Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22. KASIM 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYF/
i L J V w i l UIVJJ. ekonomi(5 cumhuriyet.com.tr 13
Konut kirası büyük kentlerde memur maaşının yüzde 35'ini, asgari ücretin yiizde 75'ini alıyor
Kira.ücretlininkâbusu
Büyük
ikramiye
15 milyon
YTL!
ANKARA (Cıunhuriyet
Bürosu) - Millı Pıyango'nun
yılbaşı heyecanı yaklaşıyor.
MiIIi Pıyango Idaresi, büyük
ikramiyenüı 15 trilyon lıra
oJduğu yılbaşı biletlerinin
dağıtımına başlıyor. 9
Aralıktan itıbaren satışa
sunulacak olan yılbaşı özel
çekilişine aıt tam bıletler 20
miJyon, yarun biletler 10
milyon, çeyrek bıletler de 5
milyon lıradan satılacak.
Son lOyıldayapılan
çekilişlerde büjniik ikramiye
7 kez çeyrek bilete, 2 kez
yanm bilete, 1 kez de tam
bilete isabet ederken, Istanbul
9 ikramiye ile özel çekilişlerin
en şanslı kentı oldu.
YTLdönemi
1994-2003 yıllan arasmda
büyük ikramiye kazanan
numaralara bakıldığında ise en
şanslı numaranın 3 olduğu
görüldü. Ikramiyeler 2005'te
verileceği için 15 trilyon lira
olan büyük ikramiye 15
milyon YTL olarak ödenecek.
Zorlu Petrol
Marmara'da
petrol
aranacak
ANKARA (ANKA) - Petrol
îşleri Genel Müdürlüğü,
Zorlu Petrol'e, Marmara 1
No'lu petrol arama bolgesi
için arama ruhsatnamesi
verdi. Buna göre Zorlu
Petrol bu bölgede 4 yıl süreyle
petrol arayacak. Arama sahası
içerisinde devlet ormanlan
bulunmasından kaynaklı,
Zorlu Petrol'ün Çevre ve
Orman BakanlığYndan da
gerekli izinleri aldığı
bildirildi. Bu arada,
Arar Petrol, Maya
Petrol ve Dorchester
Master'ın Marmara
1 No'lu petrol bölgesi için
arama ruhsatnamesi
talepleri ise reddedildi.
28 Kasım'da bitecek
İSTANTİK
Fuan
yann açılıyor
[konomi Servisi - Istanbul
'jıtika ve Sanat Fuan
STANTÎK, Yıldız Sarayı
•ilahhane Salonu'nda açılıyor.
ı'ann açılacak ftıar bir dizi
onferansın yanı sıra
ırbirinden değerli eserlerin
ıtışa sunulacağı
lüzayedeye de ev
ıhıpliği yapacak. 28
asun'a İcadar açık kalacak
1ar kapsamında "Batıhlaşan
ıdişah Tuğrası-Osmanh
rması" sergisi de
natseverlerle buluşturulacak.
lar, RDF Fuarcılık ve Türk
iltürüne Hızmet Vakfı
)irliği ile düzenleniyor.
ANKARA (ANKA) - Uygulanan
ekonomik program kapsamında üc-
ret ve maaş artışlan baskı altında tu-
tulurken 2000 yılı hariç, konut kira-
lanndakı artışta bir sınırlamaya gi-
dilmemesı ücretlilerden mülk sahip-
lerine doğru önemli bir gelir trans-
feri yapılmasına yol açtı.
DİE'nin TÜFE kapsamında be-
lirlediği konut kiralanyla asgari üc-
ret ve ortalama memur maaşlany-
la yaptığı karşılaştırmada, ortala-
ma memur maaşının yüzde 35 'inin,
asgari ücretinse yüzde 75'inin kira
• Ücret ve maaş artışlan baskı altına alınırken konut kiralan alıp
başuıı gidiyor. Hükümetin, 2005 yılı için sadece yüzde 5 oranında
arttırmayı planJadığı 318 milyon liralık net asgari ücret, İstanbul'da
ortalama konut kirasını bile karşılamaya yetmiyor.
ödemelerine gittiği belirlendi. Net
22.9 milyon, ortalama memur ma-
aşınınsa net 46.6 milyon lira oldu-
ğu 1997'de ortalama konut kirası
11.1 milyon lira düzeyinde bulu-
nuyordu.
Buna göre asgari ücretin yüzde
48.5'i, ortalama memur maaşımnsa
yüzde 23.9'u konut kirasını karşıla-
maya yetiyordu.
2000'de kira artışlannın yüzde
20'yle sınırlandınlmasına yönelik
yasaya rağmen kiralar yüzde 70.2 ar-
tarken memur maaşlanndaki ortala-
ma artış yüzde 37"de, asgari ücrette-
ki artış yüzde 32.7'de kaldı. Kira me-
mur maaşının yüzde 38.6'sına. asga-
ri ücretin yüzde 92.4'üne ulaştı.
Hükümetin, 2005 yıJı için sadece
yüzde 5 oranında arttırmayı planla-
dığı net asgan ücret, İstanbul'da or-
talama konut kirasını bile karşıla-
maya yetmiyor. Ekim 2004 itıbany-
la DİE'nin 349.6 milyon lira olarak
hesapladığı Istanbul'daki konut ki-
rası asgari ücretin yüzde 10 üzerin-
de bulunuyor. Ortalama kiranın 266
milyon lira olarak belirlendiği An-
kara'daysa kira ödemesi asgari üc-
retin yüzde 83.7'sini götürüyor. Bu
oran İzmir'de yüzde 75.8 düzeyin-
de seyrediyor.
Gelecekyıl haziranda üretime geçecek tesisten modanın başkentlerine ihracatplanlanıyor
İpekyol, Edirne'den
Avrupay
ya açılacak
EDİRNE (Cumhuriyet) - Türkiye'nin kadın giyim
markalanndan îpekyol, dünya markası olma yolun-
daki en önemli adımıru Edirnede attı. Ipekyol'un
Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın, 2005 Ha-
ziran'ında faalıyete geçecek tesislerinden modanın
başkentlenne ihracat yapacaklannı söyledi.
Edirne'dekı üretimi Pans, Londra, Milano, Roma
gibi şehırlere bırkaç saat ıçinde ulaştırabılecekleri-
ni vurgulayan Ayaydın, Türkiye'nin ilk entegre ka-
dın hazır gıyim fabrikasınm tamamlanmasının ar-
dından fason üretime son vereceklerini vurguladı.
Ayaydın, Paris ve Londra 'da mağaza açma çalışma-
lannın sürdüğünü belirterek tesis hakkında şu bil-
giJeri verdî. "Pantolon, ceket elbise, palto ve pardö-
sii modeOerinJn üretileceği tesisimizde ilk aşamada
250 Jdşiye istihdanı saglayacağız. 6 ayhk periyotlar
hafinde kapasitearrünnu yapılacak. 4. periyodun so-
nunda, çakşan sayısı 1000 kişiyi aşacak. Tam kapa-
siteye ulaşJdıgında vılda yaklaşık olarak 1 milyon
250 adet dokuma bayan dış giyim üjnetilebilecek."
\/Virnvr>î*' Matiye Bakam Kemal Unakıtan'uı ısranyla, Edir-
y U l uyvjl ne'VevatUTmkaranalantpek>orunfabrikasınınte-
melinj atan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1 Ocak 20Ö5'te 5084 saydı Teşvik Yasasının genişletilmiş
halinin yürürlüğe gireceğini açıkladı. Türkiye'nin 17 AralnVta farldı bir zeminle zamanı vakâlayaca-
ğmı kaj deden Erdoğan, "Bu olsa da olmasa da Türkiye emin adımlaıia zaten gdeceğe > üriiyor" dedi.
Atatürk'ün emaneti, Türk tekstilinin başöğretmeni fabrika AKP iktidannda kapatıldı
Merinos'a ldlit vuruluyor
LEYTLNT GENCELLİ
BURSA - Mustafa Kemal Ata-
türk'ün, Bursa'nın düşman işgaline
yanıt olarak 2 yıl 2 ayda bitirilmesini
istediği, Türk tekstilinin başöğretme-
ni Merinos'un kapısına AKP iktida-
nnda kilit vuruldu.
AKP'li Bursa milletvekiUerinin,
muhalefetteyken özelleştirilmesine
karşı çıktıklan Merinos'un, Bursa Bü-
yükşehir Belediyesi 'ne devredilmesi-
ni ve yerine îngiltere'dekı Hyde Park
örneği yeşil alan yapılmasını destek-
lemeleri çalışanlar tarafından büyük
tepkiyle karşılandı. Geçen hafta son
kez fabrikaya giden ve hak edişlerini,
"tüm yasal haklanmız saklı kalmak
üzere* notu düştükleri belgeleri tesüm
ettikten sonra alan Merinos çahşanla-
n, "AKP'M veJdller daha önce, Bir
tuğla sökülmesine izin vermeyeceğiz'
denuşJerdi Şimdi tam tersini vapülar
ve tarihi yoVi ettiler" diye konuştular.
AKP hükümeti döneminde üretim-
den hızla uzaklaştırdan ve yaşaması
için çaba gösterilmeyen Merinos'ta
kalan 349 işçinin yaklaşık 10.5 trilyon
lirahk ihbar ve kıdem tazminatlan
ödendi. 2 Şubat 1938 'de Atatürk tara-
fından açılan ve Türk tekstılinin en
önemli kuruluşlanndan bıri olan Me-
rinos, Özelleştirme Yüksek Kurulu ta-
rafından Bursa Büyükşehir Belediye-
si'ne devredilecek. Bursa Büyükşehir
mada, Sümer Holding Genel Müdürü
Ahmet Kara'nın, özelleştinneyi ba-
şardıklarını söylemesıne büyük tepki
gösterdi. Polat, "Bir genel müdürün
üredm yapmadan büriin işyerlerini ka-
patarak başanlı görülmesi ancak Tür-
kiye'deolur. Bizim bildiğuniz beceri ve
başannın ölçüsü üredmdir" diye ko-
nuştu. DSP-MHP-ANAP koalisvonu
• AXP'li Bursa milletvekiUerinin, muhalefetteyken
özelleştirilmesine karşı çıktıklan Merinos'un, Bursa
Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmesini ve yerine
Ingiltere'deki Hyde Park örneği yeşil alan yapılmasını
desteklemeleri çalışanlar tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
rinos'un özelleştirilerek kapatılması
karanna büyük tepki göstermişlerdi.
AKP Grup Başkanvekıli Fanık Çefik,
TBMM'de 17 Ocak 2001'de yaptığı
konuşmada, "Türk tekstil sanavünifl
öncü ve simge kuruluşu olan Bursa
Merinos'un tek bir tuğiasının sökül-
mesine Bursalılar nza göstermemek-
tedir" demişti.
AKP'nin tek başına ıktidara gelme-
sinin ardından Merinos'un mevcut si-
parişleri üretildikten sonra yeni ihale-
ye çıkılmadı. Sümer Holding'e ait iş-
İetmelerin kapatılması süreci Meri-
nos'un kapatılmasına kadar geldi.
Rant iddiaları
Belediye Başkanı Hikmet Şahin. Me-
rinos'ta tescilli binalann yıkılmaya-
cağını, fabnka içinde bir tekstil mü-
zesi kurulacağını, aynca tarihi müdü-
riyet ve iplik işletmesi binasının Ata-
türk Kongre ve Kültür Merkezi hali-
ne dönüştürüleceğini savundu.
Teksif Genel Başkanı Zeki Polat,
yerel Olay gazetesıne yaptığı açıkJa-
sırasında da kapatılarak Bursa Büyük-
şehir Belediyesi'ne devredilme kara-
n venlen Merinos, "özefleştirmeyeha-
>ir" gösterileri ve Teksif'in Danış-
tay'a açtığı davada Yüksek Planlama
Kurulu'nun verdıği kararla ilgili yü-
rütmeyı durdurma karan vermesinin
ardından üretimine devam etmişti.
Bugünün AKP'li milletvekilJeri Me-
Belediye Başkanı Şahin'ın, Hyde
Park yapılacağını açıklamasına kar-
şın arazi üzerinde rant hesaplan oldu-
ğu da öne sürülüyor. Türk-İş 8. Bölge
Temsilcisı Mehmet Kanca, Merinos
arazisinin bir bölümünün AKP'ye ya-
kınlığıyla bilinen AlbayrakJar Gru-
bu'na verileceğüıi duyduğunu açJda-
mıştı.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Emine'nin Çilesi
Annem Emine'yi, bayramın birinci günü yitirdik.
Onun 1910'larda başlayan yaşamı, aslında, Doğu
Karadeniz kırsal kadınını anlatır.
• • •
Babasını, Birinci Dünya Savaşı'nda Sarıkamış
Cephesi'nde kaybetmişti; Rus işgali sırasında yaşa-
dığı kısa süreli iç göçü, şöyle böyle anımsıyordu; bir
kardeşi vardı. Hiç eğitim almamıştı.
Karadeniz kırsalı çok engebelidir. Annemi ilk kez
sırtında ağır bir odun yüküyle iki büklüm, bizim ah-
şap evin uçurumu andıran aşağı yamacından, fındık
dallarına çarpa çarpa çıkarken gördüğümü anımsı-
yorum.
Üretim ve ulaşım koşullan, o yı/larda aileleri eko-
nomik olarak kendi kendine yeterli olmaya zoriuyor-
du. Annem, dışandan satın almaya gerek kalmaya-
cak kadar mısır üretmek amacıyla çırpınırdı. Yeterti-
lik yalnız ekmekfik mısırda değil, hayvansal ürünler;
sebze, meyve, giderek giyim eşyası için de geçerli
olmalıydı. Odundan gübreye, yemden yiyeceğe, her
şey sırtta taşınabiliyordu. Böyle olunca da annemin
iş yükü taşınamaz boyutlara çıkıyordu; sababın ala-
cakaranlığıyla işe başlar, akşamın karanlığına kadar
ça/ışırdı. En büyük şikâyeti, sürekli yağmur yağma-
sıydı. öyle çok sayıda dua bilmezdiyse de daha çok,
"yağmur yağmasın" diye dua ederdi. Aynca, birkaç
büyük ve küçükbaş hayvana kışlık yem hazırtıyor;
bunlan her yaz bir iki aylığına da olsa yaylaya götü-
rüyor; 500 kilo ile 1 ton arasında değişen fındığını
topluyor; kışlık yakacak odun taşıyordu. Yayla deyip
de geçmeyin, o yıllarda yaylaya ulaşmak için, çoğu
zaman sırtta ağır bir yük ile dar patika yollardan 10-
12 saat yürümek gerekliydi.
• • •
Bu üretim yapısı 1950'li yıllarda çok büyük bir de-
ğişim geçirdi; para kullanımı arttı. Yaş çay yaprağı
üretimi devlet desteğiyle yaygınlaştı. Devlet bir dö-
nüm çay tarlasının yapımı için 20 lira bağış yapıyor-
du; yeni bir memurun aylığının 80-100 lira oldugu yıl-
larda bu para önemliydi. Birkaç dönüm çay tarlası-
na sahip olmak ailenin nakit sıkıntısını azaltıyordu. O
da öyle yaptı, çay üreticilerinden biri oldu.
Emine'nin yükü bunlarla sınırlı kalmıyordu; yol ver-
gisınden kurtulmak için en az beş çocuk yapmalıydı;
düşükler ve bir çocuk ölümünden sonra, geriye iki kız
ve iki erkek çocukla kaldı. Kırsal kesimin her annesi
gibi, onun için de çocuk, ucuz işgücüydü; çocuklan,
ailenin kendi işlerinde çalışmalıydı. Bu nedenle erkek
çocuklannın olmasa da kızlannın ilkokuldan sonra eği-
tım almasına ısrarla karşı koymak istedi; ancak sonuç-
ta başaramadı; sonraki yıllarda ise onların okuyarak
"kurtulduklannı" mutlulukla vurguluyordu.
Çocuk okutmak, para gerektiriyordu; Emine, 5-6
km. uzaklığa, sırtında satılık odun taşıdı; odunun "ku-
laç" denilen yaklaşık bir metreküpü 10 liradan satılı-
yordu. Çoğu zaman satılan odunlann parasını alama-
dı; dolandırıldı. Komşularından, akrabalarından borç
aldı. Kimi yıllar okul giderini karşılamak için, yaz tati-
linde bir çocuğunu yanına alarak yancılık yaptı; fındık
topladı.
Çoğu zaman kendisi gibi çocuklan da yalınayaktı;
çank satın alamazdı; 1950'lerın ortalarından sonra
"kara lastik" yaygınlaşınca, çok sevinmişti. Bir de za-
manın hükümeti, tüccann, kilosunu 60-70 kunjşa sat-
tığı mısır ve buğdayı, TMO aracılığıyla 20 kuruştan
satmaya başladığında mutlu olmuştu. Doktor bulama-
dığından tedavi ettiremediği ülserini buğday ekmeği
yiyerek yenecekti.
Ahşap evın yerine, 1960'ın başında taş-beton bir ev
yapmaya kalkınca da evin yapı malzemesi, esas ola-
rak onun sırtında taşındı; komşuların katıiması yani
"imecesi" ise bu yük taşıma işini karşılıklı türküler söy-
lenmesiyle bir ölçüde de olsa eğlenceli kılıyordu. Da-
ha sonra, 1970'li yıllarda, evinin kapısına kadar araba
yolu gelince ışler değiştı; artık kasabalardan köye yük
taşınması minibüs ve kamyonlarla yapılıyor; yük taşı-
ma işi uzak tarlalarla evi arasında kalıyordu. Daha son-
ra gelen elektrik, gaz lambasının yerini aldı; bunu, buz-
dolabı ve kınk dökük bir siyah-beyaz TV izledi.
Çay yaprağının işlenmesinin özel girişime açılması,
çilesini büyüttü; çünkü sattığı ürünün bedelini bir yıl
sonra bile alamıyordu. Daha sonra çocuklan yetişti; to-
runlan oldu; iş yükü azaldı. Ancak o, çalışkanlığının ver-
diği beden ve ruh sağlığıyla yaşamını sürdürdü. Ba-
baannem yaşlılığı nedeniyle gidemeyince yayla işi de
anneme kaldı; o yıllarda babamla birlikte yaylaya git-
tiler; yanlannda bir de torun olunca sanınm Emine en
mutlu yıllannı yaşadı.
Annem, tam bir iş tutkunuydu; bu çileye dönüşen
tutku, kuşkusuz, içinde bulunduğu koşullann kaçınıl-
maz bir sonucuydu. Geriye dönüp yaşadığı güçlükle-
ri anımsadıkça, çoğu kırsal kadın gibi, "Nasıl sağ kal-
dım?" derdi. Işıklar içinde yatsın.
yakup@metu.edu.tr
DÜNYA EKONOMtSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDLZOĞLU LOMDRA erginy(2 tr.net
Bush yönetiminde başlayan yeni atama-
lar, seçimlerden sonra gelişmeye başlayan
kaygılanderinleştiriyor. Medya "radikalyön
değişikliği",
u
yenibirdönem"vb. başlıklar-
la dolu. Bunlann en çarpıcısı da, sanınm,
"Şimdi onlan durduracak kimse kalmadı"
dryeniydi. Evet, belki de Bush yönetimi için-
de "neo-con"lan durduracak 'personel'
kalmadı, ama artık imparatoriuk oldukla-
n için kendilerini bağlamadığını düşün-
dükleri o "realite" Bush yönetimine tatsız bir
sürpriz hazııiıyor olabilir.
Cumhurfyetten savaş
maklnesine
Irak saldınsından önce, Amerika'da "te-
rorizme karşı savaş", "önleyicivuruş", "re-
jim değişikliği" gibi dış politika adımlannın,
iç güvenlik yasalannın etkilerinden hareket-
le, "Cumhuriyet mi, yoksa imparatoriuk
mu" temalı bir tartışma başlamıştı.
O günden bu yana gelişmeler, bu kaygı-
ların haksız olmadığını ortaya koydu. Fi-
nancial Times'tan Philip Stephens'in vur-
guladığı gibi (24/09/04), ABD artık uluslara-
rası gücünü meşruiyete dayandırmaya ça-
lışmıyor; Guantanamo, Ebu Garib, Fellu-
ce, yaralı savaş esirlerinin infazı gibi olay-
laria, insan haklannı, Cenevre Sözleşme-
si'ni hiçe sayıyor, bu arada kendi halkının
bireysel özgüriüklerine, kişisel yaşamlannın
mahremiyetine kısıtlamalar getirmeye de-
vam ediyordu.
Ancak Bush yönetimine karşı muhalefet
de güçleniyor, bürokrasi içinde ifadesini bu-
luyor, yönetim içindeki görüş aynlıklan, di-
reniş, bilgi sızdırma, "emperyal" politikala-
nn etkin bir biçimde uygulanmasını zorlaş-
tınyordu. Bush un ikinci döneminde başla-
Bir 'Realite' Sorunu -I-
yan kadro değişiklikleri, herşeyden önce bu
çatlak seslere, direnişe, sızıntıya son verme-
yi; Başkan'ın arkasında, onun sözünü, ade-
ta bir imparatormuşcasına. sorgulamadan
uygulamaya yatkın bir yönetim oluşturma-
yı amaçlıyor.
Povvell'ın yerine gelen Condoleezza Ri-
ce, Bush'a "çok yakın"; kendi görüşlerini
aktarmak yerine, onun politikaJannı destek-
lemeyi amaçlayacak bir dışişleri bakanı ola-
cak. Onun yerine gelen Headly, Rice'ın yar-
dımcısıydı, Irak'ta isyancılara karşı "mini
nükleerbombalar" kullanmaktan yana gö-
rüşleriyle biliniyordu. Hafta sonu basında,
dışişleri bakanlığı yardımcılığına, Iran'da re-
jim değişikliğine kafayı takmış John Bol-
ton'un geleceği konuşuluyordu (The Wall
Street Journal, 19/11). Israil-Filistin soru-
nunu kapsayan Yakındoğu masasına ilişkin
olarak da "neo-con"tapınağı, The Ameri-
can Enterprise Instrtute'ta başkan yar-
dımcısı. 'Likudnik', Perle'nin protejesi Da-
nielle Pletka'nın adının geçmesi de anlam-
lı. İç güvenlikten sorumlu Başsavcı Ashc-
roft'un yerine de Bush'un çok yakını, geç-
mişte işkenceyi haklı göstermeye yönelik
yasal dayanakiar arayışıyla bilinen Gonza-
les arandı. Savunma bakanı ve yardımcısı-
nın, Rumsfeld ve Woffowitz'in durumlan
açıklığa kavuşunca resim tamamlanmış ola-
cak.
Bush yönetiminin ikinci adımı da Bush'un
görüşleriyle tam uyum içinde olmayan per-
sonelin CIA'dan temizlenmesiyle ilgili. Yeni
CIA Başkanı Porter Gross geçen hafta,
personelden hükümetin desteklenmesini
talep eden bir tamim yayımladı. Şimdi tas-
fiyelerden sonra birçok yorumcu, CIA'nın,
artık Cumhuriyetçi Parti'nin bir uzantısı ha-
line geldiğini düşünüyor (Boston Globe,
9/11). Böylece, Bush yönetiminin monolitik
bir savaş makinesi yaratma girişimi hemen
hemen tamamlanmış oluyor. Ancak bu ma-
kinenin, içinde çalışmak zorunda kalacağı
realiteye bakınca, insanın aklına "Giyindik
kuşandık, ama galiba gidecek yer kalma-
dı" deyimi geliyor ister ıstemez.
En yeni dünya düzeni
Bu "realite", 1989'un hemen ertesinde
oluştuğu ileri sürülen "yeni dünya düzenin-
den" çok farklı. 1989'datek kutuplu bir dün-
yanın oluşmasından söz ediliyordu. Bugün
ABD'nin hareket alanını daraltan, giderek
küresel süreçlere damgalannı vurmaya baş-
layan büyük güçler söz konusu. Avrupa
Birliği, bunlardan, tarihsel, kültürel neden-
lerie ABD'ye en yakın olanı. O bile genişler-
ken Euro alanını genişleterek ABD hege-
monyasının en önemli dayanaklarından bi-
ri olan "dolar alanını" fiilen daraltıyor; ayn
bir siyasi, askeri irade oluşturma yolunda
adımlar atıyor; Ortadoğu'da, Kuzey ve Ba-
tı Afrika'da, ABD etkinliğini sınırlayıcı bir ba-
sınç oluşturuyor. Rusya yalnızca ekonomik
olarak toparlanmıyor, siyasi olarak devleti-
ni güçlendiriyor, askeri, teknolojikkapasite-
sini geliştiriyor; bu arada Çin'in silahlanma-
sına da katkıda bulunuyor fThe Asia Times
19/11).
En büyük basınç Çin ve Hindistan'dan
geliyor. Dünya nüfusunun üçte birini kapsa-
yan bu iki ülke, ekonomik ve siyasi olarak
giderek güçleniyor. Çin hem ekonomik ola-
rak hızla büyümeye, yabancı sermaye çek-
^eye devam ediyor hem de kıyı kentlerin-
deki büyümeyi içenlere doğru yayarak, iç ta-
lebi güçlendirerek ihracat bağımlılığını, böy-
lece de hem bir küresel resesyona hem de
bir dolar krizine karşı kınlganlığını azaltıyor
(The Economist, 19/11). Çin'in dolar re-
zervlerini bölgesel dövizlere dönüştürmeye
başlamış olması, dolann bu bölgedeki he-
gemonyasını biraz daha zayıflat/yor. Bu iki
ülkenin ekonomilerinin sunduğu talep ve
yatınm olanakları, dünya piyasalanndapet-
rolden tahıla, madenlere kadar birçok ma-
lın üretim vefiyatlanmasında kritik etken ol-
maya başladı. Çin'in, ABD Hazine kâğrtla-
nna yönelik talebi, sermaye hareketleri üze-
nndeki etkisi, uluslararası döviz piyasala-
nnda dolann geleceğini belirieyebilecek bir
güce ulaştı (Bkz: A. Balls, C. Giles, S.
Johnson, J. Kynge, Financial Times,
19/11).
ABD etkisinin, Latin Amerika'da da geri-
lediğine ilişkin belirtiler var. Hafta sonunda-
ki APEC toplantısında Şili halkı, Bush ve eki-
bini büyük sokak protestolanyla, ABD bay-
raklan yakarak karşıladı. Venezüella, Bre-
zirya, Şili, Paraguay, Arjantin'den sonra,
31 Ekim'de yapılan Uruguay seçimlerini de
solcu, ABD karşrtı blokun adayı Vaskez ka-
zandı. Böylece ABD'nin Amerika Ülkeferi
Serbet Ticaret Bökjesi projesi son önem-
li destekçisini de kaybetmiş oldu. Bu madal-
yonun öbür yüzündeyse Brezitya önderli-
ğinde gelişen Mercosur ticaret bloku var.
Böyle kuşbakışı birgörüntü, ABD'nin ge-
nişlemesine uygun yalnızca üç alan kaldı-
ğını gösteriyor, Bat/KuzeyAfrika, Ortado-
ğu ve Kafkaslar. Ancak bu bölgeler belki
enerji kaynaklanna sahip, ama ekonomile-
ri, ABD sermayesinin ihracat ve yatınm ge-
reksinimini emecekderinlikten yoksun. Us-
telik, yükselmekte olan diğer güçlerin, bu
bölgelerdeki en önemli ülkelerle, ekonomik
ve siyasi bağlannı geliştirmeye başladıklan
görülüyor. Çin ve Japonya, Kuveyt veSu-
udi Arabistan'da petrol ve gaz rafinelenne
büyük yatınmlar yaparken Suudi bankala-
n, Malezya ve Filipinler gibi ülkelere, ban-
ka sektörüne yatınm yapıyorlar, Arap turist-
ler gözlerini Asya'ya çeviriyoriar (Internati-
onaJ Herald Tribune, 17/11). Diğer bir de-
yişle Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleri,
yatınm ve ithalat kapasitelerini dolardan di-
ğer bölgelere ve dövizlere yönlendirmeye
başlıyoriar. Böylece dolann dolaşım alanı
biraz daha daralıyor, egemenliğınin zemini
biraz daha zayıflıyor.
ABD ekonomisinin "realitesi" de Bush
yönetiminin "fantezilerini" desteklemiyor.
Bunu ve dolann durumunu çarşamba gü-
nü irdelemeye çalışacağım.