Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 EYLÛL 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
-ü AB 'den farkumz:
î; Biraz cinsel, biraz
£ dinsel!
Bektronft posta: deırizsotn9cun4iuriyetcom.tr www.denizsomxorn Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
-Diphmalı işsizJerin sayısı
artıyormuş...
"Budabiris!"
NecefCüneyt Akalın: "Bir
süre önce
Abdurrahman
Dilipak'ın Necef'le
Çanakkale direnişini
kıyaslayıp Necef i
yüceltmesi haklı olarak
çok tepki aldı. Ancak
tepkiler biraz
yüzeyseldi, Dilipak'ın
Necef direnişi
konusunda tutartı
olduğu varsayımına
dayanıyordu.
Oysa bizim
Islamcılar
Necef direnişi
sırasında kıllannı
kıpırdatmadılar.
Kadınlann başını
örtmek için yıllardır
gösteri düzenleyenler,
ABD Necef'te
Müslümanlan kıyıma
uğratırken başlannı
öteki yana çevirdiler.
Ne bir gösteri ne bir
protesto. Çünkü
protesto ABD ile karşı
karşıya gelmek
anlamına gelir. Bizim
Islamcılar Soğuk
Savaş'tan beri ABD'ye
yan bakamazlar. Bizde
dinciler Amerikancıdır.
Siz bakmayın Dilipak'ın
Çanakkale'ye atıp
tutmasına. Necef i
sevdiğini hiç
sanmıyorum. Dincilerin
kimi mesajlannı doğru
okumak gerekir."
aziyet'e gönderdiği taşlamalarıyla tanıyo-
ruz "Izmir Didim'den" Kaya Çetin'i...
Emekli öğretmen... Emeklilik yaşamında
bir yandan ahşap yontu ile ilgilenirken bir
yandan dayerel gazetelerde günlük yazılara başla-
mış. Ve bu arada "Şeriat mı Çağdaş Yaşam mı" ki-
tabını yazmış... Berfin Yayınlan'ndan bu ay çıkan ki-
tabında Kaya Çetin, bir dizi sorunun yanıtını arıyor:
1946 seçimleriyle Türkiye'nin gündemine giren
ve 50 yılda iktidaratırmanan şeriat, şiddete başvur-
ma fırsatı bulabilir mi? Şeriat gelirse ne olur? Müs-
lüman ile Islamcı neden özdeşleştirilmeye çalışılı-
yor? Türkiye'de tanm, hayvancılık ve ulusal sana-
yinin çökertilmesi ile Islamın siyasallaştırılması ara-
sında nasıl bir ilişki var?
Sözü Kaya Çetin'e bırakalım:
"Cumhuriyetin temel ilkeleri, Türk halkının birlik-
te yaşama isteğinden kaynaklanan bir toplumsal
sözleşmedir. Laiklik de bu ilkelerin merkezindedir.
ŞemsiyeBugün hükümette bulunanlar, halkı temsil yete-
nekleri bulunmadığı halde Cumhuriyete karşı savaş
ilan ederek bu sözleşmeyi kendi kalıplanna göre
değiştirmekte kararlı gözüküyorlar...
Anadolu'dalslam, hiçbirçağdabu kadar siyasal-
laşmamıştı. Hedef tahtası laikliktir. Ama bizler laik-
lik giderse Cumhuriyetin de gideceğini biliyoruz.
Unutulmaması gerekir ki Mustafa Kemal'in geç-
tiği, 80 yıllık demokrasi birikimi olan Türkiye'de, şe-
riata en ufak şans bile tanınamaz. Herkes hesapla-
rını gözden geçirmeli, AKP şeriata güç vermekten
vazgeçmelidir...
öte yandan, sermaye kesimiyle siyasetteki tem-
silcileri şeriat düzeninde kendilerine yer bulabile-
ceklerini sanıyorlarsa fena halde yanılıyorlar de-
mektir. Solculardan, Kemalistlerden sonra sıra on-
lara gelecek; ya yaşamlannı erktekilerin buyrukla-
rına göre düzenleyerek alışkanlıklarından vazgeçip
kör karanlıklara geri dönecekler ya da şeriata ver-
dikleri destek; işkence ve ölüm fermanı olarak ken-
dilerine; olmazsa çocuklanna geri dönecektir...
Laiklik savaşımı; barış, demokrasi ve özgürfük
savaşımıyla eşanlamlıdır. Bu noktada çağdaş in-
sanın görevi; şeriatçı ile Müslümanı birbirinden ka-
lın çizgilerle ayırmaktır. Çünkü Türkiye'de şeriatçı-
ya karşı laiklik savaşımı, gerçek Müslümanlara da-
yanan bir savaşım olacaktır. Kuşku yok ki insan
hakları, temel hukuk kuralları, demokrasi ve elbet-
te ki emek temelinde gelişmesi gereken laiklik sa-
vaşımında şeriatın teşhiri yaşamsal önem taşımak-
tadır.
Unutmamak gerekir ki, şeriatçının devletin uzat-
tığı şemsiyeden başka hiçbir gücü yoktur."
Evet; devletin uzattığı şemsiye!
SESSlZSEDASIZ(l) Taşıt Kanunu'na muhalefet etmek
Çorum 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin
2003/1492 sayılı karan ile, Ethem ve
Emine oğlu, 2 Nisan 1956 Kargı
doğumlu, Çorum ili Kargı ilçesi
Uzunyürt köyü nüfusuna kayıtlı,
halen Orman Işletme Müdürlüğü
Çorum adresinde çalışan, evli, iki
çocuklu, okur yazar, sabıkasız sanık
Süreyya Doğan'ın, 237 sayılı Taşıt
Kanunu'na muhalefetten yedi gün
hapis cezası ile cezalandınlmasına;
yasayı birkaç kez ihlal ettiğinden
hapis cezasının sekiz güne
çıkanlmasına, suçlunun kişiliği dikkate
alınarak hapis cezasının 37 milyon
960 bin lira ağır para cezasına
çevrilmesine, ileride suç işlemeyeceği
kanaati ile cezasının ertelenmesine
karar veriliyor...
Karara konu olayın özeti şu:
2002 yılında Çorum Orman Işletme
Müdürü Süreyya Doğan'ın devlete ait
hizmet otomobillerini il dışına da
çıkartarak bayram ziyareti gibi.özel
işlerinde kullandığı; özel işlerini '
göreve gitmiş gibi göstererek
devletten harcırah aldığı müfettiş
raportanyla saptanıyor. '
Aynı yıl, devletten aldığı harcjrahlar
geri alınıyor ve Taşrt Kanunu'na
muhalefetten mahkemeye veriliyor.
Dava yaklaşık bir yıl sürüyor ve
Süreyya Doğan, suçlu bulunuyor.
Aradan bir yıl daha geçiyor...
Süreyya Doğan, Çorum Orman
Işletme Müdürlüğü görevini
sürdürüyor.
Yüksek Yerilim Hattı
Telekomünikasyon sektöründe kimin
eli kimin cebinde belli değil dostlar.
erdincutku "i yahoo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
'Balık ekmeksiz' İstanbul (!)
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak I turk.net
"~Ve Eminönü denince kafa-
nun içindeohışan tablonun ofanaz-
sa olmaz bir unsuru var». O unsur
ne mi? Tabii ki balık ekmek tek-
nelerL."
Bu sözler Haşmet Babaoğ-
lu'nun ..
Bence sadece Eminönü değil.
bütün İstanbul. hatta Türkiye ve
bir anlamda da "dünya" adına bu
tanhsel kentın yerel ve evrensel
kimliğıni sürdürmek için olmaz-
sa olmaz koşul olan bahk ekmek
teknelerinin kaldınlmasına haklı
tepkisini belirtirken yazmıştı...
(Vatan-8 Eylül 2004)
"Eğer bu kadar düşünülüyorsa
farihi doku. o devasa çirkmKk abi-
desi yeni Galata Köprüsü'nün ne
işi var dhe sorarlar adama_"
Bu satırlan da ayıu gün aynı ga-
zetede Nihat Sırdar'ın köşesinde
okudum . Şımdı de balık ekmek-
çilere savaş açan "devtet" eliyle
Eminönü, Karaköy ve Habç üze-
nne oturtulan ve tstanbul'un beş
kıtada ün salmış en özgün tarihsel
peyzajmı paramparça eden yeni
Galata Köprüsü kıyaslaması için
Sırdar'a yüreğimden teşekkür
ederken şu sözknni de gönülden
alkışladım.
"Vefa'nın bozası, Suhanah-
met'in köftesi, Kanhca'nm yoğur-
göstenyor.
Balık ekmeğin, o vapurlann. o
motorlann ve o dalgalann sesle-
rine kanşan bağnş çağnş içinde-
ki "tarihser varlığına son venl-
mesine ne kadar kızıyorsam. ışte
buna neden olan düşüncenın *yö-
netimfcrde" söz sahibi olabilme-
sıne de çok daha içerliyorum
Çünkü şımdı bunu başımıza ge-
tirenJer. yann sunıtçıleri de kaldı-
rabilirler; derkenköprülerden, kı-
yılardan ve her yerden balık tut-
mayı yasaklayabilirler; hatta tram-
vaya "aslmaya" bile çok ağır ce-
zalar getırip belki de gecenin geç
saatlennde o inanılmaz lezzettekı
ayaküstü zıyafetlen armağan e-
den "pUavcılarT. "turşucularT,
"kestanecikri" ve istanbul "un ne
kadar "İstanbul keyfi zenginlikle-
ri" varsa tümünü "Sağhkh değil-
ler, ortahğı Idrietip çirkinleştiri-
yoriar_" (!) gibi gerekçelerle eli-
mizden alabıhrler .
Oysa. onlann da sağlıklı hizmet
vermeleriru sağlama ve denetle-
me görevi, bunun yerine "yasak-
buna" kolaycılığını yeğleyenlenn
değil mi''
• • •
Karaköy de ya da Kasunpaşa
kıyılanndadurun... Hatta Mimar
Sinan'ın kendi eseri olan Sokullu
Bu gelenekde mi arük resimlerde kalacak?
du neyse, Eminönünün bahk ek-
meği de odur™"
•••
Bu iki yazanmızuı duygulan
bile "kenfle" ve "yaşamla" ilgili
böylesi kararlan alabihnek için
sadece "uzman" olmanın ya da
"akademisyen, sorumhı bürokrat,
kamu görevBsL"1
vb. olmanın ye-
terli olmadığını. hatta belki de hiç
gereklı olmadığını yeterince gös-
termiyor mu?
Bir kentte, hele İstanbul gibi sa-
dece binalanyla ve siluetiyle de-
ğil, 2600 yıldır kesintisiz süren ya-
şamıyla da geleneklerine ve alış-
kanlıklanna sayısız şarkılarbeste-
lenen, aynı geçmiş içinde çok özel
kimlik değerleri kazanmış bir
•dünya mirası" kentte, öncelikle
bütün bu değerlerin "insan" ve
"biz" anlamına geldiğini de kav-
rayabilen "karar verid"lere ge-
ıeksinme var...
Eminönü'nden ve yeni duydu-
guma göre tüm Boğaziçi ile Ha-
hç kıyılanndan balık ekmek tek-
nelerini kaldırmayı "düşünebil-
mek" bile bu ülkenin insanlık de-
ğerlerini göremeyen bakışlann ar-
ak ne denli "egemen" olduklannı
4
Camisi nın yanında. Azapka-
pı'daki heykeline arkanızı yasla-
yın, karşıya, yani Eminönü-Un-
kapanı-Fener panoramasına ba-
kın...
Adma "Tarihi Yanmada" de-
nen ve Istanbul'un en eski doku-
sunu banndırdığı için sayısız StT
karanyla korumaya alınan bu böl-
genin siluetindeki ne kadar "uy-
gunsuz" yapı varsa, büyük çoğun-
luğu "kamu yapısTdır...
Diğerleri için de kim bilir kaç
kez "yıknn" karan alınmış. ancak
şimdi balık ekmekçilerin peşıne
düşen yetkililer o kararlan uygu-
lamak için kıllannı bile kıpırdat-
mamışlardu-...
Deniyormuşki; "Amabankek-
mekte mafya da var!-'1
Olabilir... .\ncak sorumlusu
"bank ekmek kültürü" müdür;
yoksa bu kültürümüzü de maf> a-
ya teslim eden politıkalar mıdır9
Süleymaniye semtinde "maf\-
a-
nın" yaktığı tarihi ahşap konakla-
nn yerlerindekı "parah otopark-
lar" var olduğu sürece. bu gerek-
çe de asla inandıncı olmayacak-
tır...
oekinci(a cumhuriyetcom.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci o mynet.com
HARBt SEMİH POROY semihporoyn yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGÎN hayatepik(g mynet.com
AVRUPAYA ALINMAZŞAK SUC SİZIN KARDEŞIM
MEDYA ZlNA'yi SUNDEME TA5IMASAYDI
AB'NÎN NERDEN HABERI OLACA<TT ?!
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 15 Eylül tcitw.mumtaz-arikan.com
DEVS/MEMAC/ RENOIR..
t834-'TB BuGİlU, ÜNLÛ FBANSTZ SİHEMA yÖH£TM£Nİ J&İN 8£-
NCMR(JXN RENuAfî)DOĞDÜ.İJHIM EMPg£SVDHİST K£SSAM
AUBUCTB (t&ıae'iN osuı OUMSI, YOBUN st/e SAHAT oem-
MlNDA ymçUESİHİ SAĞUTACAjaifl.SİNEMAYA I.DÛNVA SAVA-
Çl SlRAS/NOA HAERAK. SAHAN eENOIÜ, BİKZAÇ AAAATÖRCE
t>ENEMEOEN SONRA MESLB&e AptUA7ACAET1G.SıNE-
MAUIN BıR SANATOIMASIÜOA EME6İ GEÇ£NL£RDEAI
Biei SAYfLACAJCTlR. Öi£LLİta£ "OyUNUU taJRALLAKT(i£
geete ou TEU "APU YAPITI, DÜNYA &A/£*MS/U/AJ SAÇ-
m GELEAJ 1O FİLMİ ARASlHDA YBR ALACAKTKi'. Bü FilM
ZAMAHtUPA PBK DUüCATİ Ç & Z M C ) ^
YIUAR SOURA(19(£) YEMpeN KeŞFEDILECEICrT.BİIi. K£-
RESİNPE ÇÖYl£ OtYBCJEKpR: "İŞİN
LAR- KtSACASI, fpU ÖZÛ. BİR ÖH&J ANtATMAfOrg.ANCAK
8 EN KBieME v6u>AN,UYGUN Ş t t t J f fHPMAKTtK
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
Bu Ne Biçim İşör?
Bu ülkenin insanlarının duydukları ortak sevinci
kursaklarında bırakmanın, bundan da öte onları duy-
duklan sevinçten ötürü utanır duruma düşürmenin
daha etkili biryolu olamazdı sanınm. Kadın halterci-
miz Nurcan Taylan'ın Atina Olimpiyatlan'nda 48 ki-
loda altın madalya kazanarak bize yaşattığı sevinç-
ten ve sonrasında gelişen, insana, "Bu ne biçim iş-
tir?", "Bu kadan da olamaz!", "Keşke o altın madal-
ya kazanılmasaydı da bunlann hiçbiriniyaşamasay-
dık!" dedirten çirkin mi çirkin, utanılası mı utanılası
olaylardan söz ediyorum.
10 Eylül 2004 tarihli gazetelerden: "Üç millihalter-
ci Aylin Daşdelen, Sibel Şimşek ve Şule Şahbaz
eski antrenörleri Mehmet Üstündağ / tacizle suç-
ladı. Halterdeolimpiyat şampiyonumuz Nurcan Tay-
lanise 10yıllıkantrenörûnü, 'Bunlarbenikıskanıyor-
lar. Bu yüzden iftira edip ortahğı kanştırıyorlar. Ruh-
sal sorunlan var' diyerek savundu. Nurcan Taylan,
hocası Mehmet Üstündağ'ın kendisini dövdüğüne
ilişkin iddialar hakkında ise 'Evet hocam beni döv-
dü. Çünkü ben Atina'daki olimpiyatlara gitmeyecek-
tim. Beni döverek zorla gönderdi. lyi ki de dövmüş.
Gidip olimpiyat şampiyonu oldum' dedi."
Okumayı sürdürelim: "Üç milli halterci Sibel Şim-
şek, Aylin Daşdelen ve Şule Şahbaz, -Gençlik ve S-
por Genel Müdürlüğü'ne verdikleri (D.K.)- şikâyet di-
lekçelerinde, 'Antrenör Üstündağ bize sürekli taciz-
de bulunuyordu. Kazandığımız ödül paralannı alıyor-
du. Söylediklerini yapmazsak dövüyordu. Bize bilme-
diğimiz ilaçlar veriyordu. Yaşımız küçüktü, bunun
sonra doping olduğunu anladık' dedi. (Atina Olimpi-
yatlannda dopingli çıktığı için yanşmalara alınmayan
- D.K.) Şule Şahbaz, dilekçesinde 'Tacizlerine daya-
namayıp üç kez intinara teşebbüs ettim' derken, Si-
bel Şimşek, yanındaki kızlarla sapıkça ilişkiler kuru-
yordu. Arkadaşımı döverek birlikte oldu. Bu şekilde
hepimize saldırdı' dedi. Üç halterci 6 yıl önce intihar
eden Dünya Şampiyonu Esma Can'/n da Üstün-
dağ'ın tacizlerine dayanamayıp intihar ettiğini ileri
sürdü. Aylin Daşdelen dün yaptığı basın toplantısın-
da, 'Bir gün beni federasyona götüreceğini söyleyip
otele götürdü ve taciz etti. Babama söylerim, dedim.
Bana tokat atıp tekmeyle vurdu. Arkadaşım gelip be-
ni çıkardı. 0 zaman 14 yaşındaydım' dedi."
Okumayı sürdürelim: Antrenör Mehmet Üstündağ:
"Bunlar Nurcan'ın başansını kıskandıklan, onu çe-
kemedikleri için çamur atıyoriar. Eğer denildiği gibi
ben bu kızlara cinsel tacizde bulunsaydım beniasar-
lardı. Bu mahallede (Mamak'ta - D.K.) yaşatmazlar-
dı."
11 Eylül 2004 tarihli gazetelerden: Olimpiyat şam-
piyonu Nurcan Taylan: "Bu üç kızın fotoğrafına dik-
katlice bakın, size çok şeyler ifade edecek. Burada
lezbiyen ilişkiler var. Incinur Şahin de birpavyonda
çalışıyor. Onlar kültürsüz ben kültürlüyüm, eğitimli-
yim. Fiziğim de onlardan çok güzel." "Ben Türki-
ye'nin ilk olimpiyat bayan sporcusu olarak tarihe
geçtim. Bu başanmın yanı sıra benim güzelliğimi de
kıskanıyoriar. Nurcihan hergün sakal-bıyık tıraşı olur-
ken, benimgüzelliğim ortada." "Atina'yagitmeden
önce Ankara kampında Aylin Daşdelen, Sibel Şim-
şek ve Şule Şahbaz odama zorta girmeye çalışarak
bana bıçakla saldırdılar. Beni onlann elinden fede-
rasyon başkanım ile ablam kurtardı."
Okumayı sürdürelim: "...Hakkında taciz iddialan
bulunan, (...) aynca yedi kız öğrencisi tarafından da
şikâyet edilerek ceza aldığı, siciline de 'sapkın gö-
rüntüsü var' ibaresi eklendiği ileri sürülen" Mehmet
Üstündağ. Uzun yıllar federasyon başkanlığı yapan
Dr. Savaş Ağaoğlu, "başkanlığı döneminde Ulus-
lararası Halter Federasyonu (IHF) tarafından doping
yaptıklan belirienen ve ikişeryıl ceza alan Atina Olim-
piyatı'nın altın madalyalı halterçisi Nurcan Taylan ile
Yeşim Çelikkaya ve Gülşah Özdemir'/n yemekle-
rine milli takımdaki diğer sporcular tarafından ana-
bolik steroit içeren ilaçlar atıldığını, bunlann komp-
loya uğradıklannı" söyledi.
Sapkınlık, dayak, şiddet, intihara teşebbüs, taciz,
tecavüz, bıçak, zehir... Tüm bunlan duyduktan son-
ra sevincimize utanmaktan başka ne kalryor bize? Bu
utancı yaşadıktan sonra, "Kim haklı, kim haksız" di-
ye kafa yorsak ne olacak, yormasak ne olacak? He-
le, "Keşke o altın madalya kazanılmasaydı da bun-
lann hiçbiriniyaşamasaydık!" dedikten sonra... öy-
le değil mi?..
(e-posta: dkavukcuoglu ; superonline.com)
(Faks:0212-234 68 73)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4
SOLDANSAĞA:
1/ Beğenilme-
mesı duru-
munda geri ve-
rilmek koşu-
luyla satılan
mal için kulla- 4
nılan sözcük.
2/ Bir ilimiz...
Vücut ısısı. 3/
Kınkkale ilin-
debırbelde.4/
Kızıldeniz'in
kuzeydoğu
ucundakikörfez..."—
Basinger": ABD'li
aktris. 5/ Türk müzi-
ğinde bir makam... Es-
ki ve bilinmeyen bir ta-
rihi anlatmakta kulla-
mlan deyim sözü. 61
"Yiğityiğide — olmaz 6
' lyilerde ham süt ol-
maz" (Karacaoğlan)... 8
İki iletken arasında 9
meydana gelen ve çok
yüksek bir ısı açığa çıkaran elektrik boşalımı. 7/Bir dağ
ya da tepenin alt bölümü... Çankın'nm Çerkeş ilçesin-
de bir kaphca. 8/ Şiirde bir uyaktan sonra yinelenen ay-
nı anlamdaki sözcük ve eklere verilen ad... Rıhtımın
su üstünde olan bölümü. 9/Ayak bileği kemiği... Yak-
laşık 12.000 yıl önce Pasifık'e gömüldüğüne inanılan,
insanlığın ve uygarlığuı anayurdu sayılan kıta.
YUKARJDAN AŞAĞIYA:
V Türk müziğinde bir makam. 2/ Erkek hizmetçi...
"Gün bitti, ağaçta neşe söndü / Yaprak — oldu, kuş da
yakut" (Ahmet Haşim). 3/ Kalitelı bir beyaz şarap ve-
ren yerli bir üzüm cinsi. 4/ Sarp geçit... Bir soru sözü.
5/ Ses, ahenk, nağme... Yunan abecesinde bir harf. 6/
"Yârân-ı azizan beni — eyleyiniz / Zira ki dönülmez
seferimdir bu benim" (Yahya Kemal)... Küçük su ka-
nalı. 7/Birkadmgiysisi... Büyük savaş davulu. 8/"Kış-
lanuı önünde — sesi var / Bakın çantasında acep nesi
var" (Türkü)... Kırgızistan'ın para birimi. 9/ Halk di-
linde asma fidanına verilen ad... Eski dilde tüy, kıl.