19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17EYLUL2004CUMA 14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 100 temel eserdizisiBirzamanlar '1000 temel eser dizisi' vardı. Bu sayıyı 100 'e indiren Milli Eğitim Bakanlığı listenin tamamını Türkkültürünün temeli sayarakokullara, kütüphanelere sokmayı amaçlıyor MEHMETGULER Bır zamanlar "1000 temel eser dizi- si'' vardı. Şimdilerde Mıllı Eğitim Ba- kanlığı bu sayıyı küçülte küçülte 100'e indirdi. "100 temel eser"in bir kısmı çevin. Bakanlık, bu listenin tamamı- nı şimdılik Türk kültürünün temeli sayarak öğrencilere, öğretmenlere okutmayı, kütüphanelere sokmayı amaçlıyor Zaman Içlnde bu bfr tekerrür' mü? Paradan üç sıfir atalım dıye uğraşır- ken, kültür ve düşün dünyasından bir sıfir attık bile. Artık 1000 temel eser yerine, 100 temel eserle yetineceğİ2. Batı dillerine çevrilecek yapıt mı an- yorsunuz, 100 temel eserin içindeki Türkçe yazılmış yapıtlar elinizin al- tında. A\Tupa Birliği'ne mi girmek isriyor- sunuz, hazırladığmız 100 temel eser- le yeni "müktesebaflar" yaratabilır- sinız. Bınne önerecek kıtap mı anyor- sunuz, yorulmanıza gerek yok; 100 te- mel eser sizi bekliyor. Korkmayın. bundan böyle derde deva, acıya şifa bir kitap listemiz var artık... Bugünkünün benzeri "1000 temel eser" bir enflasyon muydu? Şimdi- lerde bir sıfir atılarak enflasyon küçül- tülmeye mi çalışılıyor? Parada sıfir- lann çoğalması bir değer yitimini ifa- de eder de. temel eserlerde sıfırlann çoğalması aynı anlama gelmez. Öy- leyse 1970-'80 yıllannda okunması- nı hedef aldıklan 1000 temel eseri kü- çülte küçülte 100'e indirmenin anla- mıne? Artık Türkiye'de kitap okunınun kalmadığının resmi kanaldan tesciH' midir bu? Öyle ya, birşiir kitabı 1000 adet basılırken, babayiğit bir öykü ki- tabının, romarunın sayılan iki binle beş bin civannda dolaşırken, 1000 temel eseri de kim okur, bizim insanımıza 100 tanesi yeter de artar, mı diyorsu- nuz? Neden temel eserleri ille de sa- yılara dökeriz, anlamak zor. Sınırlı okuyan, şablonlarla düşünen, buyruk- larla yönetilen toplum olduğumuz için mi böylesi kalıplar yaratmaya merak- hyız? Yapıt sayısını 100'le dondurur, bun- lan da kutsallaştırırsak topluma oku- turuz. Sonra yeni yüzlük, binlik dizi- /- Fakir Baykurt, 2- Nâzım Hikmet, 3- Mehmet AkifErsoy, 4- Aziz Nesin, 5-Rıfat Ilgaz 6- Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 7- Kemal Tahir, 8- Peyami Safa. lerle okurun karşısına tekrar çıkanz. Onlan da okutur, toplumu beklediği- miz çizgiye böyle yükseltiriz, mi di- yorsunuz? Görünürde iyi niyetli bir başlangıç. Anımsıyorum; Milli Eğitim Bakan- lığı'nın geçmişte 1000 temel eser uy- gulaması politik, yanlı bulunmuş, o dö- nemin aydınlan, yazarlan, gazeteci- leri tarafından büyük tepki almıştı. Aradan geçen bunca zamana karşın, birileri 1000 temel eseri daralta daral- ta 100'e indiriyor, geçmişin politik kaygılannı incelte incelte topluma ye- dirmeye çalışıyor. Benzer mantıkla hazırlanan bu ye- ni listeyı bir şirinlik muskası haline ge- tiriyor. Birçok yazar da bu listeyi yan- sız, nesnel gözle hazırlanmış diye al- kışbyor. Açık söyleyeyim ki, pek iyim- ser değiliz. Bırtakım yazarlar, kitap- lar, birtakım insanlann sinsi emelle- rine alet edilerek, yozlaştınlarak, içi boşaltılarak, evcilleştirilerek bir yer- lerde kullanılacak gıbı bir kaygılar içindeyiz. 100 temel eser süreç içinde "ön- cü", "yol açıcı" olmak yerine, genç yazarlann "öniinüukayan"yapıtlar ko- numuna getinlebılır. 1000 temel eserin yaratılışında po- litik bir kaygı vardı. Sözde dünya ve Türk edebiyatında temel olmuş 1000 yapıt okutulacaktı. Evet, okutulacak- tı, ama o günkü siyasilerin kafa yapı- lan doğrultusunda. Nerede idealizîni çağnştıran yapıt var, onlar yeğlenmiş- ti çünkü. O zamanın Tercüman gazetesi bu ça- bayı az bulmuş olacak ki, o da kendi kafasına göre yeni bir temel eser di- zisi yaratarak bu eyleme destek ver- mişti. O zaman her şey daha açıktan yapılıyordu. Şimdi daha ustaca, kur- nazca. Çok da saf olmayahm, dünkü Milli Eğitim Bakanlığı'nın amacı ney- se, şimdininki de o. Mevcut hüküme- tin böylesine hırslı olduğu birdönem- de 100 temel eserle yetinmelerinı doğ- rusu anlamış değiliz. Öyle sanıyoruz ki, bu liste benim- setildikten sonra, "temel eserlerin" üstüne "koion ve kiriş eserler" atıla- cak, sonra da "badana, boya, cila" eserlere geçilecek, yapı tüm görke- miyle yükseltilecek. 100 temel eserde neler var? Hani çok da haksızlık etmeyelim. Şimdiki 100 temel eserin listesine baktığımızda, yakın günlere kadar solcu bilinen, yasak edilen epeyce ya- zarımıza. şairimize de yer verilmiş. Örneğin, listede Mehmet Aidf in Safahat'ı varsa, hemen yanında Yakup Kadri'nin KirabkKonak'ı da var. Ne- dp Faal'ın ÇDe'si varsa, Nâzım Hik- met' in MemleketimdenİnsanManza- ralan da var. Peyami Safa'nın Fatih- Harbiye'sı varsa, Kemal Tahir'in Esir Şehrintnsanlandavar. SemihaAyver- di'nin tbrahim Efendü Konağı varsa, Fakir Baykurt un Kaplumbağalar'ı da var. CemilMeriç'ın Bu Ülke'si var- sa, Aziz Nesin'in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz'ı da var BahattinOzkişrnın Sokakta'sı varsa, YusufAülgan'ın da Anayurt OteB var. AB Fuat Başgil'in Gençlerle Başbaşası varsa, Rrfat Il- gaz' ın Karartma Geceleri de var. Ay- nca Beydeba nın Kelile ve Dimne'si, Ceogiz Aytmatov'un Beyaz Gemi'si de unutulmamış. Eh, daha ne istersiniz? Her şey den- gede. Her şey güllük gülıstanlık. Eşit- lik dersen eşitlik. Demokrasi dersen demokrasi. Okullarda adını anmaktan korktuğumuz Aziz Nesin'ı, Nâzım Hikmet'i adamlar gümbür gümbür okullara, kütüphanelere sokuyor. So- kuyor da, biz hâlâ öküzün altında bu- zağı anyoruz. Açıkçası, tüm bu iyı niyet görüntü- lerine karşın, düşün-sanat dünyasın- da her türlü sınırlamanın, dayatmanın, yeni sınırlama ve dayatmalan berabe- ruıde getireceği, düşün ve yazın dün- yasındaki özgürlük kavramını sinsi- ce zedeleyip yönlendirileceği, kızla- nmıza giydirilmeye çalışılan türba- nın, gıderek düşün ve yazın dünyası- na da giydirileceği gibi kaygılanmız var. Sonuç: Hemen her şeyine özendiğimiz Ba- tı'da da öğrencilerin önlenne kitap lis- teleri konduğunu biliyoruz. Bu liste- ler süreç içerisinde değenni kanıtla- mış klasiklerden başkası değil. Bu uğ- raş, hiçbir zaman çağdaş, güncel ya- zından kopuk olarak da sürdürülmü- yor. Okunrnası önerilen yüzlerce, hat- ta binlerce klasik, Itak» CaKino'nun dediği gibi, "ilk okumada verdiği ke- şif duygusunu her yeni okumada ve- renkftap"lardan oluşuyor. Bizde kla- siklerin var olup olmadığı tartışıla- dursun, Bahattin Özkişının "Sokak- ta"'sının bu yolda bir yapıt olduğunu Tann aşkına kaç kişi söyleyebilir? Düşün ve yazın dünyasına yön ver- meyi bırakalım. Kitabuı, öğretmenin, ögrencinin önündeki her türlü yasağı kaldıralım, yeter. Düşün ve yazın dün- yası, meşrebi gereği sınırlarnalan, şab- lonlan, yönlendirmeleri, dayatmala- n değil, gerçek özgürlükler ister. Bu- nu sağlayın yeter. Konserde tDOB Orkestrası'm şef Serdan Yalçın (üstte), korosunu Yıldız Künutku yönetecek. Konserin solistleri Perihan Nayır, Jaklin Çarkçı (soİda), £fe Kışlah ve Önay Günay. Cream Art Galleryyeni sezonuyarın bir karma sergiyle açıyor Ozgün baskı teknikleriKültür Servisi - Cream Art Gal- lery, yeni sezonu çağdaş Türk resim sanatının ustalanndan Süleyman Saim Tekcan ile kızlan Elvan Tek- can Şahinoğhı ve Eda Tekcan Tom- ba'nın yapıtlanndan oluşan özgün baskı karma sergisiyle 18 Eylül'de açıyor. Sergide Tekcan ailesine ait 50 yapıt izleyiciyle buluşacak. Eda Tekcan Tomba'nın özellikle 1997 -1998 yıllan arasındayaptığı 4 Çi- çekler ve Doğadan Notlar' seri- sinden yapıtlan bu sergide yer alıyor. Öncii kimlik... IstanbulDevlet Opera ve Balesi 'nde bugün Yeııi sezon başbyor Kültür Servisi - îstanbul Devlet Opera ve Balesi 2004-2005 sanat sezonunu bugün saat 19.00'da îstanbul Arkeoloji Müzesi'nde vereceği konserle açıyor. 'Açıhş Konseri'nde İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'm şef Serdan Yalçın. korosunu Yıldız Künutku yönetecek. Konserin solistleri Perihan Nayır, Jaklin Çarkçı, Efe Kışlah ve Onay Günay. Aynca programda îstanburda ilk kez sahnelenecek olan 'Anadolu Formlan' yapıtı izleyiciyle buluşacak. Koreografisini Nurdan Sinkin'in yaptığı yapıt, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden derlenen folklorik temalan evrensel beden diliyle çağdaş anlayışta anlatıyor. Çok geniş bir kitleye seslenecek olan bu konser programı kapsamında, tanınmış opera aryalan ve Türk bestecilerüı yapıtlan da seslendirilecek. îstanbul Devlet Opera ve Balesi vereceği açıhş konserinin ardından ilk kez yıllık kataloğunu sanatseverlere dağıtacak. (0 212 251 56 60) Elvan Tekcan Şahinoğlu'nun 1999 yılında yaptığı ve 'Anadohı Uygarhklanna KeşiT serisi baskı- lan ağırlıkta. Baba Tekcan bu ser- giye her dönemyaptığı yapıtlarla ka- tıldı. Özgün baskı sanatına gerek ken- di yapıtlan ve gerekse sayısız sanat- çınm üretimine olanak sağlayarak, sonucunda büyük bir koleksiyonun oluşmasına olanak sağlayan, yüzler- ce önemli yapıt kazandıran Artess Özgün Baskı Atölyesi'nin temelle- ri üzerine kurulan; îstanbul Grafik Sanatlar.Müzesi nı IMOGA (Îstan- bul Museum of Graphic Arts) kuran Tekcan'ın yapıtlan, yurtiçinde ve yurt- dışında birçok özel ve müze koleksi- yonunda yer alıyor. Dünyanm önde gelen sanat eği- timi kurumlannda T0 ekcan tekni- ği olarak da nitelenen özgün ve fark- lı baskı teknikleri geliştiren sanat- çımn kızlan da bu alana yöneldi. Îstanbul Grafik Sanatlan Müze- si'nin kuruculan kimliğini de taşı- yan sanatçılann, Türkiye'nin en köklü ve zengin üretimli özgün bas- kı atölyesini de temsil edecek işle- rinin sergileneceği Tekcan Özgün Baskı Karma Sergisi; sanatsever- lere farklı tatlarda özgün baskı uy- gulamalannı bir arada izleyebihne fırsatı sunacak. Sergi 20 Ekim'e dek görülebilır. (0 212 358 37 45) istanbul Oda Orkestrası ücretsiz halk konserleri verecek İstanbulHaber Servisi-Ül- kemizin en eski ve yetkin oda orkestralanndan biri olan İs- tanbul Oda Orkestrası, Kadı- köy Belediyesi'yle yaptığı iş- birliğı sonucu2004-2005 kon- ser sezonunda, Kadıköy Be- lediyesi istanbul Oda Orkest- rası adı altında aylık ücretsiz halk konserleri verecek. Istanbul'un en uzun süreli faaliyet gösteren müziktopluluklann- dan biri olan ve 1961 'de kurulan is- tanbul Oda Orkestrasij Kadıköy Be- lediye Başkanı SelamiOztürk'ün des- teğiyle müzikseverlerle her ay düzen- lenecek ücretsiz halk konserlerinde buluşacak-Konserlerden bazılan, Ka- dıköy Belediyesi "İstanbul Füarmo- ni Orkestrası'' adıyla senfonik orkest- ra boyutunda da verilecek. Böylelikle Istanbullular, De\let Sen- foni Orkestrası ve Borusan Filarmo- ni Orkestrası'ndan sonra Istanbul'un 3. Senfonik Orkestrası'na da kavuşmuş olacak. Müzik direktörlüğünü dünya- ca ünlü keman virtüözümüz CihatAş- kın'ın, orkestra şefliğini ise Ha- kan Şensoy'un yaptığı Kadıköy Belediyesi istanbul Oda Orkest- rası ve istanbul Filarmoni Orkest- rası konserlerinde agırlıklı ola- rak Türk bestecilerinin yapıtla- nna yer verilecek. Kadıköy Belediyesi istanbul Oda Orkestrası ve Filarmoni Or- kestrası'nın basına tanıtırm ise Kadıköy Belediyesi'nin tarihi bınasında gerçekleşecek. Son iki yıldn- CRR Konser Salo- nu'nda aylık konserlerini sürdüren ve NATO Zirvesi'nde verdiği Osmanlı Sarayı'nda Baü Müziği konseri ile be- ğeni toplayan Kadıköy Belediyesi Oda Orkestrası, yurtdışında da sayısız kon- ser vermişti. YAZIODASI SELİM İLERİ İstanbul'da Sonbahar Vapurla Kadıköyü'ne geçiyordum. Erken son- bahar gözlerimi kamaştirdı. Istanbul'un siluetin- deki büyük degişimi, sonbahar keskin renkle- riyle örtmeye çalışıyor... Gece geç saat eve dönünce, biraz çalıştım. Bir öykü yazıyorum. Vapurun, akşamın, erken sonbaharın etkisiyle şu satırlar kaleme geldi: "Sonbahan sizden önce yazmışlarsa, sizin yazabileceğinizpek bir şey kalmıyorgeriye. Işıl- tıyı, taşkın renkleri, bulutlann koşuşturmasını. Sizden önce yazmışlar. Yazabilmekiçin yeni bir sonbahar bulmakzo- rundasınız. Ya da, öteki sonbaharları artık kim- senin okumadığını tahmin ederek, bir kez da- ha yazabilirsiniz. Çalıntı sonbaharlar. Belki bir- kaç yeni aynntı eklenebilir. Sis, akşama örümcek ağı geçirebilir. Rüzgâr, kurumuş yapraklan ince ince savu- rarak hışırdatır. Sönen güneş, külrengi bulutlan yaldıza bo- ğar." Safiye Erol, Dineyri Papazı'nda Istanbul'un mevsimlerini de anlatır. Gülbün'ün yıkılış ve an- nış serüveninde, mevsimler gelip geçer. îlkyaz bir çiçek sağanağıdır. Çiçek ve yaban otlar sağanağı: Gelincik, "mayıs haftasından" ön- ce yüzünü göstermez. Papatyalara yabanî har- dallar eşlik eder, okka gülünü andınr yeşil süt- leğenler de. Isırganlar erguvan alacasıdır, ebe- gümeci çiçekleri eflatun. Sonra, püskül püskül tilkikuyrukları ve mavisine buğu yürümüş mine- ler... Dünkü Istanbul'da, hemen şehrin içindeyken, az ötede kırlara açılabilirdiniz... Şimdi sonbahardır. Gülbün caddenin kalaba- lığından kurtulmak isteyerek Taksim Gezisi'ne sığındı. Bahçede "körpe çınar fidanlan" var- mış. Yerlerde güz yapraklan. Güz yapraklan, "nemli toprakta pençe pençe yapışıp " kalıyor- larmış. Ve kuş kanadının sesi işitiliyormuş. "Hayır, kır- langıç değil, onlar galiba gitti"... Sonbahar akşamının hüzün veren bir güzelli- ği varmış. Tanpınar, bu güzelliğe birölçek de karamsar- lık katar. Gökyüzü ansızın külrengi kesilir. Eşya da. "Cılızçimenlerin, kuru dallann arasında, öl- müş bir Velasques prensesinin elbiseleri gibi ıslak ve külrengi bir ipekyığınını kucaklamanın, onlann rutubetini ellehnizde veyüzünüzde his- setmenin hüznü..." Tanpınar'ın güz sabahı "donuk inci" rengin- dedir. Eylüllerin sonunda, ekimlerde bazı öyle donuk inci renkli sabahlara hâlâ rastlanıyor. Galib Dede'nin, "Ey mâh o rüzgârgeçdi/ Gül geçdi ve nevbahar geçdi" dizelerini nerede, hangi mevsimdeyazdığını arada birdüşünürüm. Sonbahar ortasında bir duyuş ve hatırlayış mıy- dı? Bir zamanlar, kim bilir kaç yıl, sonbahan gün gün yazmayı düşleyip durmuştum. Bir sonba- har güncesi tutacaktım ve her günün mevsim hikâyesini yazacaktım. Sonra bütün sonbaharlanmı da yazmayı düş- ledim. Hatırlayabildiğim her şey, sonbaharda yaşanmış... Düşler sizi terk edip gidiyor. öyleyken ben de sonbaharlar okuyorum. Yah- ya Kemal, yine, "eskihazan bahçelerinden"ge- çip gidiyor. Bu bahçeler neredeydi ve onlan son- bahar mı eskitmişti? Istanbul'un bugünkü hayhuyunda eski güz bahçelerinden geçip gitmek imkânsız. Belki bu yüzden, Yahya Kemal'in ünlü dizesi, yağlıboya- sı çatlamış, eski, güzel bir resmi çağrıştırıyor. Ama, "Gün gelir, hatırlamak bile biracı olur" diyen Ziya Osman Saba'nın sonbaharına bir- kaç hafta sonra içlenişlerie tanıklık edeceğiz: "Ba- karsın, bir yazın ağaçlannda şimdi/ Üç beş ku- ru yaprak çırpınır durur." Şimdi anlıyorum ki, kendimi bildim bileli, yal- nız sonbahan yurt tutmuşum. Önerilen Dergi / Adam öykü, Eylül - Ekim 2004 sayısı, Adam Yayınları. (Hüseyin Yurttaş'ın kadirbilir "Bir Mahmut özay Vardı" yazısı yürek yakryor.) K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K  M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle