25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ŞUBAT 2004 PAZAR CUMKURİYET SAYFA 17 BJKileGS'nin bundan sonraki temel hedefi: Afaçı 21 kişi bitirmek! Etektronik posta: dentzsom@cutnhunyet.com.tr Tef: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 »7 - Tayyip, Bushtan istediğini alamamış... "Istemediklerini de almazlık etmemistir!" MadalyaAşağıdaki sözlerin kime art olduğunu bulanlara Amerikan Katolik kilisesi birer madalya ile Bush'un imzalı fotoğrafını veriyor "Yılbaşına karşıyım. Içki yasaklansın. Istanbul'u Medine yapacağız. Ben Istanbul'un imamıyım. Mayo reklamı şehvet sömürüsüdür. Piyango zulümdür." Yeni Ayşe Meral: "Kiliseler, havralar kışlamız/ Kilise çanı, kippalar miğferimiz/ Haçlar süngümüz/ Ruhban sınıfı askerimiz." iliyorsunuz AKP hükümeti yeni bir "turizm hamlesi" başlattı... 2010 yılında turistik yatak kapasitesi ıki katınaçıkartılıp 1 milyon olacak; bunun için 25 mılyar dolarlık yatırım yapıla- cak; cek, cak, cak... Turizmcı dostlardan Deniz Tüifek- çi, cek caklı "turizm hamlesi"ni yorumluyor: "Son 25 yılda turizme yapılan yatırım 35 milyar do- larken, altı yıl içinde yapılacağı söylenen 25 milyar do- ların kaynağı belli değil. Bütçeden IMF ve Dünya Ban- kası'na verilen sözlere koşut bir kaynak ayrılmadığı gerçeği ortadayken acaba altyapısı olmayan araziler, kimin tarafından hangi kaynaklardan yararlanılarak özel sektöre tahsis edilecek? Bırakın yeni altyapıyı Antal- ya'nın göbeği sayılan Lara'nın iki kilometre ötesinde- ki otellerin yolu yok! Peki kım yapacak bu yolu? önü- müzdeki 6 yılda ülkeye 500 bin yatak daha ilave ede- cek siyası kadrolar mı? Güldürmeyın beni. Sektörde önümüzdeki 6 yılda sözüm ona 500 bin ki- şi yeni iş ımkânına kavuşacakken acaba turizm amaç- Cek cakla turizm lı okullarda toplam kaç çocuğumuz eğitilecek? Sayı vermemekle birlikte Çeşme, Didim gibi yöreler- de turistik amaçlı yatırımlardan bahsediliyor. Ama bir de Dalaman var, kime neresinin tahsis edileceği san- ki şimdıden belirlenmiş gibi. Merak eder oldum acaba 500 bin yatak nereye yerleşecek? Didim, Tarsus, Da- laman, Kılyos, Antalya, Istanbul mu? örneğin Kuşada- sı'nda yaz döneminde doluluklar yüzde 65 ortalama- yı bile yakalamaktan acizken, eski Yugoslavya vatan- daşlarına beş yıldızlı tesislerimiz sezon ortalaması ola- rak 18 dolara pazarlanıyor. Biraz öteye Dıdim'e baktı- ğımızda eldeki mevcut kapasite bile doğru dürüst pa- zarlanamamışken acaba yeni yatınmlar nasıl dolacak, kaç paraya pazarlanacak düşünülmüş mü? Her zaman olduğu gibi ele alınan, yaldızlanıp önü- müze konan tek konu neredeyse yatırım, fiziksel yatı- rım. Peki bu yatırımların tanıtım ve pazarlaması nasıl, hangi plan ve bütçe ile yürütülecek. Bunun ipucu bile yok! Mevcut yatağını, masanı, hızmetinı kaç paradan pazarlıyorsun, yarın ilave kapasite ile gelirini reel ola- rak düşürmemek için ne gibi politikalar belirledin? Bu- nu soran yok. Saptamalann tamamı yanlış, varsaydıkları rakamlar bakandan başbakana, Antalya'dan Ankara'ya, deme- cin yerine ve saatine göre değişiyor. 2002 ve 2003 yıl- larındaki turizm geiirimiz ne olmuş bir bakın; IMF'ye ay- rı rakam, bize ayrı rakam. Aradaki fark öyle 20-30 mil- yon dolar değil, neredeyse 3 milyar dolar. Dünya turiz- minden aldığımız pay, Turizm Bakanı'na göre yüzde 2.5, Dünya Turizm örgütü'ne göre yüzde 1.8. Bu turist sayısı açısından da böyle, turizm gelirine bakınca du- rum daha da kötü. Geliştiği ıddia edilen turizmde pa- yımız 13 yıl önceye göre binde 2 artmış, hepsı bu.Ya- ni biz büyürken başkası armut toplamamış." Adap A Ahmet Mete Apak: • "Adap kelimesini m ağzından j[ düşürmeyen Recep Tayyip, beraberinde ABD'ye götürdüğü adamlarına 'no smoking' yazan yerlerde sigara içilmeyeceği adabını öğretseydi ya!" Doktor Akif Kökçe: "SSK'de doktor yüzü göremeyen hastalar, telefonla randevu sistemi ile doktor sesi de duyamaz oldu." SESSÎZ SEDASIZ (!) Herkes havuza bir kova süt dökecek Evvel zaman içinde geçen kıssalık bir Uzakdoğu öyküsünü Ayşegül Tokatlı, Cumhuriyet okurlarıyla paylaşmak üzere göndermiş... öykü şöyle: Bir zamanlar, iki komşu ülke aralarında amansız bir rekabete tutuşmuş. İki ülkeden birinin halkı, karşı tarafa kendi ülkesinin zenginliğini kesin bir şekilde göstermek istiyormuş. En kolay, ama en etkileyici bir şey yapılmalı diye düşünüyorlarmış. Bunun için şehrin ortasına büyük bir havuz yapılmasına karar verilmiş. Gece herkes bir kova süt getirecek ve bu havuza dökecek, sabah olduğunda süt dolu bir havuzlan olacakmış. Herkese bu fikir cazip gelmiş. Herkes, kararlaştırılan gece götürdüğünü havuza boşaltmiş.Sabaha dek hummalı bir çalışmayapılmış... Ne var ki, sabah olduğunda, ortada içi süt ile değil, dupduru su ile dolmuş bir havuz varmış. ,Çünkü herkes, aynı şekilde düşünmüş: 'Bu kadar insan içinde yalnız ben, süt yerine bir kova su döksem ne fark eder, kim fark eder ki!" Bu olayı kitabına alan Hint bilgesi, kendi notunu şöyle düşmüş: "Hayatın içinde 'fark etmez', fark edilmez' denilen hiçbir şey yoktur. Yaptığınız tüm işleri, en küçük işleri bile, büyük önem vererek yapınız." Yüksek Yerilim Hattı Milletvekilliğine de AB standardı getırilsin! erdincutku-ı yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Mimarların Vefası Tarihi Kentler Biriiği'nin (TKB) daha önce basına du- yurulan "2003 yüı koruma ödüfleri" için sergi, kolokyum ve ödül töreni, 21-24 Ocak 2004 günlerindeki "Safranbo- hı Buluşması"nda gerçekleşti- rıldı.. Bu yıl ilk kez "Metin Sözen Koruma Büyük Ödülü" için Yalvaç uygun görülürken yine Yalvaç, Mudurnu ve Saf- ranbolubelediyelen "Başan" ödüllenni, KuşadasL,Ürgüp ve Alündağ (Ankara) da "Özen- dirme" ödüllerini almışlardı... (Cumhunyet, 1 Ocak 2004) 2000 yılında kurulan TKB'nin, 2001'den bu yana sürdürdüğü bu etkinliğinde, önceki yıllarda da Beypazan, Çanakkale, Muğla, Alanya, Afyonkarahisar, Ağırnas (Kayseri) Barün, Diyarbakır (Büyükşehir) Eskişehir (Bü- yükşehır) ve tzmir (Büyükşe- hir) belediyeleri, kendi kent- lerindeki başanlı görülen ve özendirilmesi gereken pro- je ve uygulamalanyla aynı ödülleri üleşmişlerdi... Bunlar ara- sında ise yine her biri bu "ödüDendirmeyi" fazlasıyla hak e- den, ancak TKB'nin "yönetiminde" olduklan için buna "aday olmayan'' beledi- yeler ise yer almadı... Aynı zamanda "TKB Encü- meni"ni oluşturan belediye başkanlan, bu ödüllendirmede seçici kurul görevini de üstle- nen TKB Danışma Kurulu'yla birlikte "karar verici" konum- da bulunduldanndan, "kendi kendikrine ödül vermiş duru- ma düşmemek için" daha ilk toplantıda bir ilkesel karar ala- rak "görev süreleri içinde" a- day olmamayı benimsediler. Böylece, Bursa (Büyükşe- hir), Antalya (Büyükşehir), Edirne, Kars, Şanhûrfa ve Ta- las (Kayseri) belediyelerinde gerçekleştirilen tarihi çevre koruma projeleri ve uygula- malanna, yaklaşık 3 yıldır ne "başarüı" denilerek övgüler yapıldı ne de "özendirilecek çalışma" denilerek teşekkür edildi... Kuttanacak önderlik... Şimdi, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde "görev süreleri de dolacak" olan işte bu an- lamlı "önderliğin'' belediye başkanlanna ise yine Safran- bolu buluşmasında belki de en duygulu ödülü "Mimarlar Odası" verdi... Odanın buna ilişkin Merkez Ycuetim Kunılu karannı açık- layan Genel Başkan Yücel GürseL TKB yönetiminin sa- dece "ödüllere aday gösterfl- meyen" çalışmalanndan ötürü değil. ülkemizdeki "mimarlık mirasının" korunması ve ya- şatılması konusundaki "yerel yönetim sorumluluğunu veeti- ğini" ulusal ölçekte yeniden gündeme getirerek buna yö- nelik çalışmalann yoğunlaş- masına ve kurumsallaşmasına olan öncü ve kalıcı katkılann- dan ötürü, "TKB yönetimini üsüenen" encümen üyesı bele- diye başkanlanna "Mimaria- nn Teşekkür Belgelerini" sun- du... TKB Başkanı, Bursa Bü- yükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser. Başkanve- kili Antalya Büyükşehir Bele- diye Başkanı Bekjr KumbuL encümen üyeleri Edıme Bele- diye Başkanı Cengiz Varnato- pu, Kars Belediye Başkanı NaifAHbeyoglu, ş'anlıurfa Be- lediye Başkanı Ahmet Bahçı- van ve Talas Belediye Başkanı Orhan Say, sanınm bu belgelen yaşam- lan boyunca Tnimariann ve- fabelgeleri" olarak saklayacaklardır. Yine Bursa'daki örne- ğin "Kent Tarihi Müzesi"ni gezenJer ya da Antalya daki geleneksel miman ömeklerin- den "Balbey-Çevre ve Kültür Evi"yle tanışanlar; Edirne'de- ki eski konaklann gülen yüz- lerine bakıp "100 yaşuıdaki be- lediyebinasımn nasılgençleşti- ğHii" görenler; Kars'taki koru- nan ev sayısının 80Terden 200Tere çıkrığını da fark ede- rek tarihi Gümrük Binası'nın onanhnış güzelliğinde "kent konseyi" ile buluşanlar; Şann- urfa'da artık eskiyi "yıkan" değil, "koruyan" bir imar an- layışının önemini fark edenler ve Talas'ta da yıllardır yok oluşa terk edilen eski doku içindeki "Harman Meydanı" ve çevresindeki anıtsal yapı- lann nasıl yeniden kentle bu- luştuklanm izleyenler... TKB'yi 2000-2004 dÖnemin- de yöneten anlayışın aynı za- manda nasıl örnek bir "temsi- Byef de sergilediklerini göre- cekler... Mimarlar Odası, işte bu "ör- nekçahşkanhğr da belgeleye- rek belki de yakın geleceğe bakıp diyor ki "Dansı, 28 Mart 2004 seçimlerinden sonra TKByönetimini de devralacak yeni belediye başkanlarmm başma—" OekinciCfi cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakıı turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraci n mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoy(çı yahoo.com HAYAT EPİK TtYATROSU MLSTAFA BiwtN BİR VASANMN BÖVUESt BİR SÖftUNTUNÜN OLMADlSl UVSAR BAYRAM GÜNLERİ İ BIZİM tSPANYOLLARDAN NEVÎMİZ BKSİK ALAAT/OLAR BtZt AVRUPAVA ? TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 1 Şubat wicic.nuuntaz-arikan.com 300 YIL ÖNCESOTU TÜKENEN KU$! t9Sf'D£BUGUN, 8İK KUŞ, SOYU TÜK£*1&İKTEN ÜÇYÜZ Y/L SONKA ELE 6EÇ/S/LP/. POGA TARİHİ MÜZELBRj. NİN KAYITLARINOA, 16SO'L£HPEN SEJPİ ÖUİ &İR. TÜft OLARAJC YEG ALAN CfiHOWQKEHOV) KU$U- fJUN ÇOK AZ SAYlOA YAÇftDlĞl AMlAÇ/LMtŞTI.. 16O3'PAN SO*JRA, BERMUOA AOAS/AJA YeKUEŞeu ysNi oüuyn SÖÇMEAICEK/; KÖTÜ BESLENMC KJÛ- ŞUU-ARl NEOBNİYLB, Bu £Tf LBSZSTTJ KUŞLARI ÇABUCAK YOK ETMtÇT/. İNSANLA&PAN PEK. Ü&C- MEMESİ DE CAHOVI/LAR'IH ALEYHİNE OLMUÇTU. YÜZYtUAR. SOhlRA, UMJIS MOWB&\Y(ZoUXİ) VE ROSEer M(J&>HY(ŞA6M) ADLt 2COLOSLAR, 8U KUÇ TLİRÛMÜ BERMUM >JflKINLARtNDAıö ISSIZ Bifi ADAM KEŞFETMIŞT/. MC/SA SÜKE İÇİNDE, CAHOWLAR KOISUMA AIT/AJA AUNACAKTt/S.. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Arızalı Erkekler Olmuyor. Haftalardır niyetleniyorum, fındık, fıstık, bonitos, monitos tedariki gibi ön hazırlıklan da yapı- yorum, fakat gene olmuyor, mutlaka bir şeyler çıkı- yor. Cumaakşamı birtelefon, "Çoközledimseni"di- yen bir arkadaş, ne yaparsın, ver elini Bostancı'ya, Theo'nun meyhanesine. Gene olmadı yani, gene kaçırdım "Popstar"\, Ama Allah'tan her yerde bize göz olan, kulak olan, beyın olan bir medyamız var; renkli renkli, pınl pırıl. Cumartesi sabahı ilk işim Hür- riyet'e bakmak oldu. Alın bakalım, Abidin, Fırdevs'e abayı yakmamış mı, aşkını milyonlara duyurmamış mı? Hele o fotoğraf! Bilemezsiniz o anda orada ol- mayı ne kadar çok istediğimi, delikanlıya, "Mutlulu- ğun resmi bu mu Abidin" diye sormak, sorabilmek için. Bir gün önce Giiler Kazmacı'nın bu hafta orta- sında çıkan "Anzalı Erkekler" kitabını okumaya baş- lamış olmam ise yalnızca bir rastlantıydı. Kitaptaan- latılan o "birdefaya mahsus "turizmciyle, o "fazla ne- şeli" rantiyeyle, o "esîeîik düşkünü" aktörle, o "be- kâret takıntılı" aktörle hiçbir ilgisi, ılintisi yoktu Abi- din'in. Genç, yakışıklı, ıdeal sahibi delikanlının Fir- devs'e olan o masum, temiz ve kırılgan aşkı, "do- ğalgazcı" doktorun da, "övüngen" tekstilcinin de, "tatmincı" reklamcının da yaşadıkları hayatların çok uzağındaydı. Güler, kitabında kendini "iyi" yetiştırmiş, "biryer- lere" gelmiş erkeklerin kadınlara ilişkin anzalarını an- latıyordu. Bızim Abidin ise her ne kadar haftalardır bir yere gelmek üzere çabalıyor da olsa, henüz o ye- re gelmiş sayılmazdı, yolun yansındaydı. Dolayısıy- la onu sevgilı Güler'ın gırgır şamata bir dille rezıl rüs- va ettiği o "yatak manyaklan" ile karşılaştırmak bü- yük bir haksızlık olurdu. Fakat gene de oğlanın bir sözüne takılmıştı kafam. "Ona âşığım" dedikten sonra, "iş başka arkadaşlık başka, bundan sonra ben yokum, 800 bin insanın oyuyaf'diyeeklemişti. "Ben Fırdevs'e âşığım, duy- gulanmı ilk kez şu anda canlı yayında açıkladım. O bunu fark etmiş miydi, bilmiyorum." Bu sözlere ak- lın takılmaması mümkün değildi. Anlıyorduk ki Fir- devs kızımız yanı başında yanmış tutuşmuş, kor ol- muş o saf erkek yüreğinden bihaberdi. Yeni bir Ta- hir ile Zühre, Kerem ile Aslı. Ferhat ile Şirin olayı mıydı gözlerimizın önünde yaşanmaya başlayan? Fakat o artık niçın yoktu, niçin yerini o 800 bin oya bırakmıştı? Kendisine yapılan ilan-ı aşk karşısında, "Cevap vermeme hakkımı kullanıyonjm" diyen Fir- devs mı kanştırmıştı aklını bizim oğlanın? Aşkına ka- vuşmak ıçın kocadağları delen bir Ferhat olmaya ha- zır değil mıydi yoksa? Ya da bir arıza, bir anzalanma mıydı, burada söz konusu olan? Erken bir anzalanma, deneme turuna çıkmış yeni bir otomobil motoaınunkı gibi sözgeli- mi... Güler'ın anlattığı, kadının gözlerinin içine bakıp "Senin ne kadar etkileyici bakışlann var, daha bana ilk baktığında otomobil fannda donakalmış tavşan gibi oldum ve hayatım boyunca artık başka bir ye- re de gıtmek istemiyorum" türünden sözler söyle- yen o saldırgan ve 'prematüre' müzisyen de anası- nın karnından "anza/ı" doğmamıştı hiç kuşkusuz. Seviştiğı kadının kulağına ikide bir, "Benim gibi ka- dının heryanından ses getiren adam yoktur, söyle- sene neler hissetiğini" diye fısıtdayan "övüngen" tekstilcinin de, "Bak, tenim ne kadar ipeksi ve pü- rüzsüz... Bak, popom nasıl küçük ve kaslı... Bak, ayakparmaklanm ne kadardüzgün, gelbaksana..." diyerek kadınlara orasını burasını gösteren "estetik düşkünü" yöneticinin de "anadan doğma manyak- lar" olmadıklan gibi. Niçın öyle konuşmuştu Abidin? Niçin "Bundan sonra ben yokum, 800 bin insanın oyu var" demiş- ti? Bu çarpıcı açıklamayı niçin duyanlann içini yakan o "âşığım" ile "bilmiyorum" sözcüklerinin arasına yerieştirmışti. Yoksa, "reyting amaçlı medyatik bir tayming" miydi bu yerieştirmenin, sıkıştırmanın ne- deni? Yada bir anzalanmanın ilk belirtileri miydi tüm bu görülenler, ızlenenler, duyulanlar? Güler Kazmacı akıllı bir insan olduğu kadar güzel ve alımlı bir kadın aynı zamanda. Kitabının kapağı- na kendi fotoğrafını koydurmuş. Üzerinde mavi bir tulum, elinde de bir ingilizanahtan var. Tamirci kılığı- na bürünmüş, ama her an, her yere, herkesin yardı- mına koşamaz ki? Ahmet, Ercan, Armağan, çocuk- lar bu zor günlerinde yalnız bırakmayın Abidin kar- deşinizi. Güler'ın "Anzalı Erkekler"\nûer\ ahn biradet, verin oğlanın eline, okusun. Yol yakınken yani... (e-posta: dkavukcuogtufn superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) BULMACA SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Sılıfke ilçe- sindeki Göksu Deltası'nda, birçok kuş tü- rünü banndı- ran lagün. 2/ "Aptal. salak" anlamında ar- go sözcük... Genellikle ar- kasından yağ- ° mur getiren 9 sert ve geçici rüzgâr. 3/ Çanakka- le'ninbirüçesi... Hay- van ağılı. 4/ Müstah- kem yer... Kadın, ha- tun. 5/ Asya'da yaşa- yan hörgüçlü bir sığır 5 türü... Tann. 6/ Seç- kin... Birnota. 7/Kaz, ördek, güvercin gibi 8 kimi kuş yavrulannın 9 civcivlıkten sonraki durumu... Kayak. 8/ "—- sele git- tigözümyaşından" (Karacaoğlan)... Üstün. 9/Birka- • yısı türü (Tekel'in kayısı likörü bundan yapıhr). YUKARroANAŞAĞIYA: ', 1/Kefal türünden bir balık... Gamitür ya da kapama parçası olarak kullanılan deri ya da kumaş bant. 2/tş- • siz, aylak... Telefon sözü. 3/NâznnHUanet'in soya- dı... Antalya'nın Serik ilçesine bağlı turistik bir bel- de. 4/"—- Pacino": ABD'li aktör... Üzüm şırasının • kaynatılmasıyla yapılan koyupekmez. 5/Uzaklık işa-'. reti... Nişan. 6/ Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılıgı' kükürtle artınlmış kauçuk... "Dario — " : 1997 No- bel Ödülü'nü kazanan Italyan oyun yazan. 7/Koku- '< lubirçörek... "—yanımdayâremvar Solyanadön-.' der beni" (Türkü). 8/ "îrlanda Cumhuriyet Ordu- su"... Kimyada alkol köküne verilen ad. 9/Kimse, ki- şi... Cç dizede^j oluşan Japon şüri. r ğ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle