Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ*4İSAN 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK
'İtLE P£ ılLBHB
ÛLANAÎI
Dünyada alternatif bir model olarak hızla gelişen kongre turizmi birçok sektörü etkiliyor
Turizmde enkârlı alankongreZiyaretçi başına tatil
turizmine oranla 4 kat fazla
gelir getirmesiyle 'altın
yumurtlayan tavuk" olarak
nitelendirilen kongre
rurizminde Türkiye, dünya
pastasından sadece yüzde
l'lik bir pay ahyor.
ÖZLEM AS
Dünyada alternatif bir rurizm
modeli olarak hızla gelişen toplantı,
sergileme ve kongre sektörlerinı
kapsayan kongre rurizminde
Türkiye tanıtım ve kongre mekânı
eksikliğinden dolayı yeteri kadar
yararlanamıyor. Tatıl turızmindeki
yüzde 3.5 oranındaki gelişmelere
rağmen kongre turizmi yüzde 5-6
oranında hızla gelişiyor. 150-200
milyar dolar olan kongre turizmi
pastasından Türkiye, 150-200
milyon dolarla sadece yüzde 1 'lik
bir pay ahyor. Kongre turizminin
gelişmesiyle de kongrelere araç
gereçler üretılmesi. sistemlerin
kurulması ve bunun gibı birçok
ıhtiyaçtan dolayı 37 sektörü
etkiliyor. Sektör. bu alanda faaliyet
gösteren firmalara 274 milyon
dolarhk bir pazar sağlıyor.
Ülkelerin rurizm gelirlenni
arttırmak için artık kongre
turizmine ağırlık verdiklerini
belirten İstanbul Kongre ve
Ziyaretçi Bürosu Yürütme Kurulu
üyesi Özen Dalh, Türkiye'nın de bu
pastadan daha fazla pay almak için
tanıtım ve pazarlamaya ağırlık
vermesi gerektiğini söyledi. Devlet
Istatistik Enstitüsünün yaptığı
araştırma, kongre turizminin
girdisinin. tatil tunzminden
sağlanan gelırlerden yaklaşık yüzde
70 daha fazla olduğunu ortaya
koyuyor. Ortalama bir tatil turisti
650 dolar harcarken kongre turisti
ise 3-4 günde 1600 dolar harcıyor.
Dünyada geçen yıl 4 bin 800'ün
üzerinde kongre düzenlendi ve
bunun sadece 40 tanesi Türkıye'de
gerçekleştirildi. İstanbul 2004 yılı
içerisinde 45 uluslararası kongreye
ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Ekonomi kongresi. müşteri
ilişkileri zirvesi, denizcılik
konferansı. Dünya Gazetecıler
Birliği Genel Kurulu. mikrobiyoloji
kongresi. bilişim. dünya ulaştırma.
ekoloji kongreleri, uluslararası
perakende zirvesi. Asya Pasifık
Kongresi, dişçilik kongresi belli
başlı bırkaç kongre.
Rusların gıttıği ülkeler
Utke
Ukrayna
Çin
Türkiye
Italya
Ispanya
Fransa
Almanya
Mısır
Finlandiya
Cek. Cum.
ütvanya
2001
3.016.000
1.196.195
745.000
339.000
298.000
258.000
228.000
210.000
204.459
120.000
37.101
Veri tipi
Turist sayısı
Turıst sayısı
Turist sayısı
Hotel ve benzeri işletmeler
Turist sayısı
Hotel ve benzeri işletmeler
Hotel ve benzeri işletmeler
Sınır girişı
Hotel ve benzeri işletmeler
Tüm konaklama tesisleri
Hotel ve benzeri işletmeler
Antalya
Alternatif
turizm
GURSU KUNT
Kaynak: WT0
Rusların Türkiye'ye ilgisi arttı
Geçen yıl ocak-şubat aylarmda toplam 45 bin
civannda olan Rus turist sayısı bu yıl 70 bini aştı
OLCAY BÜYÜKTAŞ
Türkiye"de bir yıldır devam eden do-
lardaki düşüş eğilimi, özellikle turizm
sektöründe büyük hareketliliğe neden
oluyor. Türkiye Seyahat Acenteleri Bir-
liği'(TÜRSÂB) Âr-Ge bölümü tara-
fından yapılan bir araştırma. bu yıl
özellikle Rusya'dan gelen turistlerin
sayısında bü\'ük bir patlama yarataca-
ğının sinyallerini veriyor. TÜRSAB'ın
Rusya'dan önemli ölçüde turist getiren
seyahat acenteleri ile yaptığı bir anket,
bu yıl Rus turist sayısında yüzde 60'lık
bir artış olacağını ortaya koydu.
Bu yılki ılk ıki aylık veriler de söz
konusu ankeri doğrular nitelikte. Örne-
ğin, 2002 yılında ilk ıki ayda 48 bin 717,
geçen yıl aynı dönemde45 bin 123 bin
Rus tunst gelmiş olmasına karşın. bu
yıl ocak ve şubat aylannda gelen turist
sayısı 70 bini aştı. Önceki yıl ilk iki ay-
lık dönemde gelişme yüzde eksi 7 iken
bu yıl bu oran yüzde 56 oranında ger-
çekleştı. Yıllık venlere bakıldığında
da sevındırici bir tablo görülüyor. Söz
konusu veriler her yıl Rusya'dan gelen
turist sayısının biraz daha yükseldiği-
nı ortaya koyuyor. Turizmciler, önce-
kı yıl 946 bin. geçen yıl da 1 milyon
258 bin gelen Rus tunst sayısının. bu
yıl dolardakı durumla da ilgili olarak
2 milyonu aşacağı görüşünde.
TÜRSAB Ar-Ge"nın yaptığı çalışma,
2003 ile 2005 yıllan arasında gayri sa-
fi milli hasılanın yüzde 15 ıla >-üzde 18
gibi çok yüksek düzeylerde büyümesi
beklenen Rusya'nın önümüzdeki yıl-
larda da büyük oranlı artışlara gebe ol-
duğunu ve harcamalann da bu oranda
arttığına dikkat çekiyor.
Türkiye'ye gelen Ruslann yüzde 80'i
charter uçuşlanyla geliyor. Ruslann
yüzde 25'i Türkiye'yi birden fazla zi-
yaret edenlerden oluşuyor.
.\raştırmaya göre, Türkiye'ye gelen
Ruslann yüzde 47.3'ü tatil amaçlı ge-
liyor. Yüzde 24'ü alışveriş için gelen
Ruslann yüzde 2 si de kültür amaçlı se-
yahatlar için Türkiye'yi tercih ediyor.
2002'de yurtdışı seyahatlere çıkan
Rus sayısı 214 mılyondu. 2001'de 18
milyon Rus'un yurtdışı seyahat yaptı-
ğı göz önüne alınırsa, bu rakam sade-
ce bir yıl ıçinde Rusya 'outgoing' pa-
zannın yüzde 12 oranında büyüdüğü-
nü gösteriyor.
ANTALYA - Deniz, kum ve
güneşle sektörde gelişen An-
talya, şimdi de alternatif tu-
rizm alanlannda öncülüğünü
kanıtlamaya çalışıyor. Sağlık,
spor, kültür. inanç. golf turiz-
minin yanı sıra. pek çok otel
özellikle kış sezonunu kong-
re runzmiyle canlandırmayı
hedefliyor. 45 bin kongre kol-
tuk ve 93 bin yatak kapasite-
sine sahip Antalya, bu rakam-
larla, Istanbul'un da önünde.
Ancak büyük kongre merkez-
lerinin eksikliği, kente direkt
uçuş seferlerinin olmaması,
genış katıhmlı kongrelerin
Antalya'da yapılmasını engel-
liyor.
Antalya'da geçen yıl çoğu
tıp konusunda olmak üzere
50'ye yakın uluslararası kong-
re düzenlendi. Turizmcilerin
bu yıl hedefi ise çok daha bü-
yük. 26 Mart'ta ihalesi yapı-
lan, toplam 105 bin metreka-
relik alana inşa edilen kong-
re merkezinın tamamlanma-
sıyla bırlikte kentteki geniş
katıhmlı kongrelenn sayısı-
nın da artması hedefleniyor.
Turizmcilerin, "kongre vadi-
si" adını verdiklen alan sek-
tör için önemli bir adım ola-
rak görülüyor.
Turizmci Ahmet Barut.
kongre vadisiyle ilgili olarak
"Belli kapasitede salonunuz
yoksa, büyük kongrelere aday
bile olamıyorsunuz. Kongre
merkezi bu açıdan doğru bir
proje" dedi.
Kongre merkezi tamamla-
nıncaya kadar, geniş katıhm-
lı toplantılan kaybetmek iste-
meyen Belek bölgesindeki
oteîler ise şimdilik ortak ha-
reket etmeyı tercih ediyor. Ki-
mi otel salonunu, kimi yeme
içme, kimi de konakJama üni-
telerini kongre tunzmi için
kullandınyor.
ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet cumhuriyet.com.tr
Arkadaşımız ÖzgenAcar'mgönderdiği
bir e-posta 'yı sizinlepaylaşmak istiyoruz~
Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken,
suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi de-
ğilse, eskiden ingiltere'de bu işlerin na-
sıl yapıldığını düşünün.
1500'lerde İngiltere'de işler şöyle ya-
pılıyordu: insanların çoğu haziranda
evleniyordu. Çünkü senelik banyoları-
nı mayıs ayında yapıyorlar, haziranda
hâlâ çok kötü kokmuyorlardı. Ama yi-
ne de kokmaya başladıkları için gelin-
ler vücutlarından çıkan kokuyu bastır-
mak amacıyla ellerinde bir buket çiçek
taşıyordu. Banyolar içi sıcak suyla dol-
durulmuş büyük bir fıçıdan meydana
geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkan-
ma imtiyazına sahipti. Ondan sonra
oğulları ve diğer erkekler, daha sonra
kadınlar, sonra çocuklar ve en son ola-
rak dabebekleraynısudayıkanıyordu.
Bu esnada su o kadar kirlı hale geliyor-
du ki içinde gerçekten bir şeyleri kay-
betmek mümkündü.
ingilizcedeki, banyo suyuyla birtikte
bebeği de atmayın? (Don't throvv the
baby out with the bath water) deyimi
buradan gelmektedir.
Evlerin çatıları üst üste yığılmış ka-
mıştan yapılıyor, kamışlann altındatah-
)
Tarihi Gerçekler.
tabulunmuyordu. Burası hayvanlann ısı-
nabilecekleri tek yer olduğu için bütün
kediler, köpekler ve diğer küçük hay-
vanlar (fareler. böcekler) çatıda yaşı-
yordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kay-
ganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak
çatıdan aşağı düşüyordu. ingilizce'de-
ki kedi-köpek yağıyor? (It's raining cats
and dogs) deyimi buradan gelmekte-
dir.
Yukandan evin içine düşen şeyleri
engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böcek-
lerin ve buna benzer nesnelerin yatak-
ların içine düşmesi büyük bir sıkıntı
oluşturuyordu. Etrafında yüksek direk-
ler ve üstünde örtü bulunan ingiliz usu-
lü yataklar buradan gelmektedir.
Zemin topraktı. Sadece zenginlerin
zemini topraktan başka bir şeyden ya-
pılmıştı. Toprak kadar fakir (dirt poor)
tabiri buradan çıkmıştır.
Zenginlerin ahşaptan yapılmış ze-
minleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı za-
man kayganlaşıyordu. Bunu önlemek
için yere saman (thresh) seriyorlardı.
Kış boyunca saman sermeye devam
ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki, ka-
pı açılınca saman dışanya taşıyordu. Bu-
na mani olamak üzere kapının altına bir
tahta parçası konuyordu ki, bunun adı
thresh hold (saman tutan; Türkçesi eşik)
idi. Yemek pişiıme işlemi her zaman ate-
şin üzerine asılı durumdaki büyük bir
kazanın içinde yapılıyordu. Çoğu zaman
sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu.
Akşam yahni yenirse artıklar kazanda
bırakılıyor, gece boyunca soğuyan ye-
mek ertesi gün tekrar ısrtılarak yenme-
ye devam ediliyordu. Bazen bu yahni
çok uzun süre kazanda kalıyordu. Be-
zelye lapası sıcak, bezelye lapası so-
ğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz
günlük (peas porridge hot, peas por-
ridge cold, peas porridge in the pot ni-
ne days old) tekerlemesinin menşei
budur. Bazen domuz eti buluyorlar o za-
man çok seviniyoriardı. Eve ziyaretçi ge-
lirse domuz etlerini asarak onlara gös-
teriş yapıyorlardı. Birisınin eve domuz
eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu et-
ten küçük bir parça keserek misafirle-
riyle oturup paylaşıyorlardı. Buna yağ
• ••
çiğnemek (chew the fat) adı veriliyor-
du. Parası olanlar kalay-kurşun alaşı-
mından yapıimış tabaklar alabiliyor-
du. Asidi yüksek olan yiyecekler kur-
şunu çözerek yemeğe karışmasına se-
bep oluyor, böylece gıda zehirlenme-
lerine ve ölüme yol açıyordu. Doma-
tesler buna sık sık sebep olduğu için
bundan sonraki yaklaşık 400 yıl boyun-
ca domateslerin zehirli olduğu düşü-
nülmüştür. Çoğu insanın kalay-kurşun
alaşımından yapılmış tabakları yoktu.
Onun yerine tahta tabaklar kullanıyor-
lardı. Çoğu zaman bu tabaklar bayat
ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o ka-
dar bayat ve sertti ki, uzun zaman kul-
lanılabiliyordu. Bunlar hiçbir zaman yı-
kanmadığı için içinde kurtlar ve küfler
oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklar-
dan yemek yiyen insanların ağızların-
da tabak ağzı (trench mouth) denen
hastalık ortaya çıkıyordu.
Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. Iş-
çiler yanık olan alt kabuğu, aile orta
kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı.
Bira ve viski içmek için kurşun kadeh-
ler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları
bazen birkaç gün şuursuz vaıziyette tu-
tabiliyordu. Yoldan geçen insanlarbun-
ların öldüğünü sanıp defnetmek için
hazırlık yapıyordu.
Bunlar birkaç gün süreyle mutfak
masasının üstüne yatırılıyor, aile etra-
fına topianıp yiyip-içerek uyanıp uyan-
mayacağınabakıyordu. Bunauyanma
nöbeti deniyordu. Ingiltere eski ve kü-
çük bir yerdi, insanlar ölülerini göme-
cek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun
için mezarlan kazıp tabutlan çıkanyor,
kemikleri bir kemik evine götürüyor ve
mezarı yeniden kullanıyortardı. Tabut-
lar açıldığında her 25 tabutun birinde
iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü.
Böylece insanların diri diri gömüldüğü
ortaya çıktı. Buna çözüm olarak ce-
setlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi
tabuttan dışanya taşıyarak bir çana
bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu
mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna
mezarlık nöbeti graveyard shift denir-
di. Bazıları zil sayesinde kurtulur (saved
by the bell) bazılan da ölü zilci (deat rin-
ger) olurdu.
Gerçekler bunlar. Kim demiş tarih sı-
kıcıdır diye..
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
Kıbrıslı Günler
Çok ilginç bir rastlantı olmalı. Irak krizi, Türkiye'de
genel seçimlerin yapıldığı ve koalisyonu oluşturan par-
tilerin parlamento dışı kaldığı günlerde patlak vermiş-
ti. Yerel yönetim seçimleri ile CHP'nin içinden ve dı-
şından hallaç pamuğu gibi atıldığı günümüzde ise,
Kıbrıs sorunu geldi ve tüm ağıriığı ile gündeme otur-
du.
Medya. şimdi iki bunalımı at başı olarak götürüyor.
Hatta, Kıbns'ı kurtarmaktan daha çok, CHP'nin bu-
günkü yönetiminden nasıl kurtarılabileceğinin tasa-
rımlan daha da ağır basıyor.
CHP'yi Deniz Baykal'dan kurtarmak. Bu operas-
yonu yaparken de, Cumhuriyetin yaştaşı olan parti-
yi, "ikinci adam olarak bir süre daha perde gerisin-
de çalışmaya razı olan Kemal Derviş'in nazik elleri-
ne teslim etmek.
Bülent Ecevrt. eski Hazineden Sorumlu Devlet
Bakanı'nı ABD'den çağırmakla yanlış yaptığını açık
yürekle söylüyor. Cumhurbaşkanlığı, bir süreden be-
ri görevi Derviş'i cilalamak olan gazetenin manşeti-
ni yalanlayarak, "Köşk"ür\, kendisine DSP'yi kun-
dakladıktan sonra, YTP'ye göz kırparak flört yapa-
cağına CHP'ye geçmesini öğütlediği yönünde Ce-
lal Doğan kaynakh iddianın doğru olmadığını bildi-
riyor.
Ama, bu ifşaat zinciri içinde yer alan önemli bir hal-
ka, henüz ortaya çıkıp, "söylentiler doğrudur ya da
yanlıştır" demek geregini duymadı. Yani, 3 Kasım
2002 seçimleri sırasında Silahlı Kuvvetler'in en üstü
kademesinde bulunan birsaygın kişinin, Kemal Der-
viş'e "Istikamet CHP olmalı" deyip demediği açığa
çıkmadı. Oysa, benzer kimi iddialar Fikret Bila'nın
son kitabında da yer aldığı için, bu tür söylentilerin
gelecek kuşaklara doğru olarak taşınması gerekiyor.
Acaba o sayın üst düzey asker de, dönemin Baş-
bakanı kadar açık yürekli ve mert bir şekilde ortaya
çıkarak "Ben de, üstelik hiç üstüme vazife olmayan
bir konuda yanlış bir şey yapmışım" diyemez mi?
Denktaş konuşmamalıymış!
TBMM, bugün Annan Planı için yapacağı genel gö-
rüşme ile bence Kurtuluş Savaşı dönemindeki Mec-
lis kadar tarihi bir sorumluluk yüklenmiş olacak. Dün,
Bursa'da konuşan Rauf Denktaş, Türkiye Büyük Mil-
let Meclisi'nin bu birleşiminden önce, anavatandaki
iktidarı bir kez daha uyararak, referanduma sunula-
cak 9 bin sayfalık belgeyi halkın da politikacıların da
bilmediğini söylüyor. Bu yüzden de halkoylamasının
ertelenmesini ıstiyor. AKP iktadarının, Rum yönetimi
ve Yunan hükümeti ile elbirliği yaparak 24 Nisan 2004
akşamı tarihe karışmasına olağanüstü çaba göster-
diği KKTC'nin Cumhurbaşkanı, halka gerçeklerin
söylenmesi gerektiğini vurguluyor.
Denktaş, yüzyılımızda hukuk ve adaletin yerini ka-
ba kuvvetin almış olmasından şikâyet ettiği konuş-
masında, her gün yeni olaylann baş gösterdiği Irak'ta
yalan yanlış, abartma bilgilerle başlatılan savaşın bi-
tirilemeyişini anımsattı. Kendisine çağdaş değilsin
diyenlere, halkının davasını savunduğunu, halkıyla bir-
likte kurdukları devletin, şimdi alttan oyma oyunu ile
karşı karşıya kaldığını vurguladı.
Dün, üstün bilgilerinden olabildiğince herkesin ya-
rarlanması için olmalı, sade Hürriyet'teki köşe yazar-
lığı ile yetinilmeyen, kendisine Kanal 7 gibi, bugün-
lerdeTRT2'nindeekranlarıaçılmışolanbirisi, KKTC
Cumhurbaşkanı'nın propaganda yapamayacağını
ileri sürüyordu. Denktaş'ın yaptığı, ülkesinin falanca
partisinin iktidara gelmesi ya da oradan ayrılması mı,
yoksa üstüne ant içtiği anayasanın, Cumhuriyet Mec-
lisi'nde görüşülmeden sahte belgelerle değiştirile-
rek Annan'a sunulmasına başkaldırmak mı? Denk-
taş'ın yaptığı, dün Bursa Barosu'nda da söylediği gi-
bi "Gözümüzü gerçeklere kapatarak, çok güzel ne-
tice aldık dersek ve bu neticeye evet dememiz la-
zım diyerek halkın karşısına çıkarsak, halka gerçek-
lerisöylememiş oluruz"u, her fırsatta yinelemek mi?
Denktaş doğru bildiklerini söylüyor ve hiç değilse
tarihe karşı görev yapıyor. Ya Abdullah Gül?
"Türkiye, ilelebet adada asker bulunduracak" der-
ken, acaba tek ayak üstünde mi duruyor?
Bush, Irak'a saldırmadan önce bu ülkede biyolo-
jik silahlar olduğunu ısraria yinelerken, ne kadar ger-
çekleri söylediyse, Annan Planı'nın KıbnsTürklerinin
geleceğini güvence altında tuttuğu masalını ısraria tek-
rar edenler de o kadar doğruları anlatıyorlar.
Bush'un yalancılığını ABD, birkaç bin çocuğunu ölü-
me göndererek ödemektedir. Ya bayrağı, devleti,
toprağı ve en önemlisi, on beş yıl sonra uçtu uçtu de-
rogasyon uçtu masalına dönüşecek, sözde güven-
celerte üstündeki her türiü haklardan vazgeçmeye ha-
zırlandığımız Kıbrıs?
Kim, nerede, nasıl verecek Kıbns'ın hesabını?
Bildiği gibi at oynatması için iş çevreleri ile med-
yanın var gücü ile arka çıktığı AKP iktidan mı? On-
larla aynı telden çalarak CHP'yi, Baykal'ın dediği gi-
bi, majestenin muhalefeti düzeyine indirmekle görev-
li olan malum yeni "umuf'mu? Ne zaman toparlana-
cağı hakkında gözlerimizi üstüne çevirdiğimiz ulusal
soldaki hareketsizlik mi?
MGK'nin dünkü bildirisini, aman uluslararası tan-
siyon daha da artmasın endişesi ile belirli bir düzey-
de tutarak, asıl görüşlerimizi tarihe geçirtmek için
önümüzdeki günlerde açıklayacağız haberini kulis-
lere sızdıran anayasal güçler mi?
Kıbns gidiyor dostlar.
Yoksa bizim gibilere Orhan Veli'nin o, bugün için
güncelleşen ''Bakakalınm giden geminin ardından I
Serde erkeklik var, ağlayamam" dizelerini okumak mı
düşecek?
Unutulmasın ve hiç mi hiç ayıplanmasın. öyle za-
manlar olur ki. erkekler de ağlar.
Sebep olanlar utansın.
Faks: 0212- 677 07 62 obirgit e-kolay.net
Ankara Cumhuriyet Okurları Toptanıyor...
Buraya kadar getirdim hayatımı
Gençliğin hep denize yakın
Kayalann üstünde
Rüzgâria göğüs göğüse
Boğuştuğu bu yere...
Odisseus Elrtis
'Sen Gelmezsen Bir Eksiğiz ilkesinden yola çı-
kan Ankaralı Cumhuriyet okurian (CUMOK) tanış-
ma, kaynaşma ve dayanışma doğrultusunda top-
lantılanna her Perşembe günü devam etmektedir.
Yer • Toplumsal Araştırmalar Kultur ve Sanat İçin Vakıf
Atatürk Bulvarı No: 127 Kat. 10 Kızılay/ANKARA
Saat : 18.30
lletışım. Necıp YURDAKUL
Tel 0 533 646 22 82