Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Akıllara kazınan ad
3 Kasım 2002 seçımlerı
öncesı CHP milletvekili
adaylan köylerde dert anla-
tamadıklarından yakınıyor-
ıafdı: "Köylüler, 'Sen onu
bunu bırak da, Kemal Der-
viş'i neden içinizealdığıntz-
dan, bizı perişan eden Ke-
mal Dervış'ten söz aç' de-
yince ne yapacağımızı, ne
edeceğimizi şaşınyoruz."
Aradan bır yıl geçti geç-
medi; aynı Kemal Derviş,
yapılacak ılk kurultayda
CHP parti üst yönetimıne
aday olduğunu açıklamış
bulunuyor... TEMA Danış-
manı MahirGürbüz, güzel
bır rapor hazırlamış. Adı bi-
raz uzun, ama anlamlı:
"IMFNİyet Mektuplan ve
Dünya Bankası Tanm Prog-
ramı Dayatmalanyla Uygu-
lamaya Koyulan Son Dö-
nem Tanm Politikalan So-
nuçlanna llişkin BirDeğer-
lendirme." Anlaşılacağı üze-
re rapor, Kemal Derviş'in
Dünya Bankası'ndan geti-
rilip ekonominin basınaotur-
tulduğu "parlak" dönemi ir-
deliyor. MahirGürbüz'ünti-
tiz ve geniş çalışmasından
alınan bir tek tümce bile o
dönemi özetliyor: "Üretici-
ler, KtTsübvansiyonlan aza-
lışından 1.3 milyar dolar,
kredi faiz desteklerinin kalk-
masından 1.4 milyar dolar,
girdisübvansiyonunun kalk-
masından 300 milyon do-
lar ve Türkiye Sanayi Kal-
kınma Bankası destekleri-
nin kalkmasından 900 mil-
yon dolar olmak üzere top-
lam 4 milyar dolar kayba
uğramıştır."
Kemal Derviş adı, en uzak
köylerde bile akıllara kazın-
mıştır, silinmez...
Kimlik
Hiroşima'ya atom bom-
bası atarak çoluk çocuk
yüz binlerce insanın ölü-
müne aracılık ve tanıklık
eden "Enola Gay" adlı
uçak süslenmiş püslen-
miş ABD'deki Havacılıkve
Uzay Müzesi'ne konul-
muş. Müze yetkilileri de-
mişier ki: "Enola Gay, bi-
zim kimliğimizin bir par-
çasıdır." Çok doğaı...
Buş Iıkrası
Gazeteci Nurettin Iğci,
"Buş"fıkralan deriiyor, ya-
zıyor. Işte bıri: Kahvelerini
içerken Lora, Buş'a "Ko-
cacığım, seninle ne kadar
övünsem azdır" demiş.
Buş'un o küçük gözleri
fıldırfıldırdönmüş, omuz-
ları kabarmış:
- Neden sevgili karıcı-
ğım?
- Ismin aldı yürüdü. Bed-
dualarda bile sen varsın:
"Buş tarafından özgürlü-
ğüne kavuşturulasın in-
şallah!"
1SIKKANSU
Hasan Cemal -ya da kendi de-
yişiyle vatandaş HC- Milliyet'te,
Recep Tayyip Erdoğan'ın değiş-
tiğini, AKP iktidannın "demokratik-
leşme" yolunda adımlar attığını
kanıtlamaya çabalayan yazılarya-
zıyor.
Hasan Cemal'egöre, Erdoğan'ın
lideriiğinde "Türkiye değişiyor ve
rahatlıyor".
Ama heyhat, bu değişimi birtür-
lü anlayamayan, algılayamayan,
dolayısıyla demokratikleşmeye kar-
şı çıkan "kıytırık çevreler", Kema-
listler ve "angutlar" var!
Bilindiği üzere Hasan Cemal'in
dedesi, Osmanh'nın son yıllann-
da Bahriye Nazırlığı yapmış ünlü rt-
tihatçı Cemal Paşa'dır.
Cemal Paşa, 3. Ordu Kurmay
Heyeti'nde binbaşı olarak görev
yaparken kolağası (önyüzbaşı) olan Mus-
tafa Kemal ile birlikte çalışmıştır. Kendi-
si için "büyük adam" denmeye başlan-
dığı o günlerde Cemal Paşa'nın bir ga-
Cemal Paşa anısı
zetede imzasız yazısı çıkar. Cemal Paşa,
Mustafa Kemal'eyazısını okutur, görüşü-
nü sorar.
Mustafa Kemal, yazıyı "alelade" (sıra-
dan ya da Hasan Cemal'in deyişiyle kıy-
tırık) bulduğunu söyledikten sonra
ekler: "Siz şu ve bu tarzda kuş be-
yinli kimselere kendinizi beğendir-
mek hevesine düşmeyiniz, bunun
hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yok-
tur. Siz bulunduğunuz vaziyeti mü-
talaa ediniz ve kabul ediniz ki biraz
feragat sahibi olmak lazımdır.
Eğer şunun bunun teveccühün-
den kuvvet almaya tenezzül eder-
seniz halinizi bilmem, fakat âtiniz (ge-
leceğiniz) çürük olur. Çünkü bizim
henüz hakikatle hiç temasa gelme-
miş vâsi (çok, geniş) muhitlerimiz
vardır. Bu muhitlerde Acemkâri
(Acem palavrası) hayalat (düşler) ile
meşbu (dolu) olanlar çoktur. Büyük-
lük odur ki, hiç kimseye iltifat etme-
yeceksin, hiç kimseyi aldatmayacak-
sın; memleket için hakiki mefkûre (il-
ke) ne ise onu görecek, o hedefe
yürüyeceksin."
Vatandaş HC, yazar Hasan Cemal, de-
desi ile ilgili bu anıyı mutlaka biliyordur.
Angutluk saymazsa, anımsatalım istedik.
Kimilerinin "demokratikleş-
me timsali" Recep Tayyip Er-
doğan, bir genelge ile üniver-
siteleri sıkıştırtyor
"Bana sormadan hiçbiraraş-
tırma görevlisi veyardımcı do-
çenti atayamazsınız."
YÖK istemiş yaklaşık 6 bin
kadro. Bu 6 bin akademik kad-
ronun ataması Erdoğan'ın key-
Akademisyenler Danıştay'a
fine bağlı. "Demokratikleşme
timsali", canı çektiğini atayacak,
çekmediğini atamayacak.
Yardımcı doçentliğe yüksel-
me aşamasına gelmiş bir aka-
demisyenin yetişme süreci en
az 5 yıl. Bu süre içinde yüksek
lisansını yapıyor, doktorasını
veriyor, bilimsel kurullardan ge-
çiyor, köklü ve belli kurallan ye-
rine getiriyor. Başbakanlık ge-
nelgesinin içeriği, bırakın bilim-
sel özerkliği, bütün bu zorlu ve
çok çalışma gerektiren sınav-
ları aşmış olan akademisyen-
lerin özlük haklan ile oynamak
anlamına geliyor.
Hakları elinden alınan araş-
tırma görevlisi ve yardımcı do-
çent adaylanna tek iş düşüyor
Başbakanlık genelgesinin ip-
tali için Danıştay'a başvurmak...
Davayı kazanacaklarından
kuşku yok!
99 Yaşındalar...
MERİÇ VTLİDEDEOĞLU
Yaşamının 88. yılına girdiği
gün Hrfzı Veldet Velidedeoğ-
lu: "88'in İçinde Dolanırken"
başlıklı bir yazıyla "zaman ve
uzam"\n birbiriyle bağlantısını,
"zamanın evrenin bir özelliği"
olduğunu, yan yana bu iki se-
kiz sayısının çevrimleri arasın-
da, içinde dolanarak somut bir
biçimde anlatmış ve bu yazı ol-
dukça da ses getirmişti.
Velidedeoğlu'nun zaman ko-
nusuna ilgisi, eğitim için gittiği
Ivsiçre'den Almanya'ya geçti-
ğinde Augustinus'un (354-
430), "Itiraflar" adlı kitabı ileta-
nışmastyla başlamış. Katolik ki-
lisesince "aziz" ilan edilen Au-
gustinus'un, ilk Hıristiyanlann
zamanla ilgili sorularına doyu-
rucu yanıtlar verebilmek için
"zaman" üzerinde çok düşü-
nüp ilginç saptamalar yaptığı-
nı bu kitapta okumuş, ayrıca
zamanın "görece" oluşuna ilk
değinen kişinin bu Aziz olduğu-
nu da yine bu kitaptan öğren-
mişti; bunu söyieşilerinde yeryer
dile getirirdi.
Yukarıda adı geçen makale-
siyle ilgili bir söyleşi sırasında
daşöyledemişti: "Salt (mutlak)
zamanı, görece zamanı anladım
da şimdilerde ortaya sürülen
'sanal zaman' ile bir türiü dost-
luk kuramadım; bu kavramı tam
anlamıyla içime sindirmeye za-
manım yetmeyecek..."; öyle de
oldu.
Bu 24 Ağustos'ta 99'una gi-
riyor Velidedeoğlu; 88 gibi 99'un
yazılışı da ona ilginç gelebilirdi.
Ne var ki, bu yıldönümünde de
ona ülkeyle ilgili iyi haberier ve-
remiyoruz. Cumnuriyet'te yanm
yüzyıl boyunca ele aldığı sorun-
lar hâlâ sürüyor, daha da derin-
leşerek; sözgelimi daha ilk ya-
zılanndagündemegetirdiği "or-
man" konusu; elli yıl süreyle hiç
bıkmadan usanmadan değinip
tartıştığı bu sorunla ilgili son ya-
zısı ölümünden birkaç ay önce
"Ormanlanmız ve Yeni Seçim-
ler" başlığıyla çıkmış; konu on
bir yıl sonra da ülke gündemin-
de ve ilk sırada...
Bu sütunlarda birkaç kez be-
lirttiğim gibi Velidedeoğlu, 1923
Devrimi'nin ilk kuşağını oluştu-
ranlardan biri. Bu kuşak Atatürk
ve arkadaşlarının toprağa at-
tıklan "Anadolu Aydınlanma-
s/"nın tohumlannı sulayarak ye-
şertip filizlendirenleri banndı-
ran bir kuşak.
Onlann büyücek bir bölümü
Devrim'in açtığı ilk yüksekokul
olan ve daha sonra fakülteye
dönüştürülen "Ankara Hukuk
Mektebi" mezunu. Atatürk ve
Inönü tarafından 5 Kasım
1925'te açılan bu eğitim kuru-
mu, 1928'de ilk mezunlannı ver-
mişti. işte bu ilk mezunlann öğ-
retmenleriyle birlikte çektirdik-
leri fotoğraf, Velidedeoğlu'nun
çalışma odasında asılıdır bil-
dim bileli...
ön sırada oturan profesörler
arasında Agayef yani Ağaoğ-
lu, Yusuf Akçora, Cemil Bir-
sel, Ecevit'in babası Fahri Ece-
vit gibi hocalar da yer almıştır.
Velidedeoğlu ikinci sıradadır;
sağında Esad Adil Müstecap-
lıoğlu, solunda Nefi Demirog-
lu vardır; Velidedeoğlu gibi Esad
Adil de yurtdışında Belçika'da
doktora yapacak, orada top-
lumcufikirlerletanışacak ve de-
ğerli bir hukukçu olarak yurda
dönecektir. Nefi Demiroğlu da
yargıçlığı seçecektir.
Bu üç arkadaş gerek seçtik-
leri meslekleriyle gerekse dü-
şünsel boyuttaki çalışma ve et-
kinlikleriyle Aydınlanma'nın ül-
keye yayılması için canla baş-
la uğraş vereceklerdir. Ne var ki,
Esad Adil'in emeği temel alan
toplumsal görüşlerinin döne-
min iktidannı rahatsızetmesi, bu
üç arkadaşın bir mahkeme sa-
lonunda bir araya gelmesine
neden olacaktır. Demiroğlu yar-
gıç, Müstecaplıoğlu yazılannda
komünizm propagandası yap-
tığı gerekçesiyle sanık, Velide-
deoğlu da bilirkişi olarak mah-
kemede buluşuriar; yargılama
Müstecaplıoğlu'nun aklanma-
sıyla sonuçlanır. Velidedeoğlu
bu oturumu yaşamı boyunca
unutmayacak, her andığında
da derinden üzülecektir.
O resimde yer alan bir dör-
düncü kişiyi de geçtiğimiz tem-
muzayındatanıdım. "Tanıdım"
derken kuşkusuz kendini gör-
medim. 1982 yılında aramız-
dan ayrılan Danıştay üyesi Ka-
mil Kayam ile torunu Istanbul
Devlet Tiyatrosu sanatçısı Öz-
gür Erkekli aracılığıytatanıştım.
özgür Erkekli, 24Temmuz'da
Lozan'ın 80. kutlamalarında
sergilenen bir etkinlikte Ismet
Paşa'yı seslendirerek katkıda
bulunmuştu. Çalışmalanmız sı-
rasında dedesi ile ilgili resim ve
belgeleri getirip gösterdi; bun-
lar, dedesinden onlara kalan ve
üzerine titredikleri en değerli
kalıttı.
1923 Devrimi'nin ilk kuşağı-
nın bu dört hukukçusunun ve
ötekilerin -aralarındaki yaş ay-
rımını silip- hep birlikte 99 ya-
şına girdiklerini düşünüyor, ge-
lecek yıl onlann topluca 100.
yaşlarını kutlamalıyız diyorum.
Evet, şimdi onlar 99 yaşında-
lar...
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak • turk.net
ÇİZGİLtK KÂMtL MASARAC1 kamilmasaraci > mynet.com
kHARBİ SEMtHPOROY semihporoy(âyahoo.com
HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGIN
TÜRKİYE
Kurulmak ıstenen
Bao bovutlu düzenın
Turkıye ve bölgeye
etkılen ayrıntılı
olarak ıncelenmışür
Turkıye ve bölgeye
yönelik senaryolar,
b e l g e l e r de
kullanılarak ortaya
<.ondu
Erol MANlSAU'nın
kısa yazılanndan
meydana gelen bu
çalışmada, çarpıcı
ı d d ı a l a r y e r
almaktadır Bır
solukta okunacak
ve akılda kalacak
bır kıtap
DEMN
2ı 511 5. T
,]J 65
SEN SATILMIŞ. ÇIKARCI,
İ6RENÇ Bİft İ^BİftlİKÇİSİN
EŞŞO^ULUEŞŞEKI..
BANA
DİVEMEZStN,
SENİ DAVA EDİCEM
TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 23 Ağustos tcıcu.mumtaz-arikan.com
AMBRIKAN BIZONUNUN SOYU TUKENIRKEN
19O2 'DE BU6ÜN, AMEK.İKAN 8İZOHUNUN YENİOEH ÇOĞALMArA g/)Şo4D/Ğr
KUZCr AMEKIKA "M, Sü HArı/ıWLAH YALNIZCA
#&4FINMN £r V£ 0ER.İ GE8EK-
RİN L/LKEYE- AK/N ErMESİN'N
OAN, ACIMASIZCA HCAn.eC>ll-EISEte
Ot-MA AŞAMAS/NA GELMİŞT/'. i803'OA,
PEPSGAL HÜ4CÜMErf/V
BİR YA&A İLE, gİZONLAR/N
St yA£AfCLAA/fa/f, YELOVt/STÖME MfLL/
AAASI KABUL EPlt-MtÇTt.
SAGNAK
NtLGİM CERRAHOĞLU
Portofino'da Pide
ve Şampanya...
"// cielo in una stanza": "Birodada gökyüzü..." Ama
"Gökyüzünde bir oda..." diye çevirmek daha uygun.
Gino Paoli'nin 6O'lı, 70'li yıllarda söyfediği bir şar-
kıydı...
"Sen burada benimleyken, bu odanın duvarlan du-
vardeğil sonsuzağaç I Sen benimyanımdayken, üze-
rimizde bu mor tavan yok... Yalnız gökyüzünü görû-
yorum ben..."
Şarkıyı ilk duyduğumda Paoli'nin düşgücüne hayran
kalmtştım. "Duvarlan ağaç, tavanı gökyûzü biroda..."
Nehoşbirteşbih...
Teşbihin teşbih olmadığını Paoli'ye ilham veren ü-
guriasahillerini görünce anladım. Gelmiş geçmiş en gü-
zel aşk şarkılanndan biri olan "// cielo in una stanza"
meğer sadece "fasv/r"miş... Cenova'dan Spezia'ya
uzanan.sarpyamaçlıbuyemyeşilsahillerdetüm 'odaiar
böyle. Pencereyı açıp ufka baktığıntzda, denızle gök ara-
sında bir yerlerde asılı hissediyorsunuz kendinizi. Ar-
kanız, sağınız, solunuz ıse silme ağaç...
Camogli, Santa Margherita, San Fruttuosa, Portofi-
no... Koy, koy, koydantel gibi bezenmış bu Ceneviz kent-
çiklerinde "oda"lar hep göğe, denize ve yeşile açılıyor.
Ağaçlara (portakal, limon, indr, erik, defne, zeytinfik, pal-
miye, çam...) gömülmüş evlerşeftali veya kayısı rengi.
Perde yerine yalnız pancurlar var pencerelerinde. AçıK
kapalı, aralık.. ama aynı renk hepsi; yeşıl!
Evlerin penceresiz cephelerine bile -"trompe l'oeil"
tekniğiyle- gene pencere ve yeşil kepenkler çızip bo-
yamışlar. Simetriyi bozmamak için. Doğanın görkemi
yetmiyormuş gibi duvarlar da müze gibi.
'Beriusconi etkîsi'...
Ben işte "yeşil kepenkli" bu evlerden birinde kalıyo-
rum. Eski birbalıkçı köyü "Camogli" ve "Golfo delPa-
radiso"ya -Cennet Körfezi'ne- bakıyor. Patikadan aşa-
ğıyaınip birbalıkçı teknesineatladığınızdavereliniPor-
tofino!
Buraya benım gibi balıkçı teknelerinden gelen yok
pek. Yalnız devasa yatlardan ya da tepelerde gizlen-
mış lüks villalardan iniyorPortofino'nun müşterilen. Bir
de "günübiriik turistler" var. Bir dondurma yiyip gidi-
yorlar.
Portofino 5O'lı, 6O'lı yıllar Italya'sının "mitos" rüyası
gerçekte. O dönemin müdavimleri olan Onassts ve Cal-
las'ın resımleri asılı hâlâ bazı lokallerde. "Jetsosyefe"nin
Sardenya'ya kaymasıyla, Portofino eski cilasmı yitırmiş
biraz. Ama Başbakan'ın büyük oğlu Piersilvio Berlus-
coni ile sürgünden dönen Italyan hanedanı Savoia'la-
nn bu limanı mekân seçmesi sayesinde bu yaz "yeni-
den canlanmış" Portofino. Denizden girerken hemen
"birzaferkupası" gibi; Berlusconi ailesinin "burunda-
ki" malikânesini gösteriyorlar zaten.
Başbakan aslında buraya gelmıyor pek. Ama sayı-
sız vıllalan arasına gene de bir Portofino malikânesi ek-
lemek ıhtiyacı hissetmış. öteden beri burda evleri olan
Agnelli ve Mondadori'ler gibi "köklü" isimlerden ge-
rı kalmamak için...
Arap şeyhlerinin yerine 'yeni Ruslar*...
Biri bir yeri "yeniden keşfedince", arkası geliyor.
"V/P"ler göçmen kuş misali. Bir yeri yeniden günde-
me sokmaya bır-iki "aktüel" isim yetiyor. "Telekom" pat-
ronu Marco Tronchetti Provera ile Tunuslu "sosye-
tik" eşi Afef. Armani, Dolce Gabbana, Naomi Camp-
bell, Bruce WiJls "Portofino"da bu yaz. Sardenya'nın
ünlü diskosu "Billionaire'desabahlayıpyatlanyla Por-
tofino'da alıyoriarmış soluğu. ümandaki "American
Bar" ya da "Excelsior"da "aperatif' almaya!
Aperatıf deyınce Portofino'da şampanya ile "focac-
cia" (fokaçça) moda bu yaz. "Focaccia", zeytinyağlı (sız-
ma olacak!) ve rozmarinh bir pide türij. Cenova ve Lı-
gurıasahıllerinin proleterpidesı, Portofino'da şampan-
yaya katık edilince bambaşka bir "aura" kâzanmış.
Atalan ne de olsa Ceneviz taciri. Portofinolular "satışı"
bılıyor!
Akşamın "in" mekânlan da "Da ö Batti", "Pitosfo-
ro" ve deniz üstünde saldan servis yapan "O Maga-
z/n"gibı restoraniar... Fıyatlaradam başı 60 Euro. Otel-
lerdebunagöretabii. "Spfend/do"daikikişilikoda900
Euro'dan başlıyor.
Akşamüstü eğlencesi ise bol bol alışveriş... Köy çe-
peçevre marka butiklerie çevrilmiş: Cartier, Ferragamo,
Celine, Dolce Gabbana, Missonı, Zegna... böyle uza-
yıp gidıyor. Ama (talyanlardan çok yeni Rus zenginleri
var bu dükkânlarda. Bır zamanlann Arap şeyhlerinin ye-
rinı "yeni Ruslar" almış artık...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDA.NSAĞA:
1/ Gaziantep
ve Şanlıurfa
yöresinde yeti-
şen beyaz bir 3
üzüm cinsi. II
Çıkar yol, ça-
re... Yol, yön-
tem. 3/"Sıcak
--": Cemal
Süreya'nın şi-
ir kitabı... AJc-
sama, aksak-
1 2 3 4
lık. 4/ Bir ilimiz. 5/
Fas' ın başkenti... Fü-
tüv^et şeyhi. 6/ So-
yundan gelinen kim-
se... Eski dilde göz.
7/Ekvator bölgelerin-
de yetişen bir meyve
ağacı... Uzaklık an-
latmakta kullanılan
söz. 8/ Müstahkem 8
I
yer... Pulu yapıştınl-
madan gönderilen mektup için, alıcının cezalı ola-
rak ödediği posta ücreti. 9/ Küçük bir köpek cin-
si... Insan bedeni çe\Tesindeki manyetik alan.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/Bozcaada'da yetiştirilen, şaraplık bir siyah üzüm
cinsi... Trabzon'un bir ilçesi. 2/ Gözleri görme-
yen... Bir bilgisayar oyunu. 3/ Bataklıklarda ya-
şayan iri bir kuş. 4/ "Müjde —": Sinema oyuncu-
muz... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa ya-
zılışı... Yapısına girdiği sözcüğe "kendi kendine"
anlamı katan yabancı önek. 5/Kazakistan'ın baş-
kenti. 6/Bir çeşit küçük atmaca... Kıyı, kenar. II
Teknelerdeki hamunı kazımaya yarayan araç...
"Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra du-
yalar Soğuk — ile yuyalar/ Şöyle garipbencileyin"
(Yunus Emre). 8/Bulutlarla ilgili işlere baktığına
inanılan melek... Halk müziğine özgü telli bir çal-
J
ğı. 9/ Bir düşüncenin yazıya dökülmesi.