09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 'Basınla Uğraşmak Yarar Sağlamaz' "Suç işlemeye tahrik ve panik yaratmak amacıy- la tehdit ve kişileri hedef gösterme suçunu işle- miş sayılırsanız 2 yıldan 4 y^ıla kadar hapis, 3 mil- yondan 10milyona kadar para cezası alabilirsiniz. Bu suçu basın yoluyla, yayın yoluyla işlediniz mi cezanız bir kat artıyor." Şu günlerdetartışılan yeni Ceza Yasası'ndan söz etmiyorum. Basını susturmak, basın özgürlüğünü ortadan kaldırmakçabaları, ülkemizdeyeni birolay değil! Ta 1950'lerden bugühe iktidarların, amatü- kenmeyeyüztutmuş iktidaıfların, başvurdukları bir tuturn!.. 16 Şubat 1989 günü Cumhuriyet'te çıkan "Ba- sınla Uğraşmak Yarar Getirmez" başlıklı yazımı okuyorum. Yazımın başındaki satırlar, işte o yazı- nın girişi... Isterseniz, o yazımdan bazı parçaları birlikte oku- yalım: _ "Diyelim, bir yazı yazdınız, dediniz ki Başbakan Özal beş yıldır ülkeyi bir uçurumun kenanna sü- rüklerniştir, böyle bir yönettmden bir an önce kur- tulmak gerekmektedir. Savcılar hemen soruştur- ma açabileceklerdir, sizi 2 ile 4 yıl arası bir ceza- ya çarptırmak isteyebileceklerdir. Kısacası 'suç iş- lemeye tahrik ve kişileri hedef gösterme' suçlama- sı hükümeti eleştirenlerin tepesinde sürekli salla- nan bir Demokles kılıcı olacaktır. Gide gideyazar- lar, gazeteciler teker teker içeri girmeye başlaya- caklardır. Tıpkı Menderes'/n son günlerindeki gi- bi... Çok kolay yorumlanabilecek bir şeydir: 'suç iş- lemeye teşvik ve hedef göstermek' suçlaması... 12 Eylülsonrasında anayasa oylamasında 'telkin'ya- pıldığı gerekçesiyle mahkûmluklar verildiği anım- sanmalıdır. Anayasa taslağına 'hayır' denilmesi yo- lunda telkinde bulunduğum için hapis cezası al- dığımı nasıl unutabilirim? Günün birinde, falanca kişiyi hedef gösterdin savıyla yeniden mahkûm ol- mak istemem doğrusu! Dedim ya, hangi iktidar çöküş çizgisine yaklaş- mış ise, hele buna kendi de inanmaya başlamış ise, hırçınlaşır, suçu basında bulur, ne yapıp edip çıkarır acısını! 1945 ile 50 arasını anımsayalım. O yılların muhaiefet partisi DP, basına tam özgürlük getirmek sûzleri veriyordu, basınla kol kola, dost- ça birgörünüş içindeydi. 'Basın yatak odalarımı- za bile girebilir' diye demeçler veren DP büyükle- ri vardı... Sonra ne mi oldu? Yatak odalanna gire- meyen basın erleri, soluğu cezaevleri koğuşlann- da aldılar. ANAP, tam da, yerel seçimlerin öncesinde ba- sına gözdağı vermeye kalkışıyor. Nice deneyimle- rimizle biliyoruz, anlıyoruz, ANAP'ın sonu gerçek- ten gelmişe benziyor... İktidar başındakiler nedense şu gerçeği bir tür- lü göremiyoriar. Yazarlarla çizerlehe gereğinden çok uğraşanlar, basına yeni yeni ağır ceza maddeleri getirenler, en şiddetli baskıcı yollara başvuranlar, günü, saati geldiğinde en karanlık çıkmazlara gir- mişlerdir. örnekler sayısız! Basın özgürlüğüne sı- nırlar getirmek, politikacılara yarar sağlamaz." 16 Şubat 1989 günü "Cumhuriyef'te çıkan "Ba- sınla Uğraşmak Yarar Getirmez" gibi daha nice uyarı yazıları var dosyamda... Eski yazdıklarımızı, sözcüğü sözcüğüne bir kez dahaokurlara sunmak mı gerekiyor? Dünküler, ön- ceki günküler hiç ders almadı; yazıyla, yazarla uğ- raşmak kimseye yarar getirmedi gerçeğini yeniden anımsatsak mı? TC ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2003/641 Davacı Içişleri Bakanlığı vekili Av. Hüseyin Yüzbaşı tarafından davalılar Yavuz Deniz ve Meh- met Darga vasisi Hacı Darga vs. aleyhine mahke- memize açılan tazminat davasında verilen ara kara- rı gereğince; Davalılar Yavuz Deniz ve Mehmet Darga vasisi Hacı Darga'nın adresleri meçhul olduğundan ila- nen tebligat yapılmasına karar verilmekle, davacı "Başkomıser lskender lrmak'ın Antalya Emniyet Müdürlüğü Düden Karakol Amirliğı'nde görevli iken davalılar larafından servis otosunun taranması sonııcu yaralanarak sakat kaldığını, 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun gereğince lskender lrmak'a 10.818.049.000.- TL. öde^ıdiğini, davalılar hakkın- da mahkûmiyet karan verildiğini, bu nedenle ku- surlu fiilleri ile Hazine zararına sebebıyet veren da- vahlardan 1 0.8 1 8.049,.000.- TL. tazminatın 08.08.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal fa- iziyle birlikte tahsiline karar verilmesini" talep etti- ğinden, davalılar Yavuz Deniz ve Mehmet Darga vasisi Hacı Darga'nın duruşma günü bulunan 26.05. 2005 günü saat: 09.35'te duruşma salonunda hazır bulunmaları veya kendilerini bir vekille tem- sil ettirmeleri, aksi takdirde HUMK.'nun 213 ve 377. maddeleri uyarınca yokluklarında karar verile- ceğinin dava dilekçesinin tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 08.03. 2005 Basın: 11864 Ulusal Mutabakat, 'Altıok' ZeminidirL "Altıok" ilkesinin eskimezlik ve sürekli yenileşmeye uygun çağcıllığı etrafında; emperyalist, bölücü, ayrımcı ve teokratik eğilimlerin püskürtülmesi anlayışı, bir ulusal "mutabakat" olarak ülkesel aciliyettir!.. Av. Ertuğrul KAZANCIADD GenelBaşkanı A ntiemperyalist Anadolu th- Türk halkının özgür ve bağımsız duruşu- tilali'nin özübellidir. Ken- nun önderlik yaptığı eşitlik ve kardeşliği di tarihsel ve toplumsal ya- savunan ve diğer uluslara karşı saldırgan pısını üstte tutan; halkçı- olmayanbiryurtseverliğinadıdır. Yurtse- devletçi ve ulusalcı karak- verliğin önkoşulu "ulusalcüık" bulundu- ğuna göre toplumsal bilinç, özellikle bu tilali'nin özübellidir. Ken- di tarihsel ve toplumsal ya- pısını üstte tutan; halkçı- devletçi ve ulusalcı karak- ter, "tam bağınısızlığa" dayalı ve ulusla- rarası ilişkilerde "eşitlik" ilkesini öngö- ren özgünlüktedir. Aslında Anadolu Devrimi; ne "küçük burjuva" eylemi ve ne de "Batıcı" yol ve yöntemlerin ürünüdür. Doğrudan doğru- ya "sade" bir halk devrimidir. "Mazlum" bir halkın kendi koşulları, ulusal bilinci geliştirerek pekiştirmiştir. Ulusal sınırlar içinde; dil, kültür ve amaç birliğine da- yanak olan ulusal ekonomi sistemiyle uluslararası uygarlığın doğal birüyesi bu- lunmak, Kemalizmin hedefini oluştur- muştur. Böylesi bir oluşumun devrimci bir ideolojiyle biçimlendirilmesi geçmişte- ki başanlarda en önemli etken sayılmalı- dır. Devrim, halkın insanca yaşamasma ya- rarlı olanları, gerektiğinde halka karşın ve ama halk için, halka sunma işidir. 1de- oloji ise, bir düşünsel sistemdir. Siyasal, sosyoekonomik, kültürel bağlam ve an- lam içerdiği ilkeler açısından esash şekil- de düzenlemedir. Aynı zamanda ve sade- ce "düzenlemeyle" yetinmeyerek, sürek- li yenilik ve değişimi öngörmektedir. Ismet tnönü, "Bir devrim için ölüm dar- besi; her şeyin kazanılmış ve her şeyden emin bulunulduğunun sanıldığı andır" der. Yüzyıllarca yarısömürge durumuy- la ekonomik tutsakhk altında yaşamış bir ülke kurtuluş ve kuruluş yıllarındaki ola- ğanüstü canlılığını ve başarı azmini, dev- rimci bir ideoloji olan Kemalizmin özün- de bulmuştur. Devrimci ulusalcılık ise yönde yol almalıdır. Ulusal seçenek Ulusal seçenek açıktır. "Altıok" ilkesi- nin eskimezlik ve sürekli yenileşmeye uy- gun çağcıllığı etrafinda; emperyalist, bö- lücü, ayrımcıve teokratikeğilimlerin püs- kürtülmesi anlayışı, bir ulusal "mutaba- kat" olarak ülkesel aciliyettir. Günümüz Türkiyesi'nde ulusal onur örselenmiştir. Benliği zedelenen bir toplumun ekonomi- si ve kültürü de yaralar alır. Sosyal uyum bozulur. Türkiye şimdilerde bu durumda- dır. Umutsuz ve tükenmişliklerle baş ba- şadır. lnsani değeryargılan gerileyerek bo- zulmuştur. Ülkenin egemenlik kavramı her açıdan paylaşılmaktadır. Kapitülasyon- lar geri gelmiştir. 1930'lu yıllarda bu ül- ke ve bu ulusun bireyi olmakla mutlıı Türk insanı, yaşamından memnun olma- yan çaresizlikler içindedir. Coşku, topar- lanış ve bilinç parlaklığını kazanma ge- reksinimi duymaktadır. "Diriliş" sancı- lan içindedir. O halde yapılacak iş nedir? Bizce çok bellidir. Öncelikle, ulusalcı bi- linci onurlu kılan kavrayışı Türkiye Cum- huriyeti'nin iç ve dış politikasında etkin ve egemen kılmaktır. Kurtuluş ve kuru- luş yıllarındaki; iddialı, saygın ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke gö- rünümünü yeniden elde etmektir. "Yüz- yıllarca süren bir hesaplaşmayı" bitiren "Lozan Antlaşması"nı ödünsüz savun- maktır. Emperyalizmin mayasını oluştu- ran küreselleşme sömürgeciliğine karşı çıkmaktır. ABD-AB siyasetlerinin dün- yayı kan ve ateşe sokan zalim yayılması- na alabildiğince diretmektir. Vicdanlarda kalması bir tercih olarak yeğlenen mane- vi inançlara istismar yöntemini kapalı kıl- maktır. Ulusalcı kimliklerin saklı tutula- rak, uluslararası ilişldlerin karşılıklı hak ve hukukilişkilerineuygun şekildedüzen- lennıesini sağlamakür. Emperyalizme yan- daşlık yaparcasına başka ülkelerin çıkar- ları uğruna dünyanın çeşitli yörelerine askeri giiç göndermeyi asla düşünme- mektir. Ülkeyi yerli ve yabancı sermaye- nin ihtiraslı ve yıkıcı emellerine teslim et- memektir. Üretim yerine özellikle yaban- cı mallarına dayalı tüketimi asla öne al- mamaktır. Halkçı-devletçi planlı karma ekonomik sistemi savunmaktır. Kısacası, ulusalcıhğın her kademesini gereğince ve adamakıllı yerine getirmektir. 14 Mayıs 1950 tarihinden bu tarafa bu ülkede halkın zaranna olan her çeşit olum- suz uygulama denenmiştir. Binbir "nıe- lânetin" kol gezdiği türlü olumsuz serü- ven ulusa yaşatılmıştır. Ret ve inkâr edi- len Cumhuriyet ve Devrim kazanımları- nın terk edilerek yerine konulmaya çalı- şılan uygulamalar iflas etmiş, toplumsal mutsuzluklar doğmuştur. "Atatürk; tak- litçilikvekopyacılığısevmezdi'' diyen tnö- nü, Kemalist özgünlüğü açıkça ifade et- mektedir. Emperyalist ve kapitalist uydu- culuk, beklenildiği gibi Türkhalkını dar- madağın etmiş, ülke birleştirici bütün öğe- lerini yitirmiştir. Sonuç ' "Altıok" ilkesinin birleştirici harç oluş- turan zemini etrafında gerçekleştirilecek ulusal beraberlik tek çözümdür. Kemaliz- min hukuksal ve demokrat içeriğindeki bir çerçevede ülke ve ulusun dirlik ve egemen- liği 1930'lardaki gibi sağlanacaktır. Türk ulusunun "azim ve karan", Atatürkçü dünya görüşünün kudretli ve denenmiş başarısında saklıdır. Maliye'de Kavga Var! Bakanlığm, vergi denetimi ve incelemesi yapan bünyesinde üç kuruluşu var, yani üç çocuğu. Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanlan ve Denetim Elemanları Kurulu. Ama devlet baba, yani Maliye Bakanlığı ve üst düzey yönetimi, her şeyi ben bilirim, en doğruyu ben yaparım havasında, bu üç evlat arasında ayrım yapmaktadır. \. Recep BİLGİNER M aliye Bakanhğı'nın hazırladığıGelirlda- resinin Yeniden Yapı- landınlması Yasa Tasansı Mec- lis'te tartışılıyor. Tasannın ama- cı vergi mükelleflerine etkin ve kaliteli hizmet sunabilmektir. Ama Maliye'nin üç evladın- dan biri; Gelirler Kontrolörle- ri tasarıdan memnun değil. Günlerdir illerin defterdarlık- ları önünde eylem yaparak Ba- kanlığa sert eleştirüer yönelti- yorlar. Bakanlığın, vergi denetimi ve incelemesi yapan bünyesin- de üç kuruluşu var, yani üç ço- cuğu. Maliye Müfettişleri, He- sap Uzmanlan ve Denetim Ele- manları Kurulu. Ama devlet baba, yani Maliye Bakanlığı ve üst düzey yönetimi, her şe- yi ben bilirim, en doğruyu ben yaparım havasında, bu üç ev- lat arasında ayrım yapmaktadır. Yasanın yanhşlarını ortaya ko- yanlara el altından gözdağı ver- mek gibi, devlet babanın ada- letine uymayan bir yol izlen- mektedir. Geçenlerde Sayın Maliye Ba- kanı, bir televizyon programın- da, monolog söyler gibi, "Bu yıl vergi mükelleflerini denetim elemanlarımızla sıkıştırdık. Önemli bir vergi artışı sağla- dık" dedi. Nasıl bir sıkıştırmay- dı bu? Doktoru, avukatı, küçük es- nafı, öteki serbest meslek sahip- lerini, ya matrahı arttınrsınız ya da beş yıl süreyle sizi kontrol altında tutarız tehdidiyle. Osmanlı padişahlanndan Ka- nuniSultanSüleyman, 1520Tİ yıllarda vatandaşa insafsız ver- gi salmayın, vergi toplarken de halkı tehdit edip canından bez- dirmeyin, diye ferman çıkar- mıştı. Şanlı tarihimizdi o gün- ler, şimdi geçmişe mazi derler denecektir. Elimde Maliye'nin üç evladının birbirlerine yöne- lik suçlamaları, hakarete varan saldınları ve savunmaları içe- ren uzun bildirileri var. Bakan- lık bu bildiri dalaşında resmen suskun. Dedikodu planında üç evladının tartışmasında sanki bir taraf! Bu tartışmaları kısaca özet- liyorum: Bakanlığın devlet ba- ba adaletini kendi otorite anla- yışının bir simgesi rolünde na- sıl savsakladığını gözler önü- ne sermek istiyorum. Bu üç evladın öğrenim düzey- leri hemen hemen aynı; göre- ve alınışlan, staj süreleri de öy- le. Her üçünde de mülkiye, hu- kuk, ekonomi fakülteleri çıkış- lılan var. Unvanları ne olursa olsun Maliye Bakanlığı'na bağ- lı olarak vergi denetimi, vergi alımı görevlerini devlet adına yürütürler. Elimdeki iki ayrı bildirinin özetlerini alıyorum aşağıya: Hesap uzmanları kurulunun sert ifadeler yer alan bildirisi- nin can alıcı noktalannı özet- liyorum. Diyorlar ki, dar bir grup, "Gelirler Kontrolörle- ri'ndeki değişimi" fırsata çe- virme gayreti içinde. Nasıl ter- fi edeceklerinin peşindeler. - Bu kişi ve gruplar, hukuk- çu aklm ve mantığın sınırları- nı zorlayarak kendi çıkarlanna uygun bir düzenleme istiyorlar. Yoksa görevlerini yapmayacak- lan tehdidinde bulunuyorlar. - Maliye Bakanlığı'nda ver- gi denetiminin üç kademesi vardır. Hesap Uzmanları Kuru- lu ve Maliye Teftiş Kurulu var- dır. Bu kademede kurul sıfatı- nı taşıyan bir denetim kurumu yoktur. Sonraki kademe ise Ge- lirler Genel Müdürlüğü bün- yesinde, Gelirler Kontrolörlü- ğü'nce yürütülen merkezi de- netim vardır. - Hadlerini aşarak tek çatı ta- lebini dile getirenler esasında belli nitelikleri taşımadıkları ya da sınavını aşamadıkları için ulaşamadıklan kademelere kar- gaşadan yararlanarak ulaşmak istemektedirler. Bu yüzden tedirgindirler. Dengesizlik duyguları içinde- dirler... Bu sözleri, Maliye Bakanh- ğı'nın üç evladının biri, diğeri için söyleyebümektedir. Bu na- sıl bakanlıktır. Devletin Mali- yesi için zayıflıktır. Gelirler Kontrolörleri Der- neği'nin bu ağır suçlamalara cevabının özeti şudur: - Bu tasan, şeffaf ve katılım- cı bir gelir idaresini oluştura- maz. Yasalaşmamalıdır. - Vergi politikasını oluştura- maz. - Kayıt dışı ekonomiyle mü- cadeleyi başaramaz. - Tasan bu haliyle yasalaştı- ğı takdirde oligarşinin, bürok- rasininkısalmasını sağlayamaz. - Bu tasan hesap uzmanlan- nın keyfine göre hazırlanmış- tır. Yasalaşmamalıdn-. Çünkü re- form diye hazırlanan düzenle- meler, çağın gereksinmesini karşılamaktan öte, yeni sorun- ları da içinde taşımaktadır. Bu durumda olan Maliye Ba- kanlığı ve özellikle monolog söyleme meraklısı Sayın Ma- liye Bakanı'nın vergi denetimi gibi çok önemli bu konuda ace- lesi ne? Yağmurdan mal kaçı- rıyor gibi, Maliye bürokrasisi- nin kaprislerine uyuyor. Vergi denetimi gibi, ülkenin mali ve toplumsal yaşamında tehlikeli gelişmelere yol aça- cak maceralardan sakınmak ge- rekır. Yasalar, devlet düzenin- de uzun ömürlü atılımlardır. Ciddilik ister; açıklık, katılım- cı çalışmalar ister. Tasarıya göre: Bütün defter- darlıklar vergi beyannameleri- ni Maliye Bakanlığı'nagönde- recek. Bakanlık, bunlann han- gisinin incelenmeyeceğine ka- rar verecek. Yani Bakanlık, mükellefler arasında istediği aynmı yapa- bilecek. Böyle bir takdir kahpe siya- si himayelere yol açmaz mı? Şu mükellef benim partimin mensubudur, bu mükellef be- nim muhalifimdir diye. Oysa mevcut uygulamaya gö- re denetim elemanı, böyle bir aynma gihneden beyanname- nin içeriğine göre takdir hak- kını kullanıyordu. Her konuda kadrolaşmaya gidilen içinde bulunduğumuz siyasal ortam- da bu olasılığa dikkat etmek gerek. VEFAT Merhum Şeref ve Merhume Muaila Diler'in oğlu, Merhum Nahit ve Merhume Sevin Çakır'ın damad», Merhum Memduh ve Samime Aytür'ün yeğeni, Zeynep Köksal, Mine Yörük, Oya Diler, İpek VVilliamson'un kuzeni, Ali Kerim ve Şebnem Diler'in amcası, Ceren' in "C-Dedesi", Nuri ve Rengin Diler'in biridk kardeşi, Emine Nur'un sevinci ÖMER DİLER 18 Mart 2005 tarihinde aramızdan ayrılmişîır. 21 Mart 2005 Pazartesi gûnü, Levent Camisi'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirlikuyu Aile Mezariığı'na defnedifecektir. Marhum'a Tanrt'dan rahmet dileriz. AİLESİ MQT Çpfe l atzu ed&nlenn Turk Eğıttm Vskfı ya ös TBMA'yd bağışîa tnttunmalaf<n< rtca eâerız TC SARIYER 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004/483 Davacı Darülaceze Vakfı vekili tarafından davalılar Reşat Aydın, Mecnun Doğan, Burhan Polat, Orhan Po- lat ve Lisan Polat aleyhine açılan ecrimisil davası nedeniyle, Davacı vekili verdiği dava dilekçesinde, müvekkilinin istanbul, Sanyer, Yeniköy Mah. 63 pafta, 967 ada, 125 parsel sayılı yerde kayıtlı 1.640.00 m2 miktarlı taşınmazın maliki olduğu vakıf tarafından 1.7.2002 tari- hinde yaptırılan aplikasyon çalışması neticesinde davalılardan Burhan Polat'ın 20.47 m2'si bina, 148.00 m2'si bahçe olmak üzere toplam 168.47 m2, Orhan Polat'ın 22.17 m2'si bına ve 74.00 m2 bahçe olmak üzere 96.17 m2, Lisan Polat'ın 6.86 m2 bina, 17.00 m2'si bahçe olmak üzere 23.86 m2 ve Reşat Aydın ve Mecnun Do- ğan'm ise 107 parselde bulunan bina ve bahçelerinin 51.75 m2'si bina, 191.19 m2'si bahçe olmak üzere top- lam 242.94 m2'si mülkiyeti müvekkili Darülaceze Vakfı'na ait olan taşınmaza tecavüz edildiğini, bu nedenle Sanyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava ecrimisil, müdahalenin meni, kal davası açtıklarını, bu dava 2002/621 esas, 2004/172 karar sayılı karan ile 15.4.2004 tarihinden davanın açıldığı 17.7.2002 tarihine kadar olan ecrimisil ödenmesine, müdahalenin menine ve muhtesatın kaline karar venldiğinı, buna rağmen davalıla- rın halen taşınmazı kullandığı, bu nedenle bahsi geçen davanın seyri esnasında gerçekleşen ve halen devam eden kullanıma ilişkın olarak kullannıadan doğan ecrimisili talep etmiştir. Mahkememizce yapılan duruşmanm verilen ara karan uyannca, Sanyer ilçesi, Yeniköy Bağlar mevkii, 1. Tahin Sokak No:26 Yeniköy, Sarıyer-lstanbul adresinde ikamet eden Mecnun Doğan'ın adına çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade edildiğinden ve yapılan zabıta araştırmasın- da adresi tespit edilemediğinden, davanın duruşmanın yapılacağı 3.5.2005 günü saat 11.00'de bu dumşmaya davalmın dava ile ilgili tüm belgelerini beraberinde getirerek ibraz etmesi ya da kendisini bir vekille temsil et- tirmesı, duruşmaya gelmediği ve kendisini bir vekille temsil ettirmediği takdirde duruşmanın yokluğunda ya- pılarak karar verileceği HUMK'nin 213-377 ve devamlı maddeleri gereğince dava dilekçesi tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 15.3.2005 Basın: 12228 PENCERE Satılmadık Bir Cumhuriyet Kaldı.. Adı lazım değil, birgazetenin manşetindefotoğ- rafımı gördüm, altındaki haberi okuyunca anladım ki ben Cumhuriyet'i satıyormuşum... Haydi hayırlısı!.. Peki, kime satıyormuşum?.. "Türk Metal Sendikası'nın 'ülkücü' diyebilinen başkanı Mustafa Özbek'e..." Satıldı mı Cumhuriyet?.. Eh, şu satılmış medyada satılmadık bir Cum- huriyet kalmıştı.. Onu da satıp rahat edelim!.. • CUMOK nedir?.. "Cumhuriyet Okuru"nun kısaltılmış adıdır... Elinizdeki gazetenin satılıp satılmadığını her- kesten önce o bilir. Nerden bilir?.. , Başyazısından, köşe yazılarından.. Haber başlığından.. Noktasından, virgülünden, havasından, rengin- den, kokusundan.. CUMOK'lar varken Cumhuriyet satılamaz, za- ten Cumhuriyet satılabilir bir değer değil... Keşke satılabilir olsaydı da satıp (nasibimize ne düştüyse) cebimize üç beş kuruş koysaydık, fe- na mı olurdu?.. • Birkaç bilgi notu: Cumhuriyet'in imtiyaz sahibi "Cumhuriyet Vak- f/"dır, istese de vakıf bu imtiyazı satamaz, yayın yönetimi yetkisini devredemez.. Vakfa bağlı şirketlerden Yeni Gün Holding'de Cumhuriyet Vakfı'nın payı yüzde 59'dur; Yeni Gün Holding Sermaye Piyasası'na kayıtlı bir şirkettir. Dolayısıyla hisseleri halka açıktır, isteyen de ala- bilir; alınıyorsa, talibi varsa bu da Cumhuriyet'e güveni gösterir, işimize yarar. Gazetenin büyü- mesine katkısı olur. Var mı bu hisselerden alacak olan?.. BuyursunL • 199O'lı yıllarda ve 2000'li senelerde görülmemiş boyutlarda sermaye medyaya yatırıldı; akıl durdu- rucu satışlar yapıldı; gazeteler el değiştirdi; bu hengâmede Cumhuriyet en küçük bir ödün ver- meden ayakta kaldı... Nedir bu?.. Bir mucize mi?.. Dostu düşmanı çatlatan bu sonuçtan elbette mut- luyuz; bugün borcumuzharcımızyok, keyfimiztı- kırında... Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa özbek Yeni Gün Holding'in hisse senetlerinden alırsa, memnun oluruz; Cumhuriyet'te patron yoktur, emekçilerin emekçilerle dayanışması da çok gü- zel olur!.. Ne yazık ki böyle bir olay gerçekleşmedi. • Ünlü özdeyiştir: "Zenginin malı züğürdün çenesini yorar." Cumhuriyet zengin değil.. ZüğürtL Ama bu kez züğürdün malı -malum nedenler- le- medya zengininin çenesini yoruyor... Bektaşi -her nasılsa- camiye girmiş, bakmış ki Hoca Efendi vaaz veriyor: - Ey cemaat, Allah dünyadaki rızkını dörde ayır- mıştır. Bu dört parçadan birincisini sağ, ikincisi- ni sol eliyle yoklayan mübarek şeyhimiz, üçün- cüsünü ağzında çiğnerken dördüncüsünü de bö- lüşmek üzere cemaate bırakmıştır... Bektaşi dayanamayıp bağırmış: - UlanL. Senin şeyhinin o dördüncü parçada hâlâ gözü var!.. Server Tanilli ımza• • • • gunu söyleşi Yarın Saat: 16.00-19.00 Konur Sokak No: 17 Kızılay - Ankara IMGE kılabcvi MATEMATIGIN OYKUSU VE SERUVENI Prof. Dr. Ali DONMEZ 1 Mrîopolaınya vc Muır Malcmaüjı Yunun vc Ruııu Mu[cmalıfcı,ıie[i Yunuı lıı Jap.m vc Maya Malcmatıjı TUıt vo Dojtulu Pmuıı MalcmmıkçıİCT Narlıbahçe Sk No 6 Cağaloğlu - İstanbul Tel- (0212) 528 66 89 - Fax (0212) 519 84 85 TOPLgMŞAL • DONUŞUM Tûm Kitapçılarda Tek Oajıtım ALFA 0212.512 30 46-513 87 51 YAYINLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle