Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 5 EKİM 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA
AÇEV
Anne ve
Çocuk Eğitimi
Vakfı'nın "Işlevsel
Yetişkin Okur Yazar
Programr kurslan
için hazıriadığı
kitaplardan
cumhuriyetin
kuruluşu, Atatürk
devrimleri ve ulusal
bayramlardan söz
eden bölüm çıkartıldı.
Allah kabul etsin!
17
Bektronik posta: denizsomGcumfturiyetcom.tr www.denizsom.com Ttsi: 0.21Z343 72 74 Fafcs: 0.212,343 72 60
- AB için Kıbrıs artık
önkoşulmuş...
"Son koşul da Türkiye!"
(XI
a
£
Çimentodan
devlete 1 milyar
dolar gelmiş.
Bakalım nereyi
sıvayacaklar!
Hokus
AĞZINI açan konuşsun, kalemi eline alan
yazsın; düşünceler "saçmalama" boyutunda dahi
özgürce ifade edilsin. Orhan Pamuk. Hrant Dink
ve daha niceleri istediğini söylesin, yazsın. Türkiye
ancak böyle Avrupalı olur; ancak böyle
demokratikleşir. Diyorlar...
Antalya'dan dostumuz Yılmaz Dikbaş ise,
"Demokrasinin olduğu tüm ülkelerde, ifade
özgürlüğü vardır, ama bunun düzeyi ülkeden
ülkeye farklılık gösterir ve hiçbir ülkede sınırsız
ifade özgürlüğü yoktur" diyerek bir liste hazırlamış:
"Fransa'da dinci ve ırkçı nefreti ifade eden yazı
yazılması ya da halka bu yönde konuşulması, Nazi
Almanya'sında Yahudi soykınmının inkâr edilmesi
yasaktır. Kişilere cinsel tercihleri nedeniyle nefret
içeren söz söyleme ve yazı yazma ya da şiddet
uygulama, hapisle cezalandırılacak bir suçtur.
Devletin resmi belgelerinde ve yayınlarında,
İfadeFransızca dışında bir dile ait sözcüklerın
kullanılması yasaktır. Reklamlarda da Fransızca
dışında bir dili kullanmak yasaktır.
Almanya'da kişisel hakaretler ve nefret söylemleri
ile Neo-Nazi propagandası ve Nazı sembollerınin
kullanılması yasaktır.
Polonya'da Katolik kilisesinin dinsel görüş
duygularına hakaretin cezası hapistır.
Irlanda'da anayasa hükmü gereğı ifade
özgürlüğü, kamu düzenını ya da kamunun ahlakını
bozacak ya da devletin otoritesini sarsacak
biçimde kullanılamaz.
Kanada'da ifade özgürlüğünün mutlak olmadığı,
bazı koşullar altında kısıtlanabileceği hükme
bağlanmıştır.
Amerıka Birleşik Devletleri'nde hükümet, birçok
alanda yazılıp söylenenleri doğrudan denetimi
altında tutmaktadır. Eyaletlerin sansür yetkisi
vardır."
Ne olacak şimdi? Bizim AB'cileri nasıl tatmin
edeceğiz? Ylmaz Dikbaş şöyle diyor:
"Faşist Hrtler'in Propaganda Bakanı Goebbels,
hoşuna giden görüşlerin dillendirilmesi için ifade
özgürlüğünden yanaydı. Stalin de öyleydi.
Bizde de AB yanlıları tıpkı Goebbels ve Stalin
gibi, hoşlarına giden görüşlerin dillendirilmesi için
ifade özgürlüğünden yanadır. Onlara göre Türklere
ve Türklüğe hakaret, vatanseverteri ve ulusalcılan
hor görüp aşağılama, anti emperyalistleri ve
bağımsızlık yanlılarını küçük düşürme, milli ve
manevi değerlerini sahiplenenleri çağdışı sayma,
AB'ye tapınma, bunların hepsi, ifade özgürlüğü
kapsamına girmektedir."
Erdal Alan:
"Kombassan
Holding,
gurbetçilerin
tıayvan budu içinde
sakladığı guldenleri
toplamış. Böylesi
tasarruf sahiplerine
de şapkadan tavşan
çıkaran holdingler
yakışır!"
Jest
Akif Kökçe: "Biz,
Yunanistan'a jest
o/sun diye Kıbns Rum
kesimini ve patriğin
ekümenikliğini
tanıyacağız; onlar da
bize jest olsun diye
bizi soykınmcı olarak
tanıyacak!"
SESSİZSEDASIZ(I)
1>-. L
1
m
M Mi
SıV-
# «
Muavenet zırhlısı ve Bitlis'in uçağı
1992Ekim'ınde Ege'de bir ortak
tatbıkat sırasında ABD füzeleriyle
vurulmuştu Muavenet zırhlımız...
Dönemın Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Doğan Güreş, olayın bir
kaza olduğunu açıklamıştı.
"Kaza"nın yıldönümünde eski bir
deniz subayı olan Erol
Mütercimler, televizyondaki
programında saldırıda bacağını ve
elini yitiren emeklı Üsteğmen İlter
Özdil'i konuk etti. Anladık ki, ortada
"kaza" falan yok; dört ayn güvenlık
sistemı bulunan füze, resmen
fırlatılmış!
Araştırmacı yazar Muzaffer
Ayhan Kara, "Hükümet,
Genelkurmay, Deniz Kuvvetleri
Muavenet'ı nıçın unutturuyor" diye
soruyor. Tamam. ABD'ye savaş
açacak halimiz yok ama gerçekleri
• niye örtüyorlar?
Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının
da "kazara" düştüğünü açıklamıştı
Orgeneral Doğan Güreş... Muzaffer
Ayhan Kara, bu olayı anımsatıyor:
"Güreş, kendisini bilirkişi ve
savcı yerine koyarak hemen 'kaza'
demişti.
Oysa, pilot yarbay Yaşar Erian,
Hava Kuvvetleri'nin en seçkin
pılotlanndandı. Üstelik, emekli
Orgeneral Necati Özgen, daha
önce Bitlis'in helikopterinin ABD
jetlerince sıkıştınldığını açıklamıştı
basına."
Belli ki gerçekleri öğrenmek için
ülkenin gerçekten bağımsız olması
gerekiyor!
Solun Gerçek Sorunu
SÖNMEZ TARGAN
Birkaç yıl önceydi. 68'liler Biriı-
ği Vakfı'nın düzenlemiş olduğu di-
zi toplantılann birinde konuşmacı
olan Prof. Sadun Aren'le biriik-
teydik. Toplantı sonrası Sıdıka
Su'yu aramıza alarak Beyoğ-
lu'nun arka sokaklarında bir lo-
kantada birlikte yemek yedik.
Yemek boyunca Sayın Aren'le
Türk solunun sorunlannı hem ko-
nuşuyor hem de taröşıyorduk. Sa-
dun Aren, aynı zamanda özgür-
lük ve Dayanışma Partısi'nin
(ÖDP) Onursal Genel Başkanı'ydı.
Kuruluşunda büyük bir rüzgâr
olan ÖDP'nin içinde o günlerde
siyasal bir sancı da yaşanıyordu.
Bu parti ıçindeki, özeJlikle Türkiye
Işçi Partisi (TİP) kökenli kimi kod-
rolar istifa ederek aynlmışlardı.
Aynlanlar içinde ÖDP'nin kurucu
üyelen arasında yer almış eşim
Ayten Targan la yine bu partinın
kurucu üyesi ve Istanbul TİP çev-
resinde iyi tanınan Gülden Sev-
gili'nin (Şumlu) yanı sıra yine TİP
kökenli Mustafa Atalayda bu ye-
mekte birlikte olduğumuz arka-
daşlardı.
Sohbetin bir yerinde Sadun
Aren'e: "Hocam, gerçek anlam-
da bilimsel sosyalist çizgide bir
partiye, geçmişte yaşanan TİP
örneğindeki gibi bir partinin de
boşluğunu dolduracak bir parti-
ye gereksinmeyok mu?" biçimin-
de bir soru yöneltmiştim. Sayın
Aren'in verdiği ve bugün gibi son
derece net anımsadığım yanıtı
özetle şöyleydi: "Yeni bir parti
kurmanın sayısız zortuklan var.
Aynca parti kurmak toplumsal ve
sınıfsal bir talep sonucunda orta-
yaçıkar. Türkiye gerçeğinde böy-
lesi bir talebin olduğunu sanma-
dığım gibi, böylesi bir talep olsa
bile bunun bugünkü koşullarda
yine ÖDP içinde karşılanmasının
mümkün olacağınaya dayeni bir
parti yaratılacaksa bile bunun da
ÖDP'nin içinden çıkacağına ina-
nıyorum..."
Sadun Aren'in o günkü bu de-
ğerlendirmesine masada oturan-
lardan karşı bir görüş gelmemiş,
hatta, Sıdıka Su fazla konuşma-
makla birlikte başını sallayarak bu
görüşü onaylamıştı bile.
Kişisel olarak ben de sübjektif
zorlamalarla parti kurmanın doğ-
ru olmayacağına inananlardan bi-
nyim. Bu konudaki görüşlerimi yi-
ne bu sütunlarda geçmişte yazdı-
ğım Parti, Parti 2, Parti 3 başlıklı
yazılanmda dile getirmiştim. Bu-
gün de bu konulârda aykın birtu-
tum içinde olduğumu kımse söy-
leyemez. Ama her gün hızla geli-
şen tarihsel ve toplumsal koşullar
insanlan yeni politik arayış ve se-
çeneklere zorlayabilir. örneğin
ABD emperyalizminin dünyada,
bolgede ve Türkiye üzerinde ge-
liştirdiği son sömürü stratejileri-
nın, bir bütün olarak Türk solunu
da etkilemesi ve yeni arayışlara
yönettiyor olması son derece do-
ğaldır. Bu gelişmelereTürkiye'nin
AB'ye girmesi süreciyle yaşanan
sorunlarda eklenince, solun gün-
deminde bulunan konularçok da-
ha renklenerek yeni boyutlar ka-
zanmaktadır.
Böylesi tarihsel birevrede, sol-
da yeni partiler kurmayı amaçla-
yan girişimlerle ortaya çıkmak mı
daha yaşamsal bir önem içer-
mektedir, yoksa var olan sol par-
tilerin kendi özgün izlencelerini
korumalan koşuluyla, kitlelerin de
onayını alacak bir biçimde, ülke-
nin temel sorunlan ekseninde bir
araya gelerek ortak bir projede
buluşmalan mı daha geçeriidir?
Her ıki soruya da yanıt ararken
- şu ıki ölçütün gozden uzak tutul-
maması gerktiğini düşünmekte-
yim. Birincisi yaşamlan ve siyasal
savaşımlan boyunca sorunlara e-
mek penceresinden bakmamış
kişi ya da kurumlann bugün orta-
ya düşüp kendilerini solda tanım-
lamalanna aldanılmamalıdır. Ikin-
cisi, bunlar geçmişte kendilerini
solcu olarak tanımlıyor olsalar bi-
le, bugünkü siyasal ortamda ne-
rede ve nasıl durduklanna özel-
likle bakılmalıdır. Hatta bununla
da yetinmeyip maddi yaşam ko-
şullannın manifestosu olan mal-
varlıklan da mercek altna alınma-
lıdır. Bunlar hafife alınmamalı..
çünkü, hangi partide ve hangi si-
yasal alanda bjursa olunsun eko-
nomik gücün siyasal gücün önün-
de gitmekte olduğu gerçeği unu-
tulmamalıdır.
Parti kurulmasında aranması
gereken bir diğer ve önemli koşul
da, kımlerin bir araya geliyor ol-
masıyla da sınırlı değildir. Burada
önemli olan kurucu kadrolann
hangi ızlence temelinde bir araya
geliyor olmalandır. Çünkü, hangi
siyasal girişim olursa olsun, onun
temel niteliğini ve sınıfsal özellik-
lerini belirfeyen toplumsal senedi
ve tarihsel belgesi durumunda
olan, izlencesidir. Bu satırlann ya-
zan bir kişi olarak, CHP konusun-
da yazılı ve sözlü olarak bugüne
değin yaptığım tüm eleştirilerde,
Baykal'ın siyasal tutumunu hiç
onaylamamış olmakla birlikte, bu
partinin asıl sorununun genel baş-
kan değil, sağlıklı ve net bir izlen-
cesi olmadığı gerçeğini vurgula-
mışımdır hep.
Gelelim Türk solunun gerçek
sorununa
Bugün son derece parçalı gibi
görünen ve sosyal demokrat yel-
pazeden bilimsel sosyalist çizgi-
ye değin uzanan Türkiye soluna
yeni sol partiler ekleyerek güçlü
birçekim merkezi oluşturulacağı-
nı sanmak, büyük bir düş ürünü
olmanın da ötesinde, kımilerinin
boş zamanlannı değerlendirmek
için aradıklan bir siyasal malzeme
olmaktan başka hiçbir işe yara-
mayacağı açıktır. Kaldı ki, kitlele-
rin de solun yetersizliğinden da-
ha çok bölünmüşlüğünden şikâ-
yetçi olduğu bilinmektedir. 0 za-
rnan yapılması gereken, yeni par-
tiler kurmak ya da var olan parti-
leri tek çatı altında birieştirmek
değil, ortak savaşım amaçlan
doğrultusunda ortak izlencelerfe
taze güç odaklan yaratmaya bak-
maktr.
Bugün yaşanan tek kutuplu
dünya ortamında, kabul etmek
gerekirse, emperyalizme, faşizme
ve gericiliğe karşı savaşım bütün
sol partilerin -sağı bu sorunun bir
parçası saymıyoruz, çünkü dün-
ya veTürkiye'de bu konudaki tüm
sorunlan sağ dünya görüşü ya-
ratmıştır. Artık çözüm emek ek-
senli olmak zorundadır- günde-
mindeki en önemli sorunu oluş-
turmaktadır. Bu sorun, bir bütün
olarak Türk solunun ortak sorunu
durumuna gelmişse, öncelikli
olan amaç birleşmek değil birara-
da savaşım vermek olmalıdır. Ay-
nca kimin, ne zaman, kiminle bir-
leşeceğini ya da birieşmesı ge-
rektiğini öznel zoriamalara değil,
tarihin hakemliğine bırakmak da-
ha doğru olmaz mı?
Sonuç olarak, Türkiye solu bu-
gün birbırinden ayn ve farklı kul-
varlarda koşuyorolsalar bile, baş-
ta ABD emperyalizmi olmak üze-
re tüm dış sömürü odaklanna kar-
şı birlikte savaşımdan öğrenece-
ği daha çok şeylerolduğu kanısın-
dayız.
Bu konuda sola düşen asıl gö-
rev, aynlıklan öne çıkarmak değil,
önce, bir arada bu okulun iyi bir
öğrencisi olmaktır.
ÇtZGÎLlK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com
H A R B I SEMİH POROY
MAfftoLA ABi.
Ji
/
semihporoy(â yahoo.com
?UM£ eâLWıWM.
HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİ\
SADDAM
PİŞMANDIR..
hayatepikfa mynet.com
ÇOK PISMANIM..
AMERİKA ÎLE YtNE "ÎYİ İLİŞKÎLER"
KURMAK tSTtyORUM..
BU KONUDA
KARtKATÛRlSTSALlH MEMECAN'OAN
ARACILIK YAPMASINI
DİLÎyORUM!..
i 1 1
OTOBÜSTEKİLER KEMAL LRGESÇ k_urgenc a yahoo.com
Hk$ktfc
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAS 25 Ekim innc.mumtaz-arikan.com
19O7
YATAK OLAN KANEPE..
'DB SaSÜAJ, LUCET l/£
UJfü, BtçtMi isreuıNCE ç
^ SeeSlLEPr. ILGİ
BU;GUKJl>ÜeL££i DOLAP
KAMEPB Göeei/i YAPAN
KURU-
UEM DS KOLArCA,,
KANEPE DURUMUNDAY-
SS sAAJT/MEpSe
OLAM OTU/SMA
K.ISMİ,
Gündüz, Gece
GÖRÜŞ
BEDRI BAYKAM
Ktşfeyfnm Yırtsevertgi 'Bvış
OıUu'nun çeBşMlerı...
Pamuk'a bu hafta sonu "Banş ödülü" hangi ge-
rekçeyle verildi onu merak ettim. Avrupalılarla Türk-
leri birbirine düşürdüğü için mi, yoksa Türklerie
TürkJeri veya Türklerie Kürtteri birbirine düşürdü-
ğü için mi? Pamuk "Bırakın bu etnik aynmcılıklan,
hepimiz eşit birer insanız, taıihi kin akıtmakiçin deş-
meyelim, ırkçılığa karşı çıkalım" demiş olsa, o ödülü
anlardım!
Geçen cuma günü Beşiktaş Belediyesi ve Yurtse-
ver Hareket'in ortak çabası ile Ahmet Taner Kjşla-
lı'yı andık. "Devletin burada temsil edilmemesi be-
nim için şereftir" diyebilen, sorumsuz aydınlann, "öz-
güriük savaşçısı" ve "laik demokrasi temsilcisJ" sı-
fatlanna yükseltildiği ve hatta kendilerine ödüller da-
ğıtıldığı bir dünyada, söylediği her söz, bıraktığı her
izle, insan, Kışlalı'nın değerini daha iyi anlıyor.
"Türkleri bile birbirine düşürûyor" diye şaka yap-
mıyorum, vazgeçtim keskin ulusal kalemlerden, Er-
tuğrul Özkök bile geçen hafta "Bu Pamuk'u eleşti-
ren son yazım" diye bir makale yayımladı. Çevresin-
den "Bu çocuğu nasıl böyle eleştirirsin?" diye o ka-
dar tepki geliyormuş ki, özkök bile artık pes etmiş.
Tabii hakkmı yemeyelim, Pamuk ait olduğu malum 2.
Cumhuriyetçi- llımlı Islamcı ittifaktan iyi dersler almış
ki, attığı bombalar yeterince (aylarca!) kargaşa yarat-
tıktan ve Pinter Nobel'i kaptıktan sonra "Ben böyle
demek istememiştim" serzenişlerine başladı. Verin
hemen iki ödül daha! Yurt ve şehit sevgisi de varmış
diye tüm renkli ilavelerde üçer sayfa daha röportaj ya-
pın. "Peki ne demek istemiştiniz, 8 ay sonra belli ol-
du mu nihayet?" diye koşun peşinden.
Bugün Kışlalı'nın bizi terk ettiği anın çok gerisine
düştüğümüzü, artık "irticai tehdit"ten değil, olsa ol-
sa yobazlann egemenliğine karşı bizim oluşturduğu-
muz "laik-tehdit"t}fter\ söz edebileceğimizi hatıriattım.
Van Yüzüncü Yıl Ünıversitesi Rektörü'ne yapılan
baskın ve çirkin uygulama, ülkede cerahatli sıvilce-
lerin art arda patlamasına neden oldu. Sokaklar yine
"türban özgürlüğü" (!) göstericileri ve rektör arabala-
nna küfür ve yumurta sallayan gözü dönmüş mürte-
cilerle dolu.
YÖK Başkanı Teziç'in bile üstünü aratan zihniyet,
aklı sıra Atatürkçüler'e gözdağı veriyor. Esasında bu
tavırianyla kendi kuyulannı kazıyortar, farkında değil-
ler. Dr. Alev Coşkun, Kışlalı için düzenlediğimiz pa-
nelde "Herkes kendi işiniyapsın" diyerek, demok-
rasiye insanlann doğal müdahalesine mani olmaya
çalışan Başbakan'a ve iktidara meydan okudu: "Siz
demokrat değilsiniz. Devlete, orduya, çağdaş eğiti-
me, profesörlere güvenmiyorsunuz."
Prof. Dr. Necla Arat ise Kışlalı'nın ağzından Kema-
lizm'in felsefesıni özüne indirerek yeni kuşaklann en
rahat anlayacağı kelimelerie onun düşüncelerini ak-
tardı.
Prof. Nermin Abadan Unat da yaptığı içerikli ko-
nuşmada, "dinlerin hoşgörü buluşması" adı altında
çekilen fotoğraflann esas hedefinin bunun ötesinde
din faktörünün kamusal yaşamdaki önemini arttır-
maya yaradığını aktardı. Tabii bunlan dinlerken aklı-
ma hemen Papa'nın karşısına Fethullah Hocanın çı-
kanlması geldi. Unat, konuşmasında "vicdan özgür-
lüğü" adı altında nasıl farklı eğitim ve hatta yaşam
tarzlannın dayatıldığını ve bunun tehlikesini aktardı.
Unat'ın, yine aynı fikirde olduğum şu vurgusu var:
"Demokratik Toplumcu Çağn" ve Sosyal Demok-
rasi" ayrı kavramlar değil. Hatta kim ne derse desin,
Kemalizm ve sosyal demokrasi arasında hiçbir çe-
lişki görmüyorum.
Ümit Zileli tüm dış ajanlann ve AB sözcülerinin
Atatürk'e nasıl saldırdıklannı hatırlattıktan sonra,
"Kemalizm, iddia ettikleri gibi eskimiş olsaydı her
gün saldınya uğrarmıydı" sorusunu gürtdeme getir-
di ve "llımlı Islam" diye bir kavram olamayacağını tek-
rar hatıriattı.
Merak eden, yurdun her yerinden arayan dostlar
için bir defa daha vurgulayalım, Yurtsever Hareket
(www. yurtseverhareket.org) bir partileşme çabası
içermiyor. Kötü gidişata ve solun bölünmüşlüğüne
dur demek isteyen tüm halkımızı, demokratik kitle ör-
gütlerimizi, ortak belli hedefier çerçevesinde hızla ha-
rekete geçirmek isteyen yurtseverlerin ortak sesleri-
ni bir araya getiriyor. "Neden henkes seyrediyor" so-
rusunu sormayıp, kendisi eyleme geçen içten insan-
ların dayanışması. Bu tepkiler arttıkça solun intihan
ve parçalanmasının bu sefer durdurulma şansı gün-
deme gelebilir. Daha iyi bir fıkriniz var mı?
e-mail: bedbay(g tnn.net - Faks: 0212 227 34 65
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/Atletizmde
sürat koşucu-
ları için kul-
lanılan söz-
cük. 2/ Iz-
mir'in Seferi-
hisar ilçesin-
deki ünlü an-
tik kent...
Metin Toker
tarafından
yayımlanan
haftahk ha-
ber dergisi. 3/Ağaç-
larla örtülü geniş
alan... tnce dantel. 4/
Çemberin çevresi-
nin çapına oranını
gösteren sayı... Eski
dilde dudak... Avru-
pa Birliği'nin kısa
yazılışı. 5/ Kabada- 8
yı... Antalya ilinde, 9
saray benzeri otelleriyle ünlü turistik bir köy. 61
Tek bir sanatçuıın tek bir çalgıyla verdiği konser.
7/Gökcisimlerini gözetleme... Adlan sıfat yapan
bir yapım eki. 8/Doğusu bağımsız bir devlet, ba-
tısı ise Endonezya'ya ait olan bir ada... Atın yav-
rusu. 9/ Köpek... Antalya yöresine özgü, bir tür
pirinçli sebze yemeği.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Futbolda savunmanın önünde görev yapan ve
top kesip dağıtan oyuncu... Tellür elementinin
simgesi. 2/Dışyüzey, kenar, çevre. 3/Şekerkamı-
şından elde edilen sert bir içki... "Isimler" anla-
mında eski sözcük. 4/Ulaştırma... Halk dilinde
kırmızı pul bibere verilen ad. 5/ Yunan mitoloji-
sinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tann iç-
kisi. 6/Uzaklıkişareti... Elektrik donatımında kul-
lanılan ve bağlantılan yerleştirmeye yarayan yu-
va. 7/Yankı... Hollanda'nın plaka işareti... Boru
sesi. 8/Suudi Arabistan'ın başkeati... Püskürtü.
9/ Bir tür nişasta helvası.
A
Rı
A
B
E
S
1
K
|
fİH1
R
E
D
IF
|
A
T
A
A
D
|
N
E
K
T
A
R
B
1
N
A
|
0
M
s.A
E
F
E
|
E
K
E
|
M
S
•K
0
K
0
R
0
z
K
A
T
M
E
R
|
R
A
•T
A
c
•0
R
|
D
H
A
R
A
M
Z
A
D
E