Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2003 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Yazanmız Mümtaz Soysal, yıllık izninin bir
bölümünü kullandığından yazılanna bir süre
ara verecektir.
ARADABİR
Av. TURGUTİNAL
Yargıda Zorluklap
5O'li yılların ortalannda hukuk mesleğine baş-
ladığımızda "yargı reformu" sözüyle karşılaşmış
ve hâlâ bunu duymaktayız. Ne yapıldığı var, ne
de yapılacağı... Yargı yurttaşa inip basitleşip sü-
ratleneceğine, aksine yurttaştan uzaklaşmış, son
derece dağınık duruma getirilmiş ve kelimenin
tam anlamıyla hantallaşmıştır. Şu kadar, bu ka-
dar deneyimliyiz, yaşamımızdan binlerce, onbin-
lerce dava geçmiştir dememize karşın, önümüze
gelen davalarda, bu idari yargıya mı, adli yargıya
mı, yoksa askeri yargıya mı giriyor diye çok te-
reddüt ettiğimiz anlar olmuştur. Adli ve idari yar-
gıya giriyorsa, bu yargı içerisinde davayı nasıl
yönlendireceğimizi, bugün bile kesinkes bilme-
miz her zaman mümkün olamamaktadır. Yargıyı,
hukuku siz bu duruma getirirseniz, ülkenin yurt-
taşı haktan hukuktan nasibini nasıl alacaktır?
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne, ortaoku-
lu bitiren her yurttaş, bu mahkeme başkanlığına
göndereceği dilekçesiyle hakkını hukukunu ara-
yabilir. Dilekçe yazma dışında hiçbir bilgiye ihti-
yacı yoktur. Masrafmış, harçmış, keşifmiş, tes-
pitmiş, tanıkmış, tebligatmış, postaymış, ilam-
mış, pulmuş, damgalıymış, damgasızmış gibi,
pullara hiçbir ihtiyacı yoktur. llk harçmış, bakiye
harcıymış, cezaevi harcıymış, tahsil harcıymış,
mahkeme heyeti masrafıymış, ilan ve ilam mas-
rafıymış, sayamayacağımız kadar masrafa, har-
ca kesinlikle gereksinim duyulmaz. Siz bu ülke-
de, yurttaşa hak kazanmak değil, yurttaştan her
yıl uydurup uydurup, ekleyip ekleyip ve yargıya,
adaJete yükleyip soymadan başka bir adım ileri
gitmemektesiniz. Yurttaşın yargıdan korkmasın-
dan, çekinmesinden, yargının tekin olmamasın-
dan veya yargıya olan yüksek saygısından, bu
kadar istrfade etmekte, aynı zamanda bu kadar
da istismar etmektesiniz. Yargıda bir vergi yoktu,
şimdi KDV'yi de sokarak bunu da getirmiş oldu-
nuz.
Yargıda, siz, yurttaşlarınızın karşılaştığı tutar-
sızlıkları ve zoriuklan sürdürüp giderseniz, daha
seksen yıl bekleseniz Avrupa Birtiği, size kapılan-
nı açıp, buyur demeyecektir. Çünkü sizin, kendi
ülkenizin insanına saygınız yoktur, denecektir.
USKUDAR ASLIYE 3. HUKUK
HÂKİMLİĞİ'ıNDEN
Esas Nq: 2002/847
KararNo: 2003/116
Davacı K.H. taraftndan davalı Yavuztürk Mahal-
lesi Iş Adamlan Derneği aleyhine açılan derneğin
feshi davasının duruşması sonunda:
24.2.2003 tarih ve E. 2002'847-K. 2003/116 sa-
yılı karar ile Dernekler Kanunu'nun 50/2'nci mad-
desi gereğince Yavuztürk Mahallesi Iş Adamlan
Derneğı'nin feshine, yapılan masrafların davalı
dernekten alınmasına karar verilmiş ve davalılara
gönderilen tebligatlan bila tebiiğ iade edilmiş ve
yaptınlan zabıta tahkikatında da adresleri tesbit
edilememiş bulunduğundan Mahkeme ilamının
ilanen tebliğine karar verilmiş bulunmakla.
Dernek başkan ve üyeleri Muharrem Oktay,
Mürsel Koç ve Savaş Başdemır'e mahkeme ilamı
tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
25.6.2003
Basın: 33697
Şeriatçı Başkaldm îlerliyor...
3 Kasım 2002 sonrası olduğu gibi kimi zaman da, esas amaç "gizlenerek"
sinsice kadrolaşma ile "dinci" kesimin daha da güçlenmesi için tüm
güçleriyle çalışmaya başlarlar. Gerçekten de, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma
Gençlik ve Spor Bayramı konusunda, önceden bu amaçla hazırlanmış bir
avuç genç ve onlara "yürekten" katılan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelİk, Atatürkçülerin kutsal ülkülerini suçlayıp kötülemediler mi?
Prof. Dr. Mahmut ÂDEM
1
945'lerde çok partili demokra-
tik düzene geçilmesi ile özellik-
le 1950 yılında Demokrat Par-
ti'nin iktidar olması üzerine,
1923 yılından beri hiç görülme-
miş bir biçimde laik eğitim onanlmaz ya-
ralar almaya başlarruştır. Menderes hü-
kümetlerinin hoşgörüsü, belli ölçüde de
desteği ile şeriat gericüigi. din sömürü-
cülüğü hortlamaya başlamıştır.
Atatürk'ün yontulanru kırma eylem-
lerinin yurt geneline yayılmasının yaru
sıra gericiler, Mareşal FevziÇakmak'ın
cenaze törenini bahane ederek laiklik
karşıtı gösteriler yapmışlardır. Bu geri-
ci olaylar toplumda büyük tepki ile kar-
şılanmıştır.
O günlerde eğitimci tsmayil Hakla
Baltacıoğiu, "Softa Başkakbrinış!'' adli
bir yazı yayımlayarak tepkisini şöyle di-
le getirmiştir: "Softabaşkaldırnnş,orta-
hğa saldırryor! Softa Türkinkjlabına sal-
dınyor, softaKemaüstleresaldınyor. Sof-
ta Mustafa Kemal'e saldınyor! Softa la-
iklere dinsiz diyor!"
fşte bu gelişmeler üzerine TBMM, 29
Mart 1951 tarihinde, "Atatürk'ün Haü-
rasuıa Karşı tşlenen Suçlar hakkında
5816sayıhyasayı" kabul etmiştir. Buna
karşın 53 yıldır din sömürücülüğü hiç dur-
madan sürdürülmüşfür. Bununla birlik-
te 27 Mayıs 1960 ve 28 Şubat 1997 son-
rasında olduğu gibi zaman zaman, bun-
dan tam 78 yıl önceden Atatürk'ün gör-
düğü gibi shunekzorundakaldılar. Mus-
tafa Kemal, 5 Kasım 1925 tarihinde An-
kara Hukuk Fakültesi'nin açılışında ulu-
sumuzu şöyle uyarmıştır:
Llustın süreldi ve ateşK devrim aühm-
lan sırasında sinmek zonında kalan es-
id yasa kuraDan, eski hukuk adamlan,
devrimcfierin ateşi ve etkisi yavaşlamaya
başiarbaşbmaz, hemen canlanarak dev-
rim ükelerini, ona içten bağh olanlan,
bunlann kutsal ülkülerini suçlayıp kötü-
lemek için nrsat beklerier.
3 Kasım 2002 sonrası olduğu gibi ki-
mi zaman da, esas amaç "gizknerek"
sinsice kadrolaşma ile "dinci'' kesimin
daha da güçlenmesi için tüm güçleriyle
çalışmaya başlarlar.
Gerçekten de, 19 Mayıs Atatürk'ü An-
ma Gençlik ve Spor Bayramı konusun-
da, önceden bu amaçla hazırlanmış bir
avuç genç ve onlara "yürekten" katıian
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇeHk, Ata-
türkçülerin kutsal ülkülerini suçlayıp kö-
tülemediler mi? Öyleyse öneriniz nedir
Sayın Bakan? Atatürk'ün anılmasını is-
temiyorsanız, bunu açıkça söyleyin!
Dünün "MİDi Görüşçüfcri", bugünün
AKP yöneticileri, çok iyi biliyorlar Id, yar-
gı son noktayı koymuştur. Ve "Anayasa
Mahkemesi kararlan; yasama, yürütme
ve yargı organlannı, idare makamlarnu,
gerçek ve tüzeikişileri bağlar." Aynca
Anayasa Mahkemesi'nce Kararverilen bir
konuda, bu karan ortadan kaldıran bir ya-
sa tasansı, TBMM'ye önerilemez. Bu
böyle bilinmesine karşın, 58. AKP hü-
kümeti "türban affi" konusunu
TBMM'nin gündemine getirebiliyor.
Böyle bir yasa önensı getinlırken de,
"Tûrbanh 'îenç kızlann öğrenim özgür-
lüğü engelk ndi, bunlara bir şans taruya-
tan" gibi masumane bir dilek biçimin-
de sunuluyor. Oysa üniversitelerde tür-
banlı kız öğreııcilerin öğrenimlerini sür-
dürmel ;ri, hem Danıştay, hem Anayasa
Mahkemesi'nce Oğretim Birliği Yasası'na
ve anayasanın laiklik ilkesine ters düş-
tüğü gerekçesi ile uygun görülmemiş,
aynca Avrupa însan Haklan Mahkeme-
si de bu konudaki öğrenci baş\-urulannı
reddetmiştir.
EIEzher
Öte yandan bu "masumane" öğrenci
affi taslağı, üniversitede irticai olaylara
kanşmış öğretim elemanlannı da içeri-
yordu. Sözgelişi bir öğretim elemanının
hazırladığı doktora tezi, Arap harfleriy-
le "BBnuHahirrahmanirrahinT ile baş-
lıyor. Bu tezde "şeriatçı terörörgütû Hiz-
but-tahrir" ve bu örgütün ılkelen anla-
tılıyor. Bizce işte bu girişime, Ismayil
Hakkı Baltacıoğlu bugün yaşıyor olsay-
dı "şeriatçılar başkaldıranş!" derdi.
Yine "türban affi" yasa taslağında Mı-
sır'daki "El- Ezher Medresesi" mezun-
Ianndan diplomalanna denklik verilme-
yenlere de af çıkanlarak denklik veril-
mek isteniyordu. Neden? Çünkü AKP'nin
El Ezher medresesi mezunu milletveki-
li ve il başkanı var.
El Ezher Medresesi (Özgün adı: Ca-
mi-ul Ezher) konusunu, Milli Eğitim Ba-
kanlığı Isviçre Bölgesi Öğrenci Müfet-
tişi Ziya Karamuk'ça hazırlanmış 9 Ha-
ziran 1953 tarihli bir rapor çok güzel be-
timlemiştir. Bu rapora göre cami M.S. 972
yılında yaptınlmıştır. Ezher'de biri Mı-
sırh öğrenciler, öbürii yabancı öğrenci-
ler için olmak üzere iki öğretim kolu bu-
lunmaktadır. Yabancı ülkelerden gelen ve
Ezher'e kaydolmak isteyen adaylarda,
diploma ya da tasdikname vb. hiçbir res-
mi belge aranmaz. Herhangi bir "ho-
ca"nm, hiçbir resmi değeri olmayan ya-
zısı bile girişte yeterli kabul edilmekte-
dır. "Türk vatandaşian içinde bu çeşrt
belgelerle Ezher'egiripdereceamuş obn-
lar da vardır" deniyor raporda. Daha
açık deyişle, "ilkokul öğrenimi bile gör-
memiş bir adayın, bir yıl hazırtakta öğre-
nim gördüktensonra, üstöğrenimdüzey-
lerine geçmesi olasKÜr."
Softalann başkaldısı
Ezher'in hazırlık suııfindan başlaya-
rak tüm sınıflannda en yoğun olarak
okutulan "filah" (şeriat hukuku), fikıh
usuiü dersleridir. Raporda Ezher' in bu-
lunduğu yer şöyle anlatılmıştır: "Ez-
her'in bulunduğu yer, Kahire'nin en ha-
rap, en pis, en iptidai bir mahallesidir.
İnsan bu mahallede dolaşırken, yaşadı-
ğıdümaüeBgisil<£SÜmişvebirpislikmah-
şerine düşmüş hissini duymaktadır. Ez-
her'in hiçbir binası, muhitin bu iğrenç
manzarasuıı unutturacakdurumda bu-
lunmamışür."
"-1936 yıhnda aduıı aldığı bugünkü
biçüniyle -MüstaJdl İlahiyat Ünrversite-
si-, Ezher'in gerçekten üniversitelikle
hiçbir ilgisi yoktur. tskolastik hüviyeti-
ni, hâlâ ortaçağda olduğu şekilde muha-
faza eden bir ortaçağ medresesidir."
"Mısıru aydınlar Ezher'i şöyie değer-
lendiriyorlar: 'Ezher hurafelere boğul-
muştur. Hâlâ dimağlan yıpratmakta-
dır. Memleket evladını genç yaşta al-
makta, verimsiz metodar içinde, mana-
sız ve devri geçmiş birtakun safsatalar-
la, çocuk yaşta Kur'anı ezberlemeye
mecbur tutmakla körpe beynirü bunış-
turarak, özünü kunıtarak emeklilik ça-
ğına getirdikten sonra kapjsından dışa-
n salmaktadır. Bu hihi>eti ile Ezher, il-
me de, dine de hizmet edemez."
Bugünkü durumunu hiç bilmemekJe
bırlıkte, 980 yılda (972-1953) hiç değış-
meyen bir kurum, son elli yılda ne den-
li değişir? Işte bu şeriatçı yetiştiren bir
ortaçağ medresesi mezunlannın diplo-
masına, önceki YÖK başkanı dönemin-
de denklik verilmiş, 1995-1996 yıllann-
da da bunlardan 50 kadan Milli Eğitim
Bakanhğı'nca sınıf öğretmenliğine atan-
mıştır. AKP iktidan, bunlardan bırini de
devlet arşivinin başma getirmiştir.
Sonuç olarak şeriatçılar başkaldırmış,
laik eğitime saldınyor! Şeriatçılar baş-
kaldırmış, kamu görevlilerini "imanv
laştmyor"! Şeriatçılar başkaldırmış, ön-
ceimamyöneticileratayarak-Başkent'in
Milli Eğitim Müdürü eski Mudurnu
imamı değil mi?- tüm eğitim kurumla-
nnı "imam hatipleştirmek'' istıyor!
58. hükümetin Milli Eğitim Bakanh-
ğı'nca hazırlanan yükseköğretim yasa
taslağında mesleki-teknik liselerin önü-
nü açarak imam hatip lısesi mezunlan-
nın tüm yükseköğretim programlanna
gırişini kolaylaştırmak amaçlanmadı
mı? 1983 yılına değin mesleki- teknik
lise mezunlan yetiştikleri alanda yükse-
köğretim programlanna girebilirken,
sözde Atatürkçü 12 Eylül askeri yöne-
timi, bu tarihten itibaren tüm program-
lara girebilmelerine olanak sağlamış-
tır.
Özet olarak sonuç: Öncelikli hedef
çağdaş eğitim. Bu bağlamda esas amaç-
lan, anayasamn 42. maddesini değiş-
tirmek.
Böylece eğitim, devletin temel göre-
vi ohîıaktan çıkanlarak yerel yönetim-
lere, dolayısıyla cemaatlara tarikatlara
bırakıhnak ıstenmektedir.
Şeriatçılar başkaldırmış! BunJannen
son hedefleri demokratik, laik cumhu-
riyettir. Bunda başanlı olamayacaklar.
Çünkü Türk ulusu cumhuriyetçidir, de-
mokrattır, laiktir.
Hiçbir demokraside demokrasiyi yık-
ma özgürlüğü yoktur.
CUMHURİYErTEN
OKURLARA
tBRAHİM YILDIZ
Medyanın Giicii
Medyanın gücü bizim gibi
ülkelerde birinci güç konumu-
na yükseidi.
Son günlerde medya, üze-
rinde en çok durulan kavram
olarak karşımıza çıkıyor. önce-
likle Cumhuriyet gazetesinin
haberleri ve yazarları eleştiri
konusu oluyor.
Çok satışlı gazeteler yayınla-
nmızı benimsemediklerini açık-
ça dile getirirken yazarlanmızı
da isim vererek eleştiriyorlar.
Hatta bu eleştirilerde, yazarla-
nn yorum başlıklannın gazete
yönetimince değiştirildiğini öne
sürüyoriar.
Cumhuriyet gazetesinin ha-
berleri her şeyden önce öz-
gündür, gerçeğe, bilgiye daya-
nır. Yorumlar ise özgürdür. Yaa
başlıklarını da yazarlarımız
kendileri atarlar. Oteki gazete-
lerde böyle bir uygulama var
mı bilmiyoruz...
• • •
Yıllarca tartışılan özel televiz-
yonlar ve TRT'nin durumu
AKP iktidannda yeni bir sürece
girdi. TRT genel müdürünün
belirienmeyişi bu kurumu hayii
yıpratıyor. Her şeye karşın TRT
yayınlan görsel yayımcılık açı-
sından bir yüzakıdır. Televole
kültürünün ve mafya dizilerinin
salgın gibi yayıldığı bir ortam-
da geniş kitlelerin "ne verirsen
onu alır" mantığıyla nasıl bir
duruma sürüklendiği de orta-
dadır.
Medyamızın geleceği açısın-
dan bu konunun tartışılması
biran önce yapılmalıdır.
Bugün medyada pek sık gö-
rülen "senin patronun kötü-
dür" yaklaşımı objektif haber-
ciliği yaralamaktadır.
Konuyla ikjili olarak iki görü-
şü aktarmak istiyorum:
"Medyayı talep edenler
güçlûdür, medyanın hitap et-
tiği toplum geneli 'gerçek'
anlamda örgütlü olmadığı
için güçsüzdür. Aradaki den-
geyi, yine aşağı yukan sağla-
mak, burada büyük ölçüde
devlete düşer. Ama kuşku-
suz asıl amaç, uzun vadede
toplumun güçlü örgütlü ola-
bilmesi olanağını sağlamak-
tır. Fakat bu duruma şimdi
henüz sahip olunmadığı için,
demokrasi adına kuzuyu kur-
da teslim etmek, asla haklılık
kazanamaz. öte yandan
medya üzehnde devletin rolü
de son derece nazik bir ko-
nudur. Bu rol fazla olduğun-
da, asıl amaca hiçbir zaman
ulaşılamayabilinir. Devletin
rolûnûn ne kadar olursa 'faz-
la' sayılamayacağmı önce-
den tam olarak bilmek ola-
naksızdır. Bunun için en iyisi
yine de deneme-yanılma
yöntemidir. Medyada her is-
teyenin istediği ıletiyi verme-
si ile alıcının istemi arasında,
yani iki irade arasında yakla-
şık bir dengenin olması ha-
linde ancak bu ikisi dışında
başka bir güce (devlete),
olağan dışı haller (savaş vb.)
dışında gerek duyulmayabi-
lir." Ömer Naci Soykan
(Türkiye'den Felsefe Man-
zaralan 2)
•••
"Basın özgürlüğü' kavramı
yerine 'iletişim özgürlüğü' kav-
ramının kullanılması gereklidir.
Çünkü işin temelinde, önce
gerçeklere ulaşma hakkının
sağlanması vardır, bilgi edinme
hakkının sağlanması vardır, bil-
giye, ancak belgelere ulaşma-
nız yoluyla, olaylara ulaşmanı-
zın engellenmemesi yoluyla
erişebilirsiniz. Bizim sözünü et-
tiğimiz özgürlüğün, yani 'basın
özgürlüğü' dediğimiz şeyin,
aslında tüm bireylere ait oldu-
ğunu ama bizim, belirli bir ko-
numda olduğumuz için biraz
daha şanslı bir şekilde bu ola-
nağı kullandığımızı bilmemiz
lazım. Bu, bizim için birimtiyaz
aracı değildir, bu, bizim için bir
imtiyaz talebinin mesnedi de-
ğildir. Bu, herkese ait olan hak-
kın belirli kesimdeki bireyler
tarafından kullanılması gerçe-
ğinden ibarettir." Oktay Ekşi -
Hürriyet Gazetesi Başyazan
- İletişim Şûras) 2003.
• • •
Cumhuriyet gazetesi geçen
hafta ülkemizi yakından ilgilen-
diren konulan gündeme getirdi.
Leyla Tavşanoğlu'nun 'Pa-
zar Konuğu' söyleşisinde
ABD'nin ortadoğu uzmanlann-
dan Prof. Dr.Lisa Anderson'la
yaptığı konuşma Türkiye'nin
Irak'taki rolünü ve ABD'nin bu
konudaki durumunu ortaya
koydu.
Anderson, Bush yönetiminin
Ankara'sız Irak'ı çözemeyece-
ğinin artını çizdi.
• • •
Zeynep Oral, arkeolog Gül
Pulhan'la yaptığı söyleşide
Irak'ta kültürel ve tarihsel kay-
bın ne denli büyük olduğunu
ortaya koydu.
• • •
Istanbul Haber Servisi'nden
Alper Turgut ve Ipek Yezda-
ni'nin hazırladığı Beyoğlu Dos-
yası, eski Pera'nın içler acısı
duruma dönüştüğünü somut
ömeklerte okurianmıza yansıttı.
Bu yazı dizisinde, yoğun göç
ve getirdiği işsizlik sonucu Be-
yoğlu'nun bütün yönlerini gör-
dük.
İyi haftalar.
77///////////, ıı
L
Milyonlarca Hazır Kartlfdan biriysen reklam kampanyasını takip et.
Ayın sorusunu bil. Çekilişe katıl. Özgürlük araçlarından birini sen kazan!
t»Ayın ödülleri:Ayın sorusu:
4
Ozgürler
Paltolular
Soruyu bil; doğru şıkkın harfini,
adını, soyadını, yaşını, adresini
aralarda boşluk bırakarak yaz.
Kısa mesajla 'e yolla.
Bu kampanyaya sadece Hazır Kart. toneleri katılabillr.
Doğru cevabı gönderen ilk
500 talihliye
50 talihliye
100 talihliye
»rtWI A.Ş nU\ -Haz» K<n Imal
> n k a n « o d rafal
TBfteril Itaöşlm Hlm» A.Ş nU az» K<n mal K a m p n m 2 . 0 2 0 3 2 4 . 0 3 tari
•MllUı I m l H n > n k a n p n n «oound. ırafalKtfı fmf*, tıplın » Mfl ümr EriCMoo paOO,
100 U«l Panamılc 51 SI420 MI>3-CD P1»r.r luzattM«kt>. ÇaMişt* U O adl, U O ffk talDlH
MHftomolıtlr. ÇtOHf 03.09.2003 M M n d l Timmr*7mm f n A m M - tnİMm CU. 71/80
M U t M â / t t M d u d M 10JOd U l t CMdH ttn0>.09J003MM « â
16 J020
f .09.200 MMndl mm n A M nM 1 /
MKUtyMıât/tataiM adraund»ıM 10JOd. jn»U^lıti.. CMdHf »onuçttn0>.09J003MM «âan
(usUslnda »m M k M H ı Atf K »ta»»vnıMO9-Î003, yaMı aon iarnm 16J.0.2003'fm. vd «•
y*d*l( tallhl!l«r« tsahhûtlû potta vots lf« t«bllc>t y»ı!ac«ktır. Bu kamBiRys MPI'nln
B.07.1.Mf>t.0^3.00 D2/10744S1S "T* n 23.07.2003 tarM U k dûnntanMftk ÇılfHşı 1»
kûçûkK» kMlamaz. KI>V v. ÖTV hartç «ım >ert)le> taBMy» «fttk.
HAZIR