14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 9 E5KİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Cumhuriyet bizimdir Çocuklar, gençler; Cumhuriyet taizim eşitliğimizdir. Çok yalın an- latımla kutsanmış biri bizi yönet- rnez, "biz" bizi yönetiriz. örneğin, yaklaşık son 50 yılda ülkeyi kötü yönetselerde, kendilerini kutsan- rnış biri sanıp yanılsalar da; top- rak ağası olan da, çobanlık yap- rnış olan da, Robert Kolej mezu- n*J da, imam hatip mezunu da baş- bakanlık yapmıştır, yapabilmiştir. Sonuçta "biz" neysek, "biz" ne istediysek, "ö/z"den biri gelmiştir başımıza. Eşitliğin parladığı anlar azınlıkta, göreceli olduğu anlar ço- ğunlukta olsa da, Cumhuriyet, eşit- liğimizi giderek çoğaltabileceği- rniz, temeli halkça atılmış çatımız- dır. Çocuklar, gençler; Cumhuriyet bizim kardeşliğimizdir. Soy sop, köken, inanç ve mezhep bağlan- nın farklılıklannda aynşmayız biz, ulus bilincinin kardeşliğinde ku- caklaşınz. Boğazlaşmamız için tür- lü oyunlar oynansa da, oyuna ge- lip birbirimizi kırsak da, Cumhuri- yet, güç günlerde kardeşçe sığın- dığımız ana-baba ocağımızdır. Çocuklar, gençler; Cumhuriyet bizim özgüriüğümüzdür. Işbirlik- çisi gelse de, teslimiyetçisi horon tepse de, hinoğluhini türlü cambaz- lık yapsa da bağımsızlık bizim ka- rakterimizdir. Canımız çıkanlsa da Cumhuriyet bizim huyumuzdur. Çocuklar, gençler; maya tut- muştur, boşunadırCumhuriyeti alt etmedebelenmesi. Cumhuriyet, bi- zim has ekmeğimizdir. Unutmadan çocuklar, gençler... Cumhuriyet size emanettir! IŞIK KANSÜ •COfTt.tf Çocuklapımızı Döven Sistem AKP'li Nimet Çubukçu, SHÇEKten sorumlu Devlet Bakanı olmuş, olayın farkında değil. Malatya'daki çocuk yuvasında çocuklar dövülüyor, Çu- bukçu konuşuyor: "Görevden alınanlarmemurolduk- ları için mahkeme karanyla dönüyor. Kurumlann ciddi reformlara ihtiyacı var. Mevcut sistemisorgulamalryız, ye- ni hizmet modellerine geçmeliyiz." Bir kere, çocuklan dövenler memur değil, taşeron işçisi. Ikincisi, çocuk- lann dövülmesine neden olan sistem, asıl sorgulanması istenen "yeni hiz- met modelci" sistemin ta kendisi... Yıllardırduyuyoruzaynı masalı. Bü- rokrasiyi ve kırtasiyeciliği azaltaca- ğız, devleti küçülteceğiz, kamuyu da- raltacağız!.. Çocuk yuvalarındaki bürokrasiyi azalttılar. "Maaşlan ile devlete yük olan" işinin uzmanı sosyal hizmet uz- manlan, psikologlar, "sosyaldevlet"\n denetiminde çalışan görevliler gitti. Anlayış CHP'nin son Ekonomi Bülteni "müzakerecilere" seslenmiş: "AB'nin Türkiye'ye bakışı 'ne benim etkimden kopacak kadar uzak, ne de benim karar organlanma girecek kadar yakın' anlayışı... Yani, 'en iyi Türkiye, AB'ye ebedi aday Türkiye' anlayışı." Attilâ Dhan'la 6 EMe Var Hüzün' L GÜRŞEN KAFKAS "An gelir Attilâ llhan ölür" demişti, gerçekleşti ölümü. "Adım sonbahar", "Yağmurka- çağı" dediği gibi yine bir son- baharda duyguların şairi için bugün, sonbaharda "Elde var hüzün" diyoruz. Romancı, se- narist, öykü ve deneme yazan olmanın ötesinde Attilâ llhan, şairliğiyle daha çok ünlendi. Gençlik yıllanmızda şiirieri dili- mize yerleşik bir ozandı. Söy- lemek istediklerimizı vurgulu- yordu, imgeleri, özlü ve yerin- de kullanımlarını örnek alırdım. "Vurdun kanıma girdin itirazım var" gibi onun arabesk anla- tımlanna da zaman zaman rast- lanırdı. "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular I Sevmek için geç, öl- mek için erken " dizeleriyie sev- giyi, sevdayı ve aynlığı nakış gi- bi örmüştü. Olaylar karşısında haykırışını, hırçınlığını betimle- yen "Felaketim olurdu ağlar- dım", I Aysel git başımdan" gi- bi aykın seslenişli şiirleri de çok okunanlardandı. Attilâ llhan, Cumhuriyet gazetesinde de sağlık sorunlan elverdiği 2005 yılınakadaryazdı. llhan, "Büyük şehirinsanı" ekolünün yazar ve şairiydi. Büyük kentlerin top- lumcu ve bireysel dokusu, so- runlan onun yazı ve şiirlerinin ana temasıydı. 1946 ve sonra- sı yıllann "Köy Enstitüsü " ener- jisi ekolünde yetişen; Fakir Bay- kurt, Talip Apaydın, Necati Cumalı, Adnan Binyazar, Os- man Şahin gibi kırsala dönük yazarlar ona ters geliyordu. Bu nedenle Köy Enstitüleri'nin "ulu- sal aydınlanmada" yeri ve öne- mi konulannı pek benimsemez, eleştirirdi. Onun bu düşünce- leri de okurlarca eleştirildiği bi- linmektedir. Attilâ llhan, Atatürk ilke ve devrimlerini yeterince özümse- miş, yazı, şiir ve anlatımlannda *'Atatürk devrimlerine" genişçe yer vermiştir. Yaşamı sürecinde, inandığı, benimsediği, aydın- lanmacı bir siyasi görüşün ya- zan ve şairi olmuştur. Yazılann- da da, şiirleri gibi ülkenin ger- çeklerini, sorunlannı dile getir- miştir, önerileriyle yol gösterici ve ışık tutmaya özen gösterdi- ği görülmüştü. Kalemini usta biranlatım, ilkeli ve anlaşılırduy- gulu ve derin anlamlı kullanırdı. Cumhuriyet erdemliğini be- nimseyen bir ozan ve yazar ola- rak gönüllerin adamı oldu ve bu yönüyle sevildi. Bugün için "ölmek hakkını kullanıp, birboşluktan birboş- luğa düşme", dizesindeki anla- tımla, "geldi I yazdı I aydınlat- tı/gitti" diye kendisine saygıy- la karşılık veriyorum. Attilâ II- han'ın, Ziya Paşa'nın terkib-i bendlerinde olduğu gibi bazı dizelerinin deyimleştiğini ve hal- kımızın, özellikle gençlerimizin ağzında, bu sözlerin yerleşiklik kazandığı görülmektedir. Orne- ğin, "Cenaze suratlı adam, fe- laketim olurdu ağlardım, ben sana mecburum" gibi. Türkçe- yi geniş bir hayal gücünün ya- ratıcılığıyla ve zengince kullanır- dı. Divan şiirini ve gazelleri de ustalıklayorumladığı bilinmek- tedir. Ancak, sohbetlerindeTürk dil devrimine ve Köy Enstitüle- ri'ne karşı eleştirilerde bulun- duğundan Cumhuriyet okuria- rının tepkisiyle karşılaştığı da oluyordu. Sevgiyi ve aşkı nitelikli anla- tımıyla dizelerine taşıyan llhan'ın, şiirleri gençlerin beleklerinin kıv- rımlannda yer etmişti. Polemik ustası ozan, kalemini, çekince- siz, hırçın ve onurlu kullanıp, anlatımlannı söyleyişlerini de yi- ne bu düzeyde gerçekleştiri- yordu. "Kaptan", "Mavi Adam" sı- fatlanyla ünlenen Attilâ llhan, edebiyattan politikaya, cinsel- liğe, eğitime, insan haklarına, Cumhuriyete, demokrasiye, AB'ye ve küreselleşmeye uza- nan birçok kavramı geniş açı- dan tartışıp konularında, söy- lemlerinde dile getirmekteydi. Konuşan, yazan, şiirleriyle coşturan kişiliğiyle bugünkü edebiyatımızın önemli, renkli ve etkin bireyiydi. Sonbahann hüz- nünü, dizeleriyle gençlerin yü- reğine nakış gibi işleyen bu ün- lü şair ve yazanmızı yine son- bahann hüzünlü, yağmurlu ve durağan bir gününde sonsuza uğuriadık. "Herkesin bir öykü- sü vardır, fakat herkesin bir şi- iriyoktur" dizelerinin sahibi Öz- demir Asaf'tı. Attilâ llhan'ın çokça öyküsü, çokça şiiri var- dı. Belki de yine de yaşama doymadan gitti. Yolu açık ışığı bol olsun büyük ustanın. Oy- küleri, şiirleri ve yazılan Attilâ ll- han adıyla sonsuzluğun derin- liğinde, dilden dile nesillerde yaşayacağına inanıyorum. Duy- guların şairi dün vardı, bugün yok... Yerine, çok düşük ücretle her işi yap- mayazorianan eğitimsiz işçiler geldi. Çocuk yuvalarındaki kırtasiyeciliği azalttılar. Sosyal hizmet uzmanlan- nın, psikologlann, işinin ehli görevli- lerin maaşıyla, bordrosuyla, onların eğitim-öğretim araçlan, kitaplan gibi kırtasiyeyle, şununla bununla ilgile- nen devlet gitti. Yerine, çalıştırdığı eği- timsiz işçilerin üzerinden para kazan- mak için kurulmuş taşeron şirketler gel- di. Devleti küçülttüler, kamuyu daralt- tılar. Kimsesiz çocuklara bakmak dev- letin anayasal göreviydi. O anayasal görev, "küçültülmüş devlet'te kimse- siz çocuklara bannacaklan çıplak bir bina bulmaya indirgendi. Ruh sağlı- ğı, eğitim, öğretim, sağlıklı besleme ve büyütme, çocuklan yaşama alış- tırma gibi sorumluluk ve görevler, dev- leti küçültme ile küçüldü küçüldü, ta- şeron şirketlerin cebine girdi. Kimsesiz çocuklara bakmak bir ka- mu hizmetiydi. Kamu hizmetini daralt- tılar, hatta özelleştirdileıi Kamu hizme- tini, kâr etmeyi amaçlayan taşeron Şirkete, üç kuruş para karşılığı çalışan, işsizliğin kabarttığı ucuz emek piya- sasında "Her işiyapanm ağabey" di- yenler arasından seçilmiş sıradan in- sanlara bıraktılar. Kimsesiz çocukla- ra bakma hizmeti gitti, ihaleyle kaza- nılan ve üzerinden kâr elde edilen iş geldi! "Tüccardevleti, ihaleci devleti, her şeyi pazariayan devleti" savunanla- nn partisinden seçilmiş Devlet Baka- nı, sistemi sorgulayacakmış, sistemi değiştirecekmiş, yeni model getırecek- miş... Oysa biliyoruz ki, kimsesiz çocuk- larımızı döven, anne ile babalan ça- resizleştirip kimsesizleştiren de o sıs- temdir; o başına "yeni" konulup önü- müze sürülen eski, bildik, kaşarlan- mış, pörsümüş, çürümüş, başına buy- ruk piyasacı sistemdir! Rica ederim... CHP Izmir Milletvekili Erdal Karademir, Recep Tayyip Erdoğan'ın, "kendisi için Cumhuriyetin bir mana ifade etmediğini'l söyleyen biricik müsteşan Ömer Dinçer için, Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanlığı'na başvuruda bulundu: "Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken en yüksek ahlaki ölçülere göre davranmalan, kamuda etik kültürün yeheştirilmesi ve geliştihlmesi, kamu görevlilerinin adalet ve dürüstlük ilkeleri çerçevesinde ve güven verici birşekilde davranmalan gerekirken, Başbakanlık Müsteşarlığı sırasında intihal (bilgi hırsızlığı) suçu işlediği kanıtlanan ömer Dinçer hakkında 5176 sayılı yasa ve Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik kapsamında gerekli incelemenin ve gereğinin yerine getirilmesi hususunu kurulunuza rica ederim." Şu Erdal Karademir de bir âlem canım... Tam havaya girilmişken, hem de Etik Kurulu Başkanımız Mehmet Sağlam YÖK'ün tutumlannı peş peşe eleştiren görevsever açıklamalar yaparken... Yok intihalmiş, yok etikmiş filan... Çok rica ederim yani, zamanı mı şimdi? Etik olalım dediysek, o kadar da değil... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakCa yahoo.com.tr ÇÎZGİLİK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com -U. HARBİ SEMÎHPOROY semihporoyı yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİN TC KAKTAL 2. AİLE MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2005'105 Davacı Kanber Coşkun vekili tarafindan davalı Nuriya Coş- kun aleyhine açılan boşanma davasırun alınan ara karan gere- ğince, Mahkememizce davalı Nuriya Coşkun'a adresi belirleneme- diğinden tebligat yapılamamış olmakla duruşma gününün ga- zete ile ilanen tebliğine karar verilmiş olup, Davalı Nuriya Coşkun'un duruşma günü olan 13.12. 2005 günü saat 09.30'da mahkememizde hazır bulunması veya ken- disini bir vekille temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği ya da kendisini bir vekille de temsil ettirmediği takdirde yargılama- ya yoklugunda devam edileceği ve karar verileceği hususu da- vetiye yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.09. 2005 Basın: 46234 hayatepik a mynet.com — bazı milletvekilleri, bazı parti baskanlan gocunmasın bu işten gurbon?!.. — gocunan hıyaragasıdır!.. J I r r ı ı \ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 29Ekim wtcte.imuntaz-arikan.com C/NC/ UOCA'M/A/ SONUL SULTAti OU- ELDE £TT)'Ğı 1646'DE BUGÜN, OİfJCf HOCA fOAM EDH-MrfTİ. SUUAAJİBKAHİM'İU BUMAUMU UĞİ StRASINOA SARAYA ONUM SM//& A/ÖSETTJEKJMİ TEUCİ/ULEKLE YATTŞTT/gAAJ Sa ÛPÛ&JKÇÜ, GİD€t££K ÛA/CE'N- AAİÇT7. AS/L A&l UÜSEYIN OİAKI CJfJCJ UOCA,SİHİ>? ve 8ÜYÜ Bi- RAHİM 7KHTA GG&NCE, 7E" DA VİYİ Sü£[XJfZ£N C/A/Cf HOCA, MÜpEIS&'St-rK, fiADi UK, JCAZASKBIZLJK S.İ8İ ı YELJE/S ALMAYA KOYULMUŞTV. *P£LJ" LAKAB/YLA iHSAfJLARA BO6UYOİZ- Kî PARAYCJA SATAtJ CifJCi HOCA, OLAGAUUS_ rü 8/e seeı/er BD/KJMI'ŞTİ. AAJCAK, /64S 'ı AGUSTOSUMPA, IBISAHİAA LİP ÖLDÜKÛLÜMCE,CifJCİ HOCA Ç-IKT7ĞtUPA , AS/ÇSGE CÛUİS , MAK fÇ/'fi/ HAZ/A/E&EKJ fW&A YET- AAEVrUCE, C/MC' HOCA'DAM CİHCİ HEMEfJ Timjt&AN- ,^M/f, S-E/ei/ET/A/E OE EL. tCOMMUŞTl). ''• CiMCi HOCA '/VW OÖtST BÎM t££- ' OLOU6U SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kültür Devrimi "Avrvpauygariıkprojesi", "AB ileyeni hayat", "Uzun, ince biryoldayız", "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!" vs. Retorikten geçilmiyor. "Aday" ilan edildiğimiz 1999 Helsinki zırvesınden bu yana, bu laflar hep gündemde, AB ile katedilen her yeni dönemeç, her yeni randevuda; kabak tadı veren bu klişeler manşetlere çıkıyor. Iki gün sonra, "eski tas eskihamam" bildikdüzene dönülüyor... Bu sefer de aynı şey oldu. "3 Ekimln haftası dolma- dan Türkiye "Sakal-ı Şerif" tartışmalanna boğuldu. "Ta- rihi karar'm üzerinden on gün geçmeden "rektör krizi" patladı. 20. günde, "çocuk skandalı" çıktı. Dokuz ayda zemin kaybı Bunlann her biri derin birer sistem krizi. Türkiye'de ge- çerii olan "iktidar" anlayışı; dinci-laikçatışması, hak, hu- kuk, insan haklan değerierini tabak gibi gözlerönüne se- ren -bir aylık dahi değil- "yirmi günlük bilanço" bu. Satır başlanyla aktardığım bilançoda, irili ufaklı baş- ka "kazalar'Ç) da var. 15 Ekim tarihli gazeteleri açın ba- kın... "Töre cinayetine iyi hal indirimi" haberiyle karşı- laşacaksınız. Istanbul'un göbeğinde Güldünya Tören'i vuran kardeşlerine verilen hapis cezalan, "duruşmada- ki iyi hal nedeniyle indirilmiş!". Su stratejik zamanlamanın inceliğine bakın! Milim mi- lim hesaplanmış gibi. Mahkeme nasılsa, AB müzakere- lerinin start almasından on gün sonraya denk düşmüş. Ve Türkiye'nin alnındaki en büyük kara lekelerden biri sayılan "töre cinayeti"sanıklan, "iyihalden" aklanmış. Güldünya'yı önce sokak ortasında, ardından hastane oda- sında acımasızca "iki kez infaz eden" kardeşlerden bi- ri, "üç yıl sonra" serbest kalacak! Hani nerde zirvelerde manşetlere taşınan o büyük "uygariık projesi"? Güldünya için bu projeyi kovalayan var mı? AB platfonmlannda Türkiye karşıtlannın eline mütemadiyen koz veren, üyeliğimizi destekleyenleri de sürekli kontrpiyede bırakan tablo bu işte. Bu öyle birtab- lo ki; karşıtfaria destekçileri zaman içinde ittrfaka zoriu- yor... Türkiye karşıtlan "Biz dememiş miydik? Türkiye bu işte!" deyip çıkıyoriar işin içinden. Bu "şarkkurnazlıkla- nna" içerteyen Türkiye yandaşlan da sıkılıp pes ediyor- lar. Tekrar tekrar "sıfır noktası" etrafında dolaşıp dön- mekten bunalıyoriar. Arkamızdaki "destek safını" bir türlü somutlaştınp, genişletemememizin nedeni bu. Bir önceki zirvede sizi destekleyenler, bakıyorsunuz bir sonraki zirvede yok oluveımiş. Bunun en son örneğini, Lüksemburg ve Ara- lık zirvesi arifelerinde yapılan Avrupa Pariamentosu oy- lamalannda yaşadık. Aralıkta "407" oyla "müzakerelere" yeşi\ ışık yakan Av- rupa parlamenterierinin "evef oylan; dokuz ayda geri- leyerek "356"ya indi. Dokuz ay gibi kısacık bir sürede; Türkiye AP'de "51" destekçisini yitirdi. Niye? "Uygariık projemiz" güven telkin etmiyor. AB kafasını öte yana çe- virdiği anda, Ankara'nın tüm eski refleksleri hortluyor. Oryantalizmden ibaret değil... Ne dava açılan kankatürcüler kalıyor, ne 8 Mart'ta "mey- dan dayağından" geçirılen kadınlar! Bunlar, Türkiye'nin "17Aralık" eşiğını atlattıktan sonra yaptığı stratejik hata- lardı. "3 Ekim"\n ardından aynı hatalar şimdi tekrarianı- yor. Ortıan Pamuk - Hrant Dink davalan, töre cinayet- lerini aklama karartarı vs. "Hafa" sözcüğü de yanlış. Ankara'nın AB ile ilişkileri an- layış biçimi bu aslında: "Kritik virajlan" -VVashington des- tegiyle- alıp bildiğini okumak! Avrupalılar işte bunu fark ettikleri ıçindir ki "Sizin birkül- türdevrimine ihtiyacınız var!" dıyorlar. 17 Aralık öncesin- de Türkiye'yı destekleyen, FransızTV'lerinde "ulusa ses- leniş" konuşmalan yapan Chirac, "3 Ekim "de bunu söy- ledi. Bunda hüsranla sonuçlanan Fransa'daki "anayasa referandumu'nun payı olmuş olabilir. Ancak Chirac'ın 180 derecelik tavır değişikliğinde tayin edici olan, Aralık zirvesinde ilk elden yaşadığı "Erdoğan deneyimi"ü\r. Odasından çıkmadan önce, aynı otelde kaldığı Erdo- ğan'la karşılaşmamak için; Fransız Devlet Başkanı'nın korumalanna koridorlan dahi kontfol ettirdiğini unutma- yalım. Bizi kızdırsave incitsede "Hele sizönce birkültürdev- riminiziyapın!" lafı, boş bir "oryantalizmden" ibaret de- ğildir. AB ile aşık atmak isteyen ülkeden talep edilen tam da bu. Kültür devrimleri de malum, dışardan kurgulana- mıyor. Türkiye bu devrimi gerçekleştirecek "öz birikim" ve "deneyime" sahip midir? önümüzdeki bahis bu. "Uygariık projesi" retoriğine laf yetiştiımek kolay da, bu soruya yanrt vermek çok güç... BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kent dışın- da kurulmuş bir üniversite- nin alanı ve ya- pılan. 2/Tüm- 4 ceyi oluşturan birimlerden her biri... "Şa- irler" anlamın- da eski sözcük. 3/ "Domuzla- hanası, yılan- yastığı" gibi adlar da verilen ve yapraklan sebze olarak kullanılan bir bitki... Dökme de- mir. 4/ Bir meyve... Kürekle yürütülen dar, uzun ve hafif tekne. 5/Suudi Arabistan'ın para birimi. 6/Eski dil- de su... Briçte roberi 8 oluşturan iki bölüm- 9 denherbui... Çembe- rin çe\Tesinin çapına oranını gösteren sayı. 7/Başlan- gıcı belli olmayan zaman... Uç kişi arasında 32 kâ- ğıtla oynanan. briçe benzer bir iskambil oyunu. S/ Atın en yavaş ve doğal yürüyüşü... Nikel elementi- nin simgesi. 9/Ameliyat. YUKARIDAN AŞAĞIYA: V Yakın akraba olmayan hayvanlar arasuıda görülen benzerlik. 2/Anlann çıkardığı bir tür salgı... Çiftlik uşağı. 3/ Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için aynl- mış bölüm... Büyük erkek kardeş. 4/Bir burç adı. 5/ Eski dilde gözyaşı... "Ha>ır" anlamında kullanılan söz... Tantal elementinin simgesi. 6/Pasta hamuru... ABD'nin bir eyaleti. 7/ Bir şeyi, tek bir işe ya da kim- seye özgü kılma. 8/ Döl verme yetkinliğine eren... Üzerine çeşitli kâğıtlar tutturmak için hazırlanmış levha. 9/ Boğanotundan çıkanlaralonekimlikte krJ- lanılan zehirli bir madde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle