Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10ŞUBAT2004SALI
ROPORTAJ
Enis Tulça'run kitabında dedesi Enis
Akaygen'in arşhinden alınmış çok
özel tarihi resimlere de yer verilmiş.
İşte bunlardan birinde
Yunanistan Başbakanı
Venizelos ve heyeti, Türkiye'yi
ziyareti sırasında onunına verilen
resepsiyonda, Türk ve Yunanlı
konuklarla biriikte
görülüyor.
Ekim 1930/Ankara
SALI
Öğretim üyesi Enis Tulça, ömrünü Türk-Yunan yakınlaşmasına adamış dedesini bir kitapla anlattı
İki yakayı birleştirendiplomatLEYLA TAVŞANOĞLU
Türkıye'nin Yunanıstan'la ve bu böl-
geyle inışli çıkışlı macerasına meraklı
olanlara duyurulur. Bugünlerde ilgınç bır
kıtap kıtapçılann raflanna yerleştı. Ismı
"Atatürk-Venizetosve Bir DipJomat: Enis
Bey".
Enis Bey, bizim Dışışlen Bakanlı-
ğı'nın ılk müsteşarlanndan Büyükelçt
Enis Akaygen. Kıtabı Büyükelçı Akay-
gen' ın kızının oğlu, Galatasaray Ünıver-
sıtesı öğretim üyesi Enis Tulça yazmış.
Kitapta, Büyükelçı Akaygen'ın 1929-
1934 Atına. 1934-1939 Tahranve 1939-
1945 tekrar Atına Büyükelçıhklen dö-
nemınde toplam 16 yı'lın Atatürk-Veni-
zelos yakınlaşmasıyla başlayan Türk-
Yunan ılişkılen, arşıv belgeleri ve anı-
larla anlatılıyor. Tahran dönerrunın ıse ay-
n bır özellığı var. 1929 ıle 1934 arası Tiir-
kıye ve Yunanistan arasında oluşan gü-
ven ortamı o derece ılerlemış kı 1934'te
Enis Akaygen, Atatürk tarafından Atı-
na "dan Tahran'a atandığında Yunan Hü-
kümetı, tran'dakı Yunan vatandaşlan ve
Yunanistan çıkarlannın Türkıye tarafın-
dan ızlenmesı ve üstlenılmesını ıstemış
30 Ağustos 1934'ten ıtıbaren de bu or-
taklık başlamış. Yunan Hükümetı daha
sonra 1945'te, Enis Bey ikıncı kez Atı-
na Büyükelçılığı görevınden aynlırken
kendısıne Yunan devlet lıyakat nışanı
vermış. Enis Bey a>Tiı zamanda tstıklal
Madalyası sahıbiymış de...
Rumca basımın öyküsü
Kitap şu sıralarda Rumca da basılıyor.
Bunun öyküsü deşöyle: 1988Ocakayın-
da dönemuı Başbakanı TurgutOzaL Da-
vos görüşmelenne gıdeceğı sabah o za-
mankı Yunanistan Başbakanı Andreas
Papandreu'yla buluşmak ıçın yola çık-
madan önce torun Enıs'ı çağırmış. De-
desmın dönemıyle ılgılı bılgı almış. Ay-
nlırken de Enıs'e öğütlemış "Bunlan
bir gün mutlaka yaz." Özal, Davos'ta
Papandreu'yla resmı görüşmelennde sö-
zü Enis Akaygen'e getirmiş. Eskı Yuna-
nistan Başbakanlanndan \brgo Papand-
reu'yla Enis Bey'ın 2. Dünya Savaşı yıl-
lannda Yunan Hükümetı Mısırtia sür-
gündeyken olan dostluklannı anımsat-
mış. Hatta bu haber Türk basınma o dö-
nem "Özal'ın PapandraTyu etkileyen
öyküsü" olarak yansunıştı.
Yıllar geçmış; torun Enis, Özal'ın
öğüdünü tutmuş ve lısans öğrenımiru
bıtırdığı Fransa'ya yenıden gıderek Ata-
türk-Venizelos dönemı Türk-Yunan ıhş-
kılen konusunda doktorasını vermış.
1997'de Gınt'tekı 2. Güneydoğu Avru-
pa Ülkelen Zırvesı'nde, Mesut Yümaz
başkanlığındakı Türk heyetınde yer al-
mış. Oraida torun Yorgo Papandreuyla
tanışıp, ona dedesının öyküsünü anlat-
mış. Papandreu öyküyle çok ılgıle-
nip,"Lütfen bana doktora tezinizin bir
kopyasını gönderin" demış.
Torun Enis ıle torun Yorgo'nun, Ni-
san 2001 'de Ankara'da dönemin Dışiş-
leri Bakanı İsmail Cem'ın Yorgo Pa-
pandreu onunına verdığı yemektekı kar-
şılaşmalan ıse öykünün Yunanca kitap-
laştınlması fıkn doğmuş. Kitap şimdi
• Büyükelçi Enis Akaygen hem îstiklal Madalyası hem de Yunanistan Liyakat Nişanı'na sahip
olan Dışişleri Bakanhğf nın ilk müsteşarlanndan. Akaygen'in 1929-1945 yıllan arasmda
Atatürk-Venizelos yakınlaşmasıyla başlayan Türk -Yunan ilişkileri sırasında oynadığı rolü
anlatarak tarihe bir not düşmek torunu, Enis Tulça'ya düştü. Galatasaray Üniversitesi öğretim
üyesi Tulça'nın 'Atatürk-Venizelos ve Bir Diplomat: Enis Bey' adlı kitabının Yunancaya çevirisi
de Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun isteğıyle şu sıralarda yapılıyor.
Mustafa Kemal Atatürk, Venizelos ve beraberindekiler. Ekinı 1930/ Ankara
Türkçe yayımlandı. Yunanistan'da da
Yunanca çe\ ınsı yapılıyor Enis Tulça bu
doktora tezı> le Atına'da Abdı tpekçı Ba-
nş ve Dostluk Odülü'ne de layık görül-
müştü. Kıtabı okuduktan sonra Enis Tul-
ça'yla buluşup dedesi Enis Be\ \e Ata-
türk- Venizelos yakınlaşmasıyla ılgılı
bu konuşmayı yaptım:
Türk-Yunan dostluğu
- Bu kitabı hazırlarken nasıl bir et-
kilenme hissettiniz?
ENİSTULÇA- O dönemin önemlı bır
diplomatı, Dışışlen'nın aktörlennden
bın olan bır aıle büyüğümün bıyografı-
sınden yola çıkmak benım ıçın çok he-
yecan verıcıydı. Aslında dedem Enis
Akaygen Osmanh'da da önemlı rol oy-
namış bır kışılık 1901'deOsmanlıHa-
ncıyesı'ne gırmış Ama asıl Cumhuri-
yetınılamndan 11 gün sonra Rusya'ya,
daha sonra Yunanıstan'a, Iran'a atan-
ması Mustafa Kemal'ın komşulanyla
olan ılışkilenne \ erdığı önemı yansıtmak-
tadır. Burada en surükleyıcı nokta Erus
Akaygen'ın 16 yıl süreyle hıç yurda dön-
meden bu üç ülkede göre\-
yapmasıdır.
Mustafa Kemal' ın "Yurtta Sulh Cihan-
da Sulh" polıtıkası sürecınde sırurdaş
üç komşuyla dış polıtıkayı sürdürmek-
te çalışmış ınsanlardan bınsı oluşu da çok
heyecan vencıdır Sonuçta üç tane çok
önemli antlaşma da ımzalanmıştı. 1925'te
Rusya'yla olan antlaşma, 1930'da Ata-
türk- Venızelos antlaşmalan olarak da bı-
lınen Türk-Yunan antlaşmalan. akabın-
de Balkan Paktı, ardından da tran'la Sa-
dabad Paktı.
Papandreu'nun tavrı
- Balkan Paktı o dönem Batı iilkele-
riiçin çok çarpıa olmuştu, ama hemen
de sonunu getirmemişler miydi?
TULÇA - E\et öyle olmuştu. Ama
Balkan Paktı gerçekten çok önemlı bır
olaydı Türkıye ve Yunantstan ne zaman
ortak banşçıî bır gelışmeye önayak ol-
salar, Balkanlar'a banş daha kolay ge-
lır. Ama Türkıye'yle Yunanıstan'ın ara-
sı ne zaman mesafelı ve açıksa Balkan-
lar'da kımse kendını toparlayamaz. Özet-
le, Türkıye kendı komşulanyla bu dost-
luk ılışkılennı bu üç önemlı antlaşmay-
la pekiştırmış oluyordu.
Kitapta esas olarak bır dıplomatın ıkı
ülke arasında, yani Türkıye ve Yunanis-
tan arasında, gerçek dostluğu yerleştır-
mekte nasıl etkılı olduğunu anlatmaya
çalıştım. Banagöre 1930 ıle 1940'lıyıl-
lar arasındakı Türk- Yunan dostluğu ha-
vasını 1999 ötesı süreçte bıle yakalaya-
madık. En son Türkıye'yı resmen zıya-
ret eden Yunan Başbakanı 1959"da Kons-
tantin Karamanlis'tır. Onun cevabı zı-
yaretı 1988 'de o zamanın Başbakanı Tur-
gut Özal tarafından yapılmıştır.
- Simitis, hep Türkiye'yegelmek is-
tediğini söylemesine rağmen acaba ne-
den gelmedi?
TULÇA - Evet, hep söylerdı. Ama
uygun bır zaman bekledığını de ekler-
dı. Şundı çok merak edıyorum. Yorgo Pa-
pandreu Eğıtım Bakanı, Dışişlen Ba-
kan Yardımcısı ve Dışışlen Bakanı ol-
duğu dönemlerde sıklıkla Türkiye'ye
gelmış bır kışı olarak Başbakan olursa
Yunanıstan'ın resmı ziyaret sırasını ger-
çekleştırecek mı?
Mustafa Kemal faktörü
- Türkiye ve Yunanistan arasındaki
bu dostluk ve isbiHiği antiaşması hep
Atatürk- Venizelos Antiaşması olarak
anılmasma karşın belgenin altındaki
imzalar Inönü ve dönemin Hariciye
Vekili Tevfık Rüştü Aras 'ın. Ayncafo-
toğraflarda da Atatürk pek az görü-
nüyor. Sizce bunun nedeni nedir?
TULÇA - Yunan tarafından baktığı-
nızda şu resım orta\a çıkıyor Venize-
los Ankara'ya gelırken bir yandan da
kendı parlamentosunda göğüslemesi ge-
reken eleştinleri hesaplıyordu. Kafasın-
da a>nca şu soru \ ardı: "Ben îsmet Pa-
şa'yı Lozandan beri tanryorum. Ama
acaba Mustafa Kemal beni nasıl kars>
lay-acak? Bu işin nihai adımını atabilmek
için Ankaraya gidebilmem ve Mustafa
Kemal'i zrvaret edebilmem lazun."
Bızım açımızdan baktığımızda da şu-
nu görüyoruz lsmet Paşa Lozan'ın baş
aktörlennden bınsı. Öte yandan Musta-
fa Kemal bu üç önemlı antlaşmada yap-
tığı gıbı önce kendısı bu ülkelenn lıder-
lenyle görüştü. Sonra ışın nıhaı bolümü-
nü Dışışlen Bakanı \e o ülkelerdekı bü-
yükelçıye bıraktı. Doğrudur. Atatürk-
Venizelos Antlaşmalan dıyoruz. Çünkü
orada \enızelos'un hedefı Mustafa Ke-
mal'ın elını sıkabılmek. Venizelos artık
Osmanlı Imparatorluğu'nun bıttığını,
Türkıye Cumhunyeti'yle ılışkılen ıyı-
leştırmek gerektığını bılıyordu. Türkı-
ye Cumhun\etı orta>açıktıgında. ~Ar-
Ok Helknizm burada durmaü." hesabı-
nıyapmıştı.
Enis Bey'in jesti
- Zaten dedeniz de Atatürk 'ün ona-
yıyla Yunanlılara ilginç birjestyapma-
mış mıydı?
TULÇA - Evet, yapmıştı. 25 Mart,
1930'da, Yunanıstan'ın bağımsızlığını
kazanışının 100. yılı torenlennde büyü-
kelçi Enis Bey Atatürk'e da\ete katılıp
katılamav acağını soruyor. Atatürk de
"Karan biiyükelçi verir" > anıtını \ en-
yor. Enis Be\' Atina'dakı törenlere davet-
lı, ama Yunan ısyanının başladığı Me-
salonghı'dekı törenlere davetlı değıl. Yi-
ne de Enis Bey çıçeğıni yaptınp Mesa-
longhı'ye gıdıyor. Bu hareket Yunan er-
kânı arasında bır şok etkısı yapıyor Ve-
nizelos da bu jeste karşılık olarak Tür-
kıye'nın 7. Cumhunyet Ba%Tamı hafta-
sında Ankara ziyaretını planlıyor.
- l'enizelos'un nasılfanatik bir Yu-
nan milliyetçisi olduğunu hepimiz bi-
liyoruz. Sizce Venizelos, 1930'luyıl-
ların basında kendi içinden gelerek mi
aşırı milliyetçUiğini bir yana itip Tür-
kiye 'yle dostluk kurmaya bakıyor, yok-
sa değişen zamanları çok iyi okuyabi-
len bir siyasetçi olduğu için gerçekçi
davranarak mı bu yolu seçiyor?
TULÇA - Bence söyledığınız ikıncı
şık doğru. 1830'dan bu yana Yunanıs-
tan'ın Türkiye'ye bakış açısı zaman za-
man bır sılahlı çatışmayı bıle göze alıp
bır yerlere varma şeklinde. Ya da Türkı-
ye üzennde kültürel ya da ekonomık bir
hâkımıyet, bır etkı kurmaya çalışmak. Kı-
tabındâ da yazdığı gıbı Delta Penelope
"Atatürk-Venizelos Antlaşmalan bir ba-
şan mKhr?" dı\e soruyor ve \enızelos
yanıtlrvor: "Sara>t)rumpotitikbirbaşa-
n olarak kabul edilmesigerekir. Ama bu
antiaşmalardan sonra HeUeniznı esas ba-
şanya ulaşacaknr. Çünkii Anadolu'yaye-
niden nüftız etmeye başla> acağız."
ORHAN BURSALI
Neden 0 Koltuk? - 2
Pazar yazımda, bilim kurumlarımızın başkanlık
koltuklanna yapılan atamaların niteliğini sorgulayıcı,
atama yapanlann hangi kriterierle kişileri seçtiklerini,
görev kabul edenlenn de neden kabul ettiklerini (ge-
nellikle) bilmediklerini ıleri sürmüş; atamalarda veya
görevlendirmelerde en üst düzeyde liyakat, yetkin-
lik, yönetım başansı gibi niteliklerin aranmamasının
genel bir alışkanlık olduğunu belirtmiş ve sözü, hü-
kümetin TÜBİTAK Başkanlığı'na atamak istediği Sa-
yın Nüket Yetiş'e getirmiştim.
Olayı daha somutlaştıracağız şimdi.
• • •
AKP iktidan neden TÜBİTAK Başkanlığı'nı ve Bi-
lim Kurulu'nun yapısını, hukuku zortayarak ve çiğne-
yerek değiştirmeye kalkıştı?
Bakıyorum, AKP'nin hükümet icraat ve acil eytem
planında bilimle ilgili öngördüğü hiçbir şey yok.
Ne hedefı var ne amacı.
Tersine, bilim kurumlarına yaklaşımı kötü; Araştır-
ma fonlanndan kesintileri yüzde 15'e çıkarmış, son
karanyla da bu fondaki bütün paralan Maliye'ye ak-
tarmış.
Nüket Yetiş Hanım'ı niçin TÜBİTAK Başkanlığı'na
getirdiğinin hiçbir.açıklaması yok. Sadece Başba-
kanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in istifa eden TUBİ-
TAK yöneticilerine söylediği söz var: "Hepiniz aynı
cemaat üyesişıniz, biraz çeşitlendirmek lazım!.."
Bilim ve TÜBtTAK politıkasının ana hatlannı böyle-
ce öğrenmiş oluyoruz! O halde Sayın Yetiş, bu çeşit-
lendirme ısteğinin spnucu olarak orada.
Nüket Yetiş'in TÜSSİDE'de başarılı işler yaptığı
söyleniyor. Kendisi de hırslı olduğunu, görevi layıkıy-
la yerine getireceğine ınandığı için TÜBİTAK Baş-
kanlığı önerisini kabul ettiğıni belirtıyor (Hürriyet'teki
demeci).
Şüphesiz, Nüket Hanım gibi, bu göreve kendini
layık gören binlerce insan var ülkemizde. Kendini la-
yık görmek, yeterii mi?
Ben, bilim kamuoyu ve genel kamuoyu, Yetiş'in
nasıl bır "bilim ülkesi", "bilim politikası" düşlediğini,
bu konuda açıklanmış bir çalışması var mı bilmiyo-
ruz.
TÜBİTAK Başkanlığı görevinı kabul ederken, şart-
lan var mıydı hükümetten bilmıyoruz! Bilinen, toplu-
ma deklare edilmiş hiçbir bilginin olmadığı.
Şimdi bir örnek vereceğim.
• • •
Prof. Ayhan Ulubelen'in, önümüzdeki cumartesi
günü Cumhurıyet Bilim ve Teknik'te "Türkiye ve Pa-
kistan'da bilime bakış" başlıklı ilginç bir yazısı yayım-
lanacak. Yazısını okurken, "bilim-teknoloji üretme
bilinci"nin Pakıstan'da bızden daha ileri olduğunu
ve yaşamsal öneminin bızden daha iyi kavranmış
olduğunu düşündüm.
özetle, ülkemizde bir adet "Başkan Pervez Mü-
şerref" gibi üst düzey siyasal bir yönetici bulunmu-
yor.
Dahası, ülkemizde Prof. Dr. Atta-ur-Rahman gibi
bir bilim insanının bulunabileceğinden de şüphe et-
tım!
Prof. Dr. Atta-ur-Rahman, Pakistan'ın uluslararası
tanınmış bir bilimcisi. Müşerref, ona, "Bilim ve Tek-
noloji Bakanlığı" öneriyor. Ama Prof. Dr. Atta-ur-
Rahman'ın, bakanlık önerisini kabul edebilmek için
şartı var: "Eğitim bütçesinin büyük ölçüde arttınlma-
sı".
Ulubelen yazısında diyor ki: "Bütçe altı bin katına
çıkanlıyor. Kentlerin yüzde 70'i ve üniversitelerin he-
men hemen tümü intemete bağlanıyor. Atta'nm p/anı
ve hedefı var: Ülkesinı 10 yılda bir Japonya yap-
mak..." (İşte gerçek hırs!)
Atta-ur-Rahman, uluslararası 500 makalesi, 30 ki-
tabı, çok sayıda kitap bölümü ve madalyalan olan
bir bilim ınsanı. Şimdi Pakistan'ı bilim dünyasında
yükseltmeye çalışıyor. Bilımsel araştırmalar için bü-
yük fonlar ayrılmış; eleman yetiştıriyor, araştırma ya-
pan ve yaptıran profesörlere araştırma olanakları
sağlıyor.
• • •
TÜBİTAK Başkanlığı'nı da Bilim Bakanlığı ile aynı
düzeyde görüyorum. Nüket Yetiş, hükümete şartlar
koştu mu? Kaynak talep etti mi? "Şunlar olmazsa
ben yokum, yerine getihlmezse istifa ederim" dedi
mi? TÜBİTAK kanalıyla bilim ve teknolojiyi belirli bir
sürede belirli bir yerlere getirme hedefıni koydu mu,
bunu hükümete ve topluma açıkladı mı?
Bunlar tabii ki Türkiye gibi bir ülkede olamaz, çün-
kü geleneğinde yok... Biri atar, öbürü kabul eder (en
derin şükran hisleriyle!), böylece koltuk doldurulur...
Oysa bilim ve teknoloji, ülkemizi yükseltecek da-
yanak noktasıdır.
Bunun bilincinde olmayan bir hükümetin atamala-
rındaki kriterler de, ülkemizin değil, kendi yaranna
knterler olur.
Bilim koltuklannı kabul edenler, bilim ve teknoloji
üretiminin bu ülkenin bir numaralı kalkınma sorunu
olmadığının farkında değilse, o koltuğu bır meydan
okuma olarak görmez ve oraya iddialı ve şartlu şurt-
lu bir oturuş yapamazlar...
Koltuğa bir memur atanmış olur.
Perşembe günü konuya devam, çünkü katkılar
var...
(Not: Bu yazı, "Türkiye Parçalanabilir" yazı seri-
sinin bir parçası olarak algılanabilir. Güncelliğı nede-
niyle, bu yazı serisinin sonlarına doğru tasarladığım
bir bakışı öne almış oldum.)
obursali@ cumhuriyet.com.tr.
ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet(5 cumhuriyet.com.tr
Uluslararası Telekomünikasyon Bir-
liğı (IUT) tarafından bilgi toplumu kav-
ramı üzerinde düzenlenen ilk dünya
doruğu daha uzun süre tartışılacak.
10-12 Aralık tarihleri arasında Biıieşmiş
Milletler'den gelen istek üzerine gerçek-
leştirilen toplantı, boyutlan ve önemi iti-
barıyla 1992 Rıo Çevre Doruğu ile kı-
yaslanabilecek özellikler taşıyordu.
Ignatio Romanet de, Le Monde Dip-
lomatique'in başyazısında bu doruğu
inceledi. Cüneyt Akalm'ın tercüme-
siyle Romanet'in başyazısı ana hatla-
rıyla şöyle özetlenebilir.
• Internet son on yıl içinde yaygın-
laştı. Pek çok alana girdi. Bu açıdan bır
"Yeni Internet Düzeni "nden söz edile-
bilir.
• Ancak bu yaygınlaşma yenı so-
runlar yarattı. Toplumsal adaletsizlik
derinleşti. Zengin ülkeler ınternet kul-
lanımının yüzde 91 "mi oluşturuyor. As-
lında bu, derinleşen Güney- Kuzey uçu-
rumu ile tam bir koşutluk arzediyor.
Çünkü zengin ülkelerin nüfusunun yüz-
de 20'si, yeryüzü zenginliklerinın yüz-
de 85'inin üzerine oturuyor.
• Bu adaletsizliği çözmek için kimi
Sayısal Uçurum Büyüyor
çevreler bir süredır "Sayısal Dayanış-
ma Fonu" kurulmasını öneriyordu. Se-
negal Başkanı Abdülayad VVadenin
öncülerinden bıri olduğu bu projenın ha-
yata geçirilmesı için ''rıertn'/gı'sayarsa-
tışından bir dolar" kesilmesı, "telefon
görüşmelehnden küçük birpayalınma-
s(" gibiformullerönenlmişti. Ancak bu
proje, külfetı karşılamaktan kaçınan
zengin ülkelerce reddedildi.
• Bir başka sorun ınternet haberleş-
mesine yönelik mudahalelerdır. Kimi
devletler "teronzme karşı mücadele"
gerekçesine dayanarak, kimileri de
egemenlık haklarını one sürerek (Çin)
internet şebekelerıne müdahale edı-
yorlar. Oysa "Çocuk pornosu" gibi ki-
mi alanlarda müdahale daha çok des-
tek topluyordu. Devletler "siber-gü-
venlik" adına bu konuda bir ödüne ya-
naşmadılar.
• Diğer bır tartışma konusu ınterne-
tin düzenlenmesı ve yönetılmesiydı.
VVashıngton bu konuda ilk kez tartış-
maya yanaştı, ancak bu tartışmayı G-
8'lerin içinde tutmak istiyor.
• Internete şeffaf. demokratik, çok-
yönlü bir yönetim nasıl sağlanabılir so-
rusu da gündeme geldi. Hükümet-
ler+özel sektör+sivil toplum bunu na-
sıl sağlayabilir? World Wide VVeb'ı ge-
liştiren Ingıliz fizikçi Tim Benners
Lee'nin dearalarındayeraldığı bırgrup
bilim adamı intemeti yönetme sorum-
luluğunun BM'nin özel bir kuruluşuna
verilmesini savundu.
Ancak ABD bu öneriyı reddettı.
ABD'nin gerekçesi şu: Internet siste-
mının bir özgürlük aracı olması, ancak
özel sektörce yönetılmesiyle mümkün-
dur.
Romanet, yaşanan sayısal uçuru-
mun gidenlmesi için Marshall Planı bo-
yutlarında bir hareket öneriyor. Güney-
Kuzey uçurumunun gıderilmesi gerek-
tiğini belirten Romanet, bunu kimın ya-
pacağını ise söylemıyor.
Hindıstan'da düzenlenen DTÖ top-
lantısını protesto eden toplumsal ha-
reketler ise dünyanın bır başka coğraf-
yasında yaşanan bir başka uçuruma dik-
kat çekıyordu. İşte bu örgutlerin çağ-
rısı: "Toplumsaladalet için, toprak, su,
tohum gibi doğal kaynaklara erişim
için, -insan ve vatandaşlık haklan, ka-
tılımcı demokrasi, her iki cinsten işçi-
lerin haklannın uluslararası anlaşma-
larda garanti altına alınması, kadın hak-
lan ve aynı zamanda halklann kendi ge-
leceklerini tayin haklan için- savaşıyo-
ruz. Biz barışın ve uluslararası işbiıii-
ğinin partızanlanyız ve kamu hizmet-
lerıne ve temel ıhtiyaçlara erişimi ga-
rantı edebilecek sürdürülebilir toplum-
lan destekliyoruz.
Köylülerin, işçilerin, şehihi halk ha-
reketlerinin ve evlerini. işlerini, toprak-
larını ve haklarını kaybetme tehdidi ile
karşı karşıya olan tüm insanlann mü-
cadelelerinin haklılığını göstehyoruz. Av-
rupa 'da emekli aylıklan ve Sosyal Gü-
venlik sistemınde olduğu gıbı ortak ve
kamu mallarını korumak üzere özel-
leştirmenin tersine çevrilmesi müca-
delesinin de haklılığını kanıtlıyoruz.
Herkesi, özelleştihlemeyecek birya-
şam kaynağı olan suya erişim hakkı
için harekete geçmeye çağırıyoruz.
Daha önce özelleştihlmiş ve ulusöte-
si işletmelere ve özel sektöre devre-
dilmiş kamu ortak mallarının ve doğal
kaynakların denetiminin yeniden ele
alınması için çabalıyoruz."
Hindistan'da bir araya gelen gruplar,
yayımladıkları çağrıda görüldüğü gibi
bir başka uçurumdan söz ediyor. Böl-
gede yaşayan halkların birincil önceli-
ğı su. Yaşamın doğduğu ve sürdürüle-
bılmesi ıçın en gerekli temel eiement olan
su. Bu uçurum, Romanet'ın belkı detam
olarak tanımını koyamadığı bir büyük
sömürünün ilktaşı. Sayısal uçurum ıse
bu sömürü düzeninın son adımı.
Aslına bakarsanız pek de birbirin-
den bağımsız değil. önce temel ya-
şam kaynaklarını kontrol edeceksiniz,
ardından da her tür gelişmeyı baskı al-
tına alacaksınız. Sonuçta sadece sız bü-
yüyeceksinız, dığerlerı ıse sıze hızmet
edecek. işte Neo emperyalizm..
Özgüryazdun günleri
Türkıye, yazılım dünya-
sının iki efsanevı ismı ıteta-
nışmaya hazırlanıyor. Is-
tanbul Bilgi Üniversitesı'nın
27-29 Şubat tarihleri ara-
sında IBM Türk ana spon-
sorluğunda düzenleyece-
ğı Özgür Yazılım ve Açık
Kaynak Günleri/2004 et-
kinüği, kapalı yazılımlar ve
yazılım lisansı yaklaşımla-
nna karşı "özgür yazılım"
kavramını ortayaatan Ric-
hard Stallman ıle ünlü Lı-
nux geliştiricisi lan Mur-
dock'ı konuk edecek.
Stallman tarafından 1984
yılında geliştirmeye başla-
nan GNU Projesi, bugün
yazılım dünyasındaki den-
geleri temelden değiştiren
ve yazılım endüstrisıne ye-
ni bır soluk kazandıran
GNU/Lınux'un temelını
oluşturuyor.
Latin Amerika'dan (Pe-
ru, Brezilya, Meksika) Av-
rupa'ya (Ispanya, Almanya)
ve Asya'ya(Çin, Hindistan,
Malezya. Israil) pek çok ül-
ke, yazılım endüstrilerini
geliştirmek, düşük maliyet-
lı yazılımlarla bilgisayarokur
yazarlığını arttırmak ama-
cıyla resmi polıtika olarak
açık kaynak ve GNU/LJnux
işletım sıstemlerinı destek-
leme karan almış bulunu-
yor.
Istanbul Bilgi Üniversi-
tesi'nin Dolapdere Kam-
pusu'nda IBM Türk ana
sponsorluğunda düzenle-
necek olan üç günlük etkin-
lıkte özgür yazılıAm ve açık
kaynak dünyasının dünya-
ca ünlü isımlen, bu alanda-
ki gelişmeleri Türkiye'deki
kullanıcılaria paylaşacak-
lar. AyrıcaTürkiye'de yürü-
tülen başta Türkiye Cum-
huriyeti Merkez Bankası
olmak üzere çeşıtli proje-
ler katılımcılara tanıtılacak.