28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 AĞUSTOS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_U J_jJ_ U J\ fâ cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ UNESCO'nun Dünya Mirası listesinde kalabilmek için 'Suriçi Koruma Yasası' gerekiyor TARİHt YARIMADA, HALİÇ VE "PERA" - fstanbul'un sadece Suriçi'yle değil, eski kentin "karşı yakası" anlamına gelen "Pera" (Galata) ve aralarındaki Haliç'le birlikte; hatta tüm Boğaziçi, Üsküdar ve Adalar'ı da içerecek şekilde "dünya mirası" iistesinde yer alması gerekiyor... (Fotoğraf: Kelebek koleksiyonundan) T a YstanbuTun 'Suriçi' sınavıBirleşmiş Milletler'in 1972'deki Dünya Mirası Sözleşmesi'ni 1983 'te onaylayıp "ulusal yasa- mız" yaptık... tstanbul un 2600 yılını banndıran Tarihi Yarıma- da'sıyla (Suriçi) "Dünya Mirası" listesine girmesini 1985'te sağia- dık... Bu bölgenin "bütünüyle" korunmasını öngören "SİT" kara- nnıda 1995'te aldık... Ne var ki, tarihi yıkan "rant apartmanlaşması" durdurulma- dı; kuralsız ve uygunsuz yapılaş- malar "üç imparatorluğun baş- kentini" bile kemirmeyi sürdürü- yor... Yasamıza göre 1995 'teki SÎT ila- nını izleyen "bir yıl" içinde dev- reye girmesi gereken "koruma planı" ıse tam 8 yıl sonra "geçen ay" Koruma Kurulu'nun "incele- mesine" sunulabildi... Üstelik, uz- manlara göre "arkeolojiyi" yine ihmal ederek... Mlnja Yang'ın uyarısı Işte böylesi bir sürecin "Dünya Mirasımız" üzerindeki tahribatla- nnı yıllardır "sessizce" izleyen UNESCO, artık susmuyor... Tarihi Kentler Birliği'nin Ma- yıs (2003) sonunda Bursa'daki uluslararası toplantısına davet edi- len Dünya Mirası Listesi Başkan Yardımcısı Minja Yang, îstan- bul'da da 2 Haziran 2003'te katıl- dığı "Suriçi Brifingi"nin ardın- dan dedi ki: "Böyle giderse İstan- bul tehlike altındaki miras liste- sine aktarılabilir..." Bu olursa, örneğin Afganis- tan'daki Buda heykellerini kıran Taliban rejimiyle "aynı listede" buluşacağımızın anlaşılması üzeri- ne de Suruçi'ni değilse bile hiç de- ğilse "ulusal onuru" kurtarmak için hemen herkes harekete geçti... Aynı gelişmeler kamuoyunda; "UNESCO'dan tstanbul'a sarı kart" şeklinde yankılanırken, bir grup bilim insanı da 29 Temmuz 2003 günü Taşkışla'da toplanarak, Suriçi'nin Dünya Mirası listesin- deki "tarihiyle hak ettiği" onurlu yerini gerçekten "korunarak" sürdürebilmesinin yollannı tartıştı- lar... Taşkışla dertleşmesl' ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) Türkiye Milli Komitesi ile Ulusal Ahşap Birli- ği'nin düzenledikleri toplantı, "ta- rihi kentlerde yönetim" temasıy- la yapıldı. Çünkü, yine o gün M. Yang'ın gösterdiği slaytlardaki Zeyrek ve Süleymaniye evlerini "harabeye" dönüştüren ılgisızlik, 1985-2003 döneminin "farklı siyasetlerde- ki" belediye anlayışlanna ait ade- ta "ortak" bir özellik gibiydi... O kadar ki 1985'teki "resmi başvu- ru" dosyasında "örnek" olarak fotoğraflan konulan kimi evler bi- le 18 yıl içinde "yok" olabilmiş- lerdi... Ister "liberal" (Dalan), ister "sosyaldemokrat" (Sözen) ve is- terse "dinci-muhafazakâr" (Er- doğan ve Gürtuna) dönem olsun, tarihi dokuya karşı umursamazlık bu denli "aynı" olduğuna göre, so- runkişisel değil "kurumsal"dı... "Pünya'dan örnekler" Nitekim, diğer dünya mirası kentlerde alınan "özel yasal ön- lemler" de bu saptamayı doğrulu- yor... îstanbul 'dakı AB desteğiyle baş- latılan "Fener-Balat" projesi yö- neticisi David Michelmoreun an- lattığı örnekler arasında Viet- nam'daki tarihi Hoi-An kenti bele- diyesinin. evlerini restore edenlere "maliyetin yüzde 80'ini" bağışla- ması bile var... Kaynağmda ise yi- ne aynı bölgeye turist ziyaretlerin- den alınan paralardakullanılıyor... Hele Nepal'in dünya mirası ken- ti Bhaktabur da da belediyenin ta- rihi ev onanmlan için ahşabı, tuğ- layı, kiremiti, fayansı bile "beda- va" sağlamasına ne demeli?.. Bu destek, üretıcı firmalardan "kül- türel mirasa katkı payı" olarak alınan malzemelerle yapılıyor. . Demek ki dünya mirası kentleri korumak için, özel düzenlemeler ve özel yetkıler de gerekiyor... 'İstanbul Yasası'ndan... Işte bu saptamaya baglı olarak, eski Içışlen Bakanı Sadettin Tan- tan'ın isteğiyle gerçekleştirilen "İstanbul Yasası" çalışmasını, o gün, bir kez daha "anımsatma" fırsatı bulduk... Halen Bakanlığın "arşivinde" bekletilen, 50'yi aşkın uzmanın ve kuruluşun katkılanyla 2000-2001 yıllarında hazırlanan tasarıdaki "Suriçi'ne dönük" önermeleri de şöyle özetledik: 1- Istanbul'un yönetimi "koru- ma ve yaşatma amaçlı kullanım" anlayışına dayanmalıdır. 2- Suriçi "tek belediye" olmalı, bölgenin "tümünü" korumadaet- kin ve sorumlu kılınmalıdır... 3- Boğaziçi deneyimi de gözeti- lerek, özel ve denetleyici bir "Su- riçi tmar ve Planlama Müdürlü- ğü" kurulmalıdır. 4-"Suriçi Koruma Kurulu" da üniversitelenn ve meslek kuruluş- lannın katıhmıyla yeniden oluştu- rulmalıdır. 5- Belediyede kurulacak "Tarihi Çevre Bürosu" ıse restorasyonlara Toplu Konut Fonu'ndan yardım; Or- man Bakanlığı'ndan ucuz kereste tahsısı vb. gıbi destekleri organıze edebılecek yetenekte bir "halkla dayanışma merkezi" olmalıdır... Eger, 1 Şubat 2004'e kadar UNESCO'ya sunulması gereken "Suriçi Dosyası"nda böylesi bir "özel yönetim yasası" da bulun- mazsa. temmuz toplantısında san kartın "kırmızıya" dönüşme ola- sılığı çokyüksek... Can için candan bir buluşma Dört gün süresince sergi, tiyatro, atölye, konser, şiir dinletisi ve söyleşilerin yapılacağı 'Can Şenliği' yarın Datça'da başlıyor DATÇA (Cumhuriyet) - Türk şiirinin ünlü ismı Can Yücel adına düzenlenen "Can ŞenliğT'nin ana konusu "halk şiiri" olarak belirlendi. Datça Knidos 8. Kültür ve Sanat Etkinlikleri kapsamında 4. kez düzenlenen şenlik yarın başlıyor. Etkinlikler Datça Belediyesi Sanat Galerisi'nde Necati Abacı'nın "Şiir İnsanları" adlı kankatür sergisiyle başlayacak. 25 Ağustos'ta yapılacak şiir dinletileri ve Moğollar'ın konsenyle son bulacak. Uk gün, Can Yücel'in Türkçeye çevirdıği Shakespeare ın "Bahar Noktası" adlı tiyatro gösterimi tzmit Belediyesi Şehır Tiyatrosu tarafından Datça Açıkha\ a Tiyatrosu'nda saat 21 .OO'de sahnelenecek. Şenliğin ikincı gününde Haydar Ergülen'in "Şiir Atölyesi", Işıl Özgenrürk ün "Kısa Film Atölyesi" ve Necati Abacı'nın hazırladığı "Karikatür Atölyesi" saat 10.00'da ilgililerle buluşacak. Aynı gün saat 11.OO'de Datça Öğretmenevi'nde "Yanm Kalan Mucize Köy Enstitüleri" sergisinin açılışı yapılırken, saat 11.30'da Prof. Dr. Kemal Koçabaş, Hıfzı Topuz ve Güzel Yücel Gier, Dadya Dost Kafe'de "Köy Enstitüleri" üzerine söyleşiye katılacaklar. Saat 14.00'te Can Yücel'in mezarı zıyaret edilirken, Prof. Dr. Oğuz Makal tarafuıdan Köy Enstitüleri belgeseli sunulacak. Halk şilrt' üzerine söyleşl Datça Köy Kahve'sinde şenliğin ana konusu 'Halk Şiiri' üzenne Prof. Dr. îlhan Başgöz, Refik Durbaş, Haydar Ergülen ve Sezai Sanoğlu söyleşecekler. Saat 17. OO'de Vecdi Sayar, Gündüz Vassaf ve Hasan Yücel'in "Bilim ve Sanat" konulu söyleşisi yer alırken, saat 18. OO'de Can ve Su Yücel'in resim-şiir sergısi izlenime sunulacak. Gün, Datça Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21.OO'de Arif Sağ ve Marcel Khalife müzık dinletisiyle son bulacak. Şenliklerin 3. günü olan 24 Ağustos'ta etkinlikler Palamutbükü'ndeki "Badem Şenliği "yle başlayacak. Saat 16.30'da Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu'yla Prof. Dr. Nurettin Kaşka'nın "Badem" paneli yer alıyor. Ardından Recep Kaymak, Nahide Tokgöz, Tahsin Duru solistlığınde Devlet Türk Halk Müziği Topluluğu konseri sunulacak. Can Şenliğrnın son gününde Turgay Gönenç'in "Çağdaş Türk Şiirinde Resim Öğeleri" konulu söyleşısinin yanı sıra Reşadiye Alanı'nda Egemen Berköz, Ünal Ersözlü, Osman Günay, Tuğrul Keskin, Namık Kuyunıcu, Halil İbrahim Özcan, Mustafa Erdem Ozler, Aydın Şimşek ve Kemal Varol'un şiir dinletisi yer alacak. Şenlik, Moğollar'ın konseriyle sona erecek. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kimlik, Kültür ve liyatro (2) Insanoğlunu kendisiyle en dolaysız yüzleştiren sanat olan tiyatro, bu bağlamda sahneden kim- likleriyansıtırken.bunubirkaçyollayapabilir. Han- gi yol tutulursa tutulsun, burada hep sorgulanma- sı gereken nokta, oyunda biçimlenmiş kimlikler ile oyuna temel olan kesimin/kesimlerin toplumsal gerçeklikleri arasındaki uyum ya da uyumsuzluk- tur. Alman tiyatro tarihçisi Prof. Dr. Erika Fischer- Lichte, "Antikçağdan Günümüze Tıyatronun Ta- rihi" adlı eserinde yukarıda sözünü ettiğimiz uyu- mu, tiyatro oyununun içinde oluştuğu toplumsal gerçeklikle biçimlenmiş kimlikleri onaylaması, başka deyişle olduğu gibi yansıtması diye açıklı- yor. Herhangi bir eleştirel tutumu içermeyen böy- le bir yansıtma, yine Alman tiyatrobilimcilerdenSİ- egfried Melchinger'in "Politik Tıyatronun Tarihi" adlı eserinin hemen başında belirttiği gibi, "tarihi boyunca ancak politik (yani eleştirel) olabildiği öl- çüde tiyatro niteliğini kazanabilmiş olan tiyatro sa- natına yabancı düşer". E. Fischer-Lichte'ye göre tiyatro oyununun, içinde bulunduğu toplumsal gerçeklikten kaynaklanma bir kültürel kimlikle uyumsuzluk içersinde bulunması ise, söz konusu kimlik karşısında eleştirel bir tutum alınması an- lamını taşır. Hemen belirtelim ki, bu söylem "uyumsuz" ya da "absürd" diye adlandırılan ve kendini -lonesco'nun deyişiyle- her türlü yerle- şikliğe ve tüm ızm'lere eleştirel bir büyüteç tutan tiyatro türünün özüne de son derece uygun düş- mektedir. • • • Var olan kültürel kimlik karşısında eleştirel tu- tum alma da, iki yolla gerçekleşebilir: Oyun ya bu kimliği ele alarak eleştirır, ya da şimdiki zamanda henüz gerçekleşmemiş/koşulları hazır olmayan bir kimlik modelini sergileyerek olması gereken'e atıfta bulunur. Burada önemli olan, hangi yoldan gidilirse gidilsin, kültürel kimliğe temel olan belli bir kültürün çok iyi bilinmesinin zorunluluğunun bilincine varılmasıdır. Var olan kültürel kimlikten yola çıkacak olan bir oyun, o kimliği doğru ve sağlıklı olarak eleştirebilmek için yine o kültüre iliş- kin doğru bir çözümlemeyi gereksinir; bugün he- nüz var olmayan bir kültürel kimlik modelini olma- sı gereken diye sergilemek hedefiyle yola çıkan bir oyun ise bu olması gereken'\n\r\ doğruluğunu, an- cak o/an'ı iyi çözümleyebildiği oranda sağlayabi- lecektir. Böyle bir çözümlemenin tiyatro bağlamında ye- terince ya da hiç yapılmaması, yalnızca belli bir oyunda kimliklerin yanlış yansıtılması sonucunu doğurmakla kalmaz, fakat en az bunun kadar sa- kıncalı bir başka sonucun, o kültür ortamında kül- türel kimlik bağlamında gerçekten var olan çok önemli bazı sorunların sorun olarak saptanması- nı, dolayısıyla sahnelere getirilmesini de engeller. Günümüz Türk Tiyatrosu'nda, Türk toplumunu derinden etkilemekte olan pek çok sorunun bir türlü gündeme gelememesinin ve görmezlikten gelinmesinin temel nedeni, andığımız çözümle- meyi yapabilmek için gerekli bilgi birikiminin uy- gulamada ve eğitimde önemsenmemesidir. Eğer herhangi bir ortamda verilmekte olan tiyatro eği- timi, yukarıdan beri sözünü ettiğimiz bağlamdaki kültür ve kültürel kimlik kavramlarını kuramsal derslerinin temeline dönüştürmüyorsa, o eğitim çoğunlukla ancak çok bulanık oynama ve oyun- culuk kavramları rehberliğinde(l) kulaç atmaktan başka bir şey yapamayacak uygulamacılar yetiş- tirebilir. Böyle bir eğitimden tiyatro sanatına köp- rü kurulabilmesi ise olanaksızdır. • • • Eğer bugün ülkemizde tiyatrolann genç aday- ları, örneğin Grotovvski'yi. Stanislavski'yi, Brecht'i. Beckett'i, Artaud'yu, Genet'yi bilme- ye ve tanımaya birincil önem verirken, içinde ye- tiştikleri kültürün ve o kültür tarafından biçimlen- miş toplumsal gerçekliğin en azından yakın tari- hine eğilmeyi bir gereksinim olarak duyumsamı- yorlarsa, ya da diyelim epik tiyatro, uyumsuz ti- yatro, ezilenlerin tiyatrosu vb. üzerine, bu tiyatro türlerinin hepsinin kendi kültürel ortamlannın öz- gül koşullanndan doğduğunu görmezden gele- rek mangalda kül bırakmazken, örneğin bir za- manlar TAL'in gündeminde olan "Anadolu Insa- nının Kültürel Kimliğinde Oyun Kavramı" türünden çözümlemelere ilgi duymuyorlarsa, o ülkedeki ti- yatro eğitiminin ne ölçüde tiyatro eğitimi olabildi- ği gerçekten tartışmalıdır! e posta: ahmetcemal ; superonline.com acem20(( hotmail.com 'Grannkos Savaşı7 aydmlanıyop • BANDIRMA (AA) - Pans'te, kasım ayında düzenlenecek "Akhamenıd Kültürü ve Tarihi" adlı uluslararası toplantıya katılacak tek Türk akademisyen olan Prof. Dr. Tomris Bakır, I.S. 334'te yapılan Gramikos Savaşı'nın geçtiği Çanakkale'nin Biga ilçesinde kazı yapılmasını önerecek. Bandırma'nın Ergili köyünde bulunan "Daskyleion Antık Kenti "ndeki kazılan yürüten Prof. Dr. Bakır, Paris'te College de France tarafından düzenlenen ve Prof. Dr. Pierre Briant'ın başkanlığını yapacağı toplantıya davet edildiğini belirttı. Bakır, burada sadece "Daskyleion"u değil, Güney Marmara Bölgesi'nin "Âkhamenid" dönemindeki durumunu anlatacak. Büyük Iskender ile Persler'in, I.S. 334'te Çanakkale'nin Biga ilçesinde yaptığı Gramikos Savaşı'nın dünya tarihini değiştirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Bakır, "Eğer kalıntılar ele geçerse, dünya tarihi için önemli ipuçlanna ulaşılır" diye konuştu. Toplantıya, "Âkhamenid" kültürüyle ilgilenen yaklaşık 40 bilim adamı katılacak. BUGÜN • ARA CAFE'de 18.30'da 'Yapı Kredi Yayıncılık Sokakta' kapsamında Mahşer - i Cümbüş tiyatro topluluğundan 'Tiyatro Sporu'.(0'212 252 47 00) • BEYOĞLU StNEMASI'nda 11.30, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.30'da 'Alim Şerif Onaran Anısına' kapsamında 'Konuş Onunla'. (0 212 251 52 40)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle