18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6OCAK2004SALI CUMHURİYET SAYFA DIZI St.Eulalie Koleji'nde şiir yazan Fransız ortaokul öğrencilerinin admı gelecek yıllarda duyabiliriz Şiirülkesinin yurttaşları S t. Eulalie Kolejı'nde. 8 Aralık Pazartesi günü bu kez, şiir yazan Fransız ortaokul öğrencileriyle tanıştım... Şiirlerimin çevirileri önlerindeydi ve önceden yazılı olarak hazırladıklan ilginç sorulardan bazılan şunlardı: "Yolunuzun şiir oMuğunu nasıl anladnuz? / Esin kaynaklannız nelerdir? / Şiirlerinizde hangi teknikleri kullanıyorsıımız? / Yabancı diller bilmeniz şiir yazmanıza yardun ediyor mu? / Bordeaus'da bulunuşunuz gelecekteki şiirlerinize esin oluşturacak mı vb-" Çocuk yastaki şalr Bu çocuk yaştaki şair ya da şıirseverlerden Manon Baglin bana. ılerdeki yıllarda adını duyabileceğimız gerçek bir yetenek olarak göründü... Işte kendi eliyle yazıp desenlediği ve bana arkadaşlanyla birlikte imzalayıp hediye ettigi defterden, "Tüm duyularda" adlı şiin: "Dev balinalann yumuşak valsini dinlemekten hoşlanımn / tngiliz papatyalaruıın tatta kokusunu tatmaktan / Yeşil kunıun mavimsi ayaklaruna dokunuşunu duyumsamaktan / Hayaletlerin çehkrenginigörmekten/.. Maü köknarlannın tarihlerini okumaktan hoşlanınm / Kokulan yakalamaktan / Işın dalgalannı usulca okşamaktan / Dipsiz şiirler yazmaktan»." Bir başka toplantı sırasında, okumam ıçin bana şiir defterini veren liseli bir genç kızın şiirlerinde de uyak kullanımındaki başan, şarkı formlan ve ezgisel akıcılık dikkatımi çekmişti... Bu şiirlerden her biri Brel ya da Brassans gibi bir şarkıcının ezgilenne söz olabilecek düzeyde anlamlı ve güzeldi. Fransızların programları Salı günü St. Loupes ilçesi kitaphğında kitaplık görevlisi bayan Christiane Tevtaut ve birkaç öğretmenle Bordeaux'ya 2004 Mart-Nisan aylannda yapacağım ikinci yolculuğun bu ilçeye ilişkin bölümünü, kokteylde neler verileceğine kadar tüm aynntılanyla konuşuyoruz... Fransızlar programcıhkta Almanlarla yanşır, aynntıcılıkta bence onlan geride bırakırlar... Bu arada, şiirle ilgili sorumu yöneltiyorum Fransız öğretmenlere. Fransada da çocuklara ve gençlere hiç de uzak olmadığını gözlemlediğim şiir, yetişkinlere neden bunca uzak? Gözlemime katılıyorlar... Yanıtlan, bunun büyük olasılıkla Fransız eğitim sisteminin, "kartezyen" akılcıhğın bir sonucu olduğu... 7 bin nüfuslu bu ilçenin pınl pınl aydınlık kitaphğında 20 bini aşkın kitap var... Kişi başına üç kitap... (Bizde, bırakalım ilçelerimizi, kaç ilimizde halk kitaphklan bulunduğunu ve bunların kaç kitaba sahip olduğunu merak ediyorum...) Perşembe akşamı, Bordeaux'nun, diyelim ki Istanbul'un Kadıköy ya da Beşiktaş gibi bir ilçesi sayılabilecek Lormont ilçesindeki "Les Gondoles" adlı restoranın bir salonunda düzenlenen şiir dinletisi. benzerlerinin en başanlısıydı... . 1 l I 1 I I i Paris'te bir hafta soııu ~T~ ~W~\z\ı tren Bordeaux-Paris arasındakı beş ğ § yüzü aşkın kilometreyi üç saate indirmiş... JL -L. Paris her zamanki gibi yerli yerindeydi... Müzeleri, kafeleri, restoranlan, kitapçılan ve o hiç değişmeyen günlük yaşamıyla... Ama 'Euro'ya geçişten sonra her yerde olduğu gibi Paris'te de yaşarmn bir kat daha pahahlaştığı görülüyor... Konuştuğum Parisliler de bu gözlemimi doğruladılar... Paris'te eski dostlarla, INALCO öğretim üyesi Prof. M. Bozdemir'le. T. Muhidin'le, Anadolu Kültür Merkezi Başkanı Dr. Fitrat Onger'le özlem giderdik. (Dostum Bozdemir'e INALCO Türkçe bölümü öğrencileriyle kısa sürede kotardığı toplantı, sevgili Onger'e bana ve o hafta sonu için Paris'e gelen eşime gösterdigi dostluk için teşekkür borçluyum.) Grand Palais'deki Gauguin sergisi bu Paris hafta sonunun en önemli kazançlanndan biriydi... Beni biraz da düş kınklığına uğratan, ya da beklediğimi tam olarak bulamadığım bu sergi ve Gauguin üstüne aynca yazmakisterim... Bordeaux'ya dönerken içinde birkaç banka kartı ve çok az para bulunan cüzdanımı Monparnasse metrosu çıkışında yitirişim. Paris'teki koşuşturmalara ödenmesi zorunlu bir vergiydi belki de... Beni asıl şaşırtan, bir yere koyup unuttuğum, iki dakika sonra döndüğümde yerinde bulamadığım cüzdanımdaki kredi kartının, iptali için gecikmeksızin Türkiye'ye telefon ettiğimde, bu arada geçen yirmi dakikalık sürede bir kez de olsa kullanılmasımn başanlmış olduğunu öğrenmemdi... L La Garonne Nehri'nin, nehrin akış yönüne göre sağ kıyısında ve penceresinden tıpkı bizim Boğaz'daki gibi arada bir ışıklar içinde bir tekne ya da bir yük mavnasının geçtiğinin görüldüğü "Les Gondoles"un salonunda sahne önüne tiyatro düzeninde dizilmiş sandalyeler kısa sürede Türkler ve Fransızlarca dolduruldu ve son anlarda gelen birçok kişi dinletiyi ayakta izlemek zorunda kaldı... Gecenin yıldızı, "sunucu" birinde, "Bebeklerin ulusu oimadığı gibi, şimdi burada yetişkinlerin de ulusu yok arük" dedim, "hepimiz şiir ülkesinin yurttaşlan\TZ._" Bir gezi yazısı nasıl yazılmalı? Bordeaux'daki otel odasmda hemen her gün tuttuğum günlük notlardan ve şimdi de belleğimde kalanlardan yararlanarak başka yazı tiirü için de olduğu gibi, herhangi bir yazma formülü olmasagerek... Bordeaux'daki son birkaç gün, en çok, Gironde "Conseil General" salonunda 12 Aralık Cuma günü gerçekleşen Türkiye ve Avrupa Birliği konulu toplantıda yapacağım konuşmanın metnine çalıştım... Saat 16.30'dabaşlayan toplantıda, bu bölge u parlamento"sunun salonu Bordeaux güncesi Ataol Behramoğlu y iirle ilgili sorumu yöneltiyorum Fransız öğretmenlere: Fransa'da çocuklara ve gençlere hiç de uzak olmadığını gözlemlediğim şiir, yetişkinlere neden bunca uzak? Gözlemime katılıyorlar. Yanıtlan, bunun büyük olasılıkla Fransız eğitim sisteminin, 'kartezyen' akılcıhğın bir sonucu olduğu. ı grubuma bu dinletide katılan, kısa sürede kaynaşıp dost olduğumuz Senegalli Cheich'di... Bir sevda şiirini böylesine yakıcı bir tutkuyla ve ironik bir toplumcu şiiri tiyatro sanatçısı olmaksızın böylesine abartısız bir teatral beceriyle çok az kişi yorumlayabilir... İlginç mekânı, izleyicileri ve sunuculanyla, bir yerden sonra herkesi ortak bir duyguda birleştiren bu dinletide, şiirlerin arasındaki kısa konuşmalarımdan yazdığım bu yazılar ne ölçüde bir gezi yazısı olabildi, bilmiyorum... Yazmak, bir özetleme ve kurgu olgusu olduğuna ve yaşanmış her saniye bu özete giremeyeceğine göre, marifet özetlemenin ve kurgunun başansında ohnalı... Çünkü okura bir şeyin gerçekten yaşanmış olduğunu duyumsatan, seçilen aynntılann bütünü "temsUrı edebilme özelliği ile kurgunun canlılığıdır... Bunlann dışında, bir gezi yazısı için, herhangi bir Fransızlar ve Türklerle hemen hemen dolmuştu. Genç bir Fransız gazetecinin yönettiği toplantınm konuşmalar bölümü, Başkan Phüıppe Madreüe'in bizleri ve ülkemizi onurlandıran sözleriyle açıldı. Edeblyat ağırlıklı konuşmalar Bu toplantı için Türkiye 'den çağnlı Ali Sinnen ve Paris'ten Nedim Gûrsei, akıcı Fransızcalanyla, biri daha çok tarih, öteki daha çok edebiyat ağırlıklı konuşmalar yaptılar... Yine Türkiye'den çağrılı Murat Yasa, aydın bir uluslararası işadamı kimliğiyle ve yine rahat bir Fransızcayla, konuyla ilgili kişisel deneyimlerini aktardı... Fransız Sosyalist Partisi ve Avrupa Parlamentosu milletvekili Gilles Savary'nin bu toplantıda ve daha sonra kokteyl ve akşam yemeğindeki konuşmalanmızda söylediklermi bir köşe yazımda irdelemek ıstiyorum... Söyledikleri özetle, A\Tupa'nın Türkiye konusunda içtenlıksizliğı ve bu anlamda önümüzdeki Avrupa Birliği yolunun çok uzun ve dolambaçlı olacağıydı... Üç sayfalık metnln özetl Benim, ılk konuşmacı olarak okuduğum üç sayfalık Fransızca metnim ise birkaç noktada şöyle özetlenebilir: • Ülkelerin siyasal sistemlerini toplumlann dinsel aidiyet kimlikleriyle nitelemek eğilimi dünyayı ortaçağa götürür ve bu eğilim tüm dinlerdeki köktendinciliğın ışine yarar. • Türkiye "ıhmh" ya da başka türlü bir tslam ülkesi değil, laik, demokratık bir Cumhuriyettir. Bu aşamaya gelmiş olmasının Cumhuriyet öncesine de uzanan birkaç yüzyıllık tarihi vardır. • Din, ınsanlık kültür tarihinin unsurlanndan sadece bir tanesidir. Hümanizm ve toplumsal dayanışma olgulan, insanlık tarihinin çok daha derinlerindedır. Bu kavramların günümüzde taşıdıklan anlamlar ise herhangi bir dinin çerçevesi içinde açıklanamaz ve karşılanamaz. • Hümanizm ve toplumsal dayanışma kavramlarının modası geçmiş sayıldığı günümuzdeki yeni sömürgecilik döneminde Avrupa Birliği ne aynı dinden, ne aynı bölgeden ülkeler arasında bir çıkar birliği ne de farklı dinleri uzlaştırma örgütü olmalıdır... Bubirlik ancak, hümanizm ve toplumsal dayanışma değerlerinde temellenerek insanlığın geleceğine öncülük edebilir. *' Nüfusunun büyük çoğunluğuyla genç, çalışkan, yeniliğe açık bir ülke olan Türkiye'nin böyle bir birliğe katkısı, ona katılmasıyla kazanacaklanndan daha az olmayacaktır... Blrkac hüzünlü son söz IDDAC'ın Bordeaux'ya davet ettiği yazarlann bu kentte ve çevresindeki gezi ve çalışmalan iki aşamada gerçekleşiyor. Bu nedenle, mart ortalannda, yaklaşık yine bir ay kalmak üzere Fransa'ya tekrar gideceğim... Fakat HerakUtos'un ünlü sözünü hep anımsayarak: "Aynı nehirde Od kez yıkanamazsuuz-." Çünkü ne siz aynı kişi olacaksınız, ne de üzerinizden akan sular aynı sulardır... Akıp giden zaman ise bu anılar özetinde ve belki birkaç şiir kırmtısında yaşamını sürdürecek... BİTTİ Sud-Ouest'de yayimlan Çarpıtılan ve Michel Montaigne Lisesi öğrencileri Ataol Behramoğlu'nu dinlerken (sotda). Fransız Sosyalist Partisi milletvekili Gilles Savary, Türkiye için AB yolunun çok uzun olacağını söyledi (sağda). yetenekli öğrenciler t. Loubes ilçesi kolejinin öğretmenleriyle gelecek yıl Bordeaux'ya yapacağım ikinci yolculuğun programı üzerine konuşuyoruz... Öğrencilere şiir konusunda neler söyleyebiliriz, neler yapabiliriz? Birden, soruyu onlara yöneltiyorum: Siz, öğretmenler, sizler şiir üstüne ne düşünüyorsunuz? Sizlerin yaşamında şiirin bir yen var mı? Beklenmedik soru şaşırtıyor onlan... Ama sıkıcı ve görevsel görüşmede canlı bir söyleşiye dönüşüveriyor... Daha doğrusu, ben şiirin kendi yaşamımdaki yerini, yaşamlanmızda sahip olması gereken yeri anlatıyorum... Bu Türk şaırini uzaydan gelen binymiş gibi dınliyorlar... Ama söylediklerimden etkilenmiş olmalılar ki, toplantının başında, az sonra gıtmesi gerektiğini söyleyen bir öğretmen, görüşmemizin sonuna kadar aynlmıyor toplantı masasından... Türkiye üstüne sorular Aynı gün (1 Aralık Pazartesi) akşamüstü Bordeaux Gazetecilik Enstitüsü'nün bir amfisinde enstitü öğrencilerinin Türkiye üstüne sorulannı yanıtladım... Bazen de onlarla polemiğe girerek... Fransa'ya giderken Robert Mantran'ın 'Histoire de la Tuıtjuie'sini yanıma almıştım... Kimi sorulan, oradan bölümler okuyarak, yani bir Fransız tarihçisinin kanıtlanyla yanıtlamış oldum... Salonda bulunan bir öğretim üyesi, edinip okumak için 'Que sais-je' dizisinde yılîar önce yayımlanmış bu el kitabının ve yazannın adını not etti... Fransa'da sokaktaki insanın yaşamında zaten bir yeri obnayan Türkiye'nin Fransız aydınlannca da yanm yamalak, yüzeysel ve çok büyük ölçüde de olumsuz önyargılarla tannııyor olması acı bir gerçek... Sözünü ettiğim söyleşi Sud-Ouest gazetesinin 2 Aralık tarihlı sayısında «Türkler dindar degfl" başhğıyla yayımlandı. Bu cümle benim oimadığı gibi, söylediklerimden de bu çıkmazdı. Blldlfllnl okuvan gazetecl Ben demokratik-laik Türkiye Cumhuriyeti'nin 'tslam devleti' gibi tanımlanrnak istenişinin yanlışlığını vurgulamıştım. 'Jenosit' konulu soruya verdiğim yanıt da çok ters anlama gelecek biçimde yer aldı bu gazetede. Ben, söz konusu facianın Birinci Dünya Savaşı yıllannda, ülke işgal altındayken yaşanmış olduğunu anımsatarak daha nesnel değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş, îttihat ve Terakki yönetiminin yanı sıra Taşnaksiyun örgütünün sorumluluğunun da göz önünde tutulması gerektiğine dikkat çekmiştim. Böyle bir değerlendirmeyi belki de ilk kez duyan Fransız gazeteci yine de büdiğini okumuş, beni kıyıma uğrayan bir halkı neredeyse işgalci Rus ordusunun işbirlikçiliğiyle suçluyormuşum konumuna düşürmüştü... ' Duygusal konuşmalar Salı günü St. Eulalie F. Mauriac Koleji'nin Türk öğrencileriyle, Fransız edebiyatı ögretmenleri ve kitaplık görevlisi Bayan Babin'in katılımıyla, kolej kitaphğında oldukça duygusal bir " söyleşimiz oldu... Onlara iki dilli, iki kültürlü ve iki yurtlu olmanın önemini, değerini, güzelliğini anlatmaya çalıştım... Türkçe kitap bulamayışlanndan yakındılar... Şiirlerimden Fransızcaya çeviriler yaptıklan için söyleşimizin başlıca konulanndan bir de şiir çevirisinin güçlükleri ve özellikleriydi. Ortaokul öğrencisi Emel Duru, bir gün Türk şiirini Fransa'da tanıtanlar arasında ön sıralarda yer alabilecek kadar her iki dilde de bilgili ve yetenekli göründü bana...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle