Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 2004 CUMA
HABERLER
DUNYADABUGTJN
ALİ SİRMEN
Mutlaka Değişim
Evet, Ama...
Dünkü yazım üzerine, konusuna vâkıf hukuk-
çu ve akademisyen bir dostum telefonla aradı.
Renancı ulusçuluk tanımıma katılmakla birlikte,
ne yazık ki, Türkiye'deki uygulamanın böyle ol-
madığını, bizdeki ulusçuluğun din temeline da-
yandığının görmezden gelinemeyeceğini, zaten
Lozan'da da, azınlıklann din temeline dayalı ola-
rak tanımlandığını söyledi.
Haklıydı.
Lozan görüşmeleri sırasında, Osmanh'nın mil-
let kavramından yola çıkıldığı ve Osmanlı "mil-
let" görüşünün de din temeline dayandığı doğ-
aıdur. Nitekim Yunanlılar Batı Trakya'daki azın-
lığınTürkdeğil Müslüman azınlık olduğunu söy-
lerken, Lozan metninin lafzına dayanmaktaydı-
lar. Lozan'da böyle bir boşluğun olduğunu ger-
çekten görmezden gelemeyiz.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini
oluşturan, Renan'dan esinlenen Atatürkçü süb-
jektivist ulus görüşü zaman içinde oluşmuştur.
Aynca dünkü yazımda da belirttiğim gibi, kırk-
lı yıllarda, dış odakların da etkisiyle bu demok-
ratik ulusçuluk, ırkçı, daha sonra da ümmetçi uy-
gulamalarla geriye itilmek istenmiştir. Azınlık va-
kıflarına hâlâ reva görülen muamele de bu ka-
fanın ürünüdür. Bu kafanın değişmesi zorunlu-
dur.
• • •
Ancak bu olgu "Türkiye devleti ülkesi ve mil-
letiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir"
diyen anayasanın 3. maddesinin AB'ye üyelik için
değiştirilmesini hiçbir şekilde gerektirmez.
Olaya başka bir ömekle yaklaşalım. 1958 ta-
rihli Fransız Beşinci Cumhuriyet Anayasası'nın
ikinci maddesi de, "Fransa laik, demokratik ve
sosyal bölünmez bir Cumhuriyettir" der.
1991 yılında Korsika ile ilgili olarak çıkanlan ve
Joxe Yasası diye bilinen yasanın "Tek ve bö-
lünmez Fransız halkının birparçası olan Korsi-
ka ahalisi"nden söz eden birinci maddesi, Fran-
sız Anayasa Konseyi (Anayasa Mahkemesi) ta-
rafından, Fransız ulusunun tekliği ve bölünmez-
liği ilkesini öngören 1958 Anayasası'nın 2. mad-
desine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Fransa'nın bugünkü Cumhurbaşkanı'nın bir-
çok uluslararası anlaşma metnine, bu ilkeyi Fran-
sa adına şerh koyarak imzaladığı da unutulma-
malıdır.
Azınlık dilleri konusundaki konvansiyonu da,
yine anayasaya uymadığı gerekçesiyle Chirac'ın
imzalamadığını da anımsatmak isterim.
Görülüyor ki, azınlık konusunda, bize dayatıl-
mak istenenler, AB ülkelerinde de, hiç değilse
Fransa'da da, kabul görmemiş olan çözümler-
dir.
Daha degişik, etnisiteye dayalı uygulamalan
olan ülkeler, ömeğin Belçika ise özel durumdan
kaynaklanan çözümler üretmişlerdir ve bu çö-
zümler kendilerine dış güçler tarafından kabul
ettirilmeyip, kurucu yasalannda kendileri tara-
fından, kendi özgür iradeleriyle kabul edilmiştir.
Kaldı ki, etnisiteye dayalı düzenlemelerin Bel-
çika'da doğurduğu sonuçların hiç de parlak ol-
madtğı, Valonlar ile Flamandlann kardeşçe bir
birlikten çok zorunlu bir beraberlik oluşturduk-
lannı kimse yadsıyamaz.
•••
Evet konulan tartışalım, tartışmasına, ama her
önümüze sürüleni gözü kapalı kabul etmeden
önce, ilk olarak kendi temel yapımızın gerçek ni-
teliğini kavramayaçalışalım, sonra da, AB ülke-
lerindeki çeşitli uygulamalan gözden geçirelim.
O zaman rahatlıkla görebiliriz ki, bize önerilen-
lerin bir kısmının karşı yanrtı, bizzat Avrupa ül-
kelerinin kendi anayasalannda, yasalannda, uy-
gulamalarında mevcuttur.
Burada bir yanlış anlamayı gidermek isterim.
Türkiye, AB'ye üye olmak için de, ona üye ol-
masa bile çağdaş bir ülke konumuna gelmek,
yani gerçek çağdaş bir demokrasiye ulaşmak
için de önemli değişimler geçirmek zorundadır.
Bunu görmezden gelerek, her alanda olduğu-
muz gibi kalmakta direnerek, ne AB'ye ne de baş-
ka bir yere varmamız mümkündür.
Her değişime karşı çıkmaya çalışmak abestir.
Ama aynı şekilde, her değişim önerisini gözü ka-
palı, müzakere etmeden kabul etmek de o den-
li abestir.
Herşeyden önce Türkiye, kendini, nasıl daha
çağdaş olabileceğini, kurumlarını kendi tanım-
lamak, ondan sonra müzakere etmek durumun-
dadır.
Ama sorun o ki, Türkiye'deki iktidarın Türkiye
ve çağdaşlık tanımları, bu gelişmeye elverecek
yapıda değildir.
asirmen@cumhuriyetcom.tr
BUYÜK KAYIP
Türk Özel Tiyatrosunnn Özel Insaru,
Derneğimiz Başkan Yardımcısı
TEVFİK
GELENBE'yi
yitirdik.
Ailesine, seyircisine ve tüm tiyatro
dünyasına başsağlığı diliyoruz.
ÖTD ÖZEL TİYATRO
YAPIMCILARI DERNEĞİ
CHP'nin anketine göre çalışan işçi-memur kesimi bile bedava iftar yemeğine muhtaç hale geldi
"foksulluk derinleşiyor• CHP'li Bülent Tanla'nın
iftar çadırlannda yaptığı
anket, çarpıcı sonuçlar
ortaya çıkardı. Iftar
çadırlanna gidenlerin
yansına yakınını çalışan
yurttaşlar oluşturuyor.
Kuyruklarda bekleyenlerin
üçte birini işçi ve memurlar
oluşturuyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- CHP MYK üyesi Istanbul Millet-
vekili BülentTanla'nın iftannı çadır-
larda açmak zorunda kalanlarla yap-
tığı anket, "yoksuDuğun derinieşti-
ğmi" ortaya koydu. iftar çadınnda
orucunu açanlaruı üçte birinin işçı-
memur, yansına yakınının çalışan
yurttaşlar olduğu ortaya çıkarken
yüzde 27'sinin lıse veya üniversite
mezunu olması da dıkkatı çektı.
Tanla, tstanbuTun 15 ılçesınde ku-
rulan 15 ayn çadırda iftannı açan
1224 kişiyle yapılan anketın sonuç-
lannı açıkladı. Anketın Türkıye'de
yoksulluğun derinleştiğinı, bu yara-
ya AKP iktıdannın da çare olama-
Büknt Tanla, gittikçe artan yoksuDuğa AKP iktidannın da çare olmadığmın gözler önüne serildiğini büdirdi.
dıgını gözler önüne serdiğini vur-
gulayan Tanla. anket sonuçlan ko-
nusunda şu değerlendirmeleri yap-
tı:
• Araştırmaya göre iftannı çadır-
da açanlann yüzde 27'si lise veya
yüksekokul mezunu. Toplumun eğı-
timli denilen kesımı bile bedava if-
tar yemeğine muhtaç.
*/ tftar çadırlanna gidenlerin ya-
nsına yakınını çalışan yurttaşlar oluş-
turuyor. Kuyruklarda bekleyenlerin
üçte birini işçi ve memurlar oluştu-
ruyor. Çadırlarda iftannı açanlann
yüzde 32.5'ini işçi-memur, yüzde
15.7'sınievhanımı, yüzde 14.9'unu
işsizler, yüzde 8. 7sini iseöğrencı-
ler oluşturuyor. Hal böyleyken, Baş-
bakan Recep Tayyip Erdoğan ve
AKP hükümetınin memura yılhk
yüzde 10-12 oranında zammı reva
görmesi kabul edilemez. Bu komik
zam, aynı zamanda AKP iktidan
sürdükçe, memur ve işçi gibi ücret-
lı kesımın geçım şartlannın daha da
kötüye gideceğinin, çadır kuyruk-
lanndaki iftar kalabalıklannın arta-
cağuun adeta tescili gibi görünüyor.
\/ Çadırlarda iftarlannı açanlann
yüzde 58.6'sı ilköğretim, yüzde
21.2'si lise mezunu, yüzde 14. 4'ü
hiç okula gitmemiş, yüzde 5.8'i de
yüksek lisans ve üstü eğitim gör-
müş. Üniversite mezunundan me-
mura, ev kadınından işçisine kadar
pek çok vatandaşın iftar çadırlan
önünde kuyruğa girmesi orta sınıfın
yok olduğunu, "enahtaküer" ile "en
üstteküer" arasındakı uçurumun de-
rinleştiğıni, toplumun topyekûn ge-
lecek umudunu yitırdiğini ortaya ko-
yuyor.
i/ Aile büyüklüğü 4.2 olarak orta-
ya çıktı. Bu büyüklükteki bir ailede
çahşan sayısı ortalama 1 kişi ile sı-
nırh. Yanı tstanbul'da çalışan 1 kişi
3 kişıye bakmak zorunda. Kuyruklar-
da bekleyenlerin yüzde 22.9'u aylık
301-400 milyon lira arasmda gelire
sahip, yüzde 16.3 'ü de 401 -500 mil-
yon liralık gelir grubunda yer alıyor.
Yüzde 64'ü evde çahşan tek kişi.
i/ İftannı çadırda açanlann yüzde
19.2'si 18-24 yaş, yüzde 17.3'ü 25-
30, yüzde 12'side 31-35 yaş grubun-
da yer alıyor. Çadırlarda iftar açan-
lann yüzde 71.8'i erkek, yüzde 28.2'sı
ise kadın.
Hatay'da eğitime 'oruç düzenlenmesi' velilerden ve sendikadan tepki çekti
Okula ramazan ayarlaması
• tkili eğitimin yapıldığı okullarda, sabahçı
öğrencilerin 06.45 ile 11.35 saatleri arasında,
öğlencilerin de 11.35 ile 16.25 arasında ders
yapması kararlaştınldı. Okullarda beslenme
saati kaldınlırken 10 dakikalık iki teneffus de
5'er dakikaya düşürüldü.
AKINBODUR
İSKENDERUN-
Hatay'daki okullarda
ders saatlen ramazan
ayı nedeniyle yeniden
düzenlendi. Pazartesi
gününden itibaren
dersler saat 06.45'te
başlarken 10 dakikalık
teneffüsler de 5'er
dakikaya indirildi.
Karara tepkı gösteren
Eğitim-Sen, "Eğitim
bünnine aykm olan bu
uygulama, 7-8
yaşmdaki çocuklara
ezfyettir" dedi.
Milli Eğitim müdür
yardımcılanndan Celal
Günay'ın ımzasıyla ilçe
milli eğitim
müdürlüklerine
gönderilen genelge tüm
okullara dağıtılarak
öğretmenlere imza
karşılığı tebliğ edildi.
Genelgeyle ikili
eğitimin yapıldığı
okullarda. sabahçı
öğrencilerin 06.45 ile
11.35 saatleri arasında,
öğlencilerin de 11.35
ile 16.25 arasında ders
yapması kararlaştınldı.
Okullarda beslenme
saati kaldınlırken 10
dakikalık iki tenefrus
de 5'er dakikaya
düşürüldü.
Eğitim-Sen lskenderun
Şube Başkanı Haüs
Kekş, uygulamanın
öğrenciler ve
öğretmenlerden yana
bir düzenleme
olmadığını belirterek
şöyle konuştu:
"Ramazana özel bir
uygulama. Eğitimbilim
açısından bakıldığında
dünyanın hiçbir
ülkesinde 5 daldkahk
teneffüsler yoktur. Bu
süre içerisinde
öğrecilerin
dinlenebilmesi ya da
ihthaçlannı karşüaması
da mümkûn değildir.
İdarenin birilerine şirin
görünebilmek için
yapüğı düzenlemedir."
Uygulamadan şıkâyetçı
olan bazı velıler de
genelgenin özellıkle
ilköğretim okulunun ilk
sınıflanndaki
öğrencileri olumsuz
etkiledığını savundular.
Veliler, "Büyüklerin
oruç rutmasinm 7-8
yaşlanndaki çocuklara
bövle vansıması,
karanhkta okula
gidebümeleri ne kadar
doğrudur? Bunu
uygulay-anlarm
ilköğretim okulunun ilk
snuflanna giden
çocuklan var mıdır?
Onlar bu çocuklann
06.45'tekiderse
yetişebilmeleri için
kaçta kalkmalan
gerekdğmin farkmda
mı" diye sordular.
İĞNELl FIRÇA ZAFERTEMOÇtN
WTJ,
Ü
CHP'DE YİNE DERVİŞ RAHATSIZLIĞI
'Ermenikatliamı'
sözü krizçıkardı
BAHAR
TANRISEVER
ANKARA - ÇHP Is-
tanbul Milletvekili Ke-
mal Derviş" uı, "Ermeni
soykınmı''nı soran ya-
bancı gazeteciye yanıt
venrken "Ermeni katii-
ann-kıyımmdan uzfintii
duyuyorum" diye ko-
nuşması kriz çıkardı.
CHP'deki genel baş-
kan yardımcılığı göre-
vinden bir süre önce is-
tifa eden Derviş'in bazı
yurtdışı temaslan parti-
de sıkıntı yaratmaya de-
vam ediyor. Derviş, da-
ha önce onursal başkan-
hğını FemolahGülen uı
yaptığı Türkiye Gaze-
teciler ve Yazarlar Vak-
fı'nın Washington'da
düzenlediği panele ka-
tılarak "tslam ve sosyal
demokrasi" konusunda
konuşmuştu. Derviş'in,
bu toplantıya katüması
büyük tepki çekmişti.
Kemal Derviş, bu kez
de Fransa'da Le Monde
Gazetesi'ne yaptığı
açıklamayla gündeme
geldi. Derviş, kendisine
"Ermeni soylanmı (ge-
nodde)" ile ilgili görüş-
lerinın sorulması üzeri-
ne, "Ermeni katfiamm-
dan-kryımından (mas-
sacre) üzüntü duyuyo-
rum'' yanıtını verdı. De-
meci, ÇHP'de büyük
tepki yaratan Derviş'ın,
yakın çevresine "Kaste-
dfldiğigibi bir şevsövie-
mem söz konusu değfl.
Aynı zamanda Müslü-
man kryımından da
üzüntü du> duğumu söy-
ledun" diye konuştuğu
öğrenildi.
CHP yöneticileriyse
Derviş'in parti yöneti-
minde görev almaması-
nakarşın halen CHP üye-
si sıfatı taşıdığına işaret
ettiler. Derviş'in "dik-
kattıotma9" gerektığını
vıırgulayan yöneticiler,
tüm milletvekillerinin
yurtdışına çıkarken te-
maslan, katılacaklan
konferanslar ya da ya-
pacaklan açıklamalar ko-
nusunda partiye bilgi ver-
mesini istedi.
Erdoğan:
'Arşivimiz
açık'
PARİS(AA)- Fran-
sız Dış Politika Ens-
titüsü'nün 25. Kuru-
luş Yıldönümü top-
lantısına katılan Baş-
bakan Recep Tayyip
Erdoğan, Ermeni soy-
kınmı iddialanna Uiş-
kin bir soru üzerine,
bu konunun parla-
mentolarda halledile-
bilecek bir konu ol-
madığını belirterek
bunun tarihçilere bı-
rakılması gerektiğini
kaydetti.
Erdoğan, "Bakm
bizarşivferimizi&çtık.
Ancakbuiddialan ya-
panlarhMediparşiv-
krnıiziincelemeyegel-
mıyorlar" dedi. t
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Alman Dışişleri Bakanı ve Alman
Yeşillerinin lideri Joschka Fischer,
Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili yaptığı
değertendirmede, ilginç bir noktaya
dikkat çekti. Kendisinin 11 Eylül'de
ABD'de Ikiz Kuleler'in vurulduğu ana
kadar, Türkiye'nin AB üyeliği konusun-
da farklı bir tutumu olduğunu, o ta-
rihten sonra bu tutumunu değiştirdi-
ğini söyledi. 11 Eylül'den sonra Tür-
kiye'nin AB üyeliğini desteklediğini
belirtti.
Neydi bu görüş değişikliğine yol
açan nedenler? 11 Eylül sonrası Ba-
tı'nın terör konusunda yeni bir nok-
taya geldiği söylenebilir. Bu, Törki-
ye'nin ezici çoğunluğunun Müslüman
olmasına karşın laik yapısıydı. Böyle
bir örnek, terörün en çok geliştiği
Müslüman dünyası için etkili bir se-
çenek haline gelebilirdi. Bu nedenle
Türkiye'nin laikliğe ek olarak demok-
ratik yapısının gelişip sağlamlaştırıl-
ması önem kazanıyordu. Yeşiller, bu
nedenle Türkiye'nin AB üyeliğini önem-
semeye başlamışlardı.
Bir başka nokta ise Türkiye'nin as-
Yeşiller ve Avrupa Birliği
keri gücüydü. Bölgedeki kargaşya
karşı istikrariı, demokratik ve güçlü bir
Türkiye, Batı dünyasının bir üyesi ola-
rak Ortadoğu'da etkili bir rol oynaya-
bilırdi. Sonuç olarak El Kaide'nin ba-
şını çektiği terör eylemleri Türkiye'nin
Batı üzerindeki rolünü arttırmıştı. Ta-
bii buna Irak işgalinin yol açtığı büyük
kargaşayı de eklemek gerekiyor.
Aslında Joschka Fischer'in bu de-
ğeriendirmesi, Türkiye'nin AB üyeli-
ğine karşı çıkanlara yönelik önemli
bir argümanı ifade ediyor. Sovyetler
Birliği döneminde, Soğuk Savaş yıl-
lannda Türkiye, o zaman komüniz-
me karşı bir ileri karakol olarak NA-
TO üyesi yapılmıştı. Bize yine bir as-
keri misyon yüklenmişti. AB'ye giri-
şimizdeki bu argüman, çok da iç açı-
cı bir argüman olarak kabul edilme-
se de bir durumu ifade ediyor.
Avrupa Pariamentosu Yeşiller Gru-
bu'nun, kongresini lstanbul'da yap-
ması güzel bir jest. Yeşiller, Avrupa si-
yasi yaşamının en dinamik unsurunu
oluşturuyodar. Lider sultasına karşı
duruşları, çevrenin korunması konu-
sundaki duyarlıklan, kadın-erkekeşit-
lıği ve kadının siyasetteki yerinin güç-
lendirilmesi için uyguladıkları yön-
temlerle Avrupa'da yeni ve farklı bir
ses olarak etkinliklerinı sürdürüyoriar.
Yeşiller, insan haklan, azınlık haklan-
nın korunması ve demokrasi konusun-
da da Avrupa'da en çok çaba göste-
ren siyasi akım olarak öne çıkıyor.
Türkiye'nin AB üyeliği için en önem-
li destek Yeşillerden geliyor. Işin dra-
matik yanı, daha düne kadar bazı
çevreler Yeşilleri Türkiye'nin başdüş-
manı gibi görüp gösteriyorlardı. Ye-
şillerin eşbaşkanlarından Claudia
Roth için neler yazıldığını hepimiz
anımsıyoruz. Şimdi Claudia Roth ve
arkadaşlan, Avrupa'da ve Almanya'da
milliyetçileri, muhafazakârlan, Türki-
ye karşrtlannı ikna edebilmek için bü-
yük bir mücadele veriyorlar. Zaten
geçmişte de Türkiye'deki insan hak-
ları ihlallerine, baskı uygulamalanna
karşı çıktıklan için tepki görüyoriardı.
Onlar bu konudaki duyartılıklannı hâ-
lâ sürdürürken Türkiye'nin AB üyeli-
ği çabalanna da en aktif desteği ve-
riyorlar.
Yeşillerin düzenlediği toplantıda il-
ginç sorulardan birisine de Dışişleri Ba-
kanı Abdullah Gül muhatap oldu.
Yeşillerden bir milletvekili, Gül'e şu-
nu sordu: ''Avrupa Biriiği'nden mü-
zakere tarihi almak amacıyla yürüt-
tüğünüz çalışmalar sırasında sizin en
iyi anlaştığınız ve en çok destek gör-
düğünüzgruplarAvrupa 'nın solu sa-
yılan Yeşiller ve SosyaJ Demokratlar.
Halbuki AKP muhafazakâr bir parti,
normal olarak size Avrupa 'nın muha-
fazakârtannın daha yakın olması ge-
rekirken, onlar size en uzak yerde
duruyor. Bu durumu nasıl yorumlu-
yorsunuz?"
Abdullah GUI bu soru karşısında
bir süre sessiz kaldı ve daha sonra,
"Bu konuda şimdi burada bir şey
söylemek istemiyorum. Dediğiniz
doğru, biz de dunımun fariandayız.
Ne diyebilirim ki!" Gerçekten ortada
bir paradoks olduğu bir gerçek. Fa-
kat aynı paradoksu biz Türkiye'de ya-
şamıyor muyuz? Yıllarca, Türkiye'nin
demokratikleşmesi, çağdaşlaşması
ve özgürleşmesi için mücadeie eden
solun önemli bir kesiminin, en önem-
li dönemeçte, AB üyeliği için müza-
keretarihi alınması çabalarının tama-
men dışında kalması ve sürece Is-
lamcı kökten gelen bir siyasi akımın
öncülük etmesi de ayn bir paradoks
değil mi?
Yeşillerin düzenlediği toplantılar
sonrasında ortaya çıkan tablo, Türki-
ye'nin AB üyeliğinin, Türkiye'de de,
Avrupa'da da kolay içe sindirilebile-
cek bir olay olmadığı görülüyor. Yol,
çetin ve zoriu.
Ancak bu sürecin 17 Aralık'ta baş-
lamasıyla çok şeyin değişeceği de
bir gerçek. Türkiye, bir kritık dönemece
doğru hızla yol alıyor.