07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2003 PAZAR HABERLER DÜMADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bozguncunun Yıldranın Parladığı An Sevgiii, Bugün sana bahardan, şarkılardan söz ede- cektim. Buzgibi hava, yağmur ve pus bahan dondur- du, savaş yoksulluk, yoksunluk şarkılarımızı sol- durdu. Bahar da şarkılanmız gibi kaldı bir başka ba- hara. Bozguncudan söz edelim dilersen bugün. Adını koyamasak bile, erken tanıdığımız kav- ramlardan biridir bozgunculuk. Çocukluğunda kim, sudan sebeple, "Ben oy- namıyorum" diye oyunun düzenini altüst edip bozgunculuk yapmannıştır ki? llkokul yıllarımda, sade yılbaşı gecelerinden birinde, Yaver Bey Sokağı'ndaki küçükevde, her- kesin bir masa çevresine toplanıp, delikli bir kuruşlarla oynadığı tombalada, bir türlü torba- dan kartımın üzerindeki numaralar çıkmayınca, masayı, - Ben oynamıyorum, işte!.. diye ağlayarak terk etmemi anımsıyorum. Kim bilir daha ne kadar çok anımsamadığım bozgunculuğum olmuştur. Yoksa sen, hiç kendi bozgunculuğunu anım- samıyor musun? Yaşamında hıç bozgunculuk yapmadığından mı, yoksa senin belleğinin de bütün insanların- ki gibi seçici olmasından mı? • • • Bozguncu sevimsizdir. Sevimsizliği salt, o sırada tatmin edemediği benmerkezciliğinden değil de bunu yıkıcı bir bi- çimde ortaya vurmasından kaynaklanır. Insanlar bozguncuları sevmez ve dışlarlar. Toplumların ise bozguncuya hiç tahammülü yoktur, onu yalnız dışlamakla kalmazlar, aynı zamanda yaptırım da uygularlar. Çünkü toplum düzeninde, "Ben oynamıyo- rum" diyeneyer yoktur. Toplum düzeni, istesen de istemesen de boyun eğilecek ezici bir oyun- dur. Bu yüzdendir ki insanlar çocukluktan olgun- luğa doğru ilerleyip, toplumsal olgunun acı ger- çeğini hissederek, gereklerini çarnaçar yerine getirmeye başladıkça, bozgunculuktan uzakla- şırtar. Çünkü oyunbozanlığın bedeli öyle, her- kesin göze alıp kolay kolay ödeyebileceği tür- den değildir. Görüyorsun, bozgunculuk sevimsiz de olsa, yürek isteyen bir davranıştır. ••• "Ben oynamıyorum" diyen bozguncunun da yıldızının parladığı anlar vardır ki, bazen o an in- sanlığın yıldızının parladığı anla çakışir. Savaş bozgunculuğundan söz ediyorum Sev- giii. Düşünsene bir an, savaş oyununun bütün ak- törieri, "Biz bunu oynamıyoruz" deseler, bu- yurganın hali, savaşların encamı nice olur? Haldun Taner'in, "Lütfen Dokunmayın" ad- lı enfes piyesi, Prut Savaşı ve Battacı - Kathe- rina öyküsü çevresinde, buyurganlann çıkarı- na savaşa hayır diyen iki insanın şiirsel ve çar- pıcı öyküsüdür ve nice yiğitlik destanından da- ha yiğit, daha insancıl, daha da dokunaklıdır. Evet, savaş bozgunculuğu yiğitçedir ve man- gal gibi yürek gerektirir. Silahı kullanmayı, insanı öldürmeyi reddeden bozguncunun, kaz adımlaıia ölmeye ve öldür- meye gidenden çok daha fazla cesur olduğu- nu, böyle bir kafatutmanın dünyanın en kahre- deci silahından daha müthiş olan toplumsal baskıyadirenmeyi gerektirdiğini bilmem söyle- meye gerek var mı? Savaş ilahı Mars'ı dize getirecek silah bulun- madı şimdiye dek. Yannı ve barışı olmayacak savaşlara yol açan nükleer silahların ortaya çıkması bile sonucu değiştirmedi. Kanlı oyunu oynayanlar, oyuna son verecek silahları rafa kaldıımakta, birbirle- riyle doğrudan değilse bile aracılarla savaşacak başka yöntemler bulmakta anlaştılar ve 20. yüz- yılın ikinci yarısınıda böyle savaşarakyaşadılar. Çünkü savaşın asli unsuru silah değil, insan- dı. Binlerceyıldır silahlar değişiyor, ama ana ak- tör değişmiyordu. İşte savaş bozguncusu, bu oyunun asli aktö- rünü ortadan kaldırarak savaşı imkânsız kılar. Selam olsun, o yiğit bozgunculara! Uygarlıklar Sempozyumu Kültür varlıkları turizme feda edildi IstanbulHaber Servi- si-Bilim ve Ütopya Ko- operatifi tarafından dü- zenlenen "Uygaruklar Sempozyumu"nda. ger- çek bir dünya uygarlığı- nın kurulmasında bilim, sanat, siyaset, kültür alanlannın etkisi ve Tür- kiye'nin yeri tartışıldı. îki gün sürecek olan sempozyumun ilki dün YTU Oditoryumu'nda gerçekleştirildi. "Türki- ye'nin Birikimi ve Gele- ceği" başlıgını taşıyan sempozyumun ılk otu- rumunda konuşan Prof. Dr. Mehmet Ozdoğan, Irak'taki tarihi eserlerin yağmalanmasını, insan- lığın ortak geçmişinin yok edilmesi olarak yo- rumladı. Özdoğan, Tu- rizm ve Kültür bakan- lıklarının birleştirilme- sine karşı çıkarak, "Bu bakanhklarmbirkştirü- mesi kültürvartağuun tu- rizmefeda edilmesi kül- türel mirasın sadece maddi çıkar amacıyla kullanüması anlamına geüyor" dedi. Sempozumun ikinci oturumunda konuşan Prof. Dr. Sina Âkşin. u Baü'nın ortaçağa dö- nüşü karşBmda Atatürk- çülük değerlerine yeni- den sanlarak. bu yeni dünya uygartığına katkı sağlamamız gerek" dedi. Sempozyuma Prof. Dr. İsmail Tunalı, tşçi Partisi lideri Doğu Pe- rinçek de konuşmacı olarak katıldı. Cumhuriyet'i ziyaret eden Milli Eğitim Bakanı Çelik, dışandan atamaların mecburiyet olduğunu ileri sürdü Bakana göre8yılbaşansız• Bakan Çelik, YÖK Yasası'nda yapılacak değişiklikle, meslek liseleri ile genel liseler arasındaki farkı kaldıracaklannı belirtirken. üniversitelerde mali özerklikten yana olmadığım söyledi. Çelik, meslek yüksekokullannın ise meslek liselerinin gerisine düştüğünü kaydetti. MAHMÜTGÜRER ANKARA - Milli Eğitim Bakam Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakan- lığı Talim ve Terbiye Kurulu'nun son yülarda şaibeli bir birim haline gel- diğini savunarak "Tarim Tert>iye'de hanlarhamamlardönüyor. Meselais- teyen Fethullah Hoca'mn khabuu okusun. Bu devktin savcüan, emrü- yetgüçleri var. Gereğini onlar yapar. Talim Terbiye Kuruhı sadecedersld- taplannıdenetkyecek" dedi. 8 yıllık zorunlu kesıntısiz temel eğitimin ba- şanya ulaşamadığıru da ileri süren Çe- lik, "Bubaşansckkbüyükorandabr- teşurilmiş sınrflar ve taşunah eğitim nedeniyle okmış. YİBO ve PİOTarm saytsmı artOrarak bu sorunu çözece- ğtz" diye konuştu. Çelik, Güneydo- Akbulut emekli oldu Bakanlık birleşmesi istifa getirdi ANKARA (Cumhurryet Bürosu) - Kültür ve turizm bakanlıklanrun birleştirilmesine ilişkin yasa, istifa getirdi. Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hasan Hüseyin Akbulut, emekliligini isterken "Bakanhkla ügtti olarak otuşturulan yeni ortam ve yaşanan süreç, sürdürrnekte okluğum görevi bırakmayı zorunlu küryor" dedi. Hüseyin Akbulut, Kültür Bakam Erkan Mumcu'ya emeklilik dilekçesini sundu. Akbulut, sorulanmız üzerine şu görüşleri dile getirdi: "Kültür Bakanhğ] Müsteşar Yardımcıhğı görevinden aynhna zorunluluğunu duyuyorum. Bürokrat olmanın ötesinde ben bir sanatçıyım. Bakanhkla ilgiB olarak ohıştunılan yeni ortam ve yaşanan süreç sürdürmekte okluğum görevi bırakmayı zorunlu kdıyor. Kaldı ki hiçbir şey obnamış gibt görevde katananm; yapüan hizmetierie ve etik değeıierle de bağdaşmadığuu özenk betirtmek istiyorum." Polonya hükümeti tarafından "KnltürNişanT ile ödüllendirilen Akbulut'un, "Kültür Bakanhğı , Kültür ve Sanat BüyükÖdühV, ' Sevda-Cenap And Müzik Vakfı "Gümüş MadalyasT. Atatürkçü Düşünce Derneği "îktişim Ödülü" ve "S. ITkri Erten Kültür ve Sanat Hizmet Ödülü" bulunuyor. Kültür ve turizm bakanlıklanrun birleştirilmesine ilişkin yasa halen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer"in incelemesinde bulunuyor. Mffli Eğitim Bakam Çelik gazetemiz Ankara Bürosu'na yapüğı ziyarette bakanhkta yüriitülen çahşmalar hakkındabUgi verdi (Fotoğraf: SERDAR ÖZSÖY) ğu ve Doğu Anadolu'dakı öğretmen sıkıntısıru ise öğretmenlere fazla ma- aş vererek çözeceklerini söyledi. Milli Eğitim Bakanı Çelik, önce- ki gün gazetemizin Ankara Büro- su'nu ziyaret etti. Çelik'in bazı önem- li konular hakkında yaptığı açıklama- lar şöyle: Kadrola$ma: Bakanhgın bazı kadrolanna mecburi olarak dışan- dan atama yapıyoruz. Örneğin Yatı- nmlar ve Tesisler Dairesi Başkanlı- ğı'na atayacağım kişi projelerden. bilgisayardan anlamalı. Bakanlıkta bunlaryoksane yapayun? Vekâleten atananlar ise görevini sahiplenmi- yor. Ama öyle bir yönetmelık yapıl- mış ki. şartlara uygun hiç kimse bu- lamıyoruz. Uygun olanlann birçoğu da yetersız. Eğer bir bürokrat 10 yıl- dır genel müdürlük yapıyorsa, artık o işlevsiz demektir. Bize ışini rutin olarak algılamayan kişiler gerekiyor. Eğitimin yerel yönetlm- lere devredllmesi: 600 bmm üzenndeki personelin bir merkez- den yönetilmesi, bakanlığuı işlev- selliğini yitirmesine neden oluyor. Mesela yeni hazırladığımız atama yükseltme yönetmeliğiyle taşrada- ki öğretmen ve alt kademedeki bü- rokratlann atamalannı tamamen ye- rel yönetimlere devTedeceğiz. Ben 81 ilin milli eğitim müdürünü ata- yacağım. Diğerbürokratlarıbumü- dür ve vali birlikte atayacak. Bunda bir şey aramak yersiz. Yönetim taş- raya devTedilirse merkezden tama- men kopma olacağını söylüyorlar. Zaten il milli eğitim müdürlerini ben atayacağım. Yükseköâretlm Yasası. Er- kan Mumcu dönemınde hazırlanan taslağın birçok eksikyönüvardı. Hat- ta bizim partımizden pek çok vekil ve bakan itiraz etmişti. Şimdi bu ya- sayı yaparken üniversiteyi bir çekim merkezi haline getirmeyi hedefliyo- ruz. Üniversiteler öğrenciyi çekmek için yanş içinde olmalılar. Yoksa dev- let üniversiteye para verir. Üniversi- izmir'in >T am sıra Kınkkale, tzmrt, Bahkesir gibideğişik yerfcrden Aliağa'ya gelen emekçUerk kol kolagiren Tüpraş işçileri, Petrol-iş Sendikası ABağa Şubesi önünden Demokrasi Meydam'na kadar vürüdükr. 10 bini aşkm kişi AKP hükümetini istifaya çağırdı. (Fotoğraf: AA) Aliağa'da Petkim ve Tüpraş'ın özelleştirilmesine karşı miting yapıldı Eıııekçüeı- aLanlarda AIİAĞA (Cumhurtyet) - Özelleştırme kapsamrnda olan ve hükümetin satışı için teklifleri almaya baş- ladığı Aliağa Petkim ve Tüpraş'a emekçiler sahip çıkıyor. AKP iktidannın işletmelerin özelleştirirme- si konusunda yaptığı giri- şimlere karşı işyerini terk etmeme eylemi dahil ol- mak üzere direnişe geçen işçiler, dün AliağaDemok- rasi Meydanı'nda, " O z ^ kştirme harekâtma hayır" dediler. Eşlen ve çocukla- nylabrrlikte lObininüze- rinde kalabalık oluşturan kitle, AKP hükümetini is- tifaya çağırdı. Aliağa'da yoğun yağmu- ra karşın birüerce kişi kent meydanında toplanarak özelleştirme girişımlerini protesto etti. 17 yıldır işyer- lerinin satılmaması için mücadele veren Petkim ça- lışanlannrn tepkisi dün do- nık noktasına ulaştı. Sa- bah saatlerinden itibaren tzmir'in yanı sıra Krnkka- le, Izmit, Bahkesir gibi de- ğişik yerlerden Aliağa'ya gelen emekçilerle kol ko- la giren Petkim ve Tüpraş işçileri, Petrol-iş Sendika- sı Aliağa Şubesi önünden DemokrasiMeydam'naka- dar yüriidüler. Işçüere CHP Izmır İl Başkanı Alaattin Yüksek. CHP Izmir Milletvekilleri Hakkı Clkü, Oğuz Oyan, Yıhnaz Kaya,ErdalKara- demir, AbdülrezzakErten, EnverÖktem,SedatlIzun- bay,AKRrzaBodur da des- tek verdi. ÖDP, EMEP ve BCP de mitinge destek ve- ren siyasipartiler arasında yer aldı. Meydanda toplanan iş- çilere konuşanTürk-lş Ge- nel Sekreteri HasanHüse- yinKarakoç, Petrol-îş Sen- dikası Genel Başkanı Mus- tafa Öztaşkm, Aliağa Be- lediye Başkanı Süleyman AkbryıkogTu ve CHP Mil- letvekilı Hakkı Ülkü, emekçüerinhaklanrun gasp edilmesine izin verilmeye- ceğini vurguladılar. 'Ülke yağmalanıyor' Petrol-lş Sendikası Ge- nel Başkanı Öztaşkın, Irak"ı işaret ederek "Tüm dünya- nm gözü önündepetroliçin N-ağmalandüar. Bugün ülke- mizde de bir yağma sözko- nusu*" dedi. Öztaşkın, ka- labalık kitleye. "Biz Tür- Idye'yi yağmalattırmaya- cağE.Çünküinançh\iz, ka- rariryTZ. 17>ıldır özefleştir- nıek için uğraşryoriar, an- cak her seferinde hüsrana uğradıiar.Umduldarmıbu- hmadılar. ÖzeDeştirflen iş- yerlerinin yüzde 4O'ı ka- pandL 60 bin işçi sokağa kondu.Her özefleştirme bir suç dosyası içeriyor" dedi. Türk-lş Genel Sekreteri Karakoç da mevcut hükü- metleri eleştirerek "Bugü- ne kadarsözdenanlamadı- lar. Artık eylem başladı. Bundan sonra Aliağa'da başlayan direniş tüm yur- da yayüacak. Tıpkı Hasan Tahsin'in direndiği gibi emekçiler de ülkenin yağ- malanmaması için direne- cek" diye konuştu. te de harcar. Benmah özerklikten ya- na değilim, ancak devlet öğrenciye her ay 108 milyon lira harcıyor. Öğ- renci bupararun sadece 14 miryon li- rasmı geri ödüyor. Şu an da ögren- cirun üniversitelere yaptığı katkı sa- dece yüzde 1. Biz diyoruz ki öğren- ci kendisine verilen kredinin yüzde 30'unu üniversiteye bıraksm. Ben tüm üniversitelerde yabancı dille eği- tim yapılmasına da karşıyım. Bu iş iyi şekilde sürdüğü yerlerde olduğu gibi devam etsin. ÖSS: Meslek liselerinin kaüanmış ülkelerdeki oranı yüzde 70 meslek li- sesi, yüzde 30 genel lisedir. Bizde bu tam tersi. Türkiye bir sanayi ülkesi olmadığı için. öğrenciler meslek li- selerini bitirince açıkta kalıyor. Öğ- renciler, tek çıkar yol olarak 4 yıllık fakültelere girmeyi düşünüyor. Şim- di ben sınava giriyorum. Genel lise öğrencisi kadar soru çözüyorum. Or- taöğretim başan puanlanmız da ay- m. Ama benim puanın 0.3 katsayı- sıyla çarpıldığı için ondan tam 40 puan düşük alıyorum. Sayın YÖK Başkam Kemal Gürüz bunun doğru olduğunu düşünüyor. Öğrencilerin suıavsız olarak meslek yüksekokul- lanna girebileceklerini söylüyorlar. Bu şartlar altında imam-hatipleri de ticaret liseleri de aynı. Eğer bu okul- lara sadece imam ya da sadece -1 muhasebeci yetiştirir mantığıy- I labakarsanız,o kadar imamada ' muhasebeciye de kimsenin ihti- yacı yoktur. Ama bu şekilde ba- kılmamalı. 8 yıllık temel eğitim: 8 yıllık eğitimin başanya ulaşma- dığım kesin bir dille söyleyebi- lirim. Benim tam 17 bintane bir- leştirihniş sınıfta eğitim gören, karda yağmurda kilometrelerce yol giden öğrencilerimvar. Bu ba- şansızlık büyük oranda birleşti- rilmiş sınıflar ve taşımah eğitim nedeniyle ohnuş. Biz bu sorunu merkezlerdeki Yatılı îlköğretim Bölge Okullan ve Pansiyonlu Îl- köğretim Okullan'run sayısını arttırarak çozeceğiz.Bizim ça- lışması süren yeni bir projemiz- le yoksul ancak zeki çocukları özel okullarda hizmet satın ala- rak okutmayı planlıyoruz. 208 bin özel öğretim okulunun kon- tenjanı boş. En düşük gelir grup- lannabir sınav açacağız ve bu ço- cuklar arasından başanlı olanla- , nn iyi bir eğitim almasını sağla- yacağız, Yıllık 20 trilyonluk bir kaynak bunu gerçekleştirmek için yetiyor. Talim Terbiye Kuru- lu'nun yetkllerlnln azal- tllmaSI: Eğitimde ideolojik olarak düşünmek birçok tehli- keyi de yanında getirir, biz tama- men pedagojik bir yaklaşım içe- risindeyiz. Talim Terbiye Kuru- lu'nunyardımcı kitaplan denet- leme yetkisini buyüzden elinden aldık. Bırakalım kim ne isterse okusun. Mesela isteyen Fettullah Hoca'mn kitabuu okusun. Bu devletin savcılan, emniyet güç- leri var. Gereğini onlar yapar. Talim Terbiye Kurulu sadece ders kitaplannı denetleyecek. Bu ki- taplarda yanşma ile beürlenecek. Norm Kadro Yönetme- llğl'nde değlşlkllk: EŞ du rumu tayini, asker. poüs gibi mes- lek gruplanna uygulanıyordu. Şimdi biz yapacağrmız değişik- likle bunu genelleştiriyoruz. tn- sanlan eşlerinden ayırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Bahar geldi, yağmur ve soğuk bit- medi. Haflalardır Büyükada'ya grtme- yi planlıyorum. Yağışlar ve soğuk izin vermiyor. Hafla sonu evdeyim. Oku- mayı düşündüğüm ve okuduğum ki- tapları üst üste yığdım. Hasan Ce- mal'in "Kûrtler" (Doğan Kitap) kitabı- na başladım. Felat Cemiloğlu'nun anlattıkları, bir acı, bir destan. Kürt sorunu var mıdır diyenlere öneririm. Cemiloğlu'nun hiç abartmaya kaç- madan anlattıklan, neyin olup neyin ol- madığını gözler önüne seriyor. Cemiloğullan Diyarbakır'ın en kök- lü ailelerinden. Yaşamı sürgünde geç- miş bir ailenin ferdi Felat Cemiloğlu. Ağabeyi CHP'den yıllarca Belediye Başkanlığı yapıyor, kendisi 1977'de Demirel'in AP'sinden belediye baş- kan adayı oluyor. Sonra 12 Eylül ge- liyor ve felaket bütün toplumun tepe- sine çökerken, Kürtlerin tepesine bir başka çöküyor. Cezaevinde işkence- lerin, eziyetin sonu gelmiyor. İşte si- ze yaşadıklarından bir bölüm: "1982'nin temmuz ayı. Oruç tutmak serbest dediler. Sahura kalkmakyok. Kitaplar Arasmda Dolaşırken iftar ise saat 20'den sonraydı... Be- nim ortağım ve muhasebecim Bedii Tan bey oruç tuttu. Bu arada hava- landırmada, betonda, üstümüz çıp- lak halde dünyanın idmanını yaptın- yoriar. Bedii'nin orvcunun farkına var- dılar. Ne yaptılar biliyor musun. Ka- nalizasyon kapağını açtılar, avuçla pislik yedirdiler. Bedii Tan ishaloldu. Çok hastalandı. Hâlâ hatırlarım. Ko- ğuş kapısının önünde, buz kalıbı gi- bi 'pat' diye betonun üstüne düştü. Yerde yatıyordu. Bir er ve bir çavuş gardiyan geldi, koğuşa girdiler. Yer- de yatan Bedii Bey'in, karnına bastı- lar. Bağırsaklan ve böbreği patladı Bedii Bey'in..." İşte Bedii Bey böyle ölmüştü. Felat Cemiloğlu'nun anlattıkları ta- rihte kalmış bir şey mi? Devlete yön veren anlayış bu konuda ciddi bir de- ğişim geçirdi mi? Bu olaylarda so- rumluluk alanlar gittiler mi, terfi mi et- tiler? Asıl bunu araştırmak gerekiyor. Kuzey Irak'ta kurulmasından söz edi- len federe Kürt Devleti'nden kim kor- kar? Neden korkar? Hasan Cemal'in kitabının sayfalan ilerledikçe bunu da- ha iyi anlamak mümkün. • • * Geçen ay Slovenya'ya gittiğimde Brezilyalı yazar Paula Coelho'nun bu ülkede çoktanınıp sevildiğini görmüş, nedenini anlamak istemiştim. Sloven- ya'lı dostlanm "Veronika ölmek isti- yor" (Can Yayınları) romanını okuyup okumadığımı sordular. Roman, Slo- venya'nın başkenti Liubliana'da inti- har eden ve ölmek isteyen bir genç kadının öyküsüydü. Türkiye'ye döner dönmez bu kitabı okumaya başladım. Coelho'nun diğer kitaplarından çok farklı bir tadı olduğunu söyleyebili- rim. Hilmi Köksal Alişanoğlu'nun, Da- rüşşafaka anıları "Yuva-Rare Class" (Remzi Kitabevi), bu okulun 1970'li yıllardaki havasını aktanyor. Bu okul, yoksul ve kimsesi olmayan zeki ve yetenekli çocukların okulu. Buradan bugün toplumsal yaşamımızı etkileyen çok öğrenci yetiştiğini biliyoruz. "Yu- va" kitabında Aüşanoğlu, bu okulun içine ışıktutuyor. "Kıbns'ın Turuncu- su" (Arıka Yayınları) Kıbns'ın tarihine ve bugününe ışık tutan bir araştırma ve tartışma kitabı. Mehmet Hasgü- ler ve Umrt Inatçı'nın editörlüğünü yaptığı kitaptaKıbns Türk Kesimi'nden ve Rum Kesimi'nden bilim insanlan so- runlar ve çözüm yolları üzerinde dü- şüncelerini açıklıyorlar. Mine Söğût gazeteci, deneme ki- taplan var."Seş Sev/mApartmanı" (Ya- pı Kredi Yayınları) onun ilk romanı. Okumak için sıraya koyduğum kitap- lar arasında. Haldun Çubukçu'nun "Bütün Aşkların Gömüldûğü Yer" (Gendaş Kitap) Hafızasını yitirmiş bir adamın ücra bir kentte yaşadığı, ya- şamak zorunda olduğu bir dönemi anlatıyor. Heyecanla okumayı sürdü- rûyorum. Om Yayınlan'ndan çıkan Cü- neyt Ülsever'in "Hacı" isimli romanı da merak ettiğim kitaplardan. Marwan Bishara, Nasıra kökenli, Filistinli bir Israil vatandaşı. "Filistin/lsrail- Banş veya Irkçılık" (Kitap Yayınevi) kitabın- da Filistin sorununun yakın tarihini belgelerle inceliyor ve irdeliyor. Hasan Bülent Kahraman, siyaset bilimci. "Sosyal Demokrasi Düşün- cesi ve Türkiye Pratiği" (SODEV Ya- yınları) kitabında ülkemiz solunun ge- niş bir değerlendirmesini yapıyor. Kü- reselleşmenin dünya solu üzerindeki etkilerini ele alıyor. önemli bir incele- me kitabı. Mehmet Uzun'un, "Dic- le'nin Sesi" ikilemesi "Dicle'nin Sûr- günleri" (Gendaş Kitap) iledevam edi- yor. Uzun'un Kürtçe yazdığı romanı Türkçe'ye Muhsin Kızılkaya çevir- miş. Enis Batur'un yeni çıkan "Kra- vat" (Sel Yayıncılık) kıtabını da okumak istediklerim listesine ekledim. Puslu bir Istanbul manzarası önüm- de. Dışarıya çıkmak yerine kitap oku- mayı tercih ediyorum. öneririm. ly pazarlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle