19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 MAYIS 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 TURKIYE Istanbul PB 25 Sinop Eciime PB 22 Adana B 31 Y 25 Samsun B 24 Kc»caeli PB 26 Trabzon PB 21 Çanakkale Y 23 Giresun PB 21 Izmır Y 24 Ankara PB 28 Manisa Y 27 Eskişehir PB 29 PB 29Ayciın _Y 28 Konya De^-nizlı B 27 Sıvas PB 24 Zonguldak PB 20 Antalya PB 26 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van B PB PB PB PB Y Y 28 30 33 27 31 22 18 ÇE Açık f**^, Paryalı bulutlu Yurdun batı ve doğu kesımlen parçalı bulutlu, Marmara'nın batısı, kıyi Ege. Batı Akdenız'ın ba- tısı. Doğu Karadenız'ın ıç kesımlen ıle Doğu Ana- dolu'nun doğusu sağa- nak ve gokgurultulu sa- ğanak yağışlı, dığeryer- ler az bulutlu ve açık ge- çecek Yağış alan yerter- de hava sıcaKlığı bıraz azalacak, dıger yerterde bıraz artacak DIS MERKEZLER Oslo Helsınkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Pans Bonn Y Y Y Y Y B B B 13 15 15 16 18 18 25 21 Münıh B 25 Zürih Berlin Budapeşte Madrıd Vıyana Belgrad Sofya Roma Atina B PB B Y Y Y PB Y 23 25 30 22 25 22 2/ 22 B 25 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahıre Y Y PB Y Y Y Y PB 2/ 21 18 28 23 15 16 35 B 33 k Çok bulutlu r jKarlı Gok gunjltulu G r U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada Son örnek, SİT alanlarını satışa çıkaran yasa. Gazete haberlerı "doğal zenginliklerin yok edil- mesine kapı açan girişime Mec/ı's içindeki ve dışın- daki muhalefet ile sivil toplum örgütlerinden büyük tepki geldi" diye başlıyor. Ne var ki, Milli Eğitim'den Kültür ve Turizm'e devredilen Erkan Mumcu'nun maşallahı var, tartışmalann göbeğinde tek başına bir karşı cephe oluşturmanın mutluluğunu yaşıyor. Görüşlerı sorulan eski Kültür Bakanı Istemihan Talay'la eskı Malıye Bakanı Zekeriya Temizel SİT alanlarının satışına karşı çıktı. Erkan Mumcu savu- nuya "eski siyasetçilerin tasanyı anlayana kadar okurvalannı" isteyerek girişiyor. Ama, "Anlamıyorlarsa biz onlara anlatınz" diyor. Bu yakışıksız duruşa, ola kı "eski" siyasetçilerya- nrt verme gereğıni duymayacaklardır. • • • Zaten öyle günler yaşanıyor ki, tatara titiri kalem- ler kendilerıne göre yorumlar döktürüyor. Erbakan şöyledir böyledir, ayrı konu. Fakat fiili sıyasete gıreli berı sıyasal espri yeteneğini yitirme- diğini kanıtladı. Feyz aldığı Milli Görüş'ü şımdi yadsıyan, Erba- kan'ın rahle-i tedrisinde siyaset eğitimi gören, son- ra masal masal mastika cinsinden "değişme ve gelişme süreci" yaratarak iktidar olanağı yakalayan AKP'lileri, "sizi gidi 'dönerler' sizi" diye ığneliyor, alaya alıyor. Oysa AKP çevresinde fiili siyaset dışında Islam yalakalığından AB yalakalığına dönüşen daha ni- ce "dönerler" var. Kuşku yok; eski günlerı aratmayacak kıvama gel- diğinde Erbakan, -isimlerini yazmaya değmez- bunların yazıda, ekranda eski mesleklerı yalakalı- ga tekrar soyunacaklarını elbette bılıyor. ••• Fakat "dönerler" arasına adlarını yazdırmayan; dün neyse bugün o, aynı çizgide düşünen yazar- lar, çizerler yok mu? Var elbette. örneğin Yeni Şafak'ta Ahmet Taşgetiren. Son bir yazısı AKP'nin global dünyadaki açmazları (ba- na göre geçmişini inkâr ederek bugüne dönüşen- leri) kişi ve parti adı vermeyen bir üslupla, ne ki ger- çekleri sıraiayarak ırdeliyor. Soruyla başlıyor: "Insanlanmız dertleniyor: Nere- ye gidecek bu ilişkiler? Bilderberg 'lehe (Bakan Ba- bacan son Bilderberg'e katılan AKP'Iİ), Rotaryen- lerle (RTE Antalya'da buluştu)... Belki Lionslarla?" Hemen sonra "uluslararası örgütler tarafından bir kuşatma altına gihldiği endişesi sezildiğinin" al- tını çiziyor; "oysa" diyor, "Türkiye'de bir iktidar' (AKP) bu ilişkileri sûrdürmek zorunda." Milli Görüş, REFAHYOL'larındaki inançlarından yüz seksen derece çark ederek bugünlere gelen AKP iktidarının içinde bulunduğu ortamı şöyle çi- ziyor: "Eğer ortada uluslararası bir ağ varsa, bu ağ, dûnyada olup biten sosyal, siyasal, ekonomik ge- lişmeleri etkileyecek güçte ise ve siz, bu etkiden müteessirolmak durumunda iseniz, bu ağ ile iyi ge- çınmek, en azından düşmanlığını çekmemekzorun- da hissedersiniz. Bir 'tavır' gibi algılanacak davra- rnşlardan kaçınırsınız. Değilse 'bileğinizi bükerler' ve sizi Israil'de askeri anlaşmalar imzalamak zorun- da bırakırlar, böylece Ortadoğu'daki konumunuzu yeniden yapılandınrlar. O da olmazsa, sizi 'ikti- dar'dan ederler." Bir hükme vanyor. "Kasımpaşalı bile olsanız, ira- deniz, cesaretiniz bir süre dayanır" diyor. Oysa, biliniyor ve biliyoruz ki; RTE, AKP'yi kurar- ken kırkyıldır inanarak savunduğu temel ilkeleri bir kalemde silmeye kararlıydı. Başta IMF'ye, Batı'dan gelmesi olası girişim ve isteklere -geçmişini ınkâr etmek pahasına- gönlü- rü göğsünü açmıştı. AKP gerçeğini yakalayan yazıda içe dönük öze- leştiriler de yer alıyor: "Başörtüsü ne olacak diye soruyorlar. Bu iktidarbirşeyyapabilecek mi? İHLIe- ren'olacak?" • • • Erbakan yanıtlıyor: "Milli Görüş gömleğini (RTE) çkardık, dediler. Ne oluyor? Gömleksiz oluyoıiar. Nilli Görüş gömleğiyerine Bilderberg, Rotarygöm- leğigiydiniz... Çömleksizdiniz, şimdi de gömleksiz- sniz!" Hükümetin inadı sürüyor Emeklilikteölyaş ıçin kademeli formül [BRUTOKTAR ANKARA - Zorunlu meklilik yaşını 65'ten 4'e düşüren yasanın -ûrürlüğünün Anayasa vlahkemesi tarafından iurdurulmasının ardın- an hükümet yeni yasa azırlığına başladı. An- ak emeklilik yaşını l'e indirmekte kararlı lan hükümet, bunun ;in kademeli formül nıldu. Yasanın yürürlüğü- :ün durdurulması ile Ttaya çıkan kanşıklığı pdermek isteyen hükü- net, Emekli Sandığı ile 3aşbakanlık Personel ,e Prensipler Genel •iüdürlüğü'nde iki kol ızerinden çalışma baş- ıttı. Ancak, hükümet ıer iki çalışmada da zo- unlu emeklilik yaşının 1 'e düşürühnesi konu- undaki ısrannı bürok- ıtlara ileterek hazırlık- innı buna göre yapma- larını istedi. Anayasa Mahkemesi'nin "süre vermeden toplu emek- liye sevk" gerekçesi dikkate almarak kade- meli emeklilik formülü üzerinde duruldu. Buna göre, bu yıhn sonuna kadar 65 yaşını doldu- ranlardan başlamak üzere kademeli emekli- lik süreci başlatılacak. 65 yaşm altındakiler için ise iki seçenek ge- liştirildi. Ilk seçeneğe göre, 2005 yılında 61 yaşında olan herkesin emekli olmasını sağlamak üze- re, gelecek yıldan itiba- ren 3 ya da 6 aylık peri- yotlarla zorunlu emek- lilik öngörüldü. tkinci seçeneğe göre ise kade- meli süreç 2007 yılında bitecek; buna göre 2003'te65,2004'te64, 2005 "te 63, 2006 "da 62 ve2007'dede61 yaşını dolduranlar emekli edi- lecek. Genç subaylar tedirgin • Baştarafı 1. Sayfada belirtildi. Erdoğan, Özkök'ten AB sürecinde orduya ilişkin dü- zenlemeler konusunda destek is- tedi. Orgeneral Özkök ile Erdo- ğan'ın geçen salı günü Başbakan- lık'ta 1.5 saat süren görüşmesin- de, dış güvenlik konulannın yanı sıra TSK'nin rahatsızlıklan aynn- tılı olarak hükümete iletildı. Edi- nilen bilgiye göre, görüşmenin ilk bölümünde Ozkök, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik kimi "ya- kıştırmalara" ilişkin görüşlerini açıkladı. Özkök bu bölümde şu noktalann altını çizdi: • TSK'nin içinde görüş ayn- lıklan varmış gibi bir hava yayıl- maya çalışılıyor. Bu gerçek değil. t/ Bu havayı yaymak isteyen çevreleri tanıyoruz. Bunlann bir bölümü ezeli olarak TSK'yi he- def olarak seçen kesimler. • Ancak kimi AKP'lilerin bu kesımlere cesaret veren tavırlar içinde olduğunu görüyoruz. Özkök, TSK'nin her konuyu tartıştığım, sonuçta tek bir yakla- şım ürettiğini vurguladıktan son- ra hükümetin son dönemdeki ic- raatına ilişkin değerlendirmelen- ni aktardı. Özkök, satır başlany- la şu noktalann altını çizdi: «/ Türkiye'de tam demokrasi- nin yerleşmesi için elimizden ge- len çabayı harcıyoruz. Ancak hü- kümetin kimi uygulamalannm demokrasinin yerleşmesine hiz- met eder nitelikte ohnadığmı gö- rüyoruz. • Örneğin, 19 Mayıs'ın kut- lanmasına ilişkin yaklaşım kabul edilemez. AB yasalannın içine konan kimi maddeler de tam de- mokrasinin yerleşmesine değil, yara almasına neden olabilir. 'Dlnlmize zarar verlr" • Biz kesinlikle AB'ye karşı değiliz. Türkiye'nin çağdaş dün- yada yerini almasını sonuna ka- dar savunuyoruz. AKP hüküme- ti de AB süreci için gerekli yasa- lar hazırladığını duyuruyor. Bu yasalar arasında yer alan her apartmana bir ibadet yeri uygula- ması hem demokrasimize hem dinimize zarar verir. Bunlann de- netimi mümkün olmadığı gibi kimler tarafından kullanılacağı- nı siz de kestiremezsiniz. • MGK Genel Sekreten Or- general Tuncer Kılınç'ın AB ya- salanna ilişkin 3 maddelik değer- lendirmesi bizim de paylaştığı- mız görüşlerdir. Seçimlerde de- netim dışı gelecek heyetler konu- sunda kuşkulanmız var. Terörle mücadeleyi nasıl başardık bili- yorsunuz. Şimdi yeniden aynı tehditle karşı karşıya gelmek is- temiyoruz. Kürtçe yayında da çok dikkatli olmak gereİciyor. Bu- na ilave olarak az önce sözünü et- tiğim her apartmana ibadet yeri de AB sürecinin konusu değil. • Bu tür uygulamalannız bi- zim tabanımızdaki kaygıyı arttı- nyor. Komuta kademesine sürek- li tedirginlikler iletıliyor. Özellik- le genç subaylanmız durumu en- dişeyle izliyor. Sonuç olarak kay- •Azınimiar v« h»im»rm fc«ndl taderlnl tayln hakkı' BM sözleşmesine asker çekincesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Dışiş- leri Komisyonu'nda BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ele alınırken; Genelkurmay Başkanlığı temsılcılen "halkların kendi kaderini tayin etme hakkı (self determination)" ve "azınhklar" konu- sunda çekincelerini dile getirdi. TBMM Dışişleri Komisyonu'nda dün BM Mede- ni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin onaylanmasına ilişkin tasan gündeme geldi. Toplantıya katılan Ge- nelkurmay Başkanlığı temsilcileri "Sözleşmenin tü- müne karşı değiliz. AB için önemli olduğunu ka- bul ediyoruz. Sadece halklann kendi kaderini ta- yin hakkı konusunda çekincelerimiz var" görüşü- nü dile getirdi. Sözleşme kapsamında "azınlıklar" kavramı tanımı yapıhnamasına karşın "taraf ülke- lerde bulunan etnik, dinsel ve dile dayalı azınlık- lara kendi külrürlerinden yararlanma, kendi di- nine göre ibadet etme ve bu dini öğretme ve ken- di dillerini kullanma hakkının reddedilmesinden" söz edilmesinin de sakıncalanna dikkat çekildi. Halk- lann kendi kaderlerini tayin hakkı ile ilgili bölüme "uiusun iilkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü- ne tehdit oluşturmaması" koşulunu ıçeren bir çe- kince eklenmesi önerildi. Bunun üzerine, Dışişleri ve Genelkurmay'ın kendi aralannda çalışma yapıp sonucu komısyona büdirmesı kararlaştınldı. Tasan gelecek hafta komisyonda ele alınacak. Sözleşmenin "çekince" konarak onaylanabileceği vurgulandı. gı sadece genç kesımde değil ge- nelimizdedir. Birhuzursuzluk, te- dirginlik, kaygı yaşanmaktadır. Erdoğan'ın Özkök'ün görüşle- rini dinledikten sonra, "Bunları dikkate alacağız. Değerlendire- ceğiz. Paket büyük ölçüde son şeklini aldı. Fazla bir değişiklik yapamayız. Şuna inanıyorum ki; hatalar doğruları yarata- caktır. Zamanla her şey düzele- cek" karşıhğını verdiği öğrenil- di. Erdoğan daha sonra Özkök'e, "AB sürecinde orduyla ilgili düzenlemeler de yapılacak. Bunlara destek yermenizi bek- liyorum" dedi. Özkök de şu ya- nıtı verdi: "Bu konuda kurumu- muzun genel değerlendirmesi- ni dikkate alırım." Özkök, gö- rüşmenin devamında, fezlekenin AB sürecini engellemesınin söz konusu olamayacağını ancak ku- rumun hassasiyetlerinin özünde Türkiye'nin hassasiyetleri oldu- ğunu vurguladı. Türkiye'de ABD askeri bulundurulmasına, üs ve limanlannkullanılmasına ilişkin tezkerenin de gündeme geldıği görüşmede Öz- kök, "Eğer Gül, ikinci tezkerenin altından kal- kamayacağını söylesey- di, biz üzerimize düşeni yapardık" görüşünü ilet- ti. Özkök aynca 30 Ni- san'da yapılan Milli Gü- venlik Kurulu toplantısı konusundaAKP'ye yakın yayın organlannın değer- lendirmelerini de konu et- ti. Erdoğan'a sitem eden Özkök, "Onlann gerçek olmadığını siz de biliyor- sunuz. Kınayabilirdiniz. Bu tür yayınlarla TSK yıpranmaz. aksine güç- İenir. Sorumluluğunun arttığını hisseder. O ya- yınlarla ben de güç durumda kaldım" dedi. Yargıtay Başkanı, HSYK yasalannda değişiklik yapılması gerektiğini vurguladı Ozkaya: Yargı bağunsız değil ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Yargıtay Başkanı Eras- lan Ozkaya, anayasanın 140,144 ve 159. maddeleri. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Yasası ile Hâkimler ve Savcılar Yasasf ndaki kimi hükümler yü- rürlükte kaldığı sürece, bağunsız ve tarafsız bir yargının varlığın- dan söz edilemeyeceğini söyledi. Çeşitli üniversitelerin hukuk fakültelerince düzenlenen "Adil Yargılanma Hakkı" konulu sempozyumun ilk bölümü dün Yargıtay'da yapıldı. Yargıtay Baş- kanı Ozkaya, açılışta yaptığı ko- nuşmada, adil yargılanma hakkı- na ilişkin tarihsel süreci anlattı. Adil yargılanma hakkının, mah- kemelerin bağunsız, yargıçlann güvencede olması ve yargılama- nın yansız yapılması temeline da- yandığını dile getiren Ozkaya, adil yargılanma hakkına ilişkin kurallann 1982 Anayasası ve ba- zı yasalarda düzenlendiğini • Çeşitli üniversitelerin hukuk fakültelerince düzenlenen "Adil Yargılanma Hakkı" konulu sempozyumun ilk bölümü dün yapıldı. Ozkaya, adil yargılanma hakkının, mahkemelerin bağunsız, yargıçlann güvencede olması ve yargılamanın yansız yapılması temeline dayandığını belirtti. ı anımsattı. Ozkaya, ancak 1982 Anayasasf nın gerek kişi hak ve özgürlükleri gerekse adil yargı- lanma hakkı yönünden çağdaş hükümlere yer veren 1961 Ana- yasası'na göre daha basbcı; kişi hak ve özgürlüklerinin suurlandı- nlmasuu esas alan bir felsefe ile hazırlandığına, böylece adil yar- gılanma hakkının da zedelendiği- ne işaret etti. Anayasanın 140. maddesinin 6. fikrası, 144 ve 159. maddele- ri, HSYK Kanunu ile Hâkimler ve Savcılar Kanunu'ndaki kimi hükümler yürürlükte kaldığı sü- rece bağımsız ve tarafsız bir yar- guıuı varlığuıdan söz edilemeye- ceğini vurgulayan Ozkaya, şunla- n söyledi: "Bu hükümler yü- rürlükten kalkmadığı takdirde Türk yargısına karşı duyulan güven gittikçe azalacak, Türk yargısı >ıpranmaya devam ede- cek, ancak bunun vebali yasa- ma ve yürütme organlannın, daha açık bir ifadeyle siyasile- rin üzerinde kalacaktır. Acilen adil yargılanma hakkını olum- suz yönde etkileyen ve kuvvet- ler aykınlığı ilkesine de ters dü- şen HSYK'nin kuruluş ve işle- yiş biçimi mutlaka değiştiril- meli, yürütme organının etki- sinden kurtanlmalıdır". Avrupa Insan Haklan Sözleş- mesi'nin (AtHS) 6. maddesinin 1. fıkrasının yargılamanrn makul sürede bitirilmesini, adil yargı- lanma hakkının bir gereği saydı- ğuu anunsatan Ozkaya, Türk yar- gısuıda pek çok davamn makul sürede bitirilemediğinin bir ger- çek olduğunu kaydetti. Bunun için hukuk ve yargı reformuna hız verilmesi gerektiğini belirten Ozkaya, adil yargılanmanın bir başka unsurunun da kararlann gerekçeli yazılması olduğunu bıl- dirdi. Ozkaya, Yargıtay'ın, ona- ma kararlannda gerekçe göster- mediğini anımsattı. MEBJuıkkmısııtrn ahıcak TtmkatkMpkmnayolaçılıyor MAHMUT GURER ANKARA - Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in "gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarını özel okullarda okutarak niteükli eğitim verme" projesiyle, bakanlık "kendi hakkmı" parayla sa- tın alacak. "Özel Öğretim Kunımlan Yasası"na bakan- hğın istemesi durumunda özel okullann, kontenjanlannın yüzde 2 ile 10'unu yoksul öğ- rencilere ücretsiz öğrenim görmeleri için ayuma zorun- luluğu bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın "10 bin yoksul çocuğu özel okullarda okutma" projesi ile özel okullara "rant sağla- ma"nın yolu açılıyor. Özel Öğretim Kunımlan Yasası'na göre, özel okullar kontenjanı- mn yüzde 2 ile 10'unu yoksul ve gereksinim sahibi öğrenci- lere ayırmak durumunda. Ya- sa hükmü uyannca, bakanlığuı bu çocuklar için herhangi bir ücret ödeme zorunluluğu bu- lunmuyor. Özel okul kontenjanlanndan şu anda şehit ve gazi çocukla- n ücretsiz olarak yararlanduı- lıyor. 250 bin kontenjanı olan özel okullarda bakanlık yüzde 10'luk kontenjanla isterse 25 bin öğrenciyi ücretsiz olarak okutma olanağını elinde bu- lunduruyor. Ancak Milli Eği- tim BakanhğYnın yeni proje- sinde yoksul öğrencilerin öğ- renim ücretlerini bakanlık kar- şılayacak. Bakanlığuı proje kapsamın- da özel okullara yaklaşık 15 trüyon lira kaynak aktaracağı hesaplanıyor. ANKARA (ANKA) - Mil- li Eğitim Bakanı Hüseyin Çe- lik'in, bakanlığuı eğitim araç- lan üzerindeki denetimini kal- dumak için hazırladığı yasa tasansıyla sıkı bir kontrolden geçen yarduncı ders kitaplan- nın denetünsiz olarak okulla- ra girmesinin yolu açıhyor. Ta- sannın yasalaşması halinde çeşitli gruplann kitaplan okul- lara "eğitim aracı" olarak gi- rebilecek. Milli Eğitim Temel Yasa- sı'nuı "okul yapılan ve ta- şınmazlan"na ilişkin hüküm- lerinin yer aldığı 51. maddesi- nin yanı sıra Talûn ve Terbiye Kurulu'nun (TTK) temel işle- vi olan kitap incelemelerini düzenleyen 55. maddesi de değiştirilecek. îlköğretim ve ortaöğretim kurumlannda okutulacak kıtaplann hepsinin Bakanlıkça belirlenmesi ön- görülen ve "MEB tarafından belirlenmeyen biçbir kitap ve eğitim aracı okullarda kullanılamaz" hükmü yer alan madde, sadece ders kitap- laruun incelenmesi ile suurlı hale getiriliyor. Tasannın ya- salaşması halinde, daha önce Eğitim Araştırmalan Merkezi Müdürlüğü'nce gerçekleştiri- len kontrol ortadan kalkacak Değişikliğe tepki gösteren eğitimciler, yayuı sektöründe yoğun faaliyet gösteren çeşit- li gruplarla tarikat kitaplanna yol açılacağuu kaydetti. Eği- tim Araştırmalan Merkezi Müdürlüğü'ndeki 170 öğret- men hakkında geçen ay soruş- turma başlatılmasına dikkat çekilirken, yasada değişiklik- le söz konusu birimin kapatı- lacagı kaydedildi. G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada Yolsuzluğa o kadar alıştık ki, boyutu ne olursa ol- sun "haa öyle mi", "vayy be", "ne kadargötürmüşler" türünden kayrtsız nidalar dışında fazla bir tepki göre- miyoruz. 8 Şubat 2002'de başlayan neşter operasyonunun özü şu: Çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak, yardım etmek, rüşvet vermek, almak, nitelikli dolandıncılık, sağlığa ilişkin malzemenin alım-satımında usulsüzlük, ihale- ye fesat karıştırmak. Başta sözünü ettiğimiz gibi, sıradan olaylar! Yozlaşmanın nasıl kural haline geldiğini gösterme- si bakımından iddianarnede dile getirilen kimi sapta- malan paylaşalım: - llaç firmaları rüşvetin kaydını tutmuş. Olay tek ka- lemlik alıp-vermeleri aşınca, artık ihalelerde etkin olan kişilerin günlük yaşam giderleri de bu firmalarca kar- şılanmaya başlayınca, şirketin gelir-giderdengesi ba- kımından defter tutulmuş. Ne defteri? Rüşvet defteri! Bir zamanlann sloganı haline gelen "Rüşvetin bel- gesimiolur" sözünü artık rafa kaldırmanın zamanıdır! - Çark öylesine rayına oturmuş ki, ola ki bir gün ka- raya oturursa ne olur, sorusuna da yanıt hazırlanmış. Sağlık ihalelerine giren ve operasyonun ruhunu oluş- turan yöntemlerle ihale alan fırmalar, "Birimize birsal- dın olursa, hepimiz birden karşılık verelim" ilkesini be- nimsemiş! - Iş giderek bilime de bulaşmış, kimi hastalar kobay olarak kullanılmış. Bunlardan bazılan yaşamını yitirmiş. Uluslararası şirketler, kendi ülkelerinde ilaç deneme- nin malıyetlerinin yüksekliği, yasal engellerin çokluğu nedeniyle kobay ülke olarak Türkiye'yi seçmişler. Bu- na alet olan sağlık görevlileri adına da sıfın kabank he- saplar açmışlar. Kayıt dışı ekonomiye yeri geldikçe değiniyoruz. Gö- zümüz aydın, şimdi bir de kayıt dışı bilimimiz oldu. Komisyona havale Operasyonun mali boyutu konusunda kesin bir ra- kam vermek olanaksız. Iddianameyle ortaya konan bir başka gerçek de şu: Bugüne dek görev yapan ilgili bakanlann çoğu sis- teme neşter vurmak yerine sistemin üzerine mehter marşıyla girti, bir ileri iki geri, kendisi de buna uydu. Asıl sorun şu: Bundan sonra ne olacak? Yüce Meclis'in çatısı attında bir komisyon kuruldu. Tam adı şu: Yolsuzlukların Sebepleri, Sosyal ve Ekonomik Bo- yutlannın Araştınlarak Alınması Gereken önlemlerin Belirienmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Ko- misyonu! Siz bu komisyonun adını tam okuyuncaya kadar Türkiye'de 20 yolsuzluk olayı meydana gelir! Adını bırakalım, komisyonun içine gidelim. Sayın üyeler karariı bir şekilde iddialan araştınyorlar. Koyduk- lan zaman dilimi şu: 1994-2001 arasında meydana gelen olaylan açığa çtkarmak! Komisyonun iyi niyetine diyecegimiz bir şey yok. Ancak onlar da yolsuzluklann üzerine nasıl gidilece- ğini iyi öğrenmiş görünüyoriar: Bugünkü uygulamaları bırakacaksın, geçmişe ba- kacaksın. Toplumun gözünü geçmişte tutacaksın. Herkes eskiden neler olmuş onu merak ederken sis- tem bazı ufak tefek değişikliklerie devam edecek! Ne yazık ki tablo bu. Sağlık Bakanlığı'nın usul usul başlattığı yeni uygu- lamanın adı şu: Her türlü hizmeti dışandan satın almak! Denetim mekanizması güçlü olmazsa, bugünkü uy- gulamaya devam, geçmişi sorgulamaya selam man- tığı işlerse, 2003 yılı yolsuzluklannı da 2008'de öğre- niriz! AKP'yi burada da bir samimiyet sınavı bekliyor. Neş- terin hakkını verecekler mi yoksa mehter marşı yü- rüyüşüne devam mı? [email protected] SÖYLEŞİ/ATT\LÂ İLHAN "...Lâiklikte, 'Çifte Standart'!.." • Baştarafi Arka Sayfada dünyadaki) 'ecnebi' okullar, çeşitli Hıristiyan tarikatlarının 'misyo- nerlik' faaliyetleri için- dedin okullan açanlar, ya yönetenler, ya pa- pazlar ya da rahibeler- dir; o kadar böyledir ki bu, yakın zamanlara ka- dar çocuğu bu okullara göndermenin, Türkçede- ki adı 'soeur'lere ya da İrere'iere vermek idi. Türk aydınlannın bir kısmındaki 'hastalığı' gö- rüyor musunuz? Domi- nicain, Fransiscain ya da Jesuite papazlarının okuluna gitmeyi, çocu- ğunu göndermeyi (bi- zatihi o okulu) laikliğe hiç de aykın bulmuyor; 'çağdaşlığın', 'alafran- galığın' kaçınılmaz bir gereği sayıyor; iş, üste- lik mensubu olduğunu iddia ettiği dinin öğreti- mi oldu mu, dehşete düşüyor. 'Çifte standart' değil mi şimdi bu? Dahası, kendi ülkesi, tarihi ve geleneği aleyhi- ne işleyen bir 'çifte stan- dart!' Söylediklerimden elbette, 'tarikat okullan açılsın' anlamı çıkanla- maz; ecnebi tarikat okul- lanna ne kadar karşı ol- duğumu da, meraklısı bı- lir; 'emperyalizmin köprû- başılan' olduklannı bin kere yazmışımdır. Ben uslanmaz bir laikim, ama Anadolu Ihtilali'nin üret- tiği ve yoğurduğu laikler- den biri; tavnm da, tutu- mum da, ona göre! Oysa, yukarda sözünü ettiğim laikler, gerçekte laik değil kozmopolit; Tanzimat sonrası Os- manlı 'alafrangalığı'nın 'işbirlikçi' aydınlan; utanmadan da Atatürk- çü geçinirier, oysa ne alakası var Gazi'nin, Anadolu'da prtrak gibi bitmiş 'ecnebi' tarikat okullannı kapartırmak için, Lausanne'da nasıl savaştığını unutmuş ol- malılan şimdi çocukla- rını ve torunlannı yaz- dırmak için, kapılannda ezildikleri o birkaç 'tari- kat okulu', o savaşın 'kıhç artıklan'dır. (26 Mayıs 1994, Bkz. 'Hangi Laiklik', s.228/230, Bilgi Yayınevi, 2. basım. Asıl sorulacak soru... /\/azıyı 'devreye so- \ l /<an',Kuva-yıMilli- ye Hareketi adını taşıyan grubun gençleri, böylece Gazi'nin önceki söyleşi- de aktardığım saptama- lanna, yürekten katıldık- lannı göstermiş oluyoriar; fakat cevap bekleyen asıl soru, acaba şu değil mi- dir Neden bazı Türk ay- dınlan, Atatürkçülüğün 'tayin edici' vasfının, anti/emperyalizm oldu- ğunu es geçryor da, la- ikliği -hem de çarpıta- rak- bu mertebe öne çı- kanyoriar?)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle