23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 2004 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Döniim Noktaları MERSİN'DE, çeşitli sol partilerden gelen dinle- yiciler önünde "cumhuriyetçi çıkış yolu ''nu tartı- şırken "Geçmıştekı yanlışlardan çıkanlabilecek derslerolnalı" diye düşünmeden edemiyor insan. Ister ıstemez, önemli iki dönemeçte yaşananlar geliyor akla. 0 zamanlar başka türlü davranılsay- dı, cumhuriyetin "devrimci" partisi olan CHR ken- di bağnndan çıkan ya da kendisine tepki olarak be- liren başka sol partilerin doğmasına, dolayısıyla bu- günkü cumhuriyetçi dağınıklığa yol açmamış olmaz mıydı acaba? Fantezi de olsa, böyle bir soru sor- manın hiç mi yararı olmaz? Birinci önemli dönemeç, Ikinci Dünya Savaşı sonrası tek partiden çok partililiğe geçerken yaşanan: 1945-46'lann CHP'si, savaş boyunca ve belki de öncesinde bırikmiş tepkileri göğüsleyıp ik- tidarda kalmak içın, devrımciliğini pekiştirmek ye- rine, oluşan tepkinin suyuna gitme, Kemalist tutu- mu yumuşatma, hatta geri adım atma yolunu se- çiyor. Inönü'nün kişısel etkisi mi? "Muzaffer" dev- letlerin hoşuna gidıp Birleşmiş Milletler'in kurucu- su olabılme telaşı mı? Parti yapısındaki tutucula- nn ağıriığı mı? Savaş sonrasındaki Sovyet tehdit- lerinin zonjnlu kıldığı güvenlik arayışıyla gelen ABD yakınlaşması mı? Başka nedenler de sayabilirsinız. Ama, sonuç or- tada: 1950 bozgunu ve ilk karşıdevrim dalgası ola- rak, Demokrat Parti iktidan. Bütün bu nedenleri bilerek yine de yarartı olabi- lecek fantezi soru şudur: Parti acaba tam tersini yapsaydı, düşünülüp yapılamamış ya da yanm kal- mış devrimleri yapıp tamamlasaydı, köklü toprak reformuyla köylü yığınlarını kazansaydı, Köy Ens- titülerine benzer eğitimci atılımlarla cahilliğe ve ge- riciliğe karşı savaşı sonuna dek götürseydi, özve- riyi hakça paylaştırmak koşuluyla ulusal planlara dayalı sınaıleşmeye öncelik verseydi, acaba bu ül- kenin insanlan partiyi yine iktidardatutmaz mıydı? I kinci kritik nokta, 12 Eylül döneminin karariarı so- I nucu, CHP'nin değişik ad altında başka kimliğe bürünerek kurulma zorunda kalışıyla yaşandı. "Halk"\n "halkçı"ya, C'nin S'ye çevrilmesi, parti- nin adına giren "sosyaldemokrat"\\ğ\, zorlanıştan öteye geçen bir benimseyişe dönüştürdü, "Sos- yalist Enternasyonal", yani Avrupa sosyal demok- ratlığıyla kurulmuş ilişkilere bu da eklenince, dev- rimciliğin iyice sulandınldığı bir döneme girildi. Bunlardan ötürü parti içınde ve dışında yaratılan tepkilerin yeni partilerin doğuşunda veya partiden kopmalarda büyük etkisi olduğu yadsınamaz. Doğrudur, yaşananlar, hep lıderliklerin hatala- rından doğmayan, çoğu zaman dış etkenler- den doğan sonuçlardır. Yine de yeni bir cumhuri- yetçi çıkış yolu ararken köklü bir devrimci yakla- şımın, genellikle sanılanın aksine, uyuşuk birsol- culuktan dahafazla halk desteği getirebileceği hiç mi düşünüiemez? Alttarafı, "Durmayalım, düşeriz" sözü cumhuriyetçi bir slogan değıl miydı? VEFAT Merhume Hayriye Aka ve Osman Nuri Aka'nın kızları ve Sırrı Aka ile merhum I. Ferdi Aka'nın ablası, Oya Akbal'ın annesi, Sevi ve Övgü'nün anneannesi, NİHAL FADILA AKA Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 18 Ekim 2004 Pazartesi günü (bugün) Levent Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Aile Mezarlığı'na defnedilecektir. AİLESİ Türkiye Cumhuriyeti'ni Anlamak... Cumhuriyetçi Amerikan yönetimi, yıllardır kolladıklan düzenleri yıkarak yerine ertesi gün demokrasi getirebileceklerini düşünüp ilk deneyi Irak'ta yaptılar. Şimdi konuştuklan ise Irak'm bir iç savaşa doğru gittiği. Ne olacağmı sanıyorlardı... Prof. Dr. Hülya YÜREKLİ- Prof. Dr. Ferhan YÜREKLİ İTÜ Mimarlık Fakiiltesi A BD ve AB, ülkemizi İslam de- mokrasisinin uygulayıcısı ola- rak göriip bizi öbür Islam ül- kelenne model olarak kullan- mayı planlıyorlar. Sadece mo- del olarak gösterseler sorun yok. ancak mo- delın uygun olması için biraz değiştırilme- si, devlet düzenıne dinsel nitelikler de ek- lenmesi gerekiyor ki Arap dünyasına, "Ba- km, İslam günlükyaşamı yönlendirse de de- mokrasi olabilir" demek gerekiyor. Yoksa inanmazlar. Zaten kendüerinde olan da o: yani dinsel yönleri de olan bir demokrasi, Hıristiyan-demokrasısi onlara egemen. Iş- te Avrupa Birlıği Anayasası gündeme gel- diğinde görüldü. ABD'de ise durum Cum- huriyetçi başkan yönetimınde daha da va- him. Dinsel nedenlerle kök hücre üzerin- de bilimsel çalışmalara kısıtlama getirdi- ler; bir de baktılar ki, dinsel engelı olmayan Kore kök hücre araştırmalan konusunda dünya liden oluvermiş. Görülüyorki biz de Batı'yı yanlış değerlendiriyoruz. O düşün- düğümüz "Ban", bilim. sanat, felsefe adam- lan ve bir avuç aydınla kısıtlıdır. Yoksa Fran- sız De\Tİmi'nden 150 yıl sonra sömürgeci- lik yapan. örneğin Fransız politikacılan ve onlan seçen halk. 20. yüzyılda dünyayı ka- na bulayan, örneğin Alman politikacılan ve onlan seçen halk, o düşündüğümüz an- lamda Batılı olabilir mi? Nereden nereye geldik. Türkiye Cumhu- riyeti 80 yaşını aştı, dış tanıtımını göbek dansı ve şişkebapla biz, Camel sigarasında- ki deve ve çöl ile onlar, birlikte yaptık. Ta- nıtılması gereken aslında neydi? Taruhlma- sı gereken 20 yıldan az sürede ve dünyanın ırkçı-ulusalcı akımla. başının hayli dertte ol- duğu bir ortamda, 1920lerde, evrensel de- ğerlere dayalı bir toplum kurulmuşru. Teme- lı açıkça bılim \e sanattı (ABD'nın bugün- kü durumunu yukanda anımsattık). Ilkele- rinden biri aılede- yurtta-dünyada banştı (bizim 80 yıldır kımsenin toprağmda gözü- müz yok, bizi Avrupaya yakışır görmeyen- leri de yukanda anımsattık). Bu banşlara ulaşmak için yasalar yapıl- dı; kadınlara, kendini uygar sananlann bir- çoğundan çok önce haklan verildi. özellik- le stratejik yerlerde yaşama katılmalan sağ- landı. (Bugün Türk üniversitelerinde kadın öğretım üyesi oranının yüzde 25 ile dünya rekoru olduğu, ABD'de bunun ancak yüz- de 13-14 olduğu söyleniyor. Avrupada ise yok denecek kadar az kadın öğretım üyesi olduğunu çok yakından biliyoruz.) Bu banşın sağlanması için insanlara ana- yasal vatandaşlık hakkı verildi. Şu anda aca- ba kaç Avrupa ülkesinde bu hak verilebilı- yor?.. Kapsamlı banş için, tarih yenıden ya- zıldı, yeni tarih için abece (alfabe) değişti- rildi, amacı anlamayanlar alay etmek iste- diler. Kapsamlı banş için yeni bir dil yara- tıldı; amacı anlamayanlar yine alay etmek istediler. Toplum kimsenin aklının alama- yacağı hızla 20 yıldan az bir sürede evren- sel bir toplum durumuna getirildi: Dil, din, ırk ve tarihten bağımsızlaştınldı; hep banş, sürekli banş için. Anlamayanlar kendi ka- falanna uygun olarak yeni bir ulusalcı ohı- şum damgası vurmak istediler. Yapılan ise Ingiliz Magna Karta'sının, Fransız Devri- mi'nin, Alman Aydınlanması'nın deneyip ya da niyetlenip başaramamış olduğunu ba- şarmaktan ibaretti. Çünkü onlardakinin ter- sine pota uygundu. Lütfen Anadolu'da bin- lerce yıl her din, dil ve ırktan insanın bir- likte yaşadığmı, 4000 yıl önceki Hititlerin bile göçmen olduğunu, Avrupa'da ise 2000 yıldır yalnız Hıristiyanlann yaşayabildiği- ni, Protestanlık çıkınca bile ırmaİdann na- sıl kan aktığını herkes biliyor. Biz bflmeByiz Türkiye Cumhuriyeti nin dünya tarihin- deki yeri henüz onaylanmamışsa da bizim bılmemiz ve kuşku duymamamız gerekir. Bunlann böyle olduğunu yaşadığımız için biliyoruz, kendi kafa yapımızı yabancı mes- lektaşlanmızla karşılaştırdığımızda görü- yoruz. Bu ülkede yaşayıp da böyle olmadı- ğını düşünenlerin "ona tepeden iıune Baü taklitçisidevrim'' yaftasını takmak isteyen- lerin, dışındaki efendilerinin borulannı öt- türme yoluyla takdir edilerek tatmin ve mev- ki sahibi olmak duygulanna yenıldiklerini biliyoruz. En iyi olduğu düşünülen Türk ve dünya üniversitelerinde görevli olsalarbile, kulla- nıldıklannın ayırdına varamıyorlar; kendi ya- şamlannı yadsıyabiliyorlar. Cumhuriyetin tanıtımına katkıda bulunmuyorlar. Bah'nın, bir avuç aydınının dışında. Türkiye Cum- huriyeti'nde dünya için çok değerli bır de- neyin başan ile yaşama geçınldığıni görme- sini yakın zamana kadar boşuna beklemiş- tik. Çünkü böyle birşey ırktan-dinden- dil- den-tarihten bağımsız, her ölçekte banşı amaçlayan "ötekisiz" eşit ınsanlar toplulu- ğu, onlann yaşantılanna göre olanaksız ve anlamsızdı, o halde olamazdı. Anti-demokratik yönetimlerini uzun sü- redir destekledikleri bazı îslam ülkeleri yö- netimleri sorun olmaya başlayınca, bu ül- kelere de demokrasi getirmek gerektiğinı dü- şünmeye başladılar. Bunlar Islam ülkesiy- di, onlara göre Türkiye Cumhuriyeti de bir İslam ülkesiydi ve yine de yasalarla yöne- tilebiliyordu. O halde bu model onlara da sunulmalıydı. tnsan bu kararlan duyunca ina- namıyor, ABD gibi pek çok stratejik araş- tırma ensititüsü, dünyanın her yerinde istih- barat teşkilatlan ve çıkarlan olan bir ülke, insanlığın iyiliği için yola çıktım derken, na- sıl böyle bir hata yapıyor?.. Bunlann baş stra- tejisti Huntington değil miydi 3-4 yıl önce Atatürkü mılliyetçi olarak değerlendire- rek, bazı, olmuş ve olacak çatışmalann so- rumlusu olarak gösteren. Böyle sentez ye- teneği yoksunu stratejistler elınde ohımlu bir- şey olabilir mi? Ancak ABD'nin Türki- ye'ye biçtiği bu görevin oldukça eski tarih- li olduğu, Ankara'da kurduklan üniversite- ye ısrarlı Ortadoğu adım vermelerinden de anlamak gerekirdi. CumhuriyetçiAmerikan yönetimi, yıllar- du- kolladıkİan düzenkri yıkarak yerine er- tesi gün demokrasi getirebileceklerini dü- şünüp ilk deneyi Irakta yaptılar. Şimdi ko- nuşnîklan ise Irak'ın bir iç savaşa doğru gittiği. Ne olacağını sanıyorlardı; herkes sandığa gidecek ve toplum çıkarlan yönün- de oy verecek. Peki Irak Kurucu Meclisı ni- ye etnik yapılara göre kurulup aynlıklar iyi- ce ortaya kondu. Bu bir klasik Batılı poli- tika alışkanlığı: Yani hep "öteküer" vardır. Ama "Ötektter"in varlığı kavga nedenidir. (Bu arada. Türkiye Cumhuriyeti Sayın Baş- bakam sık sık Türk yerine Türkiyeli derken, onlarla işbirliği içinde olamayacağına göre ne kadar büyük bir yanılgı içinde oluyor.) Ayn yönleri öne çıkanlmış insanlann yal- mzca kendi gruplanna oy verebileceğini, bunun da işlemeyen bir sistem yaratarak sorunlann kaba kuvvetle çözümünü kaçı- nılmaz kılacağını düşünemiyorlar mı? Türkiye'deki gibi bir anlayışın oralarda ola- mayacağını göremiyorlardı; şimdi anladılar. Ancak hesaplanna göre olan önce bize ola- cak, bizi önce onlara yaklaştıracaklar, son- ra onlar -bizden cesaret alarak, bak oluyor- muş diyerek- demokrasiye yaklaşacaklar. Ama şimdi de, öyle olursa yaklaştıklan şe- yin demokrasi olmayacağını göremıyorlar. Hatta bizimkiler, böyle demokrasınin tram- vay olarak kullanılacağını söyleyerek uyar- mışlardı zamanında. Şimdi de zina yasa- sıyla yeniden uyanyorlar ama.. gözler -bel- ki de petrole bulandığı için- bir türlü açıla- mıyor. Sonuç Deforme edilmiş Türkiye Cumhuriyeti'ni Arap dünyasına model yapmak isteyenler, deforme edilmemiş Türkiye'nin asıl kendi- leri için model olduğunun bır an önce ayn- mına varmahdırlar. Kimi Amerikan ve Av- rupalı aydınlar bunu çoktan görmüştü, po- litikacılan da yakında aniayacaklardır. Bir- çok Asya ve Güney Amerika ülkesinin da- ha 30'larda anladığı ve izlediği bu model, aslında daha önce de belirttiğimiz gibi Ba- tı'nın aydınlannın tarih içinde yapmak ıs- teyip yapamadıklan şeyden başka bir şey de- ğıldır. O olağanüstüdür. Ona dokunulmama- lı; ona her şeye karşın dokundurtmamalıyız. Bizim için değil tüm insanlık için buna zo- runluyuz. O belki de dünyanın tek gerçek seküler ve sosyal modeh Kimsenin çıkannı ön plana getirmediği için öteküer yaratma- dığı için, bilinçli-bilinçsiz düşmanlannın çok olduğunu unutmamak, kınlmazlığın- dan emin olduğumuz halde uyanık ve aktif olmak, dünyada uygarlık adına ahndığı söy- lenen bunca yoldan sonra acı da olsa hâlâ gerekiyor. Zaten bize iç ve dış düşmanlann olacağı anımsahlmıştı ve unutmuş değiliz. 1920'ler- de Türkiye'de Aıatürk'ün 20 yılda kurduğu ve günümüzde de yaşayan bu sistemin bir benzerinin ABD'de ancak dört başkanın or- tak değer ve çabalan ile ve çok daha uzun yıllarda kurulabildiğıni ve bugüne kadar da yaşarılamadığını bugün ABD'nin aydınla- nnın kaleminden okuyabüir, kök hücre araş- tırmalannda bilim üzerindeki kısıtlamalar- dan anlayabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti kuşkusuz tüm dün- ya içüıdir. Ancak onu anlamak için uygar ve erdemli olmak gerekiyor. Büyük Evlatlanmız tdrisATMACA "İzmirvecrvanndaolup bitenleri unubnaya çab- şarak Kemal Paşa'dan gelecek haberleri izleme- ye koyulmuştuk. Paşa ise yanlış ata oyııadıklarını çok geçmeden fark edip kendisini İstanbul'a geri çağn*anlara cevabını üni- formalannı sutuıdan ata- rak vçrmişti. Padişah Vah- KÜLTÜR • SANAT detin'ie damadı Sadra- zam Ferit Paşa' nm boynu- na asüklan 'katlı vacip- tır' fermanı umurunda bile değikü. Hiç de gürül- rüye papuç bırakacak gi- bi görünmüyordu. Anka- ra'yayakm gazeteferdeki, sansürden nasılsa geçe- bilmiş Anadolu haberle- nni" hevecanla izfivor ve (O212| 293 «9 7« BUGUN Saat :20:30 AtaköyyunusEmre Kjttûrtetea m i 66138 95 tfk Tasanm YSksd Aytraı Biigilsl: (0212)24590 45 Yer: A.K.M. Konser Satonu / İSTANBO Tarih: 18 Ekim 2004 SaaL 20.00 î-SSssS DIKTAT müthiş etkilcniyorduk. Yahu. bir şejler oluyor- du benim henüz görme- diğim Anadolu'da. "Amasya Tamimi", 'Er- zurum', ardından Sıvas Kongresf ve yıl sonuna doğru 27 Arahk 1919'da Paşa'nın Ankara'ya ge- lip, yedi düvele 'hodn meydan' demeaT> Yukandaki sözler; şair Nâzım Hikmet'in 1960 yılında, Mosko\a'da ga- zeteci OrhanKaraveB'ye anlattıklanndan bir bö- lümdür.(*) 1920'li yıllarda, "işgal yıflannda", yayımlanan şıırlenyle adım duyuran Nâzım, şair-yazar arka- daşlan Fuatköprülü. Ha- lil Nihat, Celal Sahir'le birhkte bir çete kurar. Çe- te reisi Nâzım'dır. Genç- ler geceleri, sarhoş Ingi- lizleri, Rumlan, Hint as- kerlerini dö\Tİp-dö\üp ka- çarlar. Nâzım, Beyoğlu'nda- kı Mehmet Ağa Cami- si'ne çekilen büyük bir Yunan bayrağım, alaşağı edip parçalar. Bir gece Tophane'de, yine işgalci askerleri döverler, asker- ler 'help help' diye kaçı- şır, Nâzımlar bir finna sı- ğınırlar. Erzincanh fınn- cı gençlerin şair-yazar ol- duklannı öğrenince; 'Gençler onlan dövmek, kovmak bizim işimiz, siz bu davaya katibnak isti- yorsanız, Ankara'ya gj- din. Zatenonlarszzibulur- lar. Sizin \azdığmEşnıier- den, yazdardan haberle- ri vardır, onlann' der. Uzun bir yolcuhıktan son- ra Kurruluş Şavaşı'na ka- tıhrlar. Nâzım Hikmet, insan- cıldı. Nâzım Hikmet, yurtse- verdi. Nâzım Hikmet. Mus- tafa Kemalciydi. Nâzım Hikmet, ko- münsitti. Nâzım Hikmet. ömrü- nün sonuna dek 'dava- dan' dönmedi, bu uğur- da da her bedeli ödedi. Nâzım Hikmet, yazdı- ğı her şiiri kanayan bir yürekle, özlemle, inanç- la, içtenlikle, yiğitçe yaz- mış bir şairdi, yazardı. Nâzım Hikmet, önce insan dedi, o insandı. tkisi de ma\i gözlüydü, yakışıklrydı, Selanikliydi. îkisi de birbirlerini çok iyi anladılar, sevdiler, say- dılar, hatta özlediler de. Ikisinin de henüz ro- manlan yazılamadı. yazı- lacak. Ikisinin de san saçlan Anadolu'nun uçsuz bu- caksız bozkuiannda, dağ- lannda hep dalgalandı. îkisinin de yürüdükle- ri yol, en umutsuz günle- rimize düşen ak bir ışık ol- du, aydınlandık, mutlan- dık. Özgürce soluk alıp ve- rirken bundandır adlan- nın hemen aklımıza gel- mesi. tkisi de bizim has e\'lat- lanmızdır. 'koca' oğulla- nmızdır. Halkının gönüllennde- ki yerde ışıklar içre dal- galamyorlar, ikisi de. * Orhan Karaveli, Tanı- dığım Nâzım Hikmet, Pergamon Yay - Kasım 2002. İlanlannız İçin (0212)293 89 78 perareklam@perareklam.com tr perareklam@superonline com www perareklam.com.tr KİLİS SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004 285 Da\acı tl Özel Idare Müdürlüğü vekili Av M. Serkan Ergün tarafından davahlar Mağ- dolna Zsuzsanna İslam, Fırat İslam \e Meriç İslam aleyhlerine açılan ortaklığın gideril- mesi davasının mahkememizce verilen ara karan gereğmce, Davalılar Mağdolna Zsuz- sanna İslam, Fırat İslam ve Meriç İslam adına çıkartılan teblıgatlann bila teblığ ıade olunduğu ve zabıtaca yapılan tahkikat ve araştırmalarda dav'alılann tebliğe yarar açık ad- resleri tespit edılemediğinden ilanen teblıgat yapılmasına karar verilmiş olup, verilen ara karar gereğınce Zağdolna Zsuzsanna İslam, Fırat İslam ve Menç Islam'ın 03.11.2004 gü- nü saat 10.00'da mahkememızde yapılacak duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsıl ettırmeleri. aksi takdirde yargılamanın yokluklannda yapılacağı ve hü- küm verileceği davetıye yenne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 46220 CUMHURİYETTEN OKURLARA İBR4HİM YILDIZ 48 Haftalık Dzveri 17 Aralık, Türkiye'nin AB süreci açısından tarihı bir anlam taşıyor. Müzakere tarihi alıp alamayacağımız o günkü top- lantıda liderierin vereceğı kararla belli olacak. Avrupa Biriiği Komisyonu llerteme Raporu birçok tar- tışmayı da beraberinde getirdi. Türkiye ile ilgilı önyargıların sürdüğü anlaşılıyor. Ko- penhag kriterierınin yerine getirıldıği saptanan rapor, Helsinki kararlanyla da çelişmektedır. llerleme Raporu'ndaki çelişkileri eski büyükelçiler CHP'Iİ Onur Oymen ile Şükrü Elekdağ net biçimde ortaya koydular. Elekdağ ile öymen'ın konuyla ilgilı söy- leşıleri cumartesı ve pazar günkü gazetemizde geniş bir biçimde yer aldı. llerleme Raporu'nda yer alan ve altı çizilmesi gere- ken bir başka saptama da Alevilerin azınlık hatta ay- n bır dine mensupmuş gibi gösterilmek istenmesiy- dı. Alevi, Bektaşi kuruluşlanyla Avrupa'daki Alevi bir- likleri konuyla ilgilı sert açıklamalar yaptılar. Cumhuriyet bu açıklamalara manşetinde yer vere- rek llerleme Raporu'ndaki bu türtutarsızlıklan günde- me getirdi. (12 Ekim 2004 Salı) Kerkük uyansı Irak'ta art arda Türk ışçilerin öldürülmesi ve IKDP lideri Barzani'nın başkentte yaptığı "Kerkük Kürdis- tan'ın kalbidir" açıklaması Ankara'da rahatsızlık ya- rattı. Genelkurmay'ın çağnsıyia yapılan toplantıda Irak için yeni öntemler gündeme geldı. özellikle Kerkük konu- sunda bır oldubittiye ızın verılmeyeceği de vurgulan- dı. Bu toplantıyla ilgilı aynntılara Cumhunyet, manşe- tinde yervererek ötekı gazetelenn önüne geçti. (15 Ekim 2004 Cuma) Müşerref Abla'yı kaybettik Bir süredir tedavi gören Müşerref Hekimoğlu'nu geçen pazartesi günü yitirdik. Gazetemız yazarı ve AN- KA Ajansı'nın kurucusu Hekimoglu, usta gazetecili- ğinın yani sıra renklı biryaşam sürdü. Mesleğımızın kadın öncülerindendi. Eski yazıişlerı müdürlerimizden Erol Dallı da ara- mızdan aynldı. Müşerref Abla'yı ve Dalh'yı bir kez daha saygıyla anı- yoruz. Yeni dergiler Her pazartesi günü ücretsız olarak verdiğimiz Stra- teji dergisi her geçen gün daha çok beğenı kazanıyor. önümüzdeki sayılarda zengin içeriğiyle alanında aranılan bir dergı olması için çaba gösterıyoruz. Yine her ayın ikıncı salısı verdiğimiz Tarım ve Hay- vancılık dergisi de bu alanda bır ilke imzasını attı. Bundan böyle yeni dergilerte okurlanmızı buluştu- racağız. Geçen cuma günü gazetemizle birlikte ücretsiz ola- rak verdiğimiz 128 sayfalık Türk Ceza Kanunu kitap- çığı okurlanmızdan büyük ilgi gördü. Kitapçığı bulamayanlar gazetemizin Istanbul, Anka- ra, Izmir, Antalya ve Adana bürolanna başvurarak edi- nebilirler. Spor eki... Yeni projelere imza atan Cumhuriyet, 48 haftadır ara- lıksız yayımladığı Spor Eki'ni bir süreliğıne durdurma karan aldı. Maliyet artışı ve futbol merakı, 'amatör branşlann sesi' nitelığindeki ekimizin yaşam damar- lannı tıkadı. Kasım ayının ilk haftalarından ıtibaren sporun sa- dece futbol olmadığını kanıtlayan 12 sayfalık ekimiz; içeriği, kalitesı ve genış yazar kadrosuyla tüm kamu- oyunun dikkatıni çekti. Diğer gazetelerin spor sayfalan ve ek yayınlannda yer almayan golf, kürek, yüzme, tenis, binicilik, ma- satenisı, cımnastik gibi branşlar Cumhuriyet Spor Ekı sayesinde variıklannı hissettırdiler. Salt amatör branşlar değil, voleybol ve basketbo- lun da sesi oldu Cumhuriyet Spor Eki. Basketbol Fe- derasyonu, Vbleytx)l Federasyonu, Efes Pilsen, Ülkers- por, Vakıfbank Güneş Sigorta, Altınyurt ve Eczacıba- şı kulüplennın başanlı sporcu ve antrenörleriyle yapı- lan röportajlar, spora adım atma çağındaki birçok kü- çüğü bu branşlara yönettti. Ne var ki, her panelde, her söyteşide "Medya bize yer veırniyor" diyenler de aynı tutumu sergılediler. Gönül isterdi ki amatör branşlar ılgi görsün ve Tür- kiye'de benzeri olmayan Cumhuriyet Spor Eki gibi yayınlaryaşamını sürdürsün. Evet, şimdilik Spor Eki'nin yayınına ara verdik. An- cak, ekibimizin güçlü kadrosu önümüzdeki haftadan ıtibaren gazetemizin spor sayfalannda sizlerie bulu- şacak. Prof. Dr. Hasan Kasap, Prof. Dr. Turgay Bi- çer, Prof. Dr. Burhan Uslu, Doç. Dr. Kutlu Merih, Dr. Sedat Hayran, araştırma görevlilerı Bilge Donuk, Erden Or, Selami Özdemir, Serdar Apaydın, Ke- nan Bengü, Tankut Antikacıoğlu,Muzaffer Ergöz, ismet Aktekin, Tuğrul Akşar ve dığerlerı yorum, gö- rüş ve incelemeleriyle siz okurlanmıza ulaşacak. İyi haftalar... Cumhuriyet kitap kulübü 100'e SVardı Vedat Günyol'a Armağan ALİ EKBER ATAŞ Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39'41 (34334) Cağaloğlu-tstanbulTel:(0212) 514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle