23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN2004SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ Takılmış ormanlanna, yıkılmış kentlerine karşın hâlâ güzel. Ada olmanın sıkıntılaraıı ve ayncalıklannı yaşıyor Ne de olsaAfiDdit'inülkesi A kdeniz'irr ortasında yapayalnız duru- yor gibi ICıbns. TevfikFikret'in İstan- bul için söyledikleri Kıbns Adası'na da uyar. **Bin kocadan arta kalmış.-'1 Ama buraya kadar. O bin kocadan ar- ta kalmış olsa da hâlâ yaşını göstermi- yor, yakılmış ormanlanna, yıkıhnış şehirlerin<e, her geçenin vurduğu tek- meye rağmen hâlâ güzel... Bir ada o. Ada ol- manın sıkıntılannı ve ayncalıklannı yaşıyor. Güzel, tarifsiz derecede güzel... Ne de olsa Af- rodit'in ülkesi. Kıbns kadar çok el değiştirmiş, horlanmış ve güzel kalabilmiş bir ada, bir top- rak parçası var mı bilmivorum. Kıbns'la ilgili ikili ve dörtlü görüşrneler İsMçre'de sürerken Kıb- ns'taydun. Lefkoşa'nın güneyinde ve kuzeyin- de, Lamaka'da, Lirnasol'da, Girne'de Kıbnslı- larla, politikacılarla konuştum. Okuyacaklan- nız bu görüşmelerin izlenimleri, gördüklerimin yansımalandır. 'CEHENNEM ÖTEKİLERDİR' "Iskenderiye Dörtlüsü" ve "Avignon BeşBsir> nin unutulmaz yazan Lawrence Durrel'ın Kıb- ns'la ilgili yazılan hep aklımda. O sokaklan, o portakal, limon bahçelennı, yollann kıyısında öy- lece yerlere dökülen küçük yeşil tu- runçlan biliyordum. Limasol'da, Gir- ne'de sokak aralannda dolaşırken de onlan gördüm. O kokuyu duydum. Hiç yabancılıkhissetmedim. Burala- n bizim Akdeniz. Bizim derken ne ken- * dimi Rumlardan ayn düşündüm, ne de Ak- denızli ohnanın gururunu hep yaşadığımı unuttum. tşte "Mare nostrunT, ışte bizim de- niz, bizim ada. Öyle bir tarih, öyle ıç içe geç- mış bir hayat ki çatı şmanın karmaşıklığı, kav- ganın anlamsızlığı belki de buradan geliyor. Bi- zi bize düşüren başkalandır. "Cehennemöteki- lerdiı:'' Tarihte de hep uzaklardan gelenler ve on- lann yönlendirdikleri işleri kanştmnış zaten. FiRAVUNLARA DEK UZANIYOR Tarihi belkı daha eskilere gidiyor, ama bili- nebılen tarihi Mısır fıravunlan ile başlıyor. Mi- lattan önce 58 yılında Doğu Romalılann eline geçiyor. Arada Araplann egemenliklen var. 1200 yıllanna doğru Franklann eline geçen ada- ya bir ara Tapınak Şovalyeleri de yerleşiyor. 1489-1571 arası ise Venedik egemenlığının hü- küm sürdüğü yıllar oluyor. 1571, Osmanlı'nın adayı ele geçirdiği tarihtir. Bundan sonra üç yüz yılı aşkm bir süre ICıbns, Osmanlılann egemen- liğinde kalır. Osmanirrun son dönemınde Kıb- ns Ingilizlere, Ruslara karşı Osmaniryla birlik- te saf tutmak koşuluyla ucuza, çok ucuza; yıl- da 50 bin altına kıralanır. Ingilızler Kıbns'ı pek severler. Kıbns, Ortadoğu'nun Akdeniz"deki kapısıdır. Bitıp tükenmekte olan Britanya İm- paratorluğu'nun tacındaki son mücevherlerden biridir. Adanın îngilizlere ait olduğu, Lozan Antlaşması'nın 16. maddesıyle kabul edilir. Kıbns, Misak-ı Milli sınırlan içinde yer almaz. Ingilizler kira ödeyerek el koyduklan 1878 ta- rihinden bu yana adadaki varlıklannı şu ya da bu şekilde sürdürmektedirler. Bugün de adada bınsı Larnaka, diğeri Agia Napa'da olmak üzere iki büyük Ingiliz üssü bu- lunuyor. Toplam 20 bin İngilız askeri adada ya- şıyor İngilizlerin adada dolaşma ve altyapıyı, yollan, limanlan kullanma haklan bulunuyor. Adada İngilizlerin bıraktıklan izler de çok be- lirgin. Öncelikle dil; hemen herkes İngilizce bi- liyor. İkincisi trafik; tipik bir İngiliz sömürge- si olarak adada trafik soldan akıyor. İngiliz ege- menliği dönemı, adadaki Rum varhğının da art- tığı dönem olmuş. 1930Tardan sonra ise Kıb- nslı Rumlar Yunanistan'la birleşmenin yollan- nı aramaya başlamışlar. BAĞIMSIZ KIBRIS CUMHURİYETİ Rumlann İngilız egemenliğine karşı mücade- lelerinin temel amaçlan bağımsız birKıbns de- ğil, Yunanistan'la birleşrnektir. Ama herkesin bil- diği gibi olaylar öyle gelişmedi. İngiliz ege- menlığının sona ermesi. Yunanistan'a iltihakı öngören EOKA silahlı güçlerinin Türklere yö- nelmesi, işin rengini değiştirdi. EOKA'ya Türk- ler karşı örgütlenmelerle ve direnişle yanıt ver- diler. Kan döküldü. Çatışmalar, 1960'ta bağım- sız Kıbns Cumhuriyeti'nin kurulması ve Tür- kiye'nin adayla 1925'te kesilen resmi ilişkisi- nin bu kez "garantör ülke" sıfatıyla yeniden kurulmasıyla sona erdi. Ama sessizlikuzun sür- medi ve 1963 'te çatışmalar yeniden başladı. Bu kez sahnede EOKA-B, Türk tarafında ise Türk Mukavemet Teşkilatı vardı. Bu kez daha fazla kan döküldü. EOKA-B yanlılan o sıralarda Yu- nanistan'da egemenliği ele geçirmiş olan Albay- lar Cuntası'nın da desteği ile Nikos Samson ad- lı bir maceraperestin liderliğinde darbe yapma- yı denediler. Şimdi Kıbns'ta hiç kimse Samson darbesini hatırlamak istemiyor. Zorlanırlarsa "Onu biz kendimiz çözerdik" demeyi tercih edi- yorlar. Türk ordusunun adaya çıkarma yapma- sıyla bu komik darbe de sona erdi. Aynı zaman- da bu yenilgi Yunanistan'daki Albaylar Cunta- sı'nın da sonunu getirdi. Gerisi artık gençlerin de bildiği tarihtir. ^ YAPAYALNIZ BİR CUMHURİYET 1974'te Türk ordusunun, adanın bir kesimi- ni işgalinden sonra Kıbns fiilen ikiye bölündü KIBRIS Bin yıllık yalnızlık Gürav Öz Kıbns Türkleri "Yarın ne olacak" kaygısını yaşıyor; "AB üyesi bir ülkenin yurttaşı olmak, fanatik Rumlann teröründen bizi koruyabilecek mi?" sorusuna yanıt anyor. Kıbns, Avrupa Birliği'nin Türkiye gibi AB içinde sorunlar yaratacak, kalabalık bir üyesi değil de nüfusu zararsız ve Ortadoğu'ya doğnı uzanmış bir üyesi olacak. AB, Ortadoğu'ya girerken Türkiye bölgeden çıkacak. Rumlarda da farklı kaygılar var. Kilise çevreleri ve eski fanatik EOKA-B takımı, "AB üyesi olunduğunda bütün kaynaklar Kuzey'e gider mi? Adanın Yunanistan'la bütünleşmesi hedefimiz ne olacak?" diye düşünürken, şimdi yönetimde olan partiler AB ile bütünleşmenin getireceği sıkıntılan, karşılarına dikilecek NATO üyesi olma dayatmasını sorun yapıyor. uzey Kıbnsta kişi başına düşen milli gelir 3 bin 600 dolar. Bu oran Güney'de 16 bin dolar civannda. Zaten Kuzey'le Güney arasındaki fark, aradaki sının geçer geçmez görülüyor. Ambargo, Kuzey'in yoksulluğunun temel nedeni. Kıbnslı Türkler turizmden yeteri kadar yararianamıyor. Kıbnslı Türklerin önemli bir kesimi kamuda çahşıyor. Kıbns'ın geliri iç pazann alım gücüne, askerler, öğrenciler ve kumarhane müşterileri ile Türkiye üzerinden gelen turistlere bağımlı. 'Beniın acbm Anaksü 9 G üney Kıbns'ta, mecliste siyasi parti başkanlanndan oluşan bir Ulusal Konsey var. Konseye katılan partiler burada milletvekili sayılarına göre değil, birer oyla temsil ediliyor. Hükümet Güney Kıbrıs'ta daha çok pratik sorunları çözmekle ilgiliymiş gibi görünüyor. Yani kısacası yetki Papadopulos'ta değil, konseyde... A danın Güney kesimine Almanya 'da yaşıyor olsa bile bir Türk gazetecinin girmesi o kadar kolay değil. Vize için Berlin 'e gitmek gerekiyor. Pasaportu teslim edip on gün kadar da beklemek... Ama on gün sonra Kıbns vizesi işlenmiş olarak pasaportuma kavuştum. Bu küçük zorluğa bir de Larnaka Havaalanı 'nda polis tarafından bekletilmeyi de eklemek gerekiyor. Bunu da normal karşılamak herhalde yerinde olur. Her gün Türk pasaportlu bir gazeteci inmiyor Larnaka ya. Avrupa Parlamentosu tarafından düzenlenen ve Bielefeld Türk-Yunan Dostluk Derneği üyelerinin gezisine böylelikle ben de müdahil oldunu Avrupa Parlamentosu-Kıbrıs Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Milletvekili Mechthild Rothe 'nin de bir ara katıldığı gezinin, adada ikili görüşmeler dönemine rastlaması da büyük bir şanstu Böylece hem Güney'i hetn Kuzey'i görebilecek ve her iki tarafın yetkilileriyle, ama b'zellikle de Güney 'in yetkilileriyle görüşebilecektim. Öyle de oldu. Lefkoşa 'da Aleko Balıkçı Mitekakis ile buluştuk. Zaten o olmasaydı, ben görüşmek istediğim pek çok kişiyle görüşemeyecektim. Görüsmelerin önemli bir bölümünün hem tanığı hem de çevirmenidir Aleko. Ama aynı zamanda fotoğrafçısı da... Larnaka Havaalanı 'nda bıyıklarıyla bana benzeyen polisin pasaportumu didik didik etmesinden ve beni yarım saat gereksiz yere bekletmesinden sonra, ikinci tatlı "düşmanlıkla " Lefkoşa 'da otelde karşılaştım. Otelden Türkiye'ye telefon etmek, elektronik posta ile yaztşmak mümkündü, amafaks çekmek mümkün değildu \edenini ne otelin müdürü ne de resepsiyonda çalışanlar biliyordu. Kısaca böyleydu Otelin yaşını almış "bellboy "u ise Türk olduğumu öğrenip Türkiye 'yefaks çekmek istediğimi anlayınca, o ana kadar gösterdiği tüm sempatiyi geri aldı benden. Otelden ayrılmadan önce adını sordum. Yanıtı kısa ama netti, "Anaksi, Yunanlıyım ben!", sırtını dönüp gitti sonra. ve önce Kıbns Federe Devleti. daha sonra da Ku- zey Kıbns Türk Cumhuriyeti ilan edildi. KKTC, Türkiye'den başka hıçbir devletin tanımadığı bir devlettir ne yazık kı... Birleşmiş Milletler al- dığı kararlarla eski Kıbns Cumhuriyeti"ni tanı- mayı sürdürdü. KKTC'nin yetkililerini yalnız- ca "tophun tiderT olarak kabul gördüler. Ku- zey Kıbns ise siyasi olarak tanınmamakla kal- madı, ekonomik olarak da ambargo uygulanan ve gittikçe yoksullaşan, yapayalnız bir cumhu- riyet oldu. Otuz yıldır Türkiye'nin ekonomik ve siyasi desteği ile yaşayan, yapayalnız bir ülke. Tarihte benzeri olmayan bir devlet. TÜRKİYE NE YİTİRİYOR? 1 Şimdi Avrupa Birliği'nin devreye girmesiy- le, ABD'nin zorlamasıyla KKTC, artık varlığı- na son verme ve bir anlamda Türkiye'nin de bu- güne kadar kör topal süren desteğini de yitirme aşamasına gelmiş bulunuyor. Türkiye'de siya- sal iktidann yürüttüğü politika, AB, ABD ve Bir- leşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ile uyumlu bir politikadır. Bu politikanın, Tür- kiye'nin ve Kuzey'deki halkın çıkarlannı ne öl- çüde yansıttığı ise tartışmalıdır. Bu arada Türkiye, 1925'te terk ettiği adaya 1960'ta garantör olarak dönerek elde ettiği avan- tajlan ya da müdahil olma hakkını bırakıyor gi- bidir. Bu da işin başka ve hiç de küçümsenme- mesi gereken bir boyutudur. Peki, Türkiye ne- yi yitiriyor? Kimi gözlemciler Türkiye'nin Ak- deniz'i yitirdiği kanısındalar. Kıbns konusun- da bu görüşleri savunanlann yabana atılmaya- cak bir uyansı da Türkiye'nin bugünkü politi- kalan ile gelecekte değişebilecek politikalan arasında fark görmeyenlerin, daha açık bir de- yişle statükoyu ebedi ilan edenlerin bu durumu kavrayamadıklan yönündedir. Türkiye'yi bü- yük devletlerin ve birliklerin hayat alanına so- karak yönetmek isteyenler için ise bunlar teh- like değil, tarihte az yakalanacak, kırk yılda bir ele geçecek avantajlardır. ÇOK BOYUTLU SORUN Kıbns sorununa tek bir açıdan bakmak müm- kün değil ya da en azından gerçeğe yaklaşmak niyetindeyseniz. farklı kesimlerin farklı yakla- şımlannı dikkate almak, ada üzerinde nıyetleri olan farklı güçlerin bu niyetlerini bir şekilde açığaçıkarmak zorundasınız. Kıbns Türkleri şim- diki duruma kuşkuyla, kimi zaman ümitle. ama ağırlıklı olarak kaygıyla yaklaşıyorlar. " Yann ne olacak? Çatışmalar yeniden başla- yacak mı? AB üyesi bir ülkenin yurttaşlan ol- mak, fanatik Rumlann teröründen bizi koruya- bilecek mi? Rum nüftıs giderek bizim aacık nü- fusumuzu eritecek mi?" Rumlarda da farklı yaklaşımlar, farklı heves- ler ve kaygılar var. Örneğin kilise çevTelerinin ve eski fanatik EOKA-B takımının "k^'güan" şöyle: "AB üyesi olunduğunda bütün kaynaklar Ku- zey'e gider mi? Adantn Yunanistan'la bütünleş- mesi hedefimiz ne olacak? Yann ada çoğunlu- ğu Enosis için harekete geçtiğinde Türkleroyun- bozanhketmezmi?" Adada şimdi yönetimde olan partiler ise bir yandan AB ile bütünleşmenin ge- tireceği sorunlan, karşılarına dikilecek olan NA- TO üyesi olma dayatması gibi sıkıntılan düşü- nüyorlar. ABD'nin niyetleri konusunda da epey- ce ıpucu birikti doğrusu. Büyük Ortadoğu Pla- nı, Kıbnslılann yüreğini kaldınyor. Daha baş- ka boyutlar da var. Avrupa Birliği'nin ise niha- yet, Türkiye gibi AB içinde sorunlar yaratacak, kalabalık bir üyesi değil de mekânı yeteri ka- dar büyük ve el\ erişli, nüftısu zararsız ve Orta- doğu'ya doğru uzanmış bir üyesi oluyor. AB Or- tadoğu'ya girerken Türkiye bölgeden çıkıyor. Bölge ülkeleriyle arası hiç ıyi olmamış Türki- ye, Akdeniz'le ılgisini hemenhemenkesiyor. Bir anlamda ABD ve îsrail'e mahkûm oluyor. Tür- kiye'de medyadan da destek alan egemen gö- rüş, Büyük Ortadoğu Planı ile bölgeye yerleş- meye çalışan "Büyük Birader"e güvenmekten ibaret. Aradabir askerlerininbaşına çuval da ge- çirse, Bü\'ük Birader'in gücüne ve gücünün sonsuzluğuna inananlann sayısı gittikçe artı- yor. Kıbns ise bu kargaşa içinde çözüldükçe düğümleniyor. Ama gelin baştan başlayalım... CüNEYDE SİYASİ YAPI Güney Kıbns'ın ya da resmi adıyla Kıbns Cumhuriyeti'nin parlamentosu 1974 öncesi ya- pısını koruyor. Yalnızca Türk milletvekilleri- nin sandalyeleri boş duruyor. Aynı şekilde bir cumhurbaşkanı yardımcısı da yok. Yeri boş bı- rakılmış. Kullanılan para birimi, eski para biri- mi ve banknotlann üzerinde Türkçe ve Rumca yazılı. Biryüzünde Türkçe "«.TürkLirasve Kıb- ns Merkez Bankası" ve aynı cümlelerin Rum- cası yer alırken diğer yüzünde îngilizce ifade- ler var. Ne kadar doğru, ögrenme şansım okna- dı, ama Kuzey'in elektriğinin Güney'den gitti- ğini de Rum yetkililer söylediler. Güney Kıb- ns'ta, mecliste temsilcisi bulunan siyasi parti baş- kanlanndan oluşan bir Ulusal Konsey var. Ulu- sal sorunlar bu konseyde karar altına alınıyor. Bu konseye katılan partiler burada milletveki- li sayılanna göre değil, birer oyla temsil edili- yorlar. Dışişleri Bakanı da konsey toplantılan- na katılıyor. Ben oradayken Ulusal Konsey sü- rekli toplantı halindeydi ve eski Cumhurbaşka- nı Yorgo Vasüiu ile bir Ulusal Konsey toplantı- sına ara verildiğinde görüşebildim. Hükümet Güney Kıbns'ta daha çok pratik sorunlan çöz- mekle ilgiliymiş gibi görünüyor. Yani kısacası yetki Papadopulos'ta değil, konseyde. KUZEY-CÜNEY FARKI Güney Kıbns'ın, Avrupa ölçülerinin nere- deyse üstünde zengin bir ülke olduğu biliniyor. Kişi başına düşen gelir 16 bin dolar dolayında. Kuzey'de ise bu 3 bin 600 dolar. Zaten Kuzey'le Güney arasındaki farkı, aradaki sının geçer geç- mez gözle görüyorsunuz. Ambargo, Kuzey'in yoksulluğunun temel nedeni. Kıbnslı Türkler tu- rizmden yeteri kadar yararlanamıyorlar, sanayi hemen hemen yok ve tanm ürünleri ise hem sı- nırh hem de alıcı bulmakta zorlanıyorlar. Zaten bulabilecekleri tek alıcı da Türkiye. Kıbnslı bir Türk, «Patatesimizi Türldye'ye bile satamıyoruz" diyordu. Kıbnslı Türklerin önem- li bir kesimi kamuda çahşıyor. Kıbns'ın geliri iç pazann alım gücüne, askerler, öğrenciler ve kumarhane müşterileri ile Türkiye üzerinden gelen turistlere bağımlı. Avrupa Birliği alter- natifınin, adadaki özellikle genç kesime cazip gelmesinin temel nedeni de bu durum. Yann: Referandumda ne olacak?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle