18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 EKİM 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA AÇEV Anne ve Çocuk Eğitimi Vakfı'nın "Işlevsel Yetişkin Okur Yazar Programr kurslan için hazıriadığı kitaplardan cumhuriyetin kuruluşu, Atatürk devrimleri ve ulusal bayramlardan söz eden bölüm çıkartıldı. Allah kabul etsin! 17 Bektronik posta: denizsomGcumfturiyetcom.tr www.denizsom.com Ttsi: 0.21Z343 72 74 Fafcs: 0.212,343 72 60 - AB için Kıbrıs artık önkoşulmuş... "Son koşul da Türkiye!" (XI a £ Çimentodan devlete 1 milyar dolar gelmiş. Bakalım nereyi sıvayacaklar! Hokus AĞZINI açan konuşsun, kalemi eline alan yazsın; düşünceler "saçmalama" boyutunda dahi özgürce ifade edilsin. Orhan Pamuk. Hrant Dink ve daha niceleri istediğini söylesin, yazsın. Türkiye ancak böyle Avrupalı olur; ancak böyle demokratikleşir. Diyorlar... Antalya'dan dostumuz Yılmaz Dikbaş ise, "Demokrasinin olduğu tüm ülkelerde, ifade özgürlüğü vardır, ama bunun düzeyi ülkeden ülkeye farklılık gösterir ve hiçbir ülkede sınırsız ifade özgürlüğü yoktur" diyerek bir liste hazırlamış: "Fransa'da dinci ve ırkçı nefreti ifade eden yazı yazılması ya da halka bu yönde konuşulması, Nazi Almanya'sında Yahudi soykınmının inkâr edilmesi yasaktır. Kişilere cinsel tercihleri nedeniyle nefret içeren söz söyleme ve yazı yazma ya da şiddet uygulama, hapisle cezalandırılacak bir suçtur. Devletin resmi belgelerinde ve yayınlarında, İfadeFransızca dışında bir dile ait sözcüklerın kullanılması yasaktır. Reklamlarda da Fransızca dışında bir dili kullanmak yasaktır. Almanya'da kişisel hakaretler ve nefret söylemleri ile Neo-Nazi propagandası ve Nazı sembollerınin kullanılması yasaktır. Polonya'da Katolik kilisesinin dinsel görüş duygularına hakaretin cezası hapistır. Irlanda'da anayasa hükmü gereğı ifade özgürlüğü, kamu düzenını ya da kamunun ahlakını bozacak ya da devletin otoritesini sarsacak biçimde kullanılamaz. Kanada'da ifade özgürlüğünün mutlak olmadığı, bazı koşullar altında kısıtlanabileceği hükme bağlanmıştır. Amerıka Birleşik Devletleri'nde hükümet, birçok alanda yazılıp söylenenleri doğrudan denetimi altında tutmaktadır. Eyaletlerin sansür yetkisi vardır." Ne olacak şimdi? Bizim AB'cileri nasıl tatmin edeceğiz? Ylmaz Dikbaş şöyle diyor: "Faşist Hrtler'in Propaganda Bakanı Goebbels, hoşuna giden görüşlerin dillendirilmesi için ifade özgürlüğünden yanaydı. Stalin de öyleydi. Bizde de AB yanlıları tıpkı Goebbels ve Stalin gibi, hoşlarına giden görüşlerin dillendirilmesi için ifade özgürlüğünden yanadır. Onlara göre Türklere ve Türklüğe hakaret, vatanseverteri ve ulusalcılan hor görüp aşağılama, anti emperyalistleri ve bağımsızlık yanlılarını küçük düşürme, milli ve manevi değerlerini sahiplenenleri çağdışı sayma, AB'ye tapınma, bunların hepsi, ifade özgürlüğü kapsamına girmektedir." Erdal Alan: "Kombassan Holding, gurbetçilerin tıayvan budu içinde sakladığı guldenleri toplamış. Böylesi tasarruf sahiplerine de şapkadan tavşan çıkaran holdingler yakışır!" Jest Akif Kökçe: "Biz, Yunanistan'a jest o/sun diye Kıbns Rum kesimini ve patriğin ekümenikliğini tanıyacağız; onlar da bize jest olsun diye bizi soykınmcı olarak tanıyacak!" SESSİZSEDASIZ(I) 1>-. L 1 m M Mi SıV- # « Muavenet zırhlısı ve Bitlis'in uçağı 1992Ekim'ınde Ege'de bir ortak tatbıkat sırasında ABD füzeleriyle vurulmuştu Muavenet zırhlımız... Dönemın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, olayın bir kaza olduğunu açıklamıştı. "Kaza"nın yıldönümünde eski bir deniz subayı olan Erol Mütercimler, televizyondaki programında saldırıda bacağını ve elini yitiren emeklı Üsteğmen İlter Özdil'i konuk etti. Anladık ki, ortada "kaza" falan yok; dört ayn güvenlık sistemı bulunan füze, resmen fırlatılmış! Araştırmacı yazar Muzaffer Ayhan Kara, "Hükümet, Genelkurmay, Deniz Kuvvetleri Muavenet'ı nıçın unutturuyor" diye soruyor. Tamam. ABD'ye savaş açacak halimiz yok ama gerçekleri • niye örtüyorlar? Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının da "kazara" düştüğünü açıklamıştı Orgeneral Doğan Güreş... Muzaffer Ayhan Kara, bu olayı anımsatıyor: "Güreş, kendisini bilirkişi ve savcı yerine koyarak hemen 'kaza' demişti. Oysa, pilot yarbay Yaşar Erian, Hava Kuvvetleri'nin en seçkin pılotlanndandı. Üstelik, emekli Orgeneral Necati Özgen, daha önce Bitlis'in helikopterinin ABD jetlerince sıkıştınldığını açıklamıştı basına." Belli ki gerçekleri öğrenmek için ülkenin gerçekten bağımsız olması gerekiyor! Solun Gerçek Sorunu SÖNMEZ TARGAN Birkaç yıl önceydi. 68'liler Biriı- ği Vakfı'nın düzenlemiş olduğu di- zi toplantılann birinde konuşmacı olan Prof. Sadun Aren'le biriik- teydik. Toplantı sonrası Sıdıka Su'yu aramıza alarak Beyoğ- lu'nun arka sokaklarında bir lo- kantada birlikte yemek yedik. Yemek boyunca Sayın Aren'le Türk solunun sorunlannı hem ko- nuşuyor hem de taröşıyorduk. Sa- dun Aren, aynı zamanda özgür- lük ve Dayanışma Partısi'nin (ÖDP) Onursal Genel Başkanı'ydı. Kuruluşunda büyük bir rüzgâr olan ÖDP'nin içinde o günlerde siyasal bir sancı da yaşanıyordu. Bu parti ıçindeki, özeJlikle Türkiye Işçi Partisi (TİP) kökenli kimi kod- rolar istifa ederek aynlmışlardı. Aynlanlar içinde ÖDP'nin kurucu üyelen arasında yer almış eşim Ayten Targan la yine bu partinın kurucu üyesi ve Istanbul TİP çev- resinde iyi tanınan Gülden Sev- gili'nin (Şumlu) yanı sıra yine TİP kökenli Mustafa Atalayda bu ye- mekte birlikte olduğumuz arka- daşlardı. Sohbetin bir yerinde Sadun Aren'e: "Hocam, gerçek anlam- da bilimsel sosyalist çizgide bir partiye, geçmişte yaşanan TİP örneğindeki gibi bir partinin de boşluğunu dolduracak bir parti- ye gereksinmeyok mu?" biçimin- de bir soru yöneltmiştim. Sayın Aren'in verdiği ve bugün gibi son derece net anımsadığım yanıtı özetle şöyleydi: "Yeni bir parti kurmanın sayısız zortuklan var. Aynca parti kurmak toplumsal ve sınıfsal bir talep sonucunda orta- yaçıkar. Türkiye gerçeğinde böy- lesi bir talebin olduğunu sanma- dığım gibi, böylesi bir talep olsa bile bunun bugünkü koşullarda yine ÖDP içinde karşılanmasının mümkün olacağınaya dayeni bir parti yaratılacaksa bile bunun da ÖDP'nin içinden çıkacağına ina- nıyorum..." Sadun Aren'in o günkü bu de- ğerlendirmesine masada oturan- lardan karşı bir görüş gelmemiş, hatta, Sıdıka Su fazla konuşma- makla birlikte başını sallayarak bu görüşü onaylamıştı bile. Kişisel olarak ben de sübjektif zorlamalarla parti kurmanın doğ- ru olmayacağına inananlardan bi- nyim. Bu konudaki görüşlerimi yi- ne bu sütunlarda geçmişte yazdı- ğım Parti, Parti 2, Parti 3 başlıklı yazılanmda dile getirmiştim. Bu- gün de bu konulârda aykın birtu- tum içinde olduğumu kımse söy- leyemez. Ama her gün hızla geli- şen tarihsel ve toplumsal koşullar insanlan yeni politik arayış ve se- çeneklere zorlayabilir. örneğin ABD emperyalizminin dünyada, bolgede ve Türkiye üzerinde ge- liştirdiği son sömürü stratejileri- nın, bir bütün olarak Türk solunu da etkilemesi ve yeni arayışlara yönettiyor olması son derece do- ğaldır. Bu gelişmelereTürkiye'nin AB'ye girmesi süreciyle yaşanan sorunlarda eklenince, solun gün- deminde bulunan konularçok da- ha renklenerek yeni boyutlar ka- zanmaktadır. Böylesi tarihsel birevrede, sol- da yeni partiler kurmayı amaçla- yan girişimlerle ortaya çıkmak mı daha yaşamsal bir önem içer- mektedir, yoksa var olan sol par- tilerin kendi özgün izlencelerini korumalan koşuluyla, kitlelerin de onayını alacak bir biçimde, ülke- nin temel sorunlan ekseninde bir araya gelerek ortak bir projede buluşmalan mı daha geçeriidir? Her ıki soruya da yanıt ararken - şu ıki ölçütün gozden uzak tutul- maması gerktiğini düşünmekte- yim. Birincisi yaşamlan ve siyasal savaşımlan boyunca sorunlara e- mek penceresinden bakmamış kişi ya da kurumlann bugün orta- ya düşüp kendilerini solda tanım- lamalanna aldanılmamalıdır. Ikin- cisi, bunlar geçmişte kendilerini solcu olarak tanımlıyor olsalar bi- le, bugünkü siyasal ortamda ne- rede ve nasıl durduklanna özel- likle bakılmalıdır. Hatta bununla da yetinmeyip maddi yaşam ko- şullannın manifestosu olan mal- varlıklan da mercek altna alınma- lıdır. Bunlar hafife alınmamalı.. çünkü, hangi partide ve hangi si- yasal alanda bjursa olunsun eko- nomik gücün siyasal gücün önün- de gitmekte olduğu gerçeği unu- tulmamalıdır. Parti kurulmasında aranması gereken bir diğer ve önemli koşul da, kımlerin bir araya geliyor ol- masıyla da sınırlı değildir. Burada önemli olan kurucu kadrolann hangi ızlence temelinde bir araya geliyor olmalandır. Çünkü, hangi siyasal girişim olursa olsun, onun temel niteliğini ve sınıfsal özellik- lerini belirfeyen toplumsal senedi ve tarihsel belgesi durumunda olan, izlencesidir. Bu satırlann ya- zan bir kişi olarak, CHP konusun- da yazılı ve sözlü olarak bugüne değin yaptığım tüm eleştirilerde, Baykal'ın siyasal tutumunu hiç onaylamamış olmakla birlikte, bu partinin asıl sorununun genel baş- kan değil, sağlıklı ve net bir izlen- cesi olmadığı gerçeğini vurgula- mışımdır hep. Gelelim Türk solunun gerçek sorununa Bugün son derece parçalı gibi görünen ve sosyal demokrat yel- pazeden bilimsel sosyalist çizgi- ye değin uzanan Türkiye soluna yeni sol partiler ekleyerek güçlü birçekim merkezi oluşturulacağı- nı sanmak, büyük bir düş ürünü olmanın da ötesinde, kımilerinin boş zamanlannı değerlendirmek için aradıklan bir siyasal malzeme olmaktan başka hiçbir işe yara- mayacağı açıktır. Kaldı ki, kitlele- rin de solun yetersizliğinden da- ha çok bölünmüşlüğünden şikâ- yetçi olduğu bilinmektedir. 0 za- rnan yapılması gereken, yeni par- tiler kurmak ya da var olan parti- leri tek çatı altında birieştirmek değil, ortak savaşım amaçlan doğrultusunda ortak izlencelerfe taze güç odaklan yaratmaya bak- maktr. Bugün yaşanan tek kutuplu dünya ortamında, kabul etmek gerekirse, emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı savaşım bütün sol partilerin -sağı bu sorunun bir parçası saymıyoruz, çünkü dün- ya veTürkiye'de bu konudaki tüm sorunlan sağ dünya görüşü ya- ratmıştır. Artık çözüm emek ek- senli olmak zorundadır- günde- mindeki en önemli sorunu oluş- turmaktadır. Bu sorun, bir bütün olarak Türk solunun ortak sorunu durumuna gelmişse, öncelikli olan amaç birleşmek değil birara- da savaşım vermek olmalıdır. Ay- nca kimin, ne zaman, kiminle bir- leşeceğini ya da birieşmesı ge- rektiğini öznel zoriamalara değil, tarihin hakemliğine bırakmak da- ha doğru olmaz mı? Sonuç olarak, Türkiye solu bu- gün birbırinden ayn ve farklı kul- varlarda koşuyorolsalar bile, baş- ta ABD emperyalizmi olmak üze- re tüm dış sömürü odaklanna kar- şı birlikte savaşımdan öğrenece- ği daha çok şeylerolduğu kanısın- dayız. Bu konuda sola düşen asıl gö- rev, aynlıklan öne çıkarmak değil, önce, bir arada bu okulun iyi bir öğrencisi olmaktır. ÇtZGÎLlK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com H A R B I SEMİH POROY MAfftoLA ABi. Ji / semihporoy(â yahoo.com ?UM£ eâLWıWM. HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİ\ SADDAM PİŞMANDIR.. hayatepikfa mynet.com ÇOK PISMANIM.. AMERİKA ÎLE YtNE "ÎYİ İLİŞKÎLER" KURMAK tSTtyORUM.. BU KONUDA KARtKATÛRlSTSALlH MEMECAN'OAN ARACILIK YAPMASINI DİLÎyORUM!.. i 1 1 OTOBÜSTEKİLER KEMAL LRGESÇ k_urgenc a yahoo.com Hk$ktfc TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAS 25 Ekim innc.mumtaz-arikan.com 19O7 YATAK OLAN KANEPE.. 'DB SaSÜAJ, LUCET l/£ UJfü, BtçtMi isreuıNCE ç ^ SeeSlLEPr. ILGİ BU;GUKJl>ÜeL££i DOLAP KAMEPB Göeei/i YAPAN KURU- UEM DS KOLArCA,, KANEPE DURUMUNDAY- SS sAAJT/MEpSe OLAM OTU/SMA K.ISMİ, Gündüz, Gece GÖRÜŞ BEDRI BAYKAM Ktşfeyfnm Yırtsevertgi 'Bvış OıUu'nun çeBşMlerı... Pamuk'a bu hafta sonu "Banş ödülü" hangi ge- rekçeyle verildi onu merak ettim. Avrupalılarla Türk- leri birbirine düşürdüğü için mi, yoksa Türklerie TürkJeri veya Türklerie Kürtteri birbirine düşürdü- ğü için mi? Pamuk "Bırakın bu etnik aynmcılıklan, hepimiz eşit birer insanız, taıihi kin akıtmakiçin deş- meyelim, ırkçılığa karşı çıkalım" demiş olsa, o ödülü anlardım! Geçen cuma günü Beşiktaş Belediyesi ve Yurtse- ver Hareket'in ortak çabası ile Ahmet Taner Kjşla- lı'yı andık. "Devletin burada temsil edilmemesi be- nim için şereftir" diyebilen, sorumsuz aydınlann, "öz- güriük savaşçısı" ve "laik demokrasi temsilcisJ" sı- fatlanna yükseltildiği ve hatta kendilerine ödüller da- ğıtıldığı bir dünyada, söylediği her söz, bıraktığı her izle, insan, Kışlalı'nın değerini daha iyi anlıyor. "Türkleri bile birbirine düşürûyor" diye şaka yap- mıyorum, vazgeçtim keskin ulusal kalemlerden, Er- tuğrul Özkök bile geçen hafta "Bu Pamuk'u eleşti- ren son yazım" diye bir makale yayımladı. Çevresin- den "Bu çocuğu nasıl böyle eleştirirsin?" diye o ka- dar tepki geliyormuş ki, özkök bile artık pes etmiş. Tabii hakkmı yemeyelim, Pamuk ait olduğu malum 2. Cumhuriyetçi- llımlı Islamcı ittifaktan iyi dersler almış ki, attığı bombalar yeterince (aylarca!) kargaşa yarat- tıktan ve Pinter Nobel'i kaptıktan sonra "Ben böyle demek istememiştim" serzenişlerine başladı. Verin hemen iki ödül daha! Yurt ve şehit sevgisi de varmış diye tüm renkli ilavelerde üçer sayfa daha röportaj ya- pın. "Peki ne demek istemiştiniz, 8 ay sonra belli ol- du mu nihayet?" diye koşun peşinden. Bugün Kışlalı'nın bizi terk ettiği anın çok gerisine düştüğümüzü, artık "irticai tehdit"ten değil, olsa ol- sa yobazlann egemenliğine karşı bizim oluşturduğu- muz "laik-tehdit"t}fter\ söz edebileceğimizi hatıriattım. Van Yüzüncü Yıl Ünıversitesi Rektörü'ne yapılan baskın ve çirkin uygulama, ülkede cerahatli sıvilce- lerin art arda patlamasına neden oldu. Sokaklar yine "türban özgürlüğü" (!) göstericileri ve rektör arabala- nna küfür ve yumurta sallayan gözü dönmüş mürte- cilerle dolu. YÖK Başkanı Teziç'in bile üstünü aratan zihniyet, aklı sıra Atatürkçüler'e gözdağı veriyor. Esasında bu tavırianyla kendi kuyulannı kazıyortar, farkında değil- ler. Dr. Alev Coşkun, Kışlalı için düzenlediğimiz pa- nelde "Herkes kendi işiniyapsın" diyerek, demok- rasiye insanlann doğal müdahalesine mani olmaya çalışan Başbakan'a ve iktidara meydan okudu: "Siz demokrat değilsiniz. Devlete, orduya, çağdaş eğiti- me, profesörlere güvenmiyorsunuz." Prof. Dr. Necla Arat ise Kışlalı'nın ağzından Kema- lizm'in felsefesıni özüne indirerek yeni kuşaklann en rahat anlayacağı kelimelerie onun düşüncelerini ak- tardı. Prof. Nermin Abadan Unat da yaptığı içerikli ko- nuşmada, "dinlerin hoşgörü buluşması" adı altında çekilen fotoğraflann esas hedefinin bunun ötesinde din faktörünün kamusal yaşamdaki önemini arttır- maya yaradığını aktardı. Tabii bunlan dinlerken aklı- ma hemen Papa'nın karşısına Fethullah Hocanın çı- kanlması geldi. Unat, konuşmasında "vicdan özgür- lüğü" adı altında nasıl farklı eğitim ve hatta yaşam tarzlannın dayatıldığını ve bunun tehlikesini aktardı. Unat'ın, yine aynı fikirde olduğum şu vurgusu var: "Demokratik Toplumcu Çağn" ve Sosyal Demok- rasi" ayrı kavramlar değil. Hatta kim ne derse desin, Kemalizm ve sosyal demokrasi arasında hiçbir çe- lişki görmüyorum. Ümit Zileli tüm dış ajanlann ve AB sözcülerinin Atatürk'e nasıl saldırdıklannı hatırlattıktan sonra, "Kemalizm, iddia ettikleri gibi eskimiş olsaydı her gün saldınya uğrarmıydı" sorusunu gürtdeme getir- di ve "llımlı Islam" diye bir kavram olamayacağını tek- rar hatıriattı. Merak eden, yurdun her yerinden arayan dostlar için bir defa daha vurgulayalım, Yurtsever Hareket (www. yurtseverhareket.org) bir partileşme çabası içermiyor. Kötü gidişata ve solun bölünmüşlüğüne dur demek isteyen tüm halkımızı, demokratik kitle ör- gütlerimizi, ortak belli hedefier çerçevesinde hızla ha- rekete geçirmek isteyen yurtseverlerin ortak sesleri- ni bir araya getiriyor. "Neden henkes seyrediyor" so- rusunu sormayıp, kendisi eyleme geçen içten insan- ların dayanışması. Bu tepkiler arttıkça solun intihan ve parçalanmasının bu sefer durdurulma şansı gün- deme gelebilir. Daha iyi bir fıkriniz var mı? e-mail: bedbay(g tnn.net - Faks: 0212 227 34 65 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/Atletizmde sürat koşucu- ları için kul- lanılan söz- cük. 2/ Iz- mir'in Seferi- hisar ilçesin- deki ünlü an- tik kent... Metin Toker tarafından yayımlanan haftahk ha- ber dergisi. 3/Ağaç- larla örtülü geniş alan... tnce dantel. 4/ Çemberin çevresi- nin çapına oranını gösteren sayı... Eski dilde dudak... Avru- pa Birliği'nin kısa yazılışı. 5/ Kabada- 8 yı... Antalya ilinde, 9 saray benzeri otelleriyle ünlü turistik bir köy. 61 Tek bir sanatçuıın tek bir çalgıyla verdiği konser. 7/Gökcisimlerini gözetleme... Adlan sıfat yapan bir yapım eki. 8/Doğusu bağımsız bir devlet, ba- tısı ise Endonezya'ya ait olan bir ada... Atın yav- rusu. 9/ Köpek... Antalya yöresine özgü, bir tür pirinçli sebze yemeği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Futbolda savunmanın önünde görev yapan ve top kesip dağıtan oyuncu... Tellür elementinin simgesi. 2/Dışyüzey, kenar, çevre. 3/Şekerkamı- şından elde edilen sert bir içki... "Isimler" anla- mında eski sözcük. 4/Ulaştırma... Halk dilinde kırmızı pul bibere verilen ad. 5/ Yunan mitoloji- sinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tann iç- kisi. 6/Uzaklıkişareti... Elektrik donatımında kul- lanılan ve bağlantılan yerleştirmeye yarayan yu- va. 7/Yankı... Hollanda'nın plaka işareti... Boru sesi. 8/Suudi Arabistan'ın başkeati... Püskürtü. 9/ Bir tür nişasta helvası. A Rı A B E S 1 K | fİH1 R E D IF | A T A A D | N E K T A R B 1 N A | 0 M s.A E F E | E K E | M S •K 0 K 0 R 0 z K A T M E R | R A •T A c •0 R | D H A R A M Z A D E
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle