03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN Anadolu'dan Taşan Bir Yeni Türkiye mi? Dış politika ile iç politikanın birbirinden ayrı ol- duğu dtişüncesi artık tarihe karışmıştır. Küresel- leşen dünyada çıkarlar yumağı öylesine karma- şıklaşmıştır ki, iki alanı birbirinden ayırmak olana- ğı kalmamıştır. "Dış politika konulannı iç siyasete alet etme- mek" dtişüncesi de geçeriiliğini yitirmiştir. Yine de siyasetçiler, dış politika konuşurlarken, mesajlarının yalnızca içe yönelik olmadığını bilmek, daha derli toplu konuşmak zorundadırlar. Bu açıdan bakılınca, Dışişleri Bakanı Abdullah Güt'ün bir gazeteci ile yaptığı konuşmada, - Türkiye'nin potansiyeli resmi sınırlarıyla sınır- lanmış değildir. Türkiye'nin etkinliği, çıkarlan ken- di sınırlarını çok aşmaktadır, sözlerini talihsiz bir açıklama olarak görüyoruz. Hele hele bunun bir "yeniOsmanlıcılık" olup ol- madığı sorusuna "Nasıl sınıflandırırsanız sınıflan- dırın, ne derseniz deyin" yanıtının verilmesi da- ha da biiyük bir talihsizliktir. Bütün bu konuşmaların, Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun eski topraklarını hâlâ ulusal vatan olarak gören görüşlerin bir kısım basın organlarında yer aldığı bir döneme rastlaması, Türkiye'nin bölge- de çok değişik, hiç de ulusal çıkartanmızla bağ- daşmayacak bir görüntü vermesine neden ola- caktır. • • • Korkanm ki, Gül'ün garip sözleri bölgede, "Tür- kiye Cumhuriyeti seksen yıllık geleneksel çizgi- sinibırakıp yayılmacı bir politika mı izlemeye baş- lıyor" sorusunu gündeme getirecektir ki, bunda hiçbir çıkarımız olmadığı ortadadır. ışin daha da üzücü yanı, ellili yıllarda, Demok- rat Parti iktidarı döneminde, önce Menderes - Köprülü. sonra da Menderes - Zorlu diplomasi- si ile Türkiye bölgede Ingiltere ve ABD'nin truva atı rolünü üstlenmişti. Hatta 1958 yazında, Irak'ta Faysal ve Nuri Sa- id iktidarı yıkıldığında, Menderes bu ülkeye mü- dahaleye bile yeltenmiş, Allahtan ki, VVashing- ton'un telkinleriyle bu girişiminden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Bu kötü görüntüyü silmek için Türkiye, 1960'lar- dan başlayarak, kırk yıldan fazla zaman harcamış- tır. "Yeni Osmanlıcılık" (ne demekse!) görüntüsü- nün sakıncalannı gösteren biranımı nakletmek is- terim. 1982 yılının Ocak-Şubat aylarında, o zaman 12 Eylülcülerin demeç yasağı koyduğu eski Dışişle- ri Bakanı rahmetli Ihsan Sabri Çağlayangil ile sı- nırlan zorlayarak, bir söyleşi yapıyordum. Deneyimli Dışişleri Bakanı Ihsan Sabri Bey ko- nuşmasının bir yerinde, - Ben Amerikan ya da Fransız Dışişleri Bakanı ilesenlibenli konuşur, elimi omuzlarınaatabilirim. Ama bir Arap ülkesi büyükelçisi karşısında ceke- timi iliklemeden durmam. Çünkü onlarda uzun yıl- lar sürmüş Osrnanlı egemenliğinin kompleksi var- dır, demişti. • • • Türkiye'nin "Yurtta barış, dünyada barış" po- litikasının, kendi ulusal sınırlan dışındaki bütün gelişmelere bigâne kalması anlamını taşımayaca- ğı açıktır. Nitekim PKK ve Öcalan olayı sırasında, TSK'nin tehlikeyi bertaraf etmek için sınırötesi meşru ope- rasyonları ile Suriye'nin Ocalan'ı banndırmaktan vazgeçmesi konusundaki iknaedici uyarı, bu hak- lı ve meşru ilginin örnekleridir. Irak'ın istikrannın, Türkiye açısından yaşamsal bir önem taşıdığını da kimse yadsıyamaz. Hatta ABD'nin ilan ettiği, Irak'ta istikrarın sağ- lanması politikasının başarıya ulaşmasını can-ı gönülden dileriz. Ancak, bugün Irak'ta istikrarsızlığın nedeninin Amerikan askeri müdahalesi olduğunu, bu girişi- min bölgeye istikrar, banş ve demokrasi getir- mek bir yana, burayı uluslararası bir terör odağı haline dönüştürdüğünü de yadsıyamayız. Bu gerçeklerin ışığı altında, "Komşunun bah- çesindeki yangına seyirci kalamayız" sözü, an- cak, o yangına benzinle koşulmadığı takdirde bir anlam kazanacaktır. ABD'nin ciddi gazetelerinden New YorkTimes da bile Amerikan müdahalesinin bölgeyi istikrar- sızlaştıran ve VVashington'u yeni bir batağın içi- ne sürüklediğini vurgulayan yazılar çıkmaya baş- larken, Türkiye'nin Dışişleri Bakanı'nın daha ol- gun, daha geniş vizyonlu ve daha dikkatli davran- ması gerekmez miydi? Büyükelçi ayrımcılık yapıyor' Gülçiçek'ten 'Sünni asker'sorusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP Milletvekili AB Rıza Giilçiçek. Dışişleri Baka- nı Abdullah Gül'ün yanıtla- pora dikkat çekti. Gülçıçek, Gül'e şu sorulan yönelt- ti: "Tûrk askerle- rinin SünniArapla- nn yoğunlukta bu- lunduğu Bağdat- Felluce-Tıkrit üç- ması istemiyle CHP'n Gülciçek. geninde konuşlan- verdiği soru önergesinde "Türk as- kerierinin Sünni olması nedeniyle Bağdat- Fellu- ce-Tıkrit üçgeninde da- ha verimli olabileceği" değerlendirmelerini gün- deme getirdi. Gülçiçek, soru öner- gesinde, Bağdat Büyü- kelçisi OsmanPaksüt'ün Irak'a asker gönderilme- si konusunda Dışişleri Bakanlığı'na sımduğu ra- dınlabileceği ifade edilen raporda, Türk as- kerierinin Sünni olduğu için bu bölgede daha ve- rimli olabileceği ifadesi yer almakta mıdır? BüyükeJçi,Türkasker- lerinin dinseL etnik, mez- hepsel kimlikleri konu- sunda açıklama yapnıa- \-ayeddKmidir?fürkas- kerinin sadece Sünni ola- rak tanımlanması aynm- cıhkdeğümidir?"* Sağ ve soldaki isimler, Türkiye'yi parçalamak isteyenlere karşı 6 Eylül'de Ankara'da kurultay topluyor Ulusal güçbirliğiçağnsıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sağ ve sol kesimde tanınmış kimi isimler ve örgütler bir araya gelerek, 6 Eylül'de Ankara'da "emperyafistie- rin Türkiye Cumhurijeti ulus devle- tini yıknıa ve Türk miİti birüğini par- çalanıa emellerine karşı Ulusal Güç Birliği Platformu" oluşturmak üzere bir kurultay toplamayı kararlaştırdı- lar. "llusaİ Kurultaya ÇağrT adı al- tında bir metne imza atan bu isimler, "bütün biriik ve dirlikten yana olan- lann, mandacıhğa, küresel köleliğe, Türk kinıtiğinin düşmanlanna karşı direnerek Türkiye Cumhuriyeti için yeniden dirUişi hedeflemeleri gerekti- ğini" vurguladılar. "llusal Güç BirhğT oluşturmak için uzun süredir görüşmeler yapan • Kurultaya çağn metninden: Bütün biriik ve dirlikten yana olanlar, mandacıhğa, küresel köleliğe, Türk kimliğinin düşmanlanna karşı direnerek Türkiye Cumhuriyeti için yeniden dirilişi hedeflemeli. sağ ve sol kesimde ad yapmış akade- misyenler ile kimi sivil toplum örgü- tü temsilcileri, geçen günlerde "Ulu- sal Kurultaya Çağn" adlı bir metin- de uzlaşhlar ve 6 Eylül'de Ankara'da, Tes-Iş Sendikası'nın konferans salo- nunda bir kurultay toplamayı karar- laştırdılar. Sinsi projeler Üzerinde uzlaşılan metınde, em- peryalıst güçlenn, Türkiye Cumhu- riyeti ulus devletinı yıkma, ulusal bir- liği ve vatanı parçalama, Türk kültü- rünü bozma amacıyla sinsi projeler uy- guladığı belirtilerek şöyle denıldi: "Dayatmalar sonucu, ulusal ekono- mimiz IMF ve Dünya Bankası'nın, içişlerimiz Avrupa BiriiğTnin, dışiş- lerimiz A BD" nin işgali v e kontrolü al- tma girmiştir. Bu düşündürücü ve acı gerçeği görmesi gereken kurumlar susturulmuş. pasifleştirilmiş, milli di- renç kınlmak için psikoiojik savaş or- tamı hazuiannuşür. Bu ortamda dev- Jet ve Cumhuriyetimiz kuruluş ilke- lerinden adeta vazgeçirilmesi nokta- sma getirflmiş, devtetimizin tam bağnn- sızhk ilkesi unutturulmuş, ulusal güç birtiğimiz dağıülmış. vatanın bölün- mez bütünhığü tarbşma, hatta pazar- lık konusu edilir olmuştur." Bu durum karşısında "hertürlüfi- kir, ideoloji. siyasi ve sosyal farkhhk- lan bir kenara bırakarak anayasal düzen içinde, tek devlet, tek vatan, tek millet. tek bayrak ve tek dilde birle- şenler ve önce Türkiye diyenlerin, Ata- türk'ün deyüniyle, Türk milletini çağ- daş dünyada hak ettiği konuma getir- meleri vie Türkiye Cumhuriyeti'ni sar- sılmaz temeller üzerinde her gün da- TOPLUMA KAZANDIRMA 1659 örgüt üyesi başvurdu • Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı, yasanın tanıtımı amacıyla kitapçık hazırladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Feyzullah Arslan, Topluma Kazandırma Yasası çerçevesinde şu ana kadar 1659 örgüt mensubunun başMirduğunu, bunlardan 305'inın cezaevinden tahliye edildiğini bildirdi. Arslan, cezaevi dışından başMiranlann 150 civannda olduğunu bildirdi. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı da, yasanın tanıtımı amacıyla kitapçık hazırladı. Arslan, haftahk bilgilendirme toplantısında, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydmer'in polisin olaylara müdahalesinde etkinliğini arthrmak, kişilerin can ve mal güvenliğini korumak ve saldırganı başkalanna zarar vermeden etkısiz hale getirmek için genelge yayımladığını belırtti. Arslan, Uzanlar'la ilgili bir soru üzerine soruşturmanın savcılık tarafindan yürütüldüğünü ve polisin savcırun talimatlanna göre hareket ettiğini belirterek aranan kişilerin yurtdışına kaçıp kaçmadığı konusundaki soruya, "Arkadaşlanmız çalışmalaruu savcıhk talimaö doğrultusunda sürdüriiyor'' dedi. Arslan, bir gazetecinin "Soruşturma şova çevrüdi diye eleştiriler var" şeklindeki sözleri üzerine "Yorum >ı apamamTI demekle yetindi. Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Feyzullah Arslan, cezaevlerinden baş\-urunun daha kolay olduğunu, dağda ya da kırsalda bulunanlann başvurulannın gelecek günkrde daha fazla olmasını beklediklerini söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü, Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı da yasanın tanıtımı amacıyla kitapçık hazırladı. Kitapçıkta yasa ile siyası ve ideolojik amaçla suç işlemek için kurulmuş terör örgütleri mensuplannın topluma yeniden kazandınlmasının amaçlandığı belirtildi. MumcUy doğum gününde anıldı 24 Ocak 1993 günü kaüedilen gazetemiz vazan Uğur Mumcu, doğumunun 61. vihnda dün mezan başında, yakınlan, dosdan ve sevenlerinin kaüldığı törenle anıldı. Törende, Uğur Mumcu Araşnrmacı Gazetecilik Vakfi (um:ag) adına konuşan, Müge Tekin Salgar, Uğur Mumcu'nun vaşamı boyunca, terörü, yolsuzlukları, adaletsiztikleri, kuü çıkar savaşlannı gözler önüne sermiş, yaşanu pahasma doğruvıı ve gerçeği okuria payiaşmış yiğjt bir gazeteci olduğunu söviedL Şalgar, Mumcu'nun gerçek bir gazetecinin görevinin, halka doğruyu aniatmak olduğunu hiçbir zaman unutniadığını beürtti. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY) CHP'li Kılıçdaroğlu, AKP'yi dayatmacı davranmakla suçladı: Meclis îşlevini yitirdi İPEKYEZDANt CHP Istanbul Milletveki- li Kemal Kılıçdaroğlu. AKP'nin parlamentoyu "yürütmenin isteklerini yü- rürlüğekman bir organ ola- rak görmea" nedeniyle par- lamentonun "Anayasada belirlenen işlevinitamamen yitirdiğini" söyle- di. Kılıçdaroğlu, | p AKP'nin sivil top- lum örgütlerini, muhalefeti, Cum- hurbaşkanı'm, her- kesi göz ardı ederek "dayatmacı bir an- layışla her şeyi yapabilece- ğinizannettiğini*' savundu. Meclis Yolsuzluklan Araştırma Komisyonu'na, îçişleri, Maliye ve Adalet bakanhklan tarafindan Baş- bakan Recep Tayyç Erdo- ğan'ın da belediye başkan- lığı dönemini kapsayan ye- rel yönetimlerle ilgili bir ta- ne bile yolsuzluk dosyası- nın getirilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, CHP'nin ye- ni dönemde bu konuda araş- tırma önergesi vereceğini söyledi. Yasalann adeta "parlamentonun gözünden kaçırümakistendiğini'' be- parlamentodan geçiriyor, dolayısıyla da muhalefetin ne kadar sert söylenıleri olur- sa olsun bunu dışan >ansn tamıyoruz, en biiyük sıkın- nmızbu"dedi. AKP'nin parlamentoda- ki çoğunluğunu "her şeyi vapabilen bir unsur" ola- rak gördüğünü ifade eden • CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'nin çıkardığı yasalann adeta 'parlamentonun gözünden kaçınlmak istendiğini' söyledi. lirten Kılıçdaroğlu, "Birya- sa tasansının komisyonlar- da görüşüldükten sonra en az 48 saat geçip parlamen- toda görüşülmesi gerekir- ken iktidar partisi çoğun- lukta olduğu için yasalan 1-2 dakika gibi sürelerde Kılıçdaroğlu. "Bövieolun- ca da demokrasiye bakış açısı daha farklı oluyor. Cumhurbaşkanhğnıa ana- yasa tarafindan verilen bir yetidyibile muhakfetolarak algrfıyorlar" diye konuştu. Meclis'teki komisyonlarda etik kurallann da dikkate alınmadığını savunan Kı- lıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Orneğin Ybbuz- luklan .\raştırma Komis- yonu'nda başkanlık dha- nındaki dört üyeden biri- nin muhalefetten olmas» ge- rekirdi. ancakbu kural dik- kate ahnmadu biz hüküme- tin gündemini be- t lirtediği bir komis- yon haline geidik." Kılıçdaroğlu, ye- rel seçimlerde CHP'nin herhangi bir partiyle ittifak olasılığı olmadığı- nı belirterek "Ancakbizim herkese kapımız açık, iste- yenCHP'yegelebiIir'' dedi. Kılıçdaroğlu. yerel seçim- lerde AKP v e CHP dışında- ki partüerin AKP veya CHP lehıne tercıh yapmak duru- munda kalacağını savundu. ha çok yükseltmeleri gerektiğiw kay- dedilen metinde, şöyle devam edildi: "Bütün biıükve dirlikten yana olan- lar, ulusal biriik ve beraberh'ği oluştu- rarak işbirlikçi mandacıhğa, küresel köleliğe ve gizli sömürüye, Türk kim- liğinin düşmanlanna karşı direnerek çoğulcu, kabhmcL, eşitUkçi, özgüıiük- çü, öz benliğini yitirmemiş çağdaş nıe- denivet dairesindeki Türkiye Cum- huriyeti için yeniden dirilişi hedefle- yen İTusal Güç Birliği Platformu'nu oluşturmak üzere 6 Eylül 2003 tari- hinde Ankara Tes-fş Sendikası Kon- ferans SaJonu'nda. Ulusal Kurultay 'm toplanmasma, ulusalcı ve vatansever kunıhışlarla, mifletin güvenini kazan- nuş kişilerin davet edibnesine karar verUmiştir." İmza atan isimler 400 kişi davet edildi 400"e yakın kişınin davet edıldığı öğ- renilen kurultayın çağn metnine imza atan isimler ıse şöyle: Erdem Akyüz (Huku- kun Egemenligi Dernegi Başkanı). \z- zet Aiüntaş (Samsun Balkan Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği temsilcisi). Vetkin Aröz (Sıvıl toplum Kuruluşlan Platformu Başkan Yardım- cısı), Prof Dr MhhatKerinıAsbn (Ka- radeniz Teknik Üniversitesi). Erdoğan Ashyüce (Yesevi Dergisi), Prof. Dr. Ka- dir Aydm (Çukurova Üniversitesi), tlhan Azkan (yazar), Yrd. Doç. Dr. Şenol Bal (Türk Dünyası Kadınlar Dostluk ve Da- yanışma Derneği Başkanı), Erdoğan Bucak(emekli Tuğgeneral), YakanCu- maboğhı (Orkun Vakfi Mütevelli Heye- ti üyesi, Kıbns Milli Koordınasyon Ko- misyonu Başkanı), Prof. Dr. AnılÇeçen (Ulusal Güç Birliği Kuvayi Milliye Ha- reketi Başkanı), Kemal Çapraz (Basın Birliği Derneği Başkanı). Altan Delior- man (Orkun \'akfi ve Derneği Başkanı), Nusret Demiral (emekli DGM Başsav- cısı), Nefî Demirci (Türkmeneli İnsan Haklan Derneği Başkanı), Doç. Dr. Atil- b Erden (Hacı Bektaş Veli Kültür ve Ta- nıtma Dernegi Başkanı), Anlay Ergüvcn (DENETDE Başkanı). Prof Dr Musta- fa Erkal (Aydmlar Ocağı Başkanı), Prof. Dr. Kenan Erzurumhı (19 Mayıs Üni- versitesi), Doç Dr EmmGürses(Sakar- ya Üniversitesi). Doç. Dr. Yaşar Hacı- saühoğhı (Istanbul Üniversitesi). Zeki Hacnbrahimoğhı (şehit aileleri avukan), Osman Kara (gazeteci yazar), İsmail Karaman (emekli planlamacı), Sevgi Kafab(Türk Ocaklan Vakfi kurucu üye- si), Prof. Dr Mustafa Kafah. AHemur Kıhç (araşnrmacı yazar), Ata Kıral (THK Samsun Şubesi Başkanı), tsmet Kotak (eski KKTC bakanı), Dr. Muhsin Kadı- oğhı (yazar), Hüseyin Mümtaz (emekli Albay), Mete tzzet Özcanoğhı (Kema- list Atılım Birliği Başkanı), Prof. Dr. CihatÖzönder (Köksav Vakfi Başkanı), Ertan Oztürk (araşnrmacı yazar), Vu- ral Savaş (emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı), Necdet Sevinç (gazeteci ya- zar), Prof Dr Oktav Sinanoğhı (araşnr- macı yazar). Attila Şimşek (emekli Kur- may Albay). Prof Dr Reha OguzTürk- kan (Türk 2000 Vakfi Başkanı), Turgay TüfekcioğJu (araşnrmacı yazar), Necdet Uzun (19 Mayıs Gazeteciler Cemıyeti Başkanı), Prof. Dr. Turan Yazgan (Türk Düm'ası Araştırma Vakfi Başkanı), Tay- yip İelen (UGB Yeniden Kuvayi Milli- ye Hareketi Genel Sekreteri), Prof. Dr. Çetin Yetkin (Yeniden Anadolu ve Ru- meli Müdafea-i Hukuk Denjisi Geiıel Ya- yın Yönetmeni), Prof. Dr. Dursun Yıl- dmm (Hacettepe Üniversitesi), FuatVe- ziroğhı (eski KKTC Devlet Bakanı). IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Bu köşede YÖK'e en sert eleştiri- leri yaptım. YÖK sisteminin 12 Eylül askeri darbesinden kalan ve üniver- siteleri sıkboğaz eden bir kurum ol- duğunu birçok insan gibi ben de di- le getirdim. YÖK'ü bir derebeylik gi- bi yöneten Kemal Gürüz. üniversi- teleri kendi iktidannın amacı olarak kul- landı. Istediğini attı, istediğini sattı. Onun için aslolan boyun eğmiş bir akademisyenler topluluğuydu. Bir- çok rektörü de kendi etrafına topla- dı, üniversiteleri birer cadı kazanına çevirdiler. Bülent Tanör, Aysel Çelikel, Bur- han Şenatalar, Ülkü Azrak, Tahsin Yeşitdere gibi birçok değeıii öğretim üyesi bu boğucu sistemin sonucu Is- tanbul Üniversitesi'ni terk etmek zo- runda kaldılar. Gençay Gürsoy'un, Toktamış Ateş'in kürsüsü dağıtıldı. Haseki Hastanesi'ndeki kardiyoloji kürsüsünün değerli oğretim üyeleri yil- dınlmak istendi. Daha neler neler... an- latmakla bitmez. Birçok üniversitede benzer acılar yaşandı. YÖK sistemi yanlıştı. Ancak bu yan- Hüseyin Çelik, Üniversiteyi Dinlemeli... lışlığın üzerine bir de Kemal Gürüz ve rektörleri geldiler. Iş iyice içinden çı- kılmaz hale geldi. Erkan Mumcu Mil- li Eğitim Bakanı olduğunda, YÖK'ü de- ğiştirmek istediklerini, bunu da üni- versite ile birlikte yapmak istedikle- rini açıkladı. Bu yönde de gayretler gösterdi. Ne var ki, bu ülkeyi kurtar- maya azmetmiş Kemal Gürüz ve adamları, "YÖK'e dokundurtmayız. Sen bize para veryeter" diyerek ka- zan kaldırdılar. Erkan Mumcu'nun gi- rişimleri boşaçıktı. O Milli Eğitim Ba- kanlığı'ndan ayrılmak zorunda kaldı. Yerine Hüseyin Çelik geldi. Hüseyin Çelik, Erkan Mumcu'nun başına gelenlerden de ders çıkara- rak hemen birtaslak hazırlamaya gi- rişti. Bu taslağın en kritik noktası YOK'ün tepesini hükümete bağla- maktı. Sonunda siyasi iktidara ba- ğımlı bir üniversite yaratılmak isteni- yordu. Halbukı, ünıversiteler yıllardtr demokratik ve bilimsel birdeğişimin özlemi içindeydiler. YÖK sisteminin dağıtılmasını, onun yerine özerk bir üniversite sisteminin gelmesini bek- liyorlardı. • • • Günlerdir üniversite öğretim üye- lerinden mektuplar alıyorum. öğre- tim üyelerinin çoğu YÖK'ün değişme- sini, bu yoz sistemin sona ermesini istiyorlar. Ancak yeni kurulacak sis- temin dünyadaki gelişmeleri de dik- kate alan bir yapı üzerine inşa edil- mesi gerektiğini belirtiyorlar. Bu tartışmalar, iki ıktıdargücü ara- sında geçiyor. YÖK sayesinde ünıver- siteler üzerinde tam bir despotik ege- menlik kurmuş Gürüz ve ekibiyle hü- kümet sanki bir iktidar kavgası veri- yorlar. Halbuki bu iki gücün de üni- versiteler üzerinden elini çekmesi ve üniversitelerin kendi kendilerini yöne- tecekleri bir sistemin kurulması ge- rekiyor. özellikle öğretim üyelennin ve de öğrencilerin sisteme katılacağı bir model bulunması üzerinde çalışılma- sı çok yarartı olacak. Bu köşede bırkaç kez örneğini ver- diğim bir Alman ünıversitesinden söz etmek ıstıyorum. Geçen yıl bir konfe- rans için gittiğim Düsseldorf Üniver- sitesi'nin örgütlenme modelini ince- lemiştim. Düsseldorf Üniversitesi 100 kişilik bir senato tarafmdan yönetiliyor. Üniversite rektörünü de bu senato se- çiyor. Bu 100 kişilik senatonun 60'ını demokratik bir seçimle öğretim üye- leri belirliyorlar. Geriye kalan 40'ın 20'si öğrencilerden, 20'si idari personelden oluşuyor ve onlar da seçimle geliyor. Burada dikkat çekici olan öğrencile- rin ve idari personelın de üniversite yönetiminde söz sahibi olması. Buna benzer çok sayıda örnek in- celenebilir. Batı'dabu konularda cid- di tartışmalar ve araştırmalar yapılı- yor. Kemal Gürüz, kendi aklınca bu ülkenin "kurtarıcr"lanndan birisi ola- rak AKP iktidarına savaş açtı. Onun hedefi kendi iktidarını korumaktı. YÖK'teki despotik egemenliğin sür- mesini sağlamaktı. Bunun mümkün olmadığı belliydi. AKP işte bu mey- dan okumaya başka bir yöntemle karşılık veriyor: Siz öyle mi yaparsı- nız, biz de bildiğimizi okuruz. Deneyler gösterdi ki, bu işleröfkey- le olmuyor. Milli Eğitim Bakanı Hüse- yin Çelik de üniversiteden gelen biri- si. Bu nedenle üniversitelerde bilim- sel özerkliği sağlayacak, üniversitele- rin kendi kendilerini yönetecekleri bir sistemin kurulmasınayardımcı olma- ya çalışmak onun görevidir. Bu işin içi- ne öğretim üyelerinin yanı sıra öğren- ciler de bir şekilde mutlaka katılmalı- dır. Üniversitelerin en büyük gücünü oluşturan öğrencilerin bütün bu tar- tışmalar sırasında hiç dikkate alınma- ması bile tartışmacılann ne kadar ger- çeklerden kopuk bir zemin üzerinde durduklarını gösteriyor. Milli Eğitim Bakanı, öğretim üyele- rine, öğrencilere kulak vermeli ve ye- ni bir YÖK faciası daha yaratmaya neden olmamalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle