19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 22 EYLÜL 2004 ÇARŞAMBA 14 KULTUR [email protected] Uzun bir süredir yaratıcılık ve senaryo sıkıntısı çeken Hollywood yeni versiyonlara yöneldi Eski fîlmlerinçekiciüğiASUSELÇUK HOLLYVVOOD şu günlerde kolla- n sıvamış eski fîlmlerin yeni versiyon- lannı gerçekleştirmekte. Bu yoğun girişimler üısanın aklına ister istemez hemen şu sonıyu getiriyor: Acaba Holfyvvood sürekli senaryo sıkıntisı mı çekiyor, epeydir sÖylendiği gibi yara- hcılığını rru yitirdi? Yoksa eski film- lerin hümarust boyutuna, sağlam ya- pısına mı gereksiniyor? Bu yeni çe- kimlerin en eski örneği, Amerikan Film Enstitüsü'nün en iyi 100'ü için- deki bir sinema klasiği King Kong. 1933 te Ernest B. Schoedsack'la Me- rian C. Cooper'in yönettiği bu epik, dokunaklı serüven insanlann devbir gorili doğal ortamından zorla çıkara- rak New York'un ortasına ta^ıyıp pa- ra içinkafese ülap teşhiretmelerini vur- guluyordu. 43 yıJ sonra Jofan GuiDennin. "Kmg Kong", ('76) ve "King Kong Yaşı- yor"u ('86) çekti. Bu ölümsüz konu şimdılerde Yüzüklerin Efendisi Pe- ter Jacksonın iJgi odağı. Ünlü çizgi romancı AJex Raymond'un 1933'te yarattığı Göklerin Efendisi Flash Gor- don, '36'da 350 bin dolara beyazper- deye aktanldı. Bu yapımı "FlashGor- don'un Mars Yoİculuğu" (38) ve "Flash Gordon Evreni Fethediyor" ('39) ızledi. Her üçünde de başrolde BusterCrabbevardı. 1980'deyapım- cı Dino De Laurentiis'in yönetimin- de \Iike Hodges bu uzay kahramanı- nı yeniden perdeye getirdi. 20 miJyon dolarük fılrnin kadrosu Topot,Max Vbn Sydow, Ornella Muti gibı ünlü oyun- culardan oluşmasına karşın ilk versi- yonlanntadını içermiyordu. VanHel- sang, Mınnya fılmlerinin başanlı ya- ratıcısı Stepben Sommers'da Flash Gordon'u dördüncü kez uyarlamagi- rişiminde. Unutulmaz klaslkler Putitzer Ödüllü Robert Penn VV'ar- ren'ın "Afl TbeKing's Men"inı (Kra- lın Bütün Adamlan) senarist- yönet- men Steven ZaiIBan üdncı kez yöne- tiyor. 1949 yapımı Robert Rossen'ın filmi Broderick Crawford'a erkek, Mereedes Mc Cambridge'e de yar- dımcı kadın oyuncu Oscar'lannı ka- zandırmıştı.. Genç gazetecınin (Jude Law) gözünden kîrsal kesimden ge- len polıtikacı VV'iIle Stark'ın (Sean Penn) yükseliş ve düşiiş öyküsünü iz- liyoruz. Stark, medyanın yaylun ate- şi altında sonunda tüm ideallerini tü- keterek çürümûş bir siyasetçiye dönüş- müştür. Büimkurgunun babası H. G. VVeDs'in 1898'de yayımlanan "Dün- yalar Savaşı", uzaylılan ilk kez zekı ve acımasız canlılar olarak tanımla- ollyvvood şu günlerde kollan sıvamış, eski filmlerin yeni versiyonlannı gerçekleştirmekte. Acaba sürekli senaryo sıkıntısı mı çekiyor ya da epeydir söylendiği gibi yaratıcılığını mı yitirdi? Yoksa eski filmlerin hümanist boyutuna, sağlam yapısına mı gereksinim duyuyor? yan romandır. Yapıtı 1938'de bir rad- yo oyunu olarak sunan Orson VV'eDes öylesine başanhydı ki, Amenkalılar gerçekten dünyayı uzaylılann ele ge- çirdiğinı sandılar. 1953 tarihli Byron Haskin ın yönettiği ilk çalışmanın özel efektleri de son derece başanlıy- dı ve özel efektler Oscar'ını almıştı. Bu başyapıtı da Steven Spielberg uyarlamaya hazırlanıyor. B.Haskin'ın bir başka filmi 'The ÎN'aked Jungle'ı da ('54) Jonathan Hensleigh ele al- dı.. GeorgeCukor'un 'It ShouldHap- pen To You'su (' 54) yeniden uyarla- nıyor, Judy Holliday'in rolünü Kate Hudson üstlenecek. Yine unurulmaz bir klasik, John Steinbeck'in "Cen- nettin Doğusu"nu Ron Hovvard çek- meye hazırlanıyor. Elia Kazan'ın 55'te çektiği çalışma, 1917'de Kali- forniya'nın, bir anlamda da Stein- beck'in vazgeçilmezi sayılabilecek Salınas kasabasındaki öykü, iki ya- nkardeşın çatışmalan, babanın baş- kaldıran oğluna (James Dean) yön- lendırdığı püriten baskılar üzerine. Frank Tashlin'in yönettiği, Tom EweD'le Javne MansfîekTin ovnadı- ğı "The Giri Can't Help It" (56) adlı komedi ikinci kez beyazperdede. Oyuncu-yönermen Forest VVTıitaker, Fats Domino, UtrJe Richard, The Plat- ters'ı yönetiyor. Jules Verneın unu- rulmazlanndan "80GündeDevriâlenı'' ilk kez'56'da MichaelAnderson'ınus- ta yönetiminde uluslararası bir oyun- cu kadrosuyla sinemaya aktanldı. Bu 5 Oscar'lı yapım izleyicılerini çeşitli taşıtlarla dünyanın en güzel kentleri- ni gezdirdi. Franck Coraci'nin son versiyonu ise ilkinden çok değişik, bu kez izleyiciye gerçeküstü bir dün- ya sunuluyor. Peğlşlk uyarlamalar "80 Günde DevriâlenT gıbı ilkin- den çok başka yorumlanan bir ikin- ci çe\irimde "TheManchurianCan- didate" (Casuslara Karşı). Usta John Frankenheimer'in "62'dekı ilk versi- yonu Richard Condon'ın çok satışlı kitabının uyarlaması. Filmden sonra tophımun gittikçe yönJendirildığini ve kontrol edildiğini düşünmeye başla- yan yönetmen. çalışmasında beyin yıkamaya, siyasetin aşın uçlanna, Soğuk Savaş'ın karanlık mekaniz- malanna değindi. Frank $inatra,La- urence Harvey gibi ünlü oyunculan yönettı. Jonathan Demme, 2004'te- ki ikinci çahşmanınsa ilkinden çok de- ğişik olduğunu, çağdaş düşman artık Sovyetler Birliği değil, bizzat ABD'dir yaklaşımını vurguluyor. Öyküyü Körfez Savaşı'na taşıyan yönetmen, ülkenin düştüğü terorizm isterisini başarıyla işliyor. BlakeEd- Hards'ın ftterSefers'lı unurulmaz ko- medisı 'PembePanter' ('64) yeniden beyazperdede. Ünlü MüfettişClouse- au'yu Steve Martin canlandınyor. Mike Mchols'a en iyi yönetmen Os- car'ını getiren "TheGraduate" (Aşk Me\ simi '67) bu kez Rob Reinerin yönetiminde. Dustin Hoöhıan, Kat- harine Ross, Anne Bancroftun yet- kın performanslar sergıledığı ilk film, sevgilısinin annesiyle ilışkiye giren birgenç adamın drarnatik komedısiy- dı. fldnci versiyonda öykü biraz değiş- miş olarak karşımızda. Francis Ve- ber'in "le Jouefsi (Oyuncak'76) Amerikalı Richard Donnerca tek- rar çekilmişti fakat yönetmen ırkçı- lık yapmakla suçlanmıştı. Başrolde siyahi oyuncu Richard Pryor vardı. Oysa ki Veber'in filminin öyküsü yahndı: Gazeteci François'yı şefi haber yapması için oyuncak sergisi- ne yollar. Sergide bir çocuk gelip François'nm önünde durarak "İşte, ben bu oyuncağı istiyorum"der Bob Burris'le Michael VVare üçüncü çe- virimin senaryosunu yazmaya başla- dılar. "LoganTsRun" (H^al Şehir, 76) MichaelAndmon'ın insanlann 30 ya- şına gelince, yenilenme seremonisi adı altında yapılan bir törenle ortadan kaldınldığını irdeleyen aynksı, etki- lı bir bilimkurgu çalışmasıydı. Başanlı görsel efektlerinden ötü- rü onur Oscar'ıyla ödüllendirildi. X-Men 3'e başlamadan önce bu filmin ikinci versiyonuna gırişen Bryan Singer bu kez kahramanla- nn yaş sınınnı 2 l'e düşürmüş. Tüm bu tekrarlar umanz ılkleri aratmaz- lar, çünkü çoğunlukla bu çalışma- lar birincilerin rengini, tadını yaka- layamıyorlar... 2. ULUSLARARASI BOĞAZÎÇl CAM ŞENLIĞI Yönetmenliğini Ferdi Eğümez'in yaptığı filmin çekimine başlanıyor 'Hababam Sınıii' askere gicüyor Üsküdar Rotarj' Kulübü'nün desteklediği 'Boğaziçi Cam Şenliği'yle Beykoz'un cam geieneğinjn sürdüriilmesi amaçlanıyor. Cam dünyasının yıldızlan Istanbul 'daKültürServisi-îstanbul'un festival geleneğine yeni bir soluk katan "Uhıs- W C Ş f i g i " i i J dğç cısi, 25 Eylül günü, farklı ülkelerden önemli cam sanatçılannı ve ustalan- nı Cam OcagYnda buluşturacak ve sa- natseverler şenlik kapsamında cam dünyasının önemli isimlerini izleme olanağı bulacaklar. Üsküdar Rotary Kulübü taranndan desteklenen bu şen- likle, Beykoz'un cam geleneğinin sür- dûrülmesi ve bu geleneğüı zenginleş- tiribnesi amaçlanıyor. Cama olan ilgiyi arttırmak. stüdyo camcılığının gelişimine katkıda bu- lunmak ve hem geleneksel, hem de çağ- daş cam sanatından örnekler vererek Beykoz'un turistik bir değer haline gelmesine öncülük etmek amacıyla düzenlenen "Boğaziçi Cam Şenüği'', ikinci yılında da tam anlamıyla gör- sel bir şölen sunacak. Boğaziçi Cam Şenliği'ne, Italj'a'dan, Amerika'dan, Çek Cumhuriyeti'nden, Avustral- ya'dan, Beyaz Rusja'dan ve Türki- ye'den önemli cam sanatçılan ve us- taları (Glassmasters) katılacak. Bu özel şenliğin konuklan, belirli bir za- man dilimi içinde yıllann birikimini ve hünerlerini sergilerken, izleyenler de her ustanm cama kendi üslubuyla şekil verdiği sıra dışı bir maratona ta- nıklık edecekler. "Boğaziçi Cam Şenliği"ne katıla- cak sanatçı ve ustalar bir yandan ken- di hünerlerini sergilerken bir yan- dan da farklı tarzlarla çalışan mes- lektaşlannı izleme imkânı bulacak- lar ve şenlik aynı zamanda camın önemli isimleri arasında keyifli bir ahş\eriş ortamı yaratacak. (0216 433 36 93) KültürServisi- Geçen ocak ayın- da gösterime giren 'Hababam Saa- fi Merhaba' filminin devamı nite- liğinde olan 'Hababam Suufi As- kerde' filminin çekimlerine önü- müzdeki günJerde başlanıyor. îlk kez 1976 yılında beyazperdeye uyar- lanan Rrfat Dgaz'ın ölümsüz yapı- tı 'Hababam Smıfi', sekizinci kez si- nemaya aktanlacak. Kadrosunda MehmetAHErbil, HiihaAvşar,Ha- üt Akçatepe, Mehmet AB Alabora, Şafak Sezer, Cengjz Küçükav'vaz, Peker Açıkabn. Melih Ekener, Ce>- hun Yıhiıaz. Kerem AJışık, V'oUian Se^ercan. Zihni Göktay gıbı tecrü- beli ve genç kuşak oyımculan bir ara- ya getiren film, Ocak 2005 'te izle- yidlerle buluşacak. Nostaljik bir sorumluluk... Sekizinci fılmde, bir sabah yatak- haneye giren askeri inzibatlarca uyandınlıp kamyonlara bindirüen 'Hababam Suufi' bu kez kendisini askerde buluyor. SenaryosuKemal Kenan Ergen'e ait olan ve yönet- menliğini Ertem Eğümez'in oğlu Ferdi Eğümez'in üstlendıği film, öncekı gün yapılan basın toplantı- sıyla basına tanıtıldı. 'Hababam Sı- nıfi Askerde'de bir kadın bınbaşıvı HaKt Akçatepe, Mehmet Aü Erbil, Hûl\a Avşar ve Memet Ali Alabora filmin ovıınculan arasında. canlandıracak olan Hülya A\şar, Türk sinemasının klasiklerinden olan filmin serisinin bir bölümün- de rol almaktan mutluluk duyduğu- nu söylerken bir kadın askeri oyna- manın heyecan verici olduğunu da belirtti. Halit Akçatepe de 'Hababam Sı- mfi' filmlerinin her zaman başanlı olduğunu ıfade ederek "Hababam Suufi filmlerini bir seri olarak değil, her birinitekbirfihn olarakgörmek gerekir" şeklinde konuştu. Mehmet Ali Alabora ise bu filmin öncekin- den en önemli farkının. her rolün. o rolü canlandıracak kişi için yazıl- mış olması olduğunu belirtti. "Ge- çen fılmde daha nostaljik birsonım- luluğumuz olduğunu düşünüyor- duk" diyen yönetmen Ferdi Egürnez, bu filmde, eski filmlerin tadrnı kay- betmeden günümüze uyarlamaya çalışarak yeniden bir şeyler söyle- meyi amaçladıklannı ifade etri. Ya- pımcılığını Arzu Film ve Fida Film'in ortaklaşa üstlendıği 'Ha- babam SuufiAskerde'nin çekimle- ri altı hafta sürecek. Filmin müzik- leri yine Mefih Kibar'a ait, görün- tü yönetmeni ise Ertunç Şenka> r . Oyunculuk eğitimine yeni bir bakış Kültür Servisi- 2004-2005 eğitim-öğ- retim yılında Maltepe Üniversitesi Gü- zel Sanatlar Fakültesi bünyesinde plas- tik sanatlarve sinema bölümleriyle bir- likte oyunculuk bölümü de açılıyor. Oyunculuk eğitiminde büyük bir eksik- lik olan bilinçli beden kullanımının al- ternatif bir programla doğru yönlendi- rilip desteklenmesinin hedeflendiği bö- lümde Çağdaş Türk Tiyatrosu'na ol- duğu kadar Çağdaş Türk Sineması'na da özgün ve yarancı oyuncular yetiştir- mek amaçlanıyor. Üniversite düzeyinde oyunculuk eği- timi almakisteyenler için 27 Eylül 2004 tarihinde gerçekleştirilecek özel yete- nek sınavı başvurulan 24 Eylül'e ka- dar Marmara Eğitim Köyü'nde yapıla- cak. Herhangi bir ÖSS puan türünden 160 ve üzeri puan alan adaylardan ba- şanlı olan 25'i oyunculuk eğitimialma- j ya hak kazanacak. I DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Sümeyra 1980'den bu yana görüşemediğimiz Hasan Ça- kır'la sokakta karşılaşıverdik. Kimi dostluklar böyledir, yıllar boyu yüz yüze gel- meseniz de canlılığını yitirmez, bir gün buluştuğunuz- da aynı sıcaklık, daha dün ayrıldığınız biriyle yeniden karşılaşmışçasına sarıverir sizi. Çantasından Sümeyra'nın Almanya'da yayımlan- mış bir CD'sini çıkanp verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin, yıldönümü nedeniyle çe- şitli ortamlarda yeniden tartışıldığı şu günlerde, ben de Sümeyra'yı düşündüm, o benzersiz sessinden türküler dinlerken, bir annma yolculuğuna çıkmış gi- bi. 1980 öncesinde, demokratik kitle örgütlerinin dü- zenledikleri nice gecelerde, toplantılarda dinlerdim Sü- meyra'yı. Kimi zaman Ruhi Su ile bırlikte, kimi za- man tek başına. O türlü teknik olanaksızlıklar, yeter- sizlikler içindeki viran salonlarda türkülerini söyle- meye başlar başlamaz, insanlararasındaki tartışma- lar bitiverir, o eskimiş sinema salonlan bir masal dün- yasına dönüşür, yüzler, yürekler aydınlanıverirdi. 12 Eylül, Sümeyra i\e Hasan Çakır'a da ülkelerin- de yaşama olanağı bırakmadı. Kalkıp Almanya'ya göç ettiler. Ama Sümeyra'nın duyariı kişiliği 80'li yıl- ların sonuna dek bile dayanamadı, genç yaşta gö- çüp gitti güzelim dünyamızdan. İşte geride, onu tanıyanlara bıraktığı sıcak anılar ve bir CD'ye sığmış türküler. Söylemek için seçtiği türküler ezgi güzelliklerinin yanında, halk bilgeliğinin en üst düzeyde hikmet söz- leriyle dolu ürünleri. 'Allı Turnam', 'BirÇiftTumaGördüm', uzaktaki in- sanlann özlemlerini ne denli has, yalansız anlatan türküler. 'YineBirGariplikÇöktü Serime', 'GurbetEI- de Yad Ellerin Derdini', hiç tükenmeyen gidişlerin, ayrılıkların, beklemelerin ürünleri... Ama Sümeyra'nın söyledikleri içinde bir Karaca- oğlan türküsü var ki, ilk duyduğum günden beri yıl- lardıretkisinisürdürüyorüzerimde. Dünyaya, insana ilişkin temel, bilge bir yaklaşım: Gam çekme haline divane gönül Sana da bulunur elde neler var Ayva mı turunç mu nar mı istersin Sun elini beri de ya dost dalda neler var Karac'oğlan derkiyaralı sinem Elimden aldırdım gül yüzlü sunam Kimi cennet ister kimi cehennem Cennetten beride yolda neler var Yeryüzüne, var olmaya adanmış bir güzelleme bu şiir. Her şeyin yeryüzünde olupbittiğini anlatan... Onu doya doya yaşamaya bir çağn, elini uzat, yeryüzü da- lındaki güzellikleri paylaş diyen. Son iki dizesinde ise büyük hedeflere ulaşmak ka- dar, onlara giden yolun asıl kutsal ve güzel olduğu- nu, insan yaşamının asıl anlamı ve amacının, hedef- lere giderken yolda yaşananlar olduğunu, bu yolun, yani yeryüzü yaşamının tadını çıkarmaya çağınyor. Elbet, yeryüzü yaşamının tadını çıkarmak, dar bir yaklaşımla gününü gün etmek değil, yeryüzünün so- runlannı dert etmek, nimetini ve külfetini tasryarak yer- yüzü hayatını paylaşmak, çoğaltmak, güzelleştir- mek... Sümeyra'yı dinlerken hocası Ruhi Su'yu anımsa- mamak elde değil. Aynı eğitimli ses, aynı teknik us- talık, aynı dokunaklı söyleyiş özellikleri... Sümeyra'nın sesi ve söylediği türkülerin özellikle- ri bana Joan Baez'i de anımsatıyor. Ondaki dikbaş- lı, dünyaya meydan okuyan karartı sesi de taşıyor Sü- meyra. Keşke Joan Baez'in elinde gitan dünyayı dolaşıp şarkılarını söylemesi gibi, Sümeyra'nın da böyle bir olanağı olabilseydi, şu kısacık yeryüzü serüveninde. [email protected] Türk tezhip sanaü Paris'te • PARtS (AA) - Sanatçı Gülhis Diptaş'ın tezhip sergısi, Türkiye'nin Paris Kültür ve Turizm Müşavirliği'nde açıldı. Sergi, 29 Eylül tarihine kadar açık kalacak. Sanatçı Gülhis Diptaş, serginin açılışmda yaptığı konuşmada, "geleneksel Türk sanatlan arasında yer alan 'tezhip ve hat' sanatını yurtiçinde ve yurtdışında herkese tanıtmaya çahştığım" söyledi. Seven Sanat Evi'nde 1990 yılmda minyarür eğitimine başlayan Diptaş, Topkapı Nakışhanesi'nden Cahide Keskıner'in atölyesinde birlikte sekiz yıl çalıştı. Gülhis Diptaş, yurtiçinde ve yurtdışında toplam 26 sergiye kahldı. K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K K A M I L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle