25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2004 PERŞEMBI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Rp Ana Bip Baba Ikikişiydilerodama girdiklerinde. Yaşlı bir ana baba Oğullan idama mahkûm olmuş. Gazetelerde okumuş- tum. Birini mi vurmuş, ne olmuşsa1 .. Baba hep önüne bakjyordu. Kadının boynu bükük, arada başörtüsünün ucuyla gözyaşını siliyor... Bilmem hangi örgüttenmiş üniversiteli oğullan. öy'e demişler. Oysa lisedeyken çok çalışkanmış. Üniversi- teye giriş sınavında yüksek puan tutturmuş, Tıp'a gir- miş... "Oy/e bir şeyiyoktu" dedi yavaşça baba.. Yaşlı gö- rünüyor, ama elli var yok... Belli, birden çökmüş. öyle- dir, Idşi yalnız zamanın geçmesiyle değil, acılarla, umut- suzkıklarla da çöker birden... Acaba, yazılar yazılsa duaım değişir miymiş? Yargı- tay'daki dosya geri döner miymiş? Uzun yıllar öncesini yaşıyordum onlan dinlerken... Bir genç adamlaTaksim'de bir kahvede buluşmuştuk. Te- lefonla arayıp görüşmek istemişti. Aranan biriydi. Tes- lim olacaktı, ama korkuyordu. Ya ağır işkenceler uygu- lanırsa diye ya da bir daha geri gelmezse. Pek çok ör- nekte olduğu gibi o da yitikJer listesinde bir ad olursa!.. O da yardım istiyordu. Gazetede çıkacak bir yazı!.. Derken çaylargeldi. Baba bardağı alıp oynamaya baş- ladı. Kadın bir anda dikip içti. Aglayacak gibi, ama ağ- lamıyor... Yaş mı kalmadı gözlerinde? Hep önüne ba- kjyor. Kim demişse, gidin onu görün demiş! Bir gaze- te yazannın elinden ne gelir? Baba- "Aylarca kaybol- du ortadan. Arkadaşlanna sordum, gömemişler. Uzak- lara mı gitmiş. Filistin mi neydi... Sonra resminigaze- telerde gördük..." Masadaki kâğrtlan düzeltiyorum, bir şeyler yapmak gerek, ama ne? Birden kadın dikti gözlerini. Bir şey mi söyleyecek, diye bekledim... Boş... Babasustu, 'Bir şey daha'dedim. Duymadı. Cebin- den kâğ/tlar çıkardı. "Işte lise kamesi. Bakın hep iyi. Doktor olacaktı, bi- zi kurtaracaktı..." Bir genç... Asılacak! Niceleri gibi! Geçenterde on aJ- tı yaşındaki çocuğu da asmadılar mı? Yaşın/ da büyüt- müşler! Neden? O da birini mi vurmuş? Banka mı soy- muş! Resmine baktım, 18 yaşındaymış! Şimdi belki yirmi- sinde... Dünyasına doymadan gidecek... "Birbakalım" dedim "Arkadaşlara sorayım. Dava- lan izleyen hukukçu arkadaşa, belki birumut vardır... Yargıtay dikkatlidir. Haksız ceza vermezler." Kendim de inanmfyorum! Bir karmaşık dönemdeyiz. Kjm kime dum duma 1 Bir gençdaha gitmiş!.. Ne diyor- du o kişi, "Sende Türk kanı yok mu?" Türk kanı diye bir şey! Bu gençleri anlamaya çaJışmak... Baba ana bi- le anlamıyor. Toplum hiç anlamıyor. Ne istediklerini, ne aradıklannı... Idam sehpasına gururla yürüdükJerini... Telefon çaldı, hiç gereksizce! Bir arkadaş, "Beyoğ- lu 'nda bekliyoruz öğle rakısına" diyor. ögle rakısına git- mekten başka çıkış yolu yok mu? Baba kalktı, kadını elinden çekerek... "Rahatstzettik"dedi. Kafktım kapıya kadar... Göz gö- ze geldik bir an... Bir şeyler anlatmak mı istedi; yoksa anlamsız bir bakış mıydı? "Kirti Bir Eylül" adlı romandan... Putin'in Gelişi ve Türk Boğazlan Konusu S Bütün dünyanın petrol ırmağı durumuna gelmiş Türk Boğazlan'nda yaptığımız "nefsi müdafaa/kendini koruma" hakkı kadar doğal olan bir önlemler uygulaması. Oktay SÖNMEZ Denizci Yozar ovyetler Birliğı döneminın devlet baş- kanlanndanPodgorninjn gelışinden 32 yıl sonra, çok farkJı bır dünyada yer alan bugünkü Rusya'nın devlet başkanı Putin, bugün Ankara'da ola- cak. Devlet başkanlan düzeyindeki görüşmele- nn gündemi oldukça yüklü görünüyor ve bu gündemde özellıkle konumuz olan "Boğa2İar''ın da kesinlikle yerini alması bekleniyor. Artık, haklı olarak "TürkBoğazJan" diye an- makta bilinçli olarak direndığımız Çanakkale ve Istanbul bo|azlan bu savfada değişık yönleriy- le yer almış bir konudur. Bu kez devletler arası nitelikteki birgörüşmede daha da önemlı boyut- lanyla ele alınması ise çok doğaldır. Bilindiği gibi Türk Boğazlan 'nın kuilanılma- sı rejimi, 1936MontröAntlaşması ile saptanmış, uluslararası deniz trafiğine açık bu çok özel ve önemli su yolundan yapılacak geçitlenn dısip- line edilmesi Türk hükürnetine bırakılmıştır. Bu geçitlerin, devletimiz egemenlığındekı iki yaka- sında yirmi milyona yakın insanımızın can, mal ve çevre güvenliğine sahip çıkma hakkı da do- ğal olarak Türk devletine aittir. 1936'dan bu ya- na teknolojinin her alandaki hızlı gelişmelen deniz endüstrisine de yansımış, gemilerin tonaj ve türleri taşıdıklan yüklerin niteliklenyle bir- likte önemli boyutlarda değişmiştir. Günümüz- de bu geçitlerden yılda 50.000'üı üstünde gemi geçmektedir. Bu sayının 6.000'den fazlası boy- lan 200 metreyi aşan, her birinde ortalama 150- 200.000 ton yarucı, patlayıcı ve en üst düzeyde tehlikeh' yük bulunan tankerlerdir. Önümüzde- ki on yıl içinde bu geçitlerden geçerek dünya eko- nomisine ulaşacak akaryakıt miktannın 350 mil- yon ton (yılda) olacağı tahmin ediliyor. Türkiye, aslında maliyeti tümüyle yurttaşla- nnın ödedigi vergılerle karşılanan teknik önlem ve donanımlarla felaketriskleriyledolu bırakar- yakıt nehrindeki trafiği düzenlemekte, somut önlemJer alnıakta, bunlan başan ve özenle uy- gulamaktadır. Ancak Türkiye dünyanın en teh- likeli trafiğine sahne olan bu geçitlerdekı, olum- lu ve yapıcı düzenlemeleri uygularken diplo- masi dilinde hep "dotflanınız" ya da "komşu- lannuz" olarak söz ettiğımız ülkelerden bu ön- lemlere tepkiler ve karşı çıkmalar süregelmek- tedir. Aynntılanna bu sayfada yervermemiz olanak dışı. Bu tepki ve karşı çıkmalardaki amaçlar ko- nusunda, Türk Boğazlan ve güvenliği konusu- na sahip çıkan özenli ve bilinçli çaüşmalar için- dekı kuramlanmız, aydınlanmız, uzman deniz- cilerimizle ilgili örgütlerimiz -başta TUDAV- bu tepkilerin ardındakı nedenlen çok iyı bil- mekte ve değerlendirmektedirler. Devlet başkanlannın Ankara'da yapacağı gö- rüşmelerde, en azından Rus dostlanmızdan ar- tık bu ülkede kimsenin Bosphorus demediği ts- tanbul Boğazı 'ndan üstü örtülü amaçlan çağnş- tıran "Karadeniz Boğaa" deyimiyle söz etme- melerinin istenmesinı diliyoruz. Türk Boğazla- n'nda aluıan ve uygulanan önlemlerin ulusal can, mal, çevre güvenlığuniz, e\Tensel boyutta ise insanlığın güvenliğine yönelik olmaktan çok Bakû/Ceyhan boru hattı ya da benzeri diğer al- ternatıf projeleri tercihli kılmak amacıyla alın- dığını uluslararası denizcilik forumlannda her fırsatta ymelemelerinın tarafimızdan asla kabul görmeyeceğı gerçeğınin kesinlikle vurgulanaca- ğuıı umuyoruz. Rusya dahil, tüm dünyanın, insanlığın yaşam- sal yararlanna hizmet eden bu önemli geçitleri için asıl yapılacak şeyin "TürkBoğazlan'iMngû- venligi" konusunda malıyetlenrun bırlıkte kar- şılanacağı belirh ortak çalışma veprojelerin an- laşmalarla kararlaştınlması ve uygulamalara ge- çiünesi olduğunda ısrarh olmahyız. Dostumuz olan daha birçokülke ügjlerinin bu tür iddialan ile çelişik bazı örneklere ve aynca önümüzdeki süreçtegündemegelebilecek birnok- taya değinmekte yarargörüyorum. 1800'lerden bu yana Londra'da yayımlanan Denizcilik dün- yasının en önemli organı LloydList'in01.07.2004 tarihli sayısında bir habervar. Özetliyorum. Ge- çen haftalardan birinde Danimarka ve Rusya hükümetlen arasuıda ulaştırma bakanlıklan ve armatörler birlikleri düze>inde kesin bir anlaş- mayla sonuçlanan göıüşmeler yapüdı. Alınanke- sin kararlara göre Nisan 2005'ten sonra Rusya ve Danimarka'nın da kıyısı bulunduğu tüm Bal- tık Denizi'nde can, mal, çevre güvenlığınin sağ- lanmasına yönelik olarak bu alanda çift cidarlı (double skın) olarak ınşa edilmemiş tankerlerin trafiğuıe izın venlmeyecek. Danımarka'nın is- teği üzerine Rusya, Uluslararası Denizcilik Ör- gütü'nün (IMO) kural ve standartlarına uygun olmayan gemi kullanmayacak ve bu kurallarda istisna istemeyecek. Üstelik bu önlem ve uygu- lama koskoca bir deniz alanı ve bir ülkenın tüm kıyılannda yapılacak deniz ulaşımı için konu- luyor. Türk Boğazlan gibi genışliği 740 metre- ye kadar daralan aşın yoğun geçitler için değil. ABD Iımanlanna da 2015'ten sonra çift cidarlı olarak inşa edilmemişhiçbir tankerin giremeye- ceği çok daha önceden karar altına alınmıştı. Uluslararası petrol şırketleri ve rafınerilerinın Türk Boğazlan'nda aldığımız önlemlere çeşit- li haksız argümanlarla karşı çıkmasının altında can, mal, çevrenin insanlık yaranna korunması ilkesı yerine parasal yararlann ön planda düşü- nüldüğünün artık farkında olmayan kim var. Kaldı ki bu şırketlerin yer aldığı ülkelerle yann aynı bırliktelıkte de olacağız (AB'ye gireceğiz ya). Bunun ne açık ve içtenlikten uzak bir çeliş- ki oldugunu söylemeye gerek var mı? Büındiğı gibi birzamanlarher ikı tarafi da Rus- ya olan Karadeniz Azak arasındaki Kerç Boğa- zı sadece Rusya egemenliğinde bir deniz geçi- diydı. Oysa şimdi bıryakası Ukrayna. Aynca Sov- yet Rusya sonrası dönemdeki gelişmelerle Ha- zar Denızi'nde kıyısı olan ve Karadeniz'e çıkı- şı olmayan birçok ülke, dünyaya Azak Denı- zi'ne bağlanan nehır yollan ve bu geçidi kuJla- narak açılabiliyor. Diyeceğimiz o ki, orada da pek yakında yoğunlaşacak trafik yeni önlem ve düzenlemeleri zorunlu kılacak. Bütün dünyanın petrol ırmağı durumuna gel- miş Türk Boğazlan'nda yaptığımız "nefia mü- dafaa/kendjni koruma" hakkı kadar doğal olan bir önlemler uygulaması. Üstelık daha kapsam- h düşününce "insanlığı koruma". Türk Boğaz- lan'ndaki güvenlik, bir yerde insanlığın da gü- venlik ve yaran. Aynca ve belki de en önemli- si, ne zaman ve nereden vuracağı belli olmayan görünmez bir düşmanın hedefi olan bır dünya- da yaşıyoruz. Teronzm faktörü artık her yerde. Kara, hava ve denizler; her yerde. Minimal öl- çülere çekmek zorunda olduğumuz bir riskle birbirimize karşı çıkmak yerine birükte uğraş- maktan başka akılcı bir yol yok. Kültürel Yozlaşma, Kimlik Bunalımı... VEFATveBAŞSAGUGI Afyon Sultandağı eşrafından merhum Mahmut ve merhume Zeynep oğlu, Emekli Ögretim Görevlisi. Matematik Öğretmeni MUSTAFA BAĞCI 01.09.2004 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Tann'dan rahmet, tüm yakınlanna başsağlıı ve sabırlar dileriz. Eşi: Nezahat Baga Oğlu: l'tku Bıgu Kızı Tutku Bağcı Vapar. Tonmlan: Nehir ve Ze>nep Yapar Ali ERALP Egi Y eni Dünya Düzeni, öteki adıyla "küre- sefcşme", 1990'lar- da Sovyetler Birliği'nin çö- zülmesıyle gündeme geidi. Oyıllarda uluslararası ser- maye, üretim fazlası nede- niyle tedirgindı, kaygılıydı. Aynca yeralü petrol bınki- minin gıderek azalması da bu kaygıyı korkuya dönüş- türüyordu. Kapitalist siste- min sağlıklı işleyebilmesi için yeni pazarlar, yeni ener- ji ve hammadde kaynaklan bulması, para akışım hız- landırması gerekiyordu. Kü- reselleşme ahtapotunun kol- lan yeryüzünü sarmalıydı. YEDITEPE UNIVERSITESI ATATURK ILKELERI VE INKILAP TARIHI ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2004-2005 Eğitim Öğretim yılında EnsOtumuze Vuksek Lısans Programı ıçın oğrenci alınacaktır. Atatürkçü Düşünce Sistemi, oluştuğu ortam, hedefleri ve temel felsefesı bakımından güncelliğini koruyan ve fıer geçen gün önemi daha da artan bir akademik araştrma ve çalışma konusudur. Programın arnacı; bu sistemi ve o'nun uygulamadaki ifadesi olan Ataturk ilke ve inkılaplannın anlamı ile günümüzdeki değerlerini kavramış uzman kadrolar yetiştirmektir. Çalışanlann da yararfanabilmeleri için ders saatleri akşam ve hafta sonlanna planianmaktadır. Öğretim dili İngilizce ağırlıklıdır. Program için başvurular; 23 Ağustos - 1 0 Eyfül 2004 tarihleri arasında, Enstitü Müdürlüğumuze kişisel olarak yapılacaktır. Başnjracaklarda aranacak koşullar: • Oört yıllık bir yüksek eğitim kurumundan mezun olmak, • İyi derecede ingilizce bilmek, • Son iki yıl içinde eşit ağırlık veya sözel alanda alınmış en az 45 LES puanına sahip olmaktır. • Vabancı uyruklu öğrenciler. Üniversitelerarası Kurulca denkliği kabul edilmiş 3ir üniversiteden lisans dipiomasına sahip, GMAT ve benzeri sınav notu almış olmalıdır. Kayıt için gereken belgeler: Başvuru dilekçesi, Lisans diploması veya yerine verilmiş belge, Lisans not çizelgesi (transkript), LES sonuç belgesi, Noter'den onaylı nüfus cüzdanı sureti, Ikametgah belgesi, Kısa özgeçmiş (CV), Askerlik durum belgesi ve 4 adet vesikalık fotoğraf getirmeleri gerekmektedir. Afrııtılı bilgi için müracaat: Tel: 0216) 578 02 48 Faks: (0216) 578 00 32 e-mail: ndemirci@yeditepe.edu.tr Bu program çerçevesinde ABD ve yandaşlan hemen ekonomik, kültürel, siyasal saldınya geçtüer. Ülkelerin içişlerine ve yönetimlerine yön vererek ulusal üretim- lerini engellediler. Yasak- laria, kotalarla tanmlann] çökertip, onlan dış atama zoriadılar. Bu, Yeni Dünya Düze- ni'nin kuruhış dönemi, ilk aşamasıydı. Tarihe ve olay- lara tanıklık ettiğimiz şu 2000'li yıllarda ise Büyük Ortadoğu Projesi(BOPJadı altmdaküreselyaydmaprog- ramının ikinci bölümü sah- neyekonmaktadır. Başoyun- cu uluslararası devlet tero- risti Bush;yardımcı nyuncu- lar Blair. Şaron. Başaktor Bush, tüm dünyanın gozle- ri önünde, tüm askeri gücü- nü kullanarak, Hider yön- temi ve sudan nedenlerie Irak'ı işgal etmiştir. Cina- yetler işlenmekte; eskiCIA ajaıu, kukla başbakanAlla- vi'nın de candan katkılany- lakatliamlar yapılmaktadır. Bu koalisyon ortaklan- nın, bu küresel çetenin ide- olojisi neofaşizmdir, teme- li mılitarizme dayanmakta- dır. Onlanntek itici gücü, ın- sanlık anlayışlan ise çıkar- lan'dır! Bundan üç yüz yıl önce, çıkarlan uğruna özva- tanlannı terk ederek, bır ara- ya gelip Amerikan de\ieti- ni kuranlann torunlan "Ye- ni muhafazakânar". bugün, dün)- a\i yağmalamak ama- cıyla kendi dışındakileri aşa- ğılayan, küçükgören birdav- ranış içerisüıde mazlum ül- keiere saldınnaktadırlar. Onlarla a>m duygulan payîaşan SamuelP. Hunog- ton, Medeni\etJerin Çatış- ması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kuruhnasıadlı ün- lü yapıtında kendinden ol- mayan, kendi dışındaki ül- kelere şu aşağılayıcı öneri- yi götürmektedir: ".-Baü\vö/eüiklede, her zunanbirnıisyonerulusob- gden,Amerika BirfeşikDev- lederi; Baülı olma>an halk- lann, kendilerini. Batı'nın değerierioJarakkabüledilen a)Denıokrasi b)Serbest pi- vasa, c) Smırfa hükümet, ç) İnsan haklan, d) BirevciBk ve hukuk devieti değerieri- ae testim eöneleri gerektigi- ne ve kendi kurumlannda, btıd^nerigerçekleştirrne- Jerigerekü§ttieinanır_" (Ak- taran Attilâ tlhan Büyük harfler tarafimdan yazıldı. AJE.) Ne acıdır ki, bu gidi- şe, azgelişmiş ülkelerin az- gelişmiş kişilikh, dahadoğ- ru bir deyişle, kişiliksiz iş- birlikçileri de ortak olmak- tadırlar. Müslümanlık denilinee mangalda kül bırakmayan dincüer; Irak'taki Afganis- tan'dakiMusiüman kardeş- ierinin, "katlini vadp" gör- mektedirter. 2000Tİ yılların başında Türkiye, ErtloğanHükiime- ti aracıhğı ile bıryerlere çe- kilmek istenmektedir. Ül- kemiz, cumhuriyet kimli- ğinden kopanlıp, Islami ce- maat kimliğine dönüştüriil- meye çahşılmaktadır. Birkı- nk plak gibi durmadan, ABDyöneticilerinin "Tür- kiyeıhmhbirIslamcumhu- riyetidnu.'' demelerinin al- tında yatan gerçek budur. Büyük Ortadoğu Proje- si'nin (BOP), özgün adıyla Genişletflmiş OrtadoğuPİt>- jea'nin,Ortadoğu'yayerle- şebilmesi ıçın Amerika, emirlerine kayıtsız koşulsuz "itaat eden bir kullar sürii- sü" yaratma se\dasına düş- müştür. Bu nedenle ABD ve yandaşlan, 1923 aydın- lanmasını ve onu besleyen Kemalist kültürel değerleri yozlaştınp yok etmek ama- cıyla elinden geleni ardına koymamaktadır. Tarikatçı işbirlikçi de, hazır, küresel destek varken, şeriat huku- kuna dayalı bir siyasal îslam düzeni kurabilmek uğruna, Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğugibi emperyalistgüç- lerle ittifak yapmış, o da elindengeleni ardınakoyma- maktadır. Sözlü ve yazılı yayuı ku- ruluşlanna gelince; büyük bir kesimi "mütareke bası- nı" görevini üstlenerek, em- peryalizm ve ortaklannı şevlde (güçlü istek, heves) desteklemektedirler. Bugö- revlerinin yanında aynca, Samuel P. Huntington'ın öğütlerine dekulak vererek, ülkemizi Batı'ya ve ABD'ye teslim etmek üzere, Ata- tûrk'e yabancı, cumhuriye- te düşman, kültürel yozlaş- ma batağına saplanmış, ki- şiliksiz, boyun eğmeye ha- zır bir güruh (küçümsenen topluluk) yetiştirme çabası içensindedirler. Şunuarökaçjkçasöykye- böiriz: Sosyo-ekonomik ya- pısıyla, }t)zJasan kültürüy- ie, gönüDü mandacılamia bugünkü Tiirkiye'mn ko^ıl- lan, ulusal kurtuluş nıüca- delesi kosullanndan pek farkh değfldir. SevgiB iiike- miz ortaçağm karanhklan- nayenidenitibnekistenmek- tedkBu amaçlaAmerika'sı, Avrupa'sı,köktendincisi şeh- vetli bir güç birliği ile laik- liğe, cumhuriyete, Atatürk'e saldınnaktadırlar. Üstelik onlar bu saldınlannda yal- nız da değiller. Kendilerine (her nedense) solcu (!) diyen ve aydın olduklannı ileri sü- ren bir aymazlar topluluğu da siyasal lslamcılarla bir- likte 1923 Devrimi'ne ver- yansın ediyor, aslanlar gibi kükriiyor! Ulusal devlet, ulu- sal ordu, ulusal eğitim; ya- pısında *uhısaJ" nitelikli ne varsa onu yadsıyarak, dün- ya ile bütünleşeceklerini, özgürleşeceklerini sanıyor- lar. Onlara göre, "Bir dev- tetin kendikendisineyebne- si arnk geriJerde kalnuşör. Hür dünyadevletieri birbir- lerine karşılıklı olarak bağ- lanmabdıriar™*' Bu özgürlükçülerin (!) arasında öyleleri varki, Kur- tuluş Savaşı öncesinde em- peryalizmın uşaklığını ya- pan "Ingüc Muhipleri Ce- miyeti" üyelerine "rahmet okiıtturacak" denJi bağım- lılıkyanlısıdırlar. Bu aydın- lardan (!) bırisi "Türkiye Türkler tarafindan yönedl- mevçcekkadarstratejiköne- me sahiptir_" diyerek çağ- daşlığını (!) kanıtlamaya ça- lışmaktadır. Tüm bu deli saçması söz- ler, "Türban,türban,iDe de türban!-n haykınşlanyla la- ikliğe saldırmalar, kültürel yozlaşma ve kimlik bunalı- mından başka nedir? Özgür ve bağımsız yaşa- manmdeğerini, önemini bi- len; ulusal kişilikli, ulusal kültürlü hangi vatandas gi- dip de kendisini ABD'nin zincirlerine vurmak ister? Hangi TC vatandaşı laik eği- time karşı çıkıp, "Türbana izin vermiyortar'' diye ço- cuklannı Amerikan, Ingiliz okullanna gönderir? Ken- dini bilen hangi vatandaş "Ben okuia iDe de tfirbanla gkJeceğnn" diye öz devle- tini, yabancı Avrupa mahke- melerinde süründürmeye kalkar17 Tüm bu davranışlar kül- türel yozlaşma, kimlik bu- nahmının belirtileri değil de nedir? Biz bu konuda şunu biliriz, şunu söylenz: Birki- şi isterstradan biryurttaş, is- ter en üstdüzeyde birgörev- li olsun, her şeyden önce, temeüni halktan, yüzyıllann birikimindenalanulusal kül- türünü ve ulusal kimliğini korumasını bilmeudir. Ulu- sal olmayan bir devlet, sa- dece emir lcuflan yetiştiren bir eğitim, Atatürk'ün he- deflediği "çağdaşuygariık'' düşüncesi yerine Batıcı, kü- reselci, şeriatçı ideolojileri bayrak edinen kişi ya da ku- rumlar kültürel yozlaşma içerisindedir, kimlik buna- hmına düşmüştür. Ulusal kültürü, ulusal kimliği ancak Kemalizmin ilkelerinde, 1923 Devn- mi'nde bulabiliriz. Kema- lizmin ilkeleri ise açıktır: Kendisine "hajatta en ger- çek yol gösterici büüni" kı- lavuz edinip, "akü hûr, vic- danı hür vatandaşlar" ye- tiştiren ulusal eğitim, kul- lukyerinevatandaşhk, man- dacı anlayış yerine tam ba- ğımsızlık... PENCERE Kıyamet Savaşçıları Sıradan bir insan, ama aklı başında bir kişi, gü- nümüz dünyasına nasıl bakar?.. Soruya yanıt vermeden önce iki alıntı yapmak- ta yarar var; Korkut Boratav, "1 Eylül Dünya Ba- nş Günü" "Söyleşiler" köşesinde çıkan yazısına şu tümceyle giriyordu: "Amerika Irak'ı satışa çıkardı." "Petrol dtşında Irak devletine ait tüm variıklar, işletmeler ve hizmetler hızlayabancılara satılacak. Telekomünikasyondan hastanelere, sanayi tesis- lerinden okullara, santrallardan kentlerin su şebe- kelerine kadar uzananucu açık birlistedeki 'kele- pir mallar'/ satın alan şirketler, istedikleri fiyatlan uygulayacak, kâriannı kısıtsızdışanya transferede- bilecekler; bir yıllık vergi muafiyetinden sonra da vergi oranlan yüzde 757 aşmayacak." Ne tezgâh değil mi!.. Boratav soruyor: "Petrol (en azından şimdilik) niye dışarda bıra- kılıyor?" • "Sadöam'ın zulmü" altında dünyadan "tecrit" edilen Irak, demek ki küreselleşecek!.. Ama ne küreselleşme?.. ReşrtAşçıoğ/u, "Bilimsel çevre sağlığı gazete- si Gözlüklü Martı"nın özel sayısını çıkardı; okurken altını çizdiğim kimi satırlan aktanyorum: "Bir Amerikalı 40-50 Afrikalıdan daha çok pet- rol tüketir; ortalama olarak azgelişmiş ülke insa- nından 25-30 misli fazla petrol kullanır. Bu neden- le dünyanın en çok siyah duman çıkaran ülkesi- dir. ABD'nin tümyaşamı -gerek sosyal, gerek eko- nomik, gerek teknolojik- hepsipetrolebağlı!.. Ken- di özkaynaklannı 'yann'/ara saklıyoriar; şimdilik Or- tadoğu'ya, Irak'a ve Kuveyt'e sarkmalan bu yüz- dendir." Peki, bu tüketim hırsı bizi nereye götürüyor?.. "Gözlüklü Martı" diyor ki: "1850'lerde her milyon hava molekülünde 285 karbondioksit (CO2) molekülü vardı; bu şimdi 350'nin üstüne çıktı." • Şimdi yazımızın başındaki soruyu yineleyebiliriz: Sıradan bir insan, ama aklı başında bir kişi, günü- müz dünyasına nasıl bakar?.. İnsanlığın köküne kibrit suyu eken bir çılgın tü- ketim düzeni, ABD'nin başına çöreklenmiş neoli- beral Bush tayfasının teknolojik üstünlüğünde, si- lah zoruyla dünya çapında hızlandırılırsa kıyame- tin tarihiyakınlaşır!.. Irak'taki direniş -ve dünyadaki öteki direnişler- artık yalnız emperyalizme karşı olmak niteliğini aş- mıştır... İnsanlığın hakça birdüzene kavuşması güzel bir amaçtır; ama, emperyalizm yalnız insanı sömüren bir içerik ötesinde; doğayı tüketen, gezegenimizi yok eden, kutsal kitaplardaki kıyamete çağrı çıka- ran biranlam kazandı... Küreselleşmeyi bu içeriğinden kurtanp insanca ilişkiler yumağına dönüştürmek yolundaki her di- renişi desteklemek gerek... ABD'nin Irak'taki tezgâhını bozan direnişin "din- ci" ya da "milliyetçi" dokusundaki yerelliğin, kü- resel ya da gezegensel boyutu ve doğasal anlamı, ancak insanca bir mantığın terazisinde tartılabilir- se gerçek değerini bu/abilir. Kendini olaylar içerisinde mücadele ederek yetiştiren, birçok suçlama karşısmda büyük bir inanç, bilinç ve çabayla hazırladığı savoınmalan ile gerçekleri ortaya koyan, Atatürk Tükiyesi'ni tehdit eden tüm unsurlan bilimsel incelemeleri ile su yüzüne çıkaran, gerçek Atatürkçü, ülkesini ve ulusunu yurekten seven, devrimci, ideolog, araştırmacı yazar KurmayYarbay TALAT TURHAN'ın 80. yaşını kutluyorum. NİGÂR SANCAK ANGOR.A Okul Öncesi Yaymlan Yeni Müfredata Uygun Çoklu zeka sistemi esas alınarak hazırlanmış Yepyeni Kitaplar! Erken Çocukluk Dönemi Programlan'nda yapılan en son değişıkliklere uygun olarak hazırlanan çok sayıda kıtap ve eğitim materyah. Bilgi için: Özveren Sok. No: 32/1 Demirtepe-ANKARA • Tet 0 312 231 73 74 Faks: 0 312 231 73 79 • angora@angoraltd com tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle