22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 OCAK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA £ v U Li 1 LJ M\ kulturCwcumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Muğla ilindeki sit alanlarına halkm yaklaşımı bilimsel bir çalışmayla belirlendi Koruma bilinci araştırmasıKültür ve çevre değerlerinın ko- runmasıyla ilgili genel söylemleri- miz, bu konudaki bılgi ve bilinç dü- zeyitnizi de sergilıyor. Örneğin, en yaygın olan "Çivi çakmak bile ya- sak" sözii, aslında aynı çivilerin "özenle" çakılması gereken tarih- sel yapılan "yıkarak" yerlerine "apartman" dikilmesini isteyen- lerin ürünü. Buna, onarım için ge- rekli olan "denetimi" sağlamak üzere, "Koruma Kurulu onayı" alınması koşulu da eklenince, "ka- çak yapıya ve kuralsızlığa" alıştı- rılmış bir toplumun söylemi de baş- ka türlü olamıyor... Benzer şekilde "sit" kavramı da adeta "cezalan- dırma" ya da "işkence" ile eş an- lamlı kullanılmakta... Özellikle se- çim dönemlerinde, siyasal görüşü ne olursa olsun, adaylar arasındaki ortak söylem; "sit ıstırabına son" değil midir? Gerçi son yıllarda, özellikle Tarihi Kentler Birliği'ne üye belediyelerin başkan adayların- da bu sözler artık yerinı "tarihi ve doğal mirasımızı koruyacağız"a bırakıyor. "lmar talanı" önererek değil, "kent kimliği"ni gözeterek aday olanlar artıyor. Bunlar arasın- da 1970'lerden bu yana hep yıne "sit alanlarımızı yaşatacağız" di- yenlerin yerel secimleri "kesinti- siz" kazandıkları belki de tek kent olan Muğla'da ise artık tersi bir dü- şünce hemen hiçbır partı sözcüsü- nün akhna bile gelmiyor. Çünkü Muğla, betonlaşan salıillerindekı bunalımı da yakından gözleyerek, çağdaş, huzurlu vc kimlikli bir ya- şam ıçin tarihsel dokulann ve doğa- nın değerini çok iyi bıliyor. Bunun geleceğe laşınması için de sit alan- larının ve yasal koruma kararları- nın "mağduriyet" değil "kaza- nım" olduğunu söyleyen insan sa- yısının en yüksek oranlara ulaştığı il Muğla... Yaşamla bütünleşen sltler tşte bu gerçeği "bilimsel" ola- rak da saptamak; toplumdaki koru- ma bilincinin düzeyi ile bunu olum- lu ya da olumsuz yönde etkileyen faktörlerin payım behrlemek; böy- lece halkın kültür ve doğa mirasına karşı duyarlılık koşullarını ortaya çıkartarak, bunun önündeki engel- lerın aşılmasına kapsamlı bir veri tabanı oluşturmak üzere örnek ve öncü bir çalışma da yıne Muğla'da yapıldı... Muğla Üniversitesi'nin (MÜ) Karya Araştırma ve Uygu- lama Merkezi tarafından, Muğla • KENTİN SİMGESİ OLAN BACALAR Muğla kentsel sit alanındaki eski evlerin geleneksel bacaları, kentin yıllardır resmi simgesi...(solda) Köyceğiz'deki antik Pisilis kenti üzerine kurulan tatil köyü, yöre halkının tepkilerine neden olmuştu...(üstte) Valiliği'nin desteğiyle ve Muğla Koruma Kurulu'yla işbirliği içinde gerçekleştirilen; merkezin kurucu- su Prof. Dr. Adnan Diler'ın yöne- timindeki "Kültiirel ve Doğal Kaynak Yönetimi Ön Araştırma- sı"nın ılk sonuçları kitap haline de getirilerek kültür ve bilim dünyamı- za kazandınldı. Muğla Valisi Hü- seyin Aksoy, önsözünde kısaca şunları anımsatıyor; "4 bine yakın tescilli evin bulunduğu, 13 kent- sel sit, 43 doğal sit ve 97 arkeolo- jik sit alanıyla Muğla, ayrıca Özel Çevre Koruma Bölgeleri ve çok geniş orman alanlarıyla da koru- ma hukukunıın en yaygın uygu- landığı ilimiz..." Bu listedeki sit alanları, ilin toplam yüzölçümünün 'yiizde 14'ünü kapsıyor. Dağlar, vadiler, deltalar, ormanlar, kumul- lar vb. yerlerin dışında, yerleşime uygun alanların ilin yüzde 3O'u ka- dar olduğu göz önüne alındığında, Muğla'daki yaşam alanlarının yak- laşık "yarısında" sit kararlarının bulunduğu anlaşılıyor... 1529 klşlyle görüşme tşte böylesi bir ortamda toplumun kültür ve doğa mirasına olan yakla- şımını "belgelemek" üzere 2001 yı- lında kolları sıvayan Prof. Dr. Adnan Diler ve arkadaşlaıı, MÜ Rektörlü- ğü ile valilik arasında imzalanan bir protokolle çalışmalarını sürdürdüler. Farklı bölgelerden, değişik yaşlarda, mesleklerde ve eğıtim düzeylerine sahip 1529 kışı ile karşılıklı görüşme ve anketler yöntemiyle "eğilimler" ve "etkilenme nedenleri" belirlen- di. Bu veriler, diğer yasal, kültiirel ve siyasal etmenlerle de bırlıkte değer- lendirilerek, 100 kadar tabloyu ve grafik düzenlemeleri içeren çalışma ortaya çıkartıldı... Araştırmanın en önemlı amacını; "toplumla koru- macılık arasında dayanışma ve ba- rışı sağlamanın bilimsel altyapısı- nı oluşturmak" şeklinde tanımlayan Prof. Dr. Adnan Dıler, kitabın sunu- munda kısaca diyor ki; "Tarihsel ve doğal değerler için düzenlenen tiim etkinliklerde hep uzmanlar olarak konuştuk. Oysa sit alanlarında ya- şayan ve uygulamalardan doğru- dan etkilenen insanlarımız buna ortak olursa başarı elde edilebilir. Bu çalışma, sorunların ve çevrenin asıl ortak sahipleriyle üretildi..." Bilgilenme isteğl Peki, Muğla'daki sit alanlannda ev- leri, tarlalan, köylen, kentleri olan ve "geleceklerini" de bunlarla bütün- leştiren insanlar, koruma ve sit kav- ramlan karşısında ne düşünüyorlar, tutumlarını neye ve hangi bilgilenme- lere göre belırliyorlar? Bu sorunun yanıtı için kuşkusuz kıtabı edınmek ve araştırmanın tüm aynntılannı ınce- lemek gerekiyor. Yine de bir ön fikir için ve kitabın edinılmesinı de "özendirmek" ama- cıyla bazı sonuçlardan örnekler vere- lim: Söz gelimi; "sit alanlarında çok katlı bina yapılıp yapılamayacağı" sorusunda "yapılmah" diyenler sa- dece yüzde 16... Yapılmasını yanlış bıılan yüzde 84 içindeki okur-yazar olmayanlar arasında yıne aynı yanıtı verenler ise yüzde 61... Yine sit alan- larının yasa değişikliğiyle imara açıl- masına "evet" diyenler azınhkta; yüzde 46... Bunlar arasında bile "do- ğaya zarar vermemek koşuluyla, kısıtlı ve koşullu inıar hakkını" sa- vunanlar ise çoğunlukta; yüzde 63... Genel koruma bilıncındeki bu olumlu tabloya rağmen, tescilli bma- larda yaşayanların yüzde 4O'ı ile ya- şamayanlann yüzde 30'u, bunun "çi- le çekmek" anlamına da geldiğıni söylüyorlar... Genel "bilgi düzeyi"nin bir gös- tergesi ise "doğal sit ile arkeolojik sit arasında fark olup olmadığı" sorusuna verilen yüzde 22 oranın- dakı "aynı değil" yanıtı... Araştır- manın en önemlı sonuçlarından bırı de kültiirel ve doğal miras ile koru- ma konusunda bir "eğitim çalışma- sına" katılmak isteyenlerin yüzde 90'ını aşan oran oluşturmaları. Ne dersınız; böylesi önemli ve özgün bir çalışmayı, sadece Kültür ve Tu- rizm Bakanlığı'mn değil, Milli Eğitim Bakanlığı'mn yanı sıra tüm tarihi kent belediyelerinin, Çevre ve Orman ile Bayındırlık bakanhkları- nın da "rehber" olarak değerlendir- mesı gerekmıyor mu? İSTANBUL MODERN'DE "YENl ALIMLAR" SERGÎSİ Zcid'in sergilcnen yapıtlanndan 'Soyuta karşı mücadele'. Zeid ve çağdaşlarla yelpaze genişliyor Kültür Servisi - tstanbul Modern, açılışının hemen ardından satın alma yoluyla koleksiyonuna kattığı yeni ya- pıtlan 'Yeni Ahmlar' başlığıyla ser- giliyor. 1 Mart Salı gününe dek ücret- sız ziyaret edilebilecek sergi, pazarte- si günleri dışında her gün 10.00-18.00 arası açık. Perşembe günleri ise ziya- ret 20.00'ye dek sürüyor. Süreli Ser- giler Salonu'ndaki sergide, ünlü Şa- kir Paşa ailesinin mensuplarından bi- ri olan, Ürdün Prensi ile evlendikten sonra sanat yaşamını Paris, Londra ve Amman'da sürdüren Fahrelnisa Zeid'in 20 tablosu özel bir yer tutuyor. 'Yeni Ahmlar' sergisi, ünlü sanatçı- nın yapıtlarını 1988 'den bu yana Tür- kiye'de ilk kez bir araya getirmesi açı- sından önem taşıyor. Serginin önemli bir bölümünü oluşturan Zeid tablola- n, önümüzdeki aylarda Dışişleri Ba- kanhğı'nın desteğiyle Ürdün, Paris ve New York'ta düzenlenecek retrospek- tif sergilere de katılacak. Sergide, Ze- id tablolarının yanı sıra Türk resminin kilometre taşlarını oluşturan Şeref Akdik, Ferruh Başağa, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Şadan Bezeyiş, Cihat Burak, Adnan Çoker, Nejad Melih Devrim, Burhan Doğançay, Nedim Günsür, Zeki Faik İzer, Fah- ri Kaptan, Muhsin Kut, Mübin Or- hon, Tekezade Said ve Ömer Uluç imzalı 30'u aşkın yapıt da yer alıyor. İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, bu alımlar- la modern Türk sanat tanhinin tüm önemli dönemlerıni kapsayan, seçkin ve geniş bir müze koleksiyonu oluş- turma yolunda önemli bir adım atıldı- ğını belirterek "Tınkı diğer çağdaş Batı müzeleri gibi istanbul Modern de koleksiyonunu oluşturma aşa- malannı izlev icilerle sıcağı sıcağına paylaşmayı amaçlıyor. Türk resmi- nin bu çok değerli yapıtlarına duy- duğumuz sevgi ve heyecam birbiri- mize aktararak çoğaltmak için ça- ba harcıyoruz" dedi. (0 212 334 73 00) Kartal Devlet Tiyatrosu'nun binası yıkılmak isteniyor Bvdtiyatrosuzbırakmayın!Kültür Servisi - 17 yıl önce ku- rulmuştu Kartal Sanat Tiyatrosu. Büyük küçük herkesın 'nefes' aldı- ğı bir yer olmuştu. Bir ilkokulun hurdalığı olan alanda, 2001 yılında kollar sıvanarak tiyatro salonu, sa- nat galerisi, sanat atölyesi için çalış- ma mekânlan yaratıldı. O günden bu yana onlarca oyun ızleyiciyle bu- luştu.'... Şimdi ise binayıkıhyor... Bu yaşananlara verilen sözlere 'dur' diyen sanatseverler tiyatro- nun önünde toplanıp beledıye protesto ettı.. Kartal Sanat Tiyatro- su Genel Sanat Yönetmenı Nihat Nadi Ülger, basın açıklamasında yaptığı konuşmada şunlan söyledı: "Çevremizde gördüğünüz 3-5 do- zer bu beton yığınını yerle bir et- se bile.. İşin en acı tarafı içinde bulunduğumuz bu sahnede 3 ay- dır elektriksiz, susuz, ısıtmasız, çalışmalarını bin bir zorlukla sür- düren sanatçıları, üstünde koca iş makineleri sözde deprem baha- nesiyle yıkmaya çahştıkları bu bi- naya 5-6 şiddetinde darbeler vu- rarak ezmeye çalıştılar. Yaşana- cak doğal depreme önlenı alıyo- ruz(!)." 'Bu tlyatroya yer verin' Basın toplantısına katılan Sunay Akın ise "Kartal'da bu tiyatroya yer verin, bu sizin göreviniz ve so- rumluluğunuz olmuştur. Siz Kar- tal Sanat Tiyatrosu'na yer göster- mezseniz, esrar, eroin satıcıları- na, kapkaççılara yol açacaksınız. Daha da çoğalacaklar. Sanattan, tiyatrodan vazgeçtim, bunu anla- malısınız" dedi. Akın sözlerini, "Hani Kartal Kültür Merkezi ya- pdıyor ya; işte Nihat Ülger ne yap- Tiyatronun önünde toplanan sanatçılar ve halk belediyeyi protesto etti. sın çözüm arıyor, bana orada bir yer verin diyor. Tiyatromuzu ora- ya taşıyalım diyor. Yanıt şu: Inşa- atın yapımı 2005 Haziran ayında tamamlanacaktır. Yer tahsis ko- nusunda yazışmaların Emlak Müdürlüğü ile yapılması gerek- mektedir. Kartal Belediye Baş- kanlığf ndan gelen yazıda Kartal Sanat Tiyatrosu'nun Hasan Âli Yücel'den faydalanması ancak bunun belli günlerde ve ücretle olabileceğin yazıyor" ifadelerıyle sürdürdü. "Kartal Sanat Tiyatrosu'nun üstüne freni patlamış bir kam- yon geliyor. Bu kamyonun şoför mahallinde sayın İstanbul Vali- si oturmakta, bu kamyonu dur- durnıak onun elinde. Frene ba- sıp basmayacağını, bu tiyatro katliamını durdurup durdur- mayacağını hep beraber görece- ğiz" sözleriyle de konuşmasını bi- tirdı. Yapılan basın toplantısına katı- lan eski bölge milletvekili Yücel Erdener, "Ne güzel şey Kar- lal'ın bir sanat tiyatrosu var. Bu- rayı kapatmak için uğraşıyorlar. Güçleri yetecek mi? Kimsenin gücü yetmeyecek! Buranın yıkıl- masına hayır diyoruz, onun için buradayız" dedi. Ayrıca toplantıya Göksel Kor- tay, Hadi Çaman, Eşber Yağ- murdereli, Yılmaz Onay, Rutkay Aziz, Bilgesu Erenus, Yaşar Kurt, Yalçın Öden, Nedim Sa- ban, Mahir Günşiray, Seden Kı- zıltunç, Hasan Kıyafet, Müjdat Gezen, Genco Erkal, DilekTür- ker, Yıldız Kenter, Cüneyt Tü- rel, Metin Zakoğlu, Zafer Diper, Çetin Etili, Özden Özgürdal'm yanı sıra TODER, ÖTİYAP, Ya- zarlar Derneği, Mimarlar ve Mühendisler Odası, Kartal'daki dernekler, sendikalar, ressamlar, hukukçular, Hollanda'dan 3-C Ya- yınlan'nın sahibı Cem Duman, bölge milletvekili Hasan Aydın, Tayfun Pirselimoğlu, Natali Ye- res, Ruhi Sarı kaiıldı. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatro ve Devlet Ülkemizde özel tiyatrolara Kültür Bakanhğı kanalıyla yapılmakta olan parasal yardım ko- nusu, özellikle son yıllarda Türk tiyatrosunu hızla bir etik yıkım noktasına sürüklemekte. Göründüğü kadarıyla bu yıkımın önü bundan sonraki yıllarda da alınamayacak; dahası, söz konusu sürükleniş nedeniyle Türk tiyatrosu, üstelik doğrudan tiyatro olabilmek ya da ola- mamak adına, çok onursuz bir kimlik yitimini yaşamaya başlayacak. Aslında son iki, üç yıldır bu durumun belirti- leri görmezlikten gelinemeyecek bir netlikle gündeme gelmeye başlamıştı. Oyunlarıyla ser- gilediği nitelik ve bu nitelikle kendi toplumuna gittikçe daha yabancı düşme bağlamında eşi az bulunur başarılara (!) imza atmaya başlayan Türk tiyatrosu, özel tiyatrolara devlet yardımı konusunu da, devlete yönelik olarak, "ya ba- na para verirsin ya da ben tiyatro yapmam, perdelerimikapatınm!" gibi bir söylemin ve ey- lemin onursuzluğuyla iyiden iyiye yozlaştırma noktasına getirmeye koyulmuştu. Bugüne kadar bu sütundaki satırlarımda bel- ki sayılamayacak kadar çok kez yineledim: özü gereği, hem bir sanatsal biçim, hem de birtoplumsal kurum olan tiyatro, yine bu özün- den ötürü, tarihi boyunca hep politik nitelik ta- şımış, dahası, bu niteliği taşıyabildiği ölçüde tiyatro da olabilmiştir. Bu noktayı belki biraz açmamız gerekiyor, çünkü aksi takdırde, günlük politikanın tüm ucuzluklarının da tiyatronun varlık koşulları arasında sayılması gerekirmiş gibi, çok vahim bir yanlış anlamaya ve anlaşılmaya zemin ha- zırlayabiliriz. Bizim burada tiyatro adına poli- tik olma zorunluluğundan söz edişimiz, en ge- niş anlamıyla tiyatronun kendi zamanında var olan yöneten-yönetilen ilişkileri karşısında eleştirel bir tutum alma yükümlülüğüne atıfta bulunmaktan başka bir şey değil. Burada çok hassas, adeta bıçak sırtı deni- lebilecek bir noktayla karşılaştığımızı yadsı- mak, olayı tehlıkeli biçimde küçümsemek olur. Çünkü yukarıda sözünü ettiğimiz 'eleştirel tu- tum alma yükümlülüğü', ilk bakışta sanki sa- natın var olabilmesi için yapılması ve yapılma- ması gerekenler konusunda dışarıdan buyruk vermenin caiz sayılması gerektiği gibi bir izle- nime yol açabilir. Oysa benim burada yapmak istediğimin böyle bir izlenime varlık kazandır- makla hiçbir ilintisi yok. Söylemek istediğim, yalnızca şu: Söz konusu olan, kitlesiz, yani se- yircisiz düşünülemeyecek bir sanatsa (tiyat- roysa) eğer, ve bu yapısından ötürü de seyir- cinin var olmuş, var olan ve var olması gere- ken politik kimliğini yeterince umursamamak, o sanatı tiyatro olmaktan yoksun kılacaksa, o zaman eleştirel tutum alma yükümlülüğüne atıfta bulunmak, tiyatro sanatını sanatsal özü- ne aykırı kaçacak bir istemle karşı karşıya bı- rakmak anlamına gelmeyecektir. 19. yüzyılın sonundayoğunlaşan moderniz- min en belirleyici özelliklerinden biri, o güne kadarki uygulamanın tam tersine bir yörünge çizerek, burjuvazinin tüm kurumlarının parasal desteğinden feragat etmekti. Modernist diye nitelendirilen bu tutumunun temelinde, sana- tın destek aldığı çevreler karşısında hiçbir za- man yeterince muhalif bir tutum alamayacağı düşüncesi yatmaktadır. Modernizmin bu te- mel karakteristiği gerçi 20. yüzyılda varlığını yozlaşmadan sürdüremedi; ancak Batı tiyat- rosunu kendisi bakımından şöyle bir söyleme doğal baktıracak kadar da yozlaşmada: "Bak kardeşim, devlet isen eğer, devletliğini bilir ve parayı bastırırsın! Yok bastırmazsan eğer, ben desana perdelerimi açmam.'"Türkiye'dekiuy- gulama bağlamında, özellikle son birkaç yıl- dır, devletin parayı ya hiç ya da yeterince bas- tırmamasına karşılık perde açmama eylemini- nin kime yönelik bir protesto olduğunu anla- yabilmekten artık âcizim. Bu protestonun mu- hatabı devlet ise eğer, o zaman kimin ekme- ğine yağ sürüldüğü bellidir. öte yandan aynı protestonun içeriği, devlete yönelik ve: "Bak, ben ne yapsam ne etsem kendi gücümle ken- di seyircimi yaratamıyorum, onun için sen bi- raz beni görüver de, ayakta kalayım!" tarzın- daysa, o zaman böyle düşünen her tiyatronun Türk seyircisinin önüne hâlâ bin bir tiyatro ya- lanı söyleyerek çıkması yerine perdelerini bir an önce kapamasında tiyatro adına büyük, hem de çok büyük yarar vardır! e-posta: ahmetcemal'superonline.com acem20Cahotmail.com Babil yok mu oluyor? • Kültür Servisi - Britısh Museum'dan yapılan bir açıklamaya göre lrak'ta bulunan ABD önderliğindeki güçler dünyanın en önemli arkeolojik kalıntılarından antik Babil kentine büyük zarar verdi. Geçen ay Babil'de incelemelerde bulunan müze uzmanlan, bölgedeki zararın, gelecekte yapılacak kazı ve araştırmaları da zorlaştırabileceği görüşünde. 4 bin yıl kadar önce kurulan, antik çağın en önemli kentlerinden Babil, Babil Kulesi ve dünyanın yedı harikasından bin olarak bilinen asma bahçeleriyle ünlü. British Museum'un bulgulanna göre, Irak'm işgali, burada ciddi hasara neden oldu. 2 bin 600 yılhk kaldınm taşlannın askeri araçlar tarafından kınldığı, arkeolojik bulgular banndıran toprağın, kum torbalannı doldurmak için kullanıldığı, en kötüsü, zemınin yüklü miktarda çakılla örtüldüğü bildirıliyor. Raporu hazırlayan John Curtis, Babil'e verilen zaran; "Mısır'daki piramitlerin yanı başına bir askeri üs kurmak gibi..." sözleriyle tanımlıyor. Amerikan ordusu ise buradakı tüm inşaat çalışmalannın, arkeologlara danışılarak yapıldığını savunuyor. Bugün • JAZZ CAFE'de saat 21.00'de 'Dj Jazza Nova'nın kendi arşivinden seçiler. (0 212 245c 05 16) • BABYLON'da saat 21.30'da Rebel Moves' grubu konseri. (0 212 292 73 68) • ROXY'de saat 22 de Bayram Özel Eğlence Programı'. (0 212 245 65 39)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle