Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2004 PERŞEMBI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Rp Ana Bip Baba
Ikikişiydilerodama girdiklerinde. Yaşlı bir ana baba
Oğullan idama mahkûm olmuş. Gazetelerde okumuş-
tum. Birini mi vurmuş, ne olmuşsa1
.. Baba hep önüne
bakjyordu. Kadının boynu bükük, arada başörtüsünün
ucuyla gözyaşını siliyor...
Bilmem hangi örgüttenmiş üniversiteli oğullan. öy'e
demişler. Oysa lisedeyken çok çalışkanmış. Üniversi-
teye giriş sınavında yüksek puan tutturmuş, Tıp'a gir-
miş...
"Oy/e bir şeyiyoktu" dedi yavaşça baba.. Yaşlı gö-
rünüyor, ama elli var yok... Belli, birden çökmüş. öyle-
dir, Idşi yalnız zamanın geçmesiyle değil, acılarla, umut-
suzkıklarla da çöker birden...
Acaba, yazılar yazılsa duaım değişir miymiş? Yargı-
tay'daki dosya geri döner miymiş?
Uzun yıllar öncesini yaşıyordum onlan dinlerken... Bir
genç adamlaTaksim'de bir kahvede buluşmuştuk. Te-
lefonla arayıp görüşmek istemişti. Aranan biriydi. Tes-
lim olacaktı, ama korkuyordu. Ya ağır işkenceler uygu-
lanırsa diye ya da bir daha geri gelmezse. Pek çok ör-
nekte olduğu gibi o da yitikJer listesinde bir ad olursa!..
O da yardım istiyordu. Gazetede çıkacak bir yazı!..
Derken çaylargeldi. Baba bardağı alıp oynamaya baş-
ladı. Kadın bir anda dikip içti. Aglayacak gibi, ama ağ-
lamıyor... Yaş mı kalmadı gözlerinde? Hep önüne ba-
kjyor. Kim demişse, gidin onu görün demiş! Bir gaze-
te yazannın elinden ne gelir? Baba- "Aylarca kaybol-
du ortadan. Arkadaşlanna sordum, gömemişler. Uzak-
lara mı gitmiş. Filistin mi neydi... Sonra resminigaze-
telerde gördük..."
Masadaki kâğrtlan düzeltiyorum, bir şeyler yapmak
gerek, ama ne?
Birden kadın dikti gözlerini. Bir şey mi söyleyecek,
diye bekledim... Boş...
Babasustu, 'Bir şey daha'dedim. Duymadı. Cebin-
den kâğ/tlar çıkardı.
"Işte lise kamesi. Bakın hep iyi. Doktor olacaktı, bi-
zi kurtaracaktı..."
Bir genç... Asılacak! Niceleri gibi! Geçenterde on aJ-
tı yaşındaki çocuğu da asmadılar mı? Yaşın/ da büyüt-
müşler! Neden? O da birini mi vurmuş? Banka mı soy-
muş!
Resmine baktım, 18 yaşındaymış! Şimdi belki yirmi-
sinde... Dünyasına doymadan gidecek...
"Birbakalım" dedim "Arkadaşlara sorayım. Dava-
lan izleyen hukukçu arkadaşa, belki birumut vardır...
Yargıtay dikkatlidir. Haksız ceza vermezler."
Kendim de inanmfyorum! Bir karmaşık dönemdeyiz.
Kjm kime dum duma
1
Bir gençdaha gitmiş!.. Ne diyor-
du o kişi, "Sende Türk kanı yok mu?" Türk kanı diye
bir şey! Bu gençleri anlamaya çaJışmak... Baba ana bi-
le anlamıyor. Toplum hiç anlamıyor. Ne istediklerini, ne
aradıklannı... Idam sehpasına gururla yürüdükJerini...
Telefon çaldı, hiç gereksizce! Bir arkadaş, "Beyoğ-
lu 'nda bekliyoruz öğle rakısına" diyor. ögle rakısına git-
mekten başka çıkış yolu yok mu?
Baba kalktı, kadını elinden çekerek...
"Rahatstzettik"dedi. Kafktım kapıya kadar... Göz gö-
ze geldik bir an... Bir şeyler anlatmak mı istedi; yoksa
anlamsız bir bakış mıydı?
"Kirti Bir Eylül" adlı romandan...
Putin'in Gelişi ve Türk Boğazlan Konusu
S
Bütün dünyanın petrol ırmağı durumuna gelmiş Türk Boğazlan'nda
yaptığımız "nefsi müdafaa/kendini koruma" hakkı kadar doğal olan bir
önlemler uygulaması.
Oktay SÖNMEZ Denizci Yozar
ovyetler Birliğı döneminın devlet baş-
kanlanndanPodgorninjn gelışinden
32 yıl sonra, çok farkJı bır dünyada
yer alan bugünkü Rusya'nın devlet
başkanı Putin, bugün Ankara'da ola-
cak. Devlet başkanlan düzeyindeki görüşmele-
nn gündemi oldukça yüklü görünüyor ve bu
gündemde özellıkle konumuz olan "Boğa2İar''ın
da kesinlikle yerini alması bekleniyor.
Artık, haklı olarak "TürkBoğazJan" diye an-
makta bilinçli olarak direndığımız Çanakkale ve
Istanbul bo|azlan bu savfada değişık yönleriy-
le yer almış bir konudur. Bu kez devletler arası
nitelikteki birgörüşmede daha da önemlı boyut-
lanyla ele alınması ise çok doğaldır.
Bilindiği gibi Türk Boğazlan 'nın kuilanılma-
sı rejimi, 1936MontröAntlaşması ile saptanmış,
uluslararası deniz trafiğine açık bu çok özel ve
önemli su yolundan yapılacak geçitlenn dısip-
line edilmesi Türk hükürnetine bırakılmıştır. Bu
geçitlerin, devletimiz egemenlığındekı iki yaka-
sında yirmi milyona yakın insanımızın can, mal
ve çevre güvenliğine sahip çıkma hakkı da do-
ğal olarak Türk devletine aittir. 1936'dan bu ya-
na teknolojinin her alandaki hızlı gelişmelen
deniz endüstrisine de yansımış, gemilerin tonaj
ve türleri taşıdıklan yüklerin niteliklenyle bir-
likte önemli boyutlarda değişmiştir. Günümüz-
de bu geçitlerden yılda 50.000'üı üstünde gemi
geçmektedir. Bu sayının 6.000'den fazlası boy-
lan 200 metreyi aşan, her birinde ortalama 150-
200.000 ton yarucı, patlayıcı ve en üst düzeyde
tehlikeh' yük bulunan tankerlerdir. Önümüzde-
ki on yıl içinde bu geçitlerden geçerek dünya eko-
nomisine ulaşacak akaryakıt miktannın 350 mil-
yon ton (yılda) olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye, aslında maliyeti tümüyle yurttaşla-
nnın ödedigi vergılerle karşılanan teknik önlem
ve donanımlarla felaketriskleriyledolu bırakar-
yakıt nehrindeki trafiği düzenlemekte, somut
önlemJer alnıakta, bunlan başan ve özenle uy-
gulamaktadır. Ancak Türkiye dünyanın en teh-
likeli trafiğine sahne olan bu geçitlerdekı, olum-
lu ve yapıcı düzenlemeleri uygularken diplo-
masi dilinde hep "dotflanınız" ya da "komşu-
lannuz" olarak söz ettiğımız ülkelerden bu ön-
lemlere tepkiler ve karşı çıkmalar süregelmek-
tedir.
Aynntılanna bu sayfada yervermemiz olanak
dışı. Bu tepki ve karşı çıkmalardaki amaçlar ko-
nusunda, Türk Boğazlan ve güvenliği konusu-
na sahip çıkan özenli ve bilinçli çaüşmalar için-
dekı kuramlanmız, aydınlanmız, uzman deniz-
cilerimizle ilgili örgütlerimiz -başta TUDAV-
bu tepkilerin ardındakı nedenlen çok iyı bil-
mekte ve değerlendirmektedirler.
Devlet başkanlannın Ankara'da yapacağı gö-
rüşmelerde, en azından Rus dostlanmızdan ar-
tık bu ülkede kimsenin Bosphorus demediği ts-
tanbul Boğazı 'ndan üstü örtülü amaçlan çağnş-
tıran "Karadeniz Boğaa" deyimiyle söz etme-
melerinin istenmesinı diliyoruz. Türk Boğazla-
n'nda aluıan ve uygulanan önlemlerin ulusal
can, mal, çevre güvenlığuniz, e\Tensel boyutta
ise insanlığın güvenliğine yönelik olmaktan çok
Bakû/Ceyhan boru hattı ya da benzeri diğer al-
ternatıf projeleri tercihli kılmak amacıyla alın-
dığını uluslararası denizcilik forumlannda her
fırsatta ymelemelerinın tarafimızdan asla kabul
görmeyeceğı gerçeğınin kesinlikle vurgulanaca-
ğuıı umuyoruz.
Rusya dahil, tüm dünyanın, insanlığın yaşam-
sal yararlanna hizmet eden bu önemli geçitleri
için asıl yapılacak şeyin "TürkBoğazlan'iMngû-
venligi" konusunda malıyetlenrun bırlıkte kar-
şılanacağı belirh ortak çalışma veprojelerin an-
laşmalarla kararlaştınlması ve uygulamalara ge-
çiünesi olduğunda ısrarh olmahyız.
Dostumuz olan daha birçokülke ügjlerinin bu
tür iddialan ile çelişik bazı örneklere ve aynca
önümüzdeki süreçtegündemegelebilecek birnok-
taya değinmekte yarargörüyorum. 1800'lerden
bu yana Londra'da yayımlanan Denizcilik dün-
yasının en önemli organı LloydList'in01.07.2004
tarihli sayısında bir habervar. Özetliyorum. Ge-
çen haftalardan birinde Danimarka ve Rusya
hükümetlen arasuıda ulaştırma bakanlıklan ve
armatörler birlikleri düze>inde kesin bir anlaş-
mayla sonuçlanan göıüşmeler yapüdı. Alınanke-
sin kararlara göre Nisan 2005'ten sonra Rusya
ve Danimarka'nın da kıyısı bulunduğu tüm Bal-
tık Denizi'nde can, mal, çevre güvenlığınin sağ-
lanmasına yönelik olarak bu alanda çift cidarlı
(double skın) olarak ınşa edilmemiş tankerlerin
trafiğuıe izın venlmeyecek. Danımarka'nın is-
teği üzerine Rusya, Uluslararası Denizcilik Ör-
gütü'nün (IMO) kural ve standartlarına uygun
olmayan gemi kullanmayacak ve bu kurallarda
istisna istemeyecek. Üstelik bu önlem ve uygu-
lama koskoca bir deniz alanı ve bir ülkenın tüm
kıyılannda yapılacak deniz ulaşımı için konu-
luyor. Türk Boğazlan gibi genışliği 740 metre-
ye kadar daralan aşın yoğun geçitler için değil.
ABD Iımanlanna da 2015'ten sonra çift cidarlı
olarak inşa edilmemişhiçbir tankerin giremeye-
ceği çok daha önceden karar altına alınmıştı.
Uluslararası petrol şırketleri ve rafınerilerinın
Türk Boğazlan'nda aldığımız önlemlere çeşit-
li haksız argümanlarla karşı çıkmasının altında
can, mal, çevrenin insanlık yaranna korunması
ilkesı yerine parasal yararlann ön planda düşü-
nüldüğünün artık farkında olmayan kim var.
Kaldı ki bu şırketlerin yer aldığı ülkelerle yann
aynı bırliktelıkte de olacağız (AB'ye gireceğiz
ya). Bunun ne açık ve içtenlikten uzak bir çeliş-
ki oldugunu söylemeye gerek var mı?
Büındiğı gibi birzamanlarher ikı tarafi da Rus-
ya olan Karadeniz Azak arasındaki Kerç Boğa-
zı sadece Rusya egemenliğinde bir deniz geçi-
diydı. Oysa şimdi bıryakası Ukrayna. Aynca Sov-
yet Rusya sonrası dönemdeki gelişmelerle Ha-
zar Denızi'nde kıyısı olan ve Karadeniz'e çıkı-
şı olmayan birçok ülke, dünyaya Azak Denı-
zi'ne bağlanan nehır yollan ve bu geçidi kuJla-
narak açılabiliyor. Diyeceğimiz o ki, orada da
pek yakında yoğunlaşacak trafik yeni önlem ve
düzenlemeleri zorunlu kılacak.
Bütün dünyanın petrol ırmağı durumuna gel-
miş Türk Boğazlan'nda yaptığımız "nefia mü-
dafaa/kendjni koruma" hakkı kadar doğal olan
bir önlemler uygulaması. Üstelık daha kapsam-
h düşününce "insanlığı koruma". Türk Boğaz-
lan'ndaki güvenlik, bir yerde insanlığın da gü-
venlik ve yaran. Aynca ve belki de en önemli-
si, ne zaman ve nereden vuracağı belli olmayan
görünmez bir düşmanın hedefi olan bır dünya-
da yaşıyoruz. Teronzm faktörü artık her yerde.
Kara, hava ve denizler; her yerde. Minimal öl-
çülere çekmek zorunda olduğumuz bir riskle
birbirimize karşı çıkmak yerine birükte uğraş-
maktan başka akılcı bir yol yok.
Kültürel Yozlaşma, Kimlik Bunalımı...
VEFATveBAŞSAGUGI
Afyon Sultandağı eşrafından
merhum Mahmut ve merhume Zeynep oğlu,
Emekli Ögretim Görevlisi. Matematik Öğretmeni
MUSTAFA BAĞCI
01.09.2004 tarihinde Hakk'ın rahmetine
kavuşmuştur. Merhuma Tann'dan rahmet,
tüm yakınlanna başsağlıı ve sabırlar dileriz.
Eşi: Nezahat Baga Oğlu: l'tku Bıgu
Kızı Tutku Bağcı Vapar.
Tonmlan: Nehir ve Ze>nep Yapar
Ali ERALP Egi
Y
eni Dünya Düzeni,
öteki adıyla "küre-
sefcşme", 1990'lar-
da Sovyetler Birliği'nin çö-
zülmesıyle gündeme geidi.
Oyıllarda uluslararası ser-
maye, üretim fazlası nede-
niyle tedirgindı, kaygılıydı.
Aynca yeralü petrol bınki-
minin gıderek azalması da
bu kaygıyı korkuya dönüş-
türüyordu. Kapitalist siste-
min sağlıklı işleyebilmesi
için yeni pazarlar, yeni ener-
ji ve hammadde kaynaklan
bulması, para akışım hız-
landırması gerekiyordu. Kü-
reselleşme ahtapotunun kol-
lan yeryüzünü sarmalıydı.
YEDITEPE UNIVERSITESI
ATATURK ILKELERI VE INKILAP TARIHI
ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
2004-2005 Eğitim Öğretim yılında EnsOtumuze Vuksek Lısans Programı ıçın oğrenci
alınacaktır. Atatürkçü Düşünce Sistemi, oluştuğu ortam, hedefleri ve temel felsefesı
bakımından güncelliğini koruyan ve fıer geçen gün önemi daha da artan bir akademik
araştrma ve çalışma konusudur. Programın arnacı; bu sistemi ve o'nun uygulamadaki
ifadesi olan Ataturk ilke ve inkılaplannın anlamı ile günümüzdeki değerlerini kavramış
uzman kadrolar yetiştirmektir.
Çalışanlann da yararfanabilmeleri için ders saatleri akşam ve hafta sonlanna
planianmaktadır. Öğretim dili İngilizce ağırlıklıdır.
Program için başvurular;
23 Ağustos - 1 0 Eyfül 2004 tarihleri arasında,
Enstitü Müdürlüğumuze kişisel olarak yapılacaktır.
Başnjracaklarda aranacak koşullar:
• Oört yıllık bir yüksek eğitim kurumundan mezun olmak,
• İyi derecede ingilizce bilmek,
• Son iki yıl içinde eşit ağırlık veya sözel alanda alınmış en az 45 LES
puanına sahip olmaktır.
• Vabancı uyruklu öğrenciler. Üniversitelerarası Kurulca denkliği kabul edilmiş
3ir üniversiteden lisans dipiomasına sahip, GMAT ve benzeri sınav notu
almış olmalıdır.
Kayıt için gereken belgeler:
Başvuru dilekçesi,
Lisans diploması veya yerine verilmiş belge,
Lisans not çizelgesi (transkript),
LES sonuç belgesi,
Noter'den onaylı nüfus cüzdanı sureti,
Ikametgah belgesi,
Kısa özgeçmiş (CV),
Askerlik durum belgesi ve
4 adet vesikalık fotoğraf getirmeleri gerekmektedir.
Afrııtılı bilgi için müracaat:
Tel: 0216) 578 02 48 Faks: (0216) 578 00 32 e-mail: ndemirci@yeditepe.edu.tr
Bu program çerçevesinde
ABD ve yandaşlan hemen
ekonomik, kültürel, siyasal
saldınya geçtüer. Ülkelerin
içişlerine ve yönetimlerine
yön vererek ulusal üretim-
lerini engellediler. Yasak-
laria, kotalarla tanmlann]
çökertip, onlan dış atama
zoriadılar.
Bu, Yeni Dünya Düze-
ni'nin kuruhış dönemi, ilk
aşamasıydı. Tarihe ve olay-
lara tanıklık ettiğimiz şu
2000'li yıllarda ise Büyük
Ortadoğu Projesi(BOPJadı
altmdaküreselyaydmaprog-
ramının ikinci bölümü sah-
neyekonmaktadır. Başoyun-
cu uluslararası devlet tero-
risti Bush;yardımcı nyuncu-
lar Blair. Şaron. Başaktor
Bush, tüm dünyanın gozle-
ri önünde, tüm askeri gücü-
nü kullanarak, Hider yön-
temi ve sudan nedenlerie
Irak'ı işgal etmiştir. Cina-
yetler işlenmekte; eskiCIA
ajaıu, kukla başbakanAlla-
vi'nın de candan katkılany-
lakatliamlar yapılmaktadır.
Bu koalisyon ortaklan-
nın, bu küresel çetenin ide-
olojisi neofaşizmdir, teme-
li mılitarizme dayanmakta-
dır. Onlanntek itici gücü, ın-
sanlık anlayışlan ise çıkar-
lan'dır! Bundan üç yüz yıl
önce, çıkarlan uğruna özva-
tanlannı terk ederek, bır ara-
ya gelip Amerikan de\ieti-
ni kuranlann torunlan "Ye-
ni muhafazakânar". bugün,
dün)-
a\i yağmalamak ama-
cıyla kendi dışındakileri aşa-
ğılayan, küçükgören birdav-
ranış içerisüıde mazlum ül-
keiere saldınnaktadırlar.
Onlarla a>m duygulan
payîaşan SamuelP. Hunog-
ton, Medeni\etJerin Çatış-
ması ve Dünya Düzeninin
Yeniden Kuruhnasıadlı ün-
lü yapıtında kendinden ol-
mayan, kendi dışındaki ül-
kelere şu aşağılayıcı öneri-
yi götürmektedir:
".-Baü\vö/eüiklede, her
zunanbirnıisyonerulusob-
gden,Amerika BirfeşikDev-
lederi; Baülı olma>an halk-
lann, kendilerini. Batı'nın
değerierioJarakkabüledilen
a)Denıokrasi b)Serbest pi-
vasa, c) Smırfa hükümet, ç)
İnsan haklan, d) BirevciBk
ve hukuk devieti değerieri-
ae testim eöneleri gerektigi-
ne ve kendi kurumlannda,
btıd^nerigerçekleştirrne-
Jerigerekü§ttieinanır_" (Ak-
taran Attilâ tlhan Büyük
harfler tarafimdan yazıldı.
AJE.) Ne acıdır ki, bu gidi-
şe, azgelişmiş ülkelerin az-
gelişmiş kişilikh, dahadoğ-
ru bir deyişle, kişiliksiz iş-
birlikçileri de ortak olmak-
tadırlar.
Müslümanlık denilinee
mangalda kül bırakmayan
dincüer; Irak'taki Afganis-
tan'dakiMusiüman kardeş-
ierinin, "katlini vadp" gör-
mektedirter.
2000Tİ yılların başında
Türkiye, ErtloğanHükiime-
ti aracıhğı ile bıryerlere çe-
kilmek istenmektedir. Ül-
kemiz, cumhuriyet kimli-
ğinden kopanlıp, Islami ce-
maat kimliğine dönüştüriil-
meye çahşılmaktadır. Birkı-
nk plak gibi durmadan,
ABDyöneticilerinin "Tür-
kiyeıhmhbirIslamcumhu-
riyetidnu.'' demelerinin al-
tında yatan gerçek budur.
Büyük Ortadoğu Proje-
si'nin (BOP), özgün adıyla
Genişletflmiş OrtadoğuPİt>-
jea'nin,Ortadoğu'yayerle-
şebilmesi ıçın Amerika,
emirlerine kayıtsız koşulsuz
"itaat eden bir kullar sürii-
sü" yaratma se\dasına düş-
müştür. Bu nedenle ABD
ve yandaşlan, 1923 aydın-
lanmasını ve onu besleyen
Kemalist kültürel değerleri
yozlaştınp yok etmek ama-
cıyla elinden geleni ardına
koymamaktadır. Tarikatçı
işbirlikçi de, hazır, küresel
destek varken, şeriat huku-
kuna dayalı bir siyasal îslam
düzeni kurabilmek uğruna,
Kurtuluş Savaşı öncesinde
olduğugibi emperyalistgüç-
lerle ittifak yapmış, o da
elindengeleni ardınakoyma-
maktadır.
Sözlü ve yazılı yayuı ku-
ruluşlanna gelince; büyük
bir kesimi "mütareke bası-
nı" görevini üstlenerek, em-
peryalizm ve ortaklannı
şevlde (güçlü istek, heves)
desteklemektedirler. Bugö-
revlerinin yanında aynca,
Samuel P. Huntington'ın
öğütlerine dekulak vererek,
ülkemizi Batı'ya ve ABD'ye
teslim etmek üzere, Ata-
tûrk'e yabancı, cumhuriye-
te düşman, kültürel yozlaş-
ma batağına saplanmış, ki-
şiliksiz, boyun eğmeye ha-
zır bir güruh (küçümsenen
topluluk) yetiştirme çabası
içensindedirler.
Şunuarökaçjkçasöykye-
böiriz: Sosyo-ekonomik ya-
pısıyla, }t)zJasan kültürüy-
ie, gönüDü mandacılamia
bugünkü Tiirkiye'mn ko^ıl-
lan, ulusal kurtuluş nıüca-
delesi kosullanndan pek
farkh değfldir. SevgiB iiike-
miz ortaçağm karanhklan-
nayenidenitibnekistenmek-
tedkBu amaçlaAmerika'sı,
Avrupa'sı,köktendincisi şeh-
vetli bir güç birliği ile laik-
liğe, cumhuriyete, Atatürk'e
saldınnaktadırlar. Üstelik
onlar bu saldınlannda yal-
nız da değiller. Kendilerine
(her nedense) solcu (!) diyen
ve aydın olduklannı ileri sü-
ren bir aymazlar topluluğu
da siyasal lslamcılarla bir-
likte 1923 Devrimi'ne ver-
yansın ediyor, aslanlar gibi
kükriiyor! Ulusal devlet, ulu-
sal ordu, ulusal eğitim; ya-
pısında *uhısaJ" nitelikli ne
varsa onu yadsıyarak, dün-
ya ile bütünleşeceklerini,
özgürleşeceklerini sanıyor-
lar. Onlara göre, "Bir dev-
tetin kendikendisineyebne-
si arnk geriJerde kalnuşör.
Hür dünyadevletieri birbir-
lerine karşılıklı olarak bağ-
lanmabdıriar™*'
Bu özgürlükçülerin (!)
arasında öyleleri varki, Kur-
tuluş Savaşı öncesinde em-
peryalizmın uşaklığını ya-
pan "Ingüc Muhipleri Ce-
miyeti" üyelerine "rahmet
okiıtturacak" denJi bağım-
lılıkyanlısıdırlar. Bu aydın-
lardan (!) bırisi "Türkiye
Türkler tarafindan yönedl-
mevçcekkadarstratejiköne-
me sahiptir_" diyerek çağ-
daşlığını (!) kanıtlamaya ça-
lışmaktadır.
Tüm bu deli saçması söz-
ler, "Türban,türban,iDe de
türban!-n
haykınşlanyla la-
ikliğe saldırmalar, kültürel
yozlaşma ve kimlik bunalı-
mından başka nedir?
Özgür ve bağımsız yaşa-
manmdeğerini, önemini bi-
len; ulusal kişilikli, ulusal
kültürlü hangi vatandas gi-
dip de kendisini ABD'nin
zincirlerine vurmak ister?
Hangi TC vatandaşı laik eği-
time karşı çıkıp, "Türbana
izin vermiyortar'' diye ço-
cuklannı Amerikan, Ingiliz
okullanna gönderir? Ken-
dini bilen hangi vatandaş
"Ben okuia iDe de tfirbanla
gkJeceğnn" diye öz devle-
tini, yabancı Avrupa mahke-
melerinde süründürmeye
kalkar17
Tüm bu davranışlar kül-
türel yozlaşma, kimlik bu-
nahmının belirtileri değil de
nedir? Biz bu konuda şunu
biliriz, şunu söylenz: Birki-
şi isterstradan biryurttaş, is-
ter en üstdüzeyde birgörev-
li olsun, her şeyden önce,
temeüni halktan, yüzyıllann
birikimindenalanulusal kül-
türünü ve ulusal kimliğini
korumasını bilmeudir. Ulu-
sal olmayan bir devlet, sa-
dece emir lcuflan yetiştiren
bir eğitim, Atatürk'ün he-
deflediği "çağdaşuygariık''
düşüncesi yerine Batıcı, kü-
reselci, şeriatçı ideolojileri
bayrak edinen kişi ya da ku-
rumlar kültürel yozlaşma
içerisindedir, kimlik buna-
hmına düşmüştür.
Ulusal kültürü, ulusal
kimliği ancak Kemalizmin
ilkelerinde, 1923 Devn-
mi'nde bulabiliriz. Kema-
lizmin ilkeleri ise açıktır:
Kendisine "hajatta en ger-
çek yol gösterici büüni" kı-
lavuz edinip, "akü hûr, vic-
danı hür vatandaşlar" ye-
tiştiren ulusal eğitim, kul-
lukyerinevatandaşhk, man-
dacı anlayış yerine tam ba-
ğımsızlık...
PENCERE
Kıyamet Savaşçıları
Sıradan bir insan, ama aklı başında bir kişi, gü-
nümüz dünyasına nasıl bakar?..
Soruya yanıt vermeden önce iki alıntı yapmak-
ta yarar var; Korkut Boratav, "1 Eylül Dünya Ba-
nş Günü" "Söyleşiler" köşesinde çıkan yazısına şu
tümceyle giriyordu:
"Amerika Irak'ı satışa çıkardı."
"Petrol dtşında Irak devletine ait tüm variıklar,
işletmeler ve hizmetler hızlayabancılara satılacak.
Telekomünikasyondan hastanelere, sanayi tesis-
lerinden okullara, santrallardan kentlerin su şebe-
kelerine kadar uzananucu açık birlistedeki 'kele-
pir mallar'/ satın alan şirketler, istedikleri fiyatlan
uygulayacak, kâriannı kısıtsızdışanya transferede-
bilecekler; bir yıllık vergi muafiyetinden sonra da
vergi oranlan yüzde 757 aşmayacak."
Ne tezgâh değil mi!..
Boratav soruyor:
"Petrol (en azından şimdilik) niye dışarda bıra-
kılıyor?"
•
"Sadöam'ın zulmü" altında dünyadan "tecrit"
edilen Irak, demek ki küreselleşecek!..
Ama ne küreselleşme?..
ReşrtAşçıoğ/u, "Bilimsel çevre sağlığı gazete-
si Gözlüklü Martı"nın özel sayısını çıkardı; okurken
altını çizdiğim kimi satırlan aktanyorum:
"Bir Amerikalı 40-50 Afrikalıdan daha çok pet-
rol tüketir; ortalama olarak azgelişmiş ülke insa-
nından 25-30 misli fazla petrol kullanır. Bu neden-
le dünyanın en çok siyah duman çıkaran ülkesi-
dir. ABD'nin tümyaşamı -gerek sosyal, gerek eko-
nomik, gerek teknolojik- hepsipetrolebağlı!.. Ken-
di özkaynaklannı 'yann'/ara saklıyoriar; şimdilik Or-
tadoğu'ya, Irak'a ve Kuveyt'e sarkmalan bu yüz-
dendir."
Peki, bu tüketim hırsı bizi nereye götürüyor?..
"Gözlüklü Martı" diyor ki:
"1850'lerde her milyon hava molekülünde 285
karbondioksit (CO2) molekülü vardı; bu şimdi
350'nin üstüne çıktı."
•
Şimdi yazımızın başındaki soruyu yineleyebiliriz:
Sıradan bir insan, ama aklı başında bir kişi, günü-
müz dünyasına nasıl bakar?..
İnsanlığın köküne kibrit suyu eken bir çılgın tü-
ketim düzeni, ABD'nin başına çöreklenmiş neoli-
beral Bush tayfasının teknolojik üstünlüğünde, si-
lah zoruyla dünya çapında hızlandırılırsa kıyame-
tin tarihiyakınlaşır!..
Irak'taki direniş -ve dünyadaki öteki direnişler-
artık yalnız emperyalizme karşı olmak niteliğini aş-
mıştır...
İnsanlığın hakça birdüzene kavuşması güzel bir
amaçtır; ama, emperyalizm yalnız insanı sömüren
bir içerik ötesinde; doğayı tüketen, gezegenimizi
yok eden, kutsal kitaplardaki kıyamete çağrı çıka-
ran biranlam kazandı...
Küreselleşmeyi bu içeriğinden kurtanp insanca
ilişkiler yumağına dönüştürmek yolundaki her di-
renişi desteklemek gerek...
ABD'nin Irak'taki tezgâhını bozan direnişin "din-
ci" ya da "milliyetçi" dokusundaki yerelliğin, kü-
resel ya da gezegensel boyutu ve doğasal anlamı,
ancak insanca bir mantığın terazisinde tartılabilir-
se gerçek değerini bu/abilir.
Kendini olaylar içerisinde mücadele ederek
yetiştiren, birçok suçlama karşısmda
büyük bir inanç, bilinç ve çabayla hazırladığı
savoınmalan ile gerçekleri ortaya koyan,
Atatürk Tükiyesi'ni tehdit eden tüm unsurlan
bilimsel incelemeleri ile su yüzüne çıkaran,
gerçek Atatürkçü, ülkesini ve ulusunu
yurekten seven,
devrimci, ideolog, araştırmacı yazar
KurmayYarbay
TALAT TURHAN'ın
80. yaşını kutluyorum.
NİGÂR SANCAK
ANGOR.A
Okul Öncesi Yaymlan
Yeni Müfredata Uygun
Çoklu zeka sistemi esas alınarak hazırlanmış
Yepyeni Kitaplar!
Erken Çocukluk Dönemi Programlan'nda yapılan en son değişıkliklere
uygun olarak hazırlanan çok sayıda kıtap ve eğitim materyah.
Bilgi için:
Özveren Sok. No: 32/1 Demirtepe-ANKARA • Tet 0 312 231 73 74
Faks: 0 312 231 73 79 • angora@angoraltd com tr