Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Ordu ve Cumhuriyet
KEMALİSTdevrimin başansı, büyük devrimcinin
aynı zamanda büyük asker oluşundan kaynaklanır.
Mustafa Kemal, cumhuriyetin tohumlarını içeren
meclisli yönetim formülünü Sakarya direnişi ve
Dumlupınar zaferiyle taçlandırmasaydı, kurduğu
devlet öylesine gürbüz doğmaz ve böylesine uzun
yaşamazdı. Istilacıların donatıp Ankara üzerine
yürüttükieri küstah Yunan ordusunun perişan edilerek
denize dökülüşüdür ki, içte ve dışta, dosta ve
düşmana devrimın özündeki sağlamlığı kabul
ettirmiştir.
0 öz, bugün de, başlangıcındaki cumhuriyetçi
düşüncenin doğruluğu ile o düşünceye bekçilik
eden askerin güçlülüğünden oluşur Temelindeki harç
böyle olmasaydı, cumhuriyet çoktan yıkılmış olurdu.
Cumhuriyet düşmanlarının, yarım yüzyıldır, bir
yandan açıktan açığa çabalarla o doğru
düşünceyi kemırirken, bir yandan da sinsi yollarla
askerin gücünü zayıflatmaya çalışmalan bundandır.
özgürlük adına laikliğın kuşa çevrilmesi ile
demokrasi adına sistemdeki asker ağırlığının
azaltılması arasında neredeyse gözle görülür bir
bağlantı yok mu? Süreklı ödün isteyen Avrupa,
dincı eğılimlerini bal gıbı bildıklerine bir yüzüyle
gülümserken, bir yüzüyle de bunca tehdit altındaki
bir ülke için doğal yetkilere sahip kılınmış Milli
Güvenlik Kurulu'na boşuna mı kaş çatıyor? Sevr
paçavrası ile Kıbrıs ve Ege üzerındeki Helsinki
örtüsünün bezi aynı değil mi?
Gerici çevreler ile ekonomik istilacıların değerli
kamu işletmelerinden ormanlara kadar uzanan
büyük yağmadaki içli dışlı işbirliği, geçmişte kendi
çıkarlarını "müstevlilerin emellehyle" birieştirmiş
olanları anımsatmıyor mu?
Avrupa aşkına askere çullanıp özgürlük adına
şeriatçılığa hoşgörüyle bakan sözde radikal Ikinci
Cumhuriyetçilerin tutumları Rahıp Frew'larla
Dürrizade'ler ittifakına destek veren Mütareke
basınınkinden çok mu farklı?
Elbet, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin birtakım
yanlışlan cumhuriyetin harcındaki asker etkeni
konusunda kimi zihinleri olumsuz etkilemeye devam
ediyordur. öte yandan, askerin, demokrasi ve
Avrupa karşıtı gözükmemek uğruna, kendi
cumhuriyet bekçiliğini zayıflatan çabalara yetennce
direnmeyişi de çok kişiye şaşırtıcı gelmiş olabilir.
Ama bütün bunlar, son ıki yüzyıllık tarih boyunca
süregelen bir gerçeği değiştirmeye yetmez: Bütün
iniş çıkışlara karşın, bu toplumun çağdaşlaşmasında
ve bu ülkeye karşı beslenen niyetlerın boşa
çıkarılmasında askerin asla yadsınamaz olumlu bir
rolü olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk le zirveye çıkan bu
rolün önemini, tanh cahıli Amerikalı bilemez; Avrupalı
bilse bıle bilmek işıne gelmez. Yerli yobaz ise, bilse
de bilmese de, Osmanlıdan beri bu rolün hep
karşısında olmuştur.
Anlaşılmaz olan, cumhuriyet okullannda yetişmiş
bazılannın tutumudur. 30 Ağustos gibi akılla, sabıria,
inançla yoktan var edilmiş bir zafer bile onlara gurur
ve güven vermiyorsa, artık daha ne kalmıştır onlan
etkileyecek?
MACKEREL
HOLIDAY V1LLAGE
• Beach Club
• Havuz-Bar
• Eşsiz kumsal-Plaj
Deniz ve Orman iç içe
Foça'nın en uygun tatil ayı Eylül'de;
Yanm pansiyon 40.000.000.-TL.
Oda kahvaltı 30.000.000.-TL.
Rezervasyon 0 (232) 812 39 26-27
Faks: (90-232) 812 39 28
Küçük Ayani Mevkii 35680 Eski Foça
'Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir; İleri!'
Biz, önderimizin gösterdiği ilk hedeften hiç şaşmadık.
Hem Anadolu-Akdeniz uygarlığından temellenen Batı
uygarlığına sahip çıkmasını hem de önderimizin
koyduğu hedeflere düşmanlan. tarihin denizine yeniden
dökmesini biliriz. Atatürk bilincimiz buna yeter de
artar bile!..
Vedİİ BİGET EmekliAmiml
G
enelde Batı -özelde
Avrupa- uygarlık ta-
rihi, Karolenjlerin
yükselişiyle başlar.
Akdeniz'in Islam ablukasına
gırmesı. "RegnumFTrancorum
1
'
efendisi Charies Martel'in Po-
itier zaferinden sonra, Avrupa-
lıyı bir "kuzeye çekiliş*' süreci-
ne yöneltir. Ağır ağır ama kesin
kuzeye çekiliş, eskiçağ dünya-
sının yıkılışıdır. Artık, Atlantik
ile Orta Avrupa'nın büyük ır-
maklannı ve Kuzey Denizi'ni
kapsayan alanda bir Avrupa uy-
garlığı biçimlenecektir. Tanm
alanlanndaki değişimi. küçük
köylü mülkiyetinin kuruluşu iz-
leyecektir. Küçük köylülüğün
kafasına uyumlu skolastik geli-
şecektir.
Güney'de "inanmak için ina-
nan" Arap dünyası ile Doğu'da
"inanmak için düşünen" Türk-
Osmanlı dünyası arasında sıkı-
şan yeni Avrupa, ortaçağın ko-
yu karanlığında bile "düşün-
mek için inanan" bir tözde gö-
rünecektir. "Tann, salt vokluk-
tur" dıyen ScottusEriguena'dan
Anselnius'a, ondan Abaelardus,
Aquinou Thomas ve Roscetin' e
değın tüm skolastikçiler, nomi-
nalizmin ve rasyonalizmin ka-
pısını aralayarak, Rönesans ışı-
ğına öncülük edeceklerdir. Insa-
nı aşağılayan Thomasçılığın kar-
şısına insanı yücelten Scottus-
çuluğun dikilmesi, rasyonaliz-
min dogmatizme zaferi olacak-
tır. Gök ölçüsünden yer ölçüsü-
ne varan Anadolu-Akdeniz uy-
garlığının temelleri üzerinde,
artık tannsal ölçüden ussal öl-
çüye evrimlenen Avrupa uygar-
lığı yükselecektir.
Bilgiaktancısı degıl. bilgiya-
pıcısı bir uygarlıktır bu. Deney
ve gözlemlerle elde edilen mad-
desel verilerden bilgi üreten bir
usa dayanır.
Bu us, tannbilimsel ve ide-
alist yönelimleri süzer, mantığa
\airur. Kuramlaroluşturur. Yön-
temler biçimler. Anadolu-Ak-
deniz uygarlığını "uygarhk" kı-
lan Herakleitos'un dedıği gıbi,
" bütün şeyierden bir şey, bir şey-
den bütün şeyler birleşir" ve
"her şey ancak karşıtlann kav-
gasından doğar". Diyalektik Ba-
tı uygarlığının ışıltıh doruğu
olur.
Bu uygarlık, tüm olay ve ol-
gulan -insan bilincinin en ol-
gun bireşiminde- bütünsellikle-
ri, çokyanlıhklan, birbirlerine
bağımlılıklan, devimsellikleri,
çelişmeleri ve değişkenlikleriy-
le, gelişkenliJderi içinde ırdeler.
Tarihsel e\Tİmin devinünini ger-
çek boyufuna yükseltir. Nice-
liksel değişimlerin nitel değişi-
me dönüşümünü, e\Tİmin sarmal
yapısındaki olumsuzlamanın
olumsuzlanmasını yaşama geçi-
rir. Evrensel gelişmede, yenı ve
ileri olanın. eski ve geri olanın
yerini alışında. insan etkinliği-
nin önemini vurgular.
Her olay, belli bir nıtelıkle bel-
li bir niceliğın bırlığıdır. Tarih-
sel olaylar ne doğaüstü güçler-
ce yönetilir ne de bireylerin rast-
lantısal ve keyfı kararlanyla. Ta-
rih, belli bir toplumsal gelişme
sürecidir. Temel olgusu da biz-
zat insandır. İnsanın üretimidir.
İnsanın üretimi, salt meta üreti-
mi değıldir. Bizzat kendi kendi-
sini de üretimidir. Kendıni üre-
ten insan, toplumsal gelişme sü-
recini kavrayan, tarihsel olayı
belırleyen insandır.
İttihat ve Terakkkiler Alnıan-
cıdır. Hürriyet ve İtilafçılar İn-
gilizcL Llusakı değildirier. Daya-
naklan ilkesız bencillik ve us-
dışıcılıktır. Batı uygarlığı yan-
hsı değil, "teceddütçü" yani Ba-
badırlar.
Anadolu'da, bizzat insan eme-
ğıyle üretilen Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti, nicel varlığını Musta-
fa Kemal" ın kişiliğinde nitel bir-
liğe dönüştürür. Ulusalcıdır. Tes-
limiyet ve mandacılığı yadsır.
Antiemperyalist turumunu açık-
ça belirler. Düzenli ordusunu ku-
rar. Kurtuluş Savaşf m verir.
Ve 30 Ağustos günü geldiğin-
de, önder Mustafa Kemal ko-
mutunu verir: "Ordular, ilk he-
definiz Akdeniz'dir ileri!"
Bu komut. yalnızca emperya-
lizmin işbırlikçisi düşmanın de-
nize dökülmesi buyruğunu içer-
mez. Artık o günden sonra, ye-
ni Türkiye'ııin Akdeniz uygar-
hğuıdan temellenen Batı uygar-
lığı düzeyini hedeflediğini belir-
ler.
Askersel üretım sürecinde biz-
zat kendisini de üreten Musta-
fa Kemal Atatürk, tarihsel olu-
şumun nesnel gerçeğini göster-
mektedir Türkiye toplumuna.
Osmanlıdan kalan topraklarda
artık, bütün şeyler bir şeyden ve
bir şey de bütün şeylerden bir-
leşecektir. Efendi ya da halife
egemenliğinde değil, bizzat ulu-
sun egemenliğinde bir birleşün
olacaktır. Hem Batı uygarlığı
içinde ve hem de Batı emperya-
lizmine karşı var olunacaktır.
Yeni Türkiye, karşıtlann çatış-
masından doğacaktır. Hem ulus-
lararası hem de ulusal alanda.
Uygarlığın toplumsal gelişme-
nin itici gücü bu ivmededir çün-
kü. Bir yanda Batı düşmanlığı-
nı uygarlık düşmanlığı ile tüm-
leyen, öte yanda Batı uygarlığı-
na yandaşlığı Batıcılık ve işbir-
likçilik olarak belırleyen güç-
ler, dün olduğu gibi bugün de
sahnededirler.
Insanımızın yücelmesini de-
ğil. şey'Ieşmesini kurgulamak
peşindedirler.
Ne ki, tarih bilincınden yok-
sunluklan, onlara unutturmak-
tadır ki: Biz, önderimizin gös-
terdiği ilk hedeften hiç şaşma-
dık.
Hem Anadolu-Akdeniz uy-
garlığından temellenen Batı uy-
garlığına sahip çıkmasını hem de
önderimizin koyduğu hedeflere
düşmanlan, tarihin denizine ye-
niden dökmesini biliriz. Atatürk
bilincimiz buna yeter de artar
bile!..
Şeriat Partisiyle Bir Oluyorlar...
Prof.Dr.SinaAKŞİN
A
vusturya 13 yıl
boyunca bırinci
partı olan Sosyal
DemokratParti'yle(SDP)
Halk Partısı'nin (HP) kur-
duklan karma hükümetler-
le yönetilmişti. 3 Ekim
1999 genel seçimlerinden
sonra, bu iki parti yeni-
den karma hükümet kur-
mak konusunda anlaştı-
larsa da, anlaşma ancak
bir gün sürebildi. Ardın-
dan Sosyal Demokrat Par-
n birazınlıkhükümeti kur-
maya kalkıştı, ama başa-
raniadı. Bunun üzerine HP,
Özgürlük Partisi'yle (ÖP)
anlaştığını açıkladı. Se-
çımlerde ÖP oy oranını
yüzde 22 'den yüzde 27 'ye
yükseltmış bulunuyor.
Bu haber bir bomba et-
kisi yaptı. Çünkü ÖP'nin
önden olan Jörg Haider,
Almanya'daki Nazi düze-
ninin kimi yönlerini öv-
müştü. Partinin göçmen-
lere karşı olumsuz bir tu-
tumu vardı ve suçlulukla
savaşımda daha sert dav-
ranılmasını istiyordu. Ti-
careti kısıtlayan kuralla-
nn iyi gevşetilmesinden
yanaydı.
O sıra AB'nin dönem
başkanlığını yüriiten Por-
tekiz hükümeti, 1 Şubat
2000 günü yaptığı açıkla-
mada, AB ülkeleriyle
Avoısturya arasındakı dıp-
lomasi ilişkilennin en al-
çak düzeye indirileceğini
bildirdi. ABD hükümeti
de aynı tutumu benımse-
di Daha HP - ÖP karma
hükümeti açıklannıadan.
Ekinı ayında İsrail Lhşiş-
leri Bakanı David Levi,
ordu radjosuna yapoğı bir
açıklamada. ÖP'nin hü-
kümetegirmesi halinde üi-
kesinin Avusturya ile siya-
sal Uişkilerini keseceğini
söylemişri. 13 Kasım
1999'daViyana'da 50.000
kişihk bir gösteri yürüyü-
şü yapılmış, bütün Avru-
pa'dan insan haklan ör-
gütleri ve aydınlar katıl-
mışlardı. Yürüyüşe gelen-
ler arasında eski Fransa
Kültür Bakanı JackLang
da vardı. ÖP'nin ırkçı ol-
duğu, hükümete girme-
mesi gerektiği belirtilmiş-
ti. Buna karşın 5 Şubat gü-
nü Avusturya Cumhur-
başkanı KlestiL HP önde-
ri Wolfgang Schüssel baş-
kanhğmdakı HP-ÖP hükü-
metini onaylamak duru-
munda kaldı. Maliye, Sa-
vunma, Adalet bakanlık-
lan ÖP'ye \erihnişti. Fa-
kat tepkiler karşısında Ha-
ider, önemli ödünler ver-
mek gereksinimini duy-
du. Bir kez kendisini hü-
kümetin dışında tutmuştu.
Aynca, ÖP önderliğınden
çekildi. Bununla birlikte
Carinthia Valiliği görevi-
ni sürdürdü. Bu yüzden
de muhalifler bu ödünle-
rin yalnızca taktik nıtelik-
te olduğunu ileri sürdüler.
Öte yandan Adalet Baka-
nı Michael Knıegerın
1995 'te yaptığı bir konuş-
mada, Nazi toplama
kamplannın, bir sözlüğe
göre "siviller için ceza
kamplarT olduğunu ıle-
n sürmüş olduğu ortaya
çıktı. Anlaşılan, bu kişi,
kamplara konan insanla-
rın o denli masum ouna-
dıklannı söylemek iste-
mişti.
Olay büyük gürülrülere
neden oldu ve Kruegerba-
kanhktan istifa etmek zo-
rundakaldı. Martta Lizbon
kentinde yapılan AB do-
ruğunda Başbakan Schüs-
sel çok soğuk karşılandı.
AB ülkeleriyle Avustur-
ya'nın ilişkilerinin eski
düzeyine geririlmesi için
yaptığı çağn reddedildi.
Portekiz Başbakanı Gut-
teres, ÖP hükümetten çe-
kihnedikçe yaptınmlara
son verilmeyeceğinı bil-
dirdi. Konferansın sonun-
da Fransız Cumhurbaşka-
nı Chirac, Başbakan Jos-
pfa ve Belçıka Başbaka-
nı Verhofstadt çekilecek
•"aikfotoğraniMİa" Schüs-
sel ile birlikte bulunmayı
önce reddettıler. Ne var ki
toplantıda konuk olarak
bulunan Meksika Cum-
hurbaşkanı Ponce de L'e-
on"a kabahk sayılacağı ge-
rekçesiyle fotoğrafta yer
almaya razı oldular. Öişkı-
ler bu biçimde bir süre da-
ha devam etti, fakat eylül-
de AB"nin görevlendir-
miş olduğu "üç âkil ada-
nun" olumlu raporu üze-
rine yaptınmlar kaldınl-
dı. Bu kurul, Avusturya'da
insan haklan ve Avrupa
değerlerinden herhangi bir
sapma olmadığını sapta-
mış bulunuyordu. Büyük
Haider ya da ÖP bunalı-
mı büyük ölçüde aşılmış
oldu.
Çıkarılacak dersler
Şımdı bu öyküden ne
gıbı 'dersler' çıkanlabile-
ceğine bakalun:
1) Avrupahlar pek de
"sandıkçı" değiller, yani
sandıktan ne çıkarsa mut-
laka yasaldır ve iyidir di-
ye düşünmüyorlar. Çün-
kü Hiuer'ın de sandıktan
çıktığını bıliyorlar. Oysa
bızde sandıkçılık hayli
yaygın. Bir tarihte tannı-
mış bir yazanmız bir tele-
\tzyon programında Refah
Partisi'nin seçimleri ka-
zanması halinde iktidan
mutlaka alması gerektiği-
ni. fakat bu takdirde de
kendisinin Rodos'a gide-
ceğini söylemişti. Bence
bu dogmatik ve herkes
kendisi gibi Rodos'a ka-
çamayacağına göre, ben-
cıl ve sorumsuz bir tutum-
dur. Çocuklannın yurtdı-
şında yerleşmeleri. "ken-
dflerini kurtarmalan
v
için
uğraşan sandıkçılanmız
da aynı dogmatıklık, ben-
cillik ve sorumsuzluk ıçın-
dedirler.
2) Demin Avrupahlar
pek sandıkçı değiDer de-
dim. Oysa iş Türkiye'ye
gelince tam sandıkçı kesı-
liyorlar. Şeriat partısinin
ıktidara gelmesine itıraz-
lan yoktur. Hele "değiş-
tik". "MiIBGörüş gömle-
ğini çıkardık" gıbı açık-
lamalan senet kabul edi-
yorlar.
Kıbns'ta, Ege'de, ben-
zer ulusal konularda ken-
dilerine ödün verildikten
sonra, şeriatçılık umurla-
nnda değil. Belki bunun
kendilerine •bulaşnıası'
tehlikesi yok dıye... Bel-
ki de Türkiye'yi AB'ye
almamak için ek bir gerek-
çe olarak da ışlerine gel-
diğini düşünüyorlar. Ve
büyük bir hevesle şeriat
partisiyle bir oluyorlar;
Türkiye'de laikliğin, uy-
garlığuı \e ulusal varhğın
en büyük güvencelerin-
den biri olan ordumuzun
gücünü kırmak için uğra-
şıyorlar. Bu da AB 'nın tu-
tarsızlığı, bencilliği ve çı-
karcıhğı oluyor.
Antalyı
Resim
tivali
2 nd Antalya Painting Festival
*2-7 Eylül September 2003
Atatûrk Kültür Parkı*Cam Piramit'AKM
Yarışma Sergisi • Resim Fuarı • Uluslararası Resim
Buluşması • Panel ve Söyleşi • Duvar Resmi • Koleksiyon
Sergisi • Bir Usta Sergisi • Sokak Resmi Performans •
Cenç Türk Ressamlarından Bir Kesit Sergisi • Yaşarım
Yaparım Tüketirim Harun Anlakyalı • Festival Sineması
Compeiıtıon ExhıDıtıon • Painting Faır * Internatıonjl Pjıntıng
Rendez\ou* • Panel and Debate • Vural \\orkshop •
Collectıon E\hibıtıon ' A Master's E\hıbıtıon ' Street Painting
Pertormanc? • Younç Turkı^b \rtıtfi' Exhıhttıon * I [/vt? /
Do, I Consume Harun \Mak\aU • Festnal Cınema
26 Ağustos 1922'nin Önemi
]Ç Sun£xpress tJ dt/o
Cumhurıyet
0.242 24S '4 0/ - 24i 75 08 • vvnn.antresımt'ebt.oıg • inıo@antreumıeit.or%
Handan DİKER Öğr. Gör.
"Siyasi uğraşlann çoğu basittir. Fa-
kat sosyal uğraşlar her zaman için
verimlidir. Bizim a> dınlanmız buna
çalışmah. Neden Anadoln'ya gelip
uğraşmazJar? Neden miDetle doğru-
dan doğruya ilişkide bulunnıazlar?
MemJeketi gezmeli, milleti tanımalı.
eksiği nedir görüp göstermeo. Mifle-
ti seMnek böyie olur. Yoksa lafla mu-
habbet fayda vermez." Mustafa Ke-
mal(Ekım 1919)
Türk ulusal kurtuluş sa\aşını sona
erdiren önemli bir tarih 26 Ağustos
1922 yanı Bmiik Taarruz \ e son ut-
kunun tanhıdır. Mustafa Kemal taar-
ruz karannı 1922 yıh Haziranı'nda
\ermiştı. ,Ajna saldın hazırlıklan için
sorumlu bir başkomutanın görev ba-
şında olması gerekıyordu. TBMM'de
6 Mayıs 1922 günü yapılan gizli top-
lantıda Mustafa Kemal bu konuyla ıl-
gılı şöyle demıştır: "Düşman karşı-
sında bulunan ordumuz. başsız bıra-
kılamazdı. İşte bunun için bıraknıa-
dını, bırakamam ve bıraknıayaca-
ğun." Bu sorun 20 Temmuz 1922 ta-
rihınde Meclıs'te görüşülmüş ve so-
Yıldız Teknik Ünhersitesi
nuçta başkumandanlık görevi süre-
sız olarak Mustafa Kemal'e veril-
mişti. Sakana savaşı sona erdikten
sonra Türkiye için asıl sorun, düşma-
na saldırarak onu yurttan çıkarmak-
tı. Ulusal savaşıma bir ımparatorlu-
ğu kurtarmak için değil. özyurdun
sınırlan içınde bağımsız bir Türk
devletı kurulması ıçtn gınşılmıştir
Sonuçta da Cumhunyet kurulmuş ve
Türk devrimı yapılmıştır. 26 Ağus-
tos 1922 tanhinden sonra ülke \aban-
cı ışgalınden kurtanlarak hızla tam
bağımsızlık ilkesıni benımseme, ulus-
laşma bılincine varma, çağdaşlaşma-
yı amaç edinme ve Türk de\letıni
geleneksel bir yapıda çağdaş Türki-
ye Cumhuriyetf ne dönüştürme sü-
recıne geçilmiştir.
SaHh Bozok, ölümünden 1 yıl ön-
ce, Ulus gazetesinde; Dumlupınar
saldınstndan 15 gün önce yaşadığı
olayı şöyle açıklamıştır: "Ihımlupı-
nar'a taarruzundan 15 gün evvel cep-
heyi kontrol etmek ve sakün hanrü-
ğı \apmak üzere Ankara'dan Akşe-
hir'e hareket etmişti. O zaman tren.
Biçer j.<»tasyonuna kadar işlediği için
biz de orada inerek SKTİhisar üze-
rindenAkşehir'e gidrjwrduk.Trenden
inip otomobüe bindiğımiz vakit, Ata-
türk derin bir nefes alnuşn. Kendile-
rine; 'Rahatsız mısınız paşam' diye
sordum. Havır" dedL 'O halde önem-
li bir şey düşünüyorsunuz galiba' de-
dim. Şu ce^t» verdi: 'Evet, bir şey
düşünüyorum. Ve eğer düşündüğu-
mü uygulayacak olursam -kı olaca-
ğımı sanıyorum- dünyanın gözlenni
kamaştıracak bir manzara olacaktır.'
Nhekinı 15 günsonrahakikaten dun-
>anuı gözlerini kamaştıran manzara
ohıştu."
Sonuçta 30 Ağustos tarihli Başko-
mutan Meydan Savaşı ile düşman
>
r
urttan çıkanlmıştır. Tarihimizde bu
sa\aşa Başkomutan Meydan Savaşı
denmesının nedenı, Mustafa Ke-
mal'in bu savaş sırasında ön cephe-
de bizzat bulunması ve düşman or-
dusunu çevirme harekâtı yaparak
yenmesidir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün bu ut-
kusu sonucunda Türk toplumu geri
kalmışlıktan kurtularak çağdaş. de-
mokratik ve laikbir yapıya kavuşmuş-
tur. Kısacası önünde \eni bir e\Ten
açıbnıştu-.
PENCERE
30 Ağustos'un
Arka Yüzii•••
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerle kut-
lanacak; Kurtuluş Savaşı anılacak...
Kimler yaptı bu savaşı?..
Sorunun yanıtını Nâzım Hikmet, "Onlar/Kur-
tuluş Savaşını Yapanlar" adlı şiirinde veriyor:
"Onlar ki toprakta karınca
suda balık
havada kuş kadar
çokturlar,
korkak
cesur
cahil
hakîm
ve çocukturlar"
Peki, nasıl başardılar bu ışi?..
•
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı bir düşünün!.. Kar-
şımızda kimler vardı?..
Ingilizler, Fransızlar, Italyanlar, Yunanlılar, Rum-
lar, Ermeniler, Osmanlı Babıâlisi, Mütareke ba-
sını, Anadolu'da Mustafa Kemal'e karşı ayak-
lanan Türkler...
Say sayabildiğince..
Ama yalnız bu kadar mı?..
•
Sakarya Meydan Muharebesi'nde sonuç 12 Ey-
lül 1921'de belh oldu..
30 Ağustos Meydan Muharebesi'nin tarihi
1922'dir.
Aradan geçen yaklaşık bir yıl içinde Ankara'da
neleryaşandı?..
Düşmana son ölümcül darbeyi vurabilmek için
zamana gerek vardı; ama, hiç kimse Ordu'nun
durumunu yeterince bilmıyordu; Inönü muhare-
belerine gırişırken bütün Anadolu'da ancak beş
general vardı; sılah yoktu; Avrupa'dan silah ala-
bilmek olanaksızdı; Sovyet desteği ağır yürü-
yordu; düşmanın 3200 makinelı tüfeğine karşı
500'ü ağır ve 1500'ü bafif ancak 2000 makineli
tüfeksağlanabildi; hazırlıklarçeşitli engellereta-
kılıyor, zor yürüyordu.
Kurtuluş Savaşı'na katılmış yazar Şevki Yaz-
man tarihe not düşmüştü:
"Sakarya Meydan Muharebesi'ne ön safta ka-
tılmış subayların yüzde 80'i, erlerin yüzde 60'ı
şehit olmuş ya da yaralanmıştı. Mesela 42'nci
Alay'ın tekmil yüksek kumanda erkânıyla yüzba-
şıları ve üsteğmen rütbesındeki subayları şehit
oldukları ya da yaralandıkları için bu alayın ku-
mandan vekili bir yedek subay teğmendi."
•
Meclis'teki muhalefet, Mustafa Kemal'e karşı
acımasız kampanyasını yürüttü...
Söyledıkleri ilginçti:
"- Ordumuz neden taarruz etmiyor, demek ki
taarruzkabiliyetiyok!.. Yapılacak taarruzdayüz-
de 25 kazanma ihtimali olsa can fedai. Başka
çıkaryol aramalıyız!.. Bak Avrupahlar bıze sulh
teklif ediyorlarmış, niçin faydalanmıyoruz?.."
Günler uzuyor, muhalefet yoğunlaşıyor, yıkıcı
bir ortam oluşturuluyordu. Bu zaman içinde Mus-
tafa Kemal bir yandan muhalefeti yatıştırmaya
çalışırken öte yandan askeri hazırlamaya çaba-
lıyordu, Sakarya'da 4000 askerden oluşan tümen-
ler 7000-8500 mevcuda ulaşmıştı.
Yine de eksiklikler büyüktü; Meclis'teki olum-
suz muhalefet de bastırıyordu.
Mustafa Kemal Nutuk'ta diyor ki:
"Muhalıflere gelince, onlar Ordu'nun tefessüh
ettiğinden (çürüdüğünden), kıpırdayacak hali
olmadığından, böyle karanlık ve belirsizlik için-
de beklemenın felâketle biteceğinden ibaret
propagandalarına kuvvet vermişlerdi."
Ve büyük sezişiyle eklıyor: ^ ---'
"Gerçi Meclis 'te bu cereyanın yaptığt akisler,
düşmanlardan gizlemek istediğim hareket ba-
kımından faydalıydı." (Nutuk'tan...)
•
Peki, sonra ne oldu?..
"O, saati sordu
Paşalar 'üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözlerı çakmak çakmaktı."
Nâzım'ın deyişıyle 'O' ve 'On/ar'ın birlikteli-
ğiyle 30 Ağustos Zaferi kazanıldı...
Bugün bize rüya gibi geliyor...
Anadolu, onca olanaksızlığa karşın nasıl zafe-
re ulaştı?..
Bugün Türkiye, tüm olanaklarına karşın nasıl
rezil ve rüsva olabılıyor?..
Düşledlğiniz tatil gerçek oluyor!.
Ağahan Mımarlık ödüllü Ak>'aka yöresinde
Türk mımansı ile Batı konforunun benzerstz birleşımi.
GÖKO\A. dıinya güzelı bır belde.. Bır yanda çam
ağaçlan. bır yanda masma\ i deniz. Buz gibi ka>ııak
suJan arasında doğa ile başbaşa bır dınlence
Bu dinlence yerının adı YÛCELEN HOTEL
Oda özellikleri
• Denize sıfır • Deniz-Orman manzaralı • Özel Plaj
• 220 yatak kapasıtesı • KJıma • Merkezi ısıtma
• Mınibar • Dırekt çıkışlı telefon • Balkon
• Saç kurutma • TV • Özel banyo
Fasiliteler
• 2 açık. 1 kapalı-ısıtmalı havuz • 1 çocuk havıızu
• Çocuk parkı. toplantı salonu • Otopark • Restorantlar
Spor & Aktiviteler
VVındsun tenıs. masa tenısı. mını futbol. bılardo.
joggıng. kano. deniz hisıkletı. bısıklet. sea kavak. kıte board
Akjaka Beldesi/Gökova/MLĞLA
Tel: 0.252 243 5108 - 243 5434
Faks: 0.252 243 5435
e-mail: gokovaf" yucelen.com.tr
w»n.vucelen.com.tr