Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EKİM 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA
OIZI
~üreselleşme çağmda ulus devletin
modası geçti mi? Bu söylem hangi
ülke için geçerli, hangi ülke bu il-
keye, ne kadar uyuyor? CHP Ge-
nelBaşkan Yardımcısı, Emekli Büyükelçi
Onur Oymen, günümüzde çokça tartışılan
konuyu araştırdu "Ulusal Çıkarlar/Küresel-
leşme Çağmda Ulus DevletiKorumak" bas-
lığıyla kitaplaşan çalışmanın konu başlıkla-
nyla özetini sunuyoruz. Öymen yapıtinda;
ulus devletin doğuşunu, Avrupa 'da laikliğin
ortaya çıkısını, ulusal çıkarlar kavramının
gelişimini ve devleüerin Udyüzytldan beri
S U N U Ş
ulusal çıkarlarını korumak için neleryaptık-
lannı anlatıyor. Irkçılığın ve sömürgeciliğin
dünyada yol açtığıfelaketleri dile getiriyor.
Dünyada milliyetçilik akımlarımn gelişimi
hakkında bilgi verirken Atatürk milliyetçüi-
ğininfarkını ve özelliğini de vurguluyor. Kü-
reseUeşme çağmda, büyiik devleüerin izle-
dikleri stratejüeri ve kendi ekonomik, siyasi
ve askeri çıkarlarını korumak için neleryap-
tıklannı anlatıyor. Bu arada ö'zeltiklepetrol,
savunma sanayi ve ilaç sanayi alanlannda
devleüerin ve büyiik şirketlerin kendi çıkar-
larını korumak için serbestpiyasa ve ulusla-
rarası hukuk kurallannı nasılgöz ardı ettik-
lerini belgelerle sergüiyor. Bu çerçevede
Türkiye 'nin durumunu, yaşadığı sorunlan
somut verilerle açıkhyor ve bazı çevrelerin
ülkemizin küreselleşme çağmda artık kendi
ulusal çıkarlannı korumaya çalışmasmm
gereksiz olduğu yolundaki görüşlerinin yan-
lışlığını kanıthyor. Türkiye'de son yıllarda,
küreselleşme akımlarımn dünyayı küresel
bir köy haline getirdiği, ulus devlet anlayışı-
nın sona erdiği, ulusal çıkarlarm korunma-
sının anlamsız halegeldiği anlayışı yaygm-
laştu Bu görüşün sahipleri ulusal çıkarlan
savunanlan eleştirmeye, onlan çağın dışın-
da kalmış statükocular olarak nitelendirme-
ye başladılar. Neredeyse Türkiye 'nin çıkarla-
rını savunmak bir kusur, bir suç haline geti-
rümek istendL Dünyanın gidişi gerçekten bu
yönde miydi? Diğer devletler de ulusal çıkar-
larını bir kenara bırakarak ortak çıkarlannı
mı ön plana çıkarıyorlardu Ulusal ekonomik
çıkarlan korumak, milli sanayii desteklemek
artık gerçekten geçmişte mi kalmıştı? İşte bu
çalışmada, bu iddiaların gerçekleri yansıt-
madığı, liberal ekonominin öncülüğünü ya-
pan devleüerin bile değişen dünya koşulları-
na, küreselleşmenin getirdiği yeni boyutlara
rağmen kendi ülkelerinin çıkarlarını her
alanda korumayı öncelikli hedefsaydıkları
somut örnekler verilerek anlatüıyor.
Otuz YılSavaşları 'nın ardından kilisenin gücü sınırlandırıldı, dünya siyasetine ulusal egemenlik kavramı girdi
Vestfalya Antlaşması dönümnoktası
Kardmal Richelieu
ünyanın büyiik kesimlerinde,
yüzyıllar boyunca büyük hane-
danlann yönetimindeki impara-
torluklar egemen oldu. Avru-
pa'daki imparatorluklar Papalık'ın nüfiızu
altındaydı. Kilise, devleüerin üzerinde büyük
bir güç odağıydı. Ulus devlet kavramı dün-
ya siyasetine, Avrupa'yı sarsan Otuz Yıl Sa-
vaşlan'nınsonucunda, 1648yıhndaimzala-
nan Vestfalya Antlaşması ile girdi. Ondan ön-
ce Avrupa'da dinin egemen olduğu bir siya-
si yapılanma vardı. Vestfalya Antlaşma-
sı'ndan sonra ortaçağ
Avnıpası'na egemen
olan bu düzenin yeri-
ni ulus devlet ve ulu-
sal çıkarlarm korun-
ması anlayışı aldı.
Özellikle Fransa'nın
başbakanı Kardinal
Richelieu (1624-1642)
kilisenin krallar üze-
rindeki egemenliğıne
son verdi. Onun savun-
duğu anlayışın teme-
linde din ve devlet işlerinin birbinnden ay-
nlması yatıyordu ki, bu Türkçeye "devletin
çıkarlanmn icabı" şeklinde çevrilebüecek
"raison d'tat" kavramınm ortaya çıkmasına
yol açtı. Vestfalya Antlaşması ile kilisenin gü-
cü sınırlandınlmış tamamen egemen ve ba-
ğunsız devletler ortaya çıkmıştı.
MİLLİYETÇİLİK CELIŞTİ
Ulus devletin ortaya çıkması milliyetçilik
akımlannın da gelişmesine yol açh. 18. ve
19. yüzyıllara damgasını vuran milliyetçilik
akımları halkın sosyal, ekonomik ve kültü-
rel özlemlerinin, beklentilerinin gerçekleş-
tirilmesinde ulus devleti en önemli dayanak
sayıyordu. Ortak geçmiş, din ve dil milliyet-
çilik hareketinin kökenlerini oluşturuyordu.
Evvelce kiliseye ve hanedana sadakat en
önemli ölçüyken ulus devletten sonra dev-
lete ve millete sadakat kavramlan ön plana
çıktı.
Milliyetçilik aknnlannnı da etkisiyle Av-
rupa'nın pek çok bölgesinde farklı ulusal
krmliğe sahrp olanhalklarkendi bağımsız dev-
letlenni kurmak için imparatorluklara, kral-
lıklara karşı ayaklandılar. 19. yüzyüın başın-
dan itibaren Balkanlar'a yayılan milliyetçi-
lik akımlannın etki alanının genişlemesi bü-
tün dünyayı sarsacak siyasi gelişmelerin ha-
bercisıydi. Birinci Dünya Savaşı'nın en te-
mel nedenlerinden biri milliyetçilik akımla-
nydı ve savaşın sonucunda çokuluslu impa-
ratorluklann yıkılıp Avrupa haritasının de-
ğişmesine neden olacak gelişmelerin teme-
linde de bu akımlar yatmaktaydı.
Milliyetçilik aknnlan ulus devletlerin ku-
nılmasmdan sonra ortaya çıkan ulusal kim-
lik anlayışrna güç kazandırdı. Ortak geçmi-
şe, dile, dine, kültürel özelliklere ve ortak bir
hedefe sahip topluluklar önce ulusal kim-
liklerini oluşturdular, sonra da bu kimliğin
korunması, güçlendirilmesi, dış dünyaya kar-
şı savunulması için mücadele ettileı.
SÖMÜRCECILIK YAYOINLAŞTI
Milliyetçilik anlayışı bu çerçevede kalsay-
dı dünyanın siyasi evriminin doğal sonucu
sayılabüirdi. Ama ne yazık ki, bazı ülkeler-
de milliyetçilik başka milletleri küçümse-
yen, dış dünyaya karşı saldırgan, yayılmacı,
savaşçı bir anlayışın ifadesi olarak ortaya
çıktı. Bu anlayışın en önemli sonuçlanndan
biri de sömürgecilik akımlannın yaygınlaş-
ması oldu. Aslrnda 18. yüzyüın sonlannda,
Amerikan însan ve Vatandaş Haklan Be-
yannamesi ve Fransız thtilali sonunda hazır-
lanan anayasa insanlar arasındaki eşitlik duy-
gusuna önemli yer veriyordu. Ancak bu eşit-
lik sadece anavatanda yaşayan ve ülkenin
temel soyundan gelenler arasmda geçerliy-
di. Anavatanın dışında, uzak ülkelerde yaşa-
yan halklann da eşit naklara sahip insanlar
olabilecekleri kimsenin aklına gelmiyordu.
19. yüzyıl, sömürgeciliğin en yoğunyaşan-
dığı yüzyıl olmuştu. 1800 yıünda Avrupa
ülkeleri tüm dünyanın yüzde 35'ini kontrol
ederken bu oran 1878 yüında yüzde 67'ye,
1914'te ise yüzde 84'e çıkmıştı. Ingiliz im-
paratorluğu 1800 yılında 1.5 milyon milka-
relik bir yüzölçümüne ve 20 milyon nürusa
sahıpti. 1900 yılnıda ise üzerinde güneş bat-
mayan imparatorluğun yüzölçümü 11 mil-
yon milkareye, nüfusu da 390 milyona ulaş-
mıştı. (*Huntington, Samuel, The Clash of
Civilizations and the Remarks of World Or-
der, New York: Simon&Schuster, 1996, s. 51)
Ulus devlet kavramı dünya siyasetine Avru-
pa'yı sarsan Otuz Yıl Savaşlan sonucunda
girdi. Avrupa'da dinin egemen olduğu yapı-
lanma Vestfalya Antlaşması'yla sona erdi. Ulus
devletin ortaya çıkması milliyetçilik akımlannın
da gelişmesine neden oldu. Bazı ülkelerde milli-
yetçilik, başka milletleri küçümseyen, dış dünyaya
karşı saldırgan, yayılmacı, savaşçı bir anlayışın
ifadesi olarak ortaya çıkarken sömürgecilik akımı
yaygınlaştı. 1800'lerde dünyanın yüzde 35'ini
kontrol eden Avrupalı devletler, bu oranı 1878'de
yüzde 67'ye, 1914'te yüzde 84'e yükseltti.
Ulus devlet
anlayışı
sona mı erdi?
R O Y M E N
A
zınlıklann istismar edihnesi, sömürge-
cilik döneminden kalma bir uygulama
olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda
Almanya'mn tarihten gelen uygulamalan
bulunuyor. Türkiye'nin önüne günümüzde
getirilen ve bazı çevrelerin ısrarlı tutumlan-
na karşın Avrupa'da azınlık konusunda bir-
lik bulunmuyor. Fransa'da sayılan azımsan-
mayacak ölçüde Alsace, Breton, Lorenli,
Katalan, Korsikalı, Flaman ve Bask bulunu-
yor. Yunanistan ise Makedonyalılan azmlık
olarak dahi kabul etmiyor.
AB, Türkiye'den Lozan
Antiaşması'yla tanınmış
azınlıklann dışında bazı etnik
gruplara azınlık statüsü
verilmesini isterken Fransa'da,
başta Korsikalı olmak üzere
Raman, Alsace'lı, Breton,
Lorenli, Katalan azınlık olarak
kabul edilmiyor. 2002 Ocak
ayında France Telecom'un kısmi
özelleştirilmesine karşı yapılan
eylemleri fırsat bilen bir Korsikalı
Paris Nation Meydanı'nda
bulunan Özgürlüğün Ruhu
heykeline çıkarak dünyanın
dikkatini çekmek için Korsika
sembollu bayrağı saliıyor.
Azınlıklar istismar edildi
A
zınhklann himayesi kisvesi altmda başka
ülkelerin etki altına ahnması geçmiş yüz-
yıllarda dünya politikasmda sık rastlanan
bir durumdu. Bazı yabancı ülkeler bu
amaçla Osmanlı Imparatorluğu'nu da sü-
rekli olarak baskı alhnda tutmaya çahşı-
yorlardı. Geçmişte sömürgeci ülkeler etki
alanlan altuıdaki topraklan idare etmek, ora-
daki çıkarlannı korumak için çok sayıda va-
tandaşlarmı anavatanlanndan sömürgelerine
yerleştirmişlerdi. Böylelikle gönderdikleri nü-
fusun haklannı ve çıkarlannı koruma bahane-
siyle o ülkelerin yönetimini ve ekonomilerini
denetim altına almışlardı. Bu durum yahıızca
Asya ve Afrika'daki sömürgelerde değil, Doğu
Avrupa ve Rusya'da da görülmekteydi. Ger-
çekten Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden
Soğuk Savaş'ın sonuna kadar Doğu Avrupa ve
Rusya'da ön plana çıkan Alman azınhğı mese-
lesi, Avrupa'nın 20. yüzyılda yaşanan en
önemli sorunlardan biriydi. Daha yüzyıllar ön-
cesinden Rus ve Doğu Avrupa topraklanna
yerleştirilmiş olan Almanlar, Birinci Dünya
Savaşı'rnn sonunda Avrupa politikasının gün-
demine oturmuştu. Aknan siyaset adamlan
daha 1919 yüından itibaren srrurlan dışında
yaşayan Almanlann durumunu ulusal bir dava
olarak algüamaya, Almanya'nın çıkarlannı
korumak için onlan kullanmaya başlamışlardı.
Weimar döneminin ünlü Başbakanı Stresse-
mann'ın şu sözleri son derecede dıkkat çekici-
dir: "Azınlıklann, bulunduklan ülkenin siyase-
tini Alman Imparatorluğu'nun çıkaıian doğ-
rultusunda etküemeye çahşmalan istenecektir.
Kültür alanmda, Alman kültürünün ve düşün-
cesinin bulunduklan ülkenin halkına yayüma-
sında ve bu halk taranndan anlaşümasına çah-
şacaklardır; ekonomik açıdan ise sadece Aİ-
man sanayinin ünınierinin pazarianmasına ve
Hitler.
ham maddelerin erverişfi
koşuüaria sağianmasına
aracıhk etmekie karmay-a-
caklar, avıu zamanda Al-
man sanayinin yurtdışm-
daki itibannın yükseltil-
mesine de katkıda buluna-
caklardır." Benzeri görüş-
ler Hitler dönemınde büs-
bütün yaygnılaşacak ve
Almanya dışmda yaşayan
Almanlar, yayıhnacı Al-
man dış politikasının bir
aracı haline gelecekti. 19. yüzyılda ve 20. yüz-
yıhn başlannda AJmanya Rusya'daki Ahnan
azınlığıha olağanüstü imtiyazlar sağlamış, hat-
ta Volga bölgesinde bir "Volga Atananlan Sov-
yet Sosyaüst Cumhuriyeti'' kunılmuştu.
RUSYA'DA ALMAN AZINLICI
îkinci Dünya Savaşı'nın ardından AJman aznı-
lıklar meselesi müttefıklerin gündemindeki en
önemli konulardan bin haüne geldı. Yalta
Konferansı'nda Batılı ülkeler Sovyet işgali al-
tındaki bölgelerde bulunan Almanlann zorun-
lu işlerde çalıştınhnak üzere Rusya'nın içleri-
ne gönderilmesine nza gösterdiler. Böylece
yüz binlerce Ahnan Rusya içlerine nakledildi
ve bunlann çoğu bir daha geri dönemedi. Al-
manya'nın yüz yüdan daha uzun bir süre baş-
ka ülkeler üzerinde nüfuz kurma aracı olarak
kullanmak istediği Ahnan azınhklan sonunda
bu pohtikalann bedeüni agır biçimde ödemek
zorunda kaldılar. Ama bu acı tecrübeler bile
savaştan sonra azrnhk meselelerinın bazı ülke-
ler tarafından istismar konusu yapılmasını ön-
lemeye yetmedi. tkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra çeşitli uluslararası kunıluşlarda azınhk
haklan ön plana çıkanldı. Bazı ülkeler ve o ül-
kelerin desteklediği örgütler zaman zaman
azınlık haklannı adeta insan haklannm bile
önüne çıkardılar. Bunlar yahnz kendi ulusal
azınhklannın değil, başka kökenlerden gelen
azınhklann haklannı da koruma iddiasıyla or-
taya çıktılar. Bu acaba gerçekten o azınlıklara
duyulan şefkat duygulanndan mı kaynaklanı-
yordu yoksa Weimar dönemınde olduğu gibi
azınhk meselelen bazı ülkelerin siyasi ve eko-
nomik amaçlannın gerçekleştirihnesinde kul-
lanılabüecek bir araç gibi mi görülüyordu? Et-
nik ve dini kökeni farİdı olan insanlann kim-
liklerini koruyup geüştirmelerine saygı göste-
rilmesi doğaldı. Ama bunlara kolektif haklar
sağlanarak onlan bulunduklan ülkelerde dev-
leti, siyaseti etkileyecek bir ağrrhk merkezi ha-
hne getirmek, hele bunu bazı ülkelerin yurtdı-
şrndaki çıkarlannı korumak amacıyla kullan-
mak insan haklan anlayışını aşan bır siyasi he-
defin varlığmı gösteriyordu. Azırüık sorunlan
konusunda büyük bh- tecrübeye sahip olan Al-
manya'mn bu çahşmalarda öncü rol oynaması
ve azınlık haklannı korumak amacıyla kurulan
pek çok sivil toplum örgütünün merkezinin de
Ahnanya'da ohnası dikkat çekicidir. Bunlar
arasmda merkezi Almanya Flensburg'da olan
"Avrupa Etnik Tophıhıklan Federal Bnüği'',
Münıh'te kurulan "Etnik Gruplann Haklan-
nın Konınması ve Bölgecilik Uhıslararası Ens-
titüsü" (INTEREG) yer ahyor. Ancak bu gibi
derneklerin çoğuna göre ulus devlet bertaraf
edihnesi gereken bir kara keçi konumundaydı.
Onlara göre ulus devlet, "etnik gruplan ezici
bir hegemonya kuran baskıa bir örgütienmey-
di"! Soğuk Savaş'm sona ermesinden sonra
Ahnan hükümetinin Rusya'da yeniden bir
"Volga AJman Cumhuriyeti'' kurdurma giri-
şimlen bu açıdan ilgiyle izlendi.
AZINLIKLARIN TANIMI
Avrupa 'nın
çifte
standardı
A
zınhkların ve etnik gruplann korunma-
sını amaçlayan bazı sivil toplum örgüt-
leri, azuilıklan tarif ederken sadece
devletlerin azınlık olarak tanıdıklan veya ulus-
lararası antlaşmalarla azmlık nitehği kazanan
gruplann değil, her cins etnik grubu da azrn-
lık sayıyor ve onlann sözcülüğünü üstleniyor-
lardı. Oysa Avrupa Konseyi çerçevesinde im-
zalanan "Azınnklann Korunmaa ÇerçeveSöz-
leşmesr devletlere hangi gruplann azuılık sa-
yılacağı, hangilerinin sayıhnayacağı konusun-
da tercıh hakkı tamyordu. Buna göre devletler
sözleşmeye koyduklan çekıncelerde azınlık
saydıklan gruplan ısmen belirtmişlerdi. Ama
bu örgütler ve onlan destekleyen siyasi çevre-
ler başka ülkelerdeki bazı etnik gruplan o ül-
kelerin hükümetlerinın tercihine bakmaksızm
azuılık olarak görmekte ve onlan himaye et-
meye kalkışmakta bir sakınca görmüyorlardı.
Azınhk haklannı sa\
r
unanlann çoğu aynı za-
manda Avrupa'da federal devlet sisteminin de
sa\ıınuculanydı. Gerçekten A\Tupa'da Alman-
ya gibi federal devletler vardı. Bazı devletler
de bölgesel düzeyde yerel yönetimlere bazı
haklar tanunışlardı. Ama bütün Avrupa ülke-
leri böyle değüdi. Fransa, Türkiye, Yunanistan
gibi ülkeler üniter devlet sistemine sahiptiler
ve bu sistemi değıştirme niyetleri yoktu. Av-
rupa'da bazı siyaset adamlannın, si\
r
il toplum
örgütlerinin, hatta A\Tupa Birliği'nin Türki-
ye'deki azınlıklann veya etnik gruplarla ilgili
çahşmalannı, önerilerini, zaman zaman baskı
düzeyine varan taleplerini değerlendirirken
azmlıklar sorununun tarih içmdeki bu gelişi-
mini dikkatten uzak tutmamak gerekir. Bu me-
sele sadece insani bir açıdan değerlendirihyor
olsaydı Türkiye taraftndan da başka bir anla-
yışla ele alınabüir, bu konuda Batı ülkeleriyle
daha rahat bir diyalog kunılabilirdi. Ama be-
hrh etnik veya dini gruplann haklannm konın-
ması Türkiye'ye yönelik bazı siyasi beklenti-
lerinbir unsuru gibi dile getirilince Türkiye'nin
de meseleye daha dikkatlı bıçımde yaklaşma-
sı zorunlu hale geldi.
AB'DE AZINLIKLAR
Burada dikkate ahnması gereken bazı ölçü-
ler şunlardrr:
Türkiye'den talepte bulunulan konularda AB
üUcelerindeki durum, yasalar, uygulamalar ne-
dir? Örneğin Türkiye'den Lozan Antiaşma-
sı'yla tanınmış olan azınlıklann dışmda bazı
etnik gruplara azrnhk statüsü verümesi isteni-
yor. Peki benzeri durumlarda AB ülkelerinin
uygulamalan nedir? Örneğin AB'nin önde ge-
len ülkelerinden Fransa'da 1.200.000 Alzash,
900.000 Breton, 300.000 Lorenli, 300.000 Ka-
talan, 200.000 Korsikah, 200.000 Flaman ve
100.000 ila 200.000 Bask yasıyor ama Fransa
bunlardan hiçbirini azınhk olarak kabul etmi-
yor. Yunanistan yaklaşık 70 yıldan beri ülke-
sindeki Makedon azmhğmm varhğını kabul
etmemektedir. Bugün Yunanistan'daki Make-
don azrnhğuun okullan yoktur, küiseleri yok-
tur, hiçbir azınhk kurumu yoktur. Yurtdışında-
ki bazı Makedon asıllı Yunan vatandaşlan ör-
gütlenmekte ve haklannı aramaktadırlar ama
Yunanistan bunlann varlığını bile kabul etme-
mektedir.
SURECEK