Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 HAZİRAN 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Erdoğan: "Ihmh
tdam yok!"
Doğru. hâriı
tdam var!
Alkol
Eskişehir
Öğretmenevi'nin
bahçesindeki içki
yasağı üzerine
Konya'dan bir
öğretmen diyor ki:
"Konya
Öğretmenevi'nin değil
bahçesinde hiçbir
yerinde bırakın alkollü
içkiyi, yaraya basacak
kolonya bile bulmak
olanaksız."
Mahkeme
Göksel Kaya:
"Kanada, Müslümanlar
için şeriat
mahkemeleri
kuracakmış. Acaba
Türkiye de
Hıristiyanlar için
• engizisyon
mahkemeleri
kurabilir mi?"
tlektrontk posta: denizsofn©cumhuriyetcom.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- AKP, tüm sahtecilik ve
kaçakçılık suçlanna af
getiriyoımuş...
"Tabanına veni bir mesai mı!"
skı DEP milletvekilleri tahliye olunca bizim
medya olayı hemen magazin yönüyle ele
aldı. 10 yıl cezaevinde kalan eski milletve-
killeri ilk kez cep telefonu ile tanıştılar... Çıp-
lak ayakla çimlerin üstünde yürüdüler... Hasret kal-
dıklan kebaplan yediler... Kapıda birbirlerini bekler-
ken volta attılar... Uçağa binerken de uçaktan iner-
ken de havaalanının vfp salonunu kullandılar...
Fakat işin rengi giderek değişmeye başladı...
Eski DEP'liler, DEHAP'ın kapısından içeri girdikten
sonra dağdaki PKK militanlarına kefil olmaya başla-
dılar. Güneydoğu'da yeni saldırılara başlayan P-
KK/Kongra-Gel örgütüne yönelik operasyonlann dur-
dunjlmasını istediler. "Ateşkes"in altı ay uzatılmasını
önerdiler.
Diyarbakır'da düzenlenen mitingde PKK yanlısı slo-
ganlarla karşılandılar; birsiyasi partinin miting alanın-
da Kürtçe konuştular.
DEHAP'lılar da Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile
PKK'ye eşit mesafede durduklarını dillendirmeye
başladılar.
Ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Ko-
misyonu'na verilen Abdullah Öcalan'ın serbest bı-
rakılmasını isteyen dilekçeler geldi; Kürt halkından
özür dilenmesi istendi.
Yîne ilginç bir süreç yaşıyoruz.
TRT'de Kürtçe yayının başlaması, Avrupa Insan
Haklan Mahkemesi'nde Öcalan davasının ele alınma-
sı, eski DEP milletvekillerinin bir anda serbest bıra-
kılması hepsi bir arada oldu...
Avrupa'dan ne sinyal geldi de böyle oldu?
Amerika'dan ne mesaj verildi de böyle oldu?
Bu sorulann yanıtlannı yakında öğreneceğiz.
Bu arada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi
Özkök'ün Jandarma Genel Komutanlığı'nın kuruluş
yıldönümünde irticanın ve terör örgütünün çabaları-
nın boşa çıkacağını söylemesi kadar Başbakan'ın
Amerika'dan gönderdiğı kutlama mesajını komuta
heyetinde özkök'ün tek başına alkışlaması da ilginç
bir tablo oluşturuyor.
öte yandan DEHAP Genel Başkanı'nın hükümet-
le PKK'ye eşit mesafede olduklannı söylemesi kar-
şısında Başbakanın, yorumunun "çirkin" olması ve
bununla sınırlı kalması da dikkati çekiyor. Beri yan-
dan düne kadar çocuklarımızın, PKK ile savaşırken
değil Allah nizamı için savaşırken ölmesini yeğleyen-
lerin varlığı akla geiiyor.
Amerika Irak'ta bataklığa saplanmışken Türkiye yi-
ne ilginç bir sürece sürükleniyor.
Avrupa'dan gelen sinyalde, Amerika'dan verilen
mesajda ve Türkiye'de birilerince yapılan hesaplar-
da umarız geçmişte yaşananlardan gereken ders
alınmıştır.
KaderAhmet Mete Apak:
"CCN Türk televizyonu
Başbakan Erdoğan'ın
oğlunun Harvard
Extension'dan
mezun oluşunu
haber yaptı. ABD'nin
birçok üniversitesinde
okuyan ve yüksek
derece ile mezun olan
gençlerimizi görmeyip
terzi parasıyla diploma
alan birini tercih etmek
ilginç bir habercilik
anlayışıydı."
SESSÎZ SEDASIZ (!) Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlıkları
Memur maaşlarındaki dengesizlik ko-
nusundaki yakınmalar devam ediyor...
Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışan bir
memur:
"Yüksekokul mezunu bir memur ola-
rak, 20 yıldır çalışıyorum; 3/2 kademe-
sindeyim ve sadece 510 milyon lira ma-
aş alıyorum. öğretmen arkadaşlarımız
maaşlarının azlığından yakınır ama en
düşük öğretmen maaşı 700 milyon lira-
dır. Bunun yanında 250 milyon lira ek
ders ücreti vardır. öğretmenler için ye-
tiştirme kursu, sürücü kursu, özel ders
konularını hesaba katmıyonjm. Ama
Milli Eğitim Bakanlığı'nda genel idarı
hizmet kadrosunda çalışırsanız 510 mil-
yon lira maaşa mahkûmsunuz demek-
tir." Bir başka görüş ise İçişleri Bakan-
lığı'nda çalışan memuriardan:
"İçişleri Bakanlığı'nda çalışan 1. de-
recedeki şube müdürleri 847 milyon
500 bın lira, 20 yıl hizmeti bulunan bir
şef 575 milyon 650 bin lira, 23 yıl
hizmeti bulunan bir memur ise
558 milyon 200 bin lira maaşı dı-
şında ek bir ücret almamaktadır.
Buna karşılık, TBMM, Başbakanlık,
Adalet, Maliye, Sanayi ve Ticaret, Sağ-
lık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-
lıklan, Emekli Sandığı, Kredi ve Yurtlar
Kurumu gibi diğer kamu kurum ve kuru-
luşlarındaki personele çeşitli adlar altın-
da bizlerin maaşının yansı kadar ek öde-
meleryapılmaktadır. Bakanlığımızda ise
sadece Jandarma Genel Komutanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ek
ödemelerden faydalanmaktadır."
Yüksek Yerilim Hattı
Karşımızdakıni anlamaya çalışıp,
kredı vermeyiz; çünkü
peşin hükümlüyüz!
erdincutkU'C yatioo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Inanılmaz aynlık...
Ahmet Piriştina'yla ilk ya-
kınlaşmamız, TANSAŞ Ge-
nel Müdürü olduğu dönem-
deydi. 1990'lannilkyıllan...
fzmir'in Karataş semtin-
deki belediyeye ait tarihi
Asansör tesislerinin resto-
-asyon projesini üstlenmiş-
tik. Aynı yıllann Büyükşe-
hir Belediye Başkanı Yûksel
Çakmur'a bizi tanıtırken,
"Bu arkadaşlarımız sadece
konuşan değil, ayıu zaman-
da üreten ve iş yapan solcu-
lar..." demişti... Çakmur'un
yanıtı ise kısa ve özdü; "Ya-
ni, senin gibi..."
Yaklaşık 2 yıl süren proje
ve uygulama süresince. he-
men her hafta Muğla'dan îz-
mir'e gidip birkaç gün kala-
rak Piriştina'yla da birlikte
olduk... Mimarlık sa-
natına, mimann
haklarına, kültürel
değerlere, tarihi
binalann ko-
runmasına ve
özellikle de
restorasyon-
da özgünJü-
ğe o kadar
"bilinçli bir
saygı" için-
deydi ki... ı
Denebilir ki
mimarlık
yaşantımı-
zın en bil-
ge. en an-
layışlı ve
en uygar işvereni Ahmet Pi-
riştina olmuştur...
Sonra, 1999 yılında Bü-
yükşehir Belediye Başkanı
olunca yeniden aradı. "tz-
mir'in kültür mirasını koru-
ma çalışmalannı beraber yü-
rütelim" dedi.
Ona, o gün, hemen "evet"
diyememiş olmamın ezikli-
ğini, 2001 yıhnda başlayan
danışmanlığımın hemen her
gününde hissetmişimdir.
Şimdi ise aynı eziklik yüre-
ğime taş gibi oturdu. Keşke
Piriştina'ya daha fazla yar-
dımcı olabilseydim; keşke
hep yanında kalıp, birlikte
çalışsaydım...
Ahmet Piriştina, sadece ta-
nıdığım belediye başkanlan
arasındaki en eşi bulunmazı
değil... Kamusal sorumlu-
luklar üstlenmiş dostlanmın
arasında da görevini ve bu-
landuğu makamı en içten
tağlılıkla ve en derin duygu-
lınyla kucaklayan bir "cum-
luıiyetaydını"...
Bu niteliklerini belirtirken,
*idi" demem de mümkün
ceğil.
Çünkü "0111111" haberinin
ce en "inanılmaz" olduğu bir
insan. Her yönüyle ve her
özelliğiyle, sözcüğün çağnş-
tırdığı tüm anlamlanyla bir-
likte eksiksiz ve tam bir "in-
san"...
Haberi aldığımdan bu yana
kiminle paylaşsam, ilk sözle-
ri; "inanamıyorum"... Yaşa-
ma, yaşamın tüm güzellikle-
rine ve geçmişten geleceğe
tüm yaşanmışlık değerlerine
bu denli bağlı bir insan... Ta-
nıyan. tanımayan herkesin,
"yaşamı terk edeceğüıT asla
düşünemeyecekleri kadar
gönüllerde yer etmiş bir in-
san...
Gelecek kuşaklann da
başı sağolsun...
Düşünüyorum da, acaba
şimdi kendimden başka ki-
min için de üzülmeliyim; ki-
me "başsağhğı" dilemeli-
yim?..
Ailesi, yakınlan. dostlan
ve tüm sevenleri yeter mi?..
"Bütün tzmirüler" desem
\ yeter mi?.. "EgeKler" de-
sem yeter mi? Bütün Tür-
kiye ve "tüm ulusumuz"
desem yine yeter mi?..
Ahmet Pinştina için,
belkı de ilk kez bir yakı-
nım, bir arkadaşım. bir
dostum ve "kültür
yoldaşun"
için, "gele-
_y
cek kuşakla-
ra" da başsağlığı
diliyorum...
Yannın Izmirlileri, yakın
geçmişte kokusundan ve
pisliğinden yanına bile yak-
laşılamayan Körfez'de balık
tutup, yüzdüklerinde; san-
dallarla sevdahlannı gezdir-
diklerinde; geçen 5 yıl için-
de restore edilen sayısız ta-
rihi binanın önünde kentin
mimari güzelliklerini du-
yumsadıklannda; 5000 ya-
şındaki "Jdmlikli" bir met-
ropolde yaşamanın ne de-
mek olduğunu gördüklerin-
de; Kadifekale'ye çıkıp
"düşleriyle" baş başa kal-
dıklannda; Melez Çayı ağ-
zında "Homeros"a kulak
verdiklerinde; kordonda
otoyol kâbusu yerine ülke-
nin en çekici kıyı parkını ya-
şadıklarında ve daha say-
makla bitmez kent uygarlı-
ğı hizmetlerinin kazanımla-
nyla buluştuklannda... Ah-
met Piriştina'yı kim bilir ne
kadar derin bir saygıyla
yogrulmuş sevgi duygula-
nyla anacaklar...
Ve, eminim kı onlar da bu
kahrolası aynlığa asla üıana-
mayacaklar...
oekinci >; cumhuriyetcom.tr
KtM KİME DLTVI DUMA BEHİÇ AK behicak ı turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci 1 mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoym yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MLSTAFA
NE bîyORSUN
NATO fSTANBUL'DA
TOPLANIYORMU5 7\...
MER/\K ETME,
BUÖÜN TOPUANIR
YARIN CARPILf ft
BİN PARC-AYA BÖLONÜR
VE DÜNYA'NIN GÜNDEMINDEN
CIKARILIRI
\
L_J l L J LJ[ L l 1 l l
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 16 Haziran inttc.miuntaz-arilutn.com
/eMRAMANUKTAN MTAN MAJM./Ğ/NE.'.
1S4O'm BUÇÜM, UHLJÜ &SAMSI2 ASKER
Ml PH/UPPÇ PE774/M Ğ
uuşru.
Mr'LU Sf'/S
j -f9fe '£>e
Ç , HİTUEG'İU OB£>ULAfZ( Ç
s/e Sü/e£- içiA/oe fişAHSA 'yr İŞGAL
ö AI/ yfTi/gMfşrr. T^M SU
İUC İŞ/ >4LMAMLA£'A
OLMUÇ7U. SU
Ğ
SOMUA/O4
SONRA CEVLET SAf.
&AL JAZtL£f?'H
4K,SA
fi4P£E
PANO
PEIVİZ KAVUKÇUOĞLU
Gazetecilikten
Medyalamacılığa (2)
Allah'tan Cumhuriyet gibi bir iki örneği var da ga-
zetecilik nedir, biliyoruz. "Medya" ise görece yeni bir
sözcük. Günümüzde yazılı-görsel-işitsel basını tantm-
lamak için kullanılıyor. Türk Dil Kurumu'nun Türkçe
Sözlük'ünde "Ruh ötesi deneylerinde, ruhlaria insan-
lar arasında aracılık ettiği söylenen kimse" olarak
açıklanan ve Latince "medium"öan alınmış "med-
yum" sözcüğünün çoğulu. Dolayısıyla "medya", eti-
motolojik anlamıyla "Ruh ötesi deneylerinde, ruhlar-
la insanlar arasında aracılık ettiği söylenen kimseler"
demek oluyor. Günümüz gazeteciliğini tanımlamak
için ilk kez kimler, ne zaman ve niçın bu parapsikolo-
jik kavramı kullanma gereksinimi duymuşlar, bilmiyo-
rum. Fakat gün gelmiş, biz de benimseyip kullanma-
ya başlamışız.
"Medya" sözcüğünü duyduğumuzda, bununla ya-
zılı-görsel-işitsel basının tümünün, genelinin anlatıl-
mak istendiğini anlıyoruz. Ama nedense bu sözcük
çoğumuzda renkli, cicili bicili gazeteleri, spikerleri zev-
zek radyoları, magazin ağırlıklı televizyon kanallannı
çağnştınyor. örneğın TRTden, çeşitli televizyon ku-
ruluşlannın haber kanallanndan, Açık Radyo gibi rad-
yolardan ya da Cumhuriyet gazetesinden söz ediyor-
sak, medya sözcüğünün önüne mutlaka "ciddi" sıfa-
tını yerleştiriyoruz. Böylece sözünü ettiğim bu iletişim
araçlannın "medya"dünyamız içindeki farklılığı, baş-
kalığı vurgulanmış oluyor. "Ciddi medya" tamlaması
bir farklılığı, bir başkalığı vurgularken aynı zamanda
da bu dünya içinde "ciddi olmayan" bir medyanın da
var olduğu gerçeğine gönderme yapıyor, medya dün-
yasının "ciddi" ve "gayri ciddi" olmak üzere iki ayn
dünyadan oluştuğunu gösteriyor. Türkiye toplumunun
bireyleri eğitim düzeylerine, bilgi donanımlanna ve ya-
şam anlayışlanna bağlı olarak en çok cicili bicili ga-
zeteleri okuyortar, en zevzek spikerli radyolan dinliyor-
lar ve magazin, en çok da dizı ve yanşma ağırlıklı te-
levizyon kanallannı izliyorlar. Onlar toplumumuzun bü-
yük çoğunluğunu, dolayısıyla da bu tür medya kuru-
luşlannın "avlak alanı"nı oluşturuyorlar. En fazla "rey-
ting" (okunma-izlenme-dinlenme payı) bu alandan
çıktığı için reyting avcılan da çabalannı doğal olarak
bu alanda yoğunlaştınyorlar.
Türkiye'de okulluluk ortalaması bilindiği gibi 3.5 yıl
ve bu düşük eğitim düzeyi reyting avcılan için çok ve-
rimli bir zemin oluşturuyor. Bu zemini en iyi değerien-
diren ya da daha gerçekçi bir deyişle en fazla yağma-
layan olabilmek için medya organlan birbirleriyle kı-
yasıya savaşıyorlar. Amaçlan en çok okuru, en çok
dinleyiciyi, en çok izleyiciyi kendilerine çekmek, bağ-
lamak. Bir şarkıcı yanşması mı söz konusu, ne yapıp
edip okulluluk oranı 3.5 yıl olan geniş kitleden bir "pro-
totip"\ de mutlaka yanşmaya katıyoriar. Bu "prototip"
yoksul, cahil bir tanm işçisi ya da adam öldürmekten
mahkûm olup cezaevinden yeni çıkmış bir sabıkalı
olabiliyor. Yanşma sürecinde en öne çıkartılanlar, en
çok pohpohlananlar, en fazla sırtı sıvazlananlar da
bunlar oluyor. Böylece avlak nüfusa, "Bakın, bunlar
da sizin gibi gariban, sizlerde bir gün onlar gibi ola-
bilirsiniz. Bizi izlemeye devam edin!" mesajı veriliyor.
Bu tür yanşmalar gazete ve televizyon kanalı sahi-
bi medya patronlan için aynı zamanda çok yönlü ka-
zanç kapıları demek. Bir yandan gazeteleri, öbür yan-
dan televizyon kanallan haftalar boyunca kalabalık
okur ve izleyici kitlelerini gaza getiriyorlar Gaza gelen
kitleler de ellerinde cep telefonu, "Şu aday, bu a-
day..." diyerek durmadan mesaj gönderiyorlar. Onlar
gaza gelip cep telefonlanna davrandıkça bu işten en
kâriı çıkan da gene o mesajlann iletildiği GSM kuru-
luşlannın da sahibi olan medya patronu oluyor. Yanş-
ma ne kadar çok izlenirse patronun kanalının reklam
pastasından aldığı pay da o kadar büyük tabii. Bu tür
yanşmalan yalnızca sözünü ettiğim o düşük eğitimli
kitleler mi izliyor? Hayır! Okumuş yazmış, yüksek eği-
timli, meslek sahibi insanlar da yanşma akşamlan ek-
ran karşısına geçiyoriar. Varoşlarda oturan overiokçu
kızlar, kaportacı gençler, erkek kahvelerindeki işsizler
gibi günlük alışverişlerini Bağdat Caddesi'nde, Ak-
merkez'de yapan varsıl aılelerin çocuklan, üniversite
öğrencileri, ev kadınlan, çeşitli mesleklerden yaşlı baş-
lı erkekler de izliyorlar bu yanşmaları.
Kabul etmeliyiz ki, en bir araya gelemez toplumsal
kesimleri bile aynı düzeysizliklere tutsak etmek, dü-
zeysizliği ortaklaştırmak önemli bir medya başansı,
daha doğrusu bir "medyalama" başansıdır. Bizi izle-
meye devam edin!..
e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com
Faks:0212-234 68 73
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/Denizcilikte.
yelkenlen top-
lamakta kulla-
nılan halat. 2/
Ayakkabı kalı-
bırun çapı...
Kaynağı antik 5
dönemlere da-
yanan kirişli
birçalgı.3/Ka-
yınbirader...
ABD'de, plaj-
lanvla ünlü bir
1 2 3 4 5 6 7 8
kent. 4/Mürekkepbah-
ğından çıkanlan koyu
siyah boyaya ve bu bo-
yayla yapılmış resme
verilen ad... Fas'ınpla-
ka işareti. 5/ Bü>ük
4
parçalar halinde doğ-
ranmış işkembeyle ya-
pılan çorba. 6/Leyleğe
benzerbirkuş...Enkı- 8
sa zaman süresi. II 9
"Çamaşıra ayı" da de-
nilen ve Amerika'da yaşayan kürkü değerlı hayvan... Te-
lefon sozü. 8/Güzel kokulu ve beyaz çiçekler açan bir
ağaççık... tlaç, merhem. 9/Karasevda.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Büyük süzgeç, kevgir. 2/ iki dörtlük ve iki üçlükten
oluşan bir Batı şiiri fürii.. Ege Bölgesi'nde bir göl. 3/
Otomobiller için verilen geçici gümrük belgesi. 4/Kö-
pek... Padişah, sadrazam ve yüksek dereceli devlet gö-
revlilerinin giydiği bir tür kavuk. 5/ "Bir kez gönül yık-
tın is&r
Bu kıldığın —- değü"(Yunus Emre).. Bir pey-
gamber. 6/ Bir nota... Lütesyum elementinin simgesi.
II Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullarulan bü-
yük kayık. 8/Cemaate namaz kıldıran kimse... Roman-
ya'nınparabirimi. 9/Birrenk... Bıtkisel kökenli bir yı-
yecek ya da içeceğin damakta algılanaa hoş kokusu. /