Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2004 ÇARŞAMBA
14 JV LJ YJ J. U I X kultur(â cumhuriyet.com.tr
Selahattin Giz'in fotoğrafları 1930'lar Türkiye'sinin unutulmuş yaşamına ve coşkusuna tanıklık ediyor
Gez 'Giz' ArpacıkKAYAÖZSEZGİN
Piyade tüfeğıyle hedefi vurmanın,
askerlik eğitıminde fonnülleşmiş olan
bakış yöntemidir "gez-göz-arpacık"
çizgisinden bakmak. Bu eğitimden
geçmiş olanlara yabancı değil bu for-
mül. Gözünüzü bu çizgının değişmez
ve yanıltmaz odağına ayarladığınız-
da, hedefi vurmanız kolaylaşır
Foto muhabirliği de, haber değeri ta-
şıyan görüntüyü yakalama deneyimi
ıLzerine kurulu olduğuna göre bir ba-
kıma aynı formül orada da geçerlidir:
Foto muhabiri de, gazete okurunun il-
gisini çekebilecek u
instantan'e"leri
yakalamakta atak davTanırken, herhan-
gı bır yanılgıya düşmemek için ken-
dince pratik deneyimler kurmak ve
elindeki görüntü aygıtııu, bu deneyim-
lerin ışığında kullanarak amacma en
kısa yoldan ulaşmak zorundadır. Bu-
nu, özellikle fotoğraf teknolojisinin sı-
nırh koşullar içinde gelişmediği, paha-
lı olduğu gerekçesiyle fotoğraf kulla-
nımının gazetelerde yaygın olmadığı
dönemler için söylemek daha da doğ-
ru olacaktır.
Cumhuriyet'ln llk yıllarında
Türkiye'de Cumhuriyet'in kurulu-
şunu izleyen yıllann penceresinden
bakıldığında, yokluk ve olanaksızlık-
la boğuşan. ama çalıştığı gazeteye gö-
rüntü yetiştirmek zorunda olduğu için,
elindeki ampullen ve teknık materyal-
leri dikkatle kullanarak mesleğinin ge-
reklerini yerine getirmek durumunda
olan foto muhabirinin yaşadığı koşul-
lar, bugün, aynı meslekte çahşanlara,
gerçek-dışı bir serüven gibi görünebi-
lir. 0 dönemde. gazete fotoğrafinın
"havadis'Me bir arada kullanılması ha-
linde, daha da etkili olacağı gerçeği bi-
liniyor olsa da, sınırlı ve kıt olanaklar,
aynca mesleğinin ehlı elemanlann çok
az sayıda oluşu, bu gerçeği hayata ge-
çirmekte binbir zorluk yaratmaktaydı.
Bu zorluklan, dönemin önde gelen üç-beş
kahramanının birinden, kurulduğu yıllan izle-
yen dönemde, Cumhuriyet gazetesinde foto mu-
habiri olarak görev yapmış olan Selahattin
Giz'in (1914-1994) şimdi Yapı Kredi koleksi-
yonunda bulunan arşivinden gözlemlemek,
mesleğin meşakkatini yaşamış olanlara saygıyı
bir kez daha tazeleyecektir.
Kimdir Selahattin Giz? Bugün onun "düz"
K. ırk yıla yakın bir
süre, amatör foto
muhabiri olarak
girdiği Cumhuriyet'te
çalışan Selahattin
Giz'in, 1930'lu
yıllarda ve onun
arkasmdan gelen
dönemde, yaşanan
hayat akışı içinden
çektiği görüntüler
içtenlik ve inanç ışığı
yaydığına göre
çevrelerine, onlan,
yokluğa karşı
gönülden direnmenin
belgeleri olarak
görmeli, görsel
belleğin kayıtlan
olarak algılamalıyız.
yaşamı. foto muhabirliği mesleğıne gönül ver-
menin ötesinde, çok kişiye olağan ve sıradan bir
yaşam gibi görünecektir. Ancak her sıradan gö-
rünen yaşamın arkasında. eğer o yaşam, saygın
bir ideale adanmış hizmetle taçlanmış ise isim-
siz bir kahramanın portresi gizlidir. Sanki adın-
daki "Giz" kendi yaşam sıradanlığıyla örtüş-
müşçesine. her tür parlaklığı kendi içine göm-
müştür o. Kırk yıla yakın bir süre, amatör foto
muhabiri olarak girdiği gazetede çalışan Sela-
hattin Giz'in, 1930'lu yıllarda ve onun arkasın-
dan gelen dönemde, yaşanan hayat akışı içinden
görüntülediği olaylar, cam negatiflere yansımış
arşiv fotoğraflannda, uzak bir dünyanın iz-
lenımleri gibi görünüyorsa bugün bize, faz-
la şaşırtıcı olmamah. Siyah-beyaz fotoğraf
karelerinin her biri, arşivin sergilendiği sa-
lonun bir köşesine konulmuş fotoğraf mal-
zemelerinin günümüzde aşılmış olan ılkel
teknolojisine baş kaldınrcasına içtenlik ve
inanç ışığı yaydığına göre çe\Telerine, on-
lan, yokluğa karşı gönülden direnmenin
belgeleri olarak görmeli, görsel belleğin ka-
yıtlan olarak algılamalıyız.
Kayıtlar çevresinde şöyle bır gezindikçe.
oradan oraya koşup zamanla ve olanaksız-
lıkla yanşan bu gönüllünün objektifine ta-
kılan ve böylece toplumsal yaşamın grafi-
ğini çizen görüntüler arasında, söz gelişi,
Atatürk'ü Ankara'ya giderken vagon pen-
ceresinde gösteren ve belleklerde özel bir
yeri bulunan fotoğraf başta olmak üzere,
Gazi'yi günlük yaşam içinde görüntüleyen
fotoğraflar, öldüğünde cenazesınin Dolma-
bahce'den Ankara'ya nakline ihşkin olan-
lann özel bir yeri var kuşkusuz. tstanbul'da-
ki toplum yaşamından kareler de, örneğin
sokakta çekilenler ve Güzel Sanatlar Aka-
demisi'nin resim ve heykel atölyelerinde
modelden resim çalışan öğrencilerin, işle-
rine saygıyla eğilmiş görüntülen, çağdaş
bir Türkiye imajının kalıcı belgeleri nite-
liğindeki saptamalar da, Giz'in sessizliğe
gömülü çalışmasını ilginç yapan aynntı-
lardır.
içl Içlne sıflmıyordu
1948'de "Basın Foto" ajansını kurarak,
meslektaşlannı bir örgüt çevresinde top-
lamayı da başarmıştı Selahattin Giz.
Seyit Ali Ak'ın 1983'te Giz'le yaptığı
görüşme. onun hakkında bilmediklerimi-
zi aydınlığa çıkanyor. Görüşmenin sonun-
da, Giz görev yaptığı dönemde "toplu-
mumuzu yücelten inkılaplann, kendi-
siyle birlikte birkaç kişi taraftndan gö-
rüntülenmiş olmasııtın, "ortak bir he-
yecanın paylaşılmasında etkili olduğu-
nu'' söylerken, o günlere döndükçe "içi
içine sığmadığf'nı dıle getinyor ki, bu-
gün böyle bır tutkulu heyecanın benzeri-
ni farklı alanlarda yaşamakta olduğumu-
zu söylemek, kuşku götürür bir iddia ol-
mayacak mıdır?
(Selahattin Giz koleksiyonunu içeren
"Sefirden Sefile" adh sergi, 21 Kasım
2004e kadar Yapı Kredı Kültür Merkezı Ser-
met Çifter Salonu'nda görülebilir.
Tel: 0212-252 47 00)
GELECEK YIL ULUSLARARASI OLACAK
Sanat ve edebiyat
dünyasına ödüller
Kültür Servisi - 23. Istanbul
Kitap Fuan ve 14. ART- ÎST 2004
Sanat Fuan'nın ödül töreni, önce-
ki gün TÜYAP Beylikdüzü Fuar
ve Kongre Merkezi'nde yapıldı.
Törende konuşan TÜYAP AŞ Ge-
nel Koordinatörü Deniz Kavuk-
çuoğlu, "Bu klasik bir ödül de-
ğil. Odül alan sanatçı ve kurum-
lar bizim önerimizi kabul ede-
rek bizi ve fuarlarımızı onurlan-
dırıyorlar" dedi. Kavukçuoğlu,
sanat fuanna bu yıl Italya'dan 22
galerinin, kitap fuanna da bazıla-
n komşu ülkelerden olmak üzere
17 yabancı yayınevinin ve yazar-
lanrun katıldığını belirterek gele-
cek yıl her iki fiıarın da uluslara-
rası olacağımn müjdesini verdi.
TÜYAP Danışma Kurulu Başka-
nı Doğan Hızlan ın da bir konuş-
ma yaptığı tören, ödüllerin veril-
mesiyle devam etti. îstanbul Sa-
nat Fuan Koleksiyoner Ödülü'nü,
îstanbul Resim ve Heykel Müze-
si adına Mimar Sinan Güzel Sa-
natlar Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. İsmet Vildan Alptekin. Sa-
natsever Kurum Ödülü'nü Milli-
yet Sanat adına Sema Aslan. Hür-
riyet Gösteri adına Hami Çağdaş,
Eleştirmen Onur Ödülü'nü Sem-
ra Germaner, Sanat Onur Ödü-
lü'nü de Fethi Kayaalp aldı. Ki-
tap Fuan 'Onur Yazarı' ödülü ise
şair Gülten Akın'a verildi.
Cünümüz Türk öyküsü
23. TÜYAP Istanbul Kitap Fu-
an kapsamında Toroslu Kitaplı-
ğı'nın düzenlediği 'Geçmişten
Günümüze Türk Hikâyesi' ko-
nulu söyleşiye Necati Güngör,
Burhan Günel ve Barlas Öza-
nkca karıldı. Türk öykücülüğü-
nün dünü, bugünü ve yannının
konuşulduğu söyleşide Necati
Güngör Türk öykücülüğünün do-
ğuşunu ve gelişmesini anlattı.
Burhan Günel sevgi, insana. do-
ğaya saygı, erdem gibi duygulann
kendilerinden bir şeyler katılarak
anlatılmasıyla e\Tenselliğin yaka-
lanacağını dile getirdi. Yaymcılık
dünyasında birçok entrikanın
döndüğüne değinen Barlas Öza-
nkca, "Toplumda ne kadar eleş-
tirdiğimiz yazar varsa Türk
edebiyatının yayın dünyasına
girmiş. Bunlarla yayın dünyası
bir yere gelemez. Edebiyat dün-
yası kuşatılmış ve yok edilnıeye
çahşümaktadır" dedi.
Yazında komşuluk
TÜYAP ve Yayıncılar Bırli-
ği'nin düzenlediği 'Kültür, Sa-
nat ve Edebiyatta Komşuluk'
konulu panele Yunanistan Yayın-
cılar Birliği Başkanı Dardanos
Giorgos, Bulgar Yayıncılar Birli-
ği Başkanı Raymond Wagenste-
in ve Ermenistan Ulusal Yayıncı-
lar Derneğı Başkanı Vahan Kac-
hatryan katıldı. Fahri Aral'ın
yönettiği panelde Dardanos Gior-
gos, okul kitaplarının halklar ara-
sında sağlıklı bir ilişki yaratılma-
sı açısından önemli olduğunu di-
le getirerek "Çocuklarımız ta-
rihteki olaylara evrensel bir ba-
kış açısıyla bakmayı öğrenmeli-
dir. Bunu da ancak kitapla sağ-
layabiliriz. Bunun için ortak bir
tarih kitabı oluşturulması ge-
rekraektedir. At gözlüklerimiz-
den kurtularak birlikte yol al-
malıyız" diye konuştu ve Türk
yayıncılannı mayıs ayında düzen-
lenecek olan Selanik Kitap Fu-
an'na davet etti. Raymond Wa-
genstein, ülkesindeki yayın dün-
yasını tanıtırken Vahan Kachatr-
yan Istanbul Kitap Fuan'na ilk
kez katıldıklarını vurgulayarak
aralık ayında y apılacak Erivan Ki-
tap Fuanna Türk yayıncılannı
davet etti.
Türkiye Yazarlar Sendikası'nm 30. yılı kutlandı
Dağlarcay
nın onurgecesi
İstanbul Haber
Servisi - Türkiye Ya-
zarlar Sendikası'nm
(TYSl düzenlediği
'30. Yıl/Dağlarca 90
Yaşında' adh etkinlik
Atarürk Kültür Merke-
zi'nde yapıldı. Türk şi-
irinin ulu çınan Fazıl
Hüsnü Dağlarca'ya
onur ödülünün verildi-
ği gecede 80 yaşını aş-
mış TYS üyeleri de
şükran plaketiyle ödül-
lendirildi.
TYS Başkanı Cen-
giz Bektaş yaptığı ko-
nuşmada, TYS'nin
Türkiye 'nin en körü
günlerinde bile ayakta
kalmayı başardığını
belirterek "12 Eylül'de
'vatan haini' olarak
sergilemek istediler.
TYS bütün bunları at-
lattı. Toplum bilincini
ve sorumluluğunu yi-
tirmeden bu günlere gelme-
nin onurunu yaşıyoruz" de-
di.
'Dağlarca' dans gösterlsl
80 yaşını aşmış TYS üyeleri
Türker Acaroğlu, Oktay Ak-
bal, Nesrin Altınova, Şeha-
bettin Bakırsan, tlhan Berk,
Peride Celal, Enıin Ferzan
Gürel, Rasih Nuri tleri, Sa-
bahattin Kömürcüoğlu, İs-
met Kür, Ahmet Miskioğlu,
Nevzat Odyakmaz, Vahap
Okay, Salim Şengil, Cahit
Tanyol, Hıfzı Topuz, Talat
Turhan ve Vedat Türkali'den
oluşan isimlerden gelebilenle-
re şükran plaketleri sunuldu.
Erol Uras'ın küçük bir din-
leti verdiği etkinlikte TYS üye-
sı şairler, Dağlarca'nın şiirleri-
ni okudu.
Truva Folklor Araştırmalan
Derneği de özel olarak hazırla-
dığı 'Dağlarca' adh dans gös-
ürk şiirinin ulu çınan Fazıl
ödülünün verildiği gecede, 80
de şükran plaketiyle
terisini sergiledi.
Geceye tekerlekli sandalyey-
le katılan ve töreni baştan sona
büyük bir ilgiyle izleyen Dağ-
larca'ya onur ödülünü TYS
Genel Başkanı Cengiz Bektaş
verdi.
Dağlarca, ödül almasının ar-
dından yaptığı konuşmada,
toplantıda adının her söyleni-
şinde seyircilerin alkışlamasın-
dan büyük mutluluk duyduğu-
nu belirterek "Bu ulus koca-
man bir şiirdir, yazdığım di-
zeler de bu ulusun bireyleri-
dir" dedi. Şiirin bir buluşma
olduğunu söyleyen Dağlarca,
'Kızılırmak Kıyıları' adh şi-
irini okuduktan sonra, arabada
gelirken bu gece için özel ola-
rak yazdırdığı 'Şiir îçin 10
Söz'ü okuttu.
Şiir tçin 10 Söz
Şiir yazının satrancıdır.
Şiir gövdemizdeki doğanın
Hüsnü Dağlarca'ya onur
yaşını aşmış TYS üyeleri
ödüllendirildi.
karanhk kayalarına çizilmiş
duyulması güç yankılarıdır.
Şiir bizden önce yaşamış ni-
ce yaratıkların alınyazısıdır.
Şiir ölümsüz yaratıklardan
kalma çağrılann arada bir du-
\iıluvermesidir.
Şiir bir buluşmadır, en eski
sürezle en uzaktaki sürezin ko-
puk buluşmasıdır.
Karşıntzda karanhk bir yüz
vardır, gözleri daha karanhk-
tır. Orada kendinizi görmenize
şiir derler.
Bütün ozanlar birbirini gör-
mez, şiirleri görür bütün ozan-
ları.
Şairin elleri daha yazmadan
şiiri gören ellerdir.
Çok eski çağlarda yazümış
şiirlerin bugün bile yaşaması
bizim o çağlarda yaşadığımızı
gösterir.
O şiir katına ulaşmış bütün
sözler dünün uygarhğını yarat-
mıştır, yarının uygarhğınıyara-
tacaktır.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Eğitim Acısı
Son yıllarda benim için TÜYAP Kitap Fuan'nın
en heyecan verici yanlarından biri de ServerTa-
nilli'nın geniş okur kesimleriyle buluşmasına ta-
nık olmak.
Yıllar sonra ilk kez 1999'da TÜYAP'ın onur ya-
zan olarak ülkesine döndüğünde okurlarca sar-
malandığı sevgi çemberi aynı coşkuyla sürüyor.
Server Tanilli de bu sevgiye birbirinden aydın-
lık, aydınlatıcı kitaplarına her yıl bir yenisini ekle-
yerek karşılık veriyor. Bu yılki kitabı, bütün toplu-
mumuz için yakıcı önemde bir sorun olmayı sür-
düren eğitim konusunu ele alan Nasıl Bir Eğitim
IstiyoruE? (Adam Yayınları) başlığını taşıyor.
Eğitim, insanı insan yapan özelliklerin başında
geliyor. Biyolojik bir caniı varlık olarak dünyaya
gelen insan yavrusu, eğitimletoplumun ve insan-
lığın kültür birikimine sahip olarak toplumsal bir
kimliğe bürünüyor. Eğitimsiz bir insan ne yazık,
toplum dışı bir varlık olarak yaşamını sürdürmek
zorunda kalıyor.
Ülkemizde Cumhuriyet'le birlikte çağdaş bir
eğitimin de temelleri atıldı. Harf ve dil devrimle-
riyle birlikte laik bir eğitim sistemi yurt çapında uy-
gulamaya kondu. Yanı sıra Halkevleri, halk oda-
lan, Köy Enstitüleri gibi girişimlerle de her yaştan
ve toplum kesiminden yurttaşlann eğitimi için ola-
naklar hazırlandı. Çağdaş, yurtsever, özgür dü-
şünceli kuşaklar yetişti.
1950'den günümüze dek ülkemizi yöneten ge-
rici anlayışlar ise yıldan yıla kendileri için tehlike
olarak gördükleri çağdaş eğitimi kemiren, içini
boşaltan girişimlerle eğitim kurumlarını büyük bir
yozluğun içine ittiler. 1980'den sonra bu süreç
daha da hızlanarak günümüzün artık kara mizah
boyutlanna varan eğitim olgusuyla karşı karşıya
kaldık.
Bugün toplumumuzda devlet okulları yalnızca
kötü eğitim kurumları olarak tanınıyor. Buna kar-
şın çocuklanna iyi eğitim vermek isteyenlerin önü-
ne, yıllık gideri en az on milyar lira olan özel eği-
tim kurumlan çıkarılıyor.
Devlet okullannda eğitim düzeyinin düşüklüğü
ortada ama.. türlü özel okulların cicili bicili yapı-
larının içinde nasıl bir eğitim verildiği de tartışma-
lı. Çevremden iki örnek biliyorum. Bir devlet oku-
lunda edebiyat öğretmenliğine başlayan bir arka-
daşım, lise ikinci sınıf öğrencileri arasında, önle-
rindeki bir metni düzgün okuyamayan öğrenciler
olduğunu söyledi. Bir başka tanıdığımın da özel
okula giden ilköğretim beşinci sınıfındaki kızı da-
ha okumayı sökemedi. Daha öğrencilerine doğ-
ru dürüst okuma yazma öğretemeyen bir eğitim
sisteminden nasıl bir toplumsal yarar beklenebi-
lir?
llk ve orta öğrenimden bomboş çıkan öğrenci-
ler, girdikleri üniversitelerde de eğitim düzeyinin
düşmesine neden oluyorlar. Bu kez üniversite yıl-
ları, ortaöğrenimin boşluklarını doldurmaya çalış-
makla geçiyor.
Eğitim bütün yurttaşlar için anayasal bir haktır.
Bu hakkın kullanılmasını sağlamak da kamu gü-
cünün görevidir. Kamu gücü, ben yurttaşlarıma
eğitim olanağı sağlayamıyorum, parası olan özel
okullarda istediği eğitimi alsın diyemez. Ayrıca
özel okullarda parayla satın alınan eğitimin nasıl
bır eğitim olduğu da çok tartışmalıdır.
Eğitimin tek bir ana amacı vardır. İnsanı insan
kılmak. Bunun için gerekli kültürel donanımı insa-
noğluna sunabilmek. Eleştirel bir akıl, dünyayı an-
layacak, yorumlayacak bir kültürel birikim, akıl
süzgecı sunamayan eğitimin hiçbir değeri yoktur.
Böyle bir eğitim bugün, geçmişten daha da
önem taşıyor. Çünkü artık çocuklar yalnızca aile
ve okul ortamında eğitim almıyoriar. Televizyon ve
internet gibi hızlı ve yaygın iletişim araçları, insan-
ların bilgilenmesi ve yönlenmesinde artan bir pa-
ya sahipler. Bu ortamlarda dolaşan bilgilerinse
doğruluk ve gerçekliğini denetleyecek hiçbir me-
kanizma bulunmuyor.
Herkesin aklına gelenı yazıp dünyaya yayabil-
diği bir iletişim çağında insanlığın temel kültürel
değerleriyle donanmış, eleştirel akla sahip kuşak-
lann yetişmesi çok daha önemli. Böyle bir dona-
nımı olmayanlar, okuduklannı, duyduklarını eleş-
tirel bir aklın süzgecinden geçiremeyenlerden olu-
şan toplumlar bu bilgi kaosu içinde giderek kaçı-
nılmaz bir toplumsal bunamaya doğru yol ala-
caklardır.
Server Tanilli'nin 'Nasıl Bir Eğitim lstiyomz?'unu
okuyanlar, günümüzün bu yakıcı sorunları üstüne
derinliğine düşünme olanağını bulacaklar.
turgayı fisekci.com
K Ü L T Ü R # Ç İ Z t K
K A M İ L M A S A R A C I