23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZİRAN 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur(S cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Ölüm mektuplannda oyuncaky""^abah, saat 930'da, gazeteleri oku- V yan kadın, "Vlanşetler, ikisinin bu . ^L akşamsaaton birdeöldürüleceği- F~ _r ni bildiriyor'" sözlenyle başladığı günlüğünü şöyle taımmlar: "tki güzel insan idam edilecek, tüm Birleşik Devletler'de en vaygın tepki, oldukça büyük, denıok- ratik, sonsuz, can sıkıcı, geçici ve kendini beğenmiş bir esneme olacak.." Ethel ve Julius Rosenberg dir "iki güzel insan"ın adı. Onlan, şair Sylvia Plath'ın günlügünde de sözü edilen gazete manşetle- rine taşıyan dava, So\yetlerBirliği'nin 1949 yılının Eylül ayında, ifk atom bombası dene- mesini yeraltında yapmasıyla başlar. Bu de- neme, Amerika'nın Hıroşima ve Nagaza- ki 'ye attığı atom bombalanyla ölenlerin ke- miklerini mezarlannda belki azıcık kımıl- datmış. olsa da, hiçbir insanın canını almaz! Ama Sovyetler Birliği'nin bu denemesi, Amerika'yı fazlasıyla rahatsız eder. Soğuk savaşm en sert rüzgârlannın estigi dönem başlamıştır artık! Amerika'da Senatör Mc- Carthy, büyük bir "casus" avı başlatır; Sov- yetler Birliği'ne atom bilgilerini satanlar mutlaka bulunacak ve cezalandınlacaktır! Rosenberg çifti secilir kurban olarak. 8 Mart 1951 'de başlayan mahkemede tanıkla- nn dinlenmesi on dön gün sürer ve ardından jüri, Rosenberglen atom bombası bilgileri- ni Ruslara vermekten suçlu bulur. Sözüm ona, Ethel Rosenberg"in erkek kardeşi Da- vid Greenglass, New Mexico'daki araştırma merkezinden atomla ilgili bilgileri Julius Ro- senberg'e vermiş, o da bunlan Sovyetlere u- laştırmış!.. Rosenbergler'ln çocukları... tki erkek çocuğu vardır Rosenbergler'in: Michail ve Robert... Cezaevinden sürekli mektup yazarlar onlara. Julius Rosenberg, 21 Haziran 1951 tarihlı mektubunda, şöyle ses- lenir Michael'e: "Vinçlerle, maçuna ve kamyonlarla ne güzel oynardık hani, ray- lar, trenler ve tahta oyuncaklarla neler ne- ler yapardık. Oynamak ve bir şeyler yap- mak çok eğlenceli bir şey değil mi? Hay- di göreyim bakalım yaptıklarını bize yaz." Rosenbergler'in çocuklanna yazdığı mek- tuplannda, özellikle babanın, Julius'un oyuncaklardan ve oyundan çokça bahsettiği görülür. Casusluk suçundan ilk tutuklanan da o olmuştur zaten. Julius Rosenberg, kansının da henüz kendisi gibi casuslukla suçlanma- dığı günlerde, ondan, küçük oğlu için her babanın yüreğini burkacak şu dilekte bulu- nur: "Annesi, akşamları onu sırtına bin- dirmeyi, dörtnala gezdirmeyi unutma." Baba, her erkek çocuğunun gözünde oyun- Julıus ve Ethel Rosenberg avukat Manny'ye, bu sorunun çocuklara oyuncak verilerek çözülebileceğini yazar: "Michael'a top yuvarlayarak bir oyun başlatmaü, Robby'ye birkaç yeni plastik otomobil (gürültüsüz olduklanndan) ve- rerek onda da yeni ilgiler yaratılmalıdır." Mahkemenin karar verdiği üıfaz tarihi olan 18 Haziran 1953 giderek yaklaşırken, Ro- senbergler'in birbirlerine, çocuklanna ve avukatlan Manny'ye yazdığı mektuplarda oyun ve oyuncaktan da daha çok bahsedilir. Işte, Julius'un Manny'ye yazdığı 31 Ocak 1953tarihlimektuptanbirbölüm: "Eveyor- gun argın gelir, sokak giysilerimizden he- men kurtulur, yerlere yayılarak tahta oyuncaklarla oynar, bir yandan da çocuk- ların plaklarını dinlerdik. Sonra anneyle birlikte akşam yemeği, kayıklar, yüzen ci- simler ve su tabancalarıyla banyolar. Oyundu. şakaydı derken Ethel ve ben de sırılsıklam ıslanırdık." Idam mahkûmlannın mektuplan arasında oyuncağı en çok ananlar Rosenbergler'dir. Bu durum, Ethel ve Julius Rosenberg'in yü- reklerinde nasıl bir dünya taşıdığını açıklar bizlere. 'Dikkat. Amerlka kudurmus!' cak bir attır. Babası erken ölen bir çocuk da koşu takımlannı giyinmiş birjokey gibi ka- lakalır hayatın ortasında... Rosenbergler, bir yıllık bir aynlıktan son- ra çocuklanyla görüştürülürler. Sonraki gö- rüşmelerde çocuklar, sürekli olarak şu oyu- nu oynarlar; avukat Manny, Rosenbergler'e çocuklann görüş gününe gelemediklerini söyler; o sırada, kapının arkasına gizlenen çocuklar kıkırdar ve koşarak annelerine, ba- balanna sanhrlar! Julius Rosenberg, kansı Ethel'e yazdığı 1 Ağustos 1951 tarihli mektupta, çocuklann oyuncaklarla oynamadıklanndan dolayı duy- duğu endişeyi dıle getirir: "Verdikleri ya- nıtlardan anladığıma göre tahta oyuncak- larıyla, tren ve öteki taşıtlarıyla, renkli kille, inşaat takımıvla falan oynamıyor- lar. Bunlar ya yitirildi ya da ortalıkta yok. Bu konuyu irdelemeliyiz." Kendisi, elektrikli sandalyeye adım adım yaklaşırken bile, çocuklannın oyuncaksız kalmasından endişe duyar Julius Rosenberg! On beş gün sonra, çocuklanna yazdığı mek- tupta, görüş günlerinde bile küçük oğlunu sırtına alıp atçılık oynadığını öğreniriz: "Se- ni kucaklamak ve havaya fırlatmak, sırtı- ma alıp atçılık oynamak, başka oyunlar oynamak çok hoştu. Bir dahaki görüşme- mizde gene oynarız. Resinıleri se\dinse bana bildir, gene öyle tren, otobüs, oto- mobil ve gemi, kayık resinıleri hazırlaya- yım." Tek çare onlara oyuncak vermek... Julius Rosenbergin, annesine yazdığı notta ise, çocuklann oyuncaksız kalmasının nedeni çıkarkarşımıza: "Benim tatlı anam, lütfen sağlığina dikkat et, çünkü biz sana güveniyoruz. Ve biliyorsun ki, çocuklar gelişme çağındadır, bol bol oynamalarına meydan vermek, sabır göstermek gerekir; bu arada sen sakin olmalısın, sinirlenme- melisin." Çocuklar, sabah erken kalkıp gürültü yap- maktadırlar. Yanında kaldıklan insanlar şi- kâyetçidir bu durumdan. Ethel Rosenberg, 1953 yılının 19 Haziran günü, iki çocuk bahçede top oynamaktadır. Hava iyice kara- np top görülmez olduğunda eve girerler. Er- tesi sabah gazetede çıkan bir haberde, fotoğ- raf altı olarak şunlarokunur: "Annesiyle ba- bası VVashington'da yenilirken Michael Rosenberg oyunda yeniliyor." Mahkemenin ölüm günü olarak belirledi- ği 18 Haziran, Rosenberg çiftinin 14. evlilik yıldönümüydü. Onlar, yaşamlannın bu en anlamlı, en güzel gününün kirlenmemesi için sadece bir gün sonra öldürülmeyi istemişler ve bunu da başarmışlardı. Cinayetin işlenme- sinden üç gün sonra, "Liberation" gazete- sinde "Kudurmus Hayvanlar" başlıkh bir yazı yayımlanır. Bu yazı, Jean Paul Sartre imzasını taşımaktadır. "Dikkat, Amerika kudurmus! Bizi onunla ilişkilendiren tüm bağları koparalım, yoksa biz de ısırılıp kuduz olacağız." Michael'in, görüş gününde oynadıklannı anımsadığı oyunlardan biri de "Adam As- maca"ydı. Yanşmacılann yaptığı her hata sonrasında, asılacaklan idam sehpasına bi- rerçizgi eklendiği bu sözcük oyunundan, in- fazın yaklaşmasıyla vazgeçilir. Michael gö- rüş günlerinde artık hiç konuşmamakta, kâ- ğıda yalnızca uzaklara, çok uzaklara giden tren yollan çizmektedir... (Dikkat: Rosenbergler'in öldürülüşünün 50. yılındayız!) Geniş Açı, yeni sayısındayine birçok ünlü ismi konuk ediyor HayatımızfotoğrafKültür Servisi - iki ayda bir ya- yımlanan Geniş Açı Fotoğraf Sana- tı Dergisi'nin yirmi dokuzuncu sayı- sı çıktı. Ağırlıklı olarak geçen aylarda açı- lan sergilerle ilgili söyleşiler, eleşti- riler ve portre yazılannın yer aldığı bu sayıda, 'Unutul(may)anlar', 'Ustalar', 'Hayatımız Fotoroman' gibi geniş kapsamlı köşeler okuyu- cuyla buluşmayı bekliyor. Geniş Açı'nın son sayısında her yıl yaklaşık 500 bin kişinin ziyaret etti- ği ve bu yıl 11 Haziran -13 Temmuz Cafer Türkmen'in 1952 yılında çektiği Karaköy, İstanbul fotoğrafı. tarihleri arasında Madrid'de gerçek- leştirilen uluslararası fotoğraf festi- valinin tanıtımını yapan bir bölümün yanı sıra yurtiçinden haberler. 'Londra', yurtdışından haberlerin yer aldığı bölümler ve geçen aylarda açılan çağdaş sanat sergilerindeki fo- toğraf işlerini irdeleyen 'Çağdaş Sa- natlar ve Fotoğraf' bölümü bulu- nuyor. Mart ayında 'Ara Güler KJasikJe- ri' başlıkh sergiyle kapılannı fotoğ- rafseverlere açan İstanbul Fotoğraf Merkezi'nin kuruculan Mehmet Kısmet ve Nevzat Çakır'la merke- zin ilkeleri. çalışma yöntemleri. der- ginin köşe yazarlanndan Lalepar Aytek'le de son sergisi 'Yakın' üze- rine yapılan söyleşilerin ardından, yirmi dokuzuncu sayı; 25 Nisan - 25 Mayıs tarihleri arasında retrospektif bir sergiyle istanbul Çervantes Ens- titüsü'ne konuk olan İspanyol fotoğ- rafçı Ramon Masats'la ilgili bir portre yazısı; Ahmet Sel ile şu anda Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde ser- gilenmekte olan 'Moskova İnsanla- rı' başlıkh çalışması ve fotoğrafın farklı boyutlan üzerine söyleşiyle de- vam ediyor. İlglnç bölümler... 'Unutul(ma)yanlar' bölümü. Türk fotoğrafına önemli katkılarda bulunan ama geçen yıl açılan retros- pektif sergisine kadar çok fazla tanın- mayan Çafer Türkmen'i konuk edi- yor. Türkmen'le yapılan keyifli söy- leşiden yola çıkarak fotoğrafçının ha- yat hikâyesini ve fotoğraf macerası- nı özetleyen bu yazıyı, fotoğraf tari- hinin en önemli karakterlerinden Ju- lia Margaret Cameron'ı Londra da- ki kapsamlı sergisi nedeniyle sayfa- lanna taşıyan 'Ustalar' bölümü izli- yor. 'Hayatımız Fotoroman' bölü- münün konuğu ise bir zamanlann çok parlak fotoğrafçısıyken bugün adı bile hatırlanmayan, çok değerli arşivini bir arada tutmayı başarama- mış Osep Mirasoğlu. Ünlü ressam ölümünün 100. yılında bir sergiyle anılıyor. Paul Gauguin Sanal Müze 'deKültür Servisi - Eczacıbaşı Sanal Müzesi, Paul Gauguin i, 100. ölüm yıldönümünde bir sergiyle anıyor. Büyük bölümü ressamın sanat yaşamının son yirmi yıllık döneminden seçılen 45 otoportre ve portreden oluşan ve 'www.sanalmuze.org' adresinde gezilebilecek serginin küratörü. müzenin de yöneticisi olan Haşim Nur Gürel.Dikiş Diken Nü, Uyuyan Çocuk, Madame Roulin, Oturan Kadın Portresi, Arles'te Kahve, Bastonlu Yaşlı Adam, Fritz Schneklud'un Portresi, Tahitili Kadın, Sefiller, Javalı Annah, Yelpazeli Kadın, San İsa'lı Otoportre, Dua Eden Breton Kadın sergide yer alan yapıtlardan sadece birkaçı. ESÎNTILER ZEYNEP ORAL Ayasofya'da Konser... Biliyorum, aradan bir hafta geçti. Ama o bü- yülü alanı örten dev kubbede dönüp dolaşan, insanın yüreğine işleyen, yankılanan, kubbede yeniden dönüp dolaşan ses beni bir türlü terk etmedi... 31. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'nin Ayasofya'daki açılış konserinden söz ediyo- rum. Gürer Aykal yönetiminde, Borusan İs- tanbul Filarmoni Orkestrası, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Korosu'nun yorumladığı kon- serden... Muhteşemdi. Müziğin büyüsüyle mekânın büyüsü birbirini bütünlüyordu. (Müzik bölümü- nü Evin llyasoğlu'ndan okudunuz.) Ben o konseri d inerken Mozart ya da Adnan Saygun aracılığıyla yaradılış ve ölüm üzerine düşüncelere dalıp Yunus Emre'nin soluğunu içimde duymakla ya da müziğin, seslerin gü- cüyle kanatlanmakla kalmıyordum. Konser boyunca günümüzden 1500 yıl ön- celerine dalıp, Anadolulu iki dehayı da anıyor- dum. Trallesli (Aydın) matematikçi Antemios ile Miletoslu mimar Isidoros'u düşünüyordum. Ne müthiş bir düş gücü, ne amansız bir uğraş ve çaba, ne sonsuz bir emek sonucu yaratmış- lardı bu şaheseri... Zamanında, Mısır ve Maya piramitleri ve Çin Seddi dışında yeryüzündeki en büyük, en görkemli yapıydı... Ama aynı zamanda bir başka dehayı, Mimar Sinan'ı da düşünüyordum. O koca Mimar Si- nan değil miydi ki, yaşamını, Ayasofya'nın ba- şarılı tekniğini aşmaya adadığını söyleyen! Ve işte o tekniği aşma uğruna verilen çabanın so- nucunda yaratılmıştı Süleymaniye Camii ve Se- limiye Camii gibi şaheserler... Uygarlık dediğimiz bu olsa gerek: Kendini aşma çabası... Bir öncekinin koyduğu taşın üzerine yeni bir taş eklemek... 1200'lerin başında Haçlı Seferleri'nde Aya- sofya Haçlılar tarafından yağmalandı. Bırakın taş üzerine taş eklemeyi, taşlar yıkıldı! 1453'te Fatih Sultan Mehmet burayı cami- ye dönüştürdü. Yapıya mihrap, minareler gibi Islami yapı öğelerinin eklenmesinde ve resto- rasyonda Mimar Sinan da görev almıştı. Ayasofya, 916 yıl kilise, 481 yıl cami olarak kullanıldı. 1934'te müzeye çevrildi. Şimdi bütün bunlan bilince ve düşününce, zaman dediğimiz o sonsuzlukta, konserden önceki tekbir sesleri arasında yapılan o protes- to olsun, hele hele konser sonrasında kimi ga- zetelerdeki yazılar olsun bana çok anlamsız geliyor. Milli Gazete ve Vakit art arda yazılarla olayı lanetlediler. Ayasofya'da konser verilmesi bir "kokuşma"yd\. Zaten, İstanbul "dingonun ahı- n"yd\... Bu konser, bu ülkedeyaşayanların alın- lannda "karabirleke" olarak kalacaktı. Konse- re gidenler için "Allah'ın peygamberin ve me- leklerin laneti onların üzerinde olsun, azaplan hafiflemesin" deniyordu. Kimi fanatik Yunanlıların "Ayasofya bizim" demesi kadar anlamsız. Beddualarla, "Ayasofya Türktür, Türk kala- caktır" sloganları arasında sıkışıp kalmamak, sayıları az da olsa bu tepkilere kapılmamak ge- rek. Çünkü tarihi geriye döndürmek imkânsız. Tarihi geriye döndüremezsiniz: Ne Bizans Im- paratoru Justinianos'un kararını, ne Antemi- os, Isidoros gibi mimarlann dehasını, ne bu ya- pının 916 yıl boyunca kilise, 481 yıl cami ola- rak kullanılmasını, ne de cumhuriyet Türkiye- si'nde müze oluşunu tarihten silemezsiniz. Insanlık kendini aşma çabasındayken, bu kı- sırtartışmaların, dünya uygarlığının satır baş- larından olan Ayasofya Müzesi'ni güncel poli- tik oyunlara alet etmenin kimseye yararı yok. Tarih bilinci harika bir şey. Saplantılar ise dün- yaları karartmaktan öteye gidemez. e-posta: zeynepfa zeyneporal.com Faks:(0212)257 16 50 Roman Beştirisi Yarışması • Kültür Servisi - Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) tarafından düzenlenen 'Mehmet Seyda Roman Eleştirisi Yanşması' sonuçlandı. Yanşmanın seçici kurulu; Feridun Andaç, Özcan Karabulut, Hasan Öztoprak ve vakıf adına Hamit Kalyoncu'dan oluşuyor. Yanşmaya katılan 7 yapıt arasından, Boğaziçi Ûniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Tamer Kütükçü, yazar Inci Aral'ın 'Yeni Yalan Zamanlar' adlı romanını eleştirdiği 'Gizemli Bir Anlatılar Yumağında, Çağcıl' ve 'Kaybolmuşluğun Izsürümü' adlı yazılanyla birinciliğe değer bulundu. Seçici kurul, şair-yazar Kemal Gündüzalp'in yazar Peride Celal'in 'Deli Aşk' adlı yapıtını eleştirdiği 'Deli Aşk'tan Gerçek Ötesi Bir Sevgi'ye başlıkh yazısını ise mansiyona değer buldu. Ödül töreni Zonguldak Karaelmas 6. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali kapsamında, 21 Haziran Cumartesi günü saat 18.00'de Maden Mühendisleri Odası lokalinde yapılacak. Seçici Kurul üyelerinin de katılacağı ödül töreni ayıu zamanda Mehmet Seyda anma etkinliği biçiminde gerçekleşecek. BUGÜN • BOSTANGI GÖSTERİ MERKEZİ nde 14.00'te Işçi Gazetesi'nin düzenlediği, Sabahat Akkiraz, Birol Topaloğlu, Ezginin Günlüğü, Ünol Büyükgönenç, Grup Vardiya, Son Anka Müzik Topluluğu'nun katılacağı 'Haziran Şenliği'. (0 212 292 41 33) • PERA ÇOK AMAÇLI SALON'da 16.00'da Neşe Gırançer'in, 17.30'da Sayat Şirin'in yönetecekleri piyano konserleri. (0 212 245 30 09)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle