08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUSLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Itasıl Oldu Bütün Bunlar?' "Ne gökler güriedi, ne de yıldınmlar yağdı Usulca bir damla ışık düştû otlara. Çalınm çırpının dibindeki otlara, Hani şu bildiğiniz güneş ışığı" Bu sabah, başka bir sabah! Yeşil çimen üstün- de san çiçekler. Şeftalinin, portakalın bir bir patla- yan tomurcukian. Asmanın gün gün boy atan yap- raklan. llkyaz işte, nisan!.. Sabahattin Batur'u anımsadım. Birsanat dos- tu, hem şair, hem düşünür... Yaşantımın pek çok anısında yeri var. 'Akçakuşlan'n okudum bir da- ha. Şiir yazmak nedir? Bir gereksinme midir? Ki- me göre, kimin için? Bir zamanlar benim de yaz- dığım oldu. Küçük not defterierinde dururonlar. Ama Batur, ne iyi etti, topladı bir araya tüm şiirlerini. Akyaka'da sabah!.. Doğa kıpır kıpır canlanıyor. Sesler biie başka!.. Çıksam yürüsem yokuş aşa- ğı... Kıyıya insem... Dostlan görsem. Geçmiş yaz- lar uçup gitti mi? Kimi gider, yenisi gelir... Üst üs- te binerler, çökerler kişinin derinliğine... İşte, eski yıllann notdefterleri: Geceler, konuşmalar, içkiler... Sırası mı? Yanıbaşımızda binlerce insan acılar için- deyken! Müzeler, hastaneler, kıtaplıklar yağmaia- nırken!.. Binlerce yıllık uygarlıklar bile bile yok edi- lirken insan nasıl bakar ilkyazın getırdiklerine? Bir yaşamatadı nasıl duyar? Ozgüriük, uygariık eşan- lamlı mıdır? Ya teknoloji! Insanoğlu nasıl bir çeliş- ki içinde, nasıl bir ikilem karmaşasında... Sen de, kalkmış gelmişsin Akyaka'ya, eski gün- leri arıyorsun! Oysa şu doğanın hiçbirşey umurun- da değil! Sen de bir gün yok olursun, her şey ya- şanmamış gıbı olacak! Doğaya vız gelir, Bush'lar, Rumsfeld lar, Hitler'ler... Napolyon'lar, Atilla'lar, Iskender'lergeçipgitmiş... Doğa, hep aynı kalmış. Her nısanda yenı bir yaşam başlatarak, insanoğ- luna gelmişi geçmişi unutturmaya çalışarak... öyle olmasa nasıl dayanır kuşaklar, nasıl siler süpürür belleğındekileri, nasıl yeniden yeniden to- murcuklanır, canlanır yaşamın çiçekleri? Doğanın belleği yoktur. Insanın belleği sınırlıdır. Duyduğu acılar da öyie... Birey bir çızgiye kadar acı çeker. Sonra unutur çektiklerinı... Bahçede geziyorum. Birtek gül açmış, o çinge- ne pembesi... Hep ilk o çıkar doğaya, "en vazge- çilmez gerçek benim" dercesine!.. Sonra şeftali, portakal, limon, derken zeytin çiçeklen... Bir bir doğarlar. Her yeni kuşak, yaşam serüvenine yeni- den başlıyor. İyi mi bu, bilmem. Ya insan hiçbirşey unutmasa, hep aynı acıda kalsa!.. Ama doğadır bizlereömekolan... Herkötülüğe, heryenilgiye, her acıya karşın, yenı baştan, yeni baştan direnen, başkaldıran... Bu kaçıncı ilkyaz? Bir gün sonyaz olacak! Bir cumhuriyet çocuğu olarak yaşadım bunca yılı? İş- te, yeni bir 20 Nisan!.. Bir doğum günü!.. En iyisi, yazılan, kitaplan, mutlu ya da acı günleri geride bı- rakıp, şu Akyaka ilkyazını duymak!.. Doğadır bizederslerveren, uyaran... Anlamasak da anlamazlıktan gelsek de!.. Hep soracağız sonu gelmez soruları, dostum Batur gıbi: "Nasıl birdenbire aydınlandı ortalık I Nasıl bo- yandı seslendi şekiller I Nasıl bir düzene girdi ev- ren I Nasıl oldu bütün bunlar.. nasıl." HABERiN JEK ADRESi 1 MAYIS'A TÜRK BAYRAKLARIYLA • GENELKURMAYTN TOPYEKUN SAVAŞ HAZIRLIĞI • PKK (KADEK): AMERIKA GELSIN MUDAHALE ETSİN • IRAK'ÎN KUZEY1NE GÖTURULEN11 BIN TEVRAT ŞIRNAKTA ELE GEÇIRILDI • KKTC CUMHURBAŞKANIRAUF DENKTAŞ: ABD KIBRIS'I KARIŞTIRIYOR • VURAL SAVAŞ. EMPERYAUZME KARŞI MILÜ CEPHE KURIVIAUYg Aydınlık HER PAZAR BAYİLERDE Henüz însan Olamamışlann Çağındayız... 21. yüzyılda insanlığın bir kesimi ne yazık ki henüz insan olamamış, çağdaşlığı yakalayamamıştır. Varsıl toplumlann çoğu insan denilen varhğın, insanlık denilen değerin bilincinde değildir. Ilkel insanın tutumu içindedir. M. îskender ÖZTURANLI Hukukçu Y üzyıllardan ben dünya yûzünde ateş, savaş, kan ve gözyaşı vardır. Ne var ki insanlık, artık savaş- tan bıkmış usanmıştır. Savaş- la banş biteviye birbiriyle dö- vüşmektedir. Bu dövüşü kimı zaman savaş, kimi zaman daba- nş kazanmıştır. Ve ihtiyar dün- yamız, bu gelgıtlerle daha da ıhtiyarlamaktadır. Böylesine bir durum, "Gözel günkr gö- receğiz çocuklar/ Işıkh günler göreceğiz'' biçimınde dizeler yazan şaırleri de, ne yazık kı ya- lancı çıkarmaktadır. Kimi kışiler savaş çılgınıdır- lar. Savaşın dünyaya ve insan- lara bir canlılık kazandıracağı kanısındadırlar. Uluslann yaşam daman ola- rak nıtelerler savaşı. "tşleyen de- mir pas tutmaz, ışıidar" anla- yışı ıçindedırler. Bu anlayışı savaşla ilintilemeye çahşırlar. Tembel tembel oturan, çalış- mayan kişinin hantal olacağı düşüncesiyle, çalışma ile sa- vaşı bırbirine kanştınrlar. "Yu- varlanan taşyosun tutmaz'1 ata- sözünü de kendilerine göre yo- rumlarlar. Bu düşünce dizgesini benim- seyenler, Türkiye'yi îkinci Dün- ya Savaşı'na sokmayan tsmet Inönû'yü bile eleştirmeye kal- kışmışlar, akıl almaz biçimde "ulusu kKirlaşürdığını" söyle- mışlerdir. "Insanbk savaşı yok edemezse, savaş insanhğı yok edecektir" özdeyişini duymak bile istememişlerdir. Akıllan fikirleri savaşta ve dövüştedır. Vur kır, as kes düşüncesınin tutsağı olmuşlardır. Bugün dünya yüzünde yeni- den savaş tamtamlan çalmaya başlamış. Banşseverlerin tüm çabalanna karşın savaş durdu- rulamamıştır. Üstün olduğunu savlayan bir devlet astığını as- maya, kestiğini kesmeye çalış- maktadır. Bunun iki nedeni var- dır. Teknolojinin dev adımlany- la ilerlemesi, aktöre dedığimiz ahlakın genlerde kalması ne- deniyle, şimdi dünyamız savaş isteyenlerin egemenliği altına gnmiştir. Bu nedenle de her yanda ateş ve savaş, her yöre- de ölüm ve gözyaşı vardır. Bu aymazlığı yaratan bencilliktir, çıkarcılıktır, sömürgecıliktir. Ahlak, erdem ve adalet kav- ramlannı dışlayarak, yalnız tek- nolojinin üstünlüğüne değer veren politikacıdır. Çünkü dün- yanın her yerinde "Tûm sanat- lar harikalar yaratmış,poütika sanaü ise canavarlar yetiştir- miştir". Daha öncekilen bir yana bırakacak olursak, bunlar- dan ikisi 20. yüzyılda Alman- ya ve îtalya'dan çıkmıştır. Gü- nümüzde ıse bu canavarlardan biri ve en tehlikelisi Ameri- ka'da yaşamaktadır. Tüm insanlık banştan yana olduğuhaldeAmerika'daki hay- dut savaş çığlıklan atmaktadir. Çünkü savaşla daha çok büyü- yecek, ganimetler elde edecek ve daha zengin olacaktır. Ken- dısinde nükleer sılahlar, atom bombalan, kitle imha silahla- n vardır. Ama o, dünyajandar- malığını üstlenmiştir. Büyük bir devlet olduğu sanısıyla, bu silahlan ıstedıği zaman kullan- mak hakkına sahip olduğu dü- şüncesindedir. Ne var ki göz diktiği herhan- gi bir devletin silahlanmasına katlanamaz. Ne BırleşmişMil- letler tanır, ne de bu örgüt de- netçılennın raporlannı... Irak'ta kitle ımha silahı, bı- yolojik ve kimyasal silah ol- madığı raporlarla anlaşılınca, dünyanın başka yerinde dıkta- tör yokmuş gibı, Saddam ın dünya banşı içın tehlikeli bir diktatör olduğunu savlayarak fuzeleri, uçakJan ve bombala- nyla bu devletin mutsuz ınsan- lanna saldınr. Bu suretle yeni sömürgecılık denilen emper- yahzmin çirkin yüzünü gözler önüne serer. 21. yüzyılda insanlığın bır kesimi ne yazık ki henüz insan olamamış, çağdaşlığı yakalaya- mamıştır. Varsıl toplumlann çoğu insan denilen varhğın, in- sanlık denilen değerin bilin- cinde değildir. Ilkel ınsanın tu- tumu içindedir. Dünyada savaş önlenemezse, günün bınnde tüm ınsanlığın yok olabılece- ği gerçeğinden habersizdir. Oy- sa günümüzde hemen hemen çoğu ülkede veba ve kolera na- sıl yok edildıyse, savaş ve sö- mürü de onun gibı yok edil- melidir. Önümüzdeki yüzyıllar- da dünyanın insansız bir geze- gen olması ıstenmiyorsa, tüm uluslar ve yönetici kadrolar, büyük devlet adamı Atatûrk'ün * Yurttaş banş, dünyada banş" ilkesinı gündeme getirmeh, "Ulus yaşarru tehlikeyedüşme- dikçe savaş bir cinayettir'' öz- deyişini akıllanndan çıkarma- malıdırlar. Aynca onun şu unu- tulmaz sözlerine de kulak ver- melidirler: "SürekK banş isteniyorsa, in- san topluluklannın durumlan- m iyfleştirecek uluslararası ön- lemleratmmabdır.tnsanlanDtü- mfinün gönenci açlık ve baskı- nın yerine geçmelidir. Dünya vatandaşlan kıskançlık. açgöz- lülük ve düşmanhktan uzakla- şacak biçimde egitilmelidir." Eğer dünya uluslan ve poli- tikacılan, 66 yıl önce söylenen bu sözleri algılamış ve uygu- lamış olsalardı, bugün dünya- nın her köşesi cennet olur, kim- se kimseyı sömürmeye ve bo- ğazlamaya kalkışmazdı. Dünya silahlardan annır, yer- yüzünde aç ve susuz insan bu- İunmazdı. Savaşlar ve dövüş- ler ortadan kalkar, ortalık süt- liman olurdu. Jnsanoğlu sılah- sız bır dünyada mutlu, umutlu ve yannından kuşku duyma- dan yaşardı. Aydınlann Urküten Suskunluğu... Sivil toplum örgütleri mi? Onlar da dillerini yutmuş, sııskun. Boyalı basın ise pohpohJamaktan eleştirme görevini unutmuş. "Bakarsın gün gelir, işim düşer" kafa yapısıyla beklemede. Peki aydınlar, daha doğnısu gerçek aydınlar neyi bekliyor? "Sözümona aydûı" denen takıma ise bir diyeceğimiz yok. ne de olsa her şey düşledikleri gibi gelişiyor. Ahmet ARPAD • nsanlanmız suskun: Kimsenin ağzı- I nı bıçak açmıyor. Niçın? Çekiniyor- larmı, korktuklan bir şey mı var? Ko- nuşmayı sevenler bile sus pus. Ko- nuşan insan düşünür. Konuşmadık- lanna göre düşünmüyorlar. Ürkütücü bir gelişme. "Ben yapûm, oldu" kafalılar is- tediğini yapıyor. Neredeyse asüklan asük, kestikleri kestik,karşı çıkan yok. Kabada- yılık polıtikaya da girmış gibi. tnsan kuni zaman hayal perdesınin Tuzsuz Deli Be- kir'ini anımsamıyor değil. "Var mı lan ba- na yan bakan!" diye nara atar, mahalleli ve Karagöz karşısuıda tıtrerdi. 3 Kasım'da Meclis'e giren sözümona muhalefet(!) derseniz, o görevini unut- muş. "üç maymunlarn ı oynuyor. Ağu- ye- nilgiye uğrayan partıler, vurgun yemiş dal- gıçlar önıeği hâlâ komada. Başkanlan, rollerini oynamış sahneden inmişler, öz- görevlerinı (misyonlannı) yenne getirmış, ortadan kaybolmuşlar. Biliyorlardı tası ta- rağı toplarken, "görev"i candan ve gönül- den (canı gönülden) devrahnak için kuy- rukta bekleyenler olduğunu. Sivil toplum örgütleri mi? Onlar da dil- lerini yutmuş, suskun. Bovab basın isepoh- pohlamaktan eleştirme görevini unutmuş. tt Bakarsın gün geBr, isün düşer" kafa ya- pısıyia beklemede. Peki aydınlar, daha doğrusu gerçek aydınlar neyi bekliyor? "Sözümona aydm* denen takıma ise bir diyeceğimiz yok, ne de olsa her şey düş- ledikleri gibı gelişiyor. Demokrasi dinselleşiyor. Çıkarlar uğ- runa cumhuriyetin temellerini kemirenler bir karmaşa ortamında görevlerine devam ediyor, ülkeyi "ölüm döşeği''ne yatırmak ıçın her yolu deniyorlar. înanılmaz, fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. yılını kutla- dığı 2003'te O'nun kalıtı bu topraklan "pazarlamak" isteyenler azalacağına ço- ğalıyor, takke, külah değıştıriyor ve özgö- reve devam ediyor. Kendilerine ister "halk- çı", ister "dinci'' desinler, onlar Türkiye üzerine hep ağır basmış dış para babala- nrun maşalan'dır. Son 50 yılda belırlı ara- lıklarla hep başa getirilmişlerdir. Çıkar uğruna heryola başvururken gözlerini bi- le kırpmazlar. Bu görevi yapacaklar her yer- de vardır. Ülkücü faşisttir, mafya babasıdır. Sevr çetecisidir. 2. cumhuriyetçidir, tarikatçıdır. Bürokrat ya da milletin vekilidir. Çok da- ha üst düzeyde uzun yıllar görev yapan, hacıyatmaz politikacı da olabilir. Onlar, ora- dan oraya buraya sürülen piyon taşlan, ip- leri görünmeyen bırilerinin elmde, yaptık- lanrun tamamen bilincinde zavallı kukla kişilerdir. Günümüz Türkiye'sinin 100 yıl önceki Osmanlı ile benzerliği ne yazık ki giderek artıyor. On dokuzuncu yüzyılrn sonunda imparatorluk borç batağına saplanmıştrr, sınır kapılanm yabancılara açar. Ancak Avrupa kapitalizminin yatınmlan Osman- lı sanayisinin gelişmesme pek katkıda bu- lunmaz. Ülke, Avrupa'nın hammadde sağ- layıcısı ve pazarı durumunagelir. Ardı ar- dına verilen ödünlerle bağımsızlığını git- tikçe yitirir. 19. yüzyılın sonunda emper- yalizmin yükselişi, Avrupa'mn yayılışı "dümanın pa\1aşılnıası"nı amaçlamakta- dır. Aynı yıllarda Osmanlı'da ise bir yanda yenı zengınlerin sefahati, öte yanda yok- sullaşanlann sefaleti vardrr. Karaborsa ve enflasyon memurile dar gelirlinin alım gü- cünü silıp süpürmekte, devlet parasını yü- rütenler spekülasyon ve karaborsa yapan- lar, dev servetlere kavuşmaktadır. Daha çok dış borç alınır, demiryollan, ümanlar ve tekel yabancı girişimcilere yok pahası- napeşkeş çekilır. Rejime karşı çıkanlar ses- sizliğe mahkûm edilir. Kamuoyu suskun- dur. Yönetenler yığınlardan çoktan kop- muştur. Emperyalizm bugün de Ortadoğu'ya yerleşmek istiyor. Eski oyun, bilinen tab- lolar yeniden sahneleniyor. Okyanus öte- sindeki "kabadayı" başrolde. Irak'ta vur- krr şimdilik bıtti. Açgözlü, doymak bilmez Amerikan emperyalızmi bölgeye iyice yerleşti. Giderek Türkiye'nin yazgısına egemen obnak istiyor. Aracılan, maşalan, ışbırlik- çileri de her zamankı gibi görevde... On- lar, Atatûrk'ün "iuyanet içinde bultınabi- lirlen»" dediklendir. Onlar, Atatürk dev- riminin kurallanm, yerleşik ve üretıci top- lum gerçeğini yok ederek, cumhuriyetin kuyusunu kazanlardır. Ulke 3 Kasım'da önemli bir rol ayınmı- na geldi. Son aylardaki gelişmeler, yaşa- nan bazı acı gerçek, sorunlan göz ardı edı- lentabanın gözünü artüc açmalıdır. Uyan- malıdır birey. Şaşkınlık içinde donup kalmış suskun ay- dmlar da. Yaşamlannın odak noktası din olduğunu bildiğimiz politikacılann şu sı- ralar yönettiği Türkiye günün birinde, iş- lerini giderek daha çok Allah'a bırakan ın- sanlar topluluğu olmasın. LaikTürkiye Cumhuriyeti 80. doğum gü- nünü, Milli Görüş yandaşı, tmam Hatip Li- sesi diploması cebinde bir kişinin başba- kanlığında kutlamayı hak etmiş bir ülke mı? Daha aydınlık, umutlu, onurlu bir Türkiye için Cumhuriyet gazetesinin katkılarıyla yayırnlanmıştır. d e V a r i m ! " diyorsanız, 23 Nisan saat 10.00'dan itibaren ekran başında buluşalım! atv PENCERE Fotoğrafın Dili Cumhuriyet'e 1962'de girdim, demek ki kırk bir yıl olmuş... İlk kez bir fotoğraf yayımlanıyor bu köşede... 18 Nisan günlü gazetemizde yukardaki resmi görünce çarpıldım... Fotoğraf sanatsal açıdan başyapıt değeri taşı- makla kalmıyor, on ciltlik bir tarihsel gerçeği bir "an "a sığdırıyor... Tlk bakışta, kara çarşaflı Arap kadınının üstünü arayan Arnerikan askerinin erkek olduğunu sandım, dikkatle bakınca kadın olduğunu gördüm... Amerika'nın Irak'ı işgalı, televizyonlarda görsel- liğe dünüştükçe, hepimizde ağlama duyguları kö- rüklenıyor; 21 'inci yüzyıla inanılmaz bir tragedya ile başladık; utanmasam ben de gözyaşlarına boğu- lacağım, insanlığın bu denli ayaklar altına alınma- sına katlanmak güç... • "Liberal emperyalizm" güney komşumuzda en çok ıki giysıyle karşılaştı.. Karaçarşaf.. Ve beyaz entari.. Çarşaf, kadının örtüsü.. Entan, erkeğin elbisesi.. Irak'ı işgal eden 'liberal emperyalizm'm kılığı ise bilimsel veişlevsel... Iklim koşullarına uygun dokuda ve renkte çızilip üretilen Amerikan askeri üniformasının estetik açı- dan başansına da diyecek yok!. Batı'da şu günlerde bu tür giyimler moda olmaz- sa şaşanm; kapitalizmin piyasa tezgâhı fırsatı ka- çırmaz diye düşünüyorum. • Saddam çoğunlukla asker kılığındaydı.. Geri zekâlı diktatör!.. Asker üniforması içindekı Saddam kafası, vata- nını savunmadan kaçtı... Zilletin bu derekesi görülmemiştir. Erkeğinin kaçtığı yerde ışgalci Amerikan askeri- nin sıraya dizip üstünü başını aradığı kara çarşaf- lı neyapsın?.. Kadıncağız köleliğe daha Amerikan işgali gerçek- leşmeden boyun eğmiş... Entari giyen erkek, kadınına kara çarşafı gıysi di- ye buyurmuş... Ne kadın, ne erkek... İkisi de özgür değiller!.. Çünkü aklın özgürlüğü ne erkeğin beyaz entari- sinde bannabilir, ne de kadının kara çarşafında... Bu ortamda asker de asker olamıyor... Çünkü çağdaş asker, akıl ve bilim üzerine yük- selen savunma sanatının ürünüdür. • Irak bağımsızlığını savaşmadan verdi.. Çünkü bağımsızlığı savaşmadan almıştı.. Ingiliz emperyalizmınin bastonu çöl kumlan üs- tüne Irak sınırfannı çizmişti.. Irak şimdi Amerikan-lngiliz emperyalizminin yi- ne pençesindedir... Yalnız Irak mı?.. Tüm Islam dünyası, uygarlığın 'Aydınlanma Dev- rimi'ne sırt çevirdiği için geri, düşkün, karanlık, boynu eğik, bağımlı ve zavallı.. Yukardaki fotoğraf, bu zavallılığın suretinı, ışgal- ci kadının bej üniformasıyla köle kadının kara ör- tüsü arasındaki çelişkide vurgulayıp (kör kör par- mağım gözüne) bilincimize sunuyor. T.Ç. IŞTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ III. Ulusal Üretim Araştırmaları Sempozyumu 19-20 Nisan 2003 İKÜ Şîrinevler Kampüsü İktisadi ve İdari Mühendislik ye Bilimler Fakültesi Mimarlık Fakültesi İşletme Endüstri Mühendisliği Bölümü Bölümü E 5 Karayolu Uzerı, Şîrinevler / Ist Tel 0212 639 30 24/3101 / 3112 / 3113 / 3300 www iku edj tr http // uas2003 ıku edu tr ı:f.vM«»ı Her çocuk geleceğe umurio baksın ^ Tei: (0-216) 492 32 32 $ ÜMİT ZİLELİ İŞBİRLİKÇİLER ÇIKTI Günizi Yayıncılık Cağaloğlu Yokuşu Evren Han K: 3 No: 62 Cağaloğlu I İstanbul Tel: 0212 512 42 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle