22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 2005 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Kaipler SEDEF KABAŞ, özenle hazlrlanıp yapılmış televizyon rö- portajlannı topladığı "Zamanı Dize Getirenlef" kitabının "Se- defleme" başlıklı sunuş yazısında Aydın Boysan'ın bir sözü- nü alarak konuya girmişti. "Hayatın içine olabildiğince çokşey tıkıştıraçaksın ki, hayat uzasın" demiş Boysan; Sedef de "Ha- yatı doyasıya yaşamak, içini doldurmaktan geçiyor" diye ya- zıpdevametrnişti: "Kendineyetebilmek, mutlulukduyarakça- lışmak ve asla %nekliye' aynlmamak. Galiba ancak o zaman, akan'za/pana.[dJKl diyebiliyorl onu dize getirebıliyorsunuz." ŞMnlahyazah kışJnin, "hayatı doyasıyayaşamadan" bir ka- zay%ujaah giden kardeşini kaybedip de durmayan, dize gel- rrTabıriKBizca süren zamanla baş başa kalması kadar hü- biüf^ olmasa gerek. Tşu var Kabaş ailesi, çok kişiye örnek olacak bir dav- la, 27 yaşında giden Yunus'un organlannı bağışlamaya vermiş: Karaciğer, iki böbfek ve bir kalp. Kardeş, o or- ganlarda yaşamaya devam edecek. Uçakla Ankara'yayetiştırilen kalp, sağlığınayenıden kavuş- muş bir kişinin vücudunda atmaya başlamıştır bile herhalde. Yunus'un kalbi olarak. Netuhaf, "Türkiye'nin kalbi Ankara'da, hatta Çankaya'da atar" deriz sık sık. Niçin? Çünkü, bu ulusun devletıni ora- da oturan Cumhurbaşkanı temsil eder. Meclis'te, hükümette ve basında birileri çok kızacak ama şu- nu söylemek gerekiyor ki, Sezer gibi bir cumhurbaşkanına sa- hip olmak bu ülke içın büyük şanstır. Zaten, bütün kamuoyu yoklamalan, kimileri ne kadar çarprtsa da hep bunu gösteri- yor. Çankaya'daki kalp, halktaki kalplerle birtikte atmakta. Neden? Çünkü, halk o makamda, hukuksuzluğa katılmak şöyle dur- sun, hukuksuzluğu geri çeviren, kamu parasını çarçur etme- yen, yakınlannı kayırmayan, aile görüntüsüne toz kondurma- yan, ülkeyi kuşkulu serüvenlere sürüklemeyen dürüst bir in- sanın bulunmasından memnun. Çünkü, geçmişte böyle olmayanlar da görüldü. Memnun olmayan, iktidarçoğunluğunuyanlışasürükleyen- lerdir ve bir de medyada onlara şakşakçılık edenler. Yandaş kayıncı atama kararnameleıi geri döndükçe kimi hükümet üye- leri köpürmekte, Meclis'ten sonra hukuk ve kamu yaran du- varlanna çarpan yasa tasanlan Köşk'ten çevnldikçe kımi ko- misyon üyeleri "Aynen iade ettik" diye böbürlenmekte. Bü- yük maıifet yapmışcasına. Marifetmibu "aynen'"? Cumhurbaşkanı "sebepsiz" çevirmiş olsa, öyle. Ama, bel- li ki bir yanlış, bir kusur, hukuka aykın bir şeyler var. Onlar üze- rinde durup düzeltmek yerine, Çankaya'yla inatlaşmak nıye? Yasa veya ona dayalı kararlar eninde sonunda bir yerlerden dönerse daha mı iyi? Zamana, emeğe, paraya yazık degıl mi? Ulusun kalbi galiba bundan ötürü onlannkiyle birlikte atmı- yor artık. BEYLIKDUZU TRABZON DİYARBAKIR URFA 6 Yangın ve Maksim'de Kuğu Gölü OgUZ ÖZLEM Ankara Devlet Balesi Y angın 27.11.1970 tarihinde sa- at 21.30'da Istanbul Atarürk Kültür Merkezi'nde başladığı zaman, ben Park Otel'in deni- ze bakan ogüzel odalanndan bi- rindeydim. Aynı gün AKM'de öğleden sonra Ingiliz ve Türk balesinin kurucusu dünya ba- le ozanı Dame Ninette Valois liderliğinde sa- at 14.00'te başlayan ve 18.30'a kadar süren Kuğu Gölü Balesi'nin Prince Siegfhed oyna- dığım eserin genel provasının yorgunluğunu odanın balkonundan Kız Kulesi ve Boğaz'ı iz- leyerek geçiştinneye çalışıyorum. Ama o güzel gecede bir tuhaflık var, otelin arkasından gökyüzüne ve denize doğru koyu dumanlar ve küller uçuşuyor. AKM'nin yan- masını aklıma bile getirmiyorum. Çünkü ora- da o akşam 20.30'da Devlet Tiyatrosu'nun Ca- dı Kazanı adh temsili var. Herkes pür dıkkat! Istanbul AKM'nin 23 yıldan bu yana ha yapıldı ha yapılacak süresi içinde, siyasi pa- tavatsızlığın simgesi haline gelen bu bina ar- tık îstanbul'un çağdaş, modern yapılanma- sında öncü olacak; npkı Vîyana, Paris ve Lond- ra opera binalannın şehirlerini dünyada sem- bol yapması gibi. Türkiye'nin tek opera bina- suıa olağanüstü titizlik göstermemiz lazım. Atatürk'ün dediği gibi, sanatçı uzun çaba ve çalışmalardan sonra annıda ışığı ilk hisse- den insandır, sözlerinin destekçisi olacaktır bu sanatkurumu. Duman ve alevleri gördükten sonra odam- dan firlıyorum. Bütün sanatçılar Park Otel'in asma katmda toplanmış, AKM en üst katı du- manlar vealevler içinde. Türkiye'de rüyaâle- minde olmak, şanslı olmak, sanata, sanatçıya ve sanatseverlere mümkün olmuyor. Evet doğ- ru, AKM yanıyor. Türkiye'nin nazar boncu- ğu yok oluyor. Bizim Ankara Devlet Balesi sanatçılan ola- rak, îstanbul'un bu bir araya gelen güzellik- lerine özlem duymamamız mümkün mü? Bu sıralarda kurulrna aşamasında olan Istanbul Devlet Opera ve Balesı Genel Müdürlüğü çok şanslı bu, sanat ve kültürabidesi yönünden Ay- dm Gün gibi bir vizyon sahibi insanın ışba- şında olmasından. Saat 22'de Taksim'de muazzam bir kalaba- vvhotemoglu Sanatçısı lık ve kimse ne yaptığını bilmiyor. Ama bi- lenler biliyor ki Almanya'daki 78 Stat Oper House'ye karşüık Türkiye"deki haküd mana- daki tek stat Oper House yanıyor. Saat 22.40. Taksim Atatürk Anıtı'nın önü- ne binbir zorlukla geldim. Bina alev alev ya- nıyor. Atatürk'ün gözlerini bu rezaleti gör- memesi için kapatacağım geliyor. Bence in- sanlann ağlaması, üzülmesi böyle günler için- dir. Sanatın her dalı, dini, dili, uia cinsiyeti ne olursa olsun insanlan aym güzelliklerde bir- leştiren bir evrenselliktir. Sanat insan düşün- cesine dinamizm kazandırmıştır. Bunun ge- niş halk kitlelerine yayılması bir nevi rönesan- sı yaşamak demektir. Güzel, keyifli yaşamayı standart hale geti- ren, çağdaş olmayı belli başlı kurallardan sa- yan Avrupa Topluluğu ülkelerinin küçüklü büyüklü her şehrinde bir opera bınası vardır. Bu sanat kurumunda sadece opera, bale ve or- kestra elemanlan çalışır ve bu amaçla yapıl- rruştır. Batı'nnı kul kölesi olduğumuz şu za- manlarda, onlann bu tip sanatmı raconsuz- luk diye tanımlayıp, bizden olmayan sanat ya- kıştırması hoş ve boş konuşmalardır. Türkiye'de opera müsvettesi binaların kısa biyografisel bir analizini yaparsak trajikomik bir durum ortaya çıkar. Antalya, Mersin ve Iz- mir operalannı dışanda tutarsak, bunlar depo veya binalardan bozma, amacına uygun olma- yan bınalardır. Ankara Büyük Opera binası da 1934 yılında sergi evı olarak düzenlenmiş, ilk açılışta Lozan'dan evvel ve Lozan'dan sonra- ki değişimleri sergilemişti. Başkent Anka- ra'da bu tip temsil verebilecek yenn olmama- sı problemi, Cumhurbaşkanı Ismet İnönü'nün devreye girip, mimar PaulBonatz'a sergi evı- nin opera binasına dönüştürme görevı veril- mesiyle sona erdı ve 2.4.1948 akşamında AA Saygunun Kerem operasıyla da açıldı. Atatürk'ün kurduğu; o kutsal cumhuriyet ta- rihinde, onun amacma ve düşüncelerine uy- gun, jenerik güzelJikte tek opera binası, ya- nan Atatürk Kültür MerkezTydi. Devlet tara- findan, 75 yıl içinde yapılan tek opera bina- sı! Bu sanat kurumlanna aıt çeşıtlı tarıhlerde temeli atılan binalann çukurlan, zamanımız- da, bizlerin çocuklanmızın geleceklennde, kara bir geçmiş olmamalı ve bilhassa Avrupa Topluluğuna girme aşamasındayken. Ama bu amaçla yapılan sanat ve kültür ağır- lıklı binalann nasıl olsa yakılır yıkılır düşün- cesiyle emek ve paraya yazık bağnazhğı sü- regeliyorsa, o zaman niye medeni âleme gir- mek için bu kadar yırnnıyoruz? Türk balesinin çekirdeğini oluşturan Anka- ra Devlet Balesi şu anda iyi dansçı kapasite- siyle dünyanın her yerinde ses getirecek ya- pıya sahiptir. Yeter ki yurtdışına çıkmak için maddi manevi destek verilsin. Avrupalının anlayabilir dilinden konuşmak böyle olur. Yangından 3.5 ay sonra Atatürk Kültür Mer- kezi'nin nasıl ve neden yandığı hâlâ kara mi- zah olarak sürüp giderken, Istanbullu sanat- severlerin yanm kalan rüyalannuı devam et- me isteği doğrultusunda davet ettikleri Anka- ra Devlet Balesi, 14 Mart 1971 tarihinde Ku- ğu Gölü Balesi'yle Istanbul'a tekrar geldi. Bu sefer de büyük bir sürprizle karşılaştık. Yer yokluğundan Taksim'deki Maksim Gazi- nosu'nda temsillerimizi verecektik. Düşüne- biliyor musunuz Londra'daki Talk Of The Town Müzikali, Paris'teki Seksapel Moulen Rouje Müzikali'nde Kraliyet Balesi'nin ve Paris Devlet Balesi'nin yer yokluğundan ora- larda dans ettiğini? Ama olsun, Ankara Devlet Balesi mokolo- man gibi her kalıba giren bir kampani oldu- ğu için çok küçük, küçük büyük sahnelerde tecrübe kazanmış ve madam sayesinde yok- tanvar edilmiş iyi birkampaniydi. Atatürk Kül- tür Merkezı'nin yanmadan 3 saat evvel Kuğu Gölü Balesi'nin provasını yaptığım ve ertesi gün akşamı yanmasıydı. Bu eseri oynamak için yapacağım temsil hazırhğını 3.5 ay sonra 14 Mart 1971 akşamı aynı eseri partnerim Gül- canTa Maksim'de oynarken yapıyorum. Kuğu Gölü temsiliyle Maksim'de verdiği- miz 5 temsile olan ilgi hınca hınç dolu salo- nun alkışlan biz Ankaralı sanatseverlere her sıkıntıyı unutturdu. Sonraki yıllar Istanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü dört dört- lük temsiJleriyle biz Ankaralı sanatçılan arat- madılar. Sanat ve kültür deyince Atatürk'ün "Okumak, arüamak. görebilmek. görebildi- ğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşün- mek,zekâyıeğitmektir" sözleri zamanımızda ne kadar da geçerli. Kaçaklar... OSMANBEY(MERKEZTOPTAN):Samanyolu 18OsmanbeyTel:(0212) 225 62 00 Faks: (0212) 233 30 50 PENDİK OUTLET: (0216) 473 52 55 İKİTELLİ OUTLET: (0212} 549 40 56 İZMİT OUTLET CENTER: (0262) 335 57 35 KONYA MI TEPE REAL: (0332) 265 19 80 ÇORLU ORION : (0282) 673 26 64 ERZURUM YAKUTİYE AVM: (0442) 233 22 23 SÖKE - PRIENE COUNTRYAVM: (0256) 521 23 93 ZONGULDAK: (0372) 252 17 98 SİIRT: (0484} 224 00 43 ELAZIĞ: (0424)238 99 00 BATMAN: (0488) 213 38 07 MARDİN: (0422) 324 99 31 KDZ EREĞLİ: (0372) 323 79 61 BURSA: (0224) 271 63 41 URFA: (0414) 215 54 44 TRABZON: (0462)322 32 92 DİYARBAKIR: (0412) 224 76 74 ADANA M1 TEPE REAL AVM , BEYLİKD(!ZÜ SAATLİ BİNA:(0212) 876 50 ^ MOSKOVA ARK.ADIA AVM: +7(095) 775 30 24 Galip ALTAN Emekli Öğretmen T erör olaylan, ülkemizde öyle- sine hızlandı ki sessizlik karşı- sında. "camiler karargâh, mi- nareler süngü, mü'mmler asker" olma yolunda. Hizb-ut Tahrir üyeleri, bir yetkilimi- zin söylediği sözlerden esinlenerek bir gün, Fatih Camisi avlusunda kürsü ku- rup, kendilerine göre açıklama yaptı- lar Istanbul'da... "Hilafet isterûk" de- diler. Başka ne dediler? Atatürkü müc- rüm, Cumhuriyetimizi "kıyünk" diye aşağıladılar; laikliğe küfur ettiler. Ya- ni açıkça bir başkaldın provası yaptı- lar... Güvenlik güçlerimiz ne yaptı? Sessizlik içinde sadece izledi. Maaşla- nna zam isteyen, çalışanlan ve emek- lileri yerlerde sürüldeyen, "biber gaa" kullanıp dağıtan polisin sessizliği şa- şırtıcı... Acı ki poliste, hilafet isteriz diyen yobazlar da Cumhuriyet çocuk- landır. Iş bu noktaya gelince, ılımlı muha- lefetimiz CHP, terörle mücadeleyi gö- rüşmek üzere TBMM Başkanlığı'na başvuruda bulundu. Sayın Başbakan, önemli bir toplantıya katılmak yerine kaçmayı yeğledi. Nasıl olsa el kaldır- ma makineleri orada. Toplantı başladığında, iktidar millet- vekilleri kulisten kulise geçiyor, kapı- lardan salonu mercek altına alıyorlar- dı. Muhalefet bir güç oluşturunca sa- lona girip, muhalefetin önergesini red- dettiler. Meğerse onlara göre terör önem- li değilmiş(!)... Ölçüsüzlük de yaptılar. Cumhuriye- timize "Demokratik Cumhuriyet" ni- telemesini yaptılar. Bu ses Imrah'daki Apo'dan da gelmişti. Birlikteliğe ba- kın... Apo'nun talimatıyla PKK'nin "Kürt miIHyetçfliği'' için "Demokra- tik silahb Kürt muhakfeti" denilmeye başlandı. Silahın olduğuyerde demok- rasi olur mu? Açıklamasını yapmaya çahştığım toplantıdan iktidar milletvekilleri kaç- tılar, sabote ettiler. Başbakanımız'da Rize'de hemşerileriyle mutluydu... Kaç- mak çözümsüzlüktür. Şimdi Meclis'ten kaçanlar, ileride kaçacak yer de bulamayacaklar... On- lar kaçadursunlar. iP'nin Sayın Genel Başkanı Doğu Perinçek. temmuz ayı içinde Isviçre'nin Lozan Kenti'nde bir toplantıya katıldı. Dışişlerimiz çok iyi bilirf!). Orada ko- nuşmalar yapıldı. Yabancılar 100 yıl evvelinin hesabını sordular. "Türki- ye'deEnneni soykınmıyapılmışür" di- yerek küstahlık yaptılar. Doğu Perinçek söz aldı: "Türkiye'de Enneni soykm- mı >apümamışOr. Bu uhıslararasıyalan- dır" dedi. Hemen oracıkta bir savcının talimatıyla Sayın Perinçek'in yanma polis geldi. "Sadece ifadene başvııracağız kork- ma" sözüne Perinçekten "Ben kork- mam, çünkü Türk'üm; siz korkuyorsu- nuz" yanınm aldı. Sayın Genel Başkan Isviçre'ye yine çağnldı. Ifadesi alınıp beraatle aklandı. Her olumsuzluğa ba- şan gözüyle bakıp şov yapanlar, AB ve ABD'ye elpençe divan duranlar, Doğu Perinçek'in başanlan karşısında, ken- disine ve Isviçre'ye karşı tavnnıza ta- nıkolamadık... Sayın Perinçek, yaptığı basın toplan- tısında, Ermeni soykınmına ilişkin ya- lan karşısında "mevzi kazandık" dedi. Almanya'daki işçilerimiz Perinçek'i saygıyla uğurladılar. Ben de kutlarım bir yurttaş olarak.. Sayın Başbakan yolsuzluk şovlan ya- pıyor "Damardan gjreceğiz'' diyordu. Sözünü turmadı. Şimdi de "Vatanda- şın hakkmı almanın bedeü ağır olur; hortumcu\ u a\ aklanmızm alünda eze- ceğiz. Sistenıde aksakhklar \ar, de\1et zarara uğratntyor; herkestükilikpeşin- de" diye feryat ediyor. Bu teşhisler doğ- rudur. Ancak Sayın Tayyip Erdoğan ciddi ise damarlara birlikte girelim: Yolsuzluk ve dokunulmazlık dosyala- nna göz atalım: Bakalım vatandaşın hakkını kimler yemiş, devletimizi kim- ler zarara sokmuş. Bu ülkenin kâr eden kuruluşlannı kimler, kimlere satmış; kapalı kapılar ardında tek ağızdan çı- kankararlaalaycı KemalAbisi'yle kim- ler neler yapmış görelim. Var mısınız? Kaçmayalım; yürekli olalım. CHP'nin dokunulmazlıkla ilgili çağnlanna ku- lak verilmedi; hep 'de\te sonu' denil- di. Neden? Dosyalar açıldığuıda îstan- bul'un eski belediye yöneticileri ve AKP milletvekilleri görûlecektir. Til- kiler orada... Asıl pislik orada, çöp üret- mek heveslileri orada... Bu bir yana, Sayın Başbakan CHP'ye sataşıyor; "çöp üretmek"le meşguller demeye ge- tiriyor (Basından). Bu sözler yakışmı- yor. Vergilerden bizar olmuş insanla- rımızın "vergündnin" taleplerine, "al^- mışhk kudurmuşluktan beterdir" ya- rutı veriliyor. Çapulculann ürettikleri sözler, bir Başbakan'ın savunusu ola- maz!.. Çok acı gerçekler var. Bakın: Türki- ye-Avrupa Parlamento Eş Başkanı, AndrevvDuffo, u Kemahzm,eskimiştir. Atatürk'ün resimlerinin de\1etdairele- rinden indirilmesi gerekh"" diyerek küs- tahlık yapıyor.(Basından). Bunlaraya- mtımız en sert biçimde, "Hadi ora- dan!" olacaktır. Merak ediyoruz, ikti- danmız bu "habis'' duaya nasıl tepki gösterecek. Yine acı bir gerçek: Ülkemizde hak- sızlığau^ayanlar, ülke sınırlan dışm* 1 da, AtHM'de dava açıyorlar. Buna da kişisel olarak karşıyım. Iç hukukumuz insana değer verir biçimde yapılandı- nlmalı. Sonuç: Strasbourg Mahkemesi, 24 davanın sah birinde Türiaye'yi haklı bu- lurken 23 davada büyük tazminat öden- mesini kararlaştınyor. Buyurun cena- ze namazına... Yasa tanımamışhğunHj za inen şamar bu!«',.4S». --:*.•*,-.'. -.ı- PENCERE Giil'ün Kişiliği?.. Meclis'te AB tartışmalan sürerken önemli bir olay. yaşandı; CHP Genel Başkan Yardımcısı OnurÖy- men, bugünkü Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün 6 Mart 1995'te Meclis kürsüsünde yaptığı konuşma- yı açıkladı. Gül'ün konuşmasından ilginç mi ilginç birkaç satır: "- Türkiye'nin AB'ye giremeyeceğikesindir, bu- nu Avrupalılar söylemektedir; çünkü AB bir Hıris- tiyan bihiğidir.. AP'de (Avnıpa Parlamentosu) Türkiye'de bölü- cülüğün, otonom idarelehn nasıl istendiğini, Tür- kiye'de Ermeni davasının nasıl savunulduğunu gö- receksiniz. Türkiye'de Salman Rüşti'/ere hüniyet istenecek, fakat Türkiye'de bu milletin, bu devletin, bu ülke- nin gerçek sahiplerinin Müslümanca yaşaması söz konusu olduğunda 'köktendincilik' denilecek; Av- rupa budur. Kıbns meselesi Türkiye için dolaylı olarak bitmiş- tir, çünkü siz imza atmışsınız ve demişsiniz ki: 6 ay sonra Kıbns'la AB arasındaki üyelikanlaşması baş- layacaktır. Avrupa'yı bilen herkes biliyor ki Avru- pa 'nın gözünde Kıbns 'ı Rum kesimi temsil etmek- tedir, AB'ye tam üye olarak girecektir." • Onur öymen bilinen birtuhaf gerçeğin çarpcı bel- gesini Meclis zabıtlarına geçirmiş oldu... Nediro gerçek?.. 10 yıl önce bir başka Gül vardı.. 10 yıl sonra başka bir Gül var.. Soru: - Acaba hangisi gerçek Gül?.. Kuşkusuz bu soru yalnız Gül'eözgü değildir; Re- cep Tayyip'ten başlayarak iktidar partisinin bütün yöneticileri için geçeriidir... Kimileri diyorlar ki: - Bunlar takıyye yapıyohar, AB öyküsünü de asıl amaçlanna ulaşmak için şemsiye olarak kullanıyor- lar... AKP'nin içerdeki uygulamalan, bu görüşü haklı çıkaracak örneklerle dolu... • Olayın 'ahlaki' ya da 'etik' nrteliği daha da çarpıcı... Bir politikacı birbirine tümüyle zıt düşünceleri Meclis kürsüsünden rahatça savunabiliyorsa 'şah- siyet' olarak nasıl değerlendirilmeli?.. Hiç kuşkusuz bu kişinin kişiliği tartışmalıdır.. Vetartışılmalıdır.. Birincil soru: - Bu kişi gerçekçi bir özeleştiriyle kendi kendi- sini ciddiyetle sorgulayıp toplum önünde hesap ver- miş midir?.. Bu politikacının haydi kendisine karşı sorumlu- luğu yoktur diyelim; ama, topluma karşı bir siya- setçi bu kadar sorumsuz olabilir mi?.. • Doğrusu ben Abdullah Gül'ün yerinde olsam ra- hat uyuyamazdım... Eski ya da yeni dostlanmın yüzüne bakarken te- - dirginleşir, için için kendime sorardım: - Acaba karşımdaki şimdi bana bakarken hak- kımda ne düşünüyor?.. İnsanın insanlığını duyumsayabilmesi ve aynaya rahat bakabilmesi için benimsenmiş bir dizi koşul ve kuraf var!.. Abdullah Gül eşinin başına türban ta- kıyor diye bunlan çiğnemek hakkına sahip olamaz. TEKİN YAYINEVİ İMZAGÜNÜ Suna & Erdoğan ux:rki.t v.ı M BANAKAI>! V r TANALTAY^ 8-9-12-15-16 Ekim 2006 TÜYAP Kitap Fuan 4. Salon 403-B Tekin Yayınevi, Ankara Cad. 43 Cağaloğlu-lst. Tel: 0212 527 69 69 BASIDAV BASİSENLİLER DAYAMŞMA VE YARDIMLAŞMA VAKFI * ..-'ut DUYURU Vakfimızm V Olağan Kurucular Kurulu Top] 28 Ekim 2005 tarihinde saat 10.00'da Kemerburgaz Pirinççiköy Yolu üzeri Eyüp- Istanbul adresindeki Ya- şamkent Konferans Toplantı ve Seminer Merkezi'nde aşağıdakı gündemle toplanacaktır. Çoğunluk sağlana- madığı takdırde ikincı toplantı, 29 Ekim 2005 tarihitf- de aynı yer ve saatte yapılacaktır. Vı ^SSe" ~ît' jfâİS' Kurucu üyelerimize duyurulur. "•*#.• ! « , r ^ , ... " •-,. ' YÖNETİMKURULÖ" GÜNDEM: . . \ 1. Açıhş, 2. Divanın oluşumu, '"•'%. Saygı'dûfuşu. • 4. Vakıf başkanının açış konuşmasf 5. Dıvana, Kurucular Kurulu Toplantı Tutanağı'm ünzalama yetkisi verilmesi, 6. Yönetim Kurulu'na 1 başkan, 3 asil ve 4 yedek üye ile Denetleme Kurulu'na 1 asil ve 1 yedek üye-$rç- çimi için aday tespiti, , * 7. Yönetim Kurulu'na 1 başkan, 3 asil ve 4 yedek üye ile Denetleme Kurulu'na 1 asil ve 1 yedek üye se- çimı, - 8. Dilek ve temenniler, "/' ' ' _ £. Kapamş ; v . $-.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle