22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 OCAK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA ekonomi^cumhuriyet.com.tr 13 Sektörler geleceğe nasıl bakıyor? Küresel rekabet ortamında hepsinin birleştiği ortak nokta ulusal ve stratejik planlamanın şart olduğu... SEKTÖRLER GELECEGINİ ARIYOR -1- OZLEMYUZAK 7 ıl 2005... Türkiye 2 yıl önce önüne bir hedefkoydu: 2010 yılına kadar dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına gırmek. DPT'nin strateji planında 2006 yılı sonuna kadar ıhracatın 75 milyar dolara çıkanlması, olumlu Türk ımajı oluşturulması gibi konular var. Peki, sürdürülebilir rekabete küresel değişime uyum penceresinden bakıldığında ne göriilüyor? Değişimi doğru okumak ve avantaja dönüştürmek için ne yapılmalı? OECD verilerine göre Türkiye küresel rekabette 102 ülke arasında 65. sırada. Rekabet gücü üstünlüğü deyince akla ilk önce ülkeler geliyor ama rekabet edenler sektörler ve firmalar... Enerji maliyetlerınin yüksekliğı, dünya ortalamalannın üzerinde kalan vergiler, yatırım ortamının bir türlü ıyıleştirilemeyişi sanayiciyi zorlayan konular. Bunlara karşın birçok sektör önemli atılımlar yapmayı başarmış durunıda. Otomotiv ve tekstil ihracatın lokomotifi, beyaz eşya ve televizyon üretimde dünyaca ünlü nıarkalara sahip, turizmde iddialı hedefler konulmuş... Ancak tüm bunlar yeterli mi? lstisnasız tüm sektörler küresel rekabete ayak uydurmak için ulusal sanayi politikalannın ve stratejilerinin artık zaman yitirilmeden oluşturulması şart diyor. Sektörlerin önünde belki bugüne kadar hıç olmadığı ölçüde önemli fırsatlar ve bir o kadar da büyük tehditler var. Avrupa Birliği'nden çekişe çekişe, "gönülsüz" de olsa üyelik için "gönülsüz" müzareke tarihi alınmış, komşu Rusya ile biraz daha yakın bir ekonomik ve siyasi ilişkinin çerçevesi çizilmiş... Dünya Ticaret Örgütü'nde alınan kararlar yürürlüğe girmiş, kotalar kalkmış, dolayısıyla Çin'in küresel rekabette zaten herkesi ürküten gücü daha da artmış. Dolar, Euro karşısında sürekli değer yitiriyor... Türkiye'de dinamik ve girişimci bir iş dünyası var. Buna karşın rekabet öncesi işbirliği kültürü yok. Genç nüfus, hem fırsat hem tehdit. Zira eğitim konusundaki zaaflar çözülebilmiş değil. Ortak nokta belli lşte tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye'de sektörlerin küresel rekabet ortamında neler yaptıklarını, geleceğe ilışkin planlannı masaya yatırdık. Hepsinin birleştiği ortak nokta, ulusal ve stratejik planlama olmadan Türkiye'nin istediğı yere gelmesinin zor olduğu YA KÜRESEL REKABETTE YERİNİ KORUYACAK YA DA ZAMAN İÇÎNDE GÜCÜNÜ YİTÎRECEK Otomotiv yol aynmına geldi 7 ıllarca sadece "montaj sanayi" olduğu için kücümsendi ve eleştirildi. Sonra özellikle son 10 yılda büyük bir gelişme gösterdi. Şımdi, Türkiye'nin ihracatında, teksilden sonra ikincı sektör. Başta AB üyeleri olmak üzere 182 ülkeye ihracat yapıyor. Ayrıca birçok dünya otomotiv devinin üretim üssü. Ancak bugün otomotiv sektörü bir yol ayrımında. Ya küresel rekabette yerini koruyacak ya da zaman içinde gücünü yitirerek yok olup gidecek. 1996 yılında dışsatımı 400 milyon doları bıle bulmayan Türk otomotiv sektörü önemli bir atıhm yaparak 2004 yılı sonunda ihracatını 10.7 milyar dolara çıkardı. İhracatın yüzde 72'si AB ükelerine yapıldı. 850 bin araç üretildi. Otomotiv de ana sektörde istihdam 40 bin, yan sanayıyle birlikte 240 bin kişi. Sektörün önde gelenleri 2005'te mevcut ihraç araç projelerinin devamlılığını sağlayacak ürün yenileme ve verimliliği arttırma yatırımlarına öncelik vereceklerini açıkladılar. Standart yakalandı Sektörün başarısını gölgeleyen en büyük etken, geçen yıl ıç pazardaki satışlarda ithal araçların ağırlığı oldu. Satılan her üç aracın ikisi ithal araçtı. Yıne de bugün Türkiye tüm dünyanın kabul ettığı bir otomotiv üretim merkezi. Dünya otomotiv devlcnyle yakın ıJışkı ıçıne giren sektör, bugün gerek kalite gerekse verimlilik açısından küresel standartlan yakalamış durumda. Bu gelışımi, montajla yıllar boyu pişen bir sanayının zaman içinde şartlara uyum sağlayarak kabuk değıştirmesi olarak tanımlamak da mümkün. Ancak başta da belirtiğimiz gibı otomotiv sektörü tam bir yol aynmında Çünkü her ne kadar bugün önemli üretim merkezlerinden binyse de küresel rekabet ortamı içinde bu sıfatını kaybetme ve yatınmlann başka ülkelere kaynıa olasılığı var. Üstelik bugün sektör özerkliğıni neredeyse tamamen kaybetmiş ve güçlü yabancı ortakların kararlannın uygulayıcısı konumunda. "Kalite ve verinılilikle dünya standartlannı yakalamış olmak yeterli mi" sorusuna sektörün duayenlerinin verdiği yanıt "Hayır" oluyor. Tezer: Bir adım Ilerlye gitmek gerek Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan Tezer bunu, "Bu noktada yüksek katnıa değer sağlayamryorsun. Çünkü teknolojiye, araştırma geliştirmeye (Ar-Ge), tasaruna hâkinı değilsin. Bu yüzden bir adım ileriye gitmen gerek" dıye açıklıyor. Stratejik planlamanın son derece önemli olduğunu savunan Tezer, şirketlerın önündekı hedefin tasarım olduğunu ve kalıfiye insan gücü ve altyapı gelişmesiyle birlikte Türk ortağın tasanma talip olduğunu ve FIAT Doblo ve Ford Connect ıle başlamak üzere tasanmların Türkiye'de yapılmaya başladığını söylüyor. TÜBÎTAK'ta uzman olarak görev yapan Tülay Akarsoy Altay'ın "Otomotiv sanayünde teknolojik eğilimli" başlıklı bir raporunda, "Türkiye tasanmda mekanik sistemler ve alt sistemlere hâkinı ancak, elektrik, elcktronik, optik, telematik alanlarındaki sistenı ve ürün tasanmı lisansör firmalarda" vıırgusu yapılıyor. 20 YILLIK PERSPEKTİF TABLOSU Vizyon 2023'te otomotiv TÜBİTAK önderliğinde bir araya gelen 1000'i aşkın uzman, akademisyen, sektör yetkilisi Türkiye'nin uluslararası arenada güçlü bir ülke olmasını sağlayacak f teknoloji ve strateji politakalarını belirledi. undan yaklaşık 2 yıl önce TÜBİTAK önderliğinde bir araya gelen 1000'i aşkın uzman, akademisyen, sektör yetkilisi uzun araştırmaların ve beyin fırtınalannın ardından Türkiye 'nin 2023 yılında uluslararası arenada güçlü bir ülke olmasını sağlayacak teknoloji ve strateji politıkalarım belirlediler. Vizyon 2023 adı verilen bu politikaların "Otomotiv ve ulaşürma " başlığı altında yer alan maddeleri şunlar. Kısa ve orta dönemde - Tasarım, mühendishk ve ar-ge de AB liderlıği - Yenı malzeme mühendislik uygulamaları ve yaygınlaşması - Çok güçlü yan sanayi - Otobüste ve midibüste dünya lıderliği - Süper hızlı raylı sistenı uygulamaları ve yerli komponant üretimi. Uzun dönemll vizyon: - Bor teknolojisindeki üstünlükten dolayı yeni enerji sistemlerim daha ucuza adapte etmek - dünya venı taşıt aract teknolojısı için tasarım ve üretim üssü olmak. T Ü R K İ Y E T İ C A R Î A R A Ç Ü R E T l M l N E O D A K L A N M A L I Nahum'danbir vizyon önerisi T")ugün /*£ sektörün en JLJ önemli eksikliği vizyon. Belirlenecek vizyon ve onun etrafında geliştirilecek stratejiyle otomotiv sektörü, üretim merkezi statüsünden, teknoloji üreten, fikir ve çözüm yaratan bir sanayiye dönüşmek zorunda. Ancak ne yazık ki sektörde ciddi bir vizyon, strateji ve örgütlenme henüz yok. FIAT'm eski CEO'su Jan Nahum 'un özellikle dikkat çekmek istediği husus kısaca BRIC olarak tanımlanan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'in otomobil üretiminde 10 yıl içinde dünyaya hâkim olacağı ve farklı bir politika izlemediği Üretim Otomobil üretimi "004 (adet) 447.157 294.116 Toplam otomotiv üretimi Oto satış £J~\n_ - Yerli iStMo* - İthal ksgksmş Toplam otomotiv satış İhracat Otomobil ihracatı Toplam taşıt araç ihracatı Ithalat Otomobil ithalatı 862.035 451.209 139.541 i, 311.668 753.731 305.072 518.607 311.668 562.148 227.036 73.267 158.769 400.451 213.587 359.685 153.769 53 HBİ 98.7 90.5 102.7 88.2 43 44 102.7 Otomotiv sektörü toplam ithalatı 436.251 223.224 95.4 takdirde Türkiye'nin bu ülkelerle rekabet şansının az olduğu. Türkiye'nin bu BRIC'lere karşı en büyük avantajı dünyanın en büyük pazarlanndan birinin Avrupa'nın yanı başında olması. Dolayısıyla kendisini 450 milyonluk Avrupa pazanyla entegre etmek zorunda. Bunun yanı sıra Türkiye hâlâ ucuzluk avantajını kullanabilecek bir konumda. Jan Nahum'a göre, Türkiye B1 segmenti diye tanımlanan hafif ticari araç üretimıne odaklanabılır. Bunun da nedeni zaten AB'nin bu alandaki talebinin yansından çoğunun Türkiye tarafından karşılanıyor olması. Neden tüm ihtiyacı Türkiye karşılamasın? Ancak bunu yapabilmek strateji geliştirmekle mümkün. Fİklr ve çözüm yaratılmalı Lisansörü ikna etmenin koşuluysa malıyet düşürücü uygulamalar. Örneğin Türkiye, "Sizin 100 liraya tasarladıgınızı ben 25 liraya tasarladım" diyebilir. Cam sileceği gibi ürünlerde ortak üretime geçebilır. Dolayısıyla fikır ve çözüm yaratan bir sanayiye dönüşebilir. Geleceğin teknolojisi: Yakıtpili projesi Yakıt pıli teknolojisinde kullanılan bor madeni, geleceğin teknolojılerinı şimdiden planla- mak durumunda olan otomotiv sektörü açısından son derece önemli. TÜBİTAK MAM'ın özel sektörle yaptığı işbirliği sonucu yakıt pılı projesinde önemli iler- lemeler kaydedıldi Yakıt pili, yakıtın kımyasal enerjısını elek- trik enerjısıne donüştüren elektro kımyasal sistemler olarak tanımlanıyor. Ford Otosan, Tofaş, Arçelik, Aygaz, Demırdöküm fırmaları ıle Türkıye Teknoloji Gelıştirme Vakfı (TTGV) ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ışbirlığınde yürütülen proje tamamlandığında hıdrojenle çahşacak bir otomobil saatte 120 kilometre hıza ulaşabilecek ve bir depoyla 450 kilometre yol alabılecek. Aracın yakıt masrafı ise hıdrojenin su bazlı olması nedeniyle yok denecek kadar azalacak. İŞÇENİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Geç Kalmadık mı? Günlerdir televizyon ekranlarına ünlü sanatçılar, gaze- teciler çıkıyorlar. Çok sıcak, anlamlı bir çağrıya katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Son rakamlarla 226 bini bulan, tsunami faciasında ölenlerın ardından, yaşam hakları kurtarılabilecek milyonlar için yardım çağırısı yapıyorlar. Yaşayanların yaşam hakları için, yardım etmede "Henüz çok geç kalmadık"sloganını işliyorlar. Yaşayanlar öylesine çaresiz, yoksul ve yoksun, yapı- labilecek en küçük yardımların bile anlamı o kadar bü- yük ki.. Slogan çok geçerli, anlamlı geliyor.. Yine de kendi kendimize dürüst olabilirsek acaba ger- çekten geç kalmadığımız doğru mu? Yoksa anlamlı bir yardım yapabilmek için "çok geç kalmadık mı?" Yan- lış anlamayın, tabii ki zamanlamayı kastetmiyorum. Ha- rekete geçmek, duyarlılık için geç kalmış olsak da yar- dım için zamanlama anlamında geç kalınmış değil. Asıl bundan sonraki katkılar önemli. Dünya elini uzatmazsa, insanlık ayağa kalkmazsa, milyonları bekleyen felaket- lerin boyutları çok büyük olacak.. Geç kalmasorgulamamı, ülkemiz duyarlıhğını hareke- te geçirebilmeyle ilgili yapıyorum. Utanıyoruz, dillendir- miyoruz belki ama, toplumsal duyarlılığımız, depremi yaşamış, yaşayacak ülkenın insanları olarak en yüksek- lerde olması gerekirken diplerde. Toplumsal duyarlılığı harekete geçirebilmek üzere düşünülmüş, düzenlenmiş medyatik kampanya bir işe yaramıyor. Magazin gazete- cilerinin sanatçıları toplayan, süresiyle Guinness rekor- larınagirebilecek uzunluktaki, çok katılımlı konserde tri- bünler boş kaldı. Şimdi de ancak kamera görüntüsü karşısında cep telefonundan bir aramalık (5 YTL'lik) yar- dım çağrısını yapmak zorunda kalan sokaktaki vatan- daş görüntüleri iç sızlatıyor. ••• Sakın "Ne oldu bize? Yardımseverliğimize, dayanış- mamıza, geleneklerimize?" dıye boşuna hayıflanmayın. Kutsanan yükselen değerler, yeni dünya sömürü düze- ninin azgelişmiş modelinde yaratılan insan prototipinin değerleri, yozlaşmanın sonucu bu. Üstelik sadece insa- na ait değerlerimizi yitirdiğimiz, bencilliğin uçlarında ya- şadığımız için böyle davranmıyoruz. Özellikle 1980'li yıl- lardan bu yana, kesintısiz milyonlar olarak yoksullaş- maktayız. Yoksul insanın bile kendinden kötü durumda olana yardım etme refleksi vardır elbet. Ancak bu duygu ol- dukça görecelidir. Yani siz kendi yaşamınız içinde sürek- li yoksullaşıyor, yoksunlaşıyorsanız, kazanılmış hakları- nızdan bir şeyler yitiriyorsanız, bunun haksızlık, vurgun düzeni sonucu olduğunu görüyorsanız, öfkeli, tepki için- de olursunuz. Insana ait değerlerinizi, güven duygunu- zu algılamadan, gıdım gıdım yitirirsiniz. Geldiğiniz nok- tada, içiniz hâlâ sızlıyor olsa bile yaşam biçiminiz içinde yitirdiklerinizle başkalarına yardım yapacak olanağınız kalmamıştır. "Kurtuluş Savaşı'na girerken çok daha yoksulduk, yoksunduk, çaresizdik, ama çok büyük bir dayanışma, özveri, insan olma hallerı dersleri verdik.." anlamında sözlerle itiraz etmekte olduğunuzu duyar gibiyim. Mus- tafa Kemal önderliğinde, Kurtuluş Savaşı destanının yazılmasını getiren toplumsal refleksi, dayanışma, özve- ri algılamasını, önderlerinin, örnek, model, yönlendirici olmalarını atlamayın.. Sayısız örnekle bu köşeyi doldurmaya kalkışmayaca- ğım, halkın, devletın, kamunun değerlerini korumada yarışan lıderlerın arkasından gelenlere bir bakın. Gelen gidenı aratıyor.. 12 Eylül sonrasının iktidar liderlerinin başı değilse, ya aılesi, ya yakın çevresi, bakanları, aile fotoğrafında, korumasında yer alan işadamları yolsuz- luktan sabıkalı, yargılanıyor. Henüz iktidarda olanı, ikti- dara gelmeden halkın oyunu en çok bu nedenle aldığı halde sıyasilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmamasın- dadiretiyor.. Yetmedi geçen haftanın fotoğraf karelerini anımsayın. Pahalı armağanlara takılmış iki çift göz.. Başbakan ve eşleri.. Ortada elbette yasal suç yok. En pahalı armağa- nının sahibine iade edilmesi, ikincisinin Hazıne'ye gelir kaydedilmesiyle konu kapanmış gibi. Ancak toplumsal aklanma, toplumun değerlerinde yaratılan erozyonda kötü örnek oluşturma durumları ortadan kalkıyor mu ki? Çok geç kalınmadı mı? Bir başka boyut, en son kendi depremimizde yaşa- nanlarla bilinçaltımızayerleşen olumsuzluklar. Yardımın yerine gideceğine ılişkin inanç kaybımız. Hani sokakta- ki dilencilerin örgüt elınde olması, topladıkları paranın kendilerıne kalmayacağı bilgisi gibi bir bilinçaltı. Tabii ki bir tek Kızılay'ın adının yolsuzluklara karışması ya da yar- dım kampanyası düzenleyen organizasyonlara güven- sizlikle sınırlı değil.. Zengin Kuzey'in, ABD, AB ülkeleri başta yardımda verilen sözlerin tutulmaması, zenginlerin ellerini ceple- rine uzatmamalarından da gelen tepkiler de var.. Kendi yaşamında çok yoksullaşmış, yoksunlaşmış, yaşama küskün kitleler bir de önlerinde haksız zenginleştikleri- ne tanık olduklarının vurdumduymazlığından etkileni- yorlar. Varsıl ne verdi ki? Çocuğunun rızkından keserek o verecek?.. Evet insan olma hallerimizi yitirmekle ilgili sorgulamada çok geç kalmadık mı?.. soner@cumhuriyet.com.tr Uç tekerlekli motosiklete bindiler ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Sanayi ve Ti- caret Bakanı Ali Coşkun, "Türkiye'nin ekonomik baknndan krizlere girme- sinin temelinde sanayileş- me sürecinin gecikmesi yatmaktadır" dedi. Ha- zey Otomotiv tarafından, Hazey-Türk adı altında üretilen üç tekerlekli mo- tosikletin tanıtımı Ankara Ticaret Odası'nda (ATO) yapıldı. Tanıtım toplantı- sına Ali Coşkun'un yanı sıra, ATO Başkanı Sinan Aygünde katıldı. Motosiklet hakkında bilgi veren Aygün, Mu- harreoı Uğurlu tarafından yapılan motosikletin ta- mamen el yapımı olduğu- nu ve yüzde 80'inin yerli üretımden oluşruğunu söyledi. Aygün, söz ko- nusu aracın yabancı markalarının fiyatının 15 bin ile 50 bin Euro arasında değiştiğini, Türkiye'de bunun 7 bin Euro'ya imal edildigini kaydetti. .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle