Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 9 E5KİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Cumhuriyet
bizimdir
Çocuklar, gençler; Cumhuriyet
taizim eşitliğimizdir. Çok yalın an-
latımla kutsanmış biri bizi yönet-
rnez, "biz" bizi yönetiriz. örneğin,
yaklaşık son 50 yılda ülkeyi kötü
yönetselerde, kendilerini kutsan-
rnış biri sanıp yanılsalar da; top-
rak ağası olan da, çobanlık yap-
rnış olan da, Robert Kolej mezu-
n*J da, imam hatip mezunu da baş-
bakanlık yapmıştır, yapabilmiştir.
Sonuçta "biz" neysek, "biz" ne
istediysek, "ö/z"den biri gelmiştir
başımıza. Eşitliğin parladığı anlar
azınlıkta, göreceli olduğu anlar ço-
ğunlukta olsa da, Cumhuriyet, eşit-
liğimizi giderek çoğaltabileceği-
rniz, temeli halkça atılmış çatımız-
dır.
Çocuklar, gençler; Cumhuriyet
bizim kardeşliğimizdir. Soy sop,
köken, inanç ve mezhep bağlan-
nın farklılıklannda aynşmayız biz,
ulus bilincinin kardeşliğinde ku-
caklaşınz. Boğazlaşmamız için tür-
lü oyunlar oynansa da, oyuna ge-
lip birbirimizi kırsak da, Cumhuri-
yet, güç günlerde kardeşçe sığın-
dığımız ana-baba ocağımızdır.
Çocuklar, gençler; Cumhuriyet
bizim özgüriüğümüzdür. Işbirlik-
çisi gelse de, teslimiyetçisi horon
tepse de, hinoğluhini türlü cambaz-
lık yapsa da bağımsızlık bizim ka-
rakterimizdir. Canımız çıkanlsa da
Cumhuriyet bizim huyumuzdur.
Çocuklar, gençler; maya tut-
muştur, boşunadırCumhuriyeti alt
etmedebelenmesi. Cumhuriyet, bi-
zim has ekmeğimizdir.
Unutmadan çocuklar, gençler...
Cumhuriyet size emanettir!
IŞIK KANSÜ
•COfTt.tf
Çocuklapımızı Döven Sistem
AKP'li Nimet Çubukçu, SHÇEKten
sorumlu Devlet Bakanı olmuş, olayın
farkında değil. Malatya'daki çocuk
yuvasında çocuklar dövülüyor, Çu-
bukçu konuşuyor:
"Görevden alınanlarmemurolduk-
ları için mahkeme karanyla dönüyor.
Kurumlann ciddi reformlara ihtiyacı
var. Mevcut sistemisorgulamalryız, ye-
ni hizmet modellerine geçmeliyiz."
Bir kere, çocuklan dövenler memur
değil, taşeron işçisi. Ikincisi, çocuk-
lann dövülmesine neden olan sistem,
asıl sorgulanması istenen "yeni hiz-
met modelci" sistemin ta kendisi...
Yıllardırduyuyoruzaynı masalı. Bü-
rokrasiyi ve kırtasiyeciliği azaltaca-
ğız, devleti küçülteceğiz, kamuyu da-
raltacağız!..
Çocuk yuvalarındaki bürokrasiyi
azalttılar. "Maaşlan ile devlete yük
olan" işinin uzmanı sosyal hizmet uz-
manlan, psikologlar, "sosyaldevlet"\n
denetiminde çalışan görevliler gitti.
Anlayış
CHP'nin son Ekonomi Bülteni
"müzakerecilere" seslenmiş:
"AB'nin Türkiye'ye bakışı 'ne
benim etkimden kopacak kadar
uzak, ne de benim karar
organlanma girecek kadar yakın'
anlayışı... Yani, 'en iyi Türkiye,
AB'ye ebedi aday Türkiye'
anlayışı."
Attilâ Dhan'la
6
EMe Var Hüzün'
L GÜRŞEN KAFKAS
"An gelir Attilâ llhan ölür"
demişti, gerçekleşti ölümü.
"Adım sonbahar", "Yağmurka-
çağı" dediği gibi yine bir son-
baharda duyguların şairi için
bugün, sonbaharda "Elde var
hüzün" diyoruz. Romancı, se-
narist, öykü ve deneme yazan
olmanın ötesinde Attilâ llhan,
şairliğiyle daha çok ünlendi.
Gençlik yıllanmızda şiirieri dili-
mize yerleşik bir ozandı. Söy-
lemek istediklerimizı vurgulu-
yordu, imgeleri, özlü ve yerin-
de kullanımlarını örnek alırdım.
"Vurdun kanıma girdin itirazım
var" gibi onun arabesk anla-
tımlanna da zaman zaman rast-
lanırdı.
"Ne kadınlar sevdim zaten
yoktular I Sevmek için geç, öl-
mek için erken " dizeleriyie sev-
giyi, sevdayı ve aynlığı nakış gi-
bi örmüştü. Olaylar karşısında
haykırışını, hırçınlığını betimle-
yen "Felaketim olurdu ağlar-
dım", I Aysel git başımdan" gi-
bi aykın seslenişli şiirleri de çok
okunanlardandı. Attilâ llhan,
Cumhuriyet gazetesinde de
sağlık sorunlan elverdiği 2005
yılınakadaryazdı. llhan, "Büyük
şehirinsanı" ekolünün yazar ve
şairiydi. Büyük kentlerin top-
lumcu ve bireysel dokusu, so-
runlan onun yazı ve şiirlerinin
ana temasıydı. 1946 ve sonra-
sı yıllann "Köy Enstitüsü " ener-
jisi ekolünde yetişen; Fakir Bay-
kurt, Talip Apaydın, Necati
Cumalı, Adnan Binyazar, Os-
man Şahin gibi kırsala dönük
yazarlar ona ters geliyordu. Bu
nedenle Köy Enstitüleri'nin "ulu-
sal aydınlanmada" yeri ve öne-
mi konulannı pek benimsemez,
eleştirirdi. Onun bu düşünce-
leri de okurlarca eleştirildiği bi-
linmektedir.
Attilâ llhan, Atatürk ilke ve
devrimlerini yeterince özümse-
miş, yazı, şiir ve anlatımlannda
*'Atatürk devrimlerine" genişçe
yer vermiştir. Yaşamı sürecinde,
inandığı, benimsediği, aydın-
lanmacı bir siyasi görüşün ya-
zan ve şairi olmuştur. Yazılann-
da da, şiirleri gibi ülkenin ger-
çeklerini, sorunlannı dile getir-
miştir, önerileriyle yol gösterici
ve ışık tutmaya özen gösterdi-
ği görülmüştü. Kalemini usta
biranlatım, ilkeli ve anlaşılırduy-
gulu ve derin anlamlı kullanırdı.
Cumhuriyet erdemliğini be-
nimseyen bir ozan ve yazar ola-
rak gönüllerin adamı oldu ve bu
yönüyle sevildi.
Bugün için "ölmek hakkını
kullanıp, birboşluktan birboş-
luğa düşme", dizesindeki anla-
tımla, "geldi I yazdı I aydınlat-
tı/gitti" diye kendisine saygıy-
la karşılık veriyorum. Attilâ II-
han'ın, Ziya Paşa'nın terkib-i
bendlerinde olduğu gibi bazı
dizelerinin deyimleştiğini ve hal-
kımızın, özellikle gençlerimizin
ağzında, bu sözlerin yerleşiklik
kazandığı görülmektedir. Orne-
ğin, "Cenaze suratlı adam, fe-
laketim olurdu ağlardım, ben
sana mecburum" gibi. Türkçe-
yi geniş bir hayal gücünün ya-
ratıcılığıyla ve zengince kullanır-
dı. Divan şiirini ve gazelleri de
ustalıklayorumladığı bilinmek-
tedir. Ancak, sohbetlerindeTürk
dil devrimine ve Köy Enstitüle-
ri'ne karşı eleştirilerde bulun-
duğundan Cumhuriyet okuria-
rının tepkisiyle karşılaştığı da
oluyordu.
Sevgiyi ve aşkı nitelikli anla-
tımıyla dizelerine taşıyan llhan'ın,
şiirleri gençlerin beleklerinin kıv-
rımlannda yer etmişti. Polemik
ustası ozan, kalemini, çekince-
siz, hırçın ve onurlu kullanıp,
anlatımlannı söyleyişlerini de yi-
ne bu düzeyde gerçekleştiri-
yordu.
"Kaptan", "Mavi Adam" sı-
fatlanyla ünlenen Attilâ llhan,
edebiyattan politikaya, cinsel-
liğe, eğitime, insan haklarına,
Cumhuriyete, demokrasiye,
AB'ye ve küreselleşmeye uza-
nan birçok kavramı geniş açı-
dan tartışıp konularında, söy-
lemlerinde dile getirmekteydi.
Konuşan, yazan, şiirleriyle
coşturan kişiliğiyle bugünkü
edebiyatımızın önemli, renkli ve
etkin bireyiydi. Sonbahann hüz-
nünü, dizeleriyle gençlerin yü-
reğine nakış gibi işleyen bu ün-
lü şair ve yazanmızı yine son-
bahann hüzünlü, yağmurlu ve
durağan bir gününde sonsuza
uğuriadık. "Herkesin bir öykü-
sü vardır, fakat herkesin bir şi-
iriyoktur" dizelerinin sahibi Öz-
demir Asaf'tı. Attilâ llhan'ın
çokça öyküsü, çokça şiiri var-
dı. Belki de yine de yaşama
doymadan gitti. Yolu açık ışığı
bol olsun büyük ustanın. Oy-
küleri, şiirleri ve yazılan Attilâ ll-
han adıyla sonsuzluğun derin-
liğinde, dilden dile nesillerde
yaşayacağına inanıyorum. Duy-
guların şairi dün vardı, bugün
yok...
Yerine, çok düşük ücretle her işi yap-
mayazorianan eğitimsiz işçiler geldi.
Çocuk yuvalarındaki kırtasiyeciliği
azalttılar. Sosyal hizmet uzmanlan-
nın, psikologlann, işinin ehli görevli-
lerin maaşıyla, bordrosuyla, onların
eğitim-öğretim araçlan, kitaplan gibi
kırtasiyeyle, şununla bununla ilgile-
nen devlet gitti. Yerine, çalıştırdığı eği-
timsiz işçilerin üzerinden para kazan-
mak için kurulmuş taşeron şirketler gel-
di.
Devleti küçülttüler, kamuyu daralt-
tılar. Kimsesiz çocuklara bakmak dev-
letin anayasal göreviydi. O anayasal
görev, "küçültülmüş devlet'te kimse-
siz çocuklara bannacaklan çıplak bir
bina bulmaya indirgendi. Ruh sağlı-
ğı, eğitim, öğretim, sağlıklı besleme
ve büyütme, çocuklan yaşama alış-
tırma gibi sorumluluk ve görevler, dev-
leti küçültme ile küçüldü küçüldü, ta-
şeron şirketlerin cebine girdi.
Kimsesiz çocuklara bakmak bir ka-
mu hizmetiydi. Kamu hizmetini daralt-
tılar, hatta özelleştirdileıi Kamu hizme-
tini, kâr etmeyi amaçlayan taşeron
Şirkete, üç kuruş para karşılığı çalışan,
işsizliğin kabarttığı ucuz emek piya-
sasında "Her işiyapanm ağabey" di-
yenler arasından seçilmiş sıradan in-
sanlara bıraktılar. Kimsesiz çocukla-
ra bakma hizmeti gitti, ihaleyle kaza-
nılan ve üzerinden kâr elde edilen iş
geldi!
"Tüccardevleti, ihaleci devleti, her
şeyi pazariayan devleti" savunanla-
nn partisinden seçilmiş Devlet Baka-
nı, sistemi sorgulayacakmış, sistemi
değiştirecekmiş, yeni model getırecek-
miş...
Oysa biliyoruz ki, kimsesiz çocuk-
larımızı döven, anne ile babalan ça-
resizleştirip kimsesizleştiren de o sıs-
temdir; o başına "yeni" konulup önü-
müze sürülen eski, bildik, kaşarlan-
mış, pörsümüş, çürümüş, başına buy-
ruk piyasacı sistemdir!
Rica ederim...
CHP Izmir Milletvekili Erdal
Karademir, Recep Tayyip
Erdoğan'ın, "kendisi için
Cumhuriyetin bir mana ifade
etmediğini'l söyleyen biricik
müsteşan Ömer Dinçer için,
Başbakanlık Kamu Görevlileri
Etik Kurulu Başkanlığı'na
başvuruda bulundu:
"Kamu görevlilerinin
görevlerini yerine getirirken
en yüksek ahlaki ölçülere
göre davranmalan, kamuda
etik kültürün yeheştirilmesi
ve geliştihlmesi, kamu
görevlilerinin adalet ve
dürüstlük ilkeleri
çerçevesinde ve güven verici
birşekilde davranmalan
gerekirken, Başbakanlık
Müsteşarlığı sırasında intihal
(bilgi hırsızlığı) suçu işlediği
kanıtlanan ömer Dinçer
hakkında 5176 sayılı yasa ve
Kamu Görevlileri Etik
Davranış İlkeleri ile Başvuru
Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik kapsamında
gerekli incelemenin ve
gereğinin yerine getirilmesi
hususunu kurulunuza rica
ederim."
Şu Erdal Karademir de bir
âlem canım...
Tam havaya girilmişken, hem
de Etik Kurulu Başkanımız
Mehmet Sağlam YÖK'ün
tutumlannı peş peşe eleştiren
görevsever açıklamalar
yaparken... Yok intihalmiş,
yok etikmiş filan... Çok rica
ederim yani, zamanı mı
şimdi? Etik olalım dediysek,
o kadar da değil...
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakCa yahoo.com.tr
ÇÎZGİLİK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com
-U.
HARBİ SEMÎHPOROY semihporoyı yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİN
TC
KAKTAL 2. AİLE MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2005'105
Davacı Kanber Coşkun vekili tarafindan davalı Nuriya Coş-
kun aleyhine açılan boşanma davasırun alınan ara karan gere-
ğince,
Mahkememizce davalı Nuriya Coşkun'a adresi belirleneme-
diğinden tebligat yapılamamış olmakla duruşma gününün ga-
zete ile ilanen tebliğine karar verilmiş olup,
Davalı Nuriya Coşkun'un duruşma günü olan 13.12. 2005
günü saat 09.30'da mahkememizde hazır bulunması veya ken-
disini bir vekille temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği ya da
kendisini bir vekille de temsil ettirmediği takdirde yargılama-
ya yoklugunda devam edileceği ve karar verileceği hususu da-
vetiye yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.09.
2005 Basın: 46234
hayatepik a mynet.com
— bazı milletvekilleri, bazı parti baskanlan
gocunmasın bu işten gurbon?!..
— gocunan hıyaragasıdır!..
J I r r ı ı \
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 29Ekim wtcte.imuntaz-arikan.com
C/NC/ UOCA'M/A/ SONUL SULTAti
OU- ELDE £TT)'Ğı
1646'DE BUGÜN, OİfJCf HOCA fOAM EDH-MrfTİ.
SUUAAJİBKAHİM'İU BUMAUMU
UĞİ StRASINOA SARAYA
ONUM SM//& A/ÖSETTJEKJMİ
TEUCİ/ULEKLE YATTŞTT/gAAJ Sa
ÛPÛ&JKÇÜ, GİD€t££K ÛA/CE'N-
AAİÇT7. AS/L A&l UÜSEYIN OİAKI
CJfJCJ UOCA,SİHİ>? ve 8ÜYÜ Bi-
RAHİM 7KHTA GG&NCE, 7E"
DA VİYİ Sü£[XJfZ£N C/A/Cf
HOCA, MÜpEIS&'St-rK, fiADi
UK, JCAZASKBIZLJK S.İ8İ ı
YELJE/S ALMAYA KOYULMUŞTV.
*P£LJ" LAKAB/YLA
iHSAfJLARA BO6UYOİZ-
Kî PARAYCJA SATAtJ CifJCi HOCA, OLAGAUUS_
rü 8/e seeı/er BD/KJMI'ŞTİ. AAJCAK, /64S
'ı AGUSTOSUMPA, IBISAHİAA
LİP ÖLDÜKÛLÜMCE,CifJCİ HOCA
Ç-IKT7ĞtUPA , AS/ÇSGE CÛUİS
, MAK fÇ/'fi/ HAZ/A/E&EKJ fW&A YET-
AAEVrUCE, C/MC' HOCA'DAM
CİHCİ HEMEfJ Timjt&AN-
,^M/f, S-E/ei/ET/A/E OE EL. tCOMMUŞTl).
''• CiMCi HOCA '/VW OÖtST BÎM t££-
' OLOU6U
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Kültür Devrimi
"Avrvpauygariıkprojesi", "AB ileyeni hayat", "Uzun,
ince biryoldayız", "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!"
vs.
Retorikten geçilmiyor. "Aday" ilan edildiğimiz 1999
Helsinki zırvesınden bu yana, bu laflar hep gündemde,
AB ile katedilen her yeni dönemeç, her yeni randevuda;
kabak tadı veren bu klişeler manşetlere çıkıyor. Iki gün
sonra, "eski tas eskihamam" bildikdüzene dönülüyor...
Bu sefer de aynı şey oldu. "3 Ekimln haftası dolma-
dan Türkiye "Sakal-ı Şerif" tartışmalanna boğuldu. "Ta-
rihi karar'm üzerinden on gün geçmeden "rektör krizi"
patladı. 20. günde, "çocuk skandalı" çıktı.
Dokuz ayda zemin kaybı
Bunlann her biri derin birer sistem krizi. Türkiye'de ge-
çerii olan "iktidar" anlayışı; dinci-laikçatışması, hak, hu-
kuk, insan haklan değerierini tabak gibi gözlerönüne se-
ren -bir aylık dahi değil- "yirmi günlük bilanço" bu.
Satır başlanyla aktardığım bilançoda, irili ufaklı baş-
ka "kazalar'Ç) da var. 15 Ekim tarihli gazeteleri açın ba-
kın... "Töre cinayetine iyi hal indirimi" haberiyle karşı-
laşacaksınız. Istanbul'un göbeğinde Güldünya Tören'i
vuran kardeşlerine verilen hapis cezalan, "duruşmada-
ki iyi hal nedeniyle indirilmiş!".
Su stratejik zamanlamanın inceliğine bakın! Milim mi-
lim hesaplanmış gibi. Mahkeme nasılsa, AB müzakere-
lerinin start almasından on gün sonraya denk düşmüş.
Ve Türkiye'nin alnındaki en büyük kara lekelerden biri
sayılan "töre cinayeti"sanıklan, "iyihalden" aklanmış.
Güldünya'yı önce sokak ortasında, ardından hastane oda-
sında acımasızca "iki kez infaz eden" kardeşlerden bi-
ri, "üç yıl sonra" serbest kalacak!
Hani nerde zirvelerde manşetlere taşınan o büyük
"uygariık projesi"? Güldünya için bu projeyi kovalayan
var mı? AB platfonmlannda Türkiye karşıtlannın eline
mütemadiyen koz veren, üyeliğimizi destekleyenleri de
sürekli kontrpiyede bırakan tablo bu işte. Bu öyle birtab-
lo ki; karşıtfaria destekçileri zaman içinde ittrfaka zoriu-
yor...
Türkiye karşıtlan "Biz dememiş miydik? Türkiye bu
işte!" deyip çıkıyoriar işin içinden. Bu "şarkkurnazlıkla-
nna" içerteyen Türkiye yandaşlan da sıkılıp pes ediyor-
lar. Tekrar tekrar "sıfır noktası" etrafında dolaşıp dön-
mekten bunalıyoriar.
Arkamızdaki "destek safını" bir türlü somutlaştınp,
genişletemememizin nedeni bu. Bir önceki zirvede sizi
destekleyenler, bakıyorsunuz bir sonraki zirvede yok
oluveımiş. Bunun en son örneğini, Lüksemburg ve Ara-
lık zirvesi arifelerinde yapılan Avrupa Pariamentosu oy-
lamalannda yaşadık.
Aralıkta "407" oyla "müzakerelere" yeşi\ ışık yakan Av-
rupa parlamenterierinin "evef oylan; dokuz ayda geri-
leyerek "356"ya indi. Dokuz ay gibi kısacık bir sürede;
Türkiye AP'de "51" destekçisini yitirdi. Niye? "Uygariık
projemiz" güven telkin etmiyor. AB kafasını öte yana çe-
virdiği anda, Ankara'nın tüm eski refleksleri hortluyor.
Oryantalizmden ibaret değil...
Ne dava açılan kankatürcüler kalıyor, ne 8 Mart'ta "mey-
dan dayağından" geçirılen kadınlar! Bunlar, Türkiye'nin
"17Aralık" eşiğını atlattıktan sonra yaptığı stratejik hata-
lardı. "3 Ekim"\n ardından aynı hatalar şimdi tekrarianı-
yor. Ortıan Pamuk - Hrant Dink davalan, töre cinayet-
lerini aklama karartarı vs.
"Hafa" sözcüğü de yanlış. Ankara'nın AB ile ilişkileri an-
layış biçimi bu aslında: "Kritik virajlan" -VVashington des-
tegiyle- alıp bildiğini okumak!
Avrupalılar işte bunu fark ettikleri ıçindir ki "Sizin birkül-
türdevrimine ihtiyacınız var!" dıyorlar. 17 Aralık öncesin-
de Türkiye'yı destekleyen, FransızTV'lerinde "ulusa ses-
leniş" konuşmalan yapan Chirac, "3 Ekim "de bunu söy-
ledi. Bunda hüsranla sonuçlanan Fransa'daki "anayasa
referandumu'nun payı olmuş olabilir. Ancak Chirac'ın
180 derecelik tavır değişikliğinde tayin edici olan, Aralık
zirvesinde ilk elden yaşadığı "Erdoğan deneyimi"ü\r.
Odasından çıkmadan önce, aynı otelde kaldığı Erdo-
ğan'la karşılaşmamak için; Fransız Devlet Başkanı'nın
korumalanna koridorlan dahi kontfol ettirdiğini unutma-
yalım.
Bizi kızdırsave incitsede "Hele sizönce birkültürdev-
riminiziyapın!" lafı, boş bir "oryantalizmden" ibaret de-
ğildir. AB ile aşık atmak isteyen ülkeden talep edilen tam
da bu. Kültür devrimleri de malum, dışardan kurgulana-
mıyor.
Türkiye bu devrimi gerçekleştirecek "öz birikim" ve
"deneyime" sahip midir? önümüzdeki bahis bu.
"Uygariık projesi" retoriğine laf yetiştiımek kolay da,
bu soruya yanrt vermek çok güç...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Kent dışın-
da kurulmuş
bir üniversite-
nin alanı ve ya-
pılan. 2/Tüm- 4
ceyi oluşturan
birimlerden
her biri... "Şa-
irler" anlamın-
da eski sözcük.
3/ "Domuzla-
hanası, yılan-
yastığı" gibi adlar da
verilen ve yapraklan
sebze olarak kullanılan
bir bitki... Dökme de-
mir. 4/ Bir meyve...
Kürekle yürütülen dar,
uzun ve hafif tekne.
5/Suudi Arabistan'ın
para birimi. 6/Eski dil-
de su... Briçte roberi 8
oluşturan iki bölüm- 9
denherbui... Çembe-
rin çe\Tesinin çapına oranını gösteren sayı. 7/Başlan-
gıcı belli olmayan zaman... Uç kişi arasında 32 kâ-
ğıtla oynanan. briçe benzer bir iskambil oyunu. S/
Atın en yavaş ve doğal yürüyüşü... Nikel elementi-
nin simgesi. 9/Ameliyat.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
V Yakın akraba olmayan hayvanlar arasuıda görülen
benzerlik. 2/Anlann çıkardığı bir tür salgı... Çiftlik
uşağı. 3/ Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için aynl-
mış bölüm... Büyük erkek kardeş. 4/Bir burç adı. 5/
Eski dilde gözyaşı... "Ha>ır" anlamında kullanılan
söz... Tantal elementinin simgesi. 6/Pasta hamuru...
ABD'nin bir eyaleti. 7/ Bir şeyi, tek bir işe ya da kim-
seye özgü kılma. 8/ Döl verme yetkinliğine eren...
Üzerine çeşitli kâğıtlar tutturmak için hazırlanmış
levha. 9/ Boğanotundan çıkanlaralonekimlikte krJ-
lanılan zehirli bir madde.