23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ETLÛL 2003 PERŞEMBE + CUMHURİYET SAYFA KULTUR kuttur@cumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKtNCt Büyükşehirdeki 'tarihi merkezi' yönetmenin kente karşı sorumluluğunu taşıyor Osmangazi, Bursa'nın yüz akıYakmda 20. yılını dolduracak *'büyükşehir"lerimızdeki "mer- ltez ilçeler"in durumu hemen hiç tartışılmıyor... Oysa bir kentin asıl "büyük" olmasmıdayaratan "ta- rihsel derinlikle" bütünleşmiş bu ilçelerin herhangı bir "alt kademe belediyesi" gibi sayılmalan, aynı kentin "varhk nedenine" karşı da umursam&zlık örneği... Örneğin tstanbul'dakı 2600 yıl- lık Suriçi'ni paylaşan Fatih ve Eminönü ile Beyoğlu gibi diğer ta- rihi merkez ilçeler, Ankara'nm 3000 yıllık geçmişmı banndıran Altındağ, 5000 yaşındaki tzmir'de bu bmkımlerin bulunduğu Konak ve diğer benzer durumdaki "bü- yükşehrin kalbini" yaşatan bele- diyeler, böylesı özel konumlanna uygun yasal ve kurumsal yapılan- madan yoksunlar... Kim bilir belki de bu "önemsen- meyen" durumlannın yarattığı "psikolojiler" nedeniyle kültürel mirasın korunmasını da "büyük- şehre" bırakıyorlar... Aynı durumu "bahane" etmeden, tüm kentin or- tak tarihsel değerlen için kollan sı- vayan kımı ilçe belediye başkanla- rı ıse kamuoyundan yeterli ilgiyi göremiyorlar... Yıllardır beklenen şu meçhul "yerel yönetim reformu"nda işte bu gerçeğin de ele ahnması giderek önem kazanıyor... •Alçakgönüllü' üyellk Işte bu "vefasız" konumda bile yerel yöneticilerdekı "kentlilik bi- linci" sayesinde ve hem "büyük- şehirdeki" hem de "ilçedeki" kadrolann uyumlu beraberliğiyle olumlu sonuçlann alınabileceği, Bursa da kanıtlanıyor... 2000 yıhndakı Tarihi Kentler Birliği (TKB) kuruluşuna evsahip- liği yapan ve yöneten "Bursa Bü- yükşehir Belediyesi" ile eşgüdüm ıçinde kentin külturünü kucaklayan "Osmangazi Belediyesi", kendi- sine "emanet" edilmiş tarihsel mi- rası koruma çahşmalannda o denlı "alçakgönüllü" ki, TKB'ye bile ancak bu yıl üye oldu... Aynı üyelık için 1 Haziran 2003 tanhindeki TKB Meclisı'ne sunu- lan "çalışma raporu" ise Bursa'yı IRGANDI KÖPRÜSÜ VE HANLAR: tlçe belediyesi bütçesiyle bu yıl 3 trilyon lirayı tarihin kurtarıl- masına ayıran Osman Gazi Belediyesi'nin Bursa'ya yeniden kazandıracağı Irgandı Köprüsü'nün yıkılmadan önceki fotoğrafı (üstte); kurtarma ve kuşatma projeleri içinde yer alan Pirinç Han (yanda). 1307'de ilk kuşatan Osman Bey'in adını taşımanın da aynı tanhin elde kalabilen tanıklannı geleceğe ak- tarmakla "anlamlı" olabileceğini gösteriyor... Duygusal sürekllllk' Bursa'nın sadece bir ilçe bele- diyesi olarak değıl, "kentin bel- leğinin" de bekçısı ve evsahıbı olması bilinci içinde kollan sıva- yan Osmangazi Belediyesi'ninin- şaat mühendisı başkanı Hilmi Şensoy, raporun önsözünde diyor ki: "Tüm nesiller boyunca, üze- rine bir şey eklenerek aktarıla- bilmesi yoluyla sağlanacak duy- gusal sürekliliği de sağlamayı amaçlıyoruz..." Kenti tarih boyunca "yaşanı- lır" kılan sevdalann da ürünü ve güvencesi olan bu "duygusal sü- rekliliği" geleceğe de aktaracak "koruma projelerini" ise Os- mangazi Belediyesi'nin teknik başkan yardımcısı mimar Şaziye Sezginer, meclis üyesi mimar Defne Benol, fen işleri müdürü mimar Mehmet Şen yürütüyor- lar... Kimi konularda dâ ÇEKÜL gönüllüleri mimar Selim Lüma- lı, Prof. Dr. Mete Ünügür, Prof. Dr. Mehmet Küçükdoğu ve Mi- marlar Odası'ndan meslektaşla- n bu kadroya yardımcı oluyorlar... îşte, Bursa'yı "büyükşehir" yapan uygarlık zenginliğine "ta- rihin bekçisi" olma bilinci için- de sahip çıkan bu ilçe belediyesi- nin, bu yıl yaklaşık 3 trilyon lira da "özel bütçe" ayırarak başlat- tığı "geçmişi yaşatma" projele- ri: Tarihi Çevre Düzenlemeleri: Anıtsal yapılann da içinde yer al- dıklan Tahtakale Çarşısı, Ahmet Paşa Camisı çevresı, Batpazarı, Tezveren, Lamii Çelebi Türbesi çevresı, Eskıci Mehmet Efendi Türbesı, Arap Şükrü Sokağı... ar- tık çağdaş kent yaşamıyla tarihi buluşturuyorlar... Hanlar Bölgesi: 14. yüzyılda Orhan Gazi döneminden itibaren kentin Osmanlı dönemi dokusunu bezeyen hanlann, öncelikle kendi adlarını da taşıyan Uzunçarşı ve Okçular caddelerine bakan cephe- lerindeki "eskimiş" görüntünün yerini "tarihi peyzaj" alıyor... Merinos tstasyonu: Bursa'nın 1950'lerle bırlikte elınden alınan demiryolu uygarlığına ait bu "anılar durağı" da ÇEKÜL'ün katılımıyla gerçekleşen projeyle artık yeni kuşaklara aynı sevgile- ri taşıyacak... Bursa Surları: Kentin îö 1. yüzyıldaki ilk kuruluşundan bu yana hemen tüm dönemlerin bel- geselı olan surlarda da Saltanat Kapısı ile Zından Kapı arasında- ki bölüm koruma ve kurtarma programında... Karabaş-i Tekkesi: Geniş bahçesi ve "Semahanesiyle" birlikte vakıflardan 10 yıllığına kıralanarak "Gençlik ve Kültür Merkezi" işleviyle restore edili- yor... ...Ve Irgandı Köprüsü:15 yüzyılda yapılan, 1855 depre- minde çöken, 1922'de de Yunan- lılann yakarak tahrip ettikleri, kent içindeki Gökdere üzerinde kurulmuş 30 dükkânlı bu ünlü ve eşsiz "arasta (çarşı) köprü" de canlandırma ve restorasyon pro- jesi kapsamında oluştunılan bir "bilim kurulu" denetıminde ye- niden Bursa'ya kazandınlıyor... ORTRE/ MUZAFFER İLHAN ERDOST ARİF DAMAR Ağustos ayrnda Istanbul dışında bulun- mamdan ötürii, başta E ve Varhk olmak üzere bırçok dergiye ulaşamadım. Öteki edebiyat dergılerinden: Adam Sanat, Agora, Ağır 01 Bay Düz- yazı, Akatalpa, Ay, Berfin Bahar, Dize, Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Evrensel Kül- tür, Hayvan, H. Gösteri, Islık, Kitap-lık, Şiir Ülİcesi ve Yedi Iklim'de yer alan şıir- lerden Edebiyat ve Eleştiri'deki Muzaf- fer İlhan Erdost'un: "Iki Temmuz / Semah Tanı'lan" baş- lıklı şiirini Ayın Şiiri olarak değerlendir- dim. Bilenler bilir, ben - az da olsa bilmeyen- ler için Muzaffer Ilhan Erdost'la ilgili bi- raz bilgi vermek isterim. Erdost, arada bir şiir yazmasma karşın şair olarak anılmaz. O, her şeyden önce bir araştıncı, bir devnmcidir. (Marksist kla- sikleri dilimize eksiksiz kazandırdığı içın- dır ki gizli güçlerce ölüm cezasına çarptı- nlmış ama yanlışhkla bu yargısız infaza kardeşi İlhan Erdost uğramıştır. Ve ondan sonra Muzaffer, adınm önüne Ilhan'ı ek- lemiştir, derin bir anlam ve yerinde ola- rak.) Şıirde adı geçen Alaza yanılmıyorsam Ilhan Erdost'un kızının adıdır. Muzaffer İlhan Erdost bireysel acısıyla "Iki Tem- muz / Semah Tanı'lan" başlığını taşıyan şıirinde, 2 Temmuz Sıvas kıyımını da içi- ne alacak biçimde şiırinin kapsamını ge- nişletiyor ve bütün böylesine büyük acıla- n (dünyamızda başka ülkelerde de olan, yaşanan acılan, içine alacak derinlikte) bir şiir sunuyor bize. Yoğun imgeler ve uzak çağnşımlarla gerçekleştirdiği bu çalışma öyle kolay kendinı öyle kolayca ele veren bir şiir de- ğil kuşkusuz Dahası bu olaylan yakından izleyenlerin, büyük bir şiir birikimi olan ınsanlann bile kendilerini zorlamalan ge- reken bir yapıt. Günümüz şiir ortamının genel vasatlığı- aı göz önünde çarpıcı bir biçimde kanıtlı- yor. Yukarda da belirttiğim gibi şiir Er- dost için yan bir uğraş. Böyle bir şiirin bir şair elinden çıkmasını arzu ederdim. Edi- lirdi. Çok yazık. Muzaffer t. Erdost 1930, Tokat Arto- va'da doğdu. Ankara Ünıversitesi Veteri- ner Fakültesi'nden (1957) mezun oldu. Ankara'da çıkan Pazar Postası (1957-59), Ülke (1960) dergilenrun yazıişleri müdür- lüğünü yaptı. Kurduğu Sol Yayınlan'm (1964) 142. maddeye aykın eylemde bu- lunmaktan hüküm giydığı 1971'e kadar yönettı. 1974'te affa uğrayıp hapısten çı- kınca yeniden yayıncılığa başladı. 12 Eylül dönemi sıkıyönetimınce gözal- tma alındıktan sonra dövülerek öldürül- düğü öne sürülen Onur Yayınevı sahibi, kardeşi tlhan Erdost'un anısını yaşatmak amacıyla ısmiyle kardeşının ısmini bırlik- te kullanmaya başladı. Insan Haklan Der- neği Ankara Şubesı Başkanlığı yaptı (1989). Şur, hikâye ve siyasi yazılan 1950 yılın- dan itibaren Hisar, Yeni Ufuklar, Seçil- miş Hikâyeler, Açık Oturum (tek sayı çıkan kendı yayını, Mayıs 1955), Kaynak, Mavi, Yön, Türk Solu, Dost Ülke, Papi- rüs gibi dergilerde çıktı. îkinci Yeni akı- mının destekleyıcileri arasında yer aldı. Eserleri: Türkiye Üzerine Notlar (si- yasi yazılar, 1971), İlhan tlhan (kardeşi îlhan Erdost hakkında yazılar, derleme, 1983), Bilim ile Yazın Arasında (dene- me, eleştiri, 1984), Osmanlı İmparator- luğu'nda Mülkiyet tlişkileri (inceleme, 1984), £emdinli Röportajı (1987), Ka- pitalizm ve Tanm (1988). Demokrasi ve 'Demokrasi' (1989). Onu Anlat tşte (1989), Havada Kalan Güvercin (şiir, 1990), Ey Karanhk Mavi Güneş (öykü, 1990), Adam tçin Türevler, Eskiz | (1990), Ulus, Uluslaşma, Demokratik- leşme (1991). Bir Fotografta Alt Yazı / Iki 7 Kasım (1991), Üç Şair / Nâzım Hikmet, Cemal Süreya, Ahnıed Arif (1994), Kanı Kanla Yıkamak (1994), Faşizm ve Türkiye 1977 -1980 (1995), tldnci Yeni Yazılan (1997), Yeni Dünya Düzenine Zorlanması Odağmda Türki- ve(1999). Iki Temmuz/ Semah Tanı'lan "UnuttukJanmı Unutma" Alaza çiçeklenirken semah, üstü çizilmemiş şu tanı'lan çtkardım anlattıklanndan: (Semah dönen biri) - Göğsümü kanatan hançeri okşuyorum (dönen biri) - övünçtür çoğalan-çünkü insan yalnız değil (dönen biri) - Iç karanlığından yalrtılmış da değil insan-avuçlanmın içinde taşıyorum ateşi (dönen biri) - Eller açık-söyle, kötücül (gizli) neyim var? (dönen biri) - Ayaklar çıplak-kardeşim toprakla dertleşiyorum. (dönen biri) - Ağız kapalı-başağa durmuş ekinin çığlığı nasıl duyulmuyorsa (dönen biri) - Yaşam çevriliyse ölümle, bilin işte kuşatıyoruz ölümü (dönen biri) - Çünkü karanlığın canı, soluk alabilmek için düşürüyor gülüşü (dönen biri) - Hiç kararttırmamışlardı ışığı. Şimdi biz (dönen biri) - Unuttuklanmı unutma (bir izleyen) - Görüyorum tınlayan sarkacın panltısını (gören biri) - Acısını (yarasını) gizleyen kuşlar uçmaya hazırlanıyordu avluda. MUZAFFER İLHAN ERDOST ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Somutunuz Var mı ki, Soyutunuz Olsun? Birkaç yıldır daha bir yakından ızliyorum: Coğ- rafyamızdaki tiyatronun "genç" eğilımleri, temel- de anlaşılmak değil, fakat anlaşılmamak, anlat- mak değil, olabildiğince anlatmamak peşinde. Tıpkı ülkemizdeki "meslekten aydınlann" büyük bir bölümü gibi, onlar da bu coğrafyanın dilini ko- nuşmadıklan, yanı "buralı" olmaktan çıktıklan öl- çüde "sanatçı", "evrensel", "soyut" falan filan olacaklanna iman etmişler. ["Aydın" konusunda artık çok rahat konuşuyorum; çünkü bir zaman- lar ben de büyük bir hevesle aydın adayı idim. A- ma sonradan sahip olduğum niteliklerin genelde bir coğrafyada aydın olmama yetmeyeceğini tam zamanında anlayarak, aydın adaylığından istrfa ettim.) "Seyirciye bir şeyi doğrudan söylemekten ya- na değiliz..." Son dört, beş yılda, en azından 7-8 tiyatrocunun ya da tıyatrocu adayının ağzından duyduğum bir söz. Şimdi, elbette doğru bir yanı var bu sözün. Çünkü sahneden seyirciye, kör kör parmağım gözüne tarzında ders vermenın adı ti- yatro olamaz. Yetmişli yıllarda ülkemız sahnele- rinde, bu türden ve Brecht'i mezarında birkaç kez döndürebilecek yoğunlukta epik(!) tiyatro ve uygulamalarına tanık olmuştuk. Ama öte yandan sahneden ders vermemenın karşıt anlamı, seyir- ciye sürekli anlamsız bilmeceler sormak da ola- maz. Burada işin içine, "somut" ve "soyut" kavram- ları bağlamında, bir kavram kargaşası veya daha doğru bir saptamayla, kavram cehaleti kanşıyor. Felsefeyi eğitiminin gündeminden bunca çıkart- mış bir ortam için belkı de doğal sayılması gere- ken birsonuç. "Sanatın anlatımı soyut olmalıdır", deniyor. Doğru. Çünkü zaten sanat, soyutlamay- la eşanlamlıdır; salt "ayna" ışlevıni gören bir sa- nat düşünülemez. Ama asıl önemli olan, şu "so- yuf'tan ne anlaşılması gerektiği. Sözü uzatma- dan, bu konuda en doğru bulduğum tanımlardan birini alıntılamak istiyorum. Ünlü düşünür ve es- tetik uzmanı Georg Lukâcs, başyapıtı olan "Es- tetik"te sanatçıyı, yaşamın öncesiz ve sonrasız akışı içersinden şu ya da bu nedenle seçtiği bir parçayı geçıci olarak çıkarıp kendi tezgâhına ta- şıyan kışi, dıye nitelendınr. Seçilen parça o tez- gâhta, sanatçının kendı olması gerekenıne göre işlenir ve biçimlenir. Daha sonra sanatçı, bu par- çayı -ya da alternatif dünyayı- yeniden yaşamın akışı içersine bırakır. Lukeacs'agöre, bu ışlemi ya- pan kişi, gerçekten sanatçı ise eğer, o zaman ya- şam, akışını o sanatçıdan öncesine göre çok da- ha boyutlanmış ve zenginleşmış olarak sürdürür. O halde, sanatçının sonradan soyutlaştıracağı somutun bilincine yeterince varabilmesi için, her şeyden önce yaşamı bilmesı, ardından o yaşam- dan seçtiği parçayı lyi tanıması, sonradan, par- çayı soyutlaştırayım derken, onu içınden çekip çı- kardığı genel akışa yabancılaştırma tehlikesinden korunabilmek için, seçilen parça ile bütün arasın- daki ilişkiyi tüm sanatsal yaratım sürecı boyunca bir rehber niteliöiyle göz onünde bulundurması gerekmektedir. Fşte bütün bunlar, sonradan so- yutlaştırılacak olan somut'u oluşturur. Buna karşılık, kendi coğrafyasında sanatçılığa soyunan, yaşamın -tüm geçmişiyle birlikte- o coğrafyadaki akışını toplumsal koşullarıyla kav- ramak için çaba harcamıyorsa, başka deyişle yo- la, içinde kendisinin de yer aldığı bir yaşamın ca- hili olarak çıkıyorsa, o kişı ne parça açısından doğru bir seçım yapabilecektır, ne parça-bütün ilişkisini doğru kurabilecektir, ne de bunca yan- lışhğın üstüne inşa edilen bir kurgu doğru bir so- yutlama olabilecektir. Soyutlama, sahneden seyirciye yöneltilecek: "Biz bir soyutlama yaptık, bilin bakalım bu neyin soyutlaması" sorusuyla oluşturulamaz. Böyle yanlış bir soyutlama girişiminı, hiçbir seyirciyi dü- şündürme amacı doğruya dönüştüremez. Çünkü seyirci, ancak tikelden tümele, özelden genele, yöreselden evrensele doğru temellerde yönlendi- rilmiş bir kurgulamayla karşılaştığında doğru dü- şünebilir ve böyle bir kurgulamaya kendi yaşam uygulaması içersinde yer bulabilir. Anlatacaklan üzerinde yeterince kafa yorma- dan ve bilgilenmeden, hemen her şeyı biçımsel oyunlara ve uygulamalara bırakan, bu tutumun sonucunda ortaya çıkan umarsız bilmeceleri de soyutlama diye yutturmaya kalkışan -ve her an- layamadıklarında bir hikmet varsayan ahmak "ay- dınlann " ortamımızda ne yazık ki yeterince bulun- ması nedeniyle, yutturmayı da başaran!- sanat aymazlarının varlığı, günümüz Türksanatının ge- neli için büyük bir sorundur. e posta: ahmetcemal / superonline.com acem20' hotmail.com kN Biret hiç durmadan çalacak • Kültür Ser\isi - 2. Uluslararası Kültür ve Sanat Günlen çerçevesinde, bugün ve cumartesi günü tdil Biret Efes Antik Tiyatro'da ücretsiz iki konser verecek. Biret bu gece vereceği konserde 115 dakika hiç ara vermeden Chopin'in yapıtlannı yorumlayacak. Cumartesi günü de İtalyan şefAntonıo Pırolli yönetimindeki Dokuz Eylül Üniversitesi Senfonı Orkestrası eşliğinde Beethoven'ın yapıtlannı seslendirecek. Karagöz Halk Dansları Topluluğu • Kültür Servisi - Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfi (BKSTV) Karagöz Halk Danslan Topluluğu'nun ağustos ayında çıktığı Avrupa tumesi sona erdi. Topluluk turne kapsamında Almanya'nın Rostock kentinde düzenlenen 'Schreberjugend Dünya Gençlik Festivali' ve Ispanya'nın Caseres, Murcia ve Almeria kentlerinde düzenlenen 'Festıfolk" festivallerinde 6 gösteri sundu. BUGUN • BEYOĞLU SİNEMASI'nda 11.30. 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.30'da 'Alim Şerif Onaran Anısına' kapsamında "Donnie Darko' (0 212 251 32 40) • NÂZIM KÜLTÜREVt nde 19.00'da 'Gaz- ze Şeridi' adlı film gösterimi. (0 212 245 04 81) • IFSAK'ta 19.30 ve 20.15 'te' Yarının Aydın- lık Yüzü' başlıklı saydam gösterisı. (0212 292 42 01)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle