Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ETLÛL 2003 PERŞEMBE
+
CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kuttur@cumhuriyet.com.tr 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKtNCt
Büyükşehirdeki 'tarihi merkezi' yönetmenin kente karşı sorumluluğunu taşıyor
Osmangazi, Bursa'nın yüz akıYakmda 20. yılını dolduracak
*'büyükşehir"lerimızdeki "mer-
ltez ilçeler"in durumu hemen hiç
tartışılmıyor... Oysa bir kentin asıl
"büyük" olmasmıdayaratan "ta-
rihsel derinlikle" bütünleşmiş bu
ilçelerin herhangı bir "alt kademe
belediyesi" gibi sayılmalan, aynı
kentin "varhk nedenine" karşı da
umursam&zlık örneği...
Örneğin tstanbul'dakı 2600 yıl-
lık Suriçi'ni paylaşan Fatih ve
Eminönü ile Beyoğlu gibi diğer ta-
rihi merkez ilçeler, Ankara'nm
3000 yıllık geçmişmı banndıran
Altındağ, 5000 yaşındaki tzmir'de
bu bmkımlerin bulunduğu Konak
ve diğer benzer durumdaki "bü-
yükşehrin kalbini" yaşatan bele-
diyeler, böylesı özel konumlanna
uygun yasal ve kurumsal yapılan-
madan yoksunlar...
Kim bilir belki de bu "önemsen-
meyen" durumlannın yarattığı
"psikolojiler" nedeniyle kültürel
mirasın korunmasını da "büyük-
şehre" bırakıyorlar... Aynı durumu
"bahane" etmeden, tüm kentin or-
tak tarihsel değerlen için kollan sı-
vayan kımı ilçe belediye başkanla-
rı ıse kamuoyundan yeterli ilgiyi
göremiyorlar...
Yıllardır beklenen şu meçhul
"yerel yönetim reformu"nda işte
bu gerçeğin de ele ahnması giderek
önem kazanıyor...
•Alçakgönüllü' üyellk
Işte bu "vefasız" konumda bile
yerel yöneticilerdekı "kentlilik bi-
linci" sayesinde ve hem "büyük-
şehirdeki" hem de "ilçedeki"
kadrolann uyumlu beraberliğiyle
olumlu sonuçlann alınabileceği,
Bursa da kanıtlanıyor...
2000 yıhndakı Tarihi Kentler
Birliği (TKB) kuruluşuna evsahip-
liği yapan ve yöneten "Bursa Bü-
yükşehir Belediyesi" ile eşgüdüm
ıçinde kentin külturünü kucaklayan
"Osmangazi Belediyesi", kendi-
sine "emanet" edilmiş tarihsel mi-
rası koruma çahşmalannda o denlı
"alçakgönüllü" ki, TKB'ye bile
ancak bu yıl üye oldu...
Aynı üyelık için 1 Haziran 2003
tanhindeki TKB Meclisı'ne sunu-
lan "çalışma raporu" ise Bursa'yı
IRGANDI KÖPRÜSÜ
VE HANLAR:
tlçe belediyesi bütçesiyle bu yıl 3
trilyon lirayı tarihin kurtarıl-
masına ayıran Osman Gazi
Belediyesi'nin Bursa'ya yeniden
kazandıracağı Irgandı
Köprüsü'nün yıkılmadan önceki
fotoğrafı (üstte); kurtarma ve
kuşatma projeleri içinde yer
alan Pirinç Han (yanda).
1307'de ilk kuşatan Osman Bey'in
adını taşımanın da aynı tanhin elde
kalabilen tanıklannı geleceğe ak-
tarmakla "anlamlı" olabileceğini
gösteriyor...
Duygusal sürekllllk'
Bursa'nın sadece bir ilçe bele-
diyesi olarak değıl, "kentin bel-
leğinin" de bekçısı ve evsahıbı
olması bilinci içinde kollan sıva-
yan Osmangazi Belediyesi'ninin-
şaat mühendisı başkanı Hilmi
Şensoy, raporun önsözünde diyor
ki: "Tüm nesiller boyunca, üze-
rine bir şey eklenerek aktarıla-
bilmesi yoluyla sağlanacak duy-
gusal sürekliliği de sağlamayı
amaçlıyoruz..."
Kenti tarih boyunca "yaşanı-
lır" kılan sevdalann da ürünü ve
güvencesi olan bu "duygusal sü-
rekliliği" geleceğe de aktaracak
"koruma projelerini" ise Os-
mangazi Belediyesi'nin teknik
başkan yardımcısı mimar Şaziye
Sezginer, meclis üyesi mimar
Defne Benol, fen işleri müdürü
mimar Mehmet Şen yürütüyor-
lar... Kimi konularda dâ ÇEKÜL
gönüllüleri mimar Selim Lüma-
lı, Prof. Dr. Mete Ünügür, Prof.
Dr. Mehmet Küçükdoğu ve Mi-
marlar Odası'ndan meslektaşla-
n bu kadroya yardımcı oluyorlar...
îşte, Bursa'yı "büyükşehir"
yapan uygarlık zenginliğine "ta-
rihin bekçisi" olma bilinci için-
de sahip çıkan bu ilçe belediyesi-
nin, bu yıl yaklaşık 3 trilyon lira
da "özel bütçe" ayırarak başlat-
tığı "geçmişi yaşatma" projele-
ri:
Tarihi Çevre Düzenlemeleri:
Anıtsal yapılann da içinde yer al-
dıklan Tahtakale Çarşısı, Ahmet
Paşa Camisı çevresı, Batpazarı,
Tezveren, Lamii Çelebi Türbesi
çevresı, Eskıci Mehmet Efendi
Türbesı, Arap Şükrü Sokağı... ar-
tık çağdaş kent yaşamıyla tarihi
buluşturuyorlar...
Hanlar Bölgesi: 14. yüzyılda
Orhan Gazi döneminden itibaren
kentin Osmanlı dönemi dokusunu
bezeyen hanlann, öncelikle kendi
adlarını da taşıyan Uzunçarşı ve
Okçular caddelerine bakan cephe-
lerindeki "eskimiş" görüntünün
yerini "tarihi peyzaj" alıyor...
Merinos tstasyonu: Bursa'nın
1950'lerle bırlikte elınden alınan
demiryolu uygarlığına ait bu
"anılar durağı" da ÇEKÜL'ün
katılımıyla gerçekleşen projeyle
artık yeni kuşaklara aynı sevgile-
ri taşıyacak...
Bursa Surları: Kentin îö 1.
yüzyıldaki ilk kuruluşundan bu
yana hemen tüm dönemlerin bel-
geselı olan surlarda da Saltanat
Kapısı ile Zından Kapı arasında-
ki bölüm koruma ve kurtarma
programında...
Karabaş-i Tekkesi: Geniş
bahçesi ve "Semahanesiyle"
birlikte vakıflardan 10 yıllığına
kıralanarak "Gençlik ve Kültür
Merkezi" işleviyle restore edili-
yor...
...Ve Irgandı Köprüsü:15
yüzyılda yapılan, 1855 depre-
minde çöken, 1922'de de Yunan-
lılann yakarak tahrip ettikleri,
kent içindeki Gökdere üzerinde
kurulmuş 30 dükkânlı bu ünlü ve
eşsiz "arasta (çarşı) köprü" de
canlandırma ve restorasyon pro-
jesi kapsamında oluştunılan bir
"bilim kurulu" denetıminde ye-
niden Bursa'ya kazandınlıyor...
ORTRE/ MUZAFFER İLHAN ERDOST
ARİF DAMAR
Ağustos ayrnda Istanbul dışında bulun-
mamdan ötürii, başta E ve Varhk olmak
üzere bırçok dergiye ulaşamadım. Öteki
edebiyat dergılerinden:
Adam Sanat, Agora, Ağır 01 Bay Düz-
yazı, Akatalpa, Ay, Berfin Bahar, Dize,
Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Evrensel Kül-
tür, Hayvan, H. Gösteri, Islık, Kitap-lık,
Şiir Ülİcesi ve Yedi Iklim'de yer alan şıir-
lerden Edebiyat ve Eleştiri'deki Muzaf-
fer İlhan Erdost'un:
"Iki Temmuz / Semah Tanı'lan" baş-
lıklı şiirini Ayın Şiiri olarak değerlendir-
dim.
Bilenler bilir, ben - az da olsa bilmeyen-
ler için Muzaffer Ilhan Erdost'la ilgili bi-
raz bilgi vermek isterim.
Erdost, arada bir şiir yazmasma karşın
şair olarak anılmaz. O, her şeyden önce bir
araştıncı, bir devnmcidir. (Marksist kla-
sikleri dilimize eksiksiz kazandırdığı içın-
dır ki gizli güçlerce ölüm cezasına çarptı-
nlmış ama yanlışhkla bu yargısız infaza
kardeşi İlhan Erdost uğramıştır. Ve ondan
sonra Muzaffer, adınm önüne Ilhan'ı ek-
lemiştir, derin bir anlam ve yerinde ola-
rak.)
Şıirde adı geçen Alaza yanılmıyorsam
Ilhan Erdost'un kızının adıdır. Muzaffer
İlhan Erdost bireysel acısıyla "Iki Tem-
muz / Semah Tanı'lan" başlığını taşıyan
şıirinde, 2 Temmuz Sıvas kıyımını da içi-
ne alacak biçimde şiırinin kapsamını ge-
nişletiyor ve bütün böylesine büyük acıla-
n (dünyamızda başka ülkelerde de olan,
yaşanan acılan, içine alacak derinlikte) bir
şiir sunuyor bize.
Yoğun imgeler ve uzak çağnşımlarla
gerçekleştirdiği bu çalışma öyle kolay
kendinı öyle kolayca ele veren bir şiir de-
ğil kuşkusuz Dahası bu olaylan yakından
izleyenlerin, büyük bir şiir birikimi olan
ınsanlann bile kendilerini zorlamalan ge-
reken bir yapıt.
Günümüz şiir ortamının genel vasatlığı-
aı göz önünde çarpıcı bir biçimde kanıtlı-
yor. Yukarda da belirttiğim gibi şiir Er-
dost için yan bir uğraş. Böyle bir şiirin bir
şair elinden çıkmasını arzu ederdim. Edi-
lirdi. Çok yazık.
Muzaffer t. Erdost 1930, Tokat Arto-
va'da doğdu. Ankara Ünıversitesi Veteri-
ner Fakültesi'nden (1957) mezun oldu.
Ankara'da çıkan Pazar Postası (1957-59),
Ülke (1960) dergilenrun yazıişleri müdür-
lüğünü yaptı. Kurduğu Sol Yayınlan'm
(1964) 142. maddeye aykın eylemde bu-
lunmaktan hüküm giydığı 1971'e kadar
yönettı. 1974'te affa uğrayıp hapısten çı-
kınca yeniden yayıncılığa başladı.
12 Eylül dönemi sıkıyönetimınce gözal-
tma alındıktan sonra dövülerek öldürül-
düğü öne sürülen Onur Yayınevı sahibi,
kardeşi tlhan Erdost'un anısını yaşatmak
amacıyla ısmiyle kardeşının ısmini bırlik-
te kullanmaya başladı. Insan Haklan Der-
neği Ankara Şubesı Başkanlığı yaptı
(1989).
Şur, hikâye ve siyasi yazılan 1950 yılın-
dan itibaren Hisar, Yeni Ufuklar, Seçil-
miş Hikâyeler, Açık Oturum (tek sayı
çıkan kendı yayını, Mayıs 1955), Kaynak,
Mavi, Yön, Türk Solu, Dost Ülke, Papi-
rüs gibi dergilerde çıktı. îkinci Yeni akı-
mının destekleyıcileri arasında yer aldı.
Eserleri: Türkiye Üzerine Notlar (si-
yasi yazılar, 1971), İlhan tlhan (kardeşi
îlhan Erdost hakkında yazılar, derleme,
1983), Bilim ile Yazın Arasında (dene-
me, eleştiri, 1984), Osmanlı İmparator-
luğu'nda Mülkiyet tlişkileri (inceleme,
1984), £emdinli Röportajı (1987), Ka-
pitalizm ve Tanm (1988). Demokrasi
ve 'Demokrasi' (1989). Onu Anlat tşte
(1989), Havada Kalan Güvercin (şiir,
1990), Ey Karanhk Mavi Güneş (öykü,
1990), Adam tçin Türevler, Eskiz |
(1990), Ulus, Uluslaşma, Demokratik-
leşme (1991). Bir Fotografta Alt Yazı /
Iki 7 Kasım (1991), Üç Şair / Nâzım
Hikmet, Cemal Süreya, Ahnıed Arif
(1994), Kanı Kanla Yıkamak (1994),
Faşizm ve Türkiye 1977 -1980 (1995),
tldnci Yeni Yazılan (1997), Yeni Dünya
Düzenine Zorlanması Odağmda Türki-
ve(1999).
Iki Temmuz/
Semah Tanı'lan
"UnuttukJanmı Unutma"
Alaza çiçeklenirken semah, üstü çizilmemiş
şu tanı'lan çtkardım anlattıklanndan:
(Semah dönen biri)
- Göğsümü kanatan hançeri okşuyorum
(dönen biri)
- övünçtür çoğalan-çünkü insan yalnız
değil
(dönen biri)
- Iç karanlığından yalrtılmış da değil
insan-avuçlanmın içinde taşıyorum ateşi
(dönen biri)
- Eller açık-söyle, kötücül (gizli) neyim
var?
(dönen biri)
- Ayaklar çıplak-kardeşim toprakla
dertleşiyorum.
(dönen biri)
- Ağız kapalı-başağa durmuş ekinin
çığlığı nasıl duyulmuyorsa
(dönen biri)
- Yaşam çevriliyse ölümle, bilin işte
kuşatıyoruz ölümü
(dönen biri)
- Çünkü karanlığın canı, soluk alabilmek
için düşürüyor gülüşü
(dönen biri)
- Hiç kararttırmamışlardı ışığı. Şimdi biz
(dönen biri)
- Unuttuklanmı unutma
(bir izleyen)
- Görüyorum tınlayan sarkacın panltısını
(gören biri)
- Acısını (yarasını) gizleyen kuşlar uçmaya
hazırlanıyordu avluda.
MUZAFFER İLHAN ERDOST
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Somutunuz Var mı ki,
Soyutunuz Olsun?
Birkaç yıldır daha bir yakından ızliyorum: Coğ-
rafyamızdaki tiyatronun "genç" eğilımleri, temel-
de anlaşılmak değil, fakat anlaşılmamak, anlat-
mak değil, olabildiğince anlatmamak peşinde.
Tıpkı ülkemizdeki "meslekten aydınlann" büyük
bir bölümü gibi, onlar da bu coğrafyanın dilini ko-
nuşmadıklan, yanı "buralı" olmaktan çıktıklan öl-
çüde "sanatçı", "evrensel", "soyut" falan filan
olacaklanna iman etmişler. ["Aydın" konusunda
artık çok rahat konuşuyorum; çünkü bir zaman-
lar ben de büyük bir hevesle aydın adayı idim. A-
ma sonradan sahip olduğum niteliklerin genelde
bir coğrafyada aydın olmama yetmeyeceğini tam
zamanında anlayarak, aydın adaylığından istrfa
ettim.)
"Seyirciye bir şeyi doğrudan söylemekten ya-
na değiliz..." Son dört, beş yılda, en azından 7-8
tiyatrocunun ya da tıyatrocu adayının ağzından
duyduğum bir söz. Şimdi, elbette doğru bir yanı
var bu sözün. Çünkü sahneden seyirciye, kör kör
parmağım gözüne tarzında ders vermenın adı ti-
yatro olamaz. Yetmişli yıllarda ülkemız sahnele-
rinde, bu türden ve Brecht'i mezarında birkaç
kez döndürebilecek yoğunlukta epik(!) tiyatro ve
uygulamalarına tanık olmuştuk. Ama öte yandan
sahneden ders vermemenın karşıt anlamı, seyir-
ciye sürekli anlamsız bilmeceler sormak da ola-
maz.
Burada işin içine, "somut" ve "soyut" kavram-
ları bağlamında, bir kavram kargaşası veya daha
doğru bir saptamayla, kavram cehaleti kanşıyor.
Felsefeyi eğitiminin gündeminden bunca çıkart-
mış bir ortam için belkı de doğal sayılması gere-
ken birsonuç. "Sanatın anlatımı soyut olmalıdır",
deniyor. Doğru. Çünkü zaten sanat, soyutlamay-
la eşanlamlıdır; salt "ayna" ışlevıni gören bir sa-
nat düşünülemez. Ama asıl önemli olan, şu "so-
yuf'tan ne anlaşılması gerektiği. Sözü uzatma-
dan, bu konuda en doğru bulduğum tanımlardan
birini alıntılamak istiyorum. Ünlü düşünür ve es-
tetik uzmanı Georg Lukâcs, başyapıtı olan "Es-
tetik"te sanatçıyı, yaşamın öncesiz ve sonrasız
akışı içersinden şu ya da bu nedenle seçtiği bir
parçayı geçıci olarak çıkarıp kendi tezgâhına ta-
şıyan kışi, dıye nitelendınr. Seçilen parça o tez-
gâhta, sanatçının kendı olması gerekenıne göre
işlenir ve biçimlenir. Daha sonra sanatçı, bu par-
çayı -ya da alternatif dünyayı- yeniden yaşamın
akışı içersine bırakır. Lukeacs'agöre, bu ışlemi ya-
pan kişi, gerçekten sanatçı ise eğer, o zaman ya-
şam, akışını o sanatçıdan öncesine göre çok da-
ha boyutlanmış ve zenginleşmış olarak sürdürür.
O halde, sanatçının sonradan soyutlaştıracağı
somutun bilincine yeterince varabilmesi için, her
şeyden önce yaşamı bilmesı, ardından o yaşam-
dan seçtiği parçayı lyi tanıması, sonradan, par-
çayı soyutlaştırayım derken, onu içınden çekip çı-
kardığı genel akışa yabancılaştırma tehlikesinden
korunabilmek için, seçilen parça ile bütün arasın-
daki ilişkiyi tüm sanatsal yaratım sürecı boyunca
bir rehber niteliöiyle göz onünde bulundurması
gerekmektedir. Fşte bütün bunlar, sonradan so-
yutlaştırılacak olan somut'u oluşturur.
Buna karşılık, kendi coğrafyasında sanatçılığa
soyunan, yaşamın -tüm geçmişiyle birlikte- o
coğrafyadaki akışını toplumsal koşullarıyla kav-
ramak için çaba harcamıyorsa, başka deyişle yo-
la, içinde kendisinin de yer aldığı bir yaşamın ca-
hili olarak çıkıyorsa, o kişı ne parça açısından
doğru bir seçım yapabilecektır, ne parça-bütün
ilişkisini doğru kurabilecektir, ne de bunca yan-
lışhğın üstüne inşa edilen bir kurgu doğru bir so-
yutlama olabilecektir.
Soyutlama, sahneden seyirciye yöneltilecek:
"Biz bir soyutlama yaptık, bilin bakalım bu neyin
soyutlaması" sorusuyla oluşturulamaz. Böyle
yanlış bir soyutlama girişiminı, hiçbir seyirciyi dü-
şündürme amacı doğruya dönüştüremez. Çünkü
seyirci, ancak tikelden tümele, özelden genele,
yöreselden evrensele doğru temellerde yönlendi-
rilmiş bir kurgulamayla karşılaştığında doğru dü-
şünebilir ve böyle bir kurgulamaya kendi yaşam
uygulaması içersinde yer bulabilir.
Anlatacaklan üzerinde yeterince kafa yorma-
dan ve bilgilenmeden, hemen her şeyı biçımsel
oyunlara ve uygulamalara bırakan, bu tutumun
sonucunda ortaya çıkan umarsız bilmeceleri de
soyutlama diye yutturmaya kalkışan -ve her an-
layamadıklarında bir hikmet varsayan ahmak "ay-
dınlann " ortamımızda ne yazık ki yeterince bulun-
ması nedeniyle, yutturmayı da başaran!- sanat
aymazlarının varlığı, günümüz Türksanatının ge-
neli için büyük bir sorundur.
e posta: ahmetcemal / superonline.com
acem20' hotmail.com
kN Biret hiç durmadan çalacak
• Kültür Ser\isi - 2. Uluslararası Kültür ve
Sanat Günlen çerçevesinde, bugün ve cumartesi
günü tdil Biret Efes Antik Tiyatro'da ücretsiz iki
konser verecek. Biret bu gece vereceği konserde
115 dakika hiç ara vermeden Chopin'in
yapıtlannı yorumlayacak. Cumartesi günü de
İtalyan şefAntonıo Pırolli yönetimindeki Dokuz
Eylül Üniversitesi Senfonı Orkestrası eşliğinde
Beethoven'ın yapıtlannı seslendirecek.
Karagöz Halk Dansları Topluluğu
• Kültür Servisi - Bursa Kültür Sanat ve Turizm
Vakfi (BKSTV) Karagöz Halk Danslan
Topluluğu'nun ağustos ayında çıktığı Avrupa
tumesi sona erdi. Topluluk turne kapsamında
Almanya'nın Rostock kentinde düzenlenen
'Schreberjugend Dünya Gençlik Festivali' ve
Ispanya'nın Caseres, Murcia ve Almeria
kentlerinde düzenlenen 'Festıfolk" festivallerinde
6 gösteri sundu.
BUGUN
• BEYOĞLU SİNEMASI'nda 11.30. 14.00,
16.30, 19.00 ve 21.30'da 'Alim Şerif Onaran
Anısına' kapsamında "Donnie Darko'
(0 212 251 32 40)
• NÂZIM KÜLTÜREVt nde 19.00'da 'Gaz-
ze Şeridi' adlı film gösterimi. (0 212 245 04 81)
• IFSAK'ta 19.30 ve 20.15 'te' Yarının Aydın-
lık Yüzü' başlıklı saydam gösterisı.
(0212 292 42 01)