Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 OCAK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
£ v U Li 1 LJ M\ kulturCwcumhuriyet.com.tr 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Muğla ilindeki sit alanlarına halkm yaklaşımı bilimsel bir çalışmayla belirlendi
Koruma bilinci araştırmasıKültür ve çevre değerlerinın ko-
runmasıyla ilgili genel söylemleri-
miz, bu konudaki bılgi ve bilinç dü-
zeyitnizi de sergilıyor. Örneğin, en
yaygın olan "Çivi çakmak bile ya-
sak" sözii, aslında aynı çivilerin
"özenle" çakılması gereken tarih-
sel yapılan "yıkarak" yerlerine
"apartman" dikilmesini isteyen-
lerin ürünü. Buna, onarım için ge-
rekli olan "denetimi" sağlamak
üzere, "Koruma Kurulu onayı"
alınması koşulu da eklenince, "ka-
çak yapıya ve kuralsızlığa" alıştı-
rılmış bir toplumun söylemi de baş-
ka türlü olamıyor... Benzer şekilde
"sit" kavramı da adeta "cezalan-
dırma" ya da "işkence" ile eş an-
lamlı kullanılmakta... Özellikle se-
çim dönemlerinde, siyasal görüşü
ne olursa olsun, adaylar arasındaki
ortak söylem; "sit ıstırabına son"
değil midir? Gerçi son yıllarda,
özellikle Tarihi Kentler Birliği'ne
üye belediyelerin başkan adayların-
da bu sözler artık yerinı "tarihi ve
doğal mirasımızı koruyacağız"a
bırakıyor. "lmar talanı" önererek
değil, "kent kimliği"ni gözeterek
aday olanlar artıyor. Bunlar arasın-
da 1970'lerden bu yana hep yıne
"sit alanlarımızı yaşatacağız" di-
yenlerin yerel secimleri "kesinti-
siz" kazandıkları belki de tek kent
olan Muğla'da ise artık tersi bir dü-
şünce hemen hiçbır partı sözcüsü-
nün akhna bile gelmiyor. Çünkü
Muğla, betonlaşan salıillerindekı
bunalımı da yakından gözleyerek,
çağdaş, huzurlu vc kimlikli bir ya-
şam ıçin tarihsel dokulann ve doğa-
nın değerini çok iyi bıliyor. Bunun
geleceğe laşınması için de sit alan-
larının ve yasal koruma kararları-
nın "mağduriyet" değil "kaza-
nım" olduğunu söyleyen insan sa-
yısının en yüksek oranlara ulaştığı
il Muğla...
Yaşamla bütünleşen sltler
tşte bu gerçeği "bilimsel" ola-
rak da saptamak; toplumdaki koru-
ma bilincinin düzeyi ile bunu olum-
lu ya da olumsuz yönde etkileyen
faktörlerin payım behrlemek; böy-
lece halkın kültür ve doğa mirasına
karşı duyarlılık koşullarını ortaya
çıkartarak, bunun önündeki engel-
lerın aşılmasına kapsamlı bir veri
tabanı oluşturmak üzere örnek ve
öncü bir çalışma da yıne Muğla'da
yapıldı... Muğla Üniversitesi'nin
(MÜ) Karya Araştırma ve Uygu-
lama Merkezi tarafından, Muğla
• KENTİN SİMGESİ OLAN BACALAR
Muğla kentsel sit alanındaki eski evlerin geleneksel
bacaları, kentin yıllardır resmi simgesi...(solda)
Köyceğiz'deki antik Pisilis kenti üzerine
kurulan tatil köyü, yöre halkının
tepkilerine neden olmuştu...(üstte)
Valiliği'nin desteğiyle ve Muğla
Koruma Kurulu'yla işbirliği içinde
gerçekleştirilen; merkezin kurucu-
su Prof. Dr. Adnan Diler'ın yöne-
timindeki "Kültiirel ve Doğal
Kaynak Yönetimi Ön Araştırma-
sı"nın ılk sonuçları kitap haline de
getirilerek kültür ve bilim dünyamı-
za kazandınldı. Muğla Valisi Hü-
seyin Aksoy, önsözünde kısaca
şunları anımsatıyor; "4 bine yakın
tescilli evin bulunduğu, 13 kent-
sel sit, 43 doğal sit ve 97 arkeolo-
jik sit alanıyla Muğla, ayrıca Özel
Çevre Koruma Bölgeleri ve çok
geniş orman alanlarıyla da koru-
ma hukukunıın en yaygın uygu-
landığı ilimiz..." Bu listedeki sit
alanları, ilin toplam yüzölçümünün
'yiizde 14'ünü kapsıyor. Dağlar,
vadiler, deltalar, ormanlar, kumul-
lar vb. yerlerin dışında, yerleşime
uygun alanların ilin yüzde 3O'u ka-
dar olduğu göz önüne alındığında,
Muğla'daki yaşam alanlarının yak-
laşık "yarısında" sit kararlarının
bulunduğu anlaşılıyor...
1529 klşlyle görüşme
tşte böylesi bir ortamda toplumun
kültür ve doğa mirasına olan yakla-
şımını "belgelemek" üzere 2001 yı-
lında kolları sıvayan Prof. Dr. Adnan
Diler ve arkadaşlaıı, MÜ Rektörlü-
ğü ile valilik arasında imzalanan bir
protokolle çalışmalarını sürdürdüler.
Farklı bölgelerden, değişik yaşlarda,
mesleklerde ve eğıtim düzeylerine
sahip 1529 kışı ile karşılıklı görüşme
ve anketler yöntemiyle "eğilimler"
ve "etkilenme nedenleri" belirlen-
di. Bu veriler, diğer yasal, kültiirel ve
siyasal etmenlerle de bırlıkte değer-
lendirilerek, 100 kadar tabloyu ve
grafik düzenlemeleri içeren çalışma
ortaya çıkartıldı... Araştırmanın en
önemlı amacını; "toplumla koru-
macılık arasında dayanışma ve ba-
rışı sağlamanın bilimsel altyapısı-
nı oluşturmak" şeklinde tanımlayan
Prof. Dr. Adnan Dıler, kitabın sunu-
munda kısaca diyor ki; "Tarihsel ve
doğal değerler için düzenlenen tiim
etkinliklerde hep uzmanlar olarak
konuştuk. Oysa sit alanlarında ya-
şayan ve uygulamalardan doğru-
dan etkilenen insanlarımız buna
ortak olursa başarı elde edilebilir.
Bu çalışma, sorunların ve çevrenin
asıl ortak sahipleriyle üretildi..."
Bilgilenme isteğl
Peki, Muğla'daki sit alanlannda ev-
leri, tarlalan, köylen, kentleri olan ve
"geleceklerini" de bunlarla bütün-
leştiren insanlar, koruma ve sit kav-
ramlan karşısında ne düşünüyorlar,
tutumlarını neye ve hangi bilgilenme-
lere göre belırliyorlar? Bu sorunun
yanıtı için kuşkusuz kıtabı edınmek
ve araştırmanın tüm aynntılannı ınce-
lemek gerekiyor.
Yine de bir ön fikir için ve kitabın
edinılmesinı de "özendirmek" ama-
cıyla bazı sonuçlardan örnekler vere-
lim: Söz gelimi; "sit alanlarında çok
katlı bina yapılıp yapılamayacağı"
sorusunda "yapılmah" diyenler sa-
dece yüzde 16... Yapılmasını yanlış
bıılan yüzde 84 içindeki okur-yazar
olmayanlar arasında yıne aynı yanıtı
verenler ise yüzde 61... Yine sit alan-
larının yasa değişikliğiyle imara açıl-
masına "evet" diyenler azınhkta;
yüzde 46... Bunlar arasında bile "do-
ğaya zarar vermemek koşuluyla,
kısıtlı ve koşullu inıar hakkını" sa-
vunanlar ise çoğunlukta; yüzde 63...
Genel koruma bilıncındeki bu
olumlu tabloya rağmen, tescilli bma-
larda yaşayanların yüzde 4O'ı ile ya-
şamayanlann yüzde 30'u, bunun "çi-
le çekmek" anlamına da geldiğıni
söylüyorlar...
Genel "bilgi düzeyi"nin bir gös-
tergesi ise "doğal sit ile arkeolojik
sit arasında fark olup olmadığı"
sorusuna verilen yüzde 22 oranın-
dakı "aynı değil" yanıtı... Araştır-
manın en önemlı sonuçlarından bırı
de kültiirel ve doğal miras ile koru-
ma konusunda bir "eğitim çalışma-
sına" katılmak isteyenlerin yüzde
90'ını aşan oran oluşturmaları. Ne
dersınız; böylesi önemli ve özgün
bir çalışmayı, sadece Kültür ve Tu-
rizm Bakanlığı'mn değil, Milli
Eğitim Bakanlığı'mn yanı sıra tüm
tarihi kent belediyelerinin, Çevre ve
Orman ile Bayındırlık bakanhkları-
nın da "rehber" olarak değerlendir-
mesı gerekmıyor mu?
İSTANBUL MODERN'DE "YENl ALIMLAR" SERGÎSİ
Zcid'in sergilcnen yapıtlanndan 'Soyuta karşı mücadele'.
Zeid ve çağdaşlarla
yelpaze genişliyor
Kültür Servisi - tstanbul Modern,
açılışının hemen ardından satın alma
yoluyla koleksiyonuna kattığı yeni ya-
pıtlan 'Yeni Ahmlar' başlığıyla ser-
giliyor. 1 Mart Salı gününe dek ücret-
sız ziyaret edilebilecek sergi, pazarte-
si günleri dışında her gün 10.00-18.00
arası açık. Perşembe günleri ise ziya-
ret 20.00'ye dek sürüyor. Süreli Ser-
giler Salonu'ndaki sergide, ünlü Şa-
kir Paşa ailesinin mensuplarından bi-
ri olan, Ürdün Prensi ile evlendikten
sonra sanat yaşamını Paris, Londra
ve Amman'da sürdüren Fahrelnisa
Zeid'in 20 tablosu özel bir yer tutuyor.
'Yeni Ahmlar' sergisi, ünlü sanatçı-
nın yapıtlarını 1988 'den bu yana Tür-
kiye'de ilk kez bir araya getirmesi açı-
sından önem taşıyor. Serginin önemli
bir bölümünü oluşturan Zeid tablola-
n, önümüzdeki aylarda Dışişleri Ba-
kanhğı'nın desteğiyle Ürdün, Paris ve
New York'ta düzenlenecek retrospek-
tif sergilere de katılacak. Sergide, Ze-
id tablolarının yanı sıra Türk resminin
kilometre taşlarını oluşturan Şeref
Akdik, Ferruh Başağa, Nurullah
Berk, Sabri Berkel, Şadan Bezeyiş,
Cihat Burak, Adnan Çoker, Nejad
Melih Devrim, Burhan Doğançay,
Nedim Günsür, Zeki Faik İzer, Fah-
ri Kaptan, Muhsin Kut, Mübin Or-
hon, Tekezade Said ve Ömer Uluç
imzalı 30'u aşkın yapıt da yer alıyor.
İstanbul Modern Yönetim Kurulu
Başkanı Oya Eczacıbaşı, bu alımlar-
la modern Türk sanat tanhinin tüm
önemli dönemlerıni kapsayan, seçkin
ve geniş bir müze koleksiyonu oluş-
turma yolunda önemli bir adım atıldı-
ğını belirterek "Tınkı diğer çağdaş
Batı müzeleri gibi istanbul Modern
de koleksiyonunu oluşturma aşa-
malannı izlev icilerle sıcağı sıcağına
paylaşmayı amaçlıyor. Türk resmi-
nin bu çok değerli yapıtlarına duy-
duğumuz sevgi ve heyecam birbiri-
mize aktararak çoğaltmak için ça-
ba harcıyoruz" dedi.
(0 212 334 73 00)
Kartal Devlet Tiyatrosu'nun binası yıkılmak isteniyor
Bvdtiyatrosuzbırakmayın!Kültür Servisi - 17 yıl önce ku-
rulmuştu Kartal Sanat Tiyatrosu.
Büyük küçük herkesın 'nefes' aldı-
ğı bir yer olmuştu. Bir ilkokulun
hurdalığı olan alanda, 2001 yılında
kollar sıvanarak tiyatro salonu, sa-
nat galerisi, sanat atölyesi için çalış-
ma mekânlan yaratıldı. O günden
bu yana onlarca oyun ızleyiciyle bu-
luştu.'... Şimdi ise binayıkıhyor...
Bu yaşananlara verilen sözlere
'dur' diyen sanatseverler tiyatro-
nun önünde toplanıp beledıye
protesto ettı.. Kartal Sanat Tiyatro-
su Genel Sanat Yönetmenı Nihat
Nadi Ülger, basın açıklamasında
yaptığı konuşmada şunlan söyledı:
"Çevremizde gördüğünüz 3-5 do-
zer bu beton yığınını yerle bir et-
se bile.. İşin en acı tarafı içinde
bulunduğumuz bu sahnede 3 ay-
dır elektriksiz, susuz, ısıtmasız,
çalışmalarını bin bir zorlukla sür-
düren sanatçıları, üstünde koca iş
makineleri sözde deprem baha-
nesiyle yıkmaya çahştıkları bu bi-
naya 5-6 şiddetinde darbeler vu-
rarak ezmeye çalıştılar. Yaşana-
cak doğal depreme önlenı alıyo-
ruz(!)."
'Bu tlyatroya yer verin'
Basın toplantısına katılan Sunay
Akın ise "Kartal'da bu tiyatroya
yer verin, bu sizin göreviniz ve so-
rumluluğunuz olmuştur. Siz Kar-
tal Sanat Tiyatrosu'na yer göster-
mezseniz, esrar, eroin satıcıları-
na, kapkaççılara yol açacaksınız.
Daha da çoğalacaklar. Sanattan,
tiyatrodan vazgeçtim, bunu anla-
malısınız" dedi. Akın sözlerini,
"Hani Kartal Kültür Merkezi ya-
pdıyor ya; işte Nihat Ülger ne yap-
Tiyatronun önünde toplanan sanatçılar ve halk belediyeyi
protesto etti.
sın çözüm arıyor, bana orada bir
yer verin diyor. Tiyatromuzu ora-
ya taşıyalım diyor. Yanıt şu: Inşa-
atın yapımı 2005 Haziran ayında
tamamlanacaktır. Yer tahsis ko-
nusunda yazışmaların Emlak
Müdürlüğü ile yapılması gerek-
mektedir. Kartal Belediye Baş-
kanlığf ndan gelen yazıda Kartal
Sanat Tiyatrosu'nun Hasan Âli
Yücel'den faydalanması ancak
bunun belli günlerde ve ücretle
olabileceğin yazıyor" ifadelerıyle
sürdürdü.
"Kartal Sanat Tiyatrosu'nun
üstüne freni patlamış bir kam-
yon geliyor. Bu kamyonun şoför
mahallinde sayın İstanbul Vali-
si oturmakta, bu kamyonu dur-
durnıak onun elinde. Frene ba-
sıp basmayacağını, bu tiyatro
katliamını durdurup durdur-
mayacağını hep beraber görece-
ğiz" sözleriyle de konuşmasını bi-
tirdı.
Yapılan basın toplantısına katı-
lan eski bölge milletvekili Yücel
Erdener, "Ne güzel şey Kar-
lal'ın bir sanat tiyatrosu var. Bu-
rayı kapatmak için uğraşıyorlar.
Güçleri yetecek mi? Kimsenin
gücü yetmeyecek! Buranın yıkıl-
masına hayır diyoruz, onun için
buradayız" dedi.
Ayrıca toplantıya Göksel Kor-
tay, Hadi Çaman, Eşber Yağ-
murdereli, Yılmaz Onay, Rutkay
Aziz, Bilgesu Erenus, Yaşar
Kurt, Yalçın Öden, Nedim Sa-
ban, Mahir Günşiray, Seden Kı-
zıltunç, Hasan Kıyafet, Müjdat
Gezen, Genco Erkal, DilekTür-
ker, Yıldız Kenter, Cüneyt Tü-
rel, Metin Zakoğlu, Zafer Diper,
Çetin Etili, Özden Özgürdal'm
yanı sıra TODER, ÖTİYAP, Ya-
zarlar Derneği, Mimarlar ve
Mühendisler Odası, Kartal'daki
dernekler, sendikalar, ressamlar,
hukukçular, Hollanda'dan 3-C Ya-
yınlan'nın sahibı Cem Duman,
bölge milletvekili Hasan Aydın,
Tayfun Pirselimoğlu, Natali Ye-
res, Ruhi Sarı kaiıldı.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
liyatro ve Devlet
Ülkemizde özel tiyatrolara Kültür Bakanhğı
kanalıyla yapılmakta olan parasal yardım ko-
nusu, özellikle son yıllarda Türk tiyatrosunu
hızla bir etik yıkım noktasına sürüklemekte.
Göründüğü kadarıyla bu yıkımın önü bundan
sonraki yıllarda da alınamayacak; dahası, söz
konusu sürükleniş nedeniyle Türk tiyatrosu,
üstelik doğrudan tiyatro olabilmek ya da ola-
mamak adına, çok onursuz bir kimlik yitimini
yaşamaya başlayacak.
Aslında son iki, üç yıldır bu durumun belirti-
leri görmezlikten gelinemeyecek bir netlikle
gündeme gelmeye başlamıştı. Oyunlarıyla ser-
gilediği nitelik ve bu nitelikle kendi toplumuna
gittikçe daha yabancı düşme bağlamında eşi
az bulunur başarılara (!) imza atmaya başlayan
Türk tiyatrosu, özel tiyatrolara devlet yardımı
konusunu da, devlete yönelik olarak, "ya ba-
na para verirsin ya da ben tiyatro yapmam,
perdelerimikapatınm!" gibi bir söylemin ve ey-
lemin onursuzluğuyla iyiden iyiye yozlaştırma
noktasına getirmeye koyulmuştu.
Bugüne kadar bu sütundaki satırlarımda bel-
ki sayılamayacak kadar çok kez yineledim:
özü gereği, hem bir sanatsal biçim, hem de
birtoplumsal kurum olan tiyatro, yine bu özün-
den ötürü, tarihi boyunca hep politik nitelik ta-
şımış, dahası, bu niteliği taşıyabildiği ölçüde
tiyatro da olabilmiştir.
Bu noktayı belki biraz açmamız gerekiyor,
çünkü aksi takdırde, günlük politikanın tüm
ucuzluklarının da tiyatronun varlık koşulları
arasında sayılması gerekirmiş gibi, çok vahim
bir yanlış anlamaya ve anlaşılmaya zemin ha-
zırlayabiliriz. Bizim burada tiyatro adına poli-
tik olma zorunluluğundan söz edişimiz, en ge-
niş anlamıyla tiyatronun kendi zamanında var
olan yöneten-yönetilen ilişkileri karşısında
eleştirel bir tutum alma yükümlülüğüne atıfta
bulunmaktan başka bir şey değil.
Burada çok hassas, adeta bıçak sırtı deni-
lebilecek bir noktayla karşılaştığımızı yadsı-
mak, olayı tehlıkeli biçimde küçümsemek olur.
Çünkü yukarıda sözünü ettiğimiz 'eleştirel tu-
tum alma yükümlülüğü', ilk bakışta sanki sa-
natın var olabilmesi için yapılması ve yapılma-
ması gerekenler konusunda dışarıdan buyruk
vermenin caiz sayılması gerektiği gibi bir izle-
nime yol açabilir. Oysa benim burada yapmak
istediğimin böyle bir izlenime varlık kazandır-
makla hiçbir ilintisi yok. Söylemek istediğim,
yalnızca şu: Söz konusu olan, kitlesiz, yani se-
yircisiz düşünülemeyecek bir sanatsa (tiyat-
roysa) eğer, ve bu yapısından ötürü de seyir-
cinin var olmuş, var olan ve var olması gere-
ken politik kimliğini yeterince umursamamak,
o sanatı tiyatro olmaktan yoksun kılacaksa, o
zaman eleştirel tutum alma yükümlülüğüne
atıfta bulunmak, tiyatro sanatını sanatsal özü-
ne aykırı kaçacak bir istemle karşı karşıya bı-
rakmak anlamına gelmeyecektir.
19. yüzyılın sonundayoğunlaşan moderniz-
min en belirleyici özelliklerinden biri, o güne
kadarki uygulamanın tam tersine bir yörünge
çizerek, burjuvazinin tüm kurumlarının parasal
desteğinden feragat etmekti. Modernist diye
nitelendirilen bu tutumunun temelinde, sana-
tın destek aldığı çevreler karşısında hiçbir za-
man yeterince muhalif bir tutum alamayacağı
düşüncesi yatmaktadır. Modernizmin bu te-
mel karakteristiği gerçi 20. yüzyılda varlığını
yozlaşmadan sürdüremedi; ancak Batı tiyat-
rosunu kendisi bakımından şöyle bir söyleme
doğal baktıracak kadar da yozlaşmada: "Bak
kardeşim, devlet isen eğer, devletliğini bilir ve
parayı bastırırsın! Yok bastırmazsan eğer, ben
desana perdelerimi açmam.'"Türkiye'dekiuy-
gulama bağlamında, özellikle son birkaç yıl-
dır, devletin parayı ya hiç ya da yeterince bas-
tırmamasına karşılık perde açmama eylemini-
nin kime yönelik bir protesto olduğunu anla-
yabilmekten artık âcizim. Bu protestonun mu-
hatabı devlet ise eğer, o zaman kimin ekme-
ğine yağ sürüldüğü bellidir. öte yandan aynı
protestonun içeriği, devlete yönelik ve: "Bak,
ben ne yapsam ne etsem kendi gücümle ken-
di seyircimi yaratamıyorum, onun için sen bi-
raz beni görüver de, ayakta kalayım!" tarzın-
daysa, o zaman böyle düşünen her tiyatronun
Türk seyircisinin önüne hâlâ bin bir tiyatro ya-
lanı söyleyerek çıkması yerine perdelerini bir
an önce kapamasında tiyatro adına büyük,
hem de çok büyük yarar vardır!
e-posta: ahmetcemal'superonline.com
acem20Cahotmail.com
Babil yok mu oluyor?
• Kültür Servisi - Britısh Museum'dan yapılan
bir açıklamaya göre lrak'ta bulunan ABD
önderliğindeki güçler dünyanın en önemli
arkeolojik kalıntılarından antik Babil kentine
büyük zarar verdi. Geçen ay Babil'de
incelemelerde bulunan müze uzmanlan,
bölgedeki zararın, gelecekte yapılacak kazı ve
araştırmaları da zorlaştırabileceği görüşünde. 4
bin yıl kadar önce kurulan, antik çağın en önemli
kentlerinden Babil, Babil Kulesi ve dünyanın
yedı harikasından bin olarak bilinen asma
bahçeleriyle ünlü. British Museum'un
bulgulanna göre, Irak'm işgali, burada ciddi
hasara neden oldu. 2 bin 600 yılhk kaldınm
taşlannın askeri araçlar tarafından kınldığı,
arkeolojik bulgular banndıran toprağın, kum
torbalannı doldurmak için kullanıldığı, en
kötüsü, zemınin yüklü miktarda çakılla örtüldüğü
bildirıliyor. Raporu hazırlayan John Curtis,
Babil'e verilen zaran; "Mısır'daki piramitlerin
yanı başına bir askeri üs kurmak gibi..."
sözleriyle tanımlıyor. Amerikan ordusu ise
buradakı tüm inşaat çalışmalannın, arkeologlara
danışılarak yapıldığını savunuyor.
Bugün
• JAZZ CAFE'de saat 21.00'de 'Dj Jazza
Nova'nın kendi arşivinden seçiler.
(0 212 245c 05 16)
• BABYLON'da saat 21.30'da Rebel
Moves' grubu konseri. (0 212 292 73 68)
• ROXY'de saat 22 de Bayram Özel
Eğlence Programı'. (0 212 245 65 39)