24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 AĞUSTOS 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 D & <00 atmsrtmabtml BefctKmikpostedenlzsomecurnhuriyetcoiT Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - IMF, Türkiye'nin borç ödemesini ertelemiş... "Tahsilattan vorulmuslardır!" JestBizim medya bir âlem... Yüksek Askeri Şûra sırasında, Başbakan, karısının türbanı nedeniyle sorun olmasın diye bir jest yaparak komutanlara vereceği eşli yemeği iptal etmiş... Bunun üzerine Genelkurmay Başkanı da jest yaparak, Başbakana askerlerin vereceği eşli yemeği iptal etmiş... Bizim yağcı medyaya göre Başbakan ve komutanlar birbirlerine jest yapmışlar... Buna jestleşme değil karşılıklı restleşme denir beyler... Hele, komutanlar Başbakanı gönderip kendi aralarında yemek yedikten sonra... Kuklalar Ayşe Meral: "Dün, ABD'nin Irak'ın kuzeyinde kukla Kürt devleti kurmasına dikkat çekenleri paranoyaklikla suçlayan Amerikanofiller, bugün ABD'nin saplandığı Irak bataklığına Türk askerini sürebilmek için, kukla Kürt devleti tehdidine sanlıyorlar." ağlık Bakanlığı'nın devlet hastanelerinde, "hizmet satın alımı" yoluyla tıbbi cihaz temi- nine olanak sağlayan genelgesinj Tıp Kuru- mu Genel Sekreteri Dr, Ali Rıza Üçer perde arkasındaki aynntılanyla şöyle yorumluyor: "Genelgenin görünür gerekçelerine göre Sağlık Ba- kanhğı'na bağlı hastanelerin yüksek teknolojili ve pa- halı olan tıbbi tanı ve tedavi cihazlann satın alınması, bakım ve destek hizmetlerinin yürütülmesindeki fi- nansman, insan kaynakları ve teknik n/telikli güçlükle- ri aşabilmek için özel sektör ile ortak olmak gerekiyor. Bu cihazlar birinci el olabildiği gibi beş yaşına kadar ikinci el cihazlar da olabilecek. özel girişimciler diler- lerse bu cihazları hastanelerin içinde işletecekler, di- lerlerse başka bir merkezde. Piyasada özel tanı ve te- davi hizmeti veren girişimciler de Bakanlığa bağlı has- tanelerie Maliye Bakanlığı Bütçe Uygulama Talimatı üzerinden ortak olabilecekler. Hastaneler, hizmeti pi- yasadan ortaklık modeliyle de satın alacaklar. Con Ahmet Peki bu işletmeciler neden Sağlık Bakanlığı'na bağ- lı hastaneleri aracı olarak kullanacaklar? Çünkü Sağ- lık Bakanlığı'na bağlı hastanelerin hasta (müşteri) pc- tansiyeli çok yüksek. özel girişimciler bu potansiyele ulaşma olanağından yoksun. Bu potansiyel karşılığında devlet hastanele- riyle özel teşebbüs arasında ortaklık hakkı doğuyor. Böylece bir yandan birinci el pahalı ve yüksek tekno- lojili tanı ve tedavi cihazlarının ithalatı özendiriliyor ve teşvik ediliyor, bir yandan da özel girişimcilerin ikinci el tıbbi cihazlannın tüketim potansiyeli artırılmış oluyor. Çifte kavrulmuş bir kazanç elde ediliyor. Con Ahmet'in devridaim makinesi gibi. Sağlık Bakanlığı paket anlaşmalarta özel teşebbüs- ten satın aldığı hizmeti kime satacak? Başta sosyal gü- venlik kurumlan olmak üzere resmi kurumlann yanı sı- ra sosyal güvenlik kapsamı dışındaki yurttaşlara sata- cak. Sistemin yürümesi ve kârlılığını artırması tanı ve tedavi cihazları ile yapılacak tüketimin artması ile sağ- lanacak. Sunucular hizmeti kabarttıkça hizmeti sunan ve ona aracılık eden her iki taraf yani özel girişimciler ve bakanlık hastaneleri kânna kâr katacak. Sosyal gü- venlik kurumlannın, diğer resmi kurumlann ve güven- cesiz yurttaşlann sağlık harcamaları ise alabildiğince artmış olacak. Bu cihazların sarf malzemelerinin itha- latında yaşanacak patlama ile ulus ötesi şirketlerin de kârları katlanacak. Oyun hep aynı oyun, yönetmeni, senaristi, aktör- leri ve figüranlan değişse de içeriği hıç değişmiyor, 'u- lus devletlerin modası geçti, küreselleşmenin gereği bunlar' diyen neo-liberal ideolojinin temsilcilerine 'bu küresel otoyolda hep yaya kalıyoruz' diyen dinozorlar da bu gerçekleri bıkıp usanmadan söylemeye devam ediyor, perde açılıyor ve kapanıyor." SESSÎZSEDASIZO) 8/rs/crars/n çeJçeJş/fqe.... iki Sicrarsın çekirtje... Yüksek Yerilim Hattı erdincutku ' yahoo.com Görsel basın siiah gibi kuilanılıyor: YAZISIZ tNFAZ! Evdeki bulgunundan olan Türkiye Yön dergisi, tam 41 yıl önce, 12 Ara- lık 1962'de o sıra adı Ortak Pazar olan Avrupa Birliği'nden şu haberi vermiş: "Yunanistan'la bir ortaklık anlaşma- sı imzalayan Altılar, bütün ısrarlara rağ- men, Türkiye'yi Ortak Pazar'a alma- ya niyetli görünmüyorlar. Nitekim, Müşterek Pazar Komisyonu Ortak- lık Anlaşması imzalamadan önce Türkiye'nin 6 yıllık bir hazırlık devresi geçirmesini ve meselenin bu hazırlık devresi bittikten sonra tekrar ele alın- masını, Altılar Bakanlar Konseyi'ne tavsiye etmiştir. Ortak Pazar Komis- yonu, 1961 Nisanında yapılan müza- kerelerde de, Türkiye'nin bir hazırlık devresi geçirmesi fikrinde ısrar etmiş- ti. Fakat o tarihlerde bunu nazikane bir atlatma sayan Türk Hariciyesi ve Ma- liyesi, kıyametleri kopartmışlar her ne pahasına olursa olsun, Altılar ortaklık anlaşması imzalamaya zorlamışlardı. Ama bu gayretler neticesiz kalmıştır. Bu sebeple, Türk Hükümetinin Müşte- rek Pazara girmek hususunda başa- nsızlığa uğradığını kabul etmek la- zım. Aslında bu başansızlığa sevin- mek lazım. Zira Ortak Pazar ile Yu- nanistan tipi bir anlaşma, Yunanis- tan'dan çok farklı ekonomik şartlar içinde bulunan memleketimiz bakı- mından felaket olabilir. Bizim için en önemli mesele, ihraç mallanmızın uy- gun şartlarla Ortak Pazar'da satılabil- mesidir. Uzun vadeli ticari anlaşmalar bunu sağlayabilir. Dimyata pirince gi- derken, evdeki bulgurdan olmaya lü- zum yoktur." Danışma TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 22 Temmuz'da par- tisinin Meclis grubunda hükü- metin icraat ve yöntemlerini anlatırken, hükümetin çalış- malarında "herkese danıştığı- nı" söyledi. Televizyonda ku- lağımızla duyduğumuz bu be- yan üzerinde düşündük.. Bir siyasetçi, olaylan ve gelişme- leri yorumlarken, olanı ya da gerçekleri kendi yönüne göre biraz abarttığı görülünce, pek ses çıkanlmayabilir. örneğin, "yanya kadar dolu birbardak" anlatıldığında, bir siyasetçi "bardağı doldurduk" derse, gerçek halka anlatılsa bile o siyasetçi çok ayıplanmaz... Devlet yönetme işi cidden zor bir iştir. Bu nedenle yönetici- lerin bazı kusurlanna hoşgö- rüyle yaklaşılabilir. Ama bir siyasetçi, danışma kavramının yanına bile yanaş- madığı halde, Tayyip Erdoğan gibi her işlerini herkese danı- şarak yaptığını kendi Meclis grubunda bağıra bağıra ifade ederse bunun hoş görülmesi, bırakın siyaset ahlakına, insan ahlakına sığmaz. Danışma değil Cumhuriyet ve demok- rasilerde; eski monarşilerde bile, yönetimin sağlıklı olabil- mesi için daima başvurulan bir yöntemdir. Bizde de Os- manlı Devleti'nin padişahlan, örneğin Sultan Osman, Or- han, Fatih Mehmet başta ol- mak üzere, her önemli adım- larında sürekli danışma için- de olurlardı. 19. yüzyılda pa- dişah Abdülaziz döneminde de danışma makamı olarak, eski dille "Şûrayı Devlet" (Da- nıştay) kurulmuştu. Sultan Aziz kadar bile da- nışmaya önem vermeyen, kendi buyruğunda olan ve ol- mayan anayasal kurum ve ku- ruluşlara hiç danışmadan devletin sosyal ve siyasal, ekolojik yapılannı değiştirmek için yıldınm hızjyla yasalar ha- zırlayan ve parti disiplininin en şiddetlisini uygulayıp çeşitli veto ve karşı çıkışlara karşın bunları yasalaştıran Başba- kan "danışmaya önem verdi- ğini" anlatırken herhalde din- leyenlerin ve koca bir halkın belleği ve aniayış yeteneği (izanı) ile alay etmektedir. Oysa çağımız yönetimde danışma çağıdır. Bu nedenle yabancı dillerde bu yeni yö- netim biçimini anlatmak üze- re yeni kavramlar getirilmiştir. örneğin Ingilizcede "govern- ment" hükümet terimi yerine, "govemance - yönetişim" de- yimi getirilmiş. Içine girmek için özenilen AB ülkelerinde, hükümetler, sadece anayasa- lan gereğince danışma duru- munda olduğu kurum ve ku- ruluşlara ek olarak sivil top- lum kuruluşları (STK) ile sü- rekli danışma ve karşılıklı fikir aJışverişindedirler.. AKP hükü- metiyse, bu kuruluşlann variı- ğından habersiz gibidir. Çok önemli yasalarda örneğin Ma- den Yasası'nda, ormanlarla il- gili düzenlemelerde, Topluma Dönüş düzenlemesinde; ver- gi affında; ilgili STK'lere (örne- ğin Maden Mühendisleri, Or- man Mühendisleri odalarına ve Türkiye Barolar Birliği'ne, TÜRMOB'a) danışma gereği- ni bile duymamıştır. Yıllarca sürekli olarak çevre kuruluşla- nnın ortak danışma toplantıla- nna da sırt çevrilmiştir. Sade- ce Iş Kanunu değiştirilirken sendika ve işçi konfederas- yonlannın fikrine başvurulmuş ama bunlarm söylediklerinin tam tersi, yasa tasfağı sonra da yasa haline getirilmiştir. Yıl- lann yurttaş örgütlerinin biri- kimlerini yok sayan bir hükü- met, saygın olamayacağı gibi başanlı da olamaz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl HARBt SEMÎH POROY semihporoyi" yahoo.com HAYAT EPtK TİYATROSU MVSTAFA BÎLGİ IRAKTA AMERÎKAN 6ÜDÜMLU KONSEV, ASKER BİZİM HÜKÜMETE. TANIDIK GELECEK Bİft YANIT HER DAVETE ICABET EDİLMEZ" !.. I I I_J i L_J OTOBÜSTEKİLER KEMALVRGENÇ k_urgenc(ayahoo.com SIVAS1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2003/63 Davacı Botaş Boru Hatlan ile Petrol Taşıma AŞ vekili Av. Vedat De- mırtaş tarafindan davalı Osman Manda ve aleyhine açmış olduğu tezyi- di bedel, tescil davasının yapılan yargılaması suasında verilen ara kara- n uyannca; Sıvas merkez Uzuntepe köyü parsel 1318'de kayıtlı taşm- mazı bulunan Osman Manda mirasçılan Hayriye (Alıtürk) Şarıgül, Müzeyyen (Manda) Araz ve Fatma Manda'nın bütün aramalara rağmen bulunamaması ve adreslennm de meçhul oluşu nedeniyle mahkememı- zin 2003'63 Esas sayılı dosyasında duruşmanın atılı bulunduğu 7.10.2003 günü saat 09.00'dan itibaren bizzat hazır bulunmalan veya kendılennı bir vekılle temsil ettirmeleri, aksi halde HUMK'nın ilgili maddelen gereğince yokluklannda yargılamaya devam olunacağı husu- su tebliğ yerine geçmek üzere ilan ohmur. Basın: 37999 SIVAS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2002/317-Karar No: 2003-180 Davacı Velı Tek vekili Av. Tahsin Yeğiner tarafindan davalı Mahluga Tek aleyhine açmış olduğu boşanma davasının yapılan ve bıtınlen yargılaması sonunda: Haklı görülmeyen davanuı reddine karar verilmiş olup, da\alı bü- tün aramalara rağmen bulunamamış ve adresmın meçhul oluşu nedeniyle karar teblıği yerine geçmek üzere ılan olunur. Basın: 37998 34 TU 9730 plakalı arabamın araç tescil belgesi ve trafik belgesini kaybettim. Hükümsüzdür. LEYLA ERCAN TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN tmcuj.munttas-arikan.com Pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. GÜLER EMEKTAR Pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. GÖKÇE ÇÎÇEK ÇETÎN NAUTILUSISSB'De BUGÜN, NAUTILUS DENİzALTfSt, KUZ£y KUT8UHU, BU2L4G/N ALT7NOAAJ 6£Ç£G£K ^Ş/P l^LANDA'yA VARD/. ABO OBNİ2 /CUl/\SEn-£RİNE B-4&L/ /LK AJÜ/Cİ-£ER DENİ2jQl.Tr OL/>N NAUTİ- LUS, A£»N/ JULES VERNE'İN ÜMLÜ K İ ' İ ALMlŞTI. HAU/Al'İ 'DEN NAUTİI.US E/eiSÖ BUZ fZİSKOP AA ALET/ /L£ Ç/KAAJ O4 P£- GÖNDEGDfĞI SES 0/U.G/t- V£ GÖRÜS NEŞE DOSTER AbTırkam?ColaTırkamı? Yahya Demirel, Zeynep- Efe Özal, Mert Çil- ler, Yavuz Yılmaz derken, şimdi de Ahmet Bu- rak Erdoğan ve Erkan Yıldınm'la tanıştı halkı- mız. Hem de ne tanışma!.. Bu gençlerin yaşında iken hiçbir baltaya sap ola- mamış memleket çocuklannın yanında, bu genç- lerimizin olağanüstü yetenek ve başanlan bizi çok etkiledi! Yoksa siz etkilenmediniz mi? 3 eğitimli gençten 1 'inin işsiz olduğu memleke- timizde, dershaneler yerine bu gençlerimizin aça- cağı kurslara ilginin çok olacağını düşünüyor, bu önerimizi ilgililerin dikkatine sunuyoruz. Memleket evlatlan bu kurslardan yararianarak iş güç sartibi olsa fena mı olur? Hoş eski başbakanımızın kocası, engin bilgisini ve ticari yeteneğini kitaplara dökerek halkımızın hizmetine sunmuştu ya neyse!.. Yeni başbakanı- mız da "leb demeden leblebiyi anlama" yetene- ğinin altını çok sık çizerek, gerekli mesajlan veri- yor, ama biz yine de "özel kurslardan" yanayız. Değerti okur, birgazete köşesini fazlacaaşan bu başanlan ve ardındaki imzalan anlatmaya kalksak, inanın gazetenin tüm sayfaJan yetmez. O neden- le özetlemekle yetineceğiz. Yahya Demirel ilk hayali mobilya ihracatına baş- ladığında doğmamış olanlar, bugün işbaşındalar. Büyüklerimizin yakınlan ticari temelleri iyi atıyorlar demek! Soyguna, vurguna, hortuma iyi alışmışız demek! Bir kedisi bile olmayan Efe'cik bugün çiftlik, han, hamam sahibi. Zeynep'çik birikimlerini yiyor. Ha- tırlıyorum da Zeynep özal'm yıllar önce Bağdat Caddesi'nde açtığı butik için devlet protokolü uy- gulanmış, cadde saatlerce trafiğe kapatılmış, gön- derilen çiçekler nedeniyle insanlar kaldınmlarda yürüyemez hale gelmişti. Mert Çiller'in deniz maceralan az mı konu olmuş- tu TV oyunlanna... Tam ortalık durulmuşken (fırtına öncesi sessiz- lik de denebilir) meydana yeni prensler, yeni veli- ahtlar çıkmaz mı? Allahtan ümidi kesmemiştik ve zaten bekliyorduk. Şöyle ki: Ulaştırma Bakanı Binali YıkJınm'ın 26 yaşında- ki oğlu Erkan Yıldınm, şirketler kurup (kızkardeşi ile ortak), deniz taşımacılığına başlamasın mı? Sa- yın Bakan'ın da bir zamanlar ortağı olduğu Sean- tur Şirketi, oğul Yıldınm'a 200 bin Euro vermesin mi? Ankaraferibotu bu kıyağa karşılık düşükfiyat- la ve ihalesiz olarak adı geçen şirkete kiraianma- sın mı? Bu arada, daha doğrusu iki arada bir de- rede Erkan Bey 1.5 milyon dolara aldığı geminin adını "DERİN DENİZ" koymasın mı? Bu arada kendisini sıkıştıran medya ordusuna Binali Yıldınm, "Bakan oğlu oldu diye ticaret yapmayacak mı? Oğlumun bildiğl tek iş bu" demesin mi? Aklıma mukayyet ol Tannmü! Tam bu şoka alışmayaçalışırken, Başbakanımı- zın oğlu Ahmet Burak Erdoğan'ın, Ülker'in son ürünü Cola Turca'nın Anadolu yakası dağıtımını aldığını duymayalım mı? Al sana bir şok daha! Şim- di bu "artçı şoklara" bu yorgun bedenler alışadur- sun, bir haber de eskilerden gelmez mi? Ne de- miş atalanmız: "Su uyur düşman uyumaz". Eski başbakanlanmızdan Mesut Yılmaz'ın oğ- lu Yavuz Yılmaz da Coca Cola'nın dağıtımını yap- mıyormuymuş! Bak sen şu işe! Daha doğrusu hep birlikte bakalım! Şimdi bu ülkede siyasetteki babalar rekabeti, ti- carette oğullar rekabetine dönüşürse, kazanan kim olacak? Cola'cılar mı? Türk halkı mı? Ona bir tür- lü karar veremedik! Haa onun adı; politik bir savrulmanın, alaturfca bir duruşun bu ülkeye özgü yansımalan mı olur? Onun adı, günümüzde ve ülkemizde pek nadir gö- rülse de, her zaman geçerli bir tavır olan "İSTİFA" sözcüğünün gündeme gelmesi mi olur? Bizimki olmayacak bir duaya amin olsa da Al- lah'tan ümit kesilmez. Bu arada Cola Turca reklamı "BENDENSİN" di- yor. Bu garipler de "BİZDEN" olsa ne yazar!.. B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Halikarnas Bahkçısı'mn, ünlü bir Türk denizcisini konu alan ro- manı. 2/Çocu- ğun eğitim ve öğretimiyle il- 6 gili erkek ba- kıcı... Sine- madayadati- yatroda teknik ustalıkla yapı- lan hile. 3/ Osmanlı ordusunda yüksek rütbeli subaylann ça- dırlannı kurup kaldı- ran görevli. 4/ Sık sık küçük ve önemsiz ka- zalar yapan kimse... Düşünce. 5/ Kalayın simgesi... Cilo Dağı 8 üzerinde bulunan, 9 Türkiye'nin üçüncü yüksek tepesi. 6/ Kişinin öz benliği... Çemberin çewesinin çapına oranını gös- teren sayı... Bir nota. 7/Taş dibek... Ayak direme. 8/ Küçük bir alan üzerine odaklanmış yoğun ışık kay- nağı... Kuzu sesi. 9/ Iskambilin atası sayılan deste- ye ve bu deste kullanılarak bakılan falcıhğa verilen ad... Antalya'nın bir ilçesi. YUKARTOAN AŞAGIYA: 1/ James Joyce'un tanınmış bir romanı. 2/Lantan elementinin simgesi... Afrika'da bir ülke. 3/ Ha- berci... Başında ok biçirninde bir tel demeti bu- lunan bahkçıl kuş. 4/Belli aralıklarla yanıp sönen küçük deniz feneri... Yunan rakısı. 5/Çok büküm- lü iplikle dokunmuş birçeşit ince kumaş... Bir gı- da maddesi. 6/ Yunan abecesinde bir harf... " — bir tahta kaşıktır / Sapı ortasına denk düşen" (Can Yücel). 7/Sert buğdaydan elde edilen iri taneli un. 8/Asker... Giysilerin üstüne giyılen, önü açıkbir tür üstlük. 9/ Güreşte bir oyun... " — kesilir geç- "se sabâ gülşenimizden" (Yavuz Sultan Selim).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle