum. Kadın devrimi, kadnı sorunları, kadı- nın konumu türü röportajlar, sen çok iyi yaparsın. Denlz Baykal Crubu hoşlanmazmış Öneri güzel ama ANKA'da çahşıyorum, olaylan izliyorum. Yoğun bir dönem, baş- ka uğraşlara vakit yok. Ama Hıfzı'dan özür dileyemem. Birkaç akşam sonra konukla- nmı bekliyorum yine. Hıfzı biraz erken gel- di, neşesiz gördüm, nedeni benmişim me- ğer... - Cem ile Kadın Kuşağı'nı konuştum, se- nin adını duyunca onaylamadı. Deniz Bay- kal grubu hoşlanmazmış bundan. Biraz şaşırtıcı ama çok hoşlandım bu ha- berden. Hasan Işık ile Ismail Hakkı Birler de geldi o aralık, Hıfzı bir solukta onlara da anlattı durumu. Yorum yapmadılar ama üzüldüler sanırım. Ben de avuttum onları. - CHP'den iş isteyebilir, TRT'de bir gö- revde çahşmayı düşünebilirdim, böyle bir olanak yok demek, bunu öğrendiğim için sevindim doğrusu. Konu orada kapandı, Birler de Işık da değinmedi hiç. Doğrusu daha çok sevindim, yakın dostlarımın davranışını da öğrenmiş oldum. Yaşam sürdü, CHP-MSP koalisyo- nu bozuldu derken, TRT'de de beklentiler var, Cem görevden alınacak söylentileri tır- manıyor. Hıfzı Topuz'un evinde toplanıyo- ruz bir akşam. Hasan Işık, Birler, eşleri, bir de Elçin ve Ismail Cem. Telefon çaldı ge- ceyansına doğru. Cem'in evine ateş edili- yor, camlar kırılıyor. Hepimiz deliye dön- dük, Gaziosmanpaşa'da Cem'in evinde al- dık soluğu. Ben atıldım, geceyi evimde ge- çirmelerini önerdim tüm içtenliğimle. Hep birlikte Cinnah yokuşuna geldik, yatak ha- zırladım, çocuklan yatırdık, biz de yattık son- ra. Hıfzı da, Hasan Işık ve Birler de biraz şaşırdı bu olaya. Kadın Kuşağı olayına kar- şm böyle bir ilgi beklemiyorlardı anlaşı- lan. Oysa ben çoktan unutmuşum olayı. Hatırlasam da başka türlü davranamazdım. Yıllar geçti, Ismail Cem Kültür Bakanı, Ayvalık'ta bir kitaplık açılıyor, bakan da geliyor açılış törenine. Emel ve HamitBa- ru ile birlikte gittik, geldiler, sarıldık, öpüş- tük. CHP'li Kültür Bakanı şöyle dedi bir ara- lık: - O gece bize gösterdiğiniz yakınhğı El- çin de ben de unutamayız, çocuklar da hâ- lâ konuşuyor evinizi. S Ü R E C E K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle