Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ŞUBAT 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur<a cumhuriyet.com.tr 19
KULE CANBAZI SUNAYAKEN
Mezanna oyuncakla gidin
G
izlemek gibi bir niyetim asla ol-
madı; evet, benim de kovboy ta-
bancasıyla çekilmiş bir fotoğra-
fım var. Kemeri ve kılıfı da olan tabanca-
y: Istanbuldan getıren de babamdır.
l»60'lı yıllann her babası gibi o da oğlu-
nı kovboy tabancası almıştır. Sadece bana
na
0
Benden bir yaş büyük ve en güzel, en
yLkın oyun arkadaşım olan ağabeyime de
b r tane getirmişti. Ağabeyim, tabancasıy-
lakovboy filmlerinin aktörlerini kıskandı-
racak poz verirken, ben, sanki bir yolcuya
bılet uzatan gişe memuru gibi çıkmışun
fctoğrafta, kovboy tabancası o denli aykı-
nduruyor elimde. Gülüyonım gülmesine
aına zoraki bir tebessüm yüzümdeki, fo-
toğrafı çeken babam üzülmesin, kovboy
ta^ancasını sevdiğimi sansın diye!..
Sokaklarda oynarken, tabancamı bir ar-
kadaşıma verir, Kızılderili olurdnm. Bu
oyunun adı bile "Kızıldericilik" değil,
"kovboyculuk"tur. Çünkü, erkek çocuk-
lar çoğunlukla kovboy olmayı tercih eder-
ler. Ama ben, odasının duvanna dergiler-
den kestiği Kızılderili resimlerini asan Ta-
ner dayımın etkisiyle, saçlanma tavuk
tü/leri takar, kendi yaptığım ok ve yayım-
la tüm kovboylara meydan okurdum.
•Çoculclara selam olsun'
Çocuklar, sokaklarda kovboyculuk oy-
narlarken, o sırada yanlanndan geçen in-
sanlann neler düşündüğünü merak etmez-
ler. O insanlardan birine, Musa Baran'a
kulak veriyoruz: "Bir gün sokaklarda ço-
cukların oyunlarını araştırıvordum.
Kovboyculuk dışında hiçbir oyun göre-
medim desem yalan değil. Üzüntülü ve
dargın yürürken duvarın ardından mi-
nik bir kovboy bozuntusu çıkıverdi, ba-
na fermana yaptı ve tabanca tuttu, kor-
kuttu. Hem kendime, hem de ona gül-
düm. Ardından da derin derin düşün-
celere daldım. Kovboyculuk, gangster-
lik, karate gibi sinemadan kapma oyun-
ları yadırgadım durdum."
Selçuk'taki Efes Müzesi'nin de müdür-
lüğünü yapmış olan arkeolog Musa Baran,
doğduğu yer olan Bademler Köyü'nde bir
oyuncak müzesi kurar. Daha doğrusu, bu
güzel insan, köydeki çalışma odasında ço-
cuklann kendi yaptıkları oyuncaklardan
bir sergi hazırlar. 2003 yılının 14 Ocak gü-
nü dünyadan aynlan Musa Baran'ın köy
mezarlığındaki kabrini ziyarete giderken,
bir gemi yaptım kâğıttan. Çocuk oyunlan
ve oyuncaklar üzerine araştırmalar yapan
bu bilim insanının mezanna bir çiçekten
çok oyuncak yakışır, diye düşündüm. Kâ-
ğıttan bir uçaİc, gemi ya da fınldakla gidin
erc arttırma
Şu kadar kı art
: sa&$ isteyenin alacağtna
bundan başka paraya çevinne
le fazla bedelle alıcı ç
Musa Baran'ın yanına. Tahtadan, çamur-
dan yapacağımız bir oyuncak da olabilir,
ama mutlaka ellerimizden çıkan bir oyun-
cak olsun. Ben, bu düşüncemin bir gele-
neğe dönüşmesini dileyerek bıraktım kâ-
ğıt gemimi, "Musa Baran" adlı okyanu-
sa...
Izmir'e bağlı Bademler Köyü'ne gittiği-
nizde, mezarlığı ziyaret etmeden sakın ay-
nlmayın. Bir Alevi köyü olan Bademler'in
camisi olmadığı gibi, mezarlığındaki taş-
larda da dua dilenilmediğini göreceksiniz.
Siz, içinizden gelirse dua edebilırsiniz, a-
ma bilin ki mezarlarda yatan insanlardan
hiçbiri sizi buna zorlarruyor, "Ruhuna Fa-
tiha" diye bir anımsatmada bulunmuyor.
Örneğin, Musa Baran'ın mezar taşında şu
yazılıdır: "Dostlara merhaba, çocukla-
ra selam olsun."
'Kütüphane Carbls'
Beyni gibi yüzü de aydınlık olan köy
muhtan Mahmut Oral'la beraber mezar-
lığı gezerken, bir mezann üstüne konulan
mermerden yapılmış kitaba takıldı gözüm!
Mezann taşında şu yazıhydı: "Kitap sır-
daşım, kitap dostum, ne bir yuvam var
ne de bir eşim, kütüphaneciliktir sade-
ce işim, kimseye muhtaç olmadan ani-
dengittim!"
Mahmut Oral şaşkınhğımı anlamış ola-
cak ki, köyde bir kütüphane olduğunu söy-
ledi. Mezarda yatan Mustafa Dikmen, kü-
tüphaneye yıllarca emek vermiş, memur-
luk yapmış, köydeki sayısız kitapseverden
biri! 1986 yıhnda, elli yaşında ölen Dik-
men'in lakabı olan "Kütüphane Garbis"
mezartaşının arka yüzüne yazılı!.. Gar-
bis, Vefa'da top oynamış eski bir futbolcu-
nun adıdır. Mustafa Dikmen öylesine hay-
ranmış ki bu futbolcuya, köy halkı onu bu
lakapla çağınrmış!
Mezar taşlarında "Palet", "îmam",
"Angarya Dayı" gibi adlara rastlayınca
bir kat daha artıyor şaşkınlığım. Mahmut
Oral bir kez daha yetişiyor imdadıma:
"Sunay Bey, biz mezartaşlanna orada
yatan insanımızın hayattayken köyümü-
zün tiyatrosunda oynadığı roldeki adı-
nı da yazarız!"
Bademler Köyü'nün bir tiyatro salonu
olduğunu biliyordum ama, mezar taşlan-
na tiyatro oyunlanndaki kahramanlann
adım yazmak!.. Eminim ki, bu davramşın
dünyada bir eşi benzeri yoktur.
Bağımsızlık savaşımızın kahramanlann-
dan Mustafa Anorak, 1927 yılında Ba-
demler Köyü'ne öğretmen olarak atanır.
Genç öğretmen, 1933 yılında, öğrencile-
riyle hazırladığı oyunu köyün meydamn-
da sahneler. Köylülerin gönlünde o gün
tutuşan tiyatro ateşi hiç sönmeden günü-
müze dek taşınır. Bademler Köyü halkı,
1969'da kavuştuklan tiyatro salonuna des-
tek veren Yüdız ve Müşfik Kenter kar-
deşlerin adlannı saygıyla anıyorlar.
Bademler Köyü halkı 'Susuz Yazda
Bademler Köyü mezarlığını ziyaret etti-
ğim o günden beri, "Susuz Yaz" filmine
rastlamak arzusuyla geziniyorum televiz-
yon kanallannda. 1963'te, yönetmenliği-
ni Metin Erksan'ın yaptığı bu ünlü film
Bademler Köyü'nde çekilmiştir. Köy hal-
kından birçok insan filmin karelerinde boy
göstermektedir.
Daha önce elbette izledim Susuz Yaz'ı...
Ama, filmin Bademler Köyü'nde çekildi-
ğini bilmiyordum. Daha da önemlisi, kö-
yün mezarlığını henüz gezmemiştim.
O filmdeki insanların mezarlan arasın-
da dolaştım, hepsinin güzel anılarına say-
gıyla şiirler okudum.
Ah, bir de Susuz Yaz'ın siyah beyaz ka-
relerinde yüzlerini görebilsem!
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Yaşamak... Yaş Almak
Yaşlanmak...
Bundan birkaç yıl önceydi. Tam 15 Şubat saba-
hıydı. Ha bire telefon çalıp duruyordu. Telefonla-
ra yanıt yetiştirme arasında yazı yazmaya uğraşı-
yordum... öğlen oldu. Bir telefon daha...
"Burası Cumhuriyet Dergi" diyordu tatlı bir ses.
"önümüzdeki hafta ellinci yaşla, olgunluk çağıyla
ilgili bir sayı hazırlıyoruz..." (O zaman Cumhuri-
yet'te değil, başka bir gazetede çalışıyordum.) Ve
benden de bu konuda bir yazı istiyorlardı. Elliden
sonrasına nazikçe "olgunluk" deniyordu anlaşı-
lan!
Ah Cumhuriyet Dergi, bunu bana yapmayacak-
tın. Hele bugün! Sabahtan beri, ellinci yaşı, "ya-
nmyüzyıir unutmaya çalışırken...
Bunu demedim elbet. Peki, yazanm dedim...
Çalışma tempomda, günlük yaşama ritmimde
yaş düşünmeye pek fırsat olmuyor. (Elbet yaş gü-
nüm değilse, günlerden 15 Şubat değilse! Neyse
ki o da yılda bir kez oluyor!)
Herkes gibi ben de yaşımı unutuyorum. Kimi
zaman çıkarma yaparak yaşımı bulmam gerekiyor.
Ama elbet anımsatanlar oluyor: örneğin benim
yaşıtım sandığım biri, "abla", "teyze"dediğinde...
Karşımdaki yaşlı başlı adam "Biz Sanat Dergisi'yle
büyüdük" dediğinde... önümdeki genç, annesin-
den, dedesinden selam getirdiğinde...
O gün Cumhuriyet Dergi'ye verdiğim yanıtla bu-
günkü düşüncelerim arasında fark yok.
Sevinçliysem, keyifliysem, yüreğim pır pır edi-
yorsa, iyi, yarartı, güzel bir şeyler yaptığıma, yaz-
dığıma inanıyorsam, yakınlanmı, sevdiklerimi mut-
lu kılıyorsam, ülkemin geleceğinden umutluysam,
18 yaşımda hissediyorum kendimi. Bunların tersi
oluyorsa, 98! Bir ses, bir söz, bir bakış, bir satır,
bir tavır, bir gazete haberi, bir okur tepkisi, yaşımı
bir uçtan ötekine savurabiliyor.
Bu savrulmada, geçmişe değil, geleceğe bak-
maya çalışıyorum.
Yaşamak, yaş almak ya da yaşlanmak... Hangi
sözcüğü seçerseniz seçin, yılların bana kattığı iki
değişimin bilincindeyim.
Birincisi: Seçicilik. Yaşamın her alanını kapsa-
yan bir seçicilik... Okuyacağım kitabı, izleyece-
ğim tiyatroyu, filmi, konseri, sergiyi, kuracağım
dostluğu, ilişkiyi, gideceğim yeri, katılacağım top-
lantıyı, yazacağım yazıyı, ilgi alanlarımı, yaşayaca-
ğım anlan daha birtitizlikle özenle seçiyorum.
Ikinci değişim: Çoook gençken, ben de çoğu in-
san gibi herkes beni sevsin isterdim. Başkalarının
benim hakkımdaki düşünceleri çok önemliymiş
gibi gelirdi. Yıllar ilerledikçe, bu tasalar ortadan
kalkıyor. Kendi iç hesaplaşmam ve sorgulamam
daha ağır basıyor.
Bu iki nokta bir araya gelince, beraberinde öz-
gürlüğü de getiriyor.
Evet, galiba yaşlandıkça insan daha özgür olu-
yor... Galiba değil, öyle.
Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda, ben
Senegal'de bir yerierde olacağım. Hem bu köşe-
yi boş bırakmamak, hem de yaş günümü sizlerie
kutlamakistedim...
P. S: Bu yazıyı yazdıktan 48 saat sonra hava ko-
şulları nedeniyle hâlâ Yeşilköy'deyim. Senegal
ufukta küçüldükçe küçülmekte...
zeynepc zeyneporal.com
Faks:(0 212)257 16 50
PERA PALAS'TA MÜZAYEDE
Abidin Dino'nun 'Eller' adlı yapıtı 600
milyon liradan satışa sunulacak.
Koleksiyon
tutkunlarına
Kültür Ser\isi - Pera Müzayede Evi'nin
'Koleksiyoncular Kulübü' açık
artırmalannın ikincisi bugün 14.00'te
Istanbul Pera Palas Oteli'nde yapılacak.
Toplam 645 yapıtın sunulacağı açık
artırmanın 'Eski Evraklar, Mektuplar,
Belgeler, Fotoğraf ve Kartpostallar'
bölümündeki 110 yapıt arasında Fikret
Adil Koleksiyonu'ndan parçalar da
bulunuyor. 146 parçalık 'Güzel Sanatlar'
bölümünde Ali Atmaca, Aliye Berger,
Sabri Berkel, Salvador Dali. Abidin
Dino, Zeki Faik İzer, Henri Matisse,
Münif Fehim ve Fahri Sümer'in tablo ve
özgün baskılan yer alıyor. 'Eski Nadir
Gravürler ve Taşbaskısı Resimler'
bölümünde Allom, Bartlett, Brindesi,
Lewis, Melling, Preziosi, Van Mour
vb.'den 100 yapıt sunuluyor.
'Baskısı Tükenmiş, Eski, Nadir ve
tmzaü Kitaplar' bölümündeki 227
yapıtın arasında Azra Erhat, Mehmet
Akif Ersoy ve Ümit Yaşar Oğuzcan'ın
imzalı kitaplanyla, Türkiye, Osmanlı
împaratorluğu ve îstanbul üzerine kitaplar
da var. Açık artırmanın 'Antika ve
Dekoratif Objeler' ile 'Antika
Haritalar' bölümlerindeyse toplam
62 değerli parça sunuluyor.
(0 212 253 80 80)
Yitirdiğimiz şair Ömer Nida bir aydınlanma savaşçısıydı
'Yarın Biz Konuşacağız!'
ÖNER CÎRAVOĞLU
Evet! "Yarın Biz Konuşaca-
ğız!" Onun yaşamını ve özlem-
lerini, anılar kitabının adı olan
bu üç sözcük özetlemektedir.
Şiirden denemeye, resim sa-
natından taşlama ve kuramsal
yazılara tüm çahşmalannın ar-
dında "Yarın biz konuşacağız"
savı yer alır.
Halkın içinden gelen, öğren-
diği ne varsa halkıyla birlikte bi-
riktiren bir sanatçının 75 yıllık
ömrü boyunca aydınlanma sava-
şımında bilgeleştiğine tanık olu-
yoruz.
Türkiye Işçi Partisi'nin ilk
üyelerinden oluşu, işçi tiyatrosu
kurma yolundaki çabalan,
'Gerçek Sanat' adlı derginin
yayın kurulunda kadim arkada-
şı Güngör Gençay'la bırlikte y-
er alması bunu doğruluyor.
îlk şiir kitabı 'Iskeledeki Işık'
(1958) 1940'h yıllann şiir dün-
yası içinde yer aldı. Ardından
'Bir Sürgün Mavi' ile 'ikinci
yeni' akımına koşut, ancak öz-
gün bir şiire yöneldi. Bu eğilirni
1965 'lere kadar sürdürdü... (Ör-
nekse 'Dolaydan Yazılmış 9
Numaralı Aşk Bildirisidir' ad-
lı şiir ilk kez 1966'daTtP'inya-
yın organı olan avuç içi kadar
bir gazetede, Trabzon'da Attila
Aşut'un yönetünindeki Sömü-
rücülüğe Karşı Savaş'ta ya-
yımlanmıştır.)
Bu eğilim, onun tüm şiirleri-
nin toplandığı 'Kum' adlı kitap-
ta görülebilir. Toplu şiirlerden
sonra Ömer Nida, kendisinin
'gülmece koşuk' diye tanımla-
dığı yergisel bir anlayışa doğru
yöneldi. Bu doğrulruda 'Padi-
şahlar Taşlaması' (1996), 'Aşk
Kunıltayı' (1996) yayımlandı.
Son şiirleri ise 'Dikenler de Ok-
şanır' (1996) adıyla toplandı.
Ömer Nida'nın son şiiri:
Fasl-ı Ayva
Her şeyimle doya doya yaşadım
biraz eksik biraz fazla,
güzel şarkılar söyledim
mi uzun kimi kısa,
çok makamlar uydurdum
bugün Fasl-ı Ayva'da sıra.
hepsi de uçup girti
geri gelmez bir daha.
arkamda dostlanm beni anımsayacak
kuşkusuz onlar da gidecek zamanla
ne ei emeğim ne göz nurum
ne de resmim kalacak duvarda.
(Güzel Yazılar,
Kasım-Aralık, 2003)
Aşk Kurultayı, 1991 yılında
İlhan Selçuk, Mehmed Ke-
mal, Konur Ertop, Ataol Beh-
ramoğlu, Alpay Kabacalı, Ay-
dm Boysan ve Burhan Köse-
oğlu'ndan oluşan seçici kurul-
ca Neyzen Tevfik Yergi ve Taş-
lama Yanşması'nın birincilik
ödülüne değer bulundu. Ömer
Nida'nın bu çok yönlü sanatçı
kimliği, onun resim ve tiyatro
çalışmalanna da yansımıştır.
Pek bilinmeyen 'çilingir sofra-
sı' kültürü ise ancak 1998 yılın-
da kitaplaşmıştır: 'Içki', 'Mey-
hane', 'Çilingir Sofrası'...
Fotoğraf çekme tutkusunun
ürünleri ise onun çok yakını
olan ve şimdi aramızda bulun-
mayan mimar Şener Özler'in
beğenisiyle gün ışığına çıkma-
yı bekliyordu.
CKK'de yaptığı etkinllkler
1983'te Cumhuriyet Kitap
Kulübü'nün kuruluşunu ilk kut-
layanlardan birisi de Ömer Ni-
da olmuşru. Birkaç yıl sonra
CKK Kadıköy Temsilciliği is-
kelede bir dizi etkinlik ve imza
günü düzenlemişti. îlk gün Fa-
zıl Hüsnü Dağlarca, Demir
Özlü, Leyla Erbil vardı... İmza
günü için ona bir grup arkada-
şıyla öneri götürdüğümde he-
men işe koyuldu. O sırada Gün-
gör Gençay'la birlikte yayımla-
dıklan Gerçek Sanat adlı dergi-
nin adını kullanarak etkinlik du-
yurulanna 'Gerçek Sanatçılar
imza Günü' diye başlık atmış-
tım. Çocuklar gibi sevindiğini
bugün gibi anımsıyorum.
Aynı sevinci Güzel Yazılar'ın
geçen sayısını hazırlarken bir-
likte yine yaşadık. Ondan Tür-
kiye Yazarlar Sendikası Yayın
Yürütme Kurulu adına şiir iste-
dim. Gönderdiği şiirler yine yer-
gisel birhavadaydı. Dergi çıkın-
ca Bostancı'da kahve içerek kut-
layacaktık. Günlerin hayhuyu
içinde hep ertelendi.
Nereden bilecektim Ömer Ni-
da'nın son şiirlerini yayımladı-
ğımızı!
Şair Ömer Nida 'yı 11 Şubat
Çarşamba günüyitirdik.
Yıllıklar ve almanaklar 'Eski'de
• Kültür Servisi - Gazetemizin 31 Aralık
tarihli sayısında yer alan FBI'ın ABD'ye
"almanakla girenlerin dikkatle izlenmesi
gerektiği" talimatına haber olarak yer vermesi;
f;azetemizin imtiyaz sahibi ve yazan
Ihan Selçuk'un ertesi günkü yazısında
bu konuya değinmesi üzerine Eski dergisi,
şubat sayısını bu konuya ayırdı. Bu haber ve
yazıdan yola çıkarak almanak ve edebiyat
yılhklannın önemine değinen dergide
Demirtaş Ceyhun'un konuyla ilgili ayrıntılı
yazısının yanı sıra Yüksel Pazarkaya. Afşar
Timuçin, Kemal Gündüzalp, Temel Demirer,
Abdullah Şevki ve Ersan Erçelik de gerek
FBI'ın uygulamasını, gerekse yıllıklann
birikim ve toplumsal bellek oluşturmadaki
yerini tartışıyorlar. Derginin bu sayısında
Veysel Çolaİc, Osman Çutsay. Güray Öz.
Seyyit Nezir, Yasemin Yazıcı, Deniz Dalkıran
gibi yazarlann yazılan da bulunuyor.
BUGUN
• YAPI KREDİ VEDAT NEDİM TÖR
MÜZESİ'nde 15.00'te Oktay Belü'nin
katıldığı 'Urartu: Savaş ve Estetik' söyleşisi.
(0 212 473 04 44)
• YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZt nde
16.00'da 'Kitap-bk Atölyesi Çeviri
Semineri: Yazım Metinleri', konuşmacı:
Yurdanur Salman. (0 212 473 04 44)
• BİLGİ ÜNÎVERSİTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 14.30da 'Camdan Kalp',
16.30'da 'Korku Ruhu Kemirir', 19.00'da
'Sadece Beni Sev', 21.30'da 'Lizbon
Öyküsü'. (0 212 293 5010)
M TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 11.00 de Orhan Kurt'un
oynattığı 'Karagöz'. (0 212 293 12 W)
BAĞIMSIZ FİLMLEfi FESTİVALPNDE BU6ÜN
• AFM l'de 11.00'de 'Başlangıç Günü',
12.30'da 'Tüm Gerçek Kızlar', 15.00'te
'Özgür RadikaUer', 19.00'da 'Eski, Yeni...',
21.30'da 'Son Dakika', 24.00'te 'Garez'.
• AFM 2 de 11.00'de 'Gök Başımıza
Düşecek', 13 OO'te 'Rouen'deki', 15.30'da
'Şirket', 19 30da 'Cehennem Kıskacı',
22.00'de -Beden Şarkısı', 00.30'da 'Fausto 5.0'.
• AFM 3te 18.30'da 'Belleville'de
Randevu', 21.00 de 'Çaylak Kasaplar'.
(0216 556 98 00)