23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18EKİM2006SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 'AB'ninucuaçık ifadesi Türkiye'yi küçiütüyor' 3 Ekim sürecinideğerlendiren eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem, AKP iktidannın kabullendiği koşullara karşı çıktığını söyledl Cem, "Avrupa Birliğikendi temelükesinibizzatçiğnedi" dedi TUREYKOSE ANKARA-Eskı Dışişlen Bakanı Isma- flCem, "ikiııci suııfkonumdan Türkiye'ye de, AB'ye de hayır gelıneyeceğini; iyimser oiabümek için AB'ye saygı telkin eden bir iktidar ve bu iktidann kendi iç siyasal ih- riyaçlan nedeniyleAB'yebağımhohnama- ggerektiğini" söyledı. Cem, "îktidarm ka- bullendiği müzakere koşullanna karşı ÇH kıyorum. Türkiye, kendi değerini daha iyi anlayarak, gereken yerde tavır koyarak bunİann çoğunu önleyebirirdi Bazılanrun sandığı gjbi bundan ötürii müzakere sü- reci kesilmezdi. Hakkını büen ve savunan bir yaklaşun Türkiye'yi AB'den kopar- maz. Sesini yüksettmesi gereken ve -yük- seltmeyen- f ürkiye'nin kendisfctir" dedi. Cem, 3 Ekim'de vanlannokta, müzakere çerçeve belgesi ve ardından yapılan değer- lendırmelerle ilgili olarak Cumhunyet'in sorulannı yanıtladı. KOŞULLARA KARŞI Ç1KIYORUM' - Son kitabınız "AvTupa'nın Birliği ve Türkiye " bir süreci avnnülanyia incetiyor, geleceğe dönük öneriler getiriyor. Gelinen noktada iyimser misiniz? Bu yol haritası Türkiye'yi tam üyetiğe mi götüriir, ikinci suııf bir statüye mi? İSMAİL CEM - tyimser olabılmem içın: a) AB'nin Türkiye siyasetinde, AB hukuk anlayışına ve müktesebatına aykı- n bütün özelliklerin ortadan kalkması; b) AB'ye saygı telkin edebilen bir Türkiye iktidannın varlığı; c) Bu iktıdaruı, kendi iç siyasal ihtiyaclan nedeniyle AB'ye ba- ğımh olmaması gerekir. Yanı, Türkiye'de köklü bır siyasal değişim olmadıkça, mev- cut Çerçeve Anlaşmasf yla, 6 Ekim 2004 AB belgeleriyle tanımlanmış bir müzake- re sürecinin, Türkiye ve AB arasında, hat- ta Türldye'nın kendi içinde sorun yarat- masından endışe ederim. Nitekım daha şımdiden Türk toplumunun kendi içinde karşılıklı ağır suçlamalar başlamıştır. Kıb- ns'a ılişkin sürtüşmeler ise gene şimdiden gündeme gırmiştır. -Müzakereçerçevebelgesini nasıl değer- lendiriyorsunuz? Zafer mi, hezimet mi, "onurlu", "milli", "dik duruş" mu? - Müzakere çerçevesini belirleyen 6 'CHP'ninABkarşıtı plduğu iddialan aytptir9 - CHP'nin AB karşıt bir çizgiye yerleştiği yorumlannı nasıl deferkndirryorsunuz? - Sosyal demokrasi, AB'ye katılımın öncülüğünü yapmışhr; birçok belirleyi- ci gelişme, CHP'nin ve DSP'nin iktidar dönemlerinde gerçekleşmıştir. CHP'nin, AB karşıtı bir çizgiye yer- leştiği iddialan, hem haksızdır, hem de ayiptır. CHP ve tümüyle sosyal de- mokrasi. elbette Türkiye'nin hakkını çiğneyen, adeta Türkiye'yi aşağılayan, Türkıye'yı AB müktesebatı dışmdaki yöntemlenn tehlikelenne açan, Türki- ye'ye kaybettıren koşullara karşıdır. tkti- dar çe\Telerinde ve kamuoyunda son za- manlarda adeta bir dehşet rüzgân estirili- yor; Türkiye'nin menfaatini savunanlar ne- redeyse düşman ilan ediliyor. Günümüz ikti- dan. Türkiye ile AB'yi yakınlaştıracak değil, bilakis, uzaklaştıracak koşullan benimsemiştir; sadece AB ile Türkiye arasında değil, Türki- ye'nin kendi içinde sorun yaratacak konulara ka- pılan aralamıştır. Bunlara karşı çıkmak ve düzeltil- mesine çalışmak, Türkiye - AB ilişkilerinin gelişmesinden ve Türkiye'den yana herkes için görevdir. Ekim 2004 Komisyon karannı da, Aralık 2004 Konsey karannı da, çerçeve belge- sini de, Türkiye adına olumsuz olarak ni- telemekteyim. "Ucu açık" müzakere sü- recinden, AB geleneğinde bulunmayan fakat Türkiye'ye özel olarak uygulana- cak küçültücü yaklaşımlardan, AB ülke- lerinde Türkiye'nin üyeliği için öngörü- len 'halkoylamalanndan', adı konmamış ikinci sınıT konumdan, Kıbns dayatma- lanndan, Türkiye'nin içinde genlım ya- ratan ve AB müktesebatuıda yeri bulun- mayan ırk temelindeki azınlık tanımla- nndan, ne AB'ye hayır gelir, ne de Tür- kiye'ye... Ben, AKP ıktıdannın kabullen- diği müzakere koşullanna karşı çıkıyorum; çünkü, Türkiye'nin AB beraberliğinde ve üyeliğinde Türkiye'nin ciddi menfaatini görmekteyim. AKP'nin kabullendiği çer- çeve ise AB ilişkilerini ileriye götürmez; tam aksine, sürtüşmelere, AB'den uzak- laşmaya bu süreci götürür. Bu gerçeklere ragmen, sürecin, sonuçlanmayacak olsa bi- le, bazı alanJarda Türkiye'ye yarar sağla- yacağını düşünüyorum: Son tahlilde, AB'nin daha ilen organızasyon modelle- rine Türkıye'nin yapılannı, mevzuatını uyumlaştırrnak çabası, geride olumlu iz- ler bırakır. AVRUPA KENDİNI ÇİCNEDİ' - Dışişleri Bakanı Gül Lüksemburg'a gftmemeliydi, diyebiliyor musunuz? -Bakan'ın kendi değerlendirmesi. -3Ekimsürecindeyeteıüdipiomatikmü- cadele, direniş sergilendi mi? - Son üç yılda, AB, adeta acımasızca- sına Türkiye'nin üzerine geldi. Kendi ku- rallarını, her zaman ölçü aldığı kendi "müktesebannT yok sayabildi. Türk va- tandaşlannın, Türkiye üye olsa bile, ser- best dolaşım hakkından süresiz yoksun bırakılmalan ımkânı, en çarpıcı örnektir. AB'nin kendi temel ilkesini bizzat çiğne- mesidir. 2000 yılında AB'nin Türkiye'de- ki azınlıklar konusuna yaklaşımı, AB 'nın 6 Ekim 2004 yılı belgelerinde tümden de- ğişmiştir. Bunlan, kitabunda tek tek ince- liyonim. 2000 yılında 'Türkiye Cumhu- riyeti vatandaşnun hakkT olarak tanımla- nan, Türk ve Fransız hukukundakı, brr öl- çüde Yunan hukukundaki anlayışla tanım- lanan azınlık haklan, 2004'te, ırk teme- linde, Boşnak, Laz, Kürt, vb. gibi isimlen- dirilmiş gruplara ait gösterilmiştir. AB, üye ülkelerinin 'seçmenini', 'kamuoyu- nu', kımı durumda 'kaprisini' Türkiye ko- nusunda en öne almıştır. Sonuçta, sürtüş- me yaratması ve Türkiye'nin AB süreci- ni engellemesi kaçınılmaz görünen bir 'çerçeve' ortaya çıkmıştu-. Başlıca sorum- lu AB'dir. Ancak, Türkiye, kendi değeri- ni daha doğru anlayarak, gereken yerde ta- vrr koyarak bunlann çoğunu önleyebilir- di. Türkiye'de bazılannın sandığı gibi, bundan ötürü müzakere süreci kesilmez- di: Çünkü, AB'nin düşünen ve karar ve- ren yöneticıleri, AB ülkelerinin karar oluş- turan güç odaklan, bankerleri, ticaret oda- lan, stratejı merkezleri, sanayicilen, AB'ye bunca avantaj sağlayan bır Türkiye bera- berliğinden, bu kadar kazançh bir anlaş- madan asla vazgeçmezler. - AB'nin "hazmetme kapasitesi" ne anlama gehyor? - Bunun, Türkiye için yaratılmış özel bir tanım, özel biruygulama olduğunu san- mıyorum. AB'ninyeniüyeleralırkenbaş- vurabileceği birgeciktirme mekanizma- sı, kendisi için emniyet supabı olarak gö- rülebilir. - "Ucu açık" ifadesi -hükümetsözcüle- rinin savunduğu gibi- müzakerelerüı do- ğasına uygun bir ifade midir? -Değildir. Bu, bildiğim kadanyla, baş- ka hiçbir aday ülke için bundan önce kul- lamlmamış bir ifadedir. Türkiye'yi kü- çülten bir ifadedir; AB, kendi ülkelerin- deki seçmenlere,"_ Merak etmeyin. Tür- kiye'nin üyeJiği kesin değil, ucu açıkbir su- reçteyiz" güvencesini vermektedir. 'Avrupa ya karşı ses yükseltilmeli'- Süreç bundan sonra nasıl işleyecek? Türkiye'nin önünde nasıl bir yol var? -Görünen ük zorluklara değindim: Mü- zakereye ilişkin her kararda Kıbns Rum kesimi, kendi isteklerini bir şantaj aracı gi- bi dayatmayahazırlanıyor. Bunu açıkça ko- nuşuyor. Azınlık konulannda. 'aşm me- rakh' bazı AB üyelerinin, bunlan siyasal baskı olarak kullanmalan, Türkiye'nin içinde de sorun yaratmalan mümkündür. Aynca, Türkiye her konuda üzerine düşe- ni yapsa ve AB Konseyi'nce 'üye' olarak kabul edilse bile bu kararaı geçerlik ka- zanması, üye ülkelerin yapabileceği 'hal- koylamasına' bağlanmıştır. Örneğın, Fransa, Avusturya, Slovakya gibi ülkelerin halkoylaması yaparak Tür- kiye'nin üyeliğini kabul etmesi gerek- mektedir. Böyle bir beklenti, günümüz koşullannda gerçekçi değildrr. Bu koşul- lann on-on beş yıl sonraaynen sürmesi de pekâlâ mümkündür. Yanı, yıllar yılı ken- dimizi zorlayarak, AB sistemine kendimi- zi uyarlayacağız diye sıkınhlara katlanmak, sonuçta, boşa kürek çekmek anlamına ge- lebilecektir. SINIRLAMA HUKUKA AYKIRI - Şimdi ne \apılabüir? 3 Ekim'den he- men sonra, doğru sryaset ne olmalı? - Gerçi son üç yılın bunca yanlışuım ar- duıdan, doğrulan kâğıt üzennde bulmak bile kolay değil. Ama deneyelim: a) AB'nin Türkiye'ye ilişkin 6 Ekim 2004 kararla- nnda, Aralık 2004 zirvesinde ve 2005'in 'Çerçeve' belgesinde yer alan, ancak AB hukukuna, uygulamalanna ve mükteseba- nna aykın olan hususlara uymayacağuıı, bunlan yerine getirmeyeceğini, bunlan uygulamayacağını ve uygulattırmayaca- ğînı hıç vakit kaybetmeksızın açıklama- lıdır. AB'nin, kendi hukukunu Türkiye konusunda bizzat çignemesi olan bu ka- rarlan, uluslararası odaklarda ve hukuk mercilennde tartışmaya açacağuıı Türki- ye duyurmalıdır. Örneğın, AB Zirve karannda yer alan ve Türk \ atandaşlannın, Türkiye AB üye- si olsa bile, AB ülkelennde serbest dola- şım hakkına asla sahip olmayabileceğini öngören hüküm, AB'nin hukuk sistemi- Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB'nin Güvenlik ve Dış Polrtika Temsilcisi Solana ile birlikte. Kıbrıshn ön koşul olmasma AKP iktidanyeşil ışıkyaktı - Vanlan nokta, Güne> Kıbns Rum kesiminin NA- TO'ya üyeh^i ik ilgili kaygılan gidenneye y'etiyor mu? - Güney Kıbns'uı NATO üyeliğrni hem AB hem ABD desteklerse, Türkiye'nin buna direnmesi zor olur. - Kıbns. azmhk sorunu gjbi konular sık sık karşumza çıkacak gibi görünüvor. Onümüzdeki süreçte bu konularlaflgüıne gibi geöşmeler öngörüyorsunuz? - Her iki konuda, geçmişin kazanmılan kaybedildi: 2000 yıluıda, AB'nin Türkiye politikasını belirleyen Katıhm Ortaklığı Belgesı'nde. "JKıbns'ın, AB ile Türkive iSşkilerinin gelişiminde bir önkoşul olmadıgu siyasi diyalog konusundân ibaret olduğu" açıkça belırtılmişti. AKP iktidan, 2002 Aralık ayındakı AB zirvesinde, Kıbns'uı 'önkoşul' yapılmasına yeşil ışık yaktı. Azınlıklar konusu ise hayli düşündürücü: 2000 Katıhm Ortaklığı Belgesı'nde, bütün hak ve özgürlükler, 'vatandaşhk' temelinde tanmılanmıştı. Örneğin. 'Televiz\onlarda kendi ana dttmden yayın yupmak her Türk v-atandaşının hakkıdır' gibi. 2004'ün 6 Ekim AB Komisyon Belgelerinde, bu, bazı 'azmhk kategorüerinin'. 'tammlannın' oluşrurularak, hak ve özgürlüklerin rrk temelinde öngörülmesuıe dönüştü. Kıbns konusu, artık, her adımda Türkiye'nin önüne çıkanlacaktır. ne de temel ilkelerine de aykrndrr. Türki- ye'ye yapıldığı gibi yeni üyenin aleyhıne "-süresiz.kahcısapma" getirilemez. Bu, hukuk dışıdır. Türkiye'nin, bunu büyük so- run yapması gerekirdi; bu zorunluk ve bu imkân halen geçerlidir. TÜRKİYE İÇİN IRK KAVRAMI b) AB hukukunun, geleneğinin, mük- tesebatının AB tarafindan Türkıye bağla- mında çiğnenmesıne çok örnek vardır. Bunlardan en tehhkelisi, 'Azuınklar' ko- nusunun, AB'nin mevcut anlayışı, hukuk sistemi, geleneği, müktesebatı ve uygula- malan çiğnenerek Türkiye için özel bir çer- çeveye dönüştürülmesidu". Oysa, AB ül- kelerinin hemen her birinde farklı azınlık sorunlan ve yaklaşımlan olduğu için AB, azınhklar konusunu çok genel doğrulany- la, genel ınsancıl çerçevesıyle, eşitlik an- layışıylabelirlemiş,oradadurrnuştur. An- cak AB, azrnlık kategorileri oluşturup bu- na göre özel anlayışlar getiremeyecektir. Bu esnek çerçeve gerçekçi yaklaşımdır; çünkü, neredeyse herkesi azınlık sayan Iskandinav ülkeleri de AB'nin üyesidir; '_. Azınhk diye bir kavrarru tanımnoruz' diyen Fransa da AB üyesidir. AB 'nın yak- laşımı bu genel ilkelerle sınırlıyken, AB'nin Türkiye ile 2000 yılında yaptığı anlaşma tümüyle değıştirilerek, AB'nin 2004 yılı kararlannda ırk esasına dayalı azınlık ka- tegorileri oluşturulmuş; azınlık sorunlan böyle bir çerçevenin içine alınmıştır. Bu hem AB hukuk ve müktesebatına aykın- dır hem de cıddı sorunlara yol açabilççek- tir. Şimdiden başlamıştu-. c) Mesele, bazılarının sandığı gibi, "_. Efendim. biz ü\ıe olmak istiyonız, do- layısrvla biz onlann isteklerine uymak du- rumunda\Tz" basitliğuıde değildir. Türkiye, AB'nin kurallannı, sistemmi, müktesebatını bilerek aday olmuştur. Yok- sa, her üye ülkenin özel menfaatini ve kaprisini dayatacağı, kendi hukukuna ya- bancılaşmış ve garipleşmiş bir AB tarifi- ne değil... Hakkını bilen ve savunan bir yak- laşım, Türkiye'yi AB'den koparmaz. Bi- lakıs, Türkiye'ye yeniden saygmlık ka- zandınr. Tek koşul, bu mücadeleyi AB hukukuna dayandırmaktır. O hukukun gü- nümüz AB'sı tarafından Türkıye konu- sunda nasıl perişan edildiğini anlatmak- tır. Sesıni yükseltmesi gereken -ve yükselt- meyen- Türkiye'nin kendisidir. Mesele de zaten buradadır. AKP'nin 'hazmetme kapasitesi' Anavatan Partisi'nin grup kurmasıyla TBMM'de grup sayısı 3'e çıkınca Meclis yönetimini bir telaştır aldı. Geçen yasama döneminde 6 partinin sığdığı ana bina, bu dönem iki partiye "dar gelince" DYP lideri Mehmet Ağar'a bile oda verilemedi. Iş o kadar abartıldı ki komisyon başkanlanna, komisyon başkanvekillerine hatta danışmanlara bile oda tahsis edildi. Bu da yetmedi, ziyaretçiler için aynlan bekleme salonlan bile makam odasına çevrildi. Meclis yönetimi, şimdi Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ile grup başkanvekillerine nerenin verileceğini kara kara düşünüyor. Çünkü, makam odası yapılacak bekleme satonu bile kalmadı. Kendilerine zemin kattaki bir araştırma komisyonu salonunun verilmesinin düşünüldüğünü öğrenen Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Sanbaş, AKP'yi uyardı: "Artık hazmetme kapasitesi birAB kriteri. AKP'nin hazmetme kapasitesini göreceğiz. Geçen dönem bu Meclis'te 6 siyasi parti goıbu vardı. Şimdi 3. partiye yer bulunamıyor." Hatay Mîlletvekili Mehmet Erdemir ise meydan okudu: "Eğer bize uydunık bir yer veririerse kabul etmeyiz, bahçede çadır kuranz daha iyi." 'Hayatımızdaki şiir' Attilâ İlhan "An" geldi, Attilâ İlhan da aramızdan aynldı: Elde var hüzün. Büyük ozan geçen hafta ölümünün ardından TBMM kürsüsünde de anıldı. Bağımsız Istanbul Mîlletvekili Zülfü üvaneli gündem dışı söz alarak kürsüye çıktığında "şiirsiz"\eşen hayatımıza dikkat çekti: "Ne yazık ki, son zamanlarda bizim halkımızın şiirie ilişkisi giderek kopuyor, şiir hayatımızdan çıkıyor. Bir ara düşündüğünüz zaman, büyük şair Yahya Kemal'/n nerhangi bir dizesi bir halk deyimi haline dönüşebiliyordu ve halk bunu, o kitabı okumamış, hayatında bir şiir kitabı satın almamış insanlar bile, Orhan Veli'n/n, Yahya Kemal'in, Nâzım Hikmet'/n, Necip Fazıl'/n dizelerini bir halk deyimi haline dönüştürerek kullanıyohardı. Şimdi, bunun yerini yavaş yavaş birtakım çikletten çıkan maniler gibi, pop şarkılannın sözleri almaya başladı." AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, kürsüye çıktığında öncelikle "Attilâ İlhan, fikiryönü itibanyla beğenirim beğenmem, sevgi yönü itibanyla severim sevmem, bunlarayn şeyler; ama, ben, Attilâ llhan'ın siirierine hayran biradamım" dedi. Attilâ llhan'ın yalnız büyük bir şair değil, aynı zamanda cesur bir fikir adamı olduğunu vurgulayan Uyanık sözlerini şöyle sürdürdü: "Sanat tarihinde hakkında bilgi sahibi olduğumuz meşhur 'Düşünen Adam' heykelini yapan Rodin'/n kafasında tahayyül ettiği düşünen adamdı, o da bir düşünen adamdı. Düşünen adamlanmız, çok şükür, Türkiyemizde vardır. Eğer Attilâ İlhan vefat ettiyse, Hakk'ın rahmetine kavuştuysa, saygıyla anıyorum kendisini; ama, üzüntüye hiç mahal yok; aramızda yaşayan Attilâ İlhan lar vardır; doğruyu söyleyebilen, cesur, medeni cesaret sahibi bilim adamlanmız vardır. Severim sevmem -demin söylediğim gibi- Profesör Yalçın Küçük de aramızdadır, yaşıyor - Allah uzun ömür versin- cesurdur, bir fikir şövalyesidir, aynen Attilâ İlhan gibi." Muhalefet ve lojman ilişkisi... AKP'nin iktidardaki ilk icraatından biri Oran Sitesi'ndeki milletvekili lojmanlannı boşaltıp iş merkezi olarak satışa çıkarmak olmuştu. AKP, şimdiye dek sadece "25 lojmanın satılabilmesi" nedeniyle fıyaskoya dönüşen projenin gerekçesini de "tasanvf, milletin vekiliyle kucaklaştırılması" gibi gerekçelere dayandırmıştı. Ancak CHP'nin deneyimli parlamenterlerinden TBMM idare Amiri Ahmet Küçük e göre "kazın ayağı öyle değil". Küçük, geçen hafta TBMM kulisinde gazetecilerle sohbet ederken konu vekil lojmanlannın bugünkü durumuna geldi. Sohbet sırasında bir gazeteci, AKP'lilerin "kamuoyunun gözünün önünde olmamak" için lojmanlan boşaltmak istemiş olabileceğini söyleyince Küçük, itiraz etti: "8en uzun yıllar lojmanda kaldım, oradaki havayı iyi bilirim. Şimdi AKP'yi kuran kadro, geçmişte Fazilet Partisi içindeki 'yenilikçiler' olarak adlandınlan grup. Bizim partide muhalefet rakı masasında kotanlır, bunlarda ise ev toplantılannda... Eee lojmanlar bu iş için biçilmiş kaftandı. Yenilikçiler, Fazilet'i işte bu 'lojman toplantılan' ile yıktılar. Şimdi aynı şeyin kendi başlanna gelmesinden korktuklan için lojmanlan dağıttılar." Transfer atışmaları TBMM 4. yasama yılına girerken transferler hızlandı. Bu transferier nedeniyle yaşanan gerginlikler de TBMM tutanaklanna yansımaya başladı. Erzurum Milletvekili Ibrahim Özdoğan AKP'den aynldıktan sonra önce DYP'ye geçti, ardından Anavatan'lı oldu. Ozdoğan genel kurulda gündem dışı söz alarak hükümeti sert bir dille eleştirince, transfer tartışması bakın tutanaklara nasıl yansıdı: Ibrahim Özdoğan: Size tavsiyemiz şudur: Allah'ın ve milletin gücüne giden işler yapıyorsunuz; şu mübarek günler yüzü suyu hürmetine, aklınızı başınıza alınız. Mahmut Göksu (AKP, Adıyaman) - Doğru Yol'dan niye aynldın? Ibrahim Özdoğan - (Devamla) Anavatan, grubuyla geliyor. Bu Meclis'te sizin foyanızı meydana çıkarmak bizim görevimiz olacaktır. Mahmut Göksu (Adıyaman) - Doğru Yol'dan niye aynldın? Ibrahim Ozdoğan (Devamla) Ben, sindirim sistemimden bir yere bağlı değilim. Sana ne! Istediğim yerden olurum. Sindirim sistemim de bir yere bağlı değil. (...) Allah Kuran'da ne buyuruyor? Mehmet Emin Tırtan (AKP • Bursa) - Dini siyasete alet etmeyin!.. Mustafa Ataş (AKP - Istanbul) • Dini istismar ediyorsun. Ibrahim Özdoğan - (Devamla) - Menfaat kj-şılığı Allah'ın ayetlerini az bir fiyata satmayın. Siz, bunlan yapıyorsunuz. Kemal Unakrtan (Maliye Bakanı) - Muhalefet olmak kolay bir iş değil; Allah hayıriısını nasip etsin. Şimdi, hele hele 3 Kasım'dan bahsediyor Sayın Ibrahim özdoğan. 3 Kasım'dan önce kendisi nasıl bir konuşma yapıyordu acaba milletin karşısında, şu partiden milletvekili seçilebilmek için neler diyordu acaba?! Ibrahim Özdoğan (Erzurum) - Kapalı kapılar ardında ihanet görüşmesi yapacağını bilseydim, desteklemezdim... Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan tbmmcumattnetnet.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle