27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR Ormana Sokulan Virüs... OKTAY AKBAL Buz Üstüne Yazmak mı? Dolabın kapağını açmamla önüme bir yığın ga- zetekesikleridöküldü. Bunlar 'Vatan', 'Banş', 'Mil- liyet' ve 'Cumhuriyet'te çıkmış yazılarım... Ta, 1956'dan günümüze!.. Nerdeyse yarım yüzyılın anıları, günlükleri, ne derseniz deyin... Rasgele alıp birkaçını yeniden okudum... Ne ka- dar da şu günlerde yazdıklarıma benziyorlar! Ha- ni, al biraz düzelt, yeniden yayımla! Menderes dö- nemi, kısa birara 27 Mayıs dönemi, derken Süley- man Bey'in iktidarı, uzun mu uzun! Altı kez gelmiş iktidara, yedi kezgitmiş, yoksatersi mi!.. 12 Mart'lar, 12 Eylül'ler, mahkemeler, hapislikler. Evren, Özal yılları. Yeniden Ecevit, Demirel... Gide gide, Tay- yip ve yakınlannın, yani Refah'tan, Selamet'ten, Ni- zam'dan, Erbakan kafasından gelmişlerin, yetiş- mişlerin saltanatı... Boşa gitmiş düşünceler, görüşler! Hep savundu- ğumuz, Kemalist devrim ilkeleri... Hep çağdaş uy- garlığı, kültürü.anlayışısavunançabalar... Hepge- rici, şeriatçı, Atatürk düşmanı eğilimlerle, niyetler- le, uygulama kalkışmalan ile savaşım... Hepsini çöpe mi atmalı, yakmalı mı? Nice gün- düzlerim, gecelerim! Daktilo başındageçirilmiş ni- ce saatler. Kiminde umutlarla, kiminde hüzünler- le!.. Gelmişiz iki binli yıllara! Çocuklar büyümüş, genç- ler yaşlanmış, kuşaklar değişmiş!.. Kimi, soldan sağa, kımi yaşam yorgunu olarak bezginliğe, kimi zamana uyup bir şeyler elde etmeye çalışmış... Kısacası bir koskoca yaşam uçup gitmiş! Hiçbir zaman politikacı gözüyle bakmamışım. Belli bir niyetle, hesapla, çıkar düşüncesiyle yaz- mamışım! Hep umutla, hep geleceğe güvenle, hal- kımızın er geç gerçekleri görecek bir bilinç aydın- lığına ulaşacağına ınanarak, inanmak isteyerek! Bu binlerce yazıya harcadığım emeğe acımak mı gerek? Içlerinden sanatla, edebiyatla, kültürle ilgi- lileri seçmiş, kitaplarda toplamışım... Bir yazann, elli yıllık birikiminden bir bölümü kurtarılmış! Ama bir çağın rengini, anlamını duyuran, bütün bu gün- delik yazılar, tozlu dolaplarda, çekmecelerde, sa- rarmış dosyalarda... Bir süredir, çok yanlış bir seçim uygulaması so- nunda, tek başına iktidan elde eden Tayyip takı- mıyla uğraşıyoruz... Tüm milletçe bu ters, yakışık- sız dönemden çıkmanın, ülkeyi geriliklere sürükle- yen bir niyetin önünü kesmek, halkımızın yolunu ay- dınlatmak görevini sürdürüyoruz. Ülke, içine itildi- ği karanlıkçıkmazdan ergeç kurtulabilecekdiye... Bırakmalı mı bu boşagiden uğraşlan! "Birışıkyak, sonrasına karışma" dıyenleri mi dinlemeli! Bak ni- ce güzellikler var, aşklar, şiirler, öyküler, kalıcı se- rüvenler... Tevfik Fikret'i düşün: "Umutsuzluğumun derecesini düşünemezsin kardeşim. Kendimi taş- lara çarpacağım geliyor" diye yazmamış mıydı? "Evet sabah olacaktır, sabah olur geceleri" diye umuttan umuda koştuktan sonra.'.. Baktım baktım da, o tozlar içindeki eski yazdık- larıma, buz üstüne mi yazdık çizdik? Yanlış mı yap- tık, kendimizi harcamakla? Yazarlığımıza yazık mı ettik? Ediyoruz!.. İbrahim TÜRKEŞ Avukat/Felsefe Öğr. A nayasalar, yalnızca temel "hak* ve "özgürlük''lerin değil, do- ğanuı toprak altında titizlikle saklayıp toprak üstünde cö- mertçe sergitediği ulusal zen- ginliklenn korunmasının da güvencesidir. Ormanını, madenini, suyunu, toprağıru, ulu- siçi ve ulusötesi sermayeye peşkeş çekip, sonra da temel hak \ e özgürlükleri korudu- ğunu savlayan anayasalar, ancak Filipin tipi demokrasilere özgüdür. Orada bir devlet baş- kanı bir zamanlar, yabancı sermayeye, "Or- manlanmıa sizin için yok edip gölkrimizi ku- rutmaya hazınz, gelin bize yatunm yapın" di- ye bağınyordu. Ülkemiz son yıllarda, "anayasa hukuku" alanmda, Filipinler'i aratmayacak düzenle- meler ile karşı karşıya kalmıştır. Yabancı ser- mayeye "adli imtiyaz" sağlayan "tahknn" yasası nedeniyle, "TürkyargBi"nı devre dı- şı bırakan "anayasa" değişikliği, henüz unu- tulmamıştır. ANAP. DSP, MHP ortaklığınm ürünüdür. Şimdi de anayasanm "ormanla- nn korunup geüştirilmesi" ile ilgili 169. ve takip eden 170. maddeleri değiştirilmek is- tenmektedir. Türkiye'deki orman varlığı, ol- dum olası, "siyasi çıkar" uğruna "peşkeş" çekilmekte. Anayasanın 44. maddesine gö- re devlet, "toprağıkonımak''layükümlüdür. Ancak, ülkede yıllardır sürdürülen siyasi so- rumsuzluk, "anayasa" ve "yasa"larla oyna- yarak yılda 500 - 600 milyon ton "toprakkay- bı"nın başlıca nedeui olan "orman kaybı"nı adeta teşvik etmiş, insanımızı buna özendir- miştir. Bu sorumsuzluk nedeniyledir ki, bu- gün ülkemizde sıkça yaşanan "sd", "erozvoo", "yangm", "göçük" gıbı "afefler. aslında bı- rer "doğal" afet değil. "sıyasal" afettir. Ne var ki, "devletten bezmiş'' küçüğü, ''dev- let benim" diyen büyüğü ile tüm orman ta- lancıl. n ve siyaset bezirgânı, her biri kendi çıkan yönünde bu sorumsuzluktan "rant" saglama amacmda birleşmiş görünmektedir. Bugür "orman" niteliğini yıtirdiği savla- nan yaklaşık 400 milyon hektarlık orman alanırun satışı ile gündeme gelen "virüs", anayasanm bünyesine, 1961 Anayasamızın ormanlara zarar verebilecek hiçbir eyleme ızın vermeyen 13. maddesinin değiştirihnesi ile girmiştir. 1970 değişikliği ile anayasaya sokulan ve 2003 Türkiyesi'ndekı yeni "yağma" girişim- lerinin yasal dayanağı olmaya devam eden bu "biüm ve fen bakımından nhelikyitirme" de- yimidir. Anayasadaki bu ifade, ormanlara yönelik her türlü zararlı eyleme "çanak" tu- tan. kafalarda ormandan "mülkiyet kazan- ma"yı çağrıştıran "çarpık" bir ifadedir. Bu- nun sonucu olarak, bugün ülkemizde ürkü- tücü boyutlara varan bir "orman terörü" ya- şanmaktadır. Anayasaya 1970 değişikliği ile giren bu düzenlemeden sonra, binlerce hek- tarlık orman alanı yakılmış. işgal edihniştir. Önceleri, "ya keçinin affi ya ormanın mab- vı" dayatması ile gözden ırak yerlerde çıka- nlan orman yangınlan, bugün, *ya vflLanın affi ya kentin mahvı" dayarması içinde, kent merkezlerine, İstanbul'un göbeğine taşın- mıştır. Yangın kadar tehiikeli "orman kaçak- yıhgı" büyük boyutlara varmıştır. Bir çam ağa- cmın yılda on kişinin soluyacağı oksijeni ürettiği düşünülürse, yalnız "maddi" değil, "işlevsel" bir "orman kaybı" ile karşı karşı- ya olduğumuz açıktır. Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete Perihan ERGUIV Emekli Yazın Öğrt. SHPKunıcusu vePMüyesı İLAN ANKARA DOKUZU1SCU ÎŞ MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1999 30Esas Davacı: Turban Tunzm tşletmelen A.Ş. Vekıh: Av. Ismaıl Özersın - Ankara Barosu avukat- lanndan Davalılar: 1 Metin Riyaz Karaaltın, 2. Haydar Mengı, 3 Sancar Akkoyunlu. 4. Ömer Bilgın, 5. Gür- sel Erk - Köybaşı Cad' No: 119 Yenıköy Istanbul, Kader Sok. Bl Blok No: 9 34 Maltepe lstanbul. 6 Yalcın Yücebulut - Seyhan Gökçeler. Seyhan/Adana. Davacı vekılı tarafından davalılar aleyhıne açılan görevde bulunduklan sırada şırketı zarara uğrattıkla- nndan dolayı 27 008.875.039 TL.'nın tahsılı amacıyla şirket zarannın tazmıni davasında davalı Yalçın Yüce- bulut'a bugüne kadar belırtılen adreslenne yenıleme dılekçesının ve duruşma günü teblığ edilemedığinden ılanen teblıgat yapılmasına karar verilmıştır. Davalı Yalçın Yücebulut 06.11.2003 günü saat 10'da duruşma salonunda hazır bulunması. davaya ce- vap vermesi veya kendını bir vekılle temsıl ettirmesı, aksi takdırde dâvanın yokluğunda devam edıleceğine daır ış bu ılanın yayınlandığı tanhten 15 gün sonra tebliğ edılmış sayılacagı hususu ılanen tebliğ olunur. Basın: 39995 S eçim sisteminin çarpıklığı nedeniy- le seçmen sayısının yüzde 25'iyle yüzde 34 orarundaki oyla Meclis'in yüzde 66'sını ele geçiren AKP, kendisine oy verme- yen yüzde 75 seçmeni yok sayarak, yıllardır kotara- geldiği Milli Görüş doğ- rultusundaki kadrolarını hızla oluşturuyor. Örneğin; bir günde 72 TTK üyesini gerekçesiz görevden alarak yandaşla- nna yer açabiliyor. Diya- net'e on beş bın imam kad- rosu ekleyerek. orayı atla- ma tahtası haline getirip kendisı ıçin gerekli yerle- ri onlarla doldurabiliyor. Hesaplı kitaplı yerleştir- melerle hak sahiplerinin uzman bürokratlann gözü- nün yaşına bakmadan dev- leti kuşatıyor. Yurttaşla- rın büyük kısmı yaşam kavgasınınyüküyle, işsiz- likle, açlıkla savaşırken, bir bölümü de parsadan pay peşindeyken yurt ve hak sevenlerin, sivil top- lum kuruluşlannın sesine kulak verilmiyor. Toplumlann ilerleyebil- melerinde en önerrıli iki etken, fırsat eşitliğini içe- ren eğitimle dengeli, üret- ken ekonominin emeğe dayanan hakça paylaşuru- dn-. Bu iki önernli öğe ada- letsizce kişi ve zümrelerin çıkarlan doğrultusunda oluşturulursa sonuçta top- lumsal patlamalan getirir. Emperyalizm bir memle- ketin bu duruma düşme- sini dört gözle bekJer. Bi- reylerden oluşan toplum- lann efendisi olur. IMF bindirmeceleriyle onlan avcunun içine alır. Bir ül- kenin tam bağımsız olabil- mesi için yalnızca 'ulusalhk'ı yeterlı olamaz. Süzgeçten geçirilerek top- lumsal kimliği oluşmuş uluslann kapısını düşman- ca kimse çalamaz. Aynen Lozan'dan 1950'li yılla- ra değin kötü niyetli sö- mürgenlerin Türkiye'ye yan bakamadıklan gibi. Sn R. Taj^ip Erdo- ğan ın başkanlığındakı hü- kümet seçim alanlannda vaat ettiklerinin tam kar- şıtı uygulamalarla tek ba- şma iktidann nimetlerini yakınlanna, çıkar ilişki- İeriyle oluşturulmuş dost- lara, hep yarar göreceği- ni bildiği ahbaplara fütur- suzca bahşediyor. Vergi affiyla naylon faturalar ce- zadan sıynlıyor, 2-B ile zihyetli orman arazileri ya- sadışılığa bakılmaksızın sahiplendirilebiliyor, fm- dık üreticisinin emeği baş danışmanın lehine göz ar- dı edilebüiyor, eğitimde fırsat eşitliği ilkesi özel eğitim kurullan devlet ke- sesinden nemalandınla- rak ihlal edilebüiyor. Bu yasayla yavrulanmı- zın kendi düşünceleri doğ- nıltusunda şartlanması da ayrı bir kazanç oluyor. Toplu af tanımıyla halkı ürkütmemek için takıyye- cilikle ">uvayadönüş-top- huna kazandmna* tanım- lanyla konuyu sevimli kıl- mayı da başardılar. Bu ya- samn zorunluluğu kesin olmakla birlikte burada "gizli ittifak ojTinu" da sağladılar. Şöyle ki; Irak'taki PKK/KADEK'i çökertmeyi amaçlayan bu yasanın 2. maddesinin son firkasına eklenen "gizliit- tifek" tanımının Sıvas/Ma- dımak sanıklanna da af yolunu açacağı yorumu- nu getiriyor. Çünkü; gizli ittifak da te- rör örgütü olarak kabul görüyor. Bu kabul edile- meyecek düzenlemeyi yadsırken sevgili arkada- şun Asmı Bezirci'nin boy- nunu bükerek hüzünle yü- züme bakışını görür gibi oluyorum. Örnekleri ço- ğalülabilecek daha birçok yasa, dur diyene rastlama- dan yoluna devam ediyor. Çünkü karşısında etkin bir muhalefet obnadığı gibi karşı durmada en büyük güç obnası gereken yazı- lı ve görsel medya da mü- tareke basmı kimliğiyle çıkar güdüleriyle el ovuş- turup (küçük bir bölümü dışında) yaptmmlara al- kış tutuyor. "Etik"ine ya- kışmayan yayınlanyla dü- şünme özürlüleri, Atatürk Cumhuriyeti 'nin düşman- lannı, dinlerin iyi \ e doğ- ru ahlak ilkesini, kültürü- nü hümanizmasını ka\Ta- madan inançlan şekilcili- ge ve blık kıyafete bağ- layan dincileri, öz kökle- rinden kopararak çağdaş- laşmayı Batı'nın çarpık üstyapısına, sefahatına, hoplayıp zıplamasma, her türlü savurganlığına bağ- layanlan ve daha birçok bozuk yapılaşmayı eğitim yoksunu toplumu uyut- mada büyük işlem görü- yor. Seçim Yasası'ndaki ko- şullar nedeniyle Meclis dışında kalmış muhalif partilerin karşıtlıkları ve çalışmalarmı medya hiç önemsemiyor ve görmü- yor. Bizzat içinde olup ya- şadığjm iki konu, bunun en canlı örneğidir. Birincisi 19 Mayıs 2003 günlü Sam- sun'da SHP'li gençlerin yaptığı Gençlik Kongresi ve Ük Adım Kenti "nin coş- kusu. tkincisi 21 Haziran 2003 günü Sinop'ta SHP'li kadmlann görkemli Ka- dm Meclisi Kongresi et- kinliğini medyada okuyup gören var mı? Meclis'te tek muhalif parti CHP de suyuna tirit karşıthğıyla etkisiz kalı- yor. Birkaç CHP millet- vekilinin Meclis'teki kar- şıt söylemi de topluma mal olmadan kaynayıp gidi- yor. Aynca olaylardan ders almada Saym CHP Genel Başkanı Bavkal parti içi kavgalarla "az olsun be- nim ofcun" davtanışına de- vam edegeliyor. SHP ile birleşildiği zaman köklü ve içtenlikli partililerin eleş- tirilerini dikkate alacağı- na "E^inde kav gası olana laz vermezler" atasözüy- le gerçeği görenlen suçla- mış, bizlerin topluca isti- falanmıza neden olmuştu. İstifalara rağmen parti- de kavga bitmedi. Son lstanbul ll Kongre- si'nde Genel Başkan'ın muhaliflerini hırpalatma huyu gene hayıflanılarak izlendi. Meclis Soruşturma Ko- misyonu'ndaki CHP'lile- rin de turumu hayrete de- ğer. Örneğin KTE'nin geç- Bilgi için: 0212 245 79 84 BuilanCumhuriyetGazetesi"nınkatkılanylayavunlanmıştır. TC GAZİOSMANPAŞA SULH HUKUK HÂKİMLIĞİ'NDEN EsasNo:2000 1828 Da\acılar Ayten Çelioğlu, Nurten Bakiroğlu %ekilı Av. Birtan Altınel tarafından davalılar Sevım Yılmaz, Nilden Yılmaz'a velayeten Sevım Yılmaz. Zekı Özser aleyhlerine îstanbul, Gaziosmanpaşa, 50. Yıl Mah 4/14 pafta, 2059 ada. 21 parsel sayılı arsa vasfındakı taşmmazın satılarak ortaklığın giderilmesı davasında. kendisine asaleten davalı Nilden Yılmaz'a velayeten davalı Sevim Yılmaz'ın 11. 9.2003 günü saat 10.30'da yapılacak duruşmaya gelmesi veya kendısıni bir a\-u- kat vekille temsıl ettirmesı, davaya karşı delillennı ıb- raz etmesi, diyeceklerinı bildırmesı. belirtilen duruşma günü ve saatinde geçerli bir özür bildirmeksızin gel- mediği takdırde yokluğunda cereyan edecek işlemlere itiraz edemeyeceği HL'MK'nun 213 ve 509-510. mad- deleri gereğince dava dilekçesı ve duruşma gününün davetiye ile tebliğı yenne geçerli olmak üzere adresı meçhul olan bu davalıya ilanen tebliğ olunur. Basın: 40205 mişteki marifetlerini der- lediği kitaplanru komis- yona soruşrurulması için veren muhalif gruptan par- ti emekçisi Mehmet Bö- lük'ün kitaplanru görmez- den gelen AKP'li Başkan Sn. Ateş'e CHP milleu e- killeri uyum göstermede hiçbir sakınca görmeye- biliyorlar. Üstelik bir de soygunda laikleri suçla- yan komisyon raporunu "anJaüm varüışlığı" gibi özürlerle es geçebilıyor- lar. RTEhükümetıABDve AB'nin istemleriymişçe- sine tarihsel kurumlanmı- zı kendi istemleri doğrul- tusunda ulusun aleyhine rahatça kullamyor. Dayandığı bu iki öğe- nin de\let yönetimlerin- de MGK yürürlükteyken sivilleştirme adı altında bizimkileri yok etme giri- şimlerine şaşmamak elde değil. AB'ye girebilmeyi gerekçe göstererek, uygu- lamaya çalışılanlar aynca hukuka da ters düşüyor. Buna yabancılardan bile tepki geliyor. AB'nin dö- nem başkanlığuıdaki Ital- ya'nın Dışişleri Bakanı u AB>«girmekadınaTürk ordusunu devre dışı bıra- kırsanız Türkiye bir tslam cumhuriyetine dönüşür" diyor. Ama burada îtal- yan Dışişleri Bakanı bir şeyi gözden kaçınyor. RTE hükümeti, ABD askerleri- nin yerine Mehmetçik'in öldürübnesini ve tüm ts- lam ülkelerinin bize kar- şı düşmanJığıru da göze alarak tslam askerini Irak'a gönderebiliyor. Bu davranış tslam cunjıuriye- tine ters düşmüyor mu? Aynca; anayasanm 125. maddesince cumhurbaş- kanı ile YAŞ'ın yetkisin- deki yaptınmlan da yasa tanımazlıkla ihlal edebili- yorlar. Uzun araştırmalar ve elemeler sonunda irticai faaliyetlerde bulundukla- n kanıtlanyla saptanan 18 subay ve astsubayın or- duyla ilişkilerinin kesil- mesi kararlanna yandaş- lanna şırin görünmek ama- cıyla temyiz şerhi koya- biliyor, böylece Avrupa tnsan Haklan Mahkeme- si'yle ve ordunun üst ka- demesiyle ters düşebili- yorlar. Bu gerçeği fark etmek- sizin başanlıyız se\uıcil- lığiyle büyüklenmesinler. Türkiye'nin toplumsal ya- pısı, gelenek ve görenek- leri buna izin vermez. Ak- si halde cumhuriyetin var- lığını, bağımsızlığını ve güvenliğini saglayacak ku- rullar hangi koşullar oluş- turulursa oluşturulsun ken- diliğinden tekrar var olur. Buböylebiline... Bir de iki yabancı düşü- nür ve siyaset insanının basında çıkan ABD ile il- gili yargılanna değinme- den geçemeyeceğim. Sn. Türkka\-a Ataöv, Ameri- kan emperyalizmiyle il- gili bir yazısında Ameri- ka'nın büyük hiciv ustası Mark Twain'in daha 1902'de "Ba\Tağımızda- ki beyaz çizgileri siyaha bo\ a> alım. yıldızlann ye- rine de kurukafalar ko\ a- tan" dediğine değinerek Amerika'yı büyük patron saymak isteyenlerin ku- laİdarına küpe takmak is- tiyor. Ne çare ki RTE, bu uyarıya kulak asmıyor. Mutluluklar dıledığımiz oğlu ıNecmettin BilaJ e ha- neden nikâhlan bydın- yor. armağanlan da AK torbalarda topluyor. Bü- yük oğlunun sünnetinde gelen -30- kilo altını bu nikâh töreninde kim bilir kaç kata yükselterek Tür- kiye'nin en zengin adamı olma niteliğini de sürdür- müş oluyor. tkinci yargı da Avrupa Parlamentosu Millerveki- li Anna Karamonou'ya ait. ABD'nin Afganistan ve Irak'a silahlı saldmsı- nı kınayarak dünya jan- darmahğına soyunduğu- nu söylüyor. Bush hakkrn- da da şu tanımı yapıyor. "Bush köktendmddir. Ağ- zından Tann sözünü dü- şürmez. Merakedrvorum, acaba AmerikaMan çok seven ve dünyada vaşayan bütün diğer uluslan göz anb eden bir Tann mıvar? Kuşkusuz hayır. Tann âlemlerin ilahıdu-. Bu ay- nm emperyalizmin ben- merkezli egosundan ve hü- manizmadan yoksun olu- şumdan kaynâklamr. Yal- nız şu bilinmelidir ki tarih baba işbirlikçi uşaklan hep düş kınklığma uğratmış- tır. Türk ulusu kulluğu yadsır, önünde sonunda "Bağımsızlık benim ka- rakterimdir" diyen 'ata'sı- nın yolunda demokratik, laik cumhuriyerin kesinlik- le sonsuza dek koruyucu- su ve savunucusu olmayı ne pahasuıa olursa olsun sürdürür... TC HAYRABOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo:2000 156 Davacı Ali Osman Gürol ve Zülfıye Gürol'un da- valılar Pamukbank. Ayşe Vildan ve arkadaşlan aley- hine açmış olduğu tapu ıptalı ve tashihen tescil da- vasında Hayrabolu Hısar Mahallesi'nde 1 ada, 47 parsel nolu taşınmazın tapu kaydı iptali istenmiş ol- makla kendilerine tebligat yapılamayan dahili dava- lılar Azmi Yiğit ve Fikri Ağturk'e ilanen tebligat ya- pılmasına karar verilmiş olmakla, Dahili da\alılar Azmi Yiğit ve Fikri Ağturk'e du- ruşmanın atılı bulunduğu 26 09 2003 günü saat 13.55'te mahkememizde hazır bulunması veya ken- disini bir vekille temsil ettirmesi aksi takdırde işbu ilanm yayın tarihinden itibaren 10 gün sonra tebliga- tın davalıya usulüne uygun yapılmış olduğu kabul edilerek davaya yokluğunda bakılıp karar verileceği dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 10.06.2003 Basın: 29518 PENCERE 'Fikri Miistakim' Bir Yazar... Bu yıl arkadaşlarla Nadir Bey'i uzun biryazı di- zisiyle anmayı düşündük... Çünkü Başyazanmız Nadir Nadi 1991 yılında göz- lerini yaşama kapamıştı. Yıl 2003.. Şaka değil, aradan 12 yıl geçmişti ki, az buz bir zaman sayılamaz... Bugün 20 yaşını aşmış bir genç, Nadir Nadi'yi yeterince tanıyor mu?.. Biz yetennce tanıyor muyuz? Insana bakış, zamanla saydamlaşır, vaktin dir- hemleri düşüncenin terazisine ağıriığını koymaya başlar, tarihsel bilinç ile güncel hayatın hesaplaş- masında gerçekler daha çarpıcı biçimde ortaya çıkmaya başlar; hiç kimse bu kuralın dışında de- ğildir... 2003 yılında Nadir Nadi'yi düşünmek, bir bakı- ma kendi kendimizle de hesaplaşmak sayılmalı... Çünkü o bugün de başyazanmız. • Nadir Nadi 1962 Mayıs ayında beni Cumhuri- yet'e çağırdı, yazmaya başladım... Kaç yıl geçti?.. 1991 yılının sıcak bir ağustos günü, Nadir Bey'i Yeniköy'deki alçakgönüllü evinden aldım, hasta- neye gidiyorduk, cankurtaran arabasına uzan- mıştı, yanında oturuyordum, elini tutuyordum, gözleri her zamanki tatlılığıyla bakıyordu, bizi iz- leyen otomobilde Berin Nadi vardı. Berin Hanım: - Sen otur Nadir'in yanına.. demişti. Birlikte son yolculugumuzdu... Yol boyunca ne konuştuk? Yaklaşık otuz yıl Nadir Nadi ile süren yaşam noktalanıyordu. • Nadir Nadi deyişin tam anlamıyla kişiliğinde yerli yerine oturduğu "fikri müstakim" bir yazar- dı. "Müstakim" Osmanlıca'dır; doğru anlamına ge- lir; "fikri müstakim" Babıâli'de bir yazann dürüst ve tutarlı karakterini vurgulamak için kullanılırdı. Başyazanmız bütün ömrünce benliğini Atatürk devrimlerinin gerçekleşmesine, yani Aydınlan- ma'ya adamıştı. Şimdi gözlerini bir açıp da canlansa, bugünkü iktidan ve medyayı bir görse.. Gözlerine inanamazdı!.. • Peki, neyapardı?.. Nadir Nadi'nin sakin, efendi, dengeli kişiliğinin ardında, benliğine işlemiş, sessiz ama savaşım- cı bir kimliği vardı... "Mücadele"ye girerdi!.. Tüm yaşamı Atatürk devrimlerini Cumhuriyet'te savunmakla geçmiştir; ama, bu yolda insanlan, politikacılan, iktidarları eleştirirken "ikna etmek" yöntemini de benimsemiştir; en öfkeli zamanın- da bile küfür ve terbiyesizlik Nadir Nadi'nin söz- lüğünde yoktur. Yazar ve gazeteci kimliğiyle efendiliğin anıtı gi- biydi Nadir Bey... • Otuz yıllık yol arkadaşlığında Nadir Nadi'ye sık sık sordum: - Geleceği nasıl görüyorsunuz?.. Yanıtı hep aynı olurdu: - Kısa süre için karamsanm, ama, uzun süre için iyimserim... Sanki hep şunu öğütlüyordu: Uzun soluklu olun!.. »ÛTÜtt ULKfLERfK İŞOL£M VE EZ)L£N Ul AYLIK DERGİ DOĞU PERINCEK Küreselleşme ve güvenlik • Altı Okia Balı ûe bulunteşme yoklur • Allmış yıllık kârşKlevrım süred, rthal güvenfik polrtikaiarı sûreadir ORG. YAŞAR BÜYÜKANIT Küreselleşme ve uluslararası güvenlik • Batı'dan ıthal editen güvenlik poBtıkaları ARSLAN KILIÇ. DOĞU PERİNÇEK, HAKİMİYETİ MİLLİYE Kurtuluş Savaşı'nın stratejisi • Atatûrkçu Batıcılık", Batı işbırtıkçıtenmn uydunnasıdıf AHMETAKKÜÇÜK Ulusal direnme ekonomisi ve ulusal güvenlik • Ltkjsal gûv«nltkte strateıik ürün ve hLzmetter • Ltlusal guvenhkle 1arım, sağlık ve sanâyii AGUSTOS SAYISI BAYİLERDE Istıklal Cacl Deva Çıkmazı No 7,5 Beyc&uÂST Tel 0212 292 53 23-24 Faks 0212 292 53 22 İLAN ANKARA 30. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 2003 509 Karar No: 2003'549 Hakım: Ah Kerunoğlu 18951 C. Savcısı: Ragıp Sümer 19222 Kâtip: Nurşen Koçkan Ba\Tam Gündoğdu \ekilı tarafından Nüfus Müdür- lüğü aleyhine açılan ısım tashihi davasınm yapılarak bitirilen açık yargılaması sonunda: Davarun kabulü ile. Çankm ilı, Çerkeş ilçesi, Saçak Mah./lcöyü, 46 Cılt, 75 H. Sıra No'da nüfiısa kayıtlı Dursun ve Seher'den 12.11 1978'de olma, Bayram Gündogdu'nun nüfusta "Ba^Tam" olarak kayıtlı ısmi- nin "Bayram Emre" olarak değıştınlmesıne, bu şekilde nürusa kayıt ve tescıhne, karar verilmiş olup, 3. kışile- re ılanen tebbğ olunur. Basın: 39993
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle