19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 I1 3 s a Acaba siyasi zinu da suç olsafcaçrekit dışanda kabr? EeMronik posta: denizsocnQcumhuriyetcom.tr wwwMtenizsom.com Tel: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Köyişleri Bakanı'nı güneş çarpmış... "Kövlülerin halini anlamıs tnıi" TOrkiyeSağlık Işçileri Se-ndikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu'nun, gazeteleri yakından izlediğini ve "Allah ne yapsın", "Allah, yürü ya kulum demiş" gibi içinde Allah sözcüğü ge^en yazılar îçin köşe yazarianna mektup göndererek uyardığını ve Islama inananlann gözden ırak tutmamalan gereken kurallan anımsattığını biliyor musunuz? Merhum Ibrahim Eroğlu'ndan "Kara Saray'daki Beyaz Adam" fıkrası: "Bush'un cenazesi defnediliyordu. Mezar kazıcı henüz birkaç kürek toprak atmıştı mezara. Birden; kara gözlüklü, kara giysili beyaz bir adam ön tarafa fiıiadı. Bush hakkında uzun uzun konuştu ve konuşmasını "Merhumun yerini kimse dolduramaz" diye tamamladı. Mezar kazıct derhal müdahale etti: Ben doldururum, efendim!" öreye göre ölenlerin arkasından olumsuz konuşmanın uygun sayılmadığını belirterek "Allah 'Hoca'nın taksiratını affetsin; ama, o biçim medyada Sulhi Dönmezer'e ilişkin övgülerin ardı arkası bir türlü kesilmiyor" demişti ll- han Selçuk... llhan Ağabey, Ceza Hukuku Profesörü Sulhi Dön- mezer'in, Türkiye'nin ilerici aydınlarına, yazarlarına, gazetecilerine, şaiıierine ve politikacılanna karşı açı- lan savaşımda bir gerçek profesör, bir yansız bilirki- şt, bir bilim adamı gibi davranacak yerde bir tutucu ya da gerici militan gibi iş tuttuğunu anımsatmıştı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı avukat Erdoğan Kazancı da, o biçim medyanın arkasından methiyeler düzdüğü Sulhi Donmezer'le ilgili bir anı- sını paylaşıyor: "Genceciğim. Bir kentte haftalık yayımlanan top- lumcu bir gazetenin sorumlu müdürü ve yazarıyım. 'Demokratik Yumruk' adlı bir yazı kaleme aldım. De- Anılar mokrasi çerçevesinde halkın; istismara, sömürüye, yalana ve talana karşı çıkrnasını diledim. Çözüm ye- rini de sandık olarak gösterdim. Hakkımda dava açıldı. Bilirkişi, ünlü ceza hukuk- çusu Ord. Prof. Donmezer, benim yazımda keskin 'propagandalar' ve hatta 'ihtilal' işaretleri çıkardı. Ce- za yasasının akla gelen gelmeyen her maddesinden suçlu buldu... Bir avukat ağabeyimiz savunmayı üst- lendi. Hiç unutmam, bana da yarı şaka yan ciddi, 'Ka- zancı, sen bu rapora göre Lenin'den sonra geliyor- sun' dedi... Sonuçta ben hüküm giymedim. Ama Donmezer beilegimde hükümlerin en kötüsünü giy- di. Yıllar geçti. öğretmenlik görevim sırasındaokudu- ğum hukuk fakültesinde dersimize girdi. Dayanıklı- lıkla bekledim. Mezun olduğumuz gün yolunu gözle- dim. Bekleyiş ertesi güne kaydı. Sonunda, bahçede karşımızayalnız çıkıverdi. 'Hocam mezun oldum' de- dim. Beni elbette tanımıyordu; 'Kutlanm' dedi. Ben, 'Yıllar önce delikanlıyken bir dehşetli bilirkişi raporu- nuzdan yargilandım. Çile çektim. Birçok toplumcu- yu dazindanlaraattırdınız. Sizi kınıyorum' dedim. Hı- zımı alamadım, 'lanetliyorum' diye sözümü sürdür- düm. Yüzü kızardı, gözlüğü aşağıya kaydı. Bıraktım, aynldım. Cezahukukumuzun 'intihalci' ol- duğu savını da üzerinde taşıyan profesörü Donme- zer, şimdi aramızdan ayrıldı. Yıllardır adı geçtiğinde aklıma hep gencecik bir delikanlının anımsadığı bu anı gelir." Gençler için Dönmezer'in 'intihal'ini llhan Sel- çuk'tan dinleyelim: "Hocalann Hocası Profesör Ta- hir Taner'in ünlü ceza hukuku kitabından yaptığı 'in- tihal' nedeniyle bu suçun cezasından kurtulmak için Profesör Taner'den af dilememiş miydi?" SESStZSEDASIZ(l) Amepikalı misyonerden Türk dostu Istanbul'dan Umut Kekeç, Mey- dan Larousse Ansiklopedisi'ni karış- tınrken, beşinci ciltte gözü Gartes Ca- teb Frank maddesine takılıyor: "Amerikan misyoneri ve eğitimcisi. 1877'de Betoit Koleji'ni, 1881 'de Chi- cago llahiyat Okulu'nu bitirdi. Ertesi yıl papaz olarak çalışmaya başladı. 1881- 1894 arasında Türkiye'de misyoner bu- lundu. 1894-1902 yıllan arasında gene Türkiye'de Harput'ta Fırat Koleji'nde müdürlük yaptı. 1903-/ 1932 arasında Istanbul'da Robert Kolejin müdüdüğün- de bulundu. Türk dostu olarak tanındı." Umut Kekeç, "Şimdi naçizane soru- yorum" diyor: "Sen Türkiye'ye geleceksin, aslanlar gibi misyonerlik yapacaksın ve Türk dostu oluverip çıkacaksm. Bilemem sonradan bilmediğim bir şeyler olduy- sa o başka. Ama herhalde böyle bir şey ancak bu topraklarda olur. En olamaz- lann, 'gözümle görmeden inanmanV türünden imkansızlann, hem de sıra- dan kabul edilebileceği yurdum top- raklannda!" Bedrettin Dalan eğitim sektörüne girdikten sonra bir televizyon progra- mında Osmanlı'nın son yıllannda Orta- doğu dahil ülkenin en ücra köşelerine kadar yüzlerce misyoner okulunun fa- aliyet gösterdiğini anlatmıştı... Sıra Kur- tuluş Savaşı'na geldiğinde bu okullar- dayetişenlerin mandacılığı savunduğu- nu anımsatmıştı... Mandacılann, mis- yonerleri Türk dostu ilan etmesinden daha doğal ne olabilir! Yüksek Yerilim Hattı Paranm ne önemı var; mühim olan sıfırlann sayısı! erdincutku < ı yahoo.com Sentetik Çağ ve Savunmasızhk TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU • Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra gelişmiş ülkelerin dikka- tini çeken ve ciddi kirlilik sorun- lan yaşandığını fark eden ABD'li yazar Barry Commer, 1971 'de Çevrimin Kapanması adlı ese- rinde, çevre krizi sorununu, "Ikinci Dûnya Savaşı'ndan sonra üretim teknolojisindeki çok büyük dönüşümdür" diye tanımlar. Bunun nedenini de "söz konusu teknolojilerin, da- ha az tahripkâr teknolojilerin yerini alması" olarak açıklar. Doğal ürünlerin yerini, sente- tik ürünlerin almasıyla; artıklann işlenmesi ve atılması olarak or- taya çıkan sorunlar devleşmiş- tir. örneğin doğal gübre yerini, yapay gübreye; biyolojikyollar- la kontrol etme yerini, öldürücü canlı ilaçlannın kullanımına bı- rakmıştır. Tarihin en kirletici sentetik ürün çeşitliliği üretimlerinden bazılan, 1940 ve 1950 yıllann- da fotokimyasal duman, DDT, nükleer serpinti ile yayılım gös- termiş, 1946'da kullanılan do- ö.al sabunların yerini deterjanlar âlmıştır. Ardından elektrikli tramvay hatlarının pek çoğunun otobüslere dönüştürülmesi, petrol ve doğalgazdan petro- kimya sanayii ile atmosferden su kaynaklanna kadar yayılan denetimsiz bir çevre tahribinin ttfmanışı, dikkate değer çevre sorunları yaratmıştır. Sentetikçağın zirvedeki çev- re krizi dönüşümlerinden en önemlisi de doğal tanmın ya- paylaştırılmasıdır. Tekelci kapi- talistlerin iştahlannı kabartan şey, ürünlerin genlerinin değiş- tirilmesi, böylece dünyadaki tontrolterini arttırarak işgalci ve çıkara dayalı amaçlanna ulaş- malan. 20. yüzyılda tanm sanayiinin gerçekleştirdiği yeşil devrimin, merkezindeki tohumlann gen- lerinin değiştirilmesine varan bi- yoteknoloji, sadece yediğimiz mısırda değil, doğal ve yaşam- sal tüm vaıiıklarda da yenilene- mez bir körelme ve tahribe doğru yol almaktadır. Ekolog Yrjö Haila Richard Levins'e göre "Yeni çeşitler, ancak on- lara bütün bir teknik paket eş- lik ederse iyi sonuç vermek üzere üretilmiştir". Insan eliyle devreye sokulan yapay ve ön- ceki koşullara daha az uygun olan yeni mahsuller için gerçek- ten de daha büyük miktariarda inorganikgübrenin ve böcek öl- dürücülerinin kullanılması ge- rektiği ve yeni yapay öğelerin aynı pakette yer alması gibi bir- takım bağımlılıklarla biriikte sü- regidecektir. Buna geliştirilme- miş ya da gelişememış ülkeler- de, dışa bağımlılık ve ekonomik çıkmazların düğüm noktasıdır denebilir. Bu nedenle ulus dev- letlerdeki yanlış siyasi tercihler ve ekolojik savunusuzluk, onla- rın ekonomilerinin de "neslini yok eden tohum gibi" perçin- lenmiş oluyor... özellikle market, fuarve ben- zeri pazar alanlarında bolca gördüğümüz; günlük yaşamla- nmızın bir parçası haline getiri- lip havalarda uçuşan naylon torbalar, midemizde şişen renk- lı bonbonlar, gövdelerimizi bo- ğan yapay giysiler ve pek çok madde, kapitalizmin süslü örtü- iennden en ilgi görenler arasın- da. Sentetik çağın yapımcılan, arkalanndaki kocaman paralar- la tüm dünyayı ellerinde tutup kullanıyorlar. Tabii bunun yanı sıra gelişmiş ülkelerin doğal or- tamları kendi ülkelerinde yeni- den yakalayabilme dövünüleri- ni de izliyoruz. Sağlıklı yaşam ve ekosisteme sahip çıkma ha- reketinin, dünyadaki sivil örgüt- lenmelerin itici güç oluşturdu- ğunu da biliyoruz. Bunu vurgu- lamakta yarar var. Sentetik çağ içinde, doğal yaşamı aramanın güçlüğü de ortada. Ama yaşam biçim ve taleplerimizi sorgulayarak; tek- noloji seçimi, denetimi ve ürün planlaması yönünde yetkilileri uyarmak, onlann da en az bizim kadar zorda olduğunu anlat- mak gerek. Söz konusu çağa tutsak ettirilen insanlar olarak, gezegenimizi de bu tahrip edi- ci atıklarla savunusuz durum- dan kurtarmayollan denenebil- meli. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK behicak ı turk.net ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraci <: mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMALVRGENÇ k_urgenc(a yahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGİN hayatepikd mynet.com İLK 50 YILIN HEDEFİ: İKİNCt SO YILIN HEDEFİ: KURSIARI 1! REKORLl 29 DCNV K S»MP1VONLIĞV İNTERNETTE DE DUNYAŞAMPİYOMLUĞU - 77.599 GENCE MESLEK ve t* BAŞARILDI; g n dc UımcnîteyCt Ajtaâoku ÜSBİRİ SnUVUUNA HAZHOJK KURSUM İLE ÖNCETAİRKÎYE'NİMSONRADA DÜNYA'NM EM BAŞARIUİNSM4UR1 OLARAK YETİŞTİRMEK; DEĞERLİ GENÇLER !.. - BİLGİSAYAR1NIZ1 BİUNÇÜ KULLANINI.. SINAVLAROA BAŞARISIZ KALMAYIN. \ GELİN SİZİ DE ÖNCE TÜRKİYE'NİN SONRA DA DÜNYA'NIN ZİRVELERİNE GÖTÜREÜM DefShane 347 89 03 , Kadıkfty 336 11 50 [0216) 347 89 08 ' (0216) 338 08 42 230 90 37 234 30 49 BakırkOy 561 29 06 (0212) 571 31 31 &amt>ıyon-Kurslan com u E.Po*t« sampiyon^superonlıne com H KI SEN FABtlO.ISIN O ÜCÜ İLE İAAAM ONLARLA SADECE ZİNA EblYORUM >.. TARİHTE BUGÜN MİIMTAZ ARIKAN 2Eylül unnc.nmmtas-ariknn.com VEJAPONYA TESLİM OLUVOR! 194S'T£ BUGÜU, S.DÜNTH SAMŞt'MIN SONUHPA, 7APONVA, AMERİKAN ASKERÎ KUVVBTLERİHE KESMEN TESÜM OU>U. SON Biü YIL İÇiUDe,SÜ-. RSKLl GEZlLEYEN VE Y£AIİL&JL£gi BİRSjHîfJİ İZIMYEN JAPONyA, UMUTSUZOA PİI2£MİYOG, TESJJM OLUUYûePU. İ34S AĞUSTOS AYI İÇİN OE,AS0, İKİ A7DM BOMBASIN) JAPON KBiT. LJERİ ÜZE&İNDe PATLAT/NCA, JAPOM İMPA- RATOIİU HİZaHİTO, TBSUM OLUNACA&INI AÇtKLAPI. ARDINDAU, tSEAJBRAL A44C AR- THUR f££>MUTAStNDAKJ A8D KUVVETL££İ JAPONYA'YA ÇIKMAYA BAŞLAPI. 2 EYLÜL- pe DE, M/ssoue/ ZIRHLISIN&A , JAPON DlSİŞLBeİ 8AKANI MAMÛHU &M6EMITSU, T-ESLİM ANTLA$MA£(NI İMZALADl. DÜZ ÇİZGt ÜMİT ZtLELİ Ummetçinin Taziler Sorunu! Olmuyor, dilini tutamıyor... 0 kadar kin, o denli nefret dolu ki dayanması müm- kün değil; içindeki zehri akıtmadan duramıyor! öyle- sine düşman ki tarihi gerçekleri çarpıtmaktan, doğru- ları hiç sıkılmadan saptırmaktan bile çekinmiyor... - Abdurrahman Dilipak, bunu hep yapıyor! 1996 Kasım ayında, Kanal 6'da, Hulki Cevizoğ- lu'nun "Ceviz Kabuğu" programında Istiklal Mahke- meleri tartışılıyordu. Prof. Dr. Ergun Aybars, Dilipak'a dönerek sordu: - Siz, Istiklal Mahkemeleri karanyla 120 bin ki- şinin asıldığınt yazdınız. Bunu nerden çıkardınız? Soruyu soran Aybars, birinci ve ikinci dönem Istik- lal Mahkemeleri üzerine araştırmaları ve iki ciltlik ese- riyle ünlü bir bilim adamıydı. Kurtuluş Savaşt ve kuru- luş sürecinde TBMM'nin çıkardığı yasayla görev ya- pan mahkemelerin, vatan hainleri, asker kaçaklan, te- cavüz sanıklan, isyancılar ve suikastçılara verdiği idam cezalanndan 2 bin kadannın uygulandığını belgelere dayanarak yazmıştı. Dilipak'ın verdiği yanıt karşısın- da hayret ve esefle başını salladı: - Toplumun kuşkusuna,rivayetleredayanarak yazdımü! Işte Dilipak buydu! 'Onlar vatana düşman' Abdurrahman Dilipak, geçenlerde yine sahnedey- di... Amerikan askerierinin Necef kentine saldınsı sıra- sında ölenler için Fatih Camii'nde gıyabi cenaze na- mazı kılınıyordu. Namaz sonrası megafonu eline alan Dilipak, aynen şunlan söyledi: - Necef'teki mücadele insanhk onurudur. Biraz önce hutbede bize Çanakkale Savaşı mücahitle- rinin ne yüce bir değer için savaştığı anlatıldı. Necefbenim için Çanakkale'den bin kat daha fa- ziletlidir... Hiç şaşırmadım! Hatta "Az bile söyledi. Cesaret edebilseydi Çanakkale'nin yanına Kurtuluş Savaşı'nı da eklemekten büyük mutluluk duyardı" diye düşün- düm! Ummetçinin böyle düşünmesi çok doğal, çünkü ummetçinin vatan kavramı yok! Hatırlayacaksınız; yıl- lar önce Necmettin Erbakan'in Almanya'da yaşayan yeğeni Mehmet Erbakan da dilini tutamamış, ait ol- duğu yeri şöyle açıklamıştı: - 60 mityonluk Türkiye Cumhuıiyeti vatandaşı olmaktansa 1 mifyatiık Islam ümmetine ait olma- yı tercih ederim... Doğrusu da bu! Gerçek düşünceleri bu. Zaman za- man dayanamıyor, söylüyoriar, büyük tepki görünce çark ediyorlar. Ediyoriar çünkü öyle aman aman "fa- zilet" sorunları da yok! Kurtuluş Savaşı da, Cumhu- riyet de, Türk Devrimleri de onlar için tam anlamıyla bir karabasan! Yazılannda, kitaplannda, televizyon ya da radyo programlannda hep aynı kini bileyi taşınaya- tırıyor, eskiye özlemi parlatıyoriar! - Onlar, her zaman ittiharia söyledikleri gibi; Yunan ordusunu "Halifenin Ordusu" ilan eden, Mustafa Kemal için, Kuvayı Milliyeciler ıçın idam fermanı çı- karan Suttan Vahdettin'in, Şeyhûlislam Dürriza- de'nin ecdadı... - Onlar, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanın, Ingilizin yanında yer alan Iskilipli Atrf Hoca'nın torunlan... - Onlar, Arap çöllerinde, Ingiliz buyruğuyla hasta- nedeki yaralı Türk askerienni bile katleden Şerif Hü- seyin'in hayranlan... Yazının tam burasında aklıma, Nâzım Hikmet'in, 1945'te hapishaneden Piraye'ye yazdığı "Saat 21- 22 ŞHrferi"nden o muhteşem mısralar düştü: Bursa'da havlucu Recebe, Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman, fakir-köylü Hatçe kadına, ırgat Süleymana düşman, sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanlann evidir, sevgilim, onlar vatana düşman... E-posta: umftzileli(a ttnetnettr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 11 Lor peyni- rine verilen bir başka ad. 2/ Oynak ke- miklerin ara- sındaki açıla- n genişletme- ye yarayan kaslann genel adı... Boynun arkası. 3/ Bir 8 vidada iki diş 9 arasında ka- lan çukuT bölüm... Küçük bir alan üzeri- ne odaklanmış yo- ğun ışık kaynağı. 4/ 3 Eski dilde arkeoloji. 4 5/ İçinde diri bahk 5 saklanan, denizden aynlmış ha\oız. 6/ Peygamberkri Hudu dinlemedikle- ri için Tann tarafindan yok edilen kavim... Bir no- ta... Elektrik direnç birimi. II Evcil bir geyik... Ka- dınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yı- kayan kadın. 8/Otomobillerin çekiş ve hızını ayar- layan dişliler düzeni... Radyum elementinin sim- gesi. 9/Yünlü bir kumaş... Tann. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Meksika'da büyük bir uygarlık kuran eski halk. 2/Alkolsüz içecek, meşrubat... "'Herkesyarasına derman anyor / — belli değil dert belli değil" (Ruhsaü). 3/ Türk müziğinde bir makam... Mi- marhkta, duvar içinde bırakılan oyuk bölüm. 4/ Küçük mağara... Islandığı zaman kolayca biçim- leadirilebilen yumuşak ve yağh toprak... Bir cet- vel türü. 5/ Artvin'in eski adı. 6/ Osmanlı devle- tinin Müslüman olmayan uyruklanna verilen ad... Isyankâr. 7/ Argoda rakıya verilen ad. 8/ Araç ya da eşya takımı... Ç ok yiyen, obur. 9/ Kimi iskam- bil oyunlannda aynı cins iki karta verilen ad... Bi- ri "Erzurumlu". diğeri "ErcişB" lakabıyla anılan iki halk ozammızın ortak adı. *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle