17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2004 ÇARŞAMBA 14 JV LJ YJ J. U I X kultur(â cumhuriyet.com.tr Selahattin Giz'in fotoğrafları 1930'lar Türkiye'sinin unutulmuş yaşamına ve coşkusuna tanıklık ediyor Gez 'Giz' ArpacıkKAYAÖZSEZGİN Piyade tüfeğıyle hedefi vurmanın, askerlik eğitıminde fonnülleşmiş olan bakış yöntemidir "gez-göz-arpacık" çizgisinden bakmak. Bu eğitimden geçmiş olanlara yabancı değil bu for- mül. Gözünüzü bu çizgının değişmez ve yanıltmaz odağına ayarladığınız- da, hedefi vurmanız kolaylaşır Foto muhabirliği de, haber değeri ta- şıyan görüntüyü yakalama deneyimi ıLzerine kurulu olduğuna göre bir ba- kıma aynı formül orada da geçerlidir: Foto muhabiri de, gazete okurunun il- gisini çekebilecek u instantan'e"leri yakalamakta atak davTanırken, herhan- gı bır yanılgıya düşmemek için ken- dince pratik deneyimler kurmak ve elindeki görüntü aygıtııu, bu deneyim- lerin ışığında kullanarak amacma en kısa yoldan ulaşmak zorundadır. Bu- nu, özellikle fotoğraf teknolojisinin sı- nırh koşullar içinde gelişmediği, paha- lı olduğu gerekçesiyle fotoğraf kulla- nımının gazetelerde yaygın olmadığı dönemler için söylemek daha da doğ- ru olacaktır. Cumhuriyet'ln llk yıllarında Türkiye'de Cumhuriyet'in kurulu- şunu izleyen yıllann penceresinden bakıldığında, yokluk ve olanaksızlık- la boğuşan. ama çalıştığı gazeteye gö- rüntü yetiştirmek zorunda olduğu için, elindeki ampullen ve teknık materyal- leri dikkatle kullanarak mesleğinin ge- reklerini yerine getirmek durumunda olan foto muhabirinin yaşadığı koşul- lar, bugün, aynı meslekte çahşanlara, gerçek-dışı bir serüven gibi görünebi- lir. 0 dönemde. gazete fotoğrafinın "havadis'Me bir arada kullanılması ha- linde, daha da etkili olacağı gerçeği bi- liniyor olsa da, sınırlı ve kıt olanaklar, aynca mesleğinin ehlı elemanlann çok az sayıda oluşu, bu gerçeği hayata ge- çirmekte binbir zorluk yaratmaktaydı. Bu zorluklan, dönemin önde gelen üç-beş kahramanının birinden, kurulduğu yıllan izle- yen dönemde, Cumhuriyet gazetesinde foto mu- habiri olarak görev yapmış olan Selahattin Giz'in (1914-1994) şimdi Yapı Kredi koleksi- yonunda bulunan arşivinden gözlemlemek, mesleğin meşakkatini yaşamış olanlara saygıyı bir kez daha tazeleyecektir. Kimdir Selahattin Giz? Bugün onun "düz" K. ırk yıla yakın bir süre, amatör foto muhabiri olarak girdiği Cumhuriyet'te çalışan Selahattin Giz'in, 1930'lu yıllarda ve onun arkasmdan gelen dönemde, yaşanan hayat akışı içinden çektiği görüntüler içtenlik ve inanç ışığı yaydığına göre çevrelerine, onlan, yokluğa karşı gönülden direnmenin belgeleri olarak görmeli, görsel belleğin kayıtlan olarak algılamalıyız. yaşamı. foto muhabirliği mesleğıne gönül ver- menin ötesinde, çok kişiye olağan ve sıradan bir yaşam gibi görünecektir. Ancak her sıradan gö- rünen yaşamın arkasında. eğer o yaşam, saygın bir ideale adanmış hizmetle taçlanmış ise isim- siz bir kahramanın portresi gizlidir. Sanki adın- daki "Giz" kendi yaşam sıradanlığıyla örtüş- müşçesine. her tür parlaklığı kendi içine göm- müştür o. Kırk yıla yakın bir süre, amatör foto muhabiri olarak girdiği gazetede çalışan Sela- hattin Giz'in, 1930'lu yıllarda ve onun arkasın- dan gelen dönemde, yaşanan hayat akışı içinden görüntülediği olaylar, cam negatiflere yansımış arşiv fotoğraflannda, uzak bir dünyanın iz- lenımleri gibi görünüyorsa bugün bize, faz- la şaşırtıcı olmamah. Siyah-beyaz fotoğraf karelerinin her biri, arşivin sergilendiği sa- lonun bir köşesine konulmuş fotoğraf mal- zemelerinin günümüzde aşılmış olan ılkel teknolojisine baş kaldınrcasına içtenlik ve inanç ışığı yaydığına göre çe\Telerine, on- lan, yokluğa karşı gönülden direnmenin belgeleri olarak görmeli, görsel belleğin ka- yıtlan olarak algılamalıyız. Kayıtlar çevresinde şöyle bır gezindikçe. oradan oraya koşup zamanla ve olanaksız- lıkla yanşan bu gönüllünün objektifine ta- kılan ve böylece toplumsal yaşamın grafi- ğini çizen görüntüler arasında, söz gelişi, Atatürk'ü Ankara'ya giderken vagon pen- ceresinde gösteren ve belleklerde özel bir yeri bulunan fotoğraf başta olmak üzere, Gazi'yi günlük yaşam içinde görüntüleyen fotoğraflar, öldüğünde cenazesınin Dolma- bahce'den Ankara'ya nakline ihşkin olan- lann özel bir yeri var kuşkusuz. tstanbul'da- ki toplum yaşamından kareler de, örneğin sokakta çekilenler ve Güzel Sanatlar Aka- demisi'nin resim ve heykel atölyelerinde modelden resim çalışan öğrencilerin, işle- rine saygıyla eğilmiş görüntülen, çağdaş bir Türkiye imajının kalıcı belgeleri nite- liğindeki saptamalar da, Giz'in sessizliğe gömülü çalışmasını ilginç yapan aynntı- lardır. içl Içlne sıflmıyordu 1948'de "Basın Foto" ajansını kurarak, meslektaşlannı bir örgüt çevresinde top- lamayı da başarmıştı Selahattin Giz. Seyit Ali Ak'ın 1983'te Giz'le yaptığı görüşme. onun hakkında bilmediklerimi- zi aydınlığa çıkanyor. Görüşmenin sonun- da, Giz görev yaptığı dönemde "toplu- mumuzu yücelten inkılaplann, kendi- siyle birlikte birkaç kişi taraftndan gö- rüntülenmiş olmasııtın, "ortak bir he- yecanın paylaşılmasında etkili olduğu- nu'' söylerken, o günlere döndükçe "içi içine sığmadığf'nı dıle getinyor ki, bu- gün böyle bır tutkulu heyecanın benzeri- ni farklı alanlarda yaşamakta olduğumu- zu söylemek, kuşku götürür bir iddia ol- mayacak mıdır? (Selahattin Giz koleksiyonunu içeren "Sefirden Sefile" adh sergi, 21 Kasım 2004e kadar Yapı Kredı Kültür Merkezı Ser- met Çifter Salonu'nda görülebilir. Tel: 0212-252 47 00) GELECEK YIL ULUSLARARASI OLACAK Sanat ve edebiyat dünyasına ödüller Kültür Servisi - 23. Istanbul Kitap Fuan ve 14. ART- ÎST 2004 Sanat Fuan'nın ödül töreni, önce- ki gün TÜYAP Beylikdüzü Fuar ve Kongre Merkezi'nde yapıldı. Törende konuşan TÜYAP AŞ Ge- nel Koordinatörü Deniz Kavuk- çuoğlu, "Bu klasik bir ödül de- ğil. Odül alan sanatçı ve kurum- lar bizim önerimizi kabul ede- rek bizi ve fuarlarımızı onurlan- dırıyorlar" dedi. Kavukçuoğlu, sanat fuanna bu yıl Italya'dan 22 galerinin, kitap fuanna da bazıla- n komşu ülkelerden olmak üzere 17 yabancı yayınevinin ve yazar- lanrun katıldığını belirterek gele- cek yıl her iki fiıarın da uluslara- rası olacağımn müjdesini verdi. TÜYAP Danışma Kurulu Başka- nı Doğan Hızlan ın da bir konuş- ma yaptığı tören, ödüllerin veril- mesiyle devam etti. îstanbul Sa- nat Fuan Koleksiyoner Ödülü'nü, îstanbul Resim ve Heykel Müze- si adına Mimar Sinan Güzel Sa- natlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmet Vildan Alptekin. Sa- natsever Kurum Ödülü'nü Milli- yet Sanat adına Sema Aslan. Hür- riyet Gösteri adına Hami Çağdaş, Eleştirmen Onur Ödülü'nü Sem- ra Germaner, Sanat Onur Ödü- lü'nü de Fethi Kayaalp aldı. Ki- tap Fuan 'Onur Yazarı' ödülü ise şair Gülten Akın'a verildi. Cünümüz Türk öyküsü 23. TÜYAP Istanbul Kitap Fu- an kapsamında Toroslu Kitaplı- ğı'nın düzenlediği 'Geçmişten Günümüze Türk Hikâyesi' ko- nulu söyleşiye Necati Güngör, Burhan Günel ve Barlas Öza- nkca karıldı. Türk öykücülüğü- nün dünü, bugünü ve yannının konuşulduğu söyleşide Necati Güngör Türk öykücülüğünün do- ğuşunu ve gelişmesini anlattı. Burhan Günel sevgi, insana. do- ğaya saygı, erdem gibi duygulann kendilerinden bir şeyler katılarak anlatılmasıyla e\Tenselliğin yaka- lanacağını dile getirdi. Yaymcılık dünyasında birçok entrikanın döndüğüne değinen Barlas Öza- nkca, "Toplumda ne kadar eleş- tirdiğimiz yazar varsa Türk edebiyatının yayın dünyasına girmiş. Bunlarla yayın dünyası bir yere gelemez. Edebiyat dün- yası kuşatılmış ve yok edilnıeye çahşümaktadır" dedi. Yazında komşuluk TÜYAP ve Yayıncılar Bırli- ği'nin düzenlediği 'Kültür, Sa- nat ve Edebiyatta Komşuluk' konulu panele Yunanistan Yayın- cılar Birliği Başkanı Dardanos Giorgos, Bulgar Yayıncılar Birli- ği Başkanı Raymond Wagenste- in ve Ermenistan Ulusal Yayıncı- lar Derneğı Başkanı Vahan Kac- hatryan katıldı. Fahri Aral'ın yönettiği panelde Dardanos Gior- gos, okul kitaplarının halklar ara- sında sağlıklı bir ilişki yaratılma- sı açısından önemli olduğunu di- le getirerek "Çocuklarımız ta- rihteki olaylara evrensel bir ba- kış açısıyla bakmayı öğrenmeli- dir. Bunu da ancak kitapla sağ- layabiliriz. Bunun için ortak bir tarih kitabı oluşturulması ge- rekraektedir. At gözlüklerimiz- den kurtularak birlikte yol al- malıyız" diye konuştu ve Türk yayıncılannı mayıs ayında düzen- lenecek olan Selanik Kitap Fu- an'na davet etti. Raymond Wa- genstein, ülkesindeki yayın dün- yasını tanıtırken Vahan Kachatr- yan Istanbul Kitap Fuan'na ilk kez katıldıklarını vurgulayarak aralık ayında y apılacak Erivan Ki- tap Fuanna Türk yayıncılannı davet etti. Türkiye Yazarlar Sendikası'nm 30. yılı kutlandı Dağlarcay nın onurgecesi İstanbul Haber Servisi - Türkiye Ya- zarlar Sendikası'nm (TYSl düzenlediği '30. Yıl/Dağlarca 90 Yaşında' adh etkinlik Atarürk Kültür Merke- zi'nde yapıldı. Türk şi- irinin ulu çınan Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya onur ödülünün verildi- ği gecede 80 yaşını aş- mış TYS üyeleri de şükran plaketiyle ödül- lendirildi. TYS Başkanı Cen- giz Bektaş yaptığı ko- nuşmada, TYS'nin Türkiye 'nin en körü günlerinde bile ayakta kalmayı başardığını belirterek "12 Eylül'de 'vatan haini' olarak sergilemek istediler. TYS bütün bunları at- lattı. Toplum bilincini ve sorumluluğunu yi- tirmeden bu günlere gelme- nin onurunu yaşıyoruz" de- di. 'Dağlarca' dans gösterlsl 80 yaşını aşmış TYS üyeleri Türker Acaroğlu, Oktay Ak- bal, Nesrin Altınova, Şeha- bettin Bakırsan, tlhan Berk, Peride Celal, Enıin Ferzan Gürel, Rasih Nuri tleri, Sa- bahattin Kömürcüoğlu, İs- met Kür, Ahmet Miskioğlu, Nevzat Odyakmaz, Vahap Okay, Salim Şengil, Cahit Tanyol, Hıfzı Topuz, Talat Turhan ve Vedat Türkali'den oluşan isimlerden gelebilenle- re şükran plaketleri sunuldu. Erol Uras'ın küçük bir din- leti verdiği etkinlikte TYS üye- sı şairler, Dağlarca'nın şiirleri- ni okudu. Truva Folklor Araştırmalan Derneği de özel olarak hazırla- dığı 'Dağlarca' adh dans gös- ürk şiirinin ulu çınan Fazıl ödülünün verildiği gecede, 80 de şükran plaketiyle terisini sergiledi. Geceye tekerlekli sandalyey- le katılan ve töreni baştan sona büyük bir ilgiyle izleyen Dağ- larca'ya onur ödülünü TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş verdi. Dağlarca, ödül almasının ar- dından yaptığı konuşmada, toplantıda adının her söyleni- şinde seyircilerin alkışlamasın- dan büyük mutluluk duyduğu- nu belirterek "Bu ulus koca- man bir şiirdir, yazdığım di- zeler de bu ulusun bireyleri- dir" dedi. Şiirin bir buluşma olduğunu söyleyen Dağlarca, 'Kızılırmak Kıyıları' adh şi- irini okuduktan sonra, arabada gelirken bu gece için özel ola- rak yazdırdığı 'Şiir îçin 10 Söz'ü okuttu. Şiir tçin 10 Söz Şiir yazının satrancıdır. Şiir gövdemizdeki doğanın Hüsnü Dağlarca'ya onur yaşını aşmış TYS üyeleri ödüllendirildi. karanhk kayalarına çizilmiş duyulması güç yankılarıdır. Şiir bizden önce yaşamış ni- ce yaratıkların alınyazısıdır. Şiir ölümsüz yaratıklardan kalma çağrılann arada bir du- \iıluvermesidir. Şiir bir buluşmadır, en eski sürezle en uzaktaki sürezin ko- puk buluşmasıdır. Karşıntzda karanhk bir yüz vardır, gözleri daha karanhk- tır. Orada kendinizi görmenize şiir derler. Bütün ozanlar birbirini gör- mez, şiirleri görür bütün ozan- ları. Şairin elleri daha yazmadan şiiri gören ellerdir. Çok eski çağlarda yazümış şiirlerin bugün bile yaşaması bizim o çağlarda yaşadığımızı gösterir. O şiir katına ulaşmış bütün sözler dünün uygarhğını yarat- mıştır, yarının uygarhğınıyara- tacaktır. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Eğitim Acısı Son yıllarda benim için TÜYAP Kitap Fuan'nın en heyecan verici yanlarından biri de ServerTa- nilli'nın geniş okur kesimleriyle buluşmasına ta- nık olmak. Yıllar sonra ilk kez 1999'da TÜYAP'ın onur ya- zan olarak ülkesine döndüğünde okurlarca sar- malandığı sevgi çemberi aynı coşkuyla sürüyor. Server Tanilli de bu sevgiye birbirinden aydın- lık, aydınlatıcı kitaplarına her yıl bir yenisini ekle- yerek karşılık veriyor. Bu yılki kitabı, bütün toplu- mumuz için yakıcı önemde bir sorun olmayı sür- düren eğitim konusunu ele alan Nasıl Bir Eğitim IstiyoruE? (Adam Yayınları) başlığını taşıyor. Eğitim, insanı insan yapan özelliklerin başında geliyor. Biyolojik bir caniı varlık olarak dünyaya gelen insan yavrusu, eğitimletoplumun ve insan- lığın kültür birikimine sahip olarak toplumsal bir kimliğe bürünüyor. Eğitimsiz bir insan ne yazık, toplum dışı bir varlık olarak yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Ülkemizde Cumhuriyet'le birlikte çağdaş bir eğitimin de temelleri atıldı. Harf ve dil devrimle- riyle birlikte laik bir eğitim sistemi yurt çapında uy- gulamaya kondu. Yanı sıra Halkevleri, halk oda- lan, Köy Enstitüleri gibi girişimlerle de her yaştan ve toplum kesiminden yurttaşlann eğitimi için ola- naklar hazırlandı. Çağdaş, yurtsever, özgür dü- şünceli kuşaklar yetişti. 1950'den günümüze dek ülkemizi yöneten ge- rici anlayışlar ise yıldan yıla kendileri için tehlike olarak gördükleri çağdaş eğitimi kemiren, içini boşaltan girişimlerle eğitim kurumlarını büyük bir yozluğun içine ittiler. 1980'den sonra bu süreç daha da hızlanarak günümüzün artık kara mizah boyutlanna varan eğitim olgusuyla karşı karşıya kaldık. Bugün toplumumuzda devlet okulları yalnızca kötü eğitim kurumları olarak tanınıyor. Buna kar- şın çocuklanna iyi eğitim vermek isteyenlerin önü- ne, yıllık gideri en az on milyar lira olan özel eği- tim kurumlan çıkarılıyor. Devlet okullannda eğitim düzeyinin düşüklüğü ortada ama.. türlü özel okulların cicili bicili yapı- larının içinde nasıl bir eğitim verildiği de tartışma- lı. Çevremden iki örnek biliyorum. Bir devlet oku- lunda edebiyat öğretmenliğine başlayan bir arka- daşım, lise ikinci sınıf öğrencileri arasında, önle- rindeki bir metni düzgün okuyamayan öğrenciler olduğunu söyledi. Bir başka tanıdığımın da özel okula giden ilköğretim beşinci sınıfındaki kızı da- ha okumayı sökemedi. Daha öğrencilerine doğ- ru dürüst okuma yazma öğretemeyen bir eğitim sisteminden nasıl bir toplumsal yarar beklenebi- lir? llk ve orta öğrenimden bomboş çıkan öğrenci- ler, girdikleri üniversitelerde de eğitim düzeyinin düşmesine neden oluyorlar. Bu kez üniversite yıl- ları, ortaöğrenimin boşluklarını doldurmaya çalış- makla geçiyor. Eğitim bütün yurttaşlar için anayasal bir haktır. Bu hakkın kullanılmasını sağlamak da kamu gü- cünün görevidir. Kamu gücü, ben yurttaşlarıma eğitim olanağı sağlayamıyorum, parası olan özel okullarda istediği eğitimi alsın diyemez. Ayrıca özel okullarda parayla satın alınan eğitimin nasıl bır eğitim olduğu da çok tartışmalıdır. Eğitimin tek bir ana amacı vardır. İnsanı insan kılmak. Bunun için gerekli kültürel donanımı insa- noğluna sunabilmek. Eleştirel bir akıl, dünyayı an- layacak, yorumlayacak bir kültürel birikim, akıl süzgecı sunamayan eğitimin hiçbir değeri yoktur. Böyle bir eğitim bugün, geçmişten daha da önem taşıyor. Çünkü artık çocuklar yalnızca aile ve okul ortamında eğitim almıyoriar. Televizyon ve internet gibi hızlı ve yaygın iletişim araçları, insan- ların bilgilenmesi ve yönlenmesinde artan bir pa- ya sahipler. Bu ortamlarda dolaşan bilgilerinse doğruluk ve gerçekliğini denetleyecek hiçbir me- kanizma bulunmuyor. Herkesin aklına gelenı yazıp dünyaya yayabil- diği bir iletişim çağında insanlığın temel kültürel değerleriyle donanmış, eleştirel akla sahip kuşak- lann yetişmesi çok daha önemli. Böyle bir dona- nımı olmayanlar, okuduklannı, duyduklarını eleş- tirel bir aklın süzgecinden geçiremeyenlerden olu- şan toplumlar bu bilgi kaosu içinde giderek kaçı- nılmaz bir toplumsal bunamaya doğru yol ala- caklardır. Server Tanilli'nin 'Nasıl Bir Eğitim lstiyomz?'unu okuyanlar, günümüzün bu yakıcı sorunları üstüne derinliğine düşünme olanağını bulacaklar. turgayı fisekci.com K Ü L T Ü R # Ç İ Z t K K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle