23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MART 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ U Li J. U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 Berlin Festivali'nde Altın Ayı'yı kazanan FatihAkın filmi bugün gösterime giriyor Yıkılsın bütün duvarlar! AA yıl önce Almanya'mn yolunu tutan ve AJjnanların çalışrnaya tenezzül etmediği işle- re yazılan, en beter koşullarda sürekli horla- nışp aşağılanarak yaşamayı yıllarca sineye çek- m î ş Türk göçmerılerin üçiıncü kuşaktan toru- nii, Hamburglu sinemacı Fatih Akın"ın Al- rrLan sıneması adına yanştığı son Berlin Fes- tivali'nde en büyük ödülü kazanan son filmi Duvara Karşı bugün göstenme ginyor. >lerin Erksan "ın Susuz Yaz'ından 40 yıl sonıa bır kez daha bızi gönendiren, ama ne ya- zılc ki medyanın sadece ba^roldeki oyuncusu- nun daha önce pomo filmlerde rol almışlığıy- la ilgilendiğı, Altın Ayılı Duvara Karşı, sert, keskın, gümbürgümbür. beylik deyişle taban- ca gibi bir film, baştan vurgulamak gerekir- se. Kısa ve Acısız, Temmuz'da ve Solino filmleriyle son dönemde üstüne ölü top- rağı serpilmişe benzeyen Alman sine- masının en çok urnut bağlanan genç yönetmeni sayılan Akın'ın son fil- mi ndeki kahramanlan, kendı ku- şağından, uçlarda yaşayan Ca- hit'le (Birol Cnel) ev kızı Sibel (Sibel Kekilli). 'Pünyanı değigtir!' Türkçesı kıt, sürekli bed rriplerdeki Cahıt, Alman kan- sını yıtirince iyice dağıtıp koy- vermiş, alkole sığınmış, karan- hk dıskolarda-barlarda hayatı kaymış, kendinı mahvetmeye ka- rarlı bır 'boş şişe toplayıcısı'. Ara- basıyla duvara bodoslama bindirecek kadâr kafayı yemiş, anzah biri. Dokto- runun "Dünyayı değiştiremiyorsan dün- yanı değiştir!" öğüdünü tutayım derken inti- har ginşiminden boyun hasan ve bacak kın- ğıyla sıyıran Cahit, hastanede, kendı gıbi ın- tihara kalkışmış gencecik, taze tezgâhtar-man- ken Sibel'le karşılaşır. Aile baskısından, gelenek-görenek ve na- mus dayatmalanndan, Anadolulu kavram ve degerleri kuşanmış yakın çevremn kem gözlerinden ve anne-baba-ağabey şey- tan üçgeninden uzakta, hayatını di- lediğince yaşamak, kendini ara- mak-bulmak isteyen Sibel için kurtuluşa açılan bir kapıdır 'loser' Cahit. Onunla yapacağı bir formalite evliliği, Sibel'e özgürce yaşamasını sağlayacaktır. 20'li yaş- lann pınl pınl ışıltısını saçan bu cıvıl cıvıl ve hep güleç yüzlü genç kızın, sorunlarını geri- de bırakmak amacıyla önerdiği anlaşmalı ev- lilığe önceleri yanaşmayan, hayattan istifa ar- zusu besbelli Cahit'in biteviye salpalayan ber- duş yaşamı, ımzayı basmasıyla değişir. tkisinin de öncelen özgür takıldığı bu an- laşmalı evlilıkte büründükleri kan-koca rolü- nü gitgide benimseyen çiftın ilışkisi, tutucu ai- le kısıtlayıcılığına. çevrelenni lcuşatan ikiyüz- lü ahlaka karşı birbırlenne el vererek yakın- laşmalanyla, Hamburg'da fılizlenip tstan- bul'da süren tutkulu bir aşka dönüşür... Iki kültürden beslenerek yetişmiş Akın, ger- çekçi. ıçten ve etkileyici anlatımıyla, bır kez daha kanlı canlı, öfkeli, hırçm karakterleri gö- zümüze sokarak seyirciyi yüreğinden yakala- yan, kimi yerde allak bullak eden, duyarlıklı, tempolu bir iş çıkarmış Duvara Karşı'yla. Orhan Gencebay'dan Depeche Mode'a, punk-rock"tan Türk sanat müziğine kadar ge- niş bir yelpazeyı yansıtan, Doğu-Batı sentezı gibi soundtrack'i, Solino'nun da kamerama- nı olan Rainer Klausmann ın doğal ışığı yeğledıği görüntüleri ve özellikle Birol Ünel'in performasıyla sivrildiğı oyunculukla- n da, gerçekçı bir yaklaşımla, gerçek mekân- larda çekilmiş bu sıradışı filmin 'artı'lan. Yönetmenin 'uğuru' tdil Üner'in, Ha- liç'ten Süleymaniye'ye bakan bir fonda, ha- lılar üstünde, fasıl heyetiyle seslendirdiği şar- kılar ve konuyla ilişkilendirilecek güfteler, klasik traged- 'Duvara Karşı'nın başanlı çifti Birol Ünel ve Sibel Kekilli. yadaki koro işlevinı görürken bölümler ara- sında seyircinın şöyle bir soluk almasını da sağlıyor. Türk yönetmenden Alman fllml Yeşılçam tadında \ e çızgisınde akarak ara- beskimsi bır kıvam rutturan bu fihn, alışılmış muhafazakâr Türk imajına Punk Türk'ü de katıyor. Dogmatik geleneklere, önyargılara karşı çıkan, öfke ve şıddet dozu seyircinin ha- Ieti ruhiyesini sarsan, yürekten, tempolu an- latılmış bu aşk ve tutku dramında, başta gü- vensiz, gencecik bir kız olarak tanıdığımız Si- bel'i, mantığı duygulanna üstün gelen, güçlü bir kadın olarak izliyoruz finalde. Onun içın Almanya'da hapislerde yatmış Cahıt'le birlıkte Mersin'e yollanmaktansa yeni ailesiyle takılmayı tercih eden Sibel'i oynayan Sibel Kekılli'yle karizmatik Bi- rol Unel" ın uyumuna ayak uyduran öte- kı oyunculan, klasik Yeşilçam melod- ramlanndan etkiler içeren üslubu. gö- rüntüleri, müziğı. montajıyla, sine- maseverim diyenin kesinlikle kaçır- maması gereken, Türk asıllı bir ya- ratıcı yönetmenin elinden çıkmış bu çarpıcı Alman yapımına ilgisiz kal- mak ne mümkün? Kuşkusuz, bun- dan böyle çekeceği fılmleri merak- la bekletecek bir yönetmen olma yo- lunda Fatih Akın. Duvara Karşı da etkisi birkaç gün sürecek türden, ko- layca unutuhnayan, önemli bir film. Cegen dle wand / Yönetmen, Senaryo: Fatih Akın / Kamera: Rainer Klausman / Montaj: Andrew Bird / Oyuncular: Birol Ünel, Sibel Kekilli, Catrin Striebeck, Güven Kıraç, Meltem Cumbul, Stefan Gebelhoff, Aysel Işcan, Demir Gökgöl, Adam Bousdoukos, Mehmet Kurtuluş / Almanya 2004 (R Film). YENİ BAŞLAYANLAR... On yıl kadar önce festivalde gördüğü- müz, zararsız, yakı- şıklı bir ruh hastası- nın uzaktan taciz et- tiğı bir ev kadınıyla otobüs şoförü kocası- nın geçirdiğı aile sar- sıntısmı konu edinen Senza Pelle-Derisiz filmiyle anımsadığı- mız Italyan yönetmen Alessandro D'Alat- ri'nin bu kez Milano- lu, yenı evlenecek, ta- ze bir çifte odaklandı- ğı Casomai-Benim- le Evlenir Misin?, bugün gösterime gi- ren yeni fıhnler ara- sında göz alan, sevimli bir Italyan ya- punı. Genelde herkesin evliliğe ilişkin ya- şadıklanna değinip çoğu kez hedefi tam on ikiden vuran bazı esprili sahne- lerle, matrak dokundurmalann gırla giftği, romantizme ve hüzne de kucak açan bu film, şimdiye dek yığınla Hollywood romantik komedisinde ıcı- ğıeıcığı çıkanlmış o kilisede düğün tö- reııne farklı yaklaşımıyla dikkat çeki- ycröncelikle. Vıldınm aşkına rurulan, rekJam sek- Casomai / Yönetmen: Alessandro D'Alatri / Senaryo: Anna Pavignano, A.D'Alatri / Kamera: Agostino Castiglioni / Müzik: Aldo De Scalzi, Pivio / Oyuncular: Fabio Volo, Stefania Rocca, Gennaro Nunziante, Sara D'Amario / Italya 2002 (1 Film) töriinde çalışan bir sanat yönetmeniyle bir makyözden olu- şan Milanolu çifti- miz, kadının çocuk- lugunda ziyaret et- miş olduğu bir dağ- başı kilisesinde ev- lenmek ve papazdan farklı bir tören yap- masını istiyor. Normalde dünya evine gıren her çifti bekleyen, çocuk, ba- kıcı sorunu, ebeveyn kaprisleri, geçim derdi, kaçamaklar, iletişim kopukluğu, vb. gibi olaylan, bir rejisör tavnyla kah- ramanlanmıza uyarlayan, aydın ve esp- rili papazın anlattığıdır seyrettiğimiz film. Başta iki gönül bir arada, saman- lık seyranken zamanla birlikte vakit ge- çiremez hale gelen, özel ve iş hayatla- n boğucu bir hal alan ve ikisi de deği- şen kan-kocanın kötü giden evlilığıni, gülümsemeler eşliğinde seyrettiğimiz, gerçekle papazın kurmaca senaryosu arasında salınan bu Benimle Evlenir Misin? çok önemsenmese de keyifle tüketilen, inceükli, esprili, hınzırca bir film. İCİ GÖZÜİZLEYİCİ GÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Kurbandı, onun da kurbanlan oldu... Çağdaş evlilik öyküsüniin kahramanlan Fabio Volo ve Stefania Rocca. Charlize Theron, bu filmde- ki inanılması güç performansı ile 'En tyi Kadın Oyuncu' Os- car'ını hakkıyla kazandı. Film, sadece bu oyuncunun büyük oyunu için bile görülmelidir. Bir otoyol fahişesinin içinde büyü- yen nefreti. bu nefretle yapmak zorunda olduğu ya da seçmiş ol- duğu işi yapma kararlılığını, kendini savuran aldırmazlığını, artık hiçbir şeyi önemsemeyen tavırlannı böylesine bedeniyle, duruşuyla, sözleriyle dışavuran bir oyuncu her ödüle değer. Film, gerçek bir olaydan esin- lenmiş. Ailen Wuornos. çocuk- luğunda sinema yıldızı olma ha- yalleriyle kendini beslemiş bir çocuk. Ne zaman canı sıkılsa bu hayallere kaçarak rahatlamış. (Çocukluk hayallerine dikkat.) 8 yaşında babasının arkadaşının cinsel tacizine uğramış. Bunu babasına söylemiş ve dayak ye- miş. Babasının ölümünden son- ra 13 yaşında fahişeliğe başla- mış. Olay böyle. Bunlar onu yaptıklannda haklı mı kıhyor? Kuşkusuz film böyle bir şey söylemiyor. Dahası, sonradan arkadaş olduğu Selby'nin tey- zesi Selby'ye, 'Başına böyle iş- ler gelen ber kız fahişe olsay- dı ortada bu işi yapmayan kinıse kalmazdı' diyecektir. A- ma işte, herkes her travmayı başka türlü karşılıyor, bu da ger- çek. Hlç de çok üzücü değll 1 Biz filmde tanıdığımız zaman Ailen fahişedir. Bir müşterisi- nin şiddet kullanması, öldüresi- ye dövmesi, belki de öldürecek olması karşısında onu silahla vurarak öldürüyor ve ılk cinaye- tini işliyor. Sonradan, 'Hiç de çok üzücü değil' diyecektir, Theron, 'Cani'deki rolüyle 'En tyi Kadın Oyuncu Oscar'ını aldı. 'daha üzücü olanlar daha sı- radan konulardır" Ailen artık kendisine kötü davrananlara ne yapacağını bilmektedir. Onlan \-uracak ve bütün paralannı ala- caktır. Fahişelere para vererek onlarla yatmak isteyenler ölme- yi hak etmişlerdir. Bu arada bar- da karşılaştığı Selby'yi sever ve ona âşık olur. Selby ise eşcinsel- dir, ailesi onu teyzesinin yanına tedavi olması için göndermiştir. Ama artık tanışan iki kadın için yeni bir ortak hayat başlayacak- tır. Bütün sevgiyi birbirinde ara- yan mutsuz ve çaresiz iki kadın. Selby, hiç istemeden ve düşün- meden Ailen için zoraki bir or- tak olur. Ailen Wuornos, 12 yıllık ha- pis yaşamından sonra geçen yıl, kabul ettiği altı cinayetten giy- diği hükmün infazıyla idam edilmiştir. Seri cinayetlerin katili bir oto- yol fahişesinin yaşamına tele- vızyon haberlerinin çok dışında bir bakış yönelten film ve Char- lize Theron'un oyunu görülme- yi hak ediyor. KEDIGOZU VECDİ SAYAR Kentlerimiz ve Kültüp Yaklaşan yerel seçimlerde kime oy vereceği- ne karar vermeye çalışan kentli yurttaşlanmız arasında, adayların kültür ve sanat politikaları (ve programları) olup olmadığını merak edenle- rin sayısı ne kadardır dersiniz? Pek fazla oldu- ğunu sanmam. Kendi payıma, bir belediye baş-' kan adayını, belediyecilik konusundaki deneyi- mi ve dürüstlüğü gibi ölçütlerin yanı sıra, kültür ve sanat alanına duyarlı olup olmaması açısın- dan tartmak ihtiyacını hissederim. Kültür ve sanat alanına ilişkin taleplerimizi po- litikacıların önüne koymadığımız sürece, beledi- ye başkanlarımızdan tutarlı bir kültür - sanat po- litikası beklemek boşuna. Yani, sorunun çözümü bilinçli bir sivil toplumda yatıyor. Yerel yönetimlere aday olan politikacılarımızın (birkaç istisna dışında) kültür ve sanat alanına ilişkin projelerini biliyor musunuz? Sadece kül- tür merkezi kurma vaatleriyle geçiştirilecek bir konu değil bu. Bu merkezleri nasıl işleteceğini- zi, sivil toplumla nasıl bir işbirliği kurulacağını, kültür merkezleri yönetıcilerinin nasıl atanacağı- nı bilmek isteriz. Hele, 'Kamu Yönetimi Temel Kanunu', 'Yerel YönetimlerKanunu' gibi bu ala- nı yakından ilgilendıren tasarılar kapımıza da- yanmışken. Kültür ve sanat hizmetini merkezi idarenin elinden aldık, yerel yönetimlere verdik demek yetmez! Nasıl yöneteceksiniz bu kurum- ları? Yönetişim ilkesi lafta kalmayacaksa, nasıl hayata geçirilecek? Bugüne dek kültür ve sana- tın yakınından geçmemiş politikacıların eline kül- tür - sanat kurumlarını teslim ettiğinizde, bu ku- rumlann sanatsal özgüıiüğünu nasıl güvence al- tina alacaksınız? Tarihsel - kültürel mirası koru- mak için hangi politikalan hayata geçıreceksinız? Bu soruların hiçbirinin yanıtı görünmüyor orta- larda. Ama, görünen bazı ipuçlan var. "Demek ve Va- kıflann Kamu Kurum ve Kuruluşlan ile llişkilerine Dair Kanun"\a, müzeleri desteklemek için kuru- lan dernekler kapatılıyor. Böylelikle, bu kurum- lann hayat damarları kesilmiş oluyor. Yoksa, mü zelerimizi ve kültürel mirasımızı oluşturan tüm tarihi anıtları özel sektöre devrederek mi hallet- mek istiyorsunuz bu işi? Geçen hafta Oxford Üniversitesi'nde 'Günü- müz Türk Sineması" başlıklı bir film ve söyleşi di- zisi için Ingiltere'deydim. Kafamda bu sorularla... Baştan başa bir müze - kent niteliğindeki Ox- ford'dan bakınca, ülkemdeki kentlerin zavallılığı daha da ürkütücü... Hiçbir estetik duyguya sa- hip olmayan, ama kendilerıni her konuda yetkili gören yerel yöneticiler bizim yazgımız mı, yoksa biz hak ettiğimiz için mi onlar bizim başımızda? Şöyleyebilir misiniz bana, hangi kentimizde, han- gi sivil toplum örgütü bır belediye başkanından hesap sordu bügüne kadar, "Bu çirkin anıtı han- gi hakla, kime sorarak kentin merkezine koydu- nuz?", "Kentimızin kültürel değerferinı korumak adına ne yapıyorsunuz?" diye... Oysa, her kentimiz nice zenginlik barındırıyor. Geçenlerde, TÜYAP'ta düzenlenen "EMITT Is- tanbul - Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Se- yahat Fuan" 'na katılan kentlerimiz kültürel de- ğerleriyle tanıtıyordu kendilerini. Birazcık çaba, birazcık iyi niyetle kentlerımizin turistik potansi- yelinin nasıl gelişeceğini görüyordunuz. Tabii ki, kurumsal politikaların yanı sıra kişisel çabalarda çok önemli. Bir kitap, bir bölgenin yazgısını de- ğiştirebilir. Azer Bortaçina nın 'Kültürün Ger- çek Tanığı: Güneydoğu Anadolu' (*) kitabın- dan söz ediyorum. Bölgenin kültürel değerlerini büyük bir titizlik ve sevgiyle incelemiş Bortaçi- na; sivil mimari örnekleriyle, gelenekleriyle, ye- mek kültürüyle... Mardin'de carnaltı sanatının şahmeran ustası Abdülkadir'den, Urfa'da 94 yaşındaki ehramcı Halil Usta'ya nice dost edi- neceksiniz bu kitapta. Bölgede yerel seçim son- rası ışbaşına gelecek yöneticiler, bu kitabın yo- lundan gitseler yeter... (*) Ekin Yazım Grubu vecdisayara yahoo.com Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü • Kültür Servisi - Beş ayn dalda dönüşümlü olarak verilmekte olan 'Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nün bu yılki konusu "roman'. Ödüle Eylül 2003-Ağustos 2004 tarihleri arasında basılmış romanlar aday olabilecek. Feridun Andaç, Semih Gümüş, Nezihe Meriç, Ahmet Oktay ve Jale Parla'dan oluşan Seçici Kurul, karannı ekim ayı ortasında açıklayacak ve kazanan yazara ödülü TÜYAP Kıtap Fuan'nda yapılacak bir törenle verilecek. Aday kitaplann en geç 1 Eylül 2004 tarihine kadar 6 nüsha olarak, yazann kısa özgeçmişi ve adayhk başvurusu ile birlikte 'Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri, Amiral Fahri Engin Sok. Vaizoğlu Apt. No: 8/5 Rumelihisan- tstanbul' adresine gönderilmesi gerekiyor. BUGÜN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ nde 19.30'da İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasının 'Dünya Kadınlar Günü Konseri'. Şef: Vesna Souc, Solistler: Meral Günayman. Bahar Göksu. (0 212 251 56 00) • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİnde 19.30da tstanbul Opera ve Balesinin sahnelediği birer perdelik üç bale: 'Kayıp Eşya Bürosu', 'Andante Allegro', 'Münasebetler'. (0 212 252 35 00) M CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda 19.30da Taberna Mylaensis konseri. (0 212 232 98 30) • BABYLON'da 22.00'de Da Lata konseri. (0 212 292 73 68) • YAPI KREDİ SERMET ÇtFTER SALONU'nda 18 30 da Alev Bulut, Sakine Eruz'un katılacağı 'Çeviriye Kuramsal Bakış' konulu söyleşi.(0 212 252 47 00) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20.00'de Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği 'Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' adlı( oyun. (0 212 252 35,00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle