25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EYLÛL 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 -ü AB 'den farkumz: î; Biraz cinsel, biraz £ dinsel! Bektronft posta: deırizsotn9cun4iuriyetcom.tr www.denizsomxorn Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 -Diphmalı işsizJerin sayısı artıyormuş... "Budabiris!" NecefCüneyt Akalın: "Bir süre önce Abdurrahman Dilipak'ın Necef'le Çanakkale direnişini kıyaslayıp Necef i yüceltmesi haklı olarak çok tepki aldı. Ancak tepkiler biraz yüzeyseldi, Dilipak'ın Necef direnişi konusunda tutartı olduğu varsayımına dayanıyordu. Oysa bizim Islamcılar Necef direnişi sırasında kıllannı kıpırdatmadılar. Kadınlann başını örtmek için yıllardır gösteri düzenleyenler, ABD Necef'te Müslümanlan kıyıma uğratırken başlannı öteki yana çevirdiler. Ne bir gösteri ne bir protesto. Çünkü protesto ABD ile karşı karşıya gelmek anlamına gelir. Bizim Islamcılar Soğuk Savaş'tan beri ABD'ye yan bakamazlar. Bizde dinciler Amerikancıdır. Siz bakmayın Dilipak'ın Çanakkale'ye atıp tutmasına. Necef i sevdiğini hiç sanmıyorum. Dincilerin kimi mesajlannı doğru okumak gerekir." aziyet'e gönderdiği taşlamalarıyla tanıyo- ruz "Izmir Didim'den" Kaya Çetin'i... Emekli öğretmen... Emeklilik yaşamında bir yandan ahşap yontu ile ilgilenirken bir yandan dayerel gazetelerde günlük yazılara başla- mış. Ve bu arada "Şeriat mı Çağdaş Yaşam mı" ki- tabını yazmış... Berfin Yayınlan'ndan bu ay çıkan ki- tabında Kaya Çetin, bir dizi sorunun yanıtını arıyor: 1946 seçimleriyle Türkiye'nin gündemine giren ve 50 yılda iktidaratırmanan şeriat, şiddete başvur- ma fırsatı bulabilir mi? Şeriat gelirse ne olur? Müs- lüman ile Islamcı neden özdeşleştirilmeye çalışılı- yor? Türkiye'de tanm, hayvancılık ve ulusal sana- yinin çökertilmesi ile Islamın siyasallaştırılması ara- sında nasıl bir ilişki var? Sözü Kaya Çetin'e bırakalım: "Cumhuriyetin temel ilkeleri, Türk halkının birlik- te yaşama isteğinden kaynaklanan bir toplumsal sözleşmedir. Laiklik de bu ilkelerin merkezindedir. ŞemsiyeBugün hükümette bulunanlar, halkı temsil yete- nekleri bulunmadığı halde Cumhuriyete karşı savaş ilan ederek bu sözleşmeyi kendi kalıplanna göre değiştirmekte kararlı gözüküyorlar... Anadolu'dalslam, hiçbirçağdabu kadar siyasal- laşmamıştı. Hedef tahtası laikliktir. Ama bizler laik- lik giderse Cumhuriyetin de gideceğini biliyoruz. Unutulmaması gerekir ki Mustafa Kemal'in geç- tiği, 80 yıllık demokrasi birikimi olan Türkiye'de, şe- riata en ufak şans bile tanınamaz. Herkes hesapla- rını gözden geçirmeli, AKP şeriata güç vermekten vazgeçmelidir... öte yandan, sermaye kesimiyle siyasetteki tem- silcileri şeriat düzeninde kendilerine yer bulabile- ceklerini sanıyorlarsa fena halde yanılıyorlar de- mektir. Solculardan, Kemalistlerden sonra sıra on- lara gelecek; ya yaşamlannı erktekilerin buyrukla- rına göre düzenleyerek alışkanlıklarından vazgeçip kör karanlıklara geri dönecekler ya da şeriata ver- dikleri destek; işkence ve ölüm fermanı olarak ken- dilerine; olmazsa çocuklanna geri dönecektir... Laiklik savaşımı; barış, demokrasi ve özgürfük savaşımıyla eşanlamlıdır. Bu noktada çağdaş in- sanın görevi; şeriatçı ile Müslümanı birbirinden ka- lın çizgilerle ayırmaktır. Çünkü Türkiye'de şeriatçı- ya karşı laiklik savaşımı, gerçek Müslümanlara da- yanan bir savaşım olacaktır. Kuşku yok ki insan hakları, temel hukuk kuralları, demokrasi ve elbet- te ki emek temelinde gelişmesi gereken laiklik sa- vaşımında şeriatın teşhiri yaşamsal önem taşımak- tadır. Unutmamak gerekir ki, şeriatçının devletin uzat- tığı şemsiyeden başka hiçbir gücü yoktur." Evet; devletin uzattığı şemsiye! SESSlZSEDASIZ(l) Taşıt Kanunu'na muhalefet etmek Çorum 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2003/1492 sayılı karan ile, Ethem ve Emine oğlu, 2 Nisan 1956 Kargı doğumlu, Çorum ili Kargı ilçesi Uzunyürt köyü nüfusuna kayıtlı, halen Orman Işletme Müdürlüğü Çorum adresinde çalışan, evli, iki çocuklu, okur yazar, sabıkasız sanık Süreyya Doğan'ın, 237 sayılı Taşıt Kanunu'na muhalefetten yedi gün hapis cezası ile cezalandınlmasına; yasayı birkaç kez ihlal ettiğinden hapis cezasının sekiz güne çıkanlmasına, suçlunun kişiliği dikkate alınarak hapis cezasının 37 milyon 960 bin lira ağır para cezasına çevrilmesine, ileride suç işlemeyeceği kanaati ile cezasının ertelenmesine karar veriliyor... Karara konu olayın özeti şu: 2002 yılında Çorum Orman Işletme Müdürü Süreyya Doğan'ın devlete ait hizmet otomobillerini il dışına da çıkartarak bayram ziyareti gibi.özel işlerinde kullandığı; özel işlerini ' göreve gitmiş gibi göstererek devletten harcırah aldığı müfettiş raportanyla saptanıyor. ' Aynı yıl, devletten aldığı harcjrahlar geri alınıyor ve Taşrt Kanunu'na muhalefetten mahkemeye veriliyor. Dava yaklaşık bir yıl sürüyor ve Süreyya Doğan, suçlu bulunuyor. Aradan bir yıl daha geçiyor... Süreyya Doğan, Çorum Orman Işletme Müdürlüğü görevini sürdürüyor. Yüksek Yerilim Hattı Telekomünikasyon sektöründe kimin eli kimin cebinde belli değil dostlar. erdincutku "i yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ 'Balık ekmeksiz' İstanbul (!) KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak I turk.net "~Ve Eminönü denince kafa- nun içindeohışan tablonun ofanaz- sa olmaz bir unsuru var». O unsur ne mi? Tabii ki balık ekmek tek- nelerL." Bu sözler Haşmet Babaoğ- lu'nun .. Bence sadece Eminönü değil. bütün İstanbul. hatta Türkiye ve bir anlamda da "dünya" adına bu tanhsel kentın yerel ve evrensel kimliğıni sürdürmek için olmaz- sa olmaz koşul olan bahk ekmek teknelerinin kaldınlmasına haklı tepkisini belirtirken yazmıştı... (Vatan-8 Eylül 2004) "Eğer bu kadar düşünülüyorsa farihi doku. o devasa çirkmKk abi- desi yeni Galata Köprüsü'nün ne işi var dhe sorarlar adama_" Bu satırlan da ayıu gün aynı ga- zetede Nihat Sırdar'ın köşesinde okudum . Şımdı de balık ekmek- çilere savaş açan "devtet" eliyle Eminönü, Karaköy ve Habç üze- nne oturtulan ve tstanbul'un beş kıtada ün salmış en özgün tarihsel peyzajmı paramparça eden yeni Galata Köprüsü kıyaslaması için Sırdar'a yüreğimden teşekkür ederken şu sözknni de gönülden alkışladım. "Vefa'nın bozası, Suhanah- met'in köftesi, Kanhca'nm yoğur- göstenyor. Balık ekmeğin, o vapurlann. o motorlann ve o dalgalann sesle- rine kanşan bağnş çağnş içinde- ki "tarihser varlığına son venl- mesine ne kadar kızıyorsam. ışte buna neden olan düşüncenın *yö- netimfcrde" söz sahibi olabilme- sıne de çok daha içerliyorum Çünkü şımdı bunu başımıza ge- tirenJer. yann sunıtçıleri de kaldı- rabilirler; derkenköprülerden, kı- yılardan ve her yerden balık tut- mayı yasaklayabilirler; hatta tram- vaya "aslmaya" bile çok ağır ce- zalar getırip belki de gecenin geç saatlennde o inanılmaz lezzettekı ayaküstü zıyafetlen armağan e- den "pUavcılarT. "turşucularT, "kestanecikri" ve istanbul "un ne kadar "İstanbul keyfi zenginlikle- ri" varsa tümünü "Sağhkh değil- ler, ortahğı Idrietip çirkinleştiri- yoriar_" (!) gibi gerekçelerle eli- mizden alabıhrler . Oysa. onlann da sağlıklı hizmet vermeleriru sağlama ve denetle- me görevi, bunun yerine "yasak- buna" kolaycılığını yeğleyenlenn değil mi'' • • • Karaköy de ya da Kasunpaşa kıyılanndadurun... Hatta Mimar Sinan'ın kendi eseri olan Sokullu Bu gelenekde mi arük resimlerde kalacak? du neyse, Eminönünün bahk ek- meği de odur™" ••• Bu iki yazanmızuı duygulan bile "kenfle" ve "yaşamla" ilgili böylesi kararlan alabihnek için sadece "uzman" olmanın ya da "akademisyen, sorumhı bürokrat, kamu görevBsL"1 vb. olmanın ye- terli olmadığını. hatta belki de hiç gereklı olmadığını yeterince gös- termiyor mu? Bir kentte, hele İstanbul gibi sa- dece binalanyla ve siluetiyle de- ğil, 2600 yıldır kesintisiz süren ya- şamıyla da geleneklerine ve alış- kanlıklanna sayısız şarkılarbeste- lenen, aynı geçmiş içinde çok özel kimlik değerleri kazanmış bir •dünya mirası" kentte, öncelikle bütün bu değerlerin "insan" ve "biz" anlamına geldiğini de kav- rayabilen "karar verid"lere ge- ıeksinme var... Eminönü'nden ve yeni duydu- guma göre tüm Boğaziçi ile Ha- hç kıyılanndan balık ekmek tek- nelerini kaldırmayı "düşünebil- mek" bile bu ülkenin insanlık de- ğerlerini göremeyen bakışlann ar- ak ne denli "egemen" olduklannı 4 Camisi nın yanında. Azapka- pı'daki heykeline arkanızı yasla- yın, karşıya, yani Eminönü-Un- kapanı-Fener panoramasına ba- kın... Adma "Tarihi Yanmada" de- nen ve Istanbul'un en eski doku- sunu banndırdığı için sayısız StT karanyla korumaya alınan bu böl- genin siluetindeki ne kadar "uy- gunsuz" yapı varsa, büyük çoğun- luğu "kamu yapısTdır... Diğerleri için de kim bilir kaç kez "yıknn" karan alınmış. ancak şimdi balık ekmekçilerin peşıne düşen yetkililer o kararlan uygu- lamak için kıllannı bile kıpırdat- mamışlardu-... Deniyormuşki; "Amabankek- mekte mafya da var!-'1 Olabilir... .\ncak sorumlusu "bank ekmek kültürü" müdür; yoksa bu kültürümüzü de maf> a- ya teslim eden politıkalar mıdır9 Süleymaniye semtinde "maf\- a- nın" yaktığı tarihi ahşap konakla- nn yerlerindekı "parah otopark- lar" var olduğu sürece. bu gerek- çe de asla inandıncı olmayacak- tır... oekinci(a cumhuriyetcom.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci o mynet.com HARBt SEMİH POROY semihporoyn yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGÎN hayatepik(g mynet.com AVRUPAYA ALINMAZŞAK SUC SİZIN KARDEŞIM MEDYA ZlNA'yi SUNDEME TA5IMASAYDI AB'NÎN NERDEN HABERI OLACA<TT ?! TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 15 Eylül tcitw.mumtaz-arikan.com DEVS/MEMAC/ RENOIR.. t834-'TB BuGİlU, ÜNLÛ FBANSTZ SİHEMA yÖH£TM£Nİ J&İN 8£- NCMR(JXN RENuAfî)DOĞDÜ.İJHIM EMPg£SVDHİST K£SSAM AUBUCTB (t&ıae'iN osuı OUMSI, YOBUN st/e SAHAT oem- MlNDA ymçUESİHİ SAĞUTACAjaifl.SİNEMAYA I.DÛNVA SAVA- Çl SlRAS/NOA HAERAK. SAHAN eENOIÜ, BİKZAÇ AAAATÖRCE t>ENEMEOEN SONRA MESLB&e AptUA7ACAET1G.SıNE- MAUIN BıR SANATOIMASIÜOA EME6İ GEÇ£NL£RDEAI Biei SAYfLACAJCTlR. Öi£LLİta£ "OyUNUU taJRALLAKT(i£ geete ou TEU "APU YAPITI, DÜNYA &A/£*MS/U/AJ SAÇ- m GELEAJ 1O FİLMİ ARASlHDA YBR ALACAKTKi'. Bü FilM ZAMAHtUPA PBK DUüCATİ Ç & Z M C ) ^ YIUAR SOURA(19(£) YEMpeN KeŞFEDILECEICrT.BİIi. K£- RESİNPE ÇÖYl£ OtYBCJEKpR: "İŞİN LAR- KtSACASI, fpU ÖZÛ. BİR ÖH&J ANtATMAfOrg.ANCAK 8 EN KBieME v6u>AN,UYGUN Ş t t t J f fHPMAKTtK PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Bu Ne Biçim İşör? Bu ülkenin insanlarının duydukları ortak sevinci kursaklarında bırakmanın, bundan da öte onları duy- duklan sevinçten ötürü utanır duruma düşürmenin daha etkili biryolu olamazdı sanınm. Kadın halterci- miz Nurcan Taylan'ın Atina Olimpiyatlan'nda 48 ki- loda altın madalya kazanarak bize yaşattığı sevinç- ten ve sonrasında gelişen, insana, "Bu ne biçim iş- tir?", "Bu kadan da olamaz!", "Keşke o altın madal- ya kazanılmasaydı da bunlann hiçbiriniyaşamasay- dık!" dedirten çirkin mi çirkin, utanılası mı utanılası olaylardan söz ediyorum. 10 Eylül 2004 tarihli gazetelerden: "Üç millihalter- ci Aylin Daşdelen, Sibel Şimşek ve Şule Şahbaz eski antrenörleri Mehmet Üstündağ / tacizle suç- ladı. Halterdeolimpiyat şampiyonumuz Nurcan Tay- lanise 10yıllıkantrenörûnü, 'Bunlarbenikıskanıyor- lar. Bu yüzden iftira edip ortahğı kanştırıyorlar. Ruh- sal sorunlan var' diyerek savundu. Nurcan Taylan, hocası Mehmet Üstündağ'ın kendisini dövdüğüne ilişkin iddialar hakkında ise 'Evet hocam beni döv- dü. Çünkü ben Atina'daki olimpiyatlara gitmeyecek- tim. Beni döverek zorla gönderdi. lyi ki de dövmüş. Gidip olimpiyat şampiyonu oldum' dedi." Okumayı sürdürelim: "Üç milli halterci Sibel Şim- şek, Aylin Daşdelen ve Şule Şahbaz, -Gençlik ve S- por Genel Müdürlüğü'ne verdikleri (D.K.)- şikâyet di- lekçelerinde, 'Antrenör Üstündağ bize sürekli taciz- de bulunuyordu. Kazandığımız ödül paralannı alıyor- du. Söylediklerini yapmazsak dövüyordu. Bize bilme- diğimiz ilaçlar veriyordu. Yaşımız küçüktü, bunun sonra doping olduğunu anladık' dedi. (Atina Olimpi- yatlannda dopingli çıktığı için yanşmalara alınmayan - D.K.) Şule Şahbaz, dilekçesinde 'Tacizlerine daya- namayıp üç kez intinara teşebbüs ettim' derken, Si- bel Şimşek, yanındaki kızlarla sapıkça ilişkiler kuru- yordu. Arkadaşımı döverek birlikte oldu. Bu şekilde hepimize saldırdı' dedi. Üç halterci 6 yıl önce intihar eden Dünya Şampiyonu Esma Can'/n da Üstün- dağ'ın tacizlerine dayanamayıp intihar ettiğini ileri sürdü. Aylin Daşdelen dün yaptığı basın toplantısın- da, 'Bir gün beni federasyona götüreceğini söyleyip otele götürdü ve taciz etti. Babama söylerim, dedim. Bana tokat atıp tekmeyle vurdu. Arkadaşım gelip be- ni çıkardı. 0 zaman 14 yaşındaydım' dedi." Okumayı sürdürelim: Antrenör Mehmet Üstündağ: "Bunlar Nurcan'ın başansını kıskandıklan, onu çe- kemedikleri için çamur atıyoriar. Eğer denildiği gibi ben bu kızlara cinsel tacizde bulunsaydım beniasar- lardı. Bu mahallede (Mamak'ta - D.K.) yaşatmazlar- dı." 11 Eylül 2004 tarihli gazetelerden: Olimpiyat şam- piyonu Nurcan Taylan: "Bu üç kızın fotoğrafına dik- katlice bakın, size çok şeyler ifade edecek. Burada lezbiyen ilişkiler var. Incinur Şahin de birpavyonda çalışıyor. Onlar kültürsüz ben kültürlüyüm, eğitimli- yim. Fiziğim de onlardan çok güzel." "Ben Türki- ye'nin ilk olimpiyat bayan sporcusu olarak tarihe geçtim. Bu başanmın yanı sıra benim güzelliğimi de kıskanıyoriar. Nurcihan hergün sakal-bıyık tıraşı olur- ken, benimgüzelliğim ortada." "Atina'yagitmeden önce Ankara kampında Aylin Daşdelen, Sibel Şim- şek ve Şule Şahbaz odama zorta girmeye çalışarak bana bıçakla saldırdılar. Beni onlann elinden fede- rasyon başkanım ile ablam kurtardı." Okumayı sürdürelim: "...Hakkında taciz iddialan bulunan, (...) aynca yedi kız öğrencisi tarafından da şikâyet edilerek ceza aldığı, siciline de 'sapkın gö- rüntüsü var' ibaresi eklendiği ileri sürülen" Mehmet Üstündağ. Uzun yıllar federasyon başkanlığı yapan Dr. Savaş Ağaoğlu, "başkanlığı döneminde Ulus- lararası Halter Federasyonu (IHF) tarafından doping yaptıklan belirienen ve ikişeryıl ceza alan Atina Olim- piyatı'nın altın madalyalı halterçisi Nurcan Taylan ile Yeşim Çelikkaya ve Gülşah Özdemir'/n yemekle- rine milli takımdaki diğer sporcular tarafından ana- bolik steroit içeren ilaçlar atıldığını, bunlann komp- loya uğradıklannı" söyledi. Sapkınlık, dayak, şiddet, intihara teşebbüs, taciz, tecavüz, bıçak, zehir... Tüm bunlan duyduktan son- ra sevincimize utanmaktan başka ne kalryor bize? Bu utancı yaşadıktan sonra, "Kim haklı, kim haksız" di- ye kafa yorsak ne olacak, yormasak ne olacak? He- le, "Keşke o altın madalya kazanılmasaydı da bun- lann hiçbiriniyaşamasaydık!" dedikten sonra... öy- le değil mi?.. (e-posta: dkavukcuoglu ; superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 SOLDANSAĞA: 1/ Beğenilme- mesı duru- munda geri ve- rilmek koşu- luyla satılan mal için kulla- 4 nılan sözcük. 2/ Bir ilimiz... Vücut ısısı. 3/ Kınkkale ilin- debırbelde.4/ Kızıldeniz'in kuzeydoğu ucundakikörfez..."— Basinger": ABD'li aktris. 5/ Türk müzi- ğinde bir makam... Es- ki ve bilinmeyen bir ta- rihi anlatmakta kulla- mlan deyim sözü. 61 "Yiğityiğide — olmaz 6 ' lyilerde ham süt ol- maz" (Karacaoğlan)... 8 İki iletken arasında 9 meydana gelen ve çok yüksek bir ısı açığa çıkaran elektrik boşalımı. 7/Bir dağ ya da tepenin alt bölümü... Çankın'nm Çerkeş ilçesin- de bir kaphca. 8/ Şiirde bir uyaktan sonra yinelenen ay- nı anlamdaki sözcük ve eklere verilen ad... Rıhtımın su üstünde olan bölümü. 9/Ayak bileği kemiği... Yak- laşık 12.000 yıl önce Pasifık'e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığuı anayurdu sayılan kıta. YUKARJDAN AŞAĞIYA: V Türk müziğinde bir makam. 2/ Erkek hizmetçi... "Gün bitti, ağaçta neşe söndü / Yaprak — oldu, kuş da yakut" (Ahmet Haşim). 3/ Kalitelı bir beyaz şarap ve- ren yerli bir üzüm cinsi. 4/ Sarp geçit... Bir soru sözü. 5/ Ses, ahenk, nağme... Yunan abecesinde bir harf. 6/ "Yârân-ı azizan beni — eyleyiniz / Zira ki dönülmez seferimdir bu benim" (Yahya Kemal)... Küçük su ka- nalı. 7/Birkadmgiysisi... Büyük savaş davulu. 8/"Kış- lanuı önünde — sesi var / Bakın çantasında acep nesi var" (Türkü)... Kırgızistan'ın para birimi. 9/ Halk di- linde asma fidanına verilen ad... Eski dilde tüy, kıl.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle