09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2005 PAZAR 12 PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglu(g) cumhuriyetcom.tr Bir canlının üzerindeki küçük bir değişiklikle Frankenstein gibi ne yarattığınızı bilmediğiniz bir şey ortaya çıkıyor. Önun sahibi, efendisi olrnaya çalışıyorsunuz. f (§ Bilgisiz insanlar, ürünlerin ömrü uzun olsun diye çokfazla ilaç kullanıyor. Biz bu ürünleri bolca alıp tüketiyoruz* Ama gerçekte ne kadar zehir aldığımızı bilmiyoruz. Genetiği değiştirilmiş bir organiztnanın insan sağlığı ve insan üzerindeki birikim ve değişimlerini denetleyen ve izleyen bir mekanizma henüzyok. Hi kimse dur demiyor. Sertifikalı ürünler fuannda 40 adet ekolojik ürün yapan fırma olacak. Sertifikalı ürünler biraz pahalı. Çünkü üretim minimum. Optimum üretime geçildiğinde fiyatlar inecek. j Tufan Atalayman ve Mebruke Bayram 'la EkolojiFuan öncesigenetiği değiştirilmiş organizmalan konuştu Tektipcanlıyaratılmakisteniyor'SÖYLEŞİ LEYLMAVŞANOĞLU Dünya ve Türkiye kamuoyunda insan sağlığına ciddi zararlar verenbesin mad- deleri ve ekolojik değişımlerle mücade- le bilinci yavaş da olsa uyanıyor. Gene- tiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) hem çevre, hem insan sağlığına büyük teh- dit oluşturuyor. Yediğimiz buğday, do- mates, biber, salatalık, mısır, soya, tavuk gibi ürünlere artık iki değil, pek çok kez düşündükten sonra yaklaşmamız, ya da hepsini tümdenreddetmemiz gerekecek. lyi de biz nasıl besleneceğiz? Bu besin- len yiyerek organizmamıza zehir pompa- lanmasına göz mü yumacağız, yoksa bi- rilerinin bu zehırli maddelerden ettikleri kâr çarkına çomak sokmak için mücade- le nıi edeceğız? Gözleri para hırsından ka- panmışlar acaba kendi yakınları ve aıle fertlerini de bu yolla zehirledıklerinin ayırdına varmıyorlar mı? Yaşadıklan bu dünyanın günün birinde kendilerine zin- dan olacağını düşünmüyorlar mı? Ay- mazlığın sonu tabıi ki yok. Bunlan düşünürken 24-27 Mart tarih- leri arasında 4, Uluslararası Organik Ürün- ler ve Çevre Fuan'nın tstanbul'da düzen- leneceğı haberleri geldi. Ekolojik denge- nin korunması ve çevre sağhğı için yıl- lardır mücadele veren Tufan Atalayman bu fuarın lokomotifiydı. Dolmabahçe Kültür Merkezı'nde açılacak fuarda en önemli katılımcılardan birisi de Geneti- ği Değiştirilmiş Organizmalara Hayır Platformu. Tufan Atalayman ve platform temsilcilerinden Mebruke Bayram'la bir araya geldık. Ikisinin anlattıklarını duy- dukça ve neler yemek zorunda bırakıldı- ğımızı öğrendikçe dehşetten gözlerim fal taşı gibi açıldı. SERTİFİKALI EKOLOJİK ÜRÜNLER - Sizin 2000 yılından beri Biofach Fuarı 'yla ilgilendiğinizi biliyoruz. Ne- den? TUFAN ATALAYMAN-Biliyorsunuz, Biofach dünyanın en büyük sertifikalı ekolojik ürünler fuarı. Merkezi Alman- ya'nın Nürnberg kentinde. Bu çerçeve Türkiye'de yoktu. Bu çerçevenin bir kıs- mını da Türkiye'de yapılan üretimler dol- duruyordu. Türkiye'de yaşayan sade va- tandaşın bu üretimden pay alma şansı yoktu. Bu üretim konteynerlerle, amba- lajlı olarak yurtdışına gönderiliyordu. Orada yeniden ambalajlanıp satılıyordu. Hep şöyle bir çerçeve çizmeye çalışı- yorduk: Dışardan bakan bir göz için Tür- kiye iyi bir pazar. Ama bu ülkede üretim yapanın yurtdışına satması önemli. Çün- kü sürekli pazar daralıyor gibi bir ironi vardı. Bunu da aşmamız lazımdı. Hatta bu ülkede satın alma gücü biraz yüksek olan insanlann bu ürünle tanışması lazım- dı. Bu ürünler öbür ürünlere göre biraz daha pahalı, çünkü optimum üretim ka- pasitesine ulaşmış değil. Hâlâ minimum üretimlerde. Dolayısıylada pahalı. Biraz daha fazla üretilebilirse ekonomik bo- yutlara ulaşacak. Belki de fiyatlan ma- kul düzeylere inecek. - İyi de minimum üretim düzeyinde de olsa neden bu kadar pahalı? - Çünkü her aşamasını kontrol ediyor- sunuz. Sonuçta elde ettiğiniz ürün kon- vansiyonel ürüne kıyasla biraz daha az. Dolayısıyla harcadığınız emekle elde et- tiğiniz ürün arasında bir denge kurduğu- nuz zaman ürün öbürüne göre daha pa- halı oluyor. Ama bir de bir başka kâbus var. Biz öylesıne ilaçlarla korunmuş bir- takım ürünlerle göz gözeyiz ki... - Ben bu mevsimde domates, yeşil bi- ber, salatalık yemekten çekiniyorum. Çünkü aşırı zehirli maddeler içerdîkle- rini biliyorum. Bunun bir kontrol me- kanizması nasıl olmaz ve insan sağlığıy- la böylesine nasıl oynanır? VAHŞİ TÜKETİM ALIŞKANLIĞI - Bu tam inşaat sektörü gibi. En bilim- sel olması gereken yerde en bilgisiz in- sanlar çalışıyor. Tanmda bu ilacı kulla- nan insanlar hassas dozu pek kontrol ede- miyorlar. Bu da tabii, bilimle, bilgiyle il- gili bir şey. Ayrıca, vahşi birtüketim alış- kanlığımız olduğu için raflanmızda birik- tirdiğimiz ürünlerin bir kısmı bozulunca bunları atıyoruz. Ne olur ne olmaz diye de yerine yenilerini depoluyoruz. Yeteri kadar alıp, aldığımızı sonuna kadar tüket- tikten sonra yenisini alma alışkanlığımız yok. Dolayısıyla da ürünlerin ömrü uzun olsun diye çok fazla ilaçlanıyor. Biz bun- ları bolca alıp evimizde bulunduruyoruz ama gerçekte ne kadar zehir aldığımızı bil- miyoruz. Bence yaşam kültürümüzü bir daha gözden geçirmemiz gerekiyor. Tü- son önemli unsur olacak. Yaşam hakkıy- la ilgili bir çerçevenin içinde olmalıyız. Kapitalizm değişecek. Belki de insanla- ra yeni bir bilinç öğretecek. Eğer bu bi- lince ulaşabilirsek bu dünyada yaşamımı- zı sürdürebileceğiz. Aksi halde her şey bi- tecek. - Bütün bu ekolojik bozulma, ekolo- jik dengelerin altüst olması DDTdeni- len maddenin kullanımtyla başlamadı mı, biraz da? - DDT çok çarpıcı bir örnek. Çünkü za- rarlılardan kurtulmanın en iyi yolunun tanmda DDT kullanma olduğu sanılıyor- du. Ama bir süre sonra Kuzey Kutup böl- gesinde yaklaşık 200 metre dipte DDT mo- leküllerine rastlandı. Bu, dünyada çö- zülmeyen bir zincir. tnanılmaz bir dola- şım hızma sahip. Aynı şey beyaz kâğıtta da var. Selülozu beyazlatmak için kul- landığımız zehir zinciri doğanın hiçbir aşamasında çözühnüyor. Aynen DDT gi- bi? Bütün bunlar dünyamıza çok büyük zararlar veriyor, ama bizler bunlann hiç farkında değiliz. Zaten insan çevresinde başka hiçbir canlının yaşamasına izin ver- miyor. Bizler artık bozduğumuz çevrede yaşayamıyoruz. Bunu fark edip buna gö- re farklı bir bilinç geliştirmemiz lazım. nüz Türkiye'de üretilmiyor, ama organik rakı var. Üstelik bunlann sertifikaları var. Her aşaması denetlenmiştir. Bakın Türkiye'nin bir şansı, kirlenmiş, ama az kirlenmiş topraklara sahip oluşu. Aynca çok geniş bir ürün gamı bulunuyor. Bu- rada her şeyi yetiştirebiliyorsunuz. Bü- yük sermayenin Türkıye'ye gelmesiyle bir- likte yabancı şirketler burada örgütlendi- ler. Önce fason üretim yaptılar. Daha son- ra kendi markalannı, kendi ürünlerini ya- rattılar. Karadeniz'de fmdık, Malatya'da kayısı, Ege yöresinde üzüm, incir üretip yurtdışına gönderebiliyorlar. KİLO PEĞİL TANE HESABI - Belki organik ürün bakkalları ya da manavları mı oluşturulmalı? -Evet. Tüketici de, "Şudomatestenüç kilo istiyorum'' yerine "Üç tane istiyo- nım" demeyi öğrenmeli. Dediğim gibi çok miktarlarda alıp hızla tüketemediğiniz zaman bu ürünler çok çabuk bozuluyor- lar. Çünkü içlerinde hiçbir koruyucu mad- de yok. Türkiye'de çok yüksek kaliteli ve örnek olabilecek satış noktalan var. in- sanlar belki buralara biraz ürkerek giri- yorlar, ama bu ürünün satılabilme koşu- Tufan Atalayman, "Yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz. Aksi halde her şey bitecek" dedi. keteceğimiz kadar bir miktan elimizin altmda bulundurmalıyız. Organik ürün- lerde hiçbir koruyucu malzeme yok. Do- ğada nasılsa öyleler. Bunlar çok çabuk bozulabilir. O yüzden de kilolarca almak yerine ihtiyaç kadan alınması en uygun davranıştır. - Bundan 30-40 yıl önce yediğimiz ürünlerin hepsi böyle değilmiydi, zaten? - Böyleydı. Ama ne yazık ki, demin de dediğim gibi, bizlerde kötü, vahşi bir tü- ketim alışkanlığı var. Bunu da insanlığın ulaştığı yeni bir refah düzeyi gibi algılı- yoruz. Aslındabu,deformasyon;biryan- lış yol. Buradan tekrar o eski günlere dön- memiz lazım. Bu bir yaşam bilinci. Bu- nu fark etmeliyiz. thtiyacımrz kadar tü- ketmeyi bilebilmemiz lazım. Güvendeol- ma duygusuyla inanılmaz derecede de- poluyoruz. - Ama birileri de bundan para kaza- nacak. Öyle değil mi? - Para her şey değil ki? Para sıkıştırıla- mıyor. Su gibi bir yerlere aktarmak lazım. Parakiminişineyarayacak? Dünyadaya- şam için para belki de günün birinde en Bunu da yöneticilerden bekleyemeyiz. Birey önce kendisi bunu çözmeli. "O yapsın, sonra bizyapahm" mantığıyla bir yere varamayız. EKOLOJİ FUARI - Bu düşünceylefuar düşünceniz doğ- du, öyle mi? - Evet, sertifikalı ürünler fuan yapalım, dedik. O fuan daracık bir alanda yapma- nız mümkün değil. Buna sürekli enerji kat- manız lazım. Biz başka sektörlerden ka- zandığımız gelirlerımizi bu sektöre akta- rarak fuann ayakta kalmasını sağlamaya çalışıyoruz. Şu ana kadar bunun ekono- mik modeli bu. Dört yıl içinde sayılan 25'i bulan sertifikalı ürünler bu yıl 40 rakamına ulaştı. Fuarda 40 adet sertifi- kalı ekolojik ürün yapan firma olacak. - Bunlar hangi ürünler? - Fındık, badem, nohut gibi ürünler. Yavaş yavaş sebzeler, kayısı, dondurulmuş gıdalar da eklenmeye başlandı. - Ya içecekler? - Organik üzümden organik şarap, he- lu böyle. Deposunda belli bir standardm, ısının ve nemin olması gerekiyor. - Bu dördüncüfuarın amacı nedir? - Bir cazibe merkezi oluşturmaya çah- şıyoruz. Bu cazibe merkezınde oyunca- ğından tanm ve hayvansal ürününe, de- terjanından iç giyimine kadarbirçok ürün gamını bir arada göstermeye çahşıyoruz ki ekolojik ürün dendiğinde sadece do- mates, salatalık vs. anlaşılmasın. Bunlann hepsini Türkiye'de üretiyo- ruz ve hepsini ihraç ediyoruz. - Kontrol mekanizmasını anlatır mı- sınız? - Bakın, burada üreticiye hiç şans ta- nınmıyor. Avrupa'dayedi firma var. Üre- timin her aşamasmı kontrol ediyorlar. So- nunda sertifika venliyor ve yurtdışına gönderiliyor. Ama orada da birtakım tah- liller yapılıyor. Yine de sertifika alındı- ğı zaman o analizler çok daha kolaylaşı- yor. Bir tek kontrol edemediğiniz alan faunası. Çünkü doğal ortam. Dünyada yaşıyoruz. Bu kuruluşlann verdiklerı sertifikalar bütün dünyada, özellikle de AB içinde geçerli. Bunlann bir üst şem- siye kuruluşu Ekolojik Tanm Organizas- yonu (ETO). Ege Üniversitesi bünyesin- de faaliyet gösteriyor. Çok ciddi bir or- ganizasyon. Gerçekten her aşama adım adım izlenebiliyor. Burada sadece ürü- nü göstermek yetmiyor. Bilincin de oluş- turulması lazım. - Nasıl olacak bu? -Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gerçekten çevre örgütleri, der- nek, birlik ve odalarla genetiği değiştiril- miş organizmalar çerçevesinde bir hare- ket başlattı. Bu yılki etkinlikler ETO ve GDO'nun çizdiği çerçeveler içinde hazır- landı. Bunlar sizin yemediğiniz doma- teslerle ilgili de çok ciddi bir slogan üret- tiler. "Canavar domates" diyorlar. Ge- netiği değiştirilmiş organizmalarlabazı çok ciddi açıklar kapatılıyor. Daha doğrusu çı- kara dönüştürülüyor. Genetiği değiştirilmiş patent haklany- la bugün dünyada tek tip canlı yaratılmak, üretim yapılmak ve bundan da artı kâr el- de etmek gibi yeni bir çıkar kapısı oluş- turulmak isteniyor. Kendi kendine yaşa- yan bir canlının üzerindeki küçük bir de- ğişiklikle Frankenstein gibi ne yarattığı- nızı bilmediğiniz bir canlı ortaya çıkıyor. 0nun yaşam hakkını elde ediyorsunuz; P O R T R E TUFAN ATALAYMAN 1953, Izmir doğumlu. Ortaöğ- renimini Istanbul'da Pertev- niyal Lisesi'nde yaptı. Istan- bul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne (bugünkü is- miyle Mimar Sinan Güzel ' Sanatlar Üniversitesi) bağlı Uygulamalı Endüstri Sanat- ları Yüksek Okulu'nda iç mi- marlık ve endüstri tasarımı eğitimi aldı. 1984'ten beri fuarcılık yapıyor. 2000 yılın- da dünyanın en büyük serti- fikalı ekolojik ürünler fuarı ; olan Biofach Fuan'yla ilgi- lenmeye başladı. 4 yıldır ku- rucu üyesi olduğu RDF ile \ Ekoloji Fuan'nı düzenliyor. j sahibi, efendisi olmaya çalışıyorsunuz. Bunun etik olarak ticaret biçimi yan- lış. Hem de bütün insanlığın başına bela olabilecek bir şeyi yaratıp bir de bundan çıkar sağlamayı amaçlıyorsunuz. Böyle de bir paradoks var. Şu an çok sessiz se- dasız işleyen bir sistem bu ve hiç kimse de "dur" demiyor. - Bildiğim kadarıyla bu tür etik dışı gen bozucu çalışmalan kurala bağlamak için UNESCO 'nun bir çalışması var? - Biyolojik çeşitliliği korumak ama- cryla bu regülasyonu çıkarttılar. Ama hiç- bir sınırlama getirmiyor. Buna Türkiye de imza atmış durumda. Yapılması gereken yasal düzenlemeler tamamlanmış değil. Tanm Bakanhğı üzerinde çalışıyor, ama daha çok kontrollü olarak izin verme aşa- masmda. Engelleme yok. Genetiği de- giştirilmiş bir organızmanın insan sağlı- ğı ve insan üzerindeki birikim ve değişim- lerini denetleyen ve izleyen bir mekaniz- ma henüz daha yok. - O zaman kim kiıne neyin iznini veriyor? Böylebir hak kime aitolabilir? - Bilmem? Siz söyleyin. Yok böyle şey? GDO 'ya Hayır Platformu: Yaşam patentlenemez - GDO'ya Hayır Platformu'nun işlev ve amaç- larını anlatır mısınız? MEBRUKE BAYRAM-Bu platform, çahşmala- nnı yaklaşık bir yıl önce başlattı. Ilk başta Türkiye'de GDO'nun ne olduğu bilinmiyordu. Insanlığa, dün- yaya ne çeşit zararlar verileceğınin farkında olan bir grup ekoloji, çevre konusunda çalışan arkadaş gru- bu olarak başladık. "Yaşam patentlenemez^ başhklı bir deklarasyon hazırladık. Bu deklarasyonu Türkiye'de çevre konu- sunda çalışan değişik kuruluşlara gönderdik. Onla- rın eleştirileriyle birlikte son şekline getirdik ve ya- yımladık. Bunu ilgili kuruluşlara onaylamalan için gönderdik. Geçen yıl martta o kuruluşlarla bir de top- lantı yaptık. O toplantının sonucunda GDO'ya Ha- yır Platformu kurulması kararlaştınldı. - Hangi kuruluşlarla birlikte çalışıyorsunuz? - Şu anda 100'ün üzerinde sivil toplum kuruluşu platforma üye. Genetiği değiştirilmiş organizma ar- tık bunun son aşaması. Örneğin, mısır, buğday, do- mates ya da başka herhangi bir ürünün gen parçası- nı değiştırip bir bakteriden alınan gen parçasını ona eklemek yoluyla o organizmayı başka bir organiz- ma haline getinyorsunuz. - Bunun amacı nedir? - Ürünlerin raf ömrünü uzatmak, aromasını arttır- mak, kurak toprakta yetişmeyen bir ürünün o ortam- da yetişebılmesini sağlamak gibi amaçlan var. Ama domatesin içinde pamuk geni, mısınn içinde bakte- MEBRUKE BAYRAM O 1972, Gümülcine doğumlu. Radyo televizyon yayıncılığı R eğitimi gördü. Sağlık alanında çeşitli yayınları bulunan T bir kuruluşta çalışıyor. Kurulduğu günden bu yana da R GDO'ya Hayır Platformu içinde faaliyet gösteriyor. ri geni gibi birtakım değişikliklerle karşı karşıya ka- lıyoruz. ZİNCİRLEME ZARAR - Bunun insan sağlığına zararı nedir? - İnsan sağlığı üzerinde ne gibi etkileri olabilece- ği tam olarak tespit edilebilmiş değil. Bunlan üre- ten çokuluslu ûfmalar bunun insan sağlığına zarar vermediğini iddıa ediyorlar. Bize,"Siz bunun insan sağhğuıa zararlı olduğunu ispat edemezsiniz" diyor- lar. Biz de aynen şöyle söylüyoruz: "Sizdeinsansağ- lığına zararlı olmadığını ispat edemezsiniz." Önce- likle de biyolojik çeşitlılığe çok ciddi zararlan var. genetiği değiştirilmiş ürün çevresindekı neredeyse tüm ürünlerin ekildiği yerde genetiği değiştirme po- tansiyeline sahip. - Bir örnek verir misiniz? v - Örneğin, mısırın genetiğini değiştirdiniz; bakte- n geni aktardınız. Bakteri geni o civarda yaşayan ya- bani türler de dahil olmak üzere canlılann genetiği- ne atlayabiliyor. Böylece de giderek tanmsal çeşit- lilik azalıyor. - Mısır derken, son yıllarda bizim yerli mısırlar yerine bol, standart dişli mısırlara rastlıyorum. Bunlar da genetiği değiştirilmiş mısırlar mı? - Türkiye'de piyasadaki mısınn yaklaşık yüzde 9O'ı ithal. Bunlar da genelde Arjantin, ABD gibi ge- netiği değiştirilmiş organizma üreticisi ülkelerden ge- liyor. Tavuk yeminden elde edilmiş tavuklar gibi, bu öyle bir zincir ki nerede duracağını bilmiyoruz. Ne- reye doğru gideceğini de bilmiyoruz. Mısır bir ta- vuk yemi olarak da tüketiliyor. O tavuğu aldığınız- da da genetiği değiştirilmiş yemi almış oluyorsu- nuz. Bir hayvana o ürünü yediriyorsunuz; onun sü- tünden yapılmış ürünlerle bu zincir devam ediyor. Bu korkunç bir şey. Türkiye'de tüm Avrupa kıtasın- da bulunan kadar genetik zenginlik var. Tür sayısı 12 bin dolayında. Karşılaştırma olması açısından în- giltere'deki tür sayısı 2 bin. Biz buğdayın anavata- nıyız. ABD'de çokluslu şirketlerin buğday üzerinde yaptıklan birtakım gen değiştirme denemeleri var. Biz burada bu buğdayı ekersek kendi buğday türle- rimizi de risk altına alınz. TÜRLERİ ELE CEÇİRME OPERASYOIMU - Bir de patentleme olayı var? - Bir çokuluslu firma örneğin buğdayın genetiği- ni değiştirdiğinde bu türün patentini elde ediyor. Şiz bunu dünyada nerede ekerseniz ekin o firmaya pa- tent ödemek zorundasınız. Bir canlı türüne bir fir- manın sahip olması etik açıdan çok ciddi bir tartış- ma konusu. Biz bunun olamayacağını söylüyor,"Ya- şam patenflenemez" sloganuıı kullanıyoruz. - Bu ne anlama gelir? - Bir süre sonra üçüncü dünya ülkelerinde yetişti- rilen tanmsal ürünlerin hepsinin patenti bu firmanın elinde olabilir. Bu, yavaş yavaş türleri ele geçirme operasyonu? Bunlara Frankenstein gıda denmesi- nin sebebi de bu. Bir coğrafyada yetişen ürün o coğ- rafyaya uyum sağlamış demektir. Buğdayın yüzlerce türünün olması çok önemli. Çünkü bir sorun yaşandığında türün devamını sağ- lamak açısından öbür çeşitlerin varlığı gerekli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle