Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK2005PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Yazar Olmak, Olamamak!
Ben de günlük tutanm! llk genç-
liğimden bu yana nice defter dol-
duımuşumdur. Açar, elli altmış yıl ge-
rilerde bulurum kendimi... O gün-
lerin olaylan, insanlan, kimi zaman
öfkeleri, acılan, sevinçleriyle hepsi
bugünleregelirlerL
Kaç cilt tutar bilmem? Hepsini,
olduğu gibi okuriara sunsam mı? Ki-
me yarar? Ne bana, ne de başka-
lanna!.. Ben kimi günlüklerimi krtap-
lar halinde yayımlamaktan da çe-
kinmedim. Birkaç kez basılan "Ânı-
larda Görmek"ve "Geçmişin Kuş-
lan"n\ okuyanlar bilir...
Bir çeşit belgedir anılar, günlük-
ler... Yann tarih yazacaklar için baş-
vunjlacak birer malzemedir... Şura-
sını iyi bilmeli, her anı, her günlük
güvenilir bir değer taşımaz. Anlatı-
cı, kendi iç sezgilennden, duygu-
lanndan kendi kendine ya da baş-
kalanyla kimi zaman hesaplaşma-
lanndan kendini kurtaramaz! Yalan
da vardır, kin de, düşmanlık da...
Ben yine de, anıları, günlükleri
severim... Doğaı mu yazılanlar, yan-
lış mı, diye düşünmeden, tıpkı bir
roman, bir öykü okur gibi... Cum-
huriyetie yıllarca birlikte çalıştığımız
Hasan Cemal'in günlüklerinden
bazı parçalan okuyunca, önce şaş-
kınlığa, sonra da bir öfkeye kaptır-
dım kendimi... Nasıl olur; okumuş
yazmış, öğrenimli bir insanın, bun-
ca yıl gazetecilik yapmış bir aydı-
nın bu denli bir çirkinliğe kendini
kaptırması!..
Bir nedeni var, o da Hasan Ce-
mal'in yazarlık nedir bilmemesi, bir
türiü öğrenememesi! Hemen her
yazısını okuyorum, bir gün yazar
olabilir mi diye bekliyorum, yok, ol-
muyori Hergün ünlü gazetelerde sü-
tunlan da doldursa, kitaplar da ya-
yımlasa, şöyle işe yarar, kalıcı, an-
lamlı bir ömek veremiyor. Işi gücü
"angut"lar, bilmem neler diye ona
buna sataşmak, iktidardaki şeriat-
çı bir kadronun övgüsünü yapmak!..
"Sen bu gazetecilik hevesinden
vazgeç, kendi mesleğine dön. Bir
gün elçi bile olabilirsin. Gazeteci-
lik sana bir şey kazandırmaz" de-
diğimi anımsadım birden... Daha
işin başındaydı, dinlemedi! önce
muhabir, sekreteryardımcısı, sek-
reter, temsilci, daha sonra da ge-
nel yayın müdürü oldu! Işte, vardı-
ğı sonuç!
Hasan Cemal kitaplannı güzel
sunuşlarla bana hep gördetmiştir.
Bilmem şu Cumhuriyet anılan da ge-
lir mi? Ama ben, yirmi beş lira ve-
rip o kitabı almayacağım. Doğan
Grubu'nun dörtgazetesinde çıkan
sayfalardolusu alıntılan yeterli bul-
duğum için!.. Bu kitap, yazarına el-
bet büyük kazanç sağlayacak! Ün-
lü insanlann yaşamlannı, kimi za-
man eleştiren, kimi zaman yerin di-
binebatran "teşhircilik" her zaman
para getiren bir iş sayılmıştır... De-
dikodu.. o ne yaptı, bu ne etti diye
merak edenler olur, hele adı duyul-
muşlar, belli alanda ün kazanmış-
lar söz konusu ise televoleci insan-
lar bunlan bayılarak okur!..
Ne var ki belli bir kinle, bir düş-
manca tutumla yazılmış anılar bir
süre sonra toz gibi uçar gider...
Okur çabucak anlar bu tür suçla-
yıcı, kötüieyici bir anlayışla kale-
mealındığını. Atar kitabı bir yana!..
Hasan Cemal'in anılan da öyle ola-
caktır...
"Cumhuriyet'te kırk yılımı doldur-
mama az kaldı. Okur olarak da bü-
tün bir yaşantım var. Ben de neler
gördüm, neler yaşadım! Hasan
"Sen de yaz kendi Cumhuriyeti'ni"
diyor. Ben onun gibi yazmam, ya-
zamam! Çünkü, ben biryazanm...
Yazar olarak sorumluluğum var.
Hasan Cemal ise kırkından sonra
yazar olmaya kalkmış! Yazariıkta
ne denli başanlı olduğu son kita-
bından da belli değil mi?
Filozof Kimdir, Felsefeci Kim?
Arslan KAYNARDAG
B
aşlıktakı ild sözcügün 'fel-
sefe'' ka\Tantı ile yakından
ilgisi hemen belli oluyor.
Onun için ilkin felsefe
sözcüğü üzerinde duraca-
ğım.
Felsefe tarihçileri eskiçağın Anado-
lusu'nda doğan Thales'i (10 450-500)
ilk filozof olarak kabul etmekte birle-
şirler. Mitolojıden (söylence) akılcı fel-
sefeye ilk kez onunla geçılmiştir. Fel-
sefe hareketi sürekli gelişerek günü-
müzekadargeldi. Filozoflaryeni kim-
likler, felsefe yenı ıçerikler kazandı.
Bu kültür hareketi burada da durmaya-
cak, günümüzden yarınlara uzanacak-
tır. Felsefe ve filozof kavramlan, ilk
yıllardan bu yana hep bu adlarla dile
getirilerek Batı ve Doğu toplumların-
daki yerini almıştır.
Felsefe sözcüğünü kısaca tanımla-
mak istersek şöyle diyebiliriz: Varn-
ğuı temetini araştmnaya yönelen, bilgi-
nin ilke ve yöntemlerini, bunlarta bir-
iikte değerieri sorgulayan düşünce.
Aslında onun sorgulamadığı kavram
yoktur. Felsefe bunlann ınsanla, kimi
zaman toplumla ilişkisini araştırır.
Amaç, soru sorarak kavramlan açıklı-
ğa kavuşturmaktır.
Filozof Kant, en başta gelen üç so-
ruyu şöyle sıralamıştı: Neyibilebilirim,
neyiyapabilirim, neye inanabUirim? Bu
filozof düşünce sistemını bu sorulan ya-
nıtlayarak meydana getırdi.
Felsefe sözcüğü üzerinde bu kadar
durduktan sonra filozof sözcüğüne ge-
çelim. Onu da yine kısaca şöyle tanım-
layabiliriz:
Filozof, felsefe alanında yeni ve özgün
düşünceler üretebilen, bu alanda, sistem
ve gelenek kurabilen insandır.
Sistem kuran filozoflara birkaç ör-
nek olarak Platon, Aristotdes. Descar-
tes,Kant, Hegel gösterilebilir. "Özgün
düşünce" için de bu yazıda Nietzsche
ve Bergson adlanm vermekle yetinece-
ğim. Birincisi, değerieri yadsıyan nihı-
list düşünceleriyle, öteki akılcüığı eleş-
tirerek onun yerine sezgiciliği getir-
mek istemesiyle etkili olmuştu.
Kökeni Grekçe olan felsefe ve filo-
zof sözcükleri, eskı düimız olan Osman-
lıcaya, Arap dilinin etkisiyle "felasife''
ve "fe>1esoP olarak yerleşmıştir.
Yazılannı, 1900'lerinbaşlanndaya-
yımlayan Rıza Tevfik, admın önüne
"feylesof" sözcüğünü getirdiği için ki-
mi çevrelerde böyle tanındı. Ne var kı
bu kavramın gerektirdiği anlamda bir
kimse değildi. Onun için böyle bir ni-
telendirme abartma olur. Ancak felse-
feci denebilir.
Bizde filozof var mı? Varsa kimler-
dir? Yoksa neden yok? Bu sorulan baş-
ka yazıda yanıtlayacağım. Yazımın baş-
lığında da belirttiğim gibi, felsefeci ko-
nusundaki düşüncelerimi açıklayarak
bu yazıyı bitirmek istiyorum.
Felsefeci, felsefe konusu ile ilgilı olan,
bu alanda kimi araştırmalar yapan, bu
konuya yönelik bilgiler öğrenip öğre-
ten kımsedir. Her resim yapana ressam
denemeyeceği gibi, her felsefe yapana
da filozof, hatta felsefeci denemez. Dü-
şünce tarihimize ve günümüze baktı-
ğımızda, 'felsefeci' dediğimiz. diyebi-
leceğimiz kimselerle karşılaşıyoruz.
Onlar eğıtim alanında olduğu gibi, fel-
sefe etkinliklermde de önemli işler ba-
şanyorlar, katkıda bulunuyorlar. Fel-
sefenin kurumlaşması yolunda emek ve-
riyorlar.
Profesör, öğretmen, yazar olanlarya-
nında, felsefe kurumuna üye olan, onun
etkınJiklerinde yer alan felsefecileri-
mizvar. Felsefeci sözcüğüaynızaman-
da dilimize zenginlik getirmektedir.
Başka dillerde bu anlamı karşılayacak
bir sözcük yoktur. Biz Türkçede yal-
nız "felsefe" için değil, çeşitli bilim ve
öğretım dallan için de bu ekten yarar-
lanmaktayız. Örneğin tanhçi, edebi-
yatçı, coğrafyacı, hukukçu vb. diyo-
ruz. Bilimsel mesleklerle ilgili olanlar
ıçın böyle denilmesi Meşrutiyet döne-
minde başladı. Bu tür nitelendirme
özellikle öğretmenler için yapılıyordu.
Öğretim çe\Telerinde "febefed" söz-
cüğüne takılanlar, onu yadırgayanlar
olduğunu işittim. Kimileri "Yahu biz
felsefe mi saöyonız" diyorlarmış. Oy-
sa burada yadırgayacak, alay edilecek
bir durum yoktur. "Ci" ekinin "satma"
ile ilgili sözcükler dışuıda geniş bir
kullanılış alanı bulunduğunu söyleye-
biliriz. Örneğin şu sözcüklere baîca-
lım: Yapıcı, yardrmcı, sevindirici, ba-
nşçı, yolcu, dinleyici... Ne güzel söz-
cükler değil mi? Hepsinde bir işe, bir
eyleme işaret ediliyor. Felsefeci sözcüğü
dıhmizin bir zengınliğidir. Onu seve
seve kullanacağız.
Güzel Sanatlar îlgi Bekliyor
Musa Kâzım YALIM
A
nlaşılan o ki, Türki-
ye"de. güzel sanatlar-
la ilgili değerlenn de-
ğeri, hâlâ kavranamamış du-
rumda. Oysa Rönesans hare-
keti, resim sanatıyla başlamış-
tır. Resim sanatıyla doğaya ve
Eğitimci
onun bir parçası olan insana
dönülmüştür. Bundan sonra
da doğayı ve insanı araşnnp in-
celemevle deneysel metoda
geçilrruştır Bılımın ve tıp bi-
liminın, hızla gelişmesi ve bu-
güne ulaşması sağlanmıştır.
Güzel sanatlar ve bilim, de-
mokrasi ve hoşgörünün ka\-
nağıdır Güzel sanatlann ve
bilimin önemsenmediği top-
lumlarda demokrasi de ola-
maz Çağdaş dünyada, demok-
rasıyı tam anlamıyla uygula-
yan toplumlar, güzel sanatla-
ra ve deneysel metoda dayalı
www.akemekliük.com.tr"ye girip,
birikimlerimi kontrol ediyorum.
Ne durumda olduklarını değil,
ne iyi bir iş yaptığımı görmek için..
AK Emeklilik Müsterisi
Siz de bireysel emeklilige
AK Emeklilik ile girin,
birikimlerinizin son durumunu
E-meklilik Online Şube'deki
araştırma laboratuvarımıza
girerek görün. Birikimlerinizin
kazancını diğer yatırım araçtannın
kazançlarıyla karşıiaştınn.
Güven dolu bir gelecek
AK Emeklilik'te... Çünkü sadece
biz emekliliğin önüne
AK güvencesini koyuyoruz.
23 23www.akemekiilik.com.tr
bilimsel bilgiye borçludur. Gü-
zel sanatlara ve bilime dayan-
dınlmayan demokrasi, göster-
melik ve aldatıcıdır. Güzel sa-
natlar, bilimin, yarancılığın ve
hümanızmın anasıdır Güzel
sanatlar. insansal duygulann
dostu, ıçgüdüsel duygulann
da düşmanıdır Insanoğlunu
ınsanlaştıran güzel sanatlar
ve bilimdir Insanoğlu ha-
yatta ne kadar bilgilenmiş
ve ne kadar güzel sanatlarla
ilgilenmışse, o oranda insa-
ni değerlere ulaşmıştır. Gü-
zel sanatlar ve resim sanatıy-
la ilgili olarak, dünya çapın-
daki büyüklerin görüşleri,
güzel sanatlara ve özellikle
de resim sanatına çok büyük
önem vermemizi zorunlukı-
lıyor.
Bü\ıik sanatçı Leonardo
da VTnci, eşi ve benzeri bu-
güne kadar daha dünyaya
gelmemiş, Tann taranndan
çok yönlü ve ayncalıklarla
yaratılmış tek insandır. Yü-
ce Tann, dünyada hıçbır öke
(dâhi) için bu kadar cömert
davranmamıştır.
Atatürk ün. resim sanatı
ve güzel sanatlarla ilgili gö-
rüşleri, çağdaş Türk sanatı-
na ve sanatçısına ışık tutacak
ve sanatta gidilecek yolu gös-
teren köklü bır devrkn nite-
liğindedir. Yazar İhsanAkay,
Atatürk ıle ilgili "Atatürkçü-
lüğün Ükeleri" adlı yapıtı-
run 166. ve 167. sayfalann-
da şöyle dıyor
•*~Atatürk'ün. yaşamayı
sever, iyimser bir insan oMu-
ğunu gördük... Yeryüzüne
tutkun bir adam,resim sana-
üna sırtçeviremezdi DevTİm
ateşjiçnderesmıve he\1idsa-
natınada ilgiduydu ve izlen-
mesi gereken yönleri göster-
di. Yeni Türk resnıi. İslam
geleneğinden uzaklaşıp Baö
tarzı ile yoğrulacak. Türk'e
özgü olanı renk ve çizgi ha-
linde vvrme çabası güdecek-
tl_
Yurtgercekkrininçizgive
renkle de bir an önce anlaül-
masının özlemini çekiyordu
Atatürk. Kendi toplumsal
>aşa\ışını Ban'daki gibi tab-
loy'a \« heykele, din geleneği
yüzündenaktaramamışolan
ülkemiz. BaOya yöneÛş ca-
ğuıda gerçekleştirmek zo-
nındaydı bu özfemi. So\ııt
sanatve başka etkenlerbo-az
köstekledi bu gidişi Ama bi-
lefimki zamanıgeküğinde.sa-
natta da Atatürk'ün çizmiş
olduğu yola dönülecektjr."
1 Kasım 1936'da
BMM'nin açılış söylevinde
>ine güzel sanatlar konusu-
nadeğinirAtamız: "Gü/dsa-
natiann her şubesi için, ka-
mutayın göstereceği ilgi ve
emek ulusun insanhkve uy-
garhk hayat ve çahşkanhk
verüninin artması için çok
etkihdir.Birulussanattanve
sanatçıdanyoksunsatam bir
hayata sahip olamaz.
Sanatçı, toplumda uzun
çabalardan sonraatamdaış>
ğı ilk duyan msandır."
Atatürk ile Leonardo da
Vincı'nin güzel sanatlar ve
bilimle ilgili değerlendirme-
len, büyük ve tam bir ben-
zerlikle örtüşmektedir.
PENCERE
Askeri Müdahale
ÜzerineL
Eksik olmasın, Hikmet Çetinkaya asker
üzerine eski yazılarımdan örnekleri arşivden
çıkanp köşesinde dün yayımladı.
Ordu üstüne neler düşündüğüm bu yazılarda
ayan beyan...
Doğan Grubu'nun gazetelerinde veTV'lerinde
benim askeri müdahale istediğim üzerine iftira
kampanyası çarşıda zerzevat satar gibi bangır
bangır pazarlanıyor....
Hikmet'in yazısından birkaç satıraktanyorum...
20 Mayıs 2003'te ne yazmışım?..
"Siz medyacılann Takıyye Partisıyalakalığında
askere tavıralıyorlarmış gibi tatavayaptıklarına
bakmayın!.. Hele bir müdahale olsun, gazeteci
geçinen üçkâğıtçıların tümü herkesi sollayıp
askerden çok askerci olurlar...
Mostrası meydanda..
Işte 12 Mart..
Işte 12 Eylül..
Işte 28 Şubat...
Hele 12 Eylül'de, admın başında gazeteci
yazılı herif-inaşerifleromuzuyıldızlılarayalakalıkta
birbirleriyle yanş ediyoriardı.
Asker gelirse muhalefeti yine Cumhuriyet
gazetesi yapar."
Yakın zamanlarda buna benzer nice örnek var
yazılarımda... Askeri müdahale istediğim iftirası
bilinçli bir ortak komplonun kirli tezgâhıdır.
•
Bizim 'Aydınlanma' tarihimiz Avrupa'dakine
benzemez. Türkiye'de sanayi burjuvazisi olmadığı
için akıl ve bilime dayalı çağdaşlaşma devrimini
asker-sivil bürokrasiyle yürütmeye çalışmışız...
Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra dasüregelen
bu serüvende Ordu kimi zaman olumlu, kimi
zaman da olumsuz rol oynadı...
Askeri bu açıdan değerlendiriyorum...
Ancak son yıllarda -halkta değil- dinci, entel,
medya kesimlerinde başlayan asker
düşmanlığının gerekçesi nedir?..
Asker düşmanlığı medyada ilginç bir politikaya
dönüştü...
Sıkıyönetim dönemlerinde zulüm görmüş kimi
'Aydın' da geçmişin olumsuz mirasını yüreğinden
söküpatamıyor...
Oysa askere düşmanlığın başında benim
bulunmam gerekir, 'ZiverbeyKöşkü' adlıkitabımı
okuyan bunun gerekçesini bilir.
•
21'inci yüzyılın başında emperyalizm
Ortadoğu'da Türkiye'yi bölmek ve Türkiye'yi
İslam devletine dönüştürmek projesine sarıldı...
Sır değil, tüm boyutlarıyla apaçık bir tasarım
bu...
Askere düşmanlık bu tasarımın ürünüdür;
propaganda dışardan yönetilmekte, içerdeki
-vatan hainleri demjyorum- yandaşlannca destek-
lenmektedir...
Peki, bu durumda ne yapmalı?..
Asker yönetime el mi koymalı?..
Yok canım...
Asker müdahale ederse, dışardan ve içerden
hemen kuşatma altına alınır; Bush yönetin >
serçe parmağını oynatsa IMF'ye bağlı ekonomide
kriz yaratır; PKK terörü dışardan daha çok
pompalanır; AB sureti haktan görünerek tavır
koyar; kısa sürede, yalnız müdahalecilerin değil,
Atatürkçü askerin icabına bakılır...
Askeri bunca rizikolu koşullarda müdahaleye
çağırmak için insanın aklını peynir ekmekle yemiş
olmasıgerek...
•
Peki, neolacak?..
Türkiye parçalanacak mı, yoksa İslam devleti
mi olacak?..
Ne yapmalı?..
"Çılgın Türkler"\n yeniden çıldırmasını
bekliyorum ben...
Çünkü emperyalizm ile içerdeki hizmetkârian
Türkleri çıldırtmak için her şeyi yapıyorlar...
BOZDOĞAN tŞ MAHKEMESt
SIFATIYLA ASLİYE HUKUK
HÂKtvnJĞİ'NDEN
Esas \ o 2003 ?5" - Karar No 2005 74
Da\acı SSK tarafindan da\alılar Aydınel Altıntaş. Faık Özgür Ara-
rat \e Fuat Ozsoy aleyhıne ıkame olunan rucuan tazmınal da\asının
vapılan vargılaması sonucunda, mahkememızm 12 03.2005 tarih ve
2003 35" esk 2005 74 karar sa>ilı karan üe.
1- Davacı kurum tarafindan daha once da\alılar aleyhıne fazla>a
ıhşkın haklar saklı tutularak açılan rücuan tazmınat davası sonucunda.
mahkememızın 2004211 esas, 361 karar sa>ılı 17.12.2004 tanhlı.
24 02 2005 tanhmde kesınleşmış karan ıle ölen kurum sıgortalısı Meh-
tnet Boztepe'mn hak sahıplenne bağlanan peşın değerlı gelıı nederuyle
da\"alılaruı kusur oranlanna göre belırlenen gerçek kurum zaran olan
6 063.225.496 TUsından hûküm altına alınan 381361.132 TL'sının
mahsubu ıle bakıye 5 681 864 364 TL = 5 681.86 ^TL tazmmatm gelır
ona\ Bnhı olan 29.09.2003 tanhınden ınbaren ışleyecek yasît faızı üe
birlikte da% alılarüan müteselsıkn tahsüı üe da\-acı kuruma venimesme.
da\acı kurumun bu \öne ıhşkın fazla istemınin rctkline.
2- Davacı kurum taranndan daha önce davahlar aleyhıne fazlaya
ıhşkın haklar saklı tutularak açılan rucuan tazmınat davası soflucunda.
mahkememızm 2004 211 esas. 361 karar sayılı 17.112004 tanhlı.
24 02 2005 tanhınde kesınleşnuş karan ıle ölen kurum sigortahsı Ah-
met Kûllüoğlu'nun hak sahıplerme bağlanan peşm degerÜgehr nede-
nıyle davalılann kusur oranlanna gore behrlenen gerçek kurum zaran
olan 14 315 655.035 TL'smdanTıüküm altına alınan 481.252 0"9
TL'sının mahsubu fle bakiye 13.834.402.596 TL = 13.834,40 YTL
tazmınat \erine davacı kurumun talebıyle bağlı kalınarak
13.303.225 229 TL = 13 303,23 YTL tazmınaün gelır onav tanhı olan
2609.2003 tanhınden ınbaren ışleyecek >asal fara ıle bırhkte da\ah-
lardan müteselsıkn tahsüı üe davacı kuruma \ erümesıne. davacı kuru-
mun bu yöndekı fazlaya üışkın haklannın saklı tutulmasına.
3- Hüküm altına alınan mıktar üzennden alınması gereken
1.025.194 838 TL = 1 025.19 YTL nısbı ılam harcının davahlardan
müteselsılen tahsüı ıle hazıne adına gelır kaydına.
4- Hukum altına alınan mıktar üzennden hüküm tarihmde yürür-
lukte olan a\ııkaüık asgan ucret tanfesı uyannca davacı kurum yaran-
na takdır olunan 1 958"8O" 16" TL = 1 958.81 YTL \ekalet ucretının
da\ alılardan müteselsılen alınarak davacı kuruma venimesme,
5- Davacı kurum tarafindan vapılan 14 000 000 TL dört tebligat p-
den, 3.000.000 TL posta gaıden. 14" 500 000 TL gazete ılan gıden ol-
mak üzere topkun 164 500 000 TL = 164,50 YTL yargüama gıdennın
davanın kabul ve reddedılen mıktan ıle orantılı olarak hesaplanan
156,28 YTL'sınin davalılardan müteselsılen alınarak davacı kuruma
verilmesıne, kalan kısmın davacı kurum üzennde bırakılmasma karar
verildığı.
tdarecıler Sıtesı No 8 5 Batıkent-.^nkara adresinde ıkamet ettiği
bıldınlen. ancak bu adreste bulunamaması \e teblığe elvenşlı adresı de
bulunamaması nedenıyle yargılama sırasında ılan yoluy la dava dılek-
cesı kendısıne teblıg edılen davalı Faik Özgür Ararat'a tebhgat yenne
kaım olmak uzere \e ışbu karann ılan tanhınden inbaren 8 gün ıçınde
temyız etme hakkı bulundugu ılan olunur Basın: 58578