Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9MART2004SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Sen Bu Yaşta Hâlâ!..'
Direniyormuşuz, savunuyormuşuz, toplumu uya-
nyormuşuz, bilinçli düşünmeye, aydınlığa, açıklığa,
sağlamlığa çağınyormuşuz!..
Bu yaşta hâlâ "elinizi çabuk tutun" diye Cumhu-
riyetten yana olanlan bir araya getirmeye uğraşıyor-
muşuz.
Yazarlık nedir bir türlü öğrenerneyen, daha doğ-
rusu ustaları tarafından &3retilemeyen biri, yaşımız-
la başımızla eğlenrrjeyjFalkıayfr. Bu»yaşta hâlâ.'..
Hani kendisi çirıç dtep^ altmışlara gelmiş olma-
sa? "Bu yaşta /3İs/"'suçlaj||a9^£l1'yapan, gerçek-
ten genç bir olsa!. Şen da yaşlanırsıprsen de yet-
~şlerffseksenlereâelirsînf^g
ş ^ f f k e z dönmüşsün,
dÖnek|j$fnı savunuyorsun, sek-
de bej^bir kez daha dönersin! Ger-
'yeteneğin kalmışsa, o günle-
'döneklik örneği daha gösterirsın!..
Ihâlâ!.."
ftatürk Cumhuriyetinden, devriminden, il-
kelerinden yana olmak, tüm yaşamı bu yolda ge-
çirmek, bunda hiç pişmanlık duymamak, övünçlü
bir ömür sürmek... Bu yaşa kadar, evet bu yaşa ka-
dar!
Adamlaraçıkaçıkteslimiyetçiliği.yenilmişliğisa-
vunuyorlar... Dünya değişti, tam bağımsızlık bir ma-
sal oldu. Atatürk geçmişte kalan biranıdır; varsa yok-
sa küreselleşme, varsa yoksa haddini bilme, varsa
yoksa AKP'lilerin, Tayyip'lerin suyuna gitme, yurt-
severiiği bir yana itme var, demek istiyorlar...
Bizler her zaman demokrasiden yanaydık. Arna
halktan, emekten, çağdaş uygarlıktan yana bir de-
mokrasi anlayışından yana!.. Şimdi demokrasi der-
si vermeye kalkanlargeçmışteki hızlı kaJkışmalan na-
sıl savunduklannı bir anımsasalar ya!..
Ne zaman 'demokrasi' diye en yanlış, en çirkin,
en karşıdevrimci tutumlarla. görüşlerie karşılaştıy-
sak gücümüz yettiğince gerçekleri yazdık, söyledik.
Dündebugün de...
Biz, siviliyle, askeriyle, işçisiyle, köylüsüyle, tüm
halkıyta büttjnleşmiş bir demokrasi özlemindeyiz. Yan-
lış yasalann, yanlış tutumlann ortaya getirdiği birşe-
riatçı düzenin, bir tutucu anlayışın karşısındayız.
Genç de olsak, yaşlı da!..
Biz Atatürk devrimine dayanan bir anlayışın izle-
yicisiyiz. Bir parti bütün davranışlanyla halka karşı
bir demokrasıyi yüzde yirmi beş oylann verdiği güç-
le yerleştirmek hevesindeyse, askeriyle, siviliyle ona
karşı çıkmak bir görev olur. Bunu yazanlar, söyle-
yenler, "Sen bu yaşta hâlâ aynı kafada mısın" gıbı
sataşmalarla susturulamaz...
Bugün Türk basını ya da medyası tam bir suskun-
luk içindedir. En önemli haberier bile halktan sak-
lanıyor. Hemen tüm yazarcıklar AKP'nin hoşuna grt-
mek, bu yoldan yarar sağlamak peşınde görünü-
yor. Yüz bin kişilik halk gösterileri bile sayfalarda yer
almıyor. Ulusal konular bile bile yoziaştınlıyor...
"Sen bu yaşta bile.." diyenler bu işin yaşla ilgili
olmadığını bilmelidirier. Bu, sağlam kafa işıdir. Bir
bilinç, bir inanç, bir yürek işidir. Atatürk Cumhuri-
yetinin genç ya da yaşlı bireyı olmanın verdiği bir
sorumluluk işidir.
Dil Sorunu...
"D
Atatürk, ulus oluşturulması, ulusal kimlik bilincinin güçlenmesi
konulannda ve kültürel çağdaşlaşmamızı hızlandırmada "dil"in temel
bir işlevi oldugunun biluıcmdeyai. Işte bu nedenlerle Atatürk, kahtının
(mirasının) büyük bir bölümünü TÜTK Tarih Kurumu ve Türk Dil
Kurumu'na bırakmıştı.
Prof. Dr. Slina KİLİ Bogaziçi Üniversitesi
il" konusu Kanada, yüz yıl kadar kalmasına karşın kendi dilini
ve kültürünü Tunusluya benimsetmıştir. Os-
manlı bunu yapmamıştır, çünkü Osmanlı
yönetimi zaten Türkçeyi benimsemiyordu,
Türkçeyi dışlıyordu. Kendi dilini benimse-
mezsen. onu nasıl başka toplumlann benim-
semesini sağlayabilirsin? Osmanlı, Arap ül-
kelerini ele geçirmişti. Ancak Arap külfü-
rü, Arap alfabesi Osmaniryı ele geçirmiş-
ti. Osmanlı dilı Arapça, Acemce, Türkçe
kanşımı bir dil idi. Osmanlı ulusalhğı ve bu
arada kendi dilini de yadsıyordu.
Ulusal dilin benimsenmesinde, örneğin
Luther gibi, Baülı 'Din Reformculan'nın çok
önemli birrolii olmuştur. Luther, Jncil'in AJ-
mancaya çevrilmesi konusunda savaşım ver-
miş ve böylece Alman halkuun kendi dinJe-
rini daha iyi anlayacaklan savuıda ısrarcı ol-
muştur. Luther'in, The Good Works (iyi
Yaptılar) başhkh yayuun içinde 'Alman Uhı-
suna Sesleniş" konuiu bir yaası vardır. Gö-
rüyoruz ki bir din adamı oian Luther, ta 16.
yiizyılda 'ulusal kimlik1
bitinci olan, 'Alman
ulusuna' seslenen bir reformcu idi Llus oluş-
turuhnasmda çok büyükişk\i olan uhısal dü'e
kavuşma, ulus bilincinin j eşermesinde öncü-
lük, o dönemde böyle bir din adanundan geJ-
mekteydl
Geçmişte ve günümüzde de Polonya'da Ka-
tolik Kilisesi'nin büyük gücü olduğunu bi-
liyoruz. Polonya'da Kilise bu gücünü Po-
lonya "milhyetçiliğinJ'', Polonya'nın "bü-
tünlüğânn" temsil etmesinden ahyor. Ta-
rihte komşu ülkelerin Polonya'yı paylaşma-
sı ve "haritadan" silmesine karşın Kilise, Po-
Belçika gibi gelişmiş
ülkelerde de süregi-
den bir sorundur. An-
cak bu sorun kendi-
sini en yaygın biçimde gelişmekte olan ül-
kelerde göstermektedir. Dil, kültürel içeri-
ğının yanı sıra siyasal yönü de olan bir so-
run olma özelliğini sürdürmektedir. "Ulus
oluşturma" sürecinde temel bir işlevi olan
"dil", bir ülkenin kimliğini belirler, kültü-
rünün gelişimini yönlendirir.
Bağımsızhklanna 20. yüzyıl içinde ka-
vuşmuş toplumJann önemli sorunlanndan
biri siyasal bir toplumun kurumlannı yete-
rince oluşturmamış olmasıdır. Toplum ken-
di içinde parçalara bölünmüştür. Kabile, aşi-
ret. dinsel, budunsal kökenli gruplar ayn
a>n geleneksel güç kaynaklandn". Çoğutop-
lumda bu aynlıkJann yanında konuşulan çe-
şitli diller v ardır. Böyİesine parçalı toplum-
lann çağdaşlaşmaya yönelmenin aynlmaz
öğesı olan "uluslaşmayı" gerçekleştirmesi,
sağlam bir "birtik" oluşturması güçtür.
Dil konusu Bahlı gelişmiş ülkeler tara-
fından bir "kültür emperyatizmi" aracı ola-
rak kullarulmıştır, kullanılmaktadır. Geliş-
mekte olan birçok ülkede ortak bir dil yok-
tur. Örneğin Hındistan ve Nijerya gibi ül-
kelerde Ingilizce birleştirici dil görevinı üst-
lenmiştir. Tunus'ta ise Fransızca, ülkede
Arapçadan sonra en yaygın dildir. Osman-
lı, yüzyıllarca Tunus 'ta kalmış olmasına kar-
şın bu ülkede Türkçe konuşan hemen hemen
kımse yoktur. Oysa Fransa, Tunus'ta ancak
lonya'nın hâlâ yaşadığrrun simgesiydi. Ge-
rek Nazi döneminde, gerekse Sovyet döne-
mınde işgal güçleri Kilise'yi dıze getireme-
mış ve Kilise "işbirökçi" olmamıştır.
Dil konusu gelişmiş ülkelerde sorun olma-
yı sürdürmektedir. Örneğin ABD'de de ay-
nlıkçı yaklaşım, etnik gruplardan dil konu-
suna da sıçramıştır. Son yıllarda Ispanyol-
ca konuşanJann sayısındaki yoğun arhş ba-
zı gruplann iki dille eğitım üzerinde ısrar-
la durmalanna yol açmıştır. The Disuniting
of America (Amerika Birliği 'nin Çözülme-
si, New Yorlc, WW Norton, 1992) başhkh
yapıtında bu konuya değinen Arthur M.
Scnelesinger,Jr. bu duruma tepki göstererek
böyle bir egitimin bütünJeşme yerine ayn-
lıkçılığa olanak verdiğini belirtiyor; böyle
bir durum, tngilizce bilmeyen ikinci smıf yurt-
taşlığa ve onlann gettolaşmasına yol açar di-
yor ve ABD gibi fürdeş olmayan bir ulusta,
ortak dilin, "ulusalbirlik'' için önemine işa-
ret ediyor.
Türkiye bir cumhuriyettir. Türkiye bir
ulus de^et'rir. Cumhuriyet kendini "bütö-
ne", "kamuvaranna" adar. Bu bütüne adan-
mışlığın içinde, ulusal birliği sağlamada çok
önemli bir işlevı olan "dil" konusu da var-
dır. Yerel dillerde eğitim aynlıkçılığı güçlen-
dirir. oysa "Cumhuriyet" olgusunun man-
tığı ve özü "birleştirici" olmaktır. toplumun
farklı öğelennj birleşrırmeyi öngörmektedir.
Bu nedenle Cumhuriyetin ulusal dilı olur. Bu
konu Fransa gibi ülkelerde de tartışılmış ve
Cumhuriyetin ulusal dili olduğu konusun-
da uzlaşma (konsensüse) vanlmıştır.
Atatürk, ulus oluşturulması, ulusal kim-
lik bilincinin güçlenmesi konulannda ve
kültürel çağdaşlaşmamızı hızlandırmada
"dfl*in temel bir işlevi olduğunun bılıncin-
deydi. Işte bu nedenlerle Atatürk, kahtı-
nın (mirasının) büyük bir bölümünü Türk
Tanh Kurumu ve Türk Dil Kurumu'na bı-
rakmıştı.
PENCERE
8 Mart: Kadınlann Ortak Sesi-II
Kadınlara siyasi parti tüzükleriyle parti içi görevlerde ve genel seçimler
için siyasi partiler tarafindan belirlenen aday listelerinde kota uygulanma-
sını öngören düzenlemeler, farklı cinslerin eşit haklara sahip olması ilkesi-
ne uygun olup cinsiyet nedeniyle aynm yasağına dayanmaktadır.
PTOf. Dr. Zafer G Ö R E N TBMMBaşkanı Başmüşcnvı
Ki
ota, anayasa, hu-
kuksal meşruluk
.sorunlarını da
birlikte getirmiştir. Bu
sorunlar, karar verme öz-
gürlüğü sınırlananlann
özgürlük haklanndan, za-
rargören rakiplerin eşit-
lik haklanndan kaynak-
lanmaktadır. Kadınlann
siyasal karar organlann-
da eşit temsilini yasa ile
Aman
belinize
dikkat!
Bel ağnsı çekiyorsunuz ve sert
bir yatakta mı yatıyorsunuz?
Son yapılan biraraştırmada
bel ağnsı çeken insanlann sert
değil, orta sertlikte yataklarda
yatması gerektiği bir kez daha
ispatlandı. Yapılan
araştırmada orta sertlikte
yatakta yatan hastalann daha
azağrı kesicialdığı ve bel
ağnlarından daha az ştkayet
ettiği tespit edildi.
Doğru teşhis, doğru
tedavi.
Toplumumuzda her 100 kışıden 80'i
hayatının bir donemınde bel ağrısından
yakınır. Ancak belinizı en iyi siz, kendiniz
koruyabilir ve ağnlardan uzak tutabilirsinız.
Bel ve omurganın zayıf kaslannı güçlendıren,
mekanik yüklenmeyi azaltarak hareket
kabüiyetını artıran, yanlış duruşu duzelten
ve varsa ağnyı azaltan evde rahatlıkla
yapabileceğıniz hareketler var. Mmftdt Mşi
itinbkz. »ELACMSI
Bel ağnsının
nedenleri neler?
Be! ağnsı, eklemler, bağlar, kaslar ve
dıskten kaynaklanabilir. Be) ağnlannın
çoğunluğu mekanik kaynaklı yanı omurganın
ışlevsel ya da yapısal bozukluklanna bağlı
üel ağnlandır. 8u ağnlann yalmzca çok az
bırbolumü be! fıîıklanna bağlıdır.
1. Kas zorlanmalan ve kas spazmı
2. Bağlarve eklemlerdeki bozukljklar
j. Dısk ve eklemlerdeki bozukluklar.
Doktora gitmeyi
erektiren bel''
Bel ağnsı için aiarm aniamına geien
"kirmızi bayrak" oîguian.
Oinienmeyle geçmeyen inatç?
ağnlar, gece ağnlan.
Kaslarda guçsazluk, zayıflama.
Bel ağnlannda
kirmızi bayraklar
Kınk olasılıği: Yuksekten duşme,
trafık kazası gibi onemii kazalar,
yaşlı ve osteoporozlu kişilerde
kuçük kazalar.
Tümör ya da enfeksiyon olasılığı
20 yaş altında ya da 50 yaş
uzennde olmak, kanser
varlığı, ateş, halsizlik,
nedensiz zayıflama,
sirtustü yatınca ağn,
gece ağnsı, bağışıklık
yetersizlığı. Dahafazhbilgi
i A t e BUAÛRI5I
Nasıl tedavi oiunmalı?
llk kez bel ağnsı geçirenlerin %40'ında bir
yıl içinde ikinci atak, sureğen bel ağnsı
olanlann %80'ınde aynı yıl içinde ikinci
atak ortaya çıkmaktadır. Bu durumda
önemli olan ilk ataktan korunmaktır.
llk atağı geçirenlerde de onemlı olan
tekrarlanmanın onlenmesıni sağlamaktır.
Oühafvla bilgi iau Ua. BEL AĞMSI
Daha fazla bilgiyi
"Bel Ağnsı" hakkında
herşey kitabında
bulabılırsınız. International
Medical Publishing ve Boyut
Yayın Grubu'nun ışbirlığıyle
hazırlanan, piyasa değeri
7 mflyon olan bu kitaba
derginizle birlikte ücretsiz
sahip olabilirsiniz.
Aktüel Sağlık Kitaplan
Serisi'nden her hafta 1 kitap,
tam 20 kitap.
Bu hafta derginizle
birlikte
İçindekiler
Bel Ağnsı Nedır? • Omurganın
Anatomısı ve Fonksıyonlan. Bef
Ağnlannda Rısk Faktorlen • Bel Ağnsınırf
Nedenleri'' • Bel Ağnsından Kurtulmak
Elmızde • Doğru Teşhis, Ooğru Tedavi
• Ne Zaman Hekıme Gıtmelı? »Teda\ri Nasıl
Olmalı? • Egzersız Programı • Bel Okulu
• Ameliyat • Bel Ağnsı Gurıcel
Yapı Kredi Sigorta'nm katkılanyla.
YAPI^CKRED»
SiGORTA
Mdfttri Hluntütri: (0 212) 336 09 09
WWW.yksi90rta.com tr
belırleyen kota ile 'de-
mokrasi ilkesinin' zede-
lendiğı iddiasına katıl-
mak olanaksızdır. Çünkü
demokrasi ilkesi karşı-
sında, anayasa madde 2
ve 4 uyannca yine aynı
güçle korunan 'sosyal
devlet' ve başlangç 6. pa-
ragraftaki 'eşîtlik ilkeie-
ri', fiili mağduriyetleri
kaldırma emri içermek-
tedir. Kaldı ld kota düzen-
lemeleri katılımcıhğı,
çoksesliliği arttırarak ve
seçmenlere farklı aday-
lardan oluşan geniş bir
yelpaze sunarak gerçek
demokrasinin saglanma-
sı için bir koşul oluştur-
maktadır.
Kadınlara siyasi parti
tüzükleriyle parti içi gö-
revlerde ve genel seçim-
ler için siyasi partiler ta-
rafindan belirlenen aday
listelennde kota uygu-
lanmasını öngören dü-
zenlemeler, farklı cins-
lerin eşit haklara sahip
olması ilkesine uygun
olup cinsiyet nedeniyle
aynm yasağma dayan-
maktadır.
Bu tür düzenlemeler,
siyasi parti özgürlüğü ve
aday gösterme hakkının
(Anayasa madde 68 I,
III) kullanılması aniamı-
na gelmektedir. Parti tü-
züğüyle gerçekleştirilen
kotadüzenlemesi, 'seçiın
sürecinin düzenlenmesi
aniamına gelnıemekte-
dir'. Bu nedenJe anaya-
sa madde 67'deki seçim
ilkeleri zedelenmiş ol-
mamaktadır. Organizas-
yon hukukuna ilişkin bir
düzenleme olarak olsa
olsa organızasyon ile il-
gili eşitlik ve özgürlük
isteklerine göre değer-
lendirilmelidir. Bu istek-
ler olasılıkla parti içi dü-
zeninin demokrank ilke-
lere uygun olması kura-
lından çıkanlabilir. Bu
nedenJe parti görevlerin-
deki seçimlerde ve aday
listelerinin belirlenme-
sinde kota uygulaması
özel bir anayasa-hukuk-
sal garanti olmaksızın
meşrudur. Uygulamanın
anayasa madde lO'daki
aynm yasağına uygun ol-
ması onu fazladan meş-
ru kılmaktadır
'Seçimin eşitüği ilkesi',
her vatandaşın eşit oy sa-
yısına sahip olması ve
her oyun eşit ağırlıkta ol-
ması aniamına gelmek-
tedir. Seçmenin oy kul-
landığı listelerin oluşumu
bunun üzerinde doğru-
dan doğruya bir etki do-
gurmaz. Çünkü liste oluş-
turulması seçim işlemin-
den önce gerçekleşir. Ay-
nı şey 'seçimin serbestli-
gi' için de geçerlidir. Ko-
ta düzenlemesı oyun kul-
lanılması üzerinde doğ-
rudan ve meşru olmayan
bir dış baskı oluşturmaz.
Liste oluşturması, oy kul-
lanılmasından önce ger-
çekleşir.
Seçmen listeli seçim-
de zaten kendisine önce-
den hazırlanıp sunulan
listeye bağlı kalmakta-
dır. Aynı gerekçelerle ya-
sal kota modelinde de se-
çim ilkelerinin zedelen-
diği söylenemez. Kadın-
lann spesifik bakjş açı-
sı, yaşam deneyimleri,
bilgileri ve güçlü sezgi-
leri olmaksızın yapılmış
politika, sadece erkek nü-
fus için geçerlı olacaktır.
Fonksiyon gösteren bir
demokrasi için nasıl tüm
siyasal partilere ihtiyaç
varsa aynı amaç için her
iki cinsin eşit temsili de
gereklidir. Kadın ve er-
keklerin dengeli temsi-
li, çağın ve adaletin buy-
ruğudur. Kotanm yete-
neklerine, becerilerine
ve başarma güçlerine da-
yanarak seçılmek iste-
yen kadınlar için uygun
olmadığı tezi karşısında,
siyasi partilerin kadın
adaylann belirlenmesi-
ni, mutlaka 'büyük bir
özenle' gerçekleştirme-
leri gerekmektedir. Sa-
dece kadın olmak, aday
olmak için yeterli olma-
malı, kota, eşitliğin salt
şekli olarak gerçekleşri-
rilmesine değil, tüm ka-
dınlan gerçekten temsi-
le ehil, elit kadınlann se-
çilmesine hizmet etme-
lidir.
Kotalar toplumda bu-
gün artık insan haklan-
nın süjeleri olduğu tartış-
masız olan mağdur kadın
kesimin temsiline ve se-
sini duyurmasına hizmet
etmekle birlikte, erkek
ve kadının tüm alanlar-
da eşit duruma getiril-
mesi için tek başına ye-
terli degildir. Bunun ger-
çekleşmesi salt kota dü-
zenlemesi ile değil, er-
keklerin ama aynı zaman-
da kadınJann toplumda
erkek ve kadının eşit tem-
sili konusundaki bakış
açısı ve bilinç değişimi-
ne bağlıdır.
(1) Kota hakkında ayrıntı-
h bilgi için Gören. Z, Ko-
ta düzenlemelerininAnaya-
saya Uygunluğu, Anayasa
Yargısi 16, S. 381-418
(2) Bu konuda geniş bilgi
için Gören, Z, Farklı Cins-
lerin Eşit Haklara Sahip
Olması, kmir 1998.
8 Mart Türkiye'de
Yalakalık Giinii...
Hem erkek egemenliğinin bayrağı sayılan türba-
nı kadının başına dolamış..
Hem de sözüm ona kadın haklannı savunuyor..
'Taife-iNisa'nın efendisikansınt 'tesettür'e bağ-
larken diyor ki:
- 8 Mart kutlaması!..
- 8 Mart ne?..
- Dünya Kadınlar GünüL
- Yok canım..
Erkeğin şeriatında, kadına 'tesettür' uygularken
Kadın Hakları Günü'nü kutlamak...
Ancak bize özgü üçkâğıtçılık..
•
Neresinden bakarsan bak, 21 'inci yüzyılın dör-
düncü senesinde yaşadığımız ikiyüzlü politikanın
fenştahına kimse erişemez.
Şeriat hukukunda üç smıf insan var:
Erkek..
Kadın..
Köle..
Bu gerçeği apaçık söyleyecek yerde yalancılığa
siftinmek, bizim dinci tayfasının ve yalakalannın
sözüm ona demokrasi siyasetini oluşturuyor...
'8 Mart Kadın Hakları Günü' imiş...
Bizim o bıçim medyada, hem AKP'ye dalkavuk-
luk, hem kadınlara yağ yakmak marifeti postmo-
dern yalakalığın iki taraflı çarkını çeviriyor.
•
Yatamşugünlerde 'Güldünya'nın öyküsü'nüşi-
şire şişire pazariayanlara ne buyrulur?..
Güldünya'yı birhısmı "kirletmiş". "Kızlığı elden
gidince" neyapsın yavrucak?.. Istanbul'a kaçmış.
Ama aile namusunu temizlemek için büyükler ka-
rar vennce, iki erkek kardeş 'töre'yi yerine getir-
mışler: Güldünya'yı vurmuşlar!..
Kızcağız ölmemış, hastaneye kaldırılmış, bu kez
'erkekler' hastaneyi basıp işi bitirmişler...
Çünkü töre yerine getirilmezse, aile konu kom-
şunun yüzüne bakamaz; yöresinde bannamaz.
Töre nereden kaynaklanıyor?..
Islamda zina yapan kadın, recmedilerek (taşla-
narak) öldürülmüyor mu.'..
•
1923 Devrimi, laik devlet, kadın hakları, öğretim
seferberliğı...
Hem bunlara karşı çıkacaksın, hem imam eğiti-
mini Cumhuriyetin temel öğretimi yerine geçirip
devletın kilit noktalanna Islamcı kadroyu oturtma-
ya çalışacaksın, hem 80 yıl sonra kişi başına dü-
şen eğitim süresi ortalama 3 yılda kalacak, hem eşi-
nin başına türbanı sanp ortalıkta dolaşacaksın,
hem de '8 Mart Kadın Haklan Günü'nü kutlaya-
caksın...
Fethullah'ın gazetesinde bile 8 Mart üzerine
"mayfa/e"yayımlanmış!.. Dünya Şampiyonu Sürey-
ya Ayhan'ın -spor üniformasıyla 'çıplak' görün-
düğü için- fotoğraflannı 'sansür' eden dinci gaze-
telerde, 'Dünya Kadın Haklan Günü'ne ilişkin ya-
zılar yayımlanmaz mı?..
•
Medya bir yandan AKP iktidanna yalakalık yapı-
yor; bir yandan 8 Mart'ı yazıyor...
Bu yıl 8 Mart Kadın Haklan Günü, türban üzeri-
ne hak arayışına döndü...
Medya medya olalı yalakalığın onursuzluk kâse-
sine başını böylesine daldırmamıştı.
Türk Gençliğine Hizmet Vakfı
Konu:
KIBRIS
Konuşmacılar:
E. Deniz Bnb. Erol Bilbilik
Doç. Dr. Emin Gürses
Tarih: 10 Mart 2004
Çarşamba günü saat: 16.30
Yer: MADISON OTEL
Recep Paşa Cad. No: 23 TAKSİM
Tel: 0 212 238 54 60
Seri Konferanslar: 2
Sevgili
BİGİN A6ABEY,
(Ergin ATASÜ)
Seni unutmadık...
DOSTUUUN
ACI KAYBIMC
Yıldız'dan Bir Yıldız Daha Kaydı.
Üniversitemiz
Harita ve Kadastro Mühendisliği Bölümü
Emekli Öğretim Üyelerinden
SayınProf.Dr.
AÜ TUĞLUOĞLU
yaşama gözlerini yummuştur.
Cenazesi bugün (9 Mart 2004) 10.30'da
Oditoryum'da yapılacak törenin ardından
Yıldız Camisi'nde kılınacak öğle
namazından sonra Zincirlikuyu
Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
Işıklar içinde uyusun.
Ailesinin, arkadaşlarının, öğrencilerinin
acılarını paylaşıyor, onlara başsağlığı ve
uzun ömürler diliyoruz.
YTÜ RBTrÖRLÜÖ) VE VAKR