Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20NİSAN2Û03PAZAR
10 PAZAR Y4ZDLARI dishab(acumhuriyet.com.tr
TTafif serrinlemesine karşın bir ayı aşan
llturfandalığından nebze yitirmeyen,
îaddinden az yağmurlu "taze bahar". Fransa'da
yalnızca "imanı bütün" çevrecileri rahatsız
edıyor. Buralann turisti - sakıniyle, her telden
"ahaiy, uzamaya baslayan aydınlık günlerin
toz-turuncu akşatn üzerlerinde kahvelerin,
kaldınmlan işgal eden, tepeden ısıtmalı
masalanna yayılarak "Paris keyiflerine" kaymak
kanyor. 21 .günde vusul bulduğunu iddia eden
savaşlar kadar olmasa bile, "kaymaktı keyifleri"
kaçırtan bahanelerden biri de "Otomobü".
Toplumsal vücudumuza kene gibi yapışan,
isgalcı •'Dört tefcer"lerden kurtuluşun tek yolu -
B-52'ler olamayacağına göre- "Üdteker", yani
alternatifimiz: "Bisiklet"... O, en tatlı yarenlik
tekkesi "cafderin'' sınırlan (!), iskemlelerden
uzanan bacaklar da eklenip caddelerle bitişmeye
başlayınca, park eden veya seferde seyreden
arabalarla, ince-uzun (!) kaldınmlarda yûrümek
zorunda kalan yayalar arasında "antagonist
çeHşkfler'* beliriyor. "Niye cafelerle değil de
otomobillerle? Paris "i Paris yapan otomobiller
değil ki, cafeler... Elbette ki, "Hangi devirde
vaşıyorsun?", "Herkes bisiklete binebiür mi?",
"Cafelerde kaç kişi oturur, oturabiBr?" diye
soracaksınız... Haksız sayılmazsınız. Haklı hiç
değilsiniz... Büı cevaptan en basitlerini sayıp
\aşasın bisiklet!sadede gelelim. Paris'i geçen yıl gezen 50
milyonu aşkın turistin, iyimser olasılıkla yüzde
1 'i arabasıyla kenti dolaşıyor. Gerisi tabana
kuvvet... Gece gündüz var olan toplu taşımacıhk
gibi bir nimeti bilmeyene anlatmak, köre renk
anlatraaktan zor... "Teneflüs ettiğimiz" ve
"petrol sarfiyaümızm" açtığı dertlere değinmeye
gerek var mı? Sadet: Çoğul solun ortak adayı
Bertrand Ddanoe'nin, Mart 2001'de Paris
Belediye Başkanı sıfatıyla kaöldığı ilk belediye
meclisi toplantısına 23 Yeşi] müttefîki tantanah
bir biçımde bisikletle geliyordu. Heyecanlı ve
idealist bir tavırla baslayan iki yıllık
uygulamanın, bugün Yeşiller açısından çok
verimli olduğunu söylemek zor. Bu saptamanın
verdıği ivmeyle midir bilemeyiz, geçen salı
günü ulaştınnadan sorumlu Yeşil Belediye
Başkan Yardımcısı Denis Baupin Belediye
Meclisıne bir "Plan Vdo / Bisiklet PlanT sundu.
Plan, geçen ekım ayında 1750 bisiklet
kullanıcısıyla gerçekleştirilmiş bir araştırmanın
PARİS
UGUR
HÜKÜM
sonuçlanndan
hareket ederek
hazırlanmıştı. Bugün
20'si tam anlamıyla
bisiklet yolu
diyebileceğimiz 197
km'lik kamuya
(otobüs, taksi ve
- ^ - ^ — bisiklet) açık özel
kulvara sahip Paris'e
(merkez kent) 2004 sonundan önce 50 km'lik
(2010'da ıedef toplam 300km) ek kulvar
öngörülüyor. Bisiîdetçılerin üçte ikısı 4.5 m
genişliğindeki özel kulvarlardan memnun
gözükseler de otobüs ve taksilerle aynı pistte
koşmanın risklerini sürekli vurguluyorlar.
Çoğunluğu erkek ve 50 yaşın altında olan
sürücülerin yüzde 83'ü bisikleti her gün, yüzde
71 "i meslekı, yüzde 54'ü yalnızca ışe gitmek
amacıyla kullanıyor. 50 yaşındaki Türgut YL 3
yıldır yaz-kış düzenli bindiği bisikleti sayesinde
hem zaman hem de göbek tasarrufunu
başardığını anlatıyor. "Eskiden Seine Nehri'nin
sol yakasuıdaki e\imden. sağ yakadaki 6-7 km
mesafedeki mağazama toplu taşımacılıkla
ortalama yanın saatte giderdim. Şimdi işime,
yoğan yağışh günler hariç ortalama 15 dakikada
ulaşryorum. Önceleri hiç spor yapmazdım.
Şimduerde pek zayıfladığımı da söyleyemenı ama
yetıi kilo ahnadığun ve kendimi çok daha zinde
hissettiğim kesin. Bir de şu arabalann egzozlan
olmasa™'" Turgut H., Amatör bisikletçilenn
adeta prototipi. Zira araştırmaya göre, bisiklet
tutkunlannın 3'4'ü eskiden toplu taşımacılıktan
yararlanırken yüzde 90'ı Paris içinde, 2/3'si
günde ortalama yanm saat ve altında, yüzde
57'si üç yıldır düzenli bisiklete bıniyor. Bisiklet
tercihlennin ilk nedeni pratikliği ve süratı.
Yüzde 91 'i bu bınek aracını ekolojik, yüzde
84'ü de ekonomik bulurken yüzde 72'si özel
kulvarlan devamh, yüzde 23'ü de sık sık
kullanıyor. Yüzde 47'si son yıllarda önemli
ilerlemeler kaydedildiğini belirtirken yüzde 52'si
daha yapılması gereken çok şey olduğunu
vurguluyor.. Bisikletçilerin sadece yüzde 29'u
kırmızı ışığa uyduğunu iriraf ederken yüzde
46 sı tek yöne uyduğunu söylüyor. Yüzde 49'u
yollarda fazla özel taşıt olduğunu, yüzde 43'ü
güvenlik, yüzde 33'te altyapı eksikliğini
söyleyip bisiklet kullanımının yeterince
gelişememesindeki temel engelleri kaza korkusu
ve hırsızhk şeklinde özetliyor. Örneğin
Danimarka'da özel bir damgalama yöntemi
sayesinde bir yılda çalınan bisikletlerin yüzde
40'ı sahibine dönerken Fransa'da bu oran yüzde
2'de kalıyor. Kanıtlanmamış bir hikâyeye göre
1790 yılında ilk tki Teker'i keşfeden Sivrac
Kontu'nun (bilinen tek mucit Alman Baron
Drais von Sauerbronn -1813) torunlan, hem de
dünyanın en prestıjli bisiklet yanşı Fransa
Turu'na sahip olmalanna rağmen bugün bisiklet
kullanımında birçok Batı Avnıpa ülkesini
geriden izliyor. Ama neme lazım bisikletle ilgili
en güzel şarkıyı ttalyan bir göçmenin Fransız
oğlu yazmış yorumlamış. Yves Montand'ın
postacının kızı Paulette'e olan aşkını anlattığı
"La Bkydette" dün kırsal alanlarda özgürlüğün
simgesi olurken bugün "Bisfldet", kent
yaşamına başkaldınnın bir yolu sanki: "'Yaşasm
bisiklet-."
Hayata dokunan
evrensel öykülerA vrupa'da kültürel
/\etkınlikJere katılım
konusunda bir araştırma yapan
Eurobarometer'a göre, Avrupa
ülkeleri arasındaki kültürel
uçunım tüm kültürel alanlarda
ve medyada bariz bir şekilde
ortaya çılayor. Konsere, miizeye,
tarihi yerlere gitmek;
kitap, dergi ve gazete
okumak ya da internet
kullanmak... Bunlann hepsinde
Iskandinav ülkeleri listenin
başında yer alırken Belçika
ortalarda bir yerlerde seyrediyor.
Aile bütçesinden kültüre
yapılan harcama oranına göre
Iskandinavya ülkeleri (Isveç ve
Danimarka: Yüzde 6.15) başı
çekiyor. Belçika yüzde 4.8
üe orta grupta yer alırken
Akdeniz ülkeleri
(Ispanya: Yüzde 3.33 ve
Yunanistan: Yüzde 2.66)
oldukça gerilerde kalıyor.
Belçikalılar üzücü derecede
az kitap okuyorlar ve AvTupa
ortalamasından daha fazla
pembe dizileri izliyorlar.
Araştırma
sonuçlanna göre,
Belçikalılann
sadece yüzde
23'ü bir kez kitap
okuduğunu
bildirirken
yüzde
58'i son bir yılda ^~^~~~
hiç kitap
okumadığını
belirtmiş. Bu konuda
Avrupa ortalaması
sırayla yüzde 44.8 ve yüzde
42.1. Belçikalılann sadece
yüzde 3l'i her gün gazete
okuduğunu bildiriyor. Bu alanda
Avrupa ortalaması yüzde
46. Belçika pembe dizileri
izlemede yüzde 70 ile Avrupa
şampiyonu. Hiçbir kültürel
etkinliğe katılmayanlar
konusunda da Belçikanın
durumu iyi değil. Avrupalılann
yüzde 20'si kendilerini kültürel
etkinliklerin dışında rutarken
Belçika'da bu oran yüzde 27.
Sinema konusunda da Belçika,
Avrupa ortalamasının biraz
altında seyretmesüıe karşuı
hisan-mayıs aylarrnı Brüksel'de
kültür sanat aylan olarak
adlandırabihriz. 5-13 Nisan
tarihlerinde 6. Brüksel Kısa
Metrajh Film Festivali vardı.
25 Nisan-3 Mayıs arasında da
Brüksel Avrupa Film Festivali
gerçekleştirilecek. 4 Mayıs'ta
Ferhan Şensoy Ferhangi
Şeyler'le Brüksel'de olacak.
8-9 ve 10 Mayıs'ta da Brüksel
güzel sanatlar sarayında 3
günlük edebiyat festivali var.
10 Mayıs ta Sevgi Ozdamar'la
aynı yerde söyleşi yapılacak.
Kudsi Ergöner'in Nâzıın
Hikmet konulu konseri ve
Genco Erkal'ın şiir dinletisi de
aynı gün gerçekleşecek. Geçen
pazar ilk gününe gittiğimiz 6.
Brüksel Kısa Metrajh Film
Festivali'nin yanşma
bölümündeki 36 filmden ilk
6'sını ve jürinin seçtiği 4 filmi
peşpeşe izledik. Vietnam savaşı
sırasrnda ABD'deki savaş karşıtı
gösterileri ele alan
"Fentagon'un 6. Yüzü" isimli
1967 yaprmı belgesel jüri
tarafından seçilirken sanki
"Bakm o zamanlar
Amerikahlar daha duyarhydı"
der gibiydiler. Yanşmada
Belçika'yı temsil eden
filmlerden biri Güldem
BRÜKSEL
Dunnaz'ın yönettiği Koro'ydu.
21 ayn milliyetten 85 aktörün
rol aldığı Koro fıhninde "Ismi
ohnayan bir ûlkede, insanbr
bilinıneyen bir dilde
konuşuyoriar. Ama askeri bir
hapishaneyi ziyaret ettiklerinde,
dışardakilerie hükiimlülerin
sesleri ve ifadeleri herkesçe
anlaşıhr hale geüyor." Güldem'e
filmde niçin böyle bilinmeyen
bir dıl olan *Urbeş."ı
kullandığını sordum. "Asıl öykü
benim çocukluğıunda yaşadıgım
bir deneyime dayanryor.
Çocukluk aıularunda
sakladığnn resimler_. Küçükken
teyzem eezaevindeydi (solcu,
düşünce suçu) ve bir ziyaret
günü ben içeriye girebildim, kısa
bir an™ Hayata "dokunan"
evrensel bir öykü anlatmak
istiyordum ve her kültür ve her
dilden (ve üstelik dili
ohnayanlara da) insanın da
yüreğjne dokunan bir şekflde
çekmek istiyordum fihni" diye
yanıtladı. 1971 'de Paris'te
doğmuş Gildem.
Sorbonne'da
edebiyat okumuş.
Oyunculuk eğitimi
almış.
Oyunculuktan,
ERDtVÇ a
kendi sesini
UTKU buhnakamacıyta"
_ ^ _ ^ ^ _ _ yönetmenliğe
geçmiş. 4 yıldır da
Belçika'da sürdürüyor yaşamım.
Koro Güldem'in ikinci filmi. tlk
filmı Şoför'ü 2001 'de çekmişti.
Denis Lavant, Metin Çekmez ve
Güldem Durmaz'm başlıca
rolleri payiaşhğı 18 dakikalık
filmin konusu kısaca şöyle:
"İstanbul'da bir adam
görünmez bir araba
sümıektedir. Bir kadın
yaşanüsında dünün ya da
yarnun ohnadığı bir noktadadnr.
Karşüaşıriar. Şoför ve yokusu."
Şoför ve Koro birçok festivalde
gösterildi. Belçika'da doğma
büyüme, genç yönetmen
Mustafa Bafcı da çok önceden
Belçika'yı festivallerde ve
yanşmalarda temsil etmeye
başlamıştı. Mustafa aldığı
ödüllere yenilerini ekliyor.
Şimdi kervana Güldem de
katıldı. Belçika'ya 1963'te
baslayan göçün 40. yılı
nedeniyle 23 Nisan-24 Haziran
tarihleri arasında düzenlenecek
olan 40. yıl kutlamalan
kapsamında 28 Mayıs-8
Haziran arasında da Brüksel,
Hasselt ve Anvers'te Türk
fıhnleri günleri
gerçekleştirilecek. Çarşamba
akşamı 40. yıl kutlamalannı
tanırmak için Büyükelçı Erkan
Gezer'in yaptığı basın
toplantısında. 40 yıllık göç
macerasının da aslmda, hayata
"dokunan" evrensel bir öykü
olduğunu düşündüm. Hem de
bir defa başlayınca hiç bitmeyen
bir öykü! 1. kuşağın adanan
hayatlan, vazgeçilen hayalleri
ve sonrasmda Mustafa ve
Güldem gibi umutlarla yeşeren
bir öykü. 2. kusak Avrupalı
Türk Güldem'in yönettiği
Belçika filmi Koro, 16-17
Nisan'da Istanbul Film
Festivali'nde yanşma dışı
bölümde gösterildi. Filmi
izleyenler, 12 Eylül'ün sanata
Marmarisli bir ressaml!)
kazandırma dışında da katkılan
olduğunu kolayca fark ettiler!
(erdincutku(a yahoo.com)
Çocuklann Irak askerleıi, Kuzey Irak'ta Amerikan işgal gûçleri ve Kürt peşmergelerinin şiddetti sal-
dınlan sonucu geri çekilmek zorunda kahtuşü. Irakhlann çekilirken geride bırakbğı
lamoyıwcağıoldu.(FotogTaf:AP)
Brezilya'nın gözdeleri...
Rio de Janeiro'ya ilk geldığimde
dikkatimi çeken şeylerden biri sık
sık gördüğüm esmer, güzel
mankenlerin bikini veya daracık
giysiler içinde seksi pozlar verdiği
posterlerdi.Bir süre sonra her
mankenin elinde bira şişesi olduğunu
fark ettim. Brezilya'da futbolla el
ele giden biranın reklamlanydı
bunlar. Evet, Riolular biraya
aşın derecede düşkün. Kendi biralan
skol'u çok seven Riolular, günün
her saati, sıcağa rağmen (hatta sıcak
yüzünden) skol içmeye hazır.
Breziryaya has iki popüler içki ise
alkol oranı yüksek caipirinha ve
caxaça. Beni hayrete düşüren bir
başka şey de, Brezilyalılann ete
düşkünlüğü. Birçokülkede bulundum,
Brezilyalılar kadar ete düşkün bir
toplum görmedim! Et, Türk
mutfağında da önemli bir yere
sahip ama burada et yemek başka bir
boyuta ulaşmış. Tercih edilen etler
dana, domuz eti ve tavuk yüreği;
spesiyaliteleri churrasco, yani
barbekü. Insanlar için barbekü
yapmak hem sıradan hem de özel
bir şey: Hafta sonu mu geldi? Hadi
barbekü yapalım! Misafir mi geliyor,
bir kutlama mı var? Hadi barbekü!
50-60 yaşlanna gelmiş insanlar,
hele hele erkekler, nasıl sağlıklı
kalabiliyor hayret! Ister büyük,
ister küçük olsun, her sokakta bir
Churrascaria, "barbekü restoranı"
var, bizdeki dönerciler gibi. Bu
restoranlar arasında en popüler olanı
da Rodizio: Belli bir fıyat öde,
RİO DE JANEIRO
GUNERSEL
yiyebildiğin
kadar ye! Ben
hayatımda bu
kadar çok eti,
bu kadar farklı
çeşidi bir
arada
görmedim;
Kırmızı etin
bu kadar farklı tatlan olabileceğini hiç
düşünmemiştim! Fiyata gelince, her
keseye uygun Churrascaria ve
Rodiziolar mevcut. Benim gittiğim
Rodizio kaliteli bir yer ve kişi başma
sadece 9 Reais, yani aşağı yukan 3
milyon TL. Rodiziolar sadece barbekü
için değil, pizza için de var. Pizza
sevenler için bir rüya: Durmadan
önünüze çeşit çeşit pizzalar geliyor,
siz seçiyorsunuz.
Çeşitler arasrnda "barbekü etfi pizza"
(pizza pişiriliyor, sonra barbeküde
hazırlanan et parçalan üstüne
konuyor) ile çikolatalı pizza bile var!
(Tabii tatlı niyetine.) Barbeküyü kuru
kuru, tek başına yemek olmaz tabii;
etle beraber yenen yemeklerin başında
pilav geliyor. Pilavın üstüne farofa
konuyor: kızartılmış manyok çiçeği.
Onun yanrna molho a campanha:
Doğranmış soğan, yeşil biber ve
domates üe sirke, zeytinyağı. Buna ek
olarak feijo - kocaman bir tencere,
içinde Brezilya'ya has siyah barbunya
ile parça parça domuz eti. Bu yemeğin
bir de tarihi var: 18. yüzyılda köleler
bol olduğu ve kolay bulunduğu için
sık sık barbunya yermiş. Ev sahibi
domuz etinden istediği kadar aldıktan
sonra arta kalanlan kölelere verirmiş,
böylece köleler fasulyeyi et
artıklanyla yaparmış. Işte o adet
bugüne kadar gelmiş. Ulkeye has bir
içecek -ya da içecek grubu- sıkma
mey\e sulan. Köşe başında bir "suco
(taze meyve suyu) dükkânı" ve en az
on değışik çeşit me\r
ve suyu var:
Portakal suyu, ananas suyu, çilek,
üzüm, kivi, baladur acı cevizi ve dört
farklı cins muz suyu... Aynca
Brezilya'ya has elliden çok meyve ve
meyve suyu var: Suco de cupuaçu,
acerola, maracuja, pitanga,
carambola...
En popüler meyve suyu ise şüphesiz
sokaklarda arabayla satılan hindistan
cevizi suyu. Hindistan cevizinin
tepesini ustaca kesip et kısmını
çıkardıktan sonra kamış takıp
sunuluyor.
Hindistanceviziyle yapılan çeşit çeşit
tatlılar çok popüler: Şekerle
kaplanmış hindistan cevizi parçalan,
hindistanceviziyle pastalar, kekler,
dondurmalar, quindim. queijidinha
gibi turtaya benzeyen tatlılar ve ateşte
şekerle hazırlanıp üç çeşidi olan
hindistan cevizi tatlısı cocada.
Riolular hemen her gün büyük bir
aşkla güneş altuıda kırmızı et yiyip
bira ıçse de uzun ve sağlıklı yaşıyor.
Bence bunun temel sebebi, ekonomik
ve sosyal zorluklara rağmen,
Riolularm genel bir pozitif enerjiyle
yaşama aşkına sahip olup dünyaya
umut ve banşcü gözlerle
bakabilmeleri.
bgunersel2@hotmail.com
KtLİS MAHKEME SAHŞ
MEMURLUĞU'NDAN
Tapunun Kilis ili Aşıt Mahallesı Kasapoğlu mevkıi
ada: 273 parsel: 221'de kayıtlı 2919 m2 mesehalı tarla
olup 1/4 payı Ziya kızı Faika Zıddıoğlu, 3/8 payı Zekeriya
kızı Fevziye Akalar, 3/8 payı Halil kızı Ferhunde Çeti-
ner'e aıt olup bu taşınmazın mahkemece paydaşlığın gi-
denlmesi maksadı ile satılmasına karar verildiğınden ta-
şımnaz müdürlüğümüzce satışa çıkartılmıştır.
Satışa esas olmak üzere taşmmaza bılırkışıce toplam
20.433.0O0.OO0.-TL. tahmini kıymet bıçılmıştır.
Hıssedarlardan Mehmet Sıddık Çakmur, Ruhat Araz ve
Müşerref Koçak'a adresleri meçhul olduğundac kıymet
takdır rapomnun adı geçen şahıslara ilanen tebhğine ka-
rar verilmiş bulundufundan yukarda tapu kaydı yazılı bu-
lunan taşuunazda hissedar bulunan şahıslara taşınmaza
konan 20.433.000.000.-TL. kıymet tebligat kanununun
28, 29 ve 31. maddeleri gereğınce ilanen tebliğ olunur.
Not: Kıymet takdirine süresınde itiraz edilmedığınde
konan kıymet kesinleşecektir. Basın: 17819
ANTALYA 6. ASLİYE HLTOJK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001/1120 Karar No: 2003'264
Davacısı Suzan Özmen tarafından davalı Hüse>Tn Özmen aley-
hine 25 10.2001 tarihinde boşanma davası açılmış olup, davalıya
tebligat yapılamadığından duruşma günü ilanen yapılarak dosya
27.3.2003 tarihinde Bayburt ili merkez Yaylalar köyü hane 32, cilt
177'de kayıtlı Hikmet ve Kezıban'dan ohna 1965 doğumlu Suzan
Özmen ile aynı yer nüfusuna kayıtlı Kemal ve Panbuk'dan olma
1966 doğumlu Hüseyın Özmen'in MK.nin 1661 maddesı gere-
ğınce taraflann şiddetlı geçimsizlikten dolayı boşanmalanna. ta-
raflann müşterek çocuklan Gözde'nin velayetınin babaya verilme-
sıne davacı anne ile cocuğun her ayın son haftası cumartesi günü
saat 10.00'dan pazar günü saat 17'ye kadar. dıni bayram günleri-
nin birinci günü, yılın 1 Temmuz ve 31 Temmuz tarihlen arasında
şahsı münasebet tesisine karar verilmiş olup ışbu ilam özetinin da-
valıya ilanen tebligine karar verilmiş olmakla, ilan tarihınden
itıbaren davalı Hüseyin Özmen yasal süre içerisinde tetnyiz et-
medigı takdırde hükmün kesınleşmiş sayılacağı ılan olunur.
Basın- 18109'
Obir
gazeteciişte
Bu kez onu Bağdat'tan ses ve görüntü
geçerken görüyoruz. Fılistin Oteli'nin 15.
katına Amerikan askerleri ateş edip iki
kameramanı öldürüp çok sayıda gazeteciyi
yaraladığı zaman o, binanın 7. katındaydı.
Savaşın ilk günlerinde onu, üzerinde
bol bir gömlekle görüyorduk, daha sonra can
yeleğiyle görmeye başladık. Son olarak da
miğferle. Bir kez daha hayatta kaldı. Bir kez
daha evinde. güven içinde oturup televizyonu
izleyen insanlara savaşın dehşetini, dersini iyı
öğrenmiş bir öğrenci gibi geçti. Sözünü ettiğim,
Norveçli serbest gazeteci Asne Seierstad. 33
yaşında, sanşın, mavi gözlü bir kadın. Arkasında
yer gök havaya uçarken dünyaya savaşı anlatıyor.
Daha önce Çecenıstan, Kosova ve Afganistan'da
da savaş muhabrrliği yapmışn. Halen Isveç,
Norveç ve Danimarka'nın resmi televizyon ve
radyo kanallanna haber geçiyor, yazılan yedi
Avrupa gazetesınde yayımlamyor. Niçin bu
mesleği seçmış? Sakin ve çevresindeki kaba
şiddete çok ters düşen görünüşûyle giderek daha
fazla dikkat çektiği ve takdir edildiği için
kendisine sık olarak sorulan bu soruya şöyle
yanıt veriyor: "Bu da zamanmuzm en büyük
dramlanndan biri. Dünya için büyük önem
içeren olaylann merkezinde buhınma gibi bir
eğilimim var." Peki hiç korkmuyor mu? "Dei
misin? Nasıl korkmam?" diye karşılık veriyor.
"Her an korku içinde dolasmıyorum ama, her an
tehükede oktuğumu
STOCKHOLM bflmek çok yorucu bir
şey." Afganistan'da
savaşı yerinde izledi.
Daha sonra bu ulkeye
geri döndü ve bir
Afgan ailenin
yanında ülkeyi,
— ~ - ^ — ailenin diğer kadınlan
gibi bir "burka" ardından izledi. îzlenimlerini,
"Kâbfl'deld Khapçı" adlı kıtabında topladı.
Noneç'in Lüleharnmar kentinde doğmuş, çocuk
kitabı yazan olan annesinden çok etkilenmiş.
Adını da zaten bir masal kahramanından
ahmşlar. Noneç'te yaygrn bir ad değil. "Annetn
Froydis Guldahl feminist bir yazardı" diyor,
"bana başkaldırmayı öğretti. Bağdat'a gitnıemi
istemedi ama kafama ko\ duğumu yapacağnru da
bfliyordu. Şimdi o ve babam benden daha fazla
korioı içindeler. Her nrsatta telefon edhorum.
Zaten beni ber gün televizyonda göriiyoriar.'"
Asne Seierstad, daha on gün önce, Bağdat'tan
firsat varken aynhp aynlmamaya karar
vereceğini söylemiştı. Bugün de (çarşamba)
duman ve ateş içindekı kentten haberini geçti.
Tank mermisi 15. kata değil 7. kata isabet
etseydi, belki artık aramızda ohnayacaktı.
Ararnızda mı? O ve onun gibi yürekli
insanlar ne zaman aramızda oldular ki? Onlar
yaşamlannı başkalannm geleceğine adayan
insanlar. Ve insanlığın geleceğinin en büyük
umudu, her zaman böyle insanlann, çok az
sayıda olsa da çıkmasıdır. Ülkemiz,
Uğur Mumcu'dan Metin Göktepe'ye, nice
onurlu ve yürekli ınsanı saygı ve takdirle
anmakta. Hepimiz hiç kuşkusuz gidip Bağdat'ta,
Basra'da gazetecilik yapamazdık. Ama
yapabilecek olsaydık, kaçunız giderdi? Asne
Seierstad ekranda belirip tsveççe bilenlerin
kulağma oldukça şirin gelen Norveççesiyle takrr
takır tanıklık yaptığı sırada, mütevazı evimin
oturma odasındaki televizyonun karşısmda kendi
adıma utanç duyuyor ohnam belki de bu
yüzdendir.
GÜRHAN
UÇKAN
KADIKOY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002/893 Vasi Tay.
Mahkememizce verilen 1.4.2003 tarih ve 2002/893
esas. 2003/181 karar sayılı ilamı ile 1928 d.lu Fatma
Handan Gür rahatsızhğı sebebıyle 4721 s. TMK'nun
405. maddesi gere|ince vesayet altma alınarak kendi-
sine Selahattin Fazlı Gönenç vasi tayin edilmiştir.
Keyfiyet ılan olunur. 1.4,2003 Basın: 18727
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002/926 Vasi Tay
Mahkememizce verilen 3.4.2003 tarih ve 2002'926
esas, 2003/100 karar sayılı ilamı ile 1930 doğumlu
Mustafa oğlu Kenan Kızılay 4721 s.TMK'nun 405.
maddesı gereğince vesayet altına alınarak kendisine
Kemal Kızılay vasi tayin edılmiştir. Keyfiyet ilan olu-
nur. 43.2003 Basın: 18206