22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OCAK 2004 PAZAR CUMHUR«YFT SAYFA 17 15 Hüsrev Kutlu'ya verilen i uyan' cezasının Türkçe'si: "Her feyi yap ama, uyantk ol!" Elektronik posta: denizsom®cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 FaKs: 0.212.512 44 97 - Göztepe Spor Kulübü'nün yöneticileri AKP'ye geçmiş... "Artık aoller ofsavttan!" SÜS Ahmet Mete Apak: "Milli Piyango biletinin üstünde 'Trafik ışıklan kavşak süsleri değildir' yazıyor. Çok doğru; çünkü bu görevi trafik polisleri yapıyor!" Bupgazada Burgazada'daki orman yangınından sonra Orman Bakanlığı'nın yaptığı fidan dikimi kelimenin tam anlamıyla fiyaskoya dönüştü. Bakanlığın diktiği akasya, kestane, erguvan türü fidanlar adanın ekolojisine uymadı. Ada Dostlan Dernegi (0.212.250 73 23) adanın ekolojisine uygun fistk çamı ve kızıl çam dikimi için yeni bir kampanya başlatt. S evgiü Uğur Mumcu... Aramızdan alınışının 11. yılında dün seni bir kez daha sevgi ve özlemle andık, anıyoruz, anacağız. llginçtir, 1 geçenlerde senibaşkalandaanaroldu.Ta- bii ki kendi dünya görüşleri içinde. "Uğur Mumcu'nun yaptığı gazeteciliğin modası geçti" dediler. Benim bir kitabıma yazdığın önsöz aklıma geldi. Orada "Günümüzde iki tür gazetecilik var. Biri dedi- kodu gazeteciliği, öteki araştırmacı gazetecilik" de- miştin. Adamlar haklı, araştırmacı gazeteciliğin mo- dası geçtiği için senden sonra ortalık dedikodu ga- zeteciliğine ve dedikodu gazetecilerine kaldı! Modaya uyup biraz dedikodu yapmaya ne dersin? Bir adam düşün, dün sokak arasındaki evinin ki- rasını zor öderken bugün şahane manzaralı bir evde oturuyor. Yediği önündeyemediği arkasında; birgiydiğini bir daha giymiyor. Dün nefesi kokarken bugün serveti ben diyeyim 10 milyon dolar, sen de 15 milyon do- 11. yılda lar. Telefonu çevirdi mi ülkeyi yönetenlerie konuşu- yor; tabii ki ülkeyi yönetenlerden de birtelefonla ge- rekli talimatlan alıyor. En büyük iş adamlan, en meş- hur artistlerle dolaşıyor. özetle her şeyi var. Ama bir tek şeyi yok. Itiban yok! Bugün kendisine gösterilen itibar, işgal ettiği kol- tuğa, taşıdığı etikete bağlı. Altındaki koltuk gittiğin- de kimsenin yüzüne bakmayacağını biliyor. Çünkü itibar, parayla satın alınamıyor. Allah gecinden versin bunlarhakkın rahmetine ka- vuştuktan sonra sonsuza dek unutulup gidecekleri- ni, belki yıllar sonra bir araştırmacı gazeteci "omur- gasızlarfamilyası" üzerine birçalışmayaparsaadla- nnın ancak orada geçeceğini çok iyi biliyorlar. Onun için ellerinde olanak varken senin şahsında araştırmacı gazeteciliği müzeye kaldınp topluma kendi anlayışlannı tek seçenekmiş gibi kabul ettirme- ye çalışıyortar. Aynen tek kutuplu dünya masalı gibi; yeni dünya düzeni gibi; küresel köy martavalı gibi... Sevgili Uğur Mumcu, geçenlerde eski gazeteci dostlardan Yılmaz Öztürk'le vapurda sohbet eder- ken söz "mütareke basını"na geldi. Yılmaz ağabey, mütareke basınının kaJemşörleri için "Onlar başka türlüsünü düşünemedikleri için mandacılıktan ya- naydılar. İşgal kuvvetlerinden maaşa bağlanmamış- lardı" dedi. Ne kadar doğru. Sen ne dersin bilmiyo- rum ama bugünlen görünce galiba mütareke bası- nına haksızlık ediyoruz; bu denli satın alınmış değil- lerdi. Sevgili Uğur Mumcu... Sensiz geçen 11 yılda "Benim memurum işini bi- lir"den "Benim gazetecim işini bilir"e kadar geldik... Bakalım bu işin sonu nereye varacak? Akrf Kökçe: "AB Komisyonu'nun gelişmeden sorumlu üyesi Günter Verhoygen! Kuzey Kıbns'ı bizden alıp da kimlere verhoygen!" SESSÎZSEDASIZ(f) Büyükşehir, Bebekkıyısında çalışıyor! Istanbul Boğazı'nın Bebek kıyısında bir kaldınm çalışması varmış... Halkın yürüyüş yaptığı, banklara oturup din- lendiği kıyı şeridinde hiçbir onanm ge- rekmediği halde Istanbul Büyükşehir Belediyesi banklan, parke taşlannı sö- kerek tamirata başlamış. Tabii bu ara- da yürüyüş yolu da kapanmış. "Kentlerde âdettir. Kaldınm ihalesi açmak için taşlan söktürüp yeniden döşetirier" diyebilirsiniz... Ama Bebek'ten Kayıhan Çağlayan aynı fikirde değil... Evinin penceresin- den seyrettiği tabloyu şöyle anlatıyor: "Başlannda tek bir sorumlu eleman olmadan birkaç işçi tam sekiz aydır kaldınm çalışması yapıyor. Bundan bir- kaç ay önce otomobillerin kaldırıma çıkmasını önlemek için çelik halatlar takılmıştı. Geçenlerde halatlar da sö- külüp atıldı. Çevreye verdiği rahatsız- lıktan dolayı özür dileyen Istanbul Bü- yükşehir Belediyesi'nin Aşiyan'daki otoparka diktiği tabeladan gördüğüm kadanyla dört müteahhit firmaya kim bilir kaç yüz milyar liraya havale edi- len ve yağmuriaria birlikte çevreyi ça- mur deryasına çeviren bu zamansız ve * anlamsız çalışma ile halka değil kim- lere ne yarar sağlanacağı sanınm or- tadadır." Belediye Başkanı Ali Mûfit Gürtu- na, "Büyükşehir çalışıyor" diye rekla- mını yapıyor. Ihale bedelinden vazgeç- tik acaba, Bebek'teki "çalışma" ile so- kağa atılan yeni bordür taşlannm, banklann ve çelik halatlann kaç para tuttuğunu açıklayabilir mi? Yüksek Yerilim Hatt Hayatta çizgisi olmadığı için sürekli yan çiziyor hayattan! ©rdincutku a yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ îzmir'in 'Uygarlık Senfonisi' Orkestra şeflennin elindekı küçük ve narin "bagefler, ilk zamanlarda kocaman sopalar- mış... O dönemlerin şefleri, tempo vermek için uzun sopa- lan yere vurarak orkestralan yönetirlermiş... Bir gün, ünlü besteci J. B. Lulh. müziğin rit- miyle sopayı ayağına indirince, kangren olarak yaşama veda et- miş... Sopalann bagete dönüş- mek üzere küçülmeye başlama- sı da bu olaydan sonra başla- nuş... Bu bilgiyi edinmek, çoğu ki- şi için önemlı olmayabılir... Ancak sadece bunu değil, ör- neğin cenazesindeki birkaç kı- şinin de yağmurdan kaçmalan nedeniyle yoksul Mozart'ın gö- müldüğü yerin hâlâ bulunama- dığını ya da "yaşama bağhhk" duygulannı yükselten bestele- riyle tanıdığımız AntoniaVTval- di'nin aslında papaz olduğunu ve hatta kızıl saçlanndan ötürü de "Kıal Papaz* olarak anıldı- ğını da öğrenmek insana haz vermezmi?.. îşte bunlarla birlikte İzmir Deviet Senfoni Orkestrası'nın konser ve gösteri programlan- na ait kitapçıklarda bile yukan- daki örnekler gibi özgün bilgi- len armağan eden; evrensel müziği okullara ve köylere oda müziği konserlenyle de ulaştı- ran IZDSO üyeleri, sadece bir "orkestra" müzısyeni değil. ay- nı zamanda birer u aydınlanma neferleri" gibiydiler... 'Ustalannın' irinde... Sina Akyol'un tanunıyla, en derin düşüncelerini "lasacık" şiirlerinde saklayan Hakan Cem, "SusmanınÖtesinde" ad- lı kitabındaki şu "ayefini de sanki İZDSO için yazmış; "Yaprağın dala Saygısıdır Sonradan açmasL" Yıne ÎZDSO'nun 2003-2004 konser sezonu kitapçığının su- nuşunda da sanki aynı şiirin an- lanunı özetlemiş: "Bugünlere ulaşmanuzı sağ- layan, sanatımıza emekveömiir veren değerti ustalanmızı min- netfc anarak* onlara yalaşır o\- manın kararhlığı içindeyiz-." Îşte bu ustalann öncüsü Hik- Tarih 15.09.1975 - tzmir'deki açıhş konseri... (İZDSO) da aynı zamanda bir "müzik akademisi" gibi kenti aydınlattığım; dahası sadece tz- mirlileri değil tüm "Egetileri" çoksesli müzikle tanıştırmak üzere sanki bir "halkenstitüsü" gibi bölge düzeyinde hizmet verdiğini öğrendiğimizde, hem gunırlandık hem de Cumhuri- yetin çağdaşhk yürüyüşündeki "umudumuzu büedik"... Uygarhk okulu O gece (9 Ocak 2004 Perşem- be). şef Ender Sakpmar'ın yö- netimindeki orkestrayla birlik- te ve başkemancı Kartal Akm- cı'nın eşlığınde, F. Pöulenc'den Piyano Konçertosu'nu, M. De Fafla'dan 'İspanyol Bahçekrin- de Geceler'i ve C. Debussy'den 'Deniz'i seslendıren Hande Dal- kıbç'uı piyanosunu dinledikten sonra, tZDSO'nun yönetim ku- rulu adına çahşkan müdürleri Hakan Cem'le yaptığımız gö- rüşme, Türkiye'ye örnek bir "uygarhk okuhında" bulundu- ğumuzu gösteriyordu. Her ay düzenli olarak yayım- ladıklan "Gazete Senfoni" ile sanatseverlere etkinlık haberle- rini anlamlı mesajlanyla ıleten; met Şimşek'm katkılanyla 1975 yılında önce bir oda müziği top- luluğu olarak kurulan tZDSO, ünlü sanatçımızın anılarını da sarmalayan "yapraklanyla" kadrosunu genişleterek kısa sü- rede senfoni orkestrasına dö- nüşmüş... Ege kentlerinin yanı sıra yurtdışındaki çok sayıda konserleriyle de yerel ve ulus- lararası sanat dünyasında başa- nyla yerini almış... Buyıl. "tZDSOÇocukKoro- su"nun da çalışmalara başladı- ğını belirten Hakan Cem diyor ki; "Her>il, bir öncekinden da- ha fazla heyecanla sezona hazır- lanıp Türkhe'nin çağdaş kenti tzmir'deki miLrik kültürüne da- ha zengin katlalar yapmak üze- retüm kadromuzla seferber olu- yornz_." Cumhuriyetm İzmır"e arma- ğanı Kültürpark'taki Ismet Inö- nü Sanat Merkezi'nden ajnlır- ken kapıdaki IZDSO konserle- rinin afişlerine bir kez daha ba- kıp "Ne mutlu tzmir'e'" diyo- ruz ve eklıyoruz: "Dansı diğer senfonisiz kentierimizin ba- şına.-" Oekinci;« cumhuriyetcom.tr KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK bebicakı turk.net ÇİZGtLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciM mynet.com HARBl SEMİHPOROY semihporoy(h yahoo.com \ ĞŞİ oUMStHVAtj) İNİPİP-- HAYAT EPİK TtYATROSU MVSTAFA DENİZ K/AVUKCUO&LU'NUN "SEN VATAN HAÎNt A*±StN BABA ?" KtTABINI ALALIM (&EL SENtNLE .. SURADAKÎ KORSAN TEZ&AH1NDAN SEN VATAN HAİNt AAİSİN BABA I. ı t ı ı TARİHTE BUGÜN MIMTAZARIKAM 25 Ocak mcıc.mumtaz-arikan.com WM XAH/R£ ÖNLER/NDEL IStJ 'D£ SUGÜN, PADİŞAH WWU2. SltLTAH SELİM KU- MAUDA£lNDAKİ CSMANU OB&JSU KAHİee K£A[ri CİV LEHlNE GELMİÇTİ. SULTAN SELJM, 1516'PAÇMTîSl MtSIÜ SEF£RfND£,ÖNC£ HAlBP YAKJNLARIUPA MtSHi t LILAK'LA YAPTİ6/ MEZC-f P4S/KSAVAÇMKAzANMIŞ, BAÇAje/U 6A22S ÇARPıŞnMSININAep/HDAN RİOAHİ- YB 'M Üi/Ste MEVUJJKLEKİ 'Nİ BİR KEZ DAHA YEN- M/ŞTİ. RİMNİYE SAyAŞIHDAN SONGA OSA4AAIU- LAR KAU/eİYE GİBMEYE HAZlRLANiyOtZlAB&l. A*C/UC,MEMLÜIC HÛKÛMDARI TOMAN&Y ÂNİ BİR BASK/NL4 KENTİ yENİPEN ELE GEÇİRPİ. tdH/K£,OSA4ANU KUVUETLERİ- A/E 8İRZAÇ SÛA/ tKIATtA blGSUECEK AMA SONUNM T£SÜM OCMAJt ZOeUNOA KA- i PANO PEMZ KAVUKÇUOĞLU Çökiiş, Çökme, Kaos Istanbul, yağan kar tipiye çevrilir, ısı daha da düşer, yollar buz tutmaya başlarken, ana trafolann patlama- sıyla birlikte karanlığa gömülmüştü. Enerji kaynağı do- ğalgaz ya da petrol olsun, sonuçta elektrige bağımlı ka- loriferler, asansörler, mutfak ocaklan çalışmaz olmuş, hidroforiar durmuş, sular kesilmişti. Yüksek apartman- lann üst katlannda oturan yaşlılar, kalp hastalan, sakat- lar evlerine çıkamıyortar, mum ışığında elektnğın yeni- den gelmesini bekleyen att kat komşulanna sığınıyor- lardı. Televizyonlar karamnış, radyolar susmuş, gelen kar, soğuk ve don milyonlarca Istanbullunun dünyayla bağ- lannı koparmıştı. On binlerce insan, yollarda otomobil- lerin, otobüslerin, kamyonlann içinde "mahsur" kal- mış, kurtancılannı bekliyorlardı. Durumun korkunçluğu kentin yüzde 80'ini karanlıktan kurtaran elektrik saat- ler sonra yeniden gelip "imdat çağnlan" televızyon ek- ranlannayansıdığında anlaşılacaktı. 21. yüzyılın 14 mil- yon nüfuslu dünya metropolü Istanbul, elektriği, suyu, caddeleri, sokaklan, alanlan, kamyonlan, otobüsleri, otomobılleri, karayollan, köprüieri, okullan, devleti, be- lediyesi ve insanlanyla bir benzenne ancak bilim-kur- gu filmlerinde rastlanan bir "çöküş", bir "çökme", bir "kaos" yaşıyordu. Uygar ülkelenn sinemacılannın ha- yal edip sınemaya uyarladıklan 0 dehşet vericı, 0 kor- kunç görüntüler bizim gerçeğımızdi. Televizyon ekranlan yeniden renklenınce "ilgıliler ve yetkililer" de ekranlara gelmeye başlamışlardı. Gere- ğınden fazla konuşuyorlar, hiç durmadan anlatıyorlar, kendilerinı savunup başkalannı suçluyorlar, ama bize meteorolojınin geleceğini günler önce duyurmasına karşın bu kötü havaya ilişkin gerekli önlemleri nıçin za- manında almadıklannı birtürlü açıklamıyorlardı. Onlan duyanlar, dinleyenler yağan kann, düşen ısı- nın, yapan donun yeryüzünde bir tek bızim başımıza gelen bir "afet', bir "melanet" olduğunu sanabilirlerdi. Oysa kış gelinceAvrupa'nın her yerinde kar yağıyor, ısı düşüyor, don oluyor, fakat hiçbir ülkede ınsanlar bizim yaşadığımız boyutlarda bir "felaket" yaşamıyorlardı. Kış, Ispanya'nın, Fransa'nın, rtalya'nın Yunanistan'ın kuzey bölgelennden başlayarakyukanya doğru bızde- kinden çok daha şiddetlı geçıyor, OrtaAvrupa'da ısı çok zaman -20'lere düşüyor, kar haftalarca kalkmıyor, fa- kat bizde yaşanan dramlar, trajediler orada yaşanmı- yordu. Bu nedenledir kı, o ülkelenn ilgilı ve yetkilılen her kar yağdığında televızyon ekranlannda boy göstermi- yorlar, halkı laf salatasına boğmuyorlardı. Bizim ilgili ve yetkililenmız ise salt laf üretmekle, ma- sal anlatmakla kalmıyorlar, konuştukça boğazlanna ka- dar bilgısizlik, donanımsızlık batanığına gömülüyorlar- dı. Bir yetkilinin ekranda, "Paris 'te biryılda döküten tu- zu biz bir günde döktük Istanbul sokaklanna" dediği- ni duyduğumda tüylerim dıken diken olmuştu. Pans Belediyesi elınde yeterti ölçüde tuz bulunmadığından ya da tuzdan tasarruf etmek istediğinden değil, tuzun asfalta ve araçlara büyük zarar verdiğini bildığınden dökmüyordu. Uygar metropollerin belediyeleri gerek- li, aynca da doğa dostu kimyasallarla tuzun zararlı bö- lümünü dengeliyoriar, kentlerin asfaltını, hemşehrileri- nin araçlannı koruyorlardı. Cahil yetkilimizin bir günde sokaklanmıza döküldüğünü söylediği 5 bin 500 ton tu- zun asfaltlanmıza verdiği zarar trilyonlan bulacak, bu zarar gene bizlere fatura edilecekti. Avrupa metropol- lerinde sürdürülmüş, "tuz mu, kum mu?" tartışması- nın çok uzun zaman önce "kum"'dan yana sonuçlan- dığından habersizdi lafazan yetkılimız. Bu kentin insanlan olarak bızler de doğrusu bizı yö- netenlere uygun davranışlar sergilemiştik. Kabak las- tikli otomobillerimizle yollarda kalmış, yollan tıkamış, çalışmalan engellemiştik. Düz, kaygan tabanlı ayakka- bılanmızlayollaradökülmüş, bacağımızı, kolumuzu kır- mış, hastaneien doldurmuştuk. Yüzde 10'umuzun bi- le aklına evimizın kaldınmındaki kan küremek, kaldır- makgelmemiş, kapımızın önündekaldırmadığımız, gi- derek buzlaşan 0 karda ayaklan kayıp düşenleri üst kat pencerelerimizden eğlenerek seyretmiştik. Yaşanan bu çökmeden, çöküşten, kaostan bizi yönetenler ka- dar olmasa bile bızler de sorumluyduk. Ne var kı ten- cere de yuvarlanıp kapağıyla buluşuyordu bir yerde. Yoksa biz, nasıl "biz" olurduk tenceremizle buluşma- dan? Her seçimde bu buluşma için yanıp yanıp tutuş- madan? (Faks:0212-234 68 73) (e-posta: dkavukcuogluı; superonline.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Küçük ka- vunbiçiminde. hoş kokulu, sa- n ya da yeşil kabuklu mey- vesi olan bir bitki. 2/Mızrak uçlanna takı- lan küçük bay- rak... însanbe- deni çevresin- deki manyetik alan. 3/ Doğru, gerçek... Birdağ sırası- nın yamaçlanndan her biri. 4/ Iskambilde bir kâğıt... Futboldaoyun- cunun topa vuramama- sı. 5/Kısa süreli eğitim etkinliği... Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alı- nan vergi d/Vücutısı- 8 sı.. Eski Mısır'da gü- 9 neş tannsı. II Içine ok konulantorbayadakıhf... Konyailindebirbaraj. 8/Bir olayın hemen sonrası... Düzyazıda yapılan uyak. 9/6- 8 Nisan tarihleri arasında meydana eelen firtına. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Bir ülkeye yasadışı yollaria sokulan eşya ya da mal için kullanılan sözcük... Uyanık, gözü açıİc. 2/ Bat- man"ın Hasankeyf ilçesini sularaltında bırakacak olan baraj... Eli açık, cömert, yiğit. 3/Evcil bir geyik... Rad- yo dalgalannın yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzakhğını saptayan aygıt. 4/Letonya'nın plaka işare- ti... Ahır. 5/ "Kakun" da denilen kürk hayvanı... Ila- ve. 6/Yapılann duvar ve tavanlanna süslemeler yapan usta... Kalayın simgesi. 7/ Macar mutfağına özgü bir türetyahnisı... "—-Ryan": ABD'haktris. 8/Karak- ter... Uzlaştıran, anlaşma sağlayan kimse. 9/Çanakka- le'nin bir ilçesı... Bir malın satış ve süriim değeri. Sahibinden Satıhk 2001 Palio 1.2 S Tel:0535 941 05 86
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle