14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Suskunlar İçin... Hiç sesleri çıkmıyoıi Nerdeler? Türkiye'de mi, yoksa Avrupa'da, Amerika'da mı? Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Devlet Bahçeli yaşıyorlar mı? Daha düne kadar ülkenin, halkın soainlannı çözümlemek isteğindeydiler. Birbirierine karşıydılar. Işlerine geldiğinde uz- laşıriar, gelmediğinde kavgaya tutuşurlardı. Üç dört ay geç- ti, ortada yoklari Biri, koruyucu duvariaria çevrili, bekçilerte korunan köşkün- de; öbürü Boğaz'ın en görkemii yalısında, ötekiler kim bilir nerde? Oysa bu kişiler hepimizin yazgısında etkin oldular. Başba- kan, başbakan yardımcısı, bakan... Partilerinin genel başkan- lığını yıllarca kimseye kaptınmadılar. Profesördüler, Siyasal'lar bitirmiştiler, milliyetçiliğin önderi idiler. Son seçimde eridiler, bittiler. Oysa vermeleri gereken hesaplar vaıi Yüce Divan önünde konuşmalan gerek. Yöne- tim bozukluklannın tüm ülkeye yayılması onlann suçuydu. Şim- di bir kenara sinmişler, susuyoriar! Meydanı kimlere bıraktılar? Tayyip'lere, Gül'lere ve yan- daşlanna! Hiçbirinin devlet deneyimi yok, hiçbiri gerçek bir sorumluluk yüklenmemiş, hiçbirinin kendi alanlannda, mes- leklerindebaşanlan yok!.. Erfoakan'ın peşine takılmışlar, "şe- riat, şeriat" çığlıklan ilebiryeftereseçilmişler, milletvekili, be- lediye başkanı olmuşlar... Ama boş sözlerden, kabadayılık- lardan, takıyyelerden, Atatürk ve Cumhuriyet karşıthğından başka geçmişlerinde anımsanacak olumlu hiçbir yanlan yok! Otekilere gelince... Seçimde yenik düştüler, her şey bitti mi? Insanlıktan, yurttaşlıktan çıktılar mı? Ülkenin bugünü yannı için söyleyecek sözleri de mi yok? Yoksa utanıyorlar mı, yıl- larca ANAP diye, DYP diye savurduklan iddialann havacıva olduğunu şimdi mi anlıyoriar? Susmalan bundan mı? En büyük suçlan ülkeyi bugünkü çizgiye getirmekti. Ta 1950'den bu yana Menderes'ler, Demirel'ler, Tansu'lar, Me- sut'lar; Türkiye'yi, belli amaçlaria, ABD'nin buyruğuna geti- ren onlar değil mi? Para gelsin, borç gelsin, Kore'lere gide- riz, isterlerse başka yeriere, Afganistan'a, Irak'a... Şimdi ağlaşan ağlaşana, "Ah neyaptık, neettikAmerika'nın dostluğunuyitirdik". Borsaiar, bilmem neterbatt batacak. Ame- rika yaptığımızı bağışlamayacak. öcünü alacak. Ya düşma- nımız olursa... TV'lerde, basında öyle yazılar, öyle çirkin suratlar, niyetler görüyorum ki!.. Biri kalkıp diyor ki: 'Politika maliyeti iyi he- saplamak demektir. Beceribudur." Sonra Türk ulusunun ba- ğımstzlığtnı dosta düşmana kabul ettirmiş Lozan Antlaşma- sı için: "ömeğin Lozan iyi biranlaşma değildir" buyuruyor... Hangi koşullarda yapılmış bu anlaşma? Hangi zorluklar, düş- manlıklar yenilerek? Sevr uygulansaydı çok daha iyi olacakmış bu baylara gö- re!.. ABD mandası hele!.. Seksen yılı boşa geçirmişiz! Sek- sen yıl sonra 'Ah, Amerika'nın dostluğunu yitirdik' diye ağ- laşanlar, TV'lerde, gazetelerde... ABD, ordulan, uçaklan, donanmalan ile günlerdir Irak hal- kını bombalaria eziyor Ama yine de yenemiyor bağımsız Irak halkını... Vietnam'dan ders almadılar, kişilik sahibi halklann gücünü anlayamadılar! Nasıl tası tarağı toplayıp Vietnam'dan kaçtılarsa, Irak'ta da zafer değil utanç bekliyor onlan! Süleyman Demirel konuştu: "ABD'lileri danltmamalı" de- di, Bülerrt Ecevit konuştu: "Irak savaşı bizim savaşımız de- ğil" dedi. Ya sizler, yıllarca başbakanlık, bakanlık yapmış olan- lar, neden susuyorsunuz? Halkınıza söyleyecek bir düşün- ceniz yok mu? Yumruğunu Değirmentaşı Sananlar... YÖK'ü yok etme uğruna, iktidarlannın henüz üçüncü ayında, üniversitede köklü reformlar yapmaya kalkışan Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, (şimdi Kültür Bakanı) konumunun Türkiye için yaşamsal önemini unutmuş; türbanlılara ve dincilere umut dağıtarak, "Arkamızda milyonlar var" diyebiliyor. Teoman KARAHUN Gazeteci (Ulus Gazetesi Yılları) L iderler, bazen, parlamentoda- ki milletvekili sayılannın ken- dilerine yenilmez bir güç ve destek sağladığuıa inanırlar. Bu nedenle gerekli gördükle- rinde ya da başlan ağndığında gruplan- na da, muhalefete ve basına da gözdagı ver- mekten çekinmezler. Atarlar, tutarlar, bir çalım, bir övünme "El yumruğunu yeme- yen, kendi yumruğunu değinnentaşı saıur" atasözünü, yaşamlannda belki de hıç duy- mamışlardır. (AhPüsküDüoğiu-TürkAta- sözteri Sözlüğü-Arkadaş Yayınevi-2002) Savaşla ilgili yetki tezkeresi, Meclis ge- nel kurulunda, CHP ve yaklaşık 100 AKP milletvekilinin "ortakhğı'' sonucu redde- dilince, bu atasözünü anımsadık. Oysa AKP Genel Başkanı R. T. Erdo- ğan (şimdi Başbakan) ve Başbakan Gül'e (şimdi Başbakan Yardımcısı) göre, ırmak doğal yatağında akıyordu. Gül "Zannet- meyin ki geçiciyiz, beş yıl ikridardayız! Grubumuz363 kişi buradadır" diyor, tez- kere konusunda bir sıkıntılannın olmadı- ğını açıklıyordu. Erdoğan'ın söylemi ise, "Son 50 yıhn en güçlü hükümeti biziz. 3 Kasım'da halk bize parlamentonun yüz- de 66'sını verdi" biçimindeydi. (Davos- Ocak 2003-Ekonomi Forumu) sonraki günlerde de, tezkerenin kabulüyle ilgili bir kuşkulan olmadığını ve gruptaki arka- daşlanna güvendiklerini yinelediler. Gördük ki, Erdoğan da, Gül de, Türki- ye'nin geçmiş siyasal yaşamını pek bilmi- yorlar. Bazı bilgiler: 1946 seçimi sonra- sı, CHP hükümeti, Meclis'in yüzde 89 desteğine sahipti. 14 Mayıs 1950'de, bu güçlü çoğunluk iktidannı deviren Demok- rat Parri, arkasında, Meclis'in yüzde 83 des- teğini buldu. Bu destek, 1954 seçimlerinde yüzde 93'e ulaştı, 1957 seçimlerindeyse yüzde 69.5'te kaldı. Ve parlamentoda, AKP'nin yüzde 66'sından da fazla çoğunluklara da- yanan bu hükümetler, gün geldi yıkılıp gittiler. Ne yazık ki, bu hüzünlü yıkılış- lardan hiç kimse ders almış görünmüyor. Çoğunluğu peşlerinden sürükleyenler, ba- zen buyurgan (diktatör) gibi da\Tanıyor- lar. Bir cesaret, bir böbürlenme. Bugün- kü gibi.. Örneğin YÖK'ü yok etme uğruna, ik- tidarlannın henüz üçüncü ayında, üniver- sitede köklü reformlar yapmaya kalkışan Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, (şim- di Kültür Bakanı) konumunun Türkiye için yaşamsal önemini unutmuş; türban- lılara ve dincilere umut dağıtarak, "Arka- nuzda milyonlar var" diyebiliyor. (Ne- dense bazı iktidarlar, yüzyıllık kurumla- n egemenliklerine almak için hep çok genç bakanlan seçerler.) Kendilerini Lidere Kurban Edenler; Bu- yurganlıklar, bazen partilerden kopuşlan ya da bugün olduğu gibi, lidere baskaldı- nşlan getirir. Hürriyet Partisi böyle doğ- muştur. (1955) Bu partinin genel başka- nı olan Fevzi Lütfı Karaosmanoğlu'nun DP'den aynldığında söyledikleri,siyaset adamlanmızca unutulmaması gereken bir öğüt olarak belleklere kazınmalı: ''Türki- ye'de milletvekili seçilen kişi, partisine ve- ya lidere sadakat yemini etmez, vatan, mil- let ve cumhuriyet esaslanna eder." DP Meclis Grup Başkanlığı'ndan ayn- lan Refik Şevket tnce'nin istifa mekru- bunda, Menderes'in, gruba ilgisizliğin- denyakınılıyor, "Partiarkadaşlaruuzıkü- çükgörmejin" uyansında bulunuluyordu. R. Ş. Ince, Başbakanın partiyi yönetme an- layışını bir türlü içine sindirememişti. (1952) Erzurum Milletvekili Hamh Şevket tn- ce'nin de, DP'den istifa ederken, gerekçe- si. "DP Başkanı Menderes istipdada ka- yıyor" olmuştu. (1956) Gelmiş geçmiş tüm gazetecilerin bü- yük üstadı. Hüseyin Cahh Yalçm, 1956 yılında Ulus'taki birbaşyazısında, başba- kanlann sözünden çıkmayan çoğunluk partisi milletvekillen için, "Kendilerini lidere kurban edenler" benzetmesini yap- mıştı. Geçmişteki bu tür gelişmelerden haber- siz R. T. Erdoğan'ın, grubunu toparlaya- bilmek için başvurduğu tehditler işe ya- ramadı. Yaklaşık 100 AKP'li, hiç olmaz- sa o tezkere günü, H. C. Yalçın'ın 47 yıl önce uyardığı gibi, kendilerini ve halkı li- dere "kurban" etmediler. E L. Karaosma- noğhı'nun, "Türkiye'de millerveküi seçilen kişi partisine ve lidere sadakat yemini et- mez" görüşü, 48 yıl sonra Türk siyasal ya- şamında gerçeklik kazandı. (Inşallah bun- dan sonra da tüm milletvekillerimiz aynı sağduyuyu gösterirler.) Ve M Değirmentaşı" sanılan yumruk, "fiskeT1 ye dönüştü. Değirmentaşı parçalan- dı, dağıldı. Ya basına ne demeli? 15 yıl parlamen- to muhabirliği yapmış bir kişi olarak, TBMM genel kurul görüşmelerinde ve sonrasında I Mart günü gözlemlerimiz şöyle oldu: Basının, tamamı değil ama hiç olmaz- sa bir bölümü o gün bilgi yönünden dağı- nık bir görüntü verdi. Parlamento muha- birleri, yıllanmış gazeteci-yazarlar, yo- rumcular, köşe yazarlan, araştırmacı ga- zeteciler, bizi bağışlasınlar, tezkerenin gö- rüşme öncesi, sırası ve sonrasında düş- tükleri yorum kargaşasından kurtulama- dılar. (Tsedeni, galiba TBMM içtüzüğü, is- tihbar ve Anayasa'ya ilişkin bilgi noksan- lığı.) Batı TV'ler, Reuters'e dayanarak, "sa- vaş yetki tezkeresinin genel kurulda kabul edildiğini" alt yazılarla kamuoyuna du- yurdular. Yayınlannı kestiler, açıklamalar yaptılar. TBMM'de çok sayıda gazeteci- miz var ama kanallarda böyle çok önem- li bir haberin kaynağı olarak yabancı bir haber ajansı gösterildi. Üstelik haber de yanlış, resmi sonuç açıklanıncaya kadar ekranlardan canlı ya- pılan röportajlarda ortaya konan bazı yo- rumlar da.. Bu arada basının "AKPGru- bu, en çok 30 fire verir" haberleri de ger- çekleşmemişti. Ardından ikinci bir tez- kere savaş ve yine basının bir bölümün- de, hep aynı kişilerce ortaya konan yorum kargaşası. CHP artık duraksamamalı: CHP ve 100 AKP'li, o gün için Meclis'te iyi bir sınav verdiler. DenizBaykal, TBMM açıl- dığında iki partilı parlamentoyu ima ede- rek, ekrandan, u Salonagirdiğimizdebir\al- mzfakduygusunakapıkbk" demişti. Uma- nra, bu duygudan artık sıynlmıştır. Unu- tulmamalı ki, 14 Mayıs 1950 seçimleri sonrasında parlamentoda 408 DP'liye kar- şılık, 69 CHP'li bulunuyordu. 1954 se- çimlerindeyse CHP'nin milletvekili sayı- sı 508 DP'liye karşı 31 'di. İnönü'nün li- derliğinde bu partimiz ne yalnızlık duy- gusuna kapıldı, ne ürktü, ne de duraksa- dı. Görkemii bir demokrasi savaşımı ver- di. Şimdi, büyük iç sorunlanmızın yanı sı- ra, yürekleri sızlatan bir savaşı kaygı ile izliyor ve Türkiye'nin saygınlığını anyo- ruz. Özellikle son 4 ay içinde düşürüldüğü- müz duruma bakın. Bu bunalımlı yıllanmızda CHP, dünkü- nü aratmamah. PENCERE Eşşek Herifin Damadı... Bugünkü yazının başlığındaki deyişi babam ve arkadaşları sık sık kullanırlardı; çoğu Birinci Dün- ya Savaşı fırtınasında Arap çöllerinin kumlannı yut- muş eski askerlerdi. "Eşşek" derken sözcüğü şeddeli söylemek, de- yişin tadını çıkarmakla eşanlamlı sayılırdı; özellik- le vurgulanırdı: - Eşşek herifin damadı!.. Aradan zaman geçti, kuşaklardeğişti, eşşek he- rifin damatları eksileceğine çoğalıyoriar. • Eşşek herifin damadı kimdir?.. Savaşçılıkta Amerikalı'yı Ingiliz'i sollayıp geride bırakandır. Eşşek herifin damadının bir süredir avucu kaşı- nıyordu, çünkü Meclis'ten tezkere çıksaydı, Irak sal- dırısında Kuzey Cephesi açılsaydı, Amerika'dan yeni borç gelecekti; bu olmayınca damadın Allah'ı şaştı; insan kanı üzerine vampiriikle dolar üzerine kişisel çıkannı birieştirip keyfine bakmak isteyen da- mat; borç lobisi ile savaş lobisi'nln tezgâhında medyacılık yapıyor. Borç lobisi Türkiye'nin canına okumuş, ekono- minin kanına girmiştir. Devleti yüksekfaiz üzerine borçlandıran bu azın- lık doymak bilmiyor; holdinginin kâriannı -üretim de- ğil- faiz gelirleri üzerine oturtan lobi, girişimci işa- damlannı piyasadan kovuyor; tekelleşen medya bu tezgâhın propagandasını yapıyor. Bizim devlet, içeriye ve dışarıya yüksek faiz üze- rine borçlanmak politikasına kul oldukça, ne içer- de üretim artar, ne de dışardan yabancı sermaye gelir. • Irak'ta yaşanan lânetlenesi savaş kör kör parma- ğım gözüne nice gerçeğin ortalığa dökülmesine ya- radı; Küreselleşme'nin maskesi düştü; Amerika'nın 'hırsı piri's\ kanlı dişlerini gösterdi; Türkiye evet efendimci tutumunu bir yana bırakırsa adam ola- cağını derinden duyumsamaya başladı. Nitekim pabucun pahalı olduğunu anlayan Baş- kan Bush, Türkiye'yedönük "asarım, keserim, se- niyıkanm " tutumundan vazgeçip 8.5 milyar dolar- lık yeni bir kredi için Kongre'ye başvuracakmış... Bizim medyacı haberi nasıl veriyor: "Bush kesenin ağzını yeniden açıyor." Keselere kasalara fena halde aklını takmış borç lobisi savaş lobisine dönüştükçe, medyacılann ak- lı fikri çarpıkhktan kurtulamayacak!.. • Yazı boyunca eşşek herifin damadının marifet- lerinden söz açtık... Peki, "eşşek herif" kim?.. Aynca adını vermeye gerek var mı canım, kim ol- duğunu biliyorsunuz. N İ S A N 2 0 0 3 İ N G İ L T E R E - T U R K İ Y E § 2 Nisan'daki İngiltere-Türkiye maçının şerefine, milyonlarca dakika Turkcell'den hediye! 4440532 4440535 www.turkcell.com.tr 2 Nisan'daki İngiltere-Türkiye maçının şerefine, 27 Mart-2 Nisan tarihleri arasında her aramada ilk 2 dakikadan ' sonra 2 dakika hediye. Aynca galip gelirsek bu zaferin şerefine, 3-6 Nisan arası, bu 2 dakikaya ek olarak, attığımız her gol için 2'şer dakika daha hediye. ÖRNEK: Türkiye maçı 1-0 kazanırsa 2+(2)=4 dakika, 3-1 kazanırsa 2+(3x2)=8 dakika bedava. Milli Takım Resmi İletişim Sponsoru Turkcell dünya 3.'sü takımımıza başarılar diler. AZIR KART TURKCELL Bu kampanya tüm Turkcell, Hazır Kart ve Muhabbot Kart aboneleri için geçerlidir. Kampanyadan faydalanmak için kayrt ve başvuru gerekmemektedir. Ücretsiz konuşma hediyeleri 27 Mart 2003 saat 00.00 ile 2 Nisan 2003 saat 24.00 arasında, yurtiçinden Turkcell, Hazır Kart ve Muhabbet Kart abonelerine yapılan aramalarda geçerlidic, Kampanyanın 2. kısmı galibiyet halinde 3 Nisan 2003 saat 00.00 ile 6 Nisan 2003 saat 24.00 arasında aynı tip aramalar için geçerlidir. Maçın ilan edilecek resmi skoru esas alınacaktır. 4 P- • r ^ j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle