Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALİ SİRMEN
Anadolu'dan Taşan
Bir Yeni Türkiye mi?
Dış politika ile iç politikanın birbirinden ayrı ol-
duğu dtişüncesi artık tarihe karışmıştır. Küresel-
leşen dünyada çıkarlar yumağı öylesine karma-
şıklaşmıştır ki, iki alanı birbirinden ayırmak olana-
ğı kalmamıştır.
"Dış politika konulannı iç siyasete alet etme-
mek" dtişüncesi de geçeriiliğini yitirmiştir.
Yine de siyasetçiler, dış politika konuşurlarken,
mesajlarının yalnızca içe yönelik olmadığını bilmek,
daha derli toplu konuşmak zorundadırlar.
Bu açıdan bakılınca, Dışişleri Bakanı Abdullah
Güt'ün bir gazeteci ile yaptığı konuşmada,
- Türkiye'nin potansiyeli resmi sınırlarıyla sınır-
lanmış değildir. Türkiye'nin etkinliği, çıkarlan ken-
di sınırlarını çok aşmaktadır, sözlerini talihsiz bir
açıklama olarak görüyoruz.
Hele hele bunun bir "yeniOsmanlıcılık" olup ol-
madığı sorusuna "Nasıl sınıflandırırsanız sınıflan-
dırın, ne derseniz deyin" yanıtının verilmesi da-
ha da biiyük bir talihsizliktir.
Bütün bu konuşmaların, Osmanlı Imparatorlu-
ğu'nun eski topraklarını hâlâ ulusal vatan olarak
gören görüşlerin bir kısım basın organlarında yer
aldığı bir döneme rastlaması, Türkiye'nin bölge-
de çok değişik, hiç de ulusal çıkartanmızla bağ-
daşmayacak bir görüntü vermesine neden ola-
caktır.
• • •
Korkanm ki, Gül'ün garip sözleri bölgede, "Tür-
kiye Cumhuriyeti seksen yıllık geleneksel çizgi-
sinibırakıp yayılmacı bir politika mı izlemeye baş-
lıyor" sorusunu gündeme getirecektir ki, bunda
hiçbir çıkarımız olmadığı ortadadır.
ışin daha da üzücü yanı, ellili yıllarda, Demok-
rat Parti iktidarı döneminde, önce Menderes -
Köprülü. sonra da Menderes - Zorlu diplomasi-
si ile Türkiye bölgede Ingiltere ve ABD'nin truva
atı rolünü üstlenmişti.
Hatta 1958 yazında, Irak'ta Faysal ve Nuri Sa-
id iktidarı yıkıldığında, Menderes bu ülkeye mü-
dahaleye bile yeltenmiş, Allahtan ki, VVashing-
ton'un telkinleriyle bu girişiminden vazgeçmek
zorunda kalmıştı.
Bu kötü görüntüyü silmek için Türkiye, 1960'lar-
dan başlayarak, kırk yıldan fazla zaman harcamış-
tır.
"Yeni Osmanlıcılık" (ne demekse!) görüntüsü-
nün sakıncalannı gösteren biranımı nakletmek is-
terim.
1982 yılının Ocak-Şubat aylarında, o zaman 12
Eylülcülerin demeç yasağı koyduğu eski Dışişle-
ri Bakanı rahmetli Ihsan Sabri Çağlayangil ile sı-
nırlan zorlayarak, bir söyleşi yapıyordum.
Deneyimli Dışişleri Bakanı Ihsan Sabri Bey ko-
nuşmasının bir yerinde,
- Ben Amerikan ya da Fransız Dışişleri Bakanı
ilesenlibenli konuşur, elimi omuzlarınaatabilirim.
Ama bir Arap ülkesi büyükelçisi karşısında ceke-
timi iliklemeden durmam. Çünkü onlarda uzun yıl-
lar sürmüş Osrnanlı egemenliğinin kompleksi var-
dır, demişti.
• • •
Türkiye'nin "Yurtta barış, dünyada barış" po-
litikasının, kendi ulusal sınırlan dışındaki bütün
gelişmelere bigâne kalması anlamını taşımayaca-
ğı açıktır.
Nitekim PKK ve Öcalan olayı sırasında, TSK'nin
tehlikeyi bertaraf etmek için sınırötesi meşru ope-
rasyonları ile Suriye'nin Ocalan'ı banndırmaktan
vazgeçmesi konusundaki iknaedici uyarı, bu hak-
lı ve meşru ilginin örnekleridir.
Irak'ın istikrannın, Türkiye açısından yaşamsal
bir önem taşıdığını da kimse yadsıyamaz.
Hatta ABD'nin ilan ettiği, Irak'ta istikrarın sağ-
lanması politikasının başarıya ulaşmasını can-ı
gönülden dileriz.
Ancak, bugün Irak'ta istikrarsızlığın nedeninin
Amerikan askeri müdahalesi olduğunu, bu girişi-
min bölgeye istikrar, banş ve demokrasi getir-
mek bir yana, burayı uluslararası bir terör odağı
haline dönüştürdüğünü de yadsıyamayız.
Bu gerçeklerin ışığı altında, "Komşunun bah-
çesindeki yangına seyirci kalamayız" sözü, an-
cak, o yangına benzinle koşulmadığı takdirde bir
anlam kazanacaktır.
ABD'nin ciddi gazetelerinden New YorkTimes
da bile Amerikan müdahalesinin bölgeyi istikrar-
sızlaştıran ve VVashington'u yeni bir batağın içi-
ne sürüklediğini vurgulayan yazılar çıkmaya baş-
larken, Türkiye'nin Dışişleri Bakanı'nın daha ol-
gun, daha geniş vizyonlu ve daha dikkatli davran-
ması gerekmez miydi?
Büyükelçi ayrımcılık yapıyor'
Gülçiçek'ten 'Sünni
asker'sorusu
ANKARA
(Cumhuriyet
Bürosu)-CHP
Milletvekili AB
Rıza Giilçiçek.
Dışişleri Baka-
nı Abdullah
Gül'ün yanıtla-
pora dikkat çekti.
Gülçıçek, Gül'e
şu sorulan yönelt-
ti: "Tûrk askerle-
rinin SünniArapla-
nn yoğunlukta bu-
lunduğu Bağdat-
Felluce-Tıkrit üç-
ması istemiyle CHP'n Gülciçek. geninde konuşlan-
verdiği soru
önergesinde "Türk as-
kerierinin Sünni olması
nedeniyle Bağdat- Fellu-
ce-Tıkrit üçgeninde da-
ha verimli olabileceği"
değerlendirmelerini gün-
deme getirdi.
Gülçiçek, soru öner-
gesinde, Bağdat Büyü-
kelçisi OsmanPaksüt'ün
Irak'a asker gönderilme-
si konusunda Dışişleri
Bakanlığı'na sımduğu ra-
dınlabileceği ifade
edilen raporda, Türk as-
kerierinin Sünni olduğu
için bu bölgede daha ve-
rimli olabileceği ifadesi
yer almakta mıdır?
BüyükeJçi,Türkasker-
lerinin dinseL etnik, mez-
hepsel kimlikleri konu-
sunda açıklama yapnıa-
\-ayeddKmidir?fürkas-
kerinin sadece Sünni ola-
rak tanımlanması aynm-
cıhkdeğümidir?"*
Sağ ve soldaki isimler, Türkiye'yi parçalamak isteyenlere karşı 6 Eylül'de Ankara'da kurultay topluyor
Ulusal güçbirliğiçağnsıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Sağ ve sol kesimde tanınmış kimi
isimler ve örgütler bir araya gelerek,
6 Eylül'de Ankara'da "emperyafistie-
rin Türkiye Cumhurijeti ulus devle-
tini yıknıa ve Türk miİti birüğini par-
çalanıa emellerine karşı Ulusal Güç
Birliği Platformu" oluşturmak üzere
bir kurultay toplamayı kararlaştırdı-
lar. "llusaİ Kurultaya ÇağrT adı al-
tında bir metne imza atan bu isimler,
"bütün biriik ve dirlikten yana olan-
lann, mandacıhğa, küresel köleliğe,
Türk kinıtiğinin düşmanlanna karşı
direnerek Türkiye Cumhuriyeti için
yeniden dirUişi hedeflemeleri gerekti-
ğini" vurguladılar.
"llusal Güç BirhğT oluşturmak
için uzun süredir görüşmeler yapan
• Kurultaya çağn metninden: Bütün biriik ve dirlikten yana olanlar, mandacıhğa,
küresel köleliğe, Türk kimliğinin düşmanlanna karşı direnerek Türkiye Cumhuriyeti
için yeniden dirilişi hedeflemeli.
sağ ve sol kesimde ad yapmış akade-
misyenler ile kimi sivil toplum örgü-
tü temsilcileri, geçen günlerde "Ulu-
sal Kurultaya Çağn" adlı bir metin-
de uzlaşhlar ve 6 Eylül'de Ankara'da,
Tes-Iş Sendikası'nın konferans salo-
nunda bir kurultay toplamayı karar-
laştırdılar.
Sinsi projeler
Üzerinde uzlaşılan metınde, em-
peryalıst güçlenn, Türkiye Cumhu-
riyeti ulus devletinı yıkma, ulusal bir-
liği ve vatanı parçalama, Türk kültü-
rünü bozma amacıyla sinsi projeler uy-
guladığı belirtilerek şöyle denıldi:
"Dayatmalar sonucu, ulusal ekono-
mimiz IMF ve Dünya Bankası'nın,
içişlerimiz Avrupa BiriiğTnin, dışiş-
lerimiz A BD" nin işgali v e kontrolü al-
tma girmiştir. Bu düşündürücü ve acı
gerçeği görmesi gereken kurumlar
susturulmuş. pasifleştirilmiş, milli di-
renç kınlmak için psikoiojik savaş or-
tamı hazuiannuşür. Bu ortamda dev-
Jet ve Cumhuriyetimiz kuruluş ilke-
lerinden adeta vazgeçirilmesi nokta-
sma getirflmiş, devtetimizin tam bağnn-
sızhk ilkesi unutturulmuş, ulusal güç
birtiğimiz dağıülmış. vatanın bölün-
mez bütünhığü tarbşma, hatta pazar-
lık konusu edilir olmuştur."
Bu durum karşısında "hertürlüfi-
kir, ideoloji. siyasi ve sosyal farkhhk-
lan bir kenara bırakarak anayasal
düzen içinde, tek devlet, tek vatan, tek
millet. tek bayrak ve tek dilde birle-
şenler ve önce Türkiye diyenlerin, Ata-
türk'ün deyüniyle, Türk milletini çağ-
daş dünyada hak ettiği konuma getir-
meleri vie Türkiye Cumhuriyeti'ni sar-
sılmaz temeller üzerinde her gün da-
TOPLUMA KAZANDIRMA
1659 örgüt
üyesi
başvurdu
• Emniyet Genel Müdürlüğü
Terörle Mücadele ve Harekât
Dairesi Başkanlığı, yasanın
tanıtımı amacıyla kitapçık
hazırladı.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü
Feyzullah Arslan, Topluma
Kazandırma Yasası çerçevesinde şu
ana kadar 1659 örgüt mensubunun
başMirduğunu, bunlardan 305'inın
cezaevinden tahliye edildiğini
bildirdi. Arslan, cezaevi dışından
başMiranlann 150 civannda
olduğunu bildirdi. Emniyet Genel
Müdürlüğü Terörle Mücadele ve
Harekât Dairesi Başkanlığı da,
yasanın tanıtımı amacıyla kitapçık
hazırladı. Arslan, haftahk
bilgilendirme toplantısında, Emniyet
Genel Müdürü Gökhan Aydmer'in
polisin olaylara müdahalesinde
etkinliğini arthrmak, kişilerin can ve
mal güvenliğini korumak ve
saldırganı başkalanna zarar
vermeden etkısiz hale getirmek için
genelge yayımladığını belırtti.
Arslan, Uzanlar'la ilgili bir soru
üzerine soruşturmanın savcılık
tarafindan yürütüldüğünü ve polisin
savcırun talimatlanna göre hareket
ettiğini belirterek aranan kişilerin
yurtdışına kaçıp kaçmadığı
konusundaki soruya,
"Arkadaşlanmız çalışmalaruu
savcıhk talimaö doğrultusunda
sürdüriiyor'' dedi. Arslan, bir
gazetecinin "Soruşturma şova
çevrüdi diye eleştiriler var"
şeklindeki sözleri üzerine "Yorum
>ı
apamamTI
demekle yetindi.
Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü
Feyzullah Arslan, cezaevlerinden
baş\-urunun daha kolay olduğunu,
dağda ya da kırsalda bulunanlann
başvurulannın gelecek günkrde
daha fazla olmasını beklediklerini
söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü,
Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi
Başkanlığı da yasanın tanıtımı
amacıyla kitapçık hazırladı.
Kitapçıkta yasa ile siyası ve
ideolojik amaçla suç işlemek için
kurulmuş terör örgütleri
mensuplannın topluma yeniden
kazandınlmasının amaçlandığı
belirtildi.
MumcUy doğum gününde anıldı
24 Ocak 1993 günü kaüedilen gazetemiz vazan Uğur
Mumcu, doğumunun 61. vihnda dün mezan başında,
yakınlan, dosdan ve sevenlerinin kaüldığı törenle anıldı.
Törende, Uğur Mumcu Araşnrmacı Gazetecilik Vakfi
(um:ag) adına konuşan, Müge Tekin Salgar, Uğur
Mumcu'nun vaşamı boyunca, terörü, yolsuzlukları,
adaletsiztikleri, kuü çıkar savaşlannı gözler önüne
sermiş, yaşanu pahasma doğruvıı ve gerçeği okuria
payiaşmış yiğjt bir gazeteci olduğunu söviedL Şalgar,
Mumcu'nun gerçek bir gazetecinin görevinin, halka
doğruyu aniatmak olduğunu hiçbir zaman
unutniadığını beürtti. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY)
CHP'li Kılıçdaroğlu, AKP'yi dayatmacı davranmakla suçladı:
Meclis îşlevini yitirdi
İPEKYEZDANt
CHP Istanbul Milletveki-
li Kemal Kılıçdaroğlu.
AKP'nin parlamentoyu
"yürütmenin isteklerini yü-
rürlüğekman bir organ ola-
rak görmea" nedeniyle par-
lamentonun "Anayasada
belirlenen işlevinitamamen
yitirdiğini" söyle-
di. Kılıçdaroğlu, | p
AKP'nin sivil top-
lum örgütlerini,
muhalefeti, Cum-
hurbaşkanı'm, her-
kesi göz ardı ederek
"dayatmacı bir an-
layışla her şeyi yapabilece-
ğinizannettiğini*' savundu.
Meclis Yolsuzluklan
Araştırma Komisyonu'na,
îçişleri, Maliye ve Adalet
bakanhklan tarafindan Baş-
bakan Recep Tayyç Erdo-
ğan'ın da belediye başkan-
lığı dönemini kapsayan ye-
rel yönetimlerle ilgili bir ta-
ne bile yolsuzluk dosyası-
nın getirilmediğini belirten
Kılıçdaroğlu, CHP'nin ye-
ni dönemde bu konuda araş-
tırma önergesi vereceğini
söyledi. Yasalann adeta
"parlamentonun gözünden
kaçırümakistendiğini'' be-
parlamentodan geçiriyor,
dolayısıyla da muhalefetin ne
kadar sert söylenıleri olur-
sa olsun bunu dışan >ansn
tamıyoruz, en biiyük sıkın-
nmızbu"dedi.
AKP'nin parlamentoda-
ki çoğunluğunu "her şeyi
vapabilen bir unsur" ola-
rak gördüğünü ifade eden
• CHP Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu, AKP'nin çıkardığı
yasalann adeta 'parlamentonun gözünden
kaçınlmak istendiğini' söyledi.
lirten Kılıçdaroğlu, "Birya-
sa tasansının komisyonlar-
da görüşüldükten sonra en
az 48 saat geçip parlamen-
toda görüşülmesi gerekir-
ken iktidar partisi çoğun-
lukta olduğu için yasalan
1-2 dakika gibi sürelerde
Kılıçdaroğlu. "Bövieolun-
ca da demokrasiye bakış
açısı daha farklı oluyor.
Cumhurbaşkanhğnıa ana-
yasa tarafindan verilen bir
yetidyibile muhakfetolarak
algrfıyorlar" diye konuştu.
Meclis'teki komisyonlarda
etik kurallann da dikkate
alınmadığını savunan Kı-
lıçdaroğlu, sözlerini şöyle
sürdürdü: "Orneğin Ybbuz-
luklan .\raştırma Komis-
yonu'nda başkanlık dha-
nındaki dört üyeden biri-
nin muhalefetten olmas» ge-
rekirdi. ancakbu kural dik-
kate ahnmadu biz hüküme-
tin gündemini be-
t lirtediği bir komis-
yon haline geidik."
Kılıçdaroğlu, ye-
rel seçimlerde
CHP'nin herhangi
bir partiyle ittifak
olasılığı olmadığı-
nı belirterek "Ancakbizim
herkese kapımız açık, iste-
yenCHP'yegelebiIir'' dedi.
Kılıçdaroğlu. yerel seçim-
lerde AKP v e CHP dışında-
ki partüerin AKP veya CHP
lehıne tercıh yapmak duru-
munda kalacağını savundu.
ha çok yükseltmeleri gerektiğiw
kay-
dedilen metinde, şöyle devam edildi:
"Bütün biıükve dirlikten yana olan-
lar, ulusal biriik ve beraberh'ği oluştu-
rarak işbirlikçi mandacıhğa, küresel
köleliğe ve gizli sömürüye, Türk kim-
liğinin düşmanlanna karşı direnerek
çoğulcu, kabhmcL, eşitUkçi, özgüıiük-
çü, öz benliğini yitirmemiş çağdaş nıe-
denivet dairesindeki Türkiye Cum-
huriyeti için yeniden dirilişi hedefle-
yen İTusal Güç Birliği Platformu'nu
oluşturmak üzere 6 Eylül 2003 tari-
hinde Ankara Tes-fş Sendikası Kon-
ferans SaJonu'nda. Ulusal Kurultay 'm
toplanmasma, ulusalcı ve vatansever
kunıhışlarla, mifletin güvenini kazan-
nuş kişilerin davet edibnesine karar
verUmiştir."
İmza atan isimler
400 kişi
davet edildi
400"e yakın kişınin davet edıldığı öğ-
renilen kurultayın çağn metnine imza atan
isimler ıse şöyle: Erdem Akyüz (Huku-
kun Egemenligi Dernegi Başkanı). \z-
zet Aiüntaş (Samsun Balkan Türkleri
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
temsilcisi). Vetkin Aröz (Sıvıl toplum
Kuruluşlan Platformu Başkan Yardım-
cısı), Prof Dr MhhatKerinıAsbn (Ka-
radeniz Teknik Üniversitesi). Erdoğan
Ashyüce (Yesevi Dergisi), Prof. Dr. Ka-
dir Aydm (Çukurova Üniversitesi), tlhan
Azkan (yazar), Yrd. Doç. Dr. Şenol Bal
(Türk Dünyası Kadınlar Dostluk ve Da-
yanışma Derneği Başkanı), Erdoğan
Bucak(emekli Tuğgeneral), YakanCu-
maboğhı (Orkun Vakfi Mütevelli Heye-
ti üyesi, Kıbns Milli Koordınasyon Ko-
misyonu Başkanı), Prof. Dr. AnılÇeçen
(Ulusal Güç Birliği Kuvayi Milliye Ha-
reketi Başkanı), Kemal Çapraz (Basın
Birliği Derneği Başkanı). Altan Delior-
man (Orkun \'akfi ve Derneği Başkanı),
Nusret Demiral (emekli DGM Başsav-
cısı), Nefî Demirci (Türkmeneli İnsan
Haklan Derneği Başkanı), Doç. Dr. Atil-
b Erden (Hacı Bektaş Veli Kültür ve Ta-
nıtma Dernegi Başkanı), Anlay Ergüvcn
(DENETDE Başkanı). Prof Dr Musta-
fa Erkal (Aydmlar Ocağı Başkanı), Prof.
Dr. Kenan Erzurumhı (19 Mayıs Üni-
versitesi), Doç Dr EmmGürses(Sakar-
ya Üniversitesi). Doç. Dr. Yaşar Hacı-
saühoğhı (Istanbul Üniversitesi). Zeki
Hacnbrahimoğhı (şehit aileleri avukan),
Osman Kara (gazeteci yazar), İsmail
Karaman (emekli planlamacı), Sevgi
Kafab(Türk Ocaklan Vakfi kurucu üye-
si), Prof. Dr Mustafa Kafah. AHemur
Kıhç (araşnrmacı yazar), Ata Kıral (THK
Samsun Şubesi Başkanı), tsmet Kotak
(eski KKTC bakanı), Dr. Muhsin Kadı-
oğhı (yazar), Hüseyin Mümtaz (emekli
Albay), Mete tzzet Özcanoğhı (Kema-
list Atılım Birliği Başkanı), Prof. Dr.
CihatÖzönder (Köksav Vakfi Başkanı),
Ertan Oztürk (araşnrmacı yazar), Vu-
ral Savaş (emekli Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı), Necdet Sevinç (gazeteci ya-
zar), Prof Dr Oktav Sinanoğhı (araşnr-
macı yazar). Attila Şimşek (emekli Kur-
may Albay). Prof Dr Reha OguzTürk-
kan (Türk 2000 Vakfi Başkanı), Turgay
TüfekcioğJu (araşnrmacı yazar), Necdet
Uzun (19 Mayıs Gazeteciler Cemıyeti
Başkanı), Prof. Dr. Turan Yazgan (Türk
Düm'ası Araştırma Vakfi Başkanı), Tay-
yip İelen (UGB Yeniden Kuvayi Milli-
ye Hareketi Genel Sekreteri), Prof. Dr.
Çetin Yetkin (Yeniden Anadolu ve Ru-
meli Müdafea-i Hukuk Denjisi Geiıel Ya-
yın Yönetmeni), Prof. Dr. Dursun Yıl-
dmm (Hacettepe Üniversitesi), FuatVe-
ziroğhı (eski KKTC Devlet Bakanı).
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Bu köşede YÖK'e en sert eleştiri-
leri yaptım. YÖK sisteminin 12 Eylül
askeri darbesinden kalan ve üniver-
siteleri sıkboğaz eden bir kurum ol-
duğunu birçok insan gibi ben de di-
le getirdim. YÖK'ü bir derebeylik gi-
bi yöneten Kemal Gürüz. üniversi-
teleri kendi iktidannın amacı olarak kul-
landı. Istediğini attı, istediğini sattı.
Onun için aslolan boyun eğmiş bir
akademisyenler topluluğuydu. Bir-
çok rektörü de kendi etrafına topla-
dı, üniversiteleri birer cadı kazanına
çevirdiler.
Bülent Tanör, Aysel Çelikel, Bur-
han Şenatalar, Ülkü Azrak, Tahsin
Yeşitdere gibi birçok değeıii öğretim
üyesi bu boğucu sistemin sonucu Is-
tanbul Üniversitesi'ni terk etmek zo-
runda kaldılar. Gençay Gürsoy'un,
Toktamış Ateş'in kürsüsü dağıtıldı.
Haseki Hastanesi'ndeki kardiyoloji
kürsüsünün değerli oğretim üyeleri yil-
dınlmak istendi. Daha neler neler... an-
latmakla bitmez. Birçok üniversitede
benzer acılar yaşandı.
YÖK sistemi yanlıştı. Ancak bu yan-
Hüseyin Çelik, Üniversiteyi Dinlemeli...
lışlığın üzerine bir de Kemal Gürüz ve
rektörleri geldiler. Iş iyice içinden çı-
kılmaz hale geldi. Erkan Mumcu Mil-
li Eğitim Bakanı olduğunda, YÖK'ü de-
ğiştirmek istediklerini, bunu da üni-
versite ile birlikte yapmak istedikle-
rini açıkladı. Bu yönde de gayretler
gösterdi. Ne var ki, bu ülkeyi kurtar-
maya azmetmiş Kemal Gürüz ve
adamları, "YÖK'e dokundurtmayız.
Sen bize para veryeter" diyerek ka-
zan kaldırdılar. Erkan Mumcu'nun gi-
rişimleri boşaçıktı. O Milli Eğitim Ba-
kanlığı'ndan ayrılmak zorunda kaldı.
Yerine Hüseyin Çelik geldi.
Hüseyin Çelik, Erkan Mumcu'nun
başına gelenlerden de ders çıkara-
rak hemen birtaslak hazırlamaya gi-
rişti. Bu taslağın en kritik noktası
YOK'ün tepesini hükümete bağla-
maktı. Sonunda siyasi iktidara ba-
ğımlı bir üniversite yaratılmak isteni-
yordu. Halbukı, ünıversiteler yıllardtr
demokratik ve bilimsel birdeğişimin
özlemi içindeydiler. YÖK sisteminin
dağıtılmasını, onun yerine özerk bir
üniversite sisteminin gelmesini bek-
liyorlardı.
• • •
Günlerdir üniversite öğretim üye-
lerinden mektuplar alıyorum. öğre-
tim üyelerinin çoğu YÖK'ün değişme-
sini, bu yoz sistemin sona ermesini
istiyorlar. Ancak yeni kurulacak sis-
temin dünyadaki gelişmeleri de dik-
kate alan bir yapı üzerine inşa edil-
mesi gerektiğini belirtiyorlar.
Bu tartışmalar, iki ıktıdargücü ara-
sında geçiyor. YÖK sayesinde ünıver-
siteler üzerinde tam bir despotik ege-
menlik kurmuş Gürüz ve ekibiyle hü-
kümet sanki bir iktidar kavgası veri-
yorlar. Halbuki bu iki gücün de üni-
versiteler üzerinden elini çekmesi ve
üniversitelerin kendi kendilerini yöne-
tecekleri bir sistemin kurulması ge-
rekiyor. özellikle öğretim üyelennin ve
de öğrencilerin sisteme katılacağı bir
model bulunması üzerinde çalışılma-
sı çok yarartı olacak.
Bu köşede bırkaç kez örneğini ver-
diğim bir Alman ünıversitesinden söz
etmek ıstıyorum. Geçen yıl bir konfe-
rans için gittiğim Düsseldorf Üniver-
sitesi'nin örgütlenme modelini ince-
lemiştim. Düsseldorf Üniversitesi 100
kişilik bir senato tarafmdan yönetiliyor.
Üniversite rektörünü de bu senato se-
çiyor. Bu 100 kişilik senatonun 60'ını
demokratik bir seçimle öğretim üye-
leri belirliyorlar. Geriye kalan 40'ın 20'si
öğrencilerden, 20'si idari personelden
oluşuyor ve onlar da seçimle geliyor.
Burada dikkat çekici olan öğrencile-
rin ve idari personelın de üniversite
yönetiminde söz sahibi olması.
Buna benzer çok sayıda örnek in-
celenebilir. Batı'dabu konularda cid-
di tartışmalar ve araştırmalar yapılı-
yor. Kemal Gürüz, kendi aklınca bu
ülkenin "kurtarıcr"lanndan birisi ola-
rak AKP iktidarına savaş açtı. Onun
hedefi kendi iktidarını korumaktı.
YÖK'teki despotik egemenliğin sür-
mesini sağlamaktı. Bunun mümkün
olmadığı belliydi. AKP işte bu mey-
dan okumaya başka bir yöntemle
karşılık veriyor: Siz öyle mi yaparsı-
nız, biz de bildiğimizi okuruz.
Deneyler gösterdi ki, bu işleröfkey-
le olmuyor. Milli Eğitim Bakanı Hüse-
yin Çelik de üniversiteden gelen biri-
si. Bu nedenle üniversitelerde bilim-
sel özerkliği sağlayacak, üniversitele-
rin kendi kendilerini yönetecekleri bir
sistemin kurulmasınayardımcı olma-
ya çalışmak onun görevidir. Bu işin içi-
ne öğretim üyelerinin yanı sıra öğren-
ciler de bir şekilde mutlaka katılmalı-
dır. Üniversitelerin en büyük gücünü
oluşturan öğrencilerin bütün bu tar-
tışmalar sırasında hiç dikkate alınma-
ması bile tartışmacılann ne kadar ger-
çeklerden kopuk bir zemin üzerinde
durduklarını gösteriyor.
Milli Eğitim Bakanı, öğretim üyele-
rine, öğrencilere kulak vermeli ve ye-
ni bir YÖK faciası daha yaratmaya
neden olmamalıdır.