Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Komşuluk
BU sütunda çok yazıldı ama, bir kez daha yine-
lemekyaraıiı olabilir Türkiye'de kim iktidarda olur-
sa olsun. Irak'la iyi geçinmelidir.
Irak'ta da kim iktidarda olursa olsun.
Doğu halklarının yönetiliş geleneğinden dolayı,
Krallık ve Naiplik dönemlerinde doğru olan, çeşit-
li otoriter rejimlerindede doğrudur: Irak yönetimiy-
le iyi geçinmek demek, Irak halkıyla iyi geçinmek
demektir.
Komşularla iyi geçinmek her zaman ve her ülke
için doğru ilkedir; ama Irak için daha da doğru. Bir-
çok nedeni sayılabilirbunun.
Bir kere, iki ülkenin barışçı ve insanca yollardan
akıllıca çözmeleri gereken ortak bir sorunları var:
Kürt sorunu.
Ikincisi, Irak'taTürkiye Türklerini yakından ilgilen-
diren, hatta çok kişinin akrabalık ilişkisiyle bağlı ol-
duğu dört milyona yaklaşan bir Türkmen nüfus var.
Üçüncüsü, ekonomıler değişik açılardan tamam-
layıcı nitelik taşımakta.
Dördüncüsü, bütün Arap ülkeleri arasında, Tu-
nus'la birlikte, Türkiye'nin kültürüyle belki de en çok
yakınlıkkurmuşbirtoplum Irak'ınki. Hemde, "Irak"
sözcüğü gibi "Bağdat" sözünün de Türkçenin bir-
çok deyimine "uzaklık" anlatmak için girmiş olma-
sına karşın: "Yanlış hesap Bağdat'tan döner"den
başlayın da, Bulgaristan Türkçesinde bile biryöre-
nin gezginciliğini anlatmak için kullanılan "Eğride-
re'nin topalını Bağdat'ta görmüşler" deyimine ka-
dar.
Bu bakımdan, "Irak'a asker gönderme"n'\n, bu
güzeltabloyu bozarcasına, bir "işgalcilik ortaklığrna
dönüşmesini önlemek son derece önem taşır.
Amerikalı "müttefik"e her şeyden önce bunu
anlatmak gerekir. Savaş öncesinde Ankara'nın
söylediklerini dinlememiş olmanın başlanna ne iş-
leraçtığını gördükten sonra, onlarda kalın kafalılı-
ğı bırakıp söz dinlemelidirler.
Ikincisi, bu ülkenin gözbebeği olan ordu Irak yü-
zünden yıpranmamalıdır. Dışa asker göndermenin
mutlaka onun istediği biçime bürünmesi gerekir.
Hem Irak halkının büyük bölümünü karşıya al-
mayacak, hem deTürk Silahh Kuvvetleri'nin uy-
gun göreceği biçime bürünecek bir çözüm ne ola-
bilir?
Herhalde, Irak'ın orta yerindeki sabotajcı ve ölüm-
cül direnişe karşı işgalcilik oynamak olamaz. Doğ-
ru olan, Irak'ın kuzeyinde, Türk ordusunun bilgi, de-
neyim ve sağduyulu karar verme yeteneğiyle, Arap,
Kürt ve Türkmen unsurları banş ve güven ortamın-
da yaşatıp gelecek için umut veren, işlek, becerili
ve "kadife eldiven içinde" disiplinli bir geçici yö-
netimin kurulmasıdır.
Amerika, Irak için Ankara'dan yardım bekliyor-
sa, Kuzey İrak'taki şaibeli ilişkilerden elini çekmeli
ve orada Türk ordusunun vereceği dersi o ülkenin
başka yerlerinde uygulamaya kendini hazırlamalı-
dır.
Sevr-Lozan-AB (Yeni Sevr)?..-ı-
1. Dünya Savaşı ile gelmiş ve savaştan yengi ile çıkan devletler Mondros
Bırakışması (30 Ekim 1918) ve Ocak-Mayıs 1919 tarihJeri arasında Paris'te
gerçekJeştirdikleri Banş Görüşmeleri ile ülke topraklannı işgal etmeleri ile
gelmiş ve 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması ile de projelendirilerek
akıllannca Doğu Sorunu'na son noktayı koymuşlardı...
Prof. Dr. Ünsal YAVUZ AnkamÜniversitesi Öğretim Üyesi
M
. K. Atatürk, Söylev' inde Lo-
zan Antlaşması'nı "™Bu ant-
laşma. Türk ulusuna karşı
yüzyıBardan beri haarianmış
veSevr Antlaşması ietamam-
landıgı sanılmış büyük bir yok etnıe girişimi-
nin yıkıhşını bildirir bir belgedir. Osmanh ta-
rihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku
vaprtKhr!-" şeklinde değerlendiriyor. Tarih hiç
kuşkusuz üzerinde düşünülecek ve dersler çı-
kanlacak sınırsız örneklere sahip engin bir ça-
lışma alanını oluşturmaktadır.
Dogusorumu.
Osmanlılann Rumeli'ye geçip Avrupa içle-
rinde ilerlemeleri ve yaptıklan fetihlerle idari
düzenlerini buralarda kurarak yerieşmeleri so-
nunda da Viyana önlerine gelmeleriyle birlik-
te siyasi platformlarda konuşulmaya başlayan
bu siyasi terim, barbar Türkleri önce çıkıp gel-
dikleri Anadolu'ya sonra da Orta Asya boz-
kırlanna püskürtmeyi ifade etmektedir. II. Vi-
yana kuşatmasından sonra bu projelerini adım
adım gerçekleştiren Batılı devletler, Sanayi
De\Tİmi'nin getirdiği sonuçlann yanı sıra Os-
manh Devleti "nin içinde bulunduğu olumsuz
koşullardan yararlanmışlar; bir yandan sana-
yi üriinlerini geniş Osmanlı topraklanna sokup
pazarlan ellerine geçirirken diğer yandan ge-
reksinim duyduklan hammadde kaynaklannı
elde ettikleri ayncalıklarla ülkelerine taşımış-
lar öte yandan da biriken sermayelerini de ele
güne el avuç açarak sıcak para arayan Osman-
lı yönetiminin emrine vermişlerdir. Sonuç, yir-
mi yılda (1854-1874) on altı borçlanma, Os-
manlı Devleti'niniflasınınilanı olan 1875 Teb-
liği ... ancak, Bahlı alacaklı devletlerin bunu
kabul etmeyip 1881 yılında Muharrem Karar-
namesi ile "Düyun-u Umumiye"yi (Genel
Borçlar tdaresi) kurarak, devletin tüm vergi ge-
lirlerine. toprak altı ve üstü kaynaklanna el
koymalan... Sonuç, devletin maliye ve ekono-
misinin yabancı denetim ve kontrolüne gir-
mesi. Batılılann bu sanayi, sermaye ve kültür
yayılmacüığını siyasi açıdan tamamlayan so-
nuncu aşama ise 1. Dünya Savaşı ile gelmiş ve
savaştan yengi ile çıkan devletler Mondros Bı-
rakışması (30 Ekim 1918) ve Ocak-Mayıs
1919 tarihlen arasında Paris'te gerçekleştirdik-
leri Baış Görüşmeleri ile ülke topraklannı iş-
gal etmeleri ile gelmiş ve 10 Ağustos 1920 ta-
rihli Sevr Antlaşması ile de projelendirilerek
akıllar nca Doğu Sorunu'na son noktayı koy-
muşlardı...
Neler istaıiyordu?..
Osmanlı Sadrazamı Tevfık Paşa'nm göz-
yaşlannı tutamayarak (!) imzaladığı, tstanbul
hükümetinin onadığı, Ankara hükümetinin ise
suratlanna yırtıp attığı belgede Batılılar neler
istiyorlardı? Burada, Batılılann o günkü istek-
leri ve bugünkü oyunlan arasında köprü kur-
mamıza yardımcı olacağı düşüncesiyle sade-
ce aralannda benzerlikler olan sorunlan ma-
saya yatırmak istiyoruz. Bunlar da sınırlar,
azınlıklar ve mali-ekonomik konular ile ilgili
olan sorunlardır.
Smıriar konusu: Batılılar, Giresun'dan Do-
ğu Anadolu'ya uzanan Bitlis ve Van Gölü'nün
güneyinden geçen hattın sınırladığı bölgede ba-
ğımsız bir Ermenistan devletinin yanı sıra Fı-
rat'm doğusunda Ermenistan, Irak ve Suriye
arasında kalan topraklarda özerk bir Kürdis-
tan devleti planlamışlar ve bunun onayını WD-
son'abırakmışlardı. Burada, önemli olan nok-
ta, eger bir yıl sonra bu bölge halkı Milletler
Cemiyeti'ne başvurarak bir devlet kurmak is-
terler ve de Cemiyet bunu kabul ederse Tür-
kiye bu bölgedeki bütün haklanndan vazgeç-
mesi ile ilgili idi.
Azmhkhrkonusu: Sevr'in 36,72 ve 141. mad-
delerinde yer alan, yerlerinden (Tehcir Yasası
ile) aynlmış olan halkın eski yerlerine dönme-
si, mallannın onanlması ve hükümetçe öden-
mesinin Milletler Cemiyeti'nce görevlendiril-
miş bir yargıç eliyle kontrolünün sağlanması-
nın yanı sıra azınlıklann Millet Meclisi'nde sa-
yılan oranmda temsıl edilebilmeleri için seçim
yasasında gerekli değişikliklerin yapılarak iki
yıl içinde İtılaf Devletleri'ne sunulması, ayn-
ca patrikhanenin ve benzeri kurumlann hak-
lannın arttınlması ve pekiştirilmesinin yanı
sıra yönettikleri okul ve öksüzler yurtlannda,
hükümetın denetleme haklannın kaldınlması-
nın ıstenmesi idi.
EkonomikveMaHKaprtülasyonlarkonusu:
Se\T'in 231,232,233. maddelen ile savaştan
önce Itilaf devletlerine tanınan ekonomik ni-
telikli ayncalıklann yine tanınmasına devam
edilirken bundan yararlanmamış olan devlet-
lere de (Yunanistan, Ermenistan vb.) yaygın-
laştınlması öngörülüyordu. Mali konularda
ise ItilafDevletleri sırfTürkiye'ye yardımcı ol-
mak amacıyla (!) içlerinde bir Türk'ün de bu-
lunacağı bir komisyon kuruyorlardı. Bu komis-
yon; Türkiye'nin gelirlerini arttıncı bütün ön-
lemleri (!) alacak, Meclis'e sunulacak bütçe öne-
rilerini öncelikli olarak onaylayacak ve üyele-
rini saptadığı Türk Maliye Tefh'ş Kurulu ara-
cılığı ile mali yasa ve tüzükleri denetleyecek;
Düyun-u Umumiye borçlanna karşı tutulan
gelirlerin dışındaki tüm gelirler bu komisyo-
nun emrine verilecek, Düyun-u Umumiye ise
Osmanlı Bankası aracılığıyla ülkenin para iş-
lerini düzenleyecektı?!..
Lozan'da ne oldu?»
Soy, din ve dil azınlıklan yaratarak, ülke ve
ulus bütünlüğünü bölme, mali ve ekonomik ay-
ncalıklann yanı sıra eğitim, kültür, ibadet öz-
gürlüğü gibi istemlerle her türlü bağımsızlık
ve egemenlik haklanmıza yönelik suikastlar-
la üzerimize gelen bu saldırganlara, Se\T bel-
gesi yırtıhp suratlanna çarpıldıktan sonra, ulu-
sal boyutta onurlu bir bağımsızhk savaşı ve onu
tamamlayan Mudanya Bırakışması ve Lozan
Antlaşması ile uluslararası diplomasi arenala-
nnda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk
Ulusu varlığı gerçeği yadsınamaz bir şekilde
kabul ettirildi.
Ancak, Batılılar ne bu üst üste aldıklan ye-
nilgileri ne Atatürk'ü ne de O'nun önderliğin-
deki de\Tİm ile kendi düzeylerini tutturan, çağ-
daşhk ve uygarlık ölçütleri etrafinda yönetsel,
kurumsal ve toplumsal yapılanmasını gerçek-
leştiren, sanayileşerek kürede saygın yerini
alan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Dev-
leti gerçeğini hiçbir zaman içine sindiremedi,
sindiremıyor ve sindiremeyecek...
Yann "Yeni Se\T" başlıklı yazımla konuyu
sonuçlandıracağım.
tLAN
PENDİK BtRtNCİ ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 2001546
Davacı MUSTAFA BtRlNCl vekili tarafından da-
valılar ABDTJLBAKI TAŞKTN. ZEKİYE KARTAL-
LI VE ERDOĞAN KARTALLI vs. aleyhlenne mah-
kememizde TAPU İPTALİ TESCİL davası açılmış
olup, geçerli bir mazeretiniz olmadan duruşma günü
olan 08.10.2003 günü saat 10.00'da Pendik 1. As. Hu-
kuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır olmanız,
davaya karşı diyecekleriniz veya ıtırazlannız varsa
yazılı olarak bildirmeniz, ya da kendinizi bir vekille
temsil ettirmeniz, aksi takdirde yokluğunuzda duruş-
ma yapılarak dosyaya göre karar verileceği hususu
tebligat yenne kaim olmak üzere Hükümet Cad. No:
11 Kartal - İST. adresindeki ABDÜLBAKl TAŞKIN,
Plaj Yolu Zübeyde Hanım Sokak Çam Apt. 1 2 Kara-
mürsel - Kocaeli adresindekı ZEKİYE KARTALLI
ve ERDOĞAN KARTALLI'ya tebligat yerine kaım
olmak üzere İLANEN TEBLİĞ OLUNUR.
02.07.2003.
Basın: 40438
Kızılağaçlar Üzerine...
Prof. Dr. MetÛl SARIBAŞZA:. Ü. Bartın Orman Fak. Öğretim Üyesi
ürkiye orman- landığı sistem) işletili- yaygm kızılağaç ve sa-
Tcılığınınyakla-
şık 150 yılhk
birgeçmişivar-
dırdenilebilir. 1857 yılın-
da ilk orman fakültesi ku-
rulması girişimlerinin
başladığı yıllardan itiba-
ren ormancılığımız tar-
tışılmakta ve geliştiril-
meye çalışılmaktadır.
1969 yılında "Orman Ba-
kanhğTnın kurulmasıy-
la çağdaş ortnancılık ça-
lışmalannın da ivme ka-
zandığı söylenebilir. Os-
manlı Devleti dönemin-
de elbette ormancılığa
ilişkin düzenlemeler var-
dı; fakat genel anlamda
ormanlar "Cibal-i Mü-
baha" anlayışıyla (isteye-
nin istediği kadar fayda-
Aüf
TAM GUN EGİTİM'le
2003 ÖSS'de
98 Başarı
Mezun Öğrencilere
Haffa İçi
ÖSS Hazırlık Kursumuzun
Kayttian Devam Ediyor.
3T ( Eğitim Fen)DERSHANELERl
Beşiktaş Şubesi : (0212) 260 72 00-4 Hat
Kadıköy Şubesi : (0216)346 27 58-346 27 62
Bakırköy Şubesi : (0212) 543 79 13 - 543 79 98
Kadıköy Şubesi : (0216)347 00 97-98
Genel Müdürtük : (0212) 259 74 26 - 4 Hat
www.mefdershaneleri.com • infodmsfftershaneleri.com
yordu. Zaten ideolojisiy-
le, söylemleriyle ve baş-
ka uygulamalanyla eski-
ye dönüş özleminde olan
AKP hükümeti, orman-
lan yararlanılması mü-
bah olan kaynak olarak
görmekte, ona göre siya-
sal tavırlarmı koymakta-
dır. Kamuoyunda 2B ola-
rak bilinen ve orman re-
jimi dışına atılan yakla-
şık 450.000 hektar or-
man alanının satışa çıka-
nhnasından sonra, özel-
lıkle Karadeniz Bölgesi
ormanlan için öldürücü
bir darbe olacak olan kı-
zılağaç ve aşılı kestane-
liklenn ve de fıstık çam-
lannın orman rejimi dı-
şına çıkanlarak bu ağaç-
lardan kolayca yararlan-
mayı olanaklı dıiruma ge-
tirmektedir. Bu iktidann
bu yağmacı ve talancı,
ödüncü zihniyeti sürdü-
ğü sürece orman suçlan
artacak. ormanlanmızın
azalması süreci daha da
hızlanacaktır.
Ormancılığımıza bu
genel bakış açısından
sonra üzerinde çok tartı-
şılan kızılağaçlar üzerin-
de biraz durmak yararlı
olacaktır. Kızılağaçlar sa-
dece ülkemize özgü ağaç-
lar olmayıp Kuzey Yan-
küresi'nin ıhman ve se-
rin bölgelerinde doğal
olarak yetişen 30 kadar
türü vardır. Kışın yaprak-
lannı döken, ağaç ya da
çalı formunda, hızlı ge-
lişen odunsu bitkilerdir.
Ülkemizde kızılağacın
iki türü ve üç alt türü do-
ğal olarak yetişmektedir.
Hatta Toros kızılağacı ül-
kemiz içinde endemik bir
tür olup, Adana - Hatay
- Osmaniye yörelerinde
dere ve vadi içlerinde ye-
tişmektedir. Ülkemizde
kızılağaçların asıl yayılı-
şı Doğu Karadeniz Böl-
gesi'ndedir. Bu bölgede
kallı kızılağaç (A. g.
subsp. barbata) yetişmek-
te olup özellikle Rize ve
Hopa çevresinde dağ, taş
kızılağaçlarla kaplıdır ve
deniz düzeyinden 1700
m. yüksekliğe kadar çı-
karlar.
Nedir kızılağaçlan
önemli kılan, niçin hara-
retle tartışıhyor, ekono-
mik değeri nedir? Biraz
da bu sorular üzerinde
duralım. Kızılağaçlar, or-
manlann kesilip boşal-
tılması, ormanlann yan-
ması ya da ekilen tarla-
lann boş bırakılması so-
nucunda kendiliklerin-
den alana gelir ve orayı
ormanlaştınrlar. Bu özel-
likleriyle öcü ağaçtırlar.
Yaprak dökümleriyle or-
manı zenginleştirirler.
Köklerinde havanın ser-
best azotunu bağlayan
bakteri yumrulan vardır.
Başka bir anlatımla,
kendi gübrelerini kendi-
leri sağlarlar ki bu özel-
lik çok az ağaç türünde
vardır Kızılağaçlar bu
özellikleri nedeniyle
nemli, yoksul kum top-
raklannda bile yetişebi-
lirler. Ülkemizüı hızlı ge-
lişen yerli ağaç türlerin-
dendir; 30 - 50 yaşından
sonra kesimlik çağa ge-
lirler. Hafıf, kolay yan-
labilen, çalışması az, ha-
va ile temas ettiğinde kır-
mızıya yakın bir renk al-
dığı için "lozılağaç" de-
nilen bu ağacın odunlan
özellikle kontrplak en-
düstrisinde çok aranmak-
tadır. Odunlan aynca mo-
bilyacıhkta kaplama altı
olarak; lif levha ve yon-
ga levha üretiminde de
kullanılmaktadır. Aynca
Karadeniz halkının ya-
kacak odun gereksinimi-
ni de büyük ölçüde kar-
şılamaktadır. Anado-
lu'nun öbür yörelerinde
kavak ağacı nasıl halkla
bütünleşmişse, kızılağaç
da Karadeniz Bölge-
si'nde halkla öylesine bü-
tünleşmiştir.
Doğu Karadeniz Böl-
gesi'nin yüzde 90'lık kıs-
mı engebeli ve dik topog-
rafyaya sahiptir ve aktif
erozyon alanlandır. Şehir
ve kasabalann dışındaki
yerleşimler çok dağmık-
tır. Tek tek evler adeta
doğanın bağnna serpil-
miş durumdadır. Son yıl-
larda plansız - program-
sız, bilimsel kurallara uy-
mayan köy ve orman yol-
lan, yayla yollan bu çok
eğimli arazinin doğal ya-
pısını bozmuştur; hatta
her evin kapısına yol ya-
pılmışrır. Bütün bu faali-
yetler zaten her an sürüp
giden aşınmayı (erozyo-
nu) ve selleri tetiklemiş-
tir. Her yıl Karadeniz Böl-
gesi'nden can kayıplan-
na da neden olan sel fe-
laketleri eksik ohnamak-
tadır. Giderek bazı yöre-
lerde çok büyük toprak
kaymaları başlamıştır.
Ormanlardan aşın fay-
dalanma ve anlatmaya
çalıştığımız bilinçsiz yol
yapım çalışmalan, böl-
gedeki çok hassas olan
ekosistemi bozmuştur.
Bilindiği gibi orman
ekosistemi yeryüzünde-
ki doğal ekosistemlerin
en kanşık ve ilgi çekici
olanıdır. Orman ekosis-
temlerinin bir noktasına
yapılacak olası bir girişim
tüm sistemde etkisini gös-
termektedir. Müdahale-
lerle ortaya çıkan olay-
lar zincirinin olumlu,
olumsuz etkileri, başta
orman ekosistemi olmak
üzere havzadaki tüm kay-
naklan etkileyebilmek-
tedir. Bu nedenle ekosis-
temi oluşturan eleman-
lar arasındaki doğal den-
genin korunması, orman
kaynaklan varlığmın ve
dolayısıyla yararlanma-
nın sürekliliği açısından
zorunludur.
Doğu Karadeniz'de or-
man ekosistemi sürekli
olarak zorlanmıştır. Or-
manlar dağlann doruk-
larına kadar geri çekil-
mişlerdir. Son yıllarda
artan yaylacılık tutkusu,
bu son orman kalıntılan-
m da zorlamaktadır. Dev-
let, Doğu Karadeniz'de-
ki ormanlara daha acı-
masız yaklaşmaktadır.
Önce fındık tarlalannın
açılması suretiyle orman-
lar tahrip olmuşlardır.
Özellikle Ü.Cihan Sava-
şı öncesinde ve sonrasın-
daki kıtlık yıllannda Ka-
radeniz halkı mıstr üret-
mek için tarlalar açmış,
devlet bir ölçüde buna
göz yummuştur. 1984 yı-
lmda kabul edilen 3092
sayılı "ÇayKanunu" do-
layısıyla daha önce açıl-
mış olan tarlalar çay bah-
çesi yapılarak sahiplenil-
mıştir. Değişik siyasal ik-
tıdarlar dönemlerinde ve-
rilen siyasal ödünlerle
dünyada eşi bulunmayan
Karadeniz doğası acıma-
sızcahırpalanmıştır. Şim-
di de kızılağaçlann or-
man rejimi dışına çıkanl-
masıyla birkaç yıl içinde
Karadeniz Bölgesi elden
çıkacaktır.
Özetlemek gerekirse..
Orman ve Çevre Bakan-
lığı'nın Doğu Karade-
niz'de yapması gereken
tek şey vardır: Kızılağaç-
lan kestinnek değil "Top-
rakve Arazi Klasifıkas-
yonu" yapmak amacıyla
Özel Plan hazırlanmalı,
orman kadastrosunu ta-
mamlayarak orman
mülklerinin sınırlan çizil-
meli, çağdaş ormancılık
teknikleri uygulanarak
ormanlar iyileştirilmeli-
dir. Kitlesel kızılağaç kı-
nmına yol açacak olan
"Kızılağaç Yasası"nı,
Cumhurbaşkanı Sezer,
Meclis'e geri çevirdi. îk-
tidar, inatlaşma eğihmin-
de. Sanınm sonucu hal-
koylaması belirleyecek.
PENCERE
Vatanımız Tartışıhyor...
Osmanlı'da 'vatan' yoktu..
'Mülk' vardı..
'Vatan' çoğu benzeri kavram gibi Tanzimat'tan
sonra gündeme girdi.
Fransa'daki 'Aydınlanma Devrimi'nde öne çı-
kan sözcükler yeni anlamlarıyla 'ithal' edildiler:
Yurttaş..
Ulus..
Vatan..
Bir toprakta yaşayan halk uluslaşmadan, insan
yurttaş kimliğini kazanmadan vatan oluşur mu?..
Bugünkü anlamıyla vatan, tarım imparatoriukla-
nnın yıkılış sürecinde gerçekleşen uluslaşmanın
ürünüdür.
Osmanlı'da bir 'vatan şairi' çıktı ortaya:
Namık Kemal!..
Ne var ki Osmanlı mülkünde vatanı belirlemek
çok güçtü, bölücülükle eşanlamlıydı, milliyetçilik akı-
mı daAydınlanma'nın ürünüdür; Ziya Gökalp kos-
koca Osmanlı Imparatoıiuğu'nda vatanı saptamak
için ünlü dizelerini yazmıştır:
"Vatan ne Türkiye'dir Türkler'e, ne Türkistan..
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan"
•
Türkiye'nin bu konuda birtarihsel özelliği var. Biz
vatanımızın sınırlannı halk arasında çok geçerli bir
deyişle 'yedi düvel'e karşı savaşarak çizdik; 'ulus-
laşma' bu büyük kavganın kanlı sürecinde maya-
landı; 'Milli Misak' (Ulusal Ant) tarihimize ve bilin-
cimize yazıldı.
Sanki bütün bunlan yaşamamışız...
Kartelci medyamız vatan kavramı üzerine birtar-
tışma açtı.
Hem de kiminle?..
Askerle!..
Osmanlı'nın mülkünden olan Yemen ile Osman-
h'nın mülkünden bile olmayan Galiçya'yı da vatan-
dan sayan aymazlığın derdi gücü Irak'a asker gön-
dermek...
Irak da Osmanlı mülkünden değil miydi?..
Demek ki vatanımızdı..
Peki, Arap ne der buna?..
•
Ulus devlet tarihin bir döneminde ortaya çıkmış-
tır; Aydınlanma'nın ürünü olan bu oluşumla birlik-
te tohumlanan kavramlara dikkat:
Cumhuriyet..
İnsan haklan..
Demokrasi..
Yurttaşlık..
Laiklik..
Dünya sürekli değişiyor.
Ulus devletin aşılması sürecini yaşıyor insanlık;
ama, bu olayın gerçekleşmesine daha çok zaman
var...
Avrupa Biriiği ulus devletlerden oluşan birörgüt-
lenme biçimi...
Ulusların bu potada erimeleri için tarihsel zama-
nın saati kuruluyor.
•
Istanbul'daki 'Mütareke basını' ile Ankara'daki
'Takıyyeci irtica' arasında işbirliği var...
Mütareke basını Takıyyeci iktidar adına askere
savaşım açtı, polemik yapıyor...
Ordu tartışmaya çekiliyor...
Takıyyeci iktidar ellerini uğuşturuyor...
Gidişat budur ve rizikoludur.
"Artık susmam mümkün değildi" diyor Vural Savaş:
"Eğer Atatürk'ün ölümünden sonra, emperyalist
devletlerin çok güçlü etki ajanları'nın etkisinden bir
türlü kurtulamayan CHP, özellikle çok partili hayata
geçtiğimiz günden bugüne kadar, adım adım
Atatürkçü çizgi den uzaklaşmasaydı, ne ekonomimiz
çöker, ne karşıdevrim
1
gerçekleşir, ne de onurlu ve her
zaman geleceğe umutla bakan Türk ulusu, onursuz bir
hayat yasamaya mahkûm ve dış güdümlü bir üçüncü
dünya ulusu haline getirilebilirdi."
YAYINEVİ-Ankar» OJ12.43«999/F»ks:O.J12.4317758
DAĞITIM - lîUnbul 0J12.5J25201/F«ks:0J12.S27<n9
KİTABEVİ - Ankar» OJ12^3*41O6/Fiks:O.îl2.4331936
www.bi49jyayinevi.com.tr
KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001 221 Karar No: 2003 516
Davacı Venhar Kaya tarafından Serdal Kaya aleyhine açılan boşanma da\asında davalının adresi tespit edilememiş,
yapılan araştırmaya rağmen de tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olmakla,
Taraflann boşanmalanna karar venlmış olup, Kahramanmaraş ili, Göksun ılçesi, Kanlıkavak Köyü'nde nüfiısa ka-
yıtlı Sadettinden olma 1980 d.lu Serdal Kaya'nın ışbu ilanın tebliğınden itibaren 15 gün içinde ilamı temyiz etmesi.
aksi takdirde ilamın kesmleşeceği hus «u ilanen teblig olunur. 01.07.2003 Basın: 40307
KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002 336 Karar No: 2003'287
Davacı Zöhre Yılmaz vekili tarafından Abdullah Inan
aleyhine açılan tapu iptali tescil davasında davalının ad-
resi tespit edilememiş. yapılan araştırmaya rağmen de
tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar
verilmiş olmakla, Kayseri ili, Melikgazi ilçesi. Tontar
Mahallesi. Ada: 2369, Parsel: 16'da kayıtlı 1. kat, 6
No'lu bağımsız bölümün da\alı adına olan tapu kaydının
iptali ile davacı adına tesciline karar venlmiş olup işbu
ilanın tebliğinden itibaren 15 gün içinde davalının ilamı
temyiz etmesi aksi takdirde ilamın kesinleşeceği hususu
ilanen tebliğ olunur. 30.06.2003 Basın: 40308