Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYtS 2003 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bu IVefref Hepimizin
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin derin nefretiyle..."
"Nefret" Arap^abir sözcük, "Birkimseye, birşe-
ye karşı duyulan çok olumsuz duygu", "tiksinme,
tiksinti."
Bir kişi, başka birine böyle olumsuz duygular
besleyebilir. A m a bir topluluk, hele bir ülkenin si-
lahlı kuvvetleri, o kuvvetlerin başlıca komutanlan,
hep birlikte!..
Kötü niyetleri, çirkin amaçlan çok belli kişiler,
çevrelervar. 0 partiden buna, bundan ona gidiyor-
lar; parti adlan degişiyor. Ama içlerindeki zaman za-
man gizli, zaman zaman apaçık hesaplar, hep ay-
nı... llk fırsatta ortaya dökülecek, ilk fırsatta "sis-
tem"değiştirilecek!
önce cumhurbaşkanı, silahlı kuvvetler, Kemalist
dernekler, aydınlar, yazarlar... Ah, şu silahlı kuvvet-
ler Mertderes günlerindeki gibi iktidann etkisinde
olabilse! Ah, ıçlerine adamlarımızı sokabilsekJ Ah,
amacımızı anlayarak bizimle işbirliği yapan komu-
tanlargörevegelse!..
Sen git, adaletin önüne gitmekten kaç! Sen git,
eşi benzeri görülmemiş bir beceriklilikle hukuk en-
gellerini aşa aşa iktidann başına kurul! Yandaşla-
nnla birlikte tam beş yıl ülkeyi özlediğin doğrultu-
da yürütebileceğjine inan! Atatürk ordusunun ko-
mutanlan elbet "nefret duyar" böyle girişimlere, ya-
lan yanlış suçlarnalara!.. Çekinmez de duygulannı
saklamaya, işte, bildiriyfe açıklar, dosta düşma-
na...
Yeni bir parti mi, yeni insanlar mı var karşımız-
da? Hukuktan, adaletten kaçan insanlar desek da-
ha doğruL Bakın, Italyan Başbakanı Berlusconi
bile mahkemenin karşısına çıkıp bir rüşvet suçla-
masının hesabını verdi... Kaçmadı, korkmadı... Ama
bizimkıler, önceden söz verdikleri halde milletve-
killerinin dokunulmazlık perdesini bir türiü kaldır-
mıyoıiar! Boşuna mı bagırdı günlerce mübaşirler,
adlarını, "Gelin adalet önünde aklanın" diye. öy-
le kendi kendine "Biz Ak Partiyiz" demekle kimse
aklanamaz!
örtülen suçlar, kamuoyunun gözünde daha çok
büyür, daha derin biranlam kazanır, kişilerin üstün-
deki leke yaşam boyu silinmeden kalır.
Hep, sorum şu, bu ülkede bir şeriat devletinin ku-
rulmasını umut edenler, bu yolda gizli açık çaba har-
cayanlar bilmelidirter ki besledikleri bir düş, bir ha-
yal bile değildir... Kapkara bir karabasandır!
Bunu Mustafa Kemal, daha cumhuriyetin ilk
günlerinde anlamıştı. Gerçek tehlikenin, ülkeyi şe-
riat yasalannın uygulandığı bir döneme getirmek is-
teyenlere, içlerinde yakın arkadaşlan bile olsa izin
verilmeyecegini, Söylev'in son bölümlerinde açık-
ça belirtmişti:
"Birtakım şeyhfehn, dedelerin, seyitlerin, çele-
bilerin, babalann, emirierin arkasında sürüklenen
yazgılarını ve canfarını büyücülehn, üfürükçülerin,
muskacıların eline bırakan insanlardan oluşan bir
topluluğa uygarbirulus gözüyle bakılabilir miydi?
Ulusun gerçek niteliğini, yanlış bir yolda göstere-
bilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi adam-
ların ve kurumlann yeni Türkiye devletinde daha
da çalışmalanna göz yumulmalı mıydı?Buna önem
vermemek ilerleme ve yenileşme adına en büyük,
en onanlmaz biryanılgı olmaz mıydı?"
İşte günümüzde Atatürk ordusunun komutanla-
n, aydınları, devrimci kuruluşlan, Türk ulusunun
büyük çoğunluğu, karşısına "yeni" diye çıkanlan
"eskisinin eskisi" insanlan, niyetleri anlıyor... Tep-
kisini de "nefret" gibi bir sözcükle gösteriyor.
Gazetelerde gördünüz, Dışişleri Bakanı Gül, in-
cecik yazlık kısa kollu gömlekie, yaka paça açık do-
laşıyor! Oysayanındaki eşi, başı sımsıkı kapalı, sır-
tında kalın manto, Kaş sıcağında sıkıntı içinde!.. "Biz
değiştik, biz çağdaş uygarlıktan yanayız" diyenler,
önce eşlerinin çağdaş giyimini düzeltmeye bakma-
lıdıriar!.. Gerisi boş öykü, bir aldatma masalı...
Kültür Yaşantımızdaki Asıl Sorun...
Artık hepimiz biliyoruz; bugünkü siyasal yapılanmada kültür bakanlanmızın
çoğunlukla kültür-sanat alanlanndan gelmeleri beklenmemektedir. Aslında
bunun çok da gerekmediği düşüncesi süregelen uygulamalarda
görülmektedir. Oysa kültür-sanat; özel bir alandır. Bu alana ilgi duymak; onu
istendiği ölçüde kavramaya yetmez.
HÜSeyÜl AKBULUT Eski Kültür Bakanhğı Müsteşar Yrd.
Ç
özümünü turizm ile birleştirmede
gördüğümüz kültür alanı ve bu alan-
da yaşanan serüven, aslında kültüre
nasıl birdüşünce ile yaklaştığımızı da
gösteriyor.
1971 yıknda ilk kez kurumlaşan, ancak sürek-
li bir biçimde Tunzm ve Milli Eğıtım bakanlık-
lan ile bırleştirilerek aynlan Kültür Bakanlı-
ğf nın serüveni, aslında daha da eskiye, Cumhu-
riyetimizin kuruluş yıllanna kadar uzanıyor. Il-
ginçtir, I920'Ii yıllardaMilli Eğinm Bakanlığı'nın
değişik adlardaki müdürlükleri olarak işlev gö-
ren kültür-sanat kurumlanna venlen olağanüs-
tü önem ve alana gösterilen ilgi nedeniyle, Mil-
li Eğitim Bakanlığı'nın adı da 1935 yılında Kül-
tür Bakanhğı olarak değiştirilir.
Günümüzde ise tersine bir anlayışla, bağım-
sız bir bakanlık iken yenıden Turizm Bakanlığı
ile birleştirilmesine karar verilen Kültür Bakan-
hğı ile ilgili bu sürekli arayışı neye bağlamah-
yız?
Neyazık ki bu arayışta kültürolgusuna çok da
önem«rmediğirniz sonucuçıknorkarşunza. Böy-
leobnasa. tasamıfdüşüncesive bakanhktannazal-
bfanası amacryia akhmıza gelen ilk uygulama,
külriirahnmı (farahmak nhn^ytkYaşamımı/,gpy-
mişimiz ve geieceğünizin merkezinde bulunan
kültür olgusunu çok öncmli ve anlamlı görsek;
1983 yılında yaklaşık yüzde bir (binde 92) olan
KültürBakanhğı Bütçesi'ni,2003yıhndayok de-
necek orana; binde 2.4'e indirmezdik Daha dü-
şündürücü olan Kültür Bakanhğı'nıTurizm Ba-
kanhğı ile birfcştirmeyanhşının reform olarak ife-
de edüebilmesidir. Oysa kültüryaşantumzda bü-
yüyerek devam eden sorunlann çözümü için re-
form düşünülüyorsa, bakanhktaki roevcut siya-
si yapılanmanın zaman yıtirihneden değiştirfl-
mesi gerekmektedir.
Artık hepimiz biliyoruz; bugünkü siyasal ya-
pılanmada kültür bakanlanmızın çoğunlukla
kültür-sanat alanlanndan gelmelen beklenmemek-
tedir. Aslında bunun çok da gerekmediği düşün-
cesi süregelen uygulamalarda görülmektedir.
Oysa kültür-sanat; özel bir alandır. Bu alana il-
gi duymak; onu istendiği ölçüde kavramaya yet-
mez. Alanın içinden gelmek gerekir. Daha da öte-
si, mevcut yapılanmada en üst konumda görev
yapanlann, yani işin asıl sahibi olan bürokratla-
nn görev tanımlan da belirlenmemiştir. Bu gö-
revlere atanırken lıyakat, eğitim ve alan ile ilgi-
li başanlar da çoğu kez irdelenmemekte ve aran-
mamaktadır.
Son günlerde liyakat ve başannın yerini yeni
ölçütler(kriterler)almıştır. "Frekansın rutmasu
vücutdflinden anlama, leb demeden leblebhi an-
lanıa" yeteneklen vb. gıbı. Dahası, bakanlık ış-
lennın yürütülmesinde bürokratlann yerini da-
nışman adı verilen özel kişiler almıştır. Başka ve
asıl boyutuyla KültürBakanlığı'nın süregelen bu-
günkü yapısı, kültür ve sanahn evrensel olgusu-
na ve gelişımine de aykındır. Bilindiği gibi kül-
tür ve sanat tüm insanlığın ortak malıdır. Oysa,
bakanlığı ve dolayısıyla kültür alanını yönlen-
diren siyasal iktıdarlar ise sınıfsaldır. Siyasal ik-
tidarlar genelde yalnızca kendilerini iktidara ta-
şıyan toplum kesimlerinin gereksınmelenne ce-
vap vermektedirler. Bu nedenle de bakanlığın sö-
zü edilen bugünkü yapısıyla yürüttüğü kültür
pohtikalan, yalnız iktidann kendi ideolojisine,
toplumun yalnızca belli bir kesimine yönelik
bulunmaktadır. Oysa bu polirikalann ulusal ola-
bilmesi için toplumun tüm kesimlerini kapsama-
sı gerekmektedir. Kültür Bakanlığı 'run bu yapı-
sı nedeniyle, süreklıliğe sahip kültür politikala-
n ve planlamalan da oluşamamakta, bu politi-
kalar; değişen iktidarlara bağlı olarak sürekli de-
ğişmektedir. Bu durumlarda çoğu kez kültür;
yalnızca yerel değerler olarak algılanır, onun
uluslararası ve evrensel boyutu reddedilir. Bazen
kültür; din boyutuna indirgenir. Çoğu kez ise
kültür; yalnızca geçmişi korumak olarak algıla-
nır. Onlar için yaratıcılık önemli değildir, kültü-
rel gelişme ise bozulma olarak düşünülür. Oysa
bızı çağdaş dünyaya taşıyacak olan, yaratıcılı-
ğın desteklenmesi ve kültürel gelişmenin sağlan-
masıdır. Bu ise Kültür Bakanlığı'nın asli göre-
vidir. Bu nedenlerle, bakanlığın olması gereken
yeni yapılanmasında yürütülecek kültür politi-
kalannda karar sahibi olabilecek güçlü bir "kül-
tür-sanat konseyTne önemle yer verilmelidır.
Bu kurul, ülkenin öne çıkan kültür ve sanat in-
sanlanndan ve sivil kültür-sanat örgütleri tem-
silcilerinden oluşmahdır. Düşünülen bu yapı içe-
risinde kültür alanında yer alacak müzikve sah-
ne sanatlan, yayınahk, arkeoloji-anjtlar ve mü-
zeter, sinema. plastik sanadar, geleneksel sanat-
lar-derlemecilik vb kültür-sanat alanlan ise özerk
bir yapılanma ile yeniden oluşmalı, bu alanla-
nn; kazanacaklan tüzelkişilikler ile siyasal ikti-
darlann baskı ve anlayışlanndan annarak sürek-
lı ve verimli olmalan sağlanabilmelidir.
Bu yeni yapı, bakanlığın bugünkü merkezi, ge-
niş ve hantal yapısını da sona erdirecek, Kültür
Bakanlığı, asli görevleri olan "potitikalar üret-
me, destekkme ve denedeme" görevlerinı yapa-
bılecektır. Kuşkusuz bu yapının getireceği esas
venm ise; kültür ve sanatın siyasal iktidarîardan
anndınlması ve toplumun tüm kesimlerine yan-
sıtılması olacaktır. Kültür-sanat alanında böy-
lesine bir kurumlaşmaya gereksinim olduğuna
ınanmaktayım.
"Pişman Depm"
Şen Sahir Sılan'ın ilgiyle okunan ve îletişim
Yayınlan'ndan çıkan "Pişman Depim" adlı
kitabının 6. baskısı çıktı.
Çok Geç Olmadan...
Yetkin AROZ Araştırmacı
B
ilmem, suskunluğun sesini ediyor. Hangi noktada tepkilerin ge-
duyuyor muyuz? Şaşkınlık çit vermeyeceğini, "baîans ayan"
bulutlan dağıürken, içine düş- yapılacagını görene kadar duracağı
tüğümüz derin yıkımın, yaşamımı- yok.. Karanlık öyledir. Sinsice ve
zın her alanında önümüze çıkan ka- sessizce yayüır. Zoru görünce yok ol-
ranlığın boyutlannı algılıyor muyuz? maz,tipkıCumhuriyetin ilk yıllann-
Yüreğimizde, tam içimizde bir şey- daki gibi geriye çekilip bir yol bula-
ler yapmanın gereğini dujoımsuyor na kadar pusuya yatar, kılık değişti-
muyıız
0
Karanhk; adı cinayetotan sa- rir, firsat buldukça yine ortaya çıkar.
vaşı,onun tamtamlarmıarkasmaala- Dinci hareket hiçbir zaman duraca-
rak sinsice yürüvor. Kimi yasal boş- ğı yeri bilemez... Hırsı ve istemleri
hüdardan ve oyunlardan \arariana- sonsuzdur çünkü. Önünü açtığın sü-
rak, kimi korkutup smdirerekdevlet rece yürür. Ülkeyi bitmez, tükenmez
kurumlannın tepe noktalannı birer yıkımlann içine iter. Bir kardeşkav-
birer ele geçirijor. Cumhuriyet aydı- gasıru getirir.
nı kımlikli ya da kendflerinden sa>- Evet, uzun yıllardır Türkiye kötü
madıklan ne kadar yönetici, üst yö- yönetiliyor. Afra tafrası yerinde ik-
netki varsa, bir kı\-amhanndetoplu- tidarlann lıderlen babalana babala-
cagörevierinden abyor. Bunu da, övü- na borç ve yardım tuzağına banrdı-
nerek-böbürlenerek, seçmenlerine larbu ülkeyi. Atatürk'ün çağdaşlaş-
iletiler göndererek korkusuzca ya- ma modelinden adım adım uzaklaş-
pıyor Kendilerinden olmayanlan ar- tüar. Emperyalist devletlerin sömür-
tık emekö edflmek, sürühnek ya da geleştirme yörüngelerine doğru çe-
istifa edip çekümek bekiiyor. Karan- kıldıler. Kaçınılmazbirbiçimde, ken-
hk koşarak yürüyor! Suya sabuna di yandaşlannı yetiştirmelerine yar-
dokunmaktan yoksun, yolunu yö- dmıcı oldular. Dinci, ırkçı kımıldan-
rüngesini yitirmiş seçeneksiz CHP malan görmezden geldiler. giderek
muhalefeti ise, olupbitenler karşı- bir sünjoyadönüştürdüler. Atatürk'ün
sında devinimsiz duruyor. Üç-beş çağdaşlaşmadevrimleriyolundayü-
milletvekilinin çabalan, yükselen rüyenleri etkisizleştirdiler. Sözdede-
sesleri havalarda dağılıp yitiyor. Ne mokrasi, sözde özgürlük, sözde in-
yaak,muhalefetinbuya)
r
ılma\
r
akar- sanhaklansöylemlerininaltındayap-
şı kitlesel bir yürüyüşü, direruşi baş- tılar bütün bunlan. Geldiğimiz nok-
latacak dirimi yok. tada; siyasetçıleri, yöneticileri, işa-
Karşı devrim, ağu- ağır "acete" damlan, medyalan, kiraldc yazarla-
n, bilimcileri, lobileri, yandaşlan,
safdilleri var şimdi. Girdikleri ülke-
lere sömürgeleşmeyi, yağma düze-
nini, çöküntüyü getiriyorlar. Çekir-
ge gibiler! Dinci örgütlerle, ırkçı ay-
nhkçılarla işbirliği yapryorlar. Sevr'in
söyledikleri gibi bir yanılsama ol-
madığı iyice çıktı açığa, artık sakla-
yamıyorlar. Gidiş belli. Atatürk dev-
rimlerinin. cumhuriyet aydınlanma-
cılığımn, çağdaşlaşma atılımlannın
önü karartıldı. Atatürk karartıldı!
AKP iktidan devlet erkini ele geçir-
meye çabalıyor, "araç" olarak kul-
landığı demokrasiye dayanarak ya-
pıyor bunu. Yıllar yıh kurguladığı
oluşumu tamamlamayı hedefliyor.
Önümüzdeki yıl yerel yönetimle-
rin, yerel iktidarlann seçim >ih. Ikin-
ci büyük tehlike, ıkıncı büyük kuşat-
ma üstümüze geliyor. Ele geçirdik-
leri merkezi iktidarlannı yerel ikti-
darlanylaperçinleyecekler! Bugüne
kadar olagelen iktidar çızgilerinde
"laik cumhurhçtgörüntüsü alûnda"
ülkeyi yağmalaüp batağa sürükle-
yenler, yoksul ve umarsız halkı ge-
ricilerin kucağına itenler, "günahç>
karmalan bir \ana" kendi ayaklan
altındaki toprağın da kaydığını gö-
remiyorlar mı? Ve bu yıkımın alnn-
da kalan genış halk katmanlan, ya-
ni bizler, bu acı gerçeğin ayırdına
vanp toparlanma gereğini duymu-
yor muyuz?
Hangi siyasetten olursak olahm,
Cumhuriyetin kazanımlanna sahip
çıkan yurttaşlar, aydınlar, bu ülkenin
geleceğinden sorumluluk duyanlar,
siyasal parülerden sivil toplum ku-
ruluşlanna değın bütün katmanlar.
şimdi artık toparlanmak zamaru. Bü-
tün önyargılanmızı bir yana koyarak,
en temel bağlamda oluşturulacak il-
kelerin birliğinden yola çıkarak yıl-
madan. yüksünmeden yerel yöne-
timleriçin atağa geçme zamanı. Önü-
müzdeki yerel yönetimler, bu iktida-
ra karşı verilecek siyasal, demokra-
tik, ekonomik, toplumsal... -yanına
ne eklerseniz ekleyin- mücadelenın
en yaşamsal boyutu. Bu kuşatmayı
yarma hareketi. Yinelemek gerek
önyargılan, sürtüşmeleri, gereksiz
alınganlıklan biryana bırakarak, alal-
la sağduyu ile düşünüp çözümler
üretmek, uzlaşmak zamanı. Artık
"baians mannı" halkın kendısı yap-
mak zonında! Bu ayar, önümüzdeki
seçim sandığında gerçekleşmeli. Öz-
gürlük ve demokrasi hak edilmesi
gereken bir düzenin adıdır. Emeksiz
hiçbir şey olmaz!
Evet, hepimize düşüyor görev. So-
kağımızda, mahallemizde, semtimiz-
de, ilçemizde, ilimizde yannlanmı-
zın aydınlık geleceği için yan yana
durmalıyız. Orgütsel, kitlesel gücü-
müzüharekete geçirmehyiz. Dipten
gelen dalga karşısında durmaya kım-
senin gücü yetmez.
Evet, siyasal partiler.. sivil toplum
örgütleri, yurttaşginşimleri.. evet! Bu
büyük oluşum için bir araya gel-
menin, fikir temehnde birleşmenin
tam zamanı.
Evet, çok geç olmadan...
Türkiye'de ilk defa bir kontör kartı kazıdıkça kazandırıyor. Kampanya süresi
boyunca hediyeniz, arkasında turuncu hediye paneli bulunan tüm 250'lik
ve 500'lük kartlarda. Boş yok! 250'lik kartlarda 5-50 kontör, 500'lük
kartlarda 10-100 kontör ya da Cell Bebek kazanma şansı sizi bekiiyor.
HAZIR
KART
PENCERE
Hti Meşrutiyet Arasında
Bir Mustebit...
Ziya Öztan'ın 'Abdülhamid Düşerken' adlı fil-
mi ortalığı birbirine kartı...
öztan'ın daha önceki filmleri de ilginç tartışma-
larayol açmıştı...
Tarihe bakmasını bilen bir yetkin sanatçıdır Zi-
ya öztan, bu son fllmini görmedim, televizyonlar-
daki açık oturumlara göz atıyorum, gazetelerdeki
yazılara bakıyorum, ilginç bir görüntü ortaya çıkı-
yor...
Gericilerin ağzı konu Abdülhamit'e geldi mi kö-
pürüveriyor...
llerici sayılması gereken kişilerde de çekingen-
liğin bini bir para...
Abdülhamrt 'Kızıl Sultan' mı?..
'UluHakan'mû..
Kimisi diyor ki:
"Tarihe yansız bakmak gerekir, okul kitaplann-
da bize yanlış şeyler öğrettiler."
Elbette tarihe yansız bakamayan yalan dolana
itibar etmiş olur...
Ama bu nasıl bir yansızlıktır?..
•
Tarih uzmanı olmasına gerek yok, sıradan bir ki-
şi sıradan tarih kitabına baktığı zaman ne görür?..
Osmanlı'da iki meşrutiyet var:
Birinci Meşrutiyet 1876..
Ikinci Meşrutiyet 1908..
Bu ikisi arasındaki otuz yıh aşkjn süre Abdülha-
mit'in istibdat (ya da mutlakiyet) rejimidir.
Daha başka deyişle Ikinci Abdülhamit'in hukuk
devleti girişimlerine ve anayasaya sırt çeviren ki-
şisel yönetimi bu parantezin içindedir; Sultan 1876
Anayasası'nın defterini kapatmış, Meclis'in kapı-
sına kilit vurmuş; ta ki Ikinci Meşrutiyet gündeme
girip padişahı tasfiye edinceye kadar istibdat re-
jimi sürmüş...
Bizim okuduğumuz Cumhuriyet eğitiminde okul
kitapları tarihi böyle yazarlardı...
Yalan mı?..
•
Abdülhamit'in tahtta oturduğu 33 yıl süresince
yaptığı olumlu sayılabilecek işler de elbette var-
dır; her mustebit yararlı yapıtlar da meydana ge-
tirebilir; ama, Abdülhamit istibdadına kimler karşı
çıkıyordu?..
Yalnız birinin adını vermek yeter:
Namık Kemal..
'Vatan' kavramını ilk kez dile getiren 'vatan şa-
iri' Namık Kemal'dir...
Geç bilekalmıştır...
Çünkü 'Osmanlı Imparatoriuğu' sınırian içinde
yaşayan çeşitli topluluklar vatan kavramının bilin-
cine daha önce ulaşmışlardı.
Bu sözcük 'Aydınlanma Devrimi'nin ürünüdür;
vatan dedin mi dilinin ucuna 'vatandaş' da gelir;
'tebaa' olmaktan kurtulur, yurttaşlığa erişirsin;
'Yurttaşlar Yasası' da ister istemez gündeme gi-
rer; 'birey' ortaya çıkmaya başlar; hukuk devleti
ile insan haklan bir bir sökün eder...
Meşrutiyete karşı olan 'hukuk devleti'ne karşı de-
mektir; iki meşrutiyet arasında bir istibdat paran-
tezi olan Abdülhamit'in tarihte yeri neresi?..
•
Okul kitaplannda Fatih'i ya da Kanuni'yi olum-
lu bir yaklaşımla anlatabilirsin...
Çünkü bu padişahların karşısında bir Namık
Kemal bulamazsın...
Ikinci Abdülhamit'i nasıl anlatırsın?..
Namık Kemal'siz düşünebilir misin?
Abdülhamit gerçekte ne 'Ulu Hakan'd\r..
Ne 'Kızıl Sultan'dır.
"Kompradortann Padişahı"dır..
Yazının devamı yanna...
ÜMİT ZİLELİ
İŞBİRLİKÇİLER
KİTHPÇNZDAN BTBMEYİ UMJTMAY1NC
Günizi Yayıncılık
Cağaloğlu Yokuşu Evren Han K: 3 No: 62
Tel: 0212 512 42 19
KOOP-C'DEN DUYURU
' Kamp*nya, stoKJarta »nıHıdtc Hediye kontörter, kontör yûKteme ş<frentzi teiefonurujza gırtfığınizde otomatık u(9F9k P J ^ t / . rUzar»dı|ınE Cell Bebekieri TufKceU€xlraiar ve Turkce Abor-e Verkezien'nden Cell Bebek hedıyeh kontör kartian karş ligı eör*
31 Aratık 2003 'a' hıre *adar geçefJıdtr Bu Kampanyaya sadece arkasında turuncu hetlıye panetı bu.unan 250 v» 500 kontör Varşıhgı afırtan "kontör kartları'yla kauiaoılırs r z POS. ATV. Intemeî, 8035. TopluKontârCeli kana.lartndan ,ap
anılai hediyeîer
danıl degıidır
16-19 Mayıs 2003 tarihlerinde
AYVALIK-FOÇA-BERGAMA
kültür turundayız.
•••
BİLLURCUOTEL
3 Gece 4 Gtin Yanm Pansiyon
İki kişilik odada kişi başı: 220.000.000.- TL
Tek kişilik oda: 250.000.000.- TL
Çocuk: 160.000.000.- TL
AYVALIK ALİ BEY ADAS1, TEKNE İLE ADALAR TURU,
BERGAMA AKROPOL, KJZILAVLU, ASKLEPtON, FOÇA,
ATENA VE KYBELE AÇIK RA\A I\PINAĞI GEZÎLERİ
Daha genış bılgı ıçm lütfen aşağıdakı numaralan myaaz.
Tel:(0212ı5202191-92Faks: 5205023 '
E-mail: cumhurivet n cumhurivetmahaUesi.com.tr