Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2003 PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishab@cumhuriyet.eom.tr
Tony
nereye
koşuyorOlmuyor. Toııy Bhir, tngiltere'yi
Amerika'nın yanında bu savaşa
sürüldemeye ikna edemiyor. BBC'deki
açıkotunımda halkın sorulanna yanıt
yetiştirmeye çalışıyor. -Popüfcrtği
yitinneyi onur nişanı olarak
gönnüyorum, ama bdeıüğiıı gereğkür"
diyerek kendini ateşe atarken halkı içın
doğruyu yapan lider portresi çizmeye
çalışıyor Olmuyor. Demokratik bir
ülkede halkın çoğunluğunun sesine
neden kulak vermediğini anlatanuyor.
Gençliğin küresel televizyon kanalı
MTV'de gençlere derdini anlatmaya
Çalışıyor. 18 bın seyirci, Blair'in savaş
için aldığı pozisyona karşı çıktığını
oylarken, sadece 1 kişi Blair'in lehine
konuşuyor. Popûlerliğinı arttırmak için
eski metotlan kullanıyor. Nasıl daha
önce Bfll Chnton saksofonuyla
konserler verdiyse, Blair de elekiro
gitanyla sahne alıyor. Ama olmuyor.
Blair, kamuoyunun gözünde devamlı
kan kaybediyor. Kan kaybettikçe
partisini de, her ne kadar içerisinde
muhalif sesler yüksekçe duyulsa da,
aşağılara çekiyor. Kamuoyu
araşnrmalan, Işçi Partisi'ne olan
kamuoyu desteğinin geçen Ocak ayında
yüzde 43 iken, Şubat ayında 4 puan
gerüeyerek yüzde 39'a düştüğünü
gösteriyor. Blair için sadece kamuoyu
değil. kendi partisi de demir leblebi bir
konu oldu. Bazı Işçi Partisi
milletvekillerinin tahminlerine göre
parti üye sayısı 180 binlere düşmüş. Bu
rakam, Blair'in iktidara geldiği yılki
rakamın yansı kadar. îddialara göre,
tngiltere ikinci Birleşmiş Milletler
(BM) karan olmaksızın savaşa girerse,
yüz civannda Işçi Partisi milletvekili,
parti üyelik kartlannı çöpe atacak.
Geçen ay sonundaki Avam
Kamarasrndaki oylamada da, tngiltere
tarihinin hükümet karşın en büyük tavn
görüldü. 393
LONDRA
BARAN
UNCU
savaş karşıti
olarak
yorumlanabilecek
"henüzdeğfl"
yönündeki oyun
121 tanesi Işçi
Partisi
milletvekillerine
ait. 2002 yılında
yapılan Irak'taki durumla ilgili
oylamalarda, "asi" tşçi Partililerin
sayısı sadece 53 ve 32 idi. Son
oylamayla beraber, partidekı isyanın
iyice büyüdüğü de anlaşıldı. Bu kazan
kaldınşın açıkça ilan edildiği yer, 1
miryondan fazla insanın katıldığı
Londra'daki savaş karşıtı gösteriydi.
Işçi Partisi Milletvekili George
GaDovvay gösterideki konuşmasında,
Blair'in partiyi bölünmeye
sürüklediğini anlatırken, geride
kalanlann, partiyi kalınnlanrun üzenne
tekrar inşa edebileceğini söylüyordu.
Tabii ki, seçım gününü hesaplaşma
günü olarak ilan eden sendikacılar ve
sivil toplum örgütleri de cabası. Sonuç
olarak Blair, bir umut.. ikinci BM
karanru bekliyor. Karar olmadan
harekete geçmenin hukuk dışı olacağuu
ve aynı zamanda tamamen bir intihar
anlamına geleceğini biliyor. Bu durum
karşısında geçen hafla içinde Bush
yönetimi bile tngiliz kamuoyundan
yıldı ve operasyona Ingiltere'siz
başlayabileceklerini açıkladı. Ama
Blair yılmıyor. Belki de en büyük rakibi
olan Muhafazakâr Parti'nin hâlâ 8 puan
önünde olmasına güveniyor. Ancak,
savaşrn dışında bekleyen sağlık sistemi
ve eğitim reformu gibi can alıcı konular
unutulduklan yerlerden gündeme
taşındığmda, Blair ve tşçi Partisi'ni çok
zorlu günlerin beklediğini tahmin
etmek zor değil.
Hank ilerandevumvardı...Onunla ne zaman tanışrığımı tarn
olarak hatırlamıyorum. Mekânın
Beyoğlu olma ihtimali yüksek.
Kitapçının raflanndaki yüzlerce kitap
arasında gözüm onun kitabına
takılmıştı. Raflann üst katında, göze
hemen çarpmayan bir noktadaki kitabı
elime aldım. îlk sayfalanna göz
attıktan sonra kitabı satın aldım.
Yağmurla birlikte Taksim'e yürürken
iç cebime sakJadığım kitapla birlikte
onu okuyabilmenin heyecanını da
taşıyordum. Kitabın adı Büyük Zen
Düğünü idi, yazan ise Charles
Bukowski ya da onu tanıyanlann
ifadesiyle Hank'h. Bukovvski'nin diğer
kitaplannı zaman içinde bir bir
okudum, hakkında yazılanlan gözden
kaçırmadım. Aradan yıllar geçti.
Beyoğlu'nun yağmurlu bir akşamında
tanıştığım yazarla yollanmız Los
Angeles'ın ıssız bir köşesinde yine
kesişti. Bu sefer mekân inanılmaz
sakin, hava güneşliydi. Okyanusa
bakan yamaçlannı yaşlı ağaçlann
gölgelendirdiği Green Hills
mezarlığındaydım. Yazarın ölüm
yıldönümünde mezan başındaydım.
Mekânı bubnak zor olmadı.
Mezarbğın Okyanus Manzarası adlı
bölümünü kısa bir araştırmadan sonra
keşfettim. Ancak Bukowski'nin
mezannı bulmak için hayli uğraşmam
gerekecekti. Uzun süren araştrrmama ,
rağmen onun mezannı bulamadım.
Yanımdaki arkadaşım onun sanki
bizden saklandığını söylüyordu.
Bukovvski yaşadığı zamanlarda olduğu
gibi yeni yüzlerle karşılaşmaktan
kaçıyordu sanki. Dünyanın öbür
ucundan gelen iki ziyaretçi onu
bulmakta kararlıydı. Mezarlık
görevlilerinden yardım istedik. Yaşlı
kadın görevliye onun adını
söylediğimizde gülümsedi.
tt
Bukowski'yi bulmak kolay değildir,
yarduna ihtryacınız olacak" deyip bıze
mezara nasıl ulaşacağımızı gösteren bir
kroki uzattı. Haritaya bakınca mezan
bulmamız zor olmadı. Okuduğum
romanlan ve şürlerini tekrar
hatırladım. Mezannın köşesinde
LOS ANCELESİİ
REMZt
GÖKDAĞ
ıturduğum
yerden onun
hayahnı
gözümde
canlandırmaya
çalıştım. Mutlu
bir çocukluk
geçirmemişti.
Almanya'da
doğmuş, 2 yaşındayken ailesiyle
birlikte ABD'ye göç etmişti. Babasının
baskısı yazann yaşamrna damgasını
vuracak, onu toplumdan
uzaklaştıracak, arkadaşlıkiarını
diğerleri gibi sürdüremeyecekti.
Yaşamın kenannda, dışlanmışlann
arasında bir hayatın zorluklanna
yazarak karşı koymaya çalıştı.
Yazdıklan dilden dile ulaştı, kitaplan
elden ele ülkeyi dolaştı.
ABD dışında da tanındı. Öykü ve
şiirleri, sıradan insanlann her gün
karşılaştıklan benzer deneyimleri
içeriyordu. Onu ünlü kılan, Amerikan
halkı arasında turulmasını sağlayan
özellik, kendine özgü yalın ve sade
üslubuydu. 0 konuşulan dilde
yazıyordu ve yazdıklannı anlamak için
kimse sözlüğe bakmıyordu. Barlan,
kadrnlan, hayatın kenannda
dolaşanlan, bir de Los Angeles'ı yazdı.
Bu kenti bir kadını sever gibi seviyor,
caddelerini bir bardak soğuk birayı içer
gibi yaşıyordu. Halkın yazılannı
beğenmesine karşın edebiyat
eleştirmenlerinin gözüne giremedi.
Yaşarken çok satanlar listesine
giremeyen Hank'ın eserleri öldükten
sonra kıymete bindi.
Edebiyat çevreleri onun farklı
üslubunun çağdaş Amerikan
edebiyatında yer alması gerektiğine
inandıklannda yazar hastanede ölüme
meydan okuyordu. Başaramadı... 1994
yılının 9 Mart günü Los Angeles'ın
San Pedro kentinde öldüğünde
hayranlannı hayal kınklığına
uğratmıştı. Aslında onun ölüme
meydan okuyuşu genç yaşlarda alkol
bağımlılığıyİa başlamışh. Hayatının bir
bölümünün anlatıldığı Barfly fitminin
galasında kendisine yöneltilen soruyu
şöyle yanıtlamıştı: "Ben asbnda içerek
intihar edryorum. Bunu da seviyonım.
Kimi bir kutu hap içip bunu yapar, Idmi
benim gibi kendini içldye vurur. Bu bir
anlamda uzun vadeti intihar girişiniL"
0, bu tutkusundan hayatının sonuna
dek vazgeçmedi. Almanya'da başlayan
macera Los Angeles'ta noktalandı.
Yazarla buluşmamızın mekânı Green
Hills Mezarlığı'ndaki yüzlerce mezar
taşı birbirine benziyordu. Siyah
mermer üzerine yazılmış tarihler,
isımler ve notlann dışında.
Bukowski'nin mezar taşında da
yaşadığı yıllar 1920-1994 tarihleriyle
belirlenmişti. tsminin altında lakabı
"Hank" yazılıydı.
En altta, garduıı almış bir boksörün
profılden görüntüsünü andıran bir şekil
vardı. Bunun altında ise "Don'tTry"
(Deneme Yapma) yazılrydı. Ölümünden
sonra yazann eşi Linda, bu mesaja
açıklık getirmişti. Hank'ın sevenlerine
son mesajı "Deneme yapma, amacmı
gerçekleştir" olmuştu.
(remzi(a)hotmail. com)
Sımrjuk mu
daha zor>
yoksa...
Venezüella'nın
başkenti Caracasta
yaşanan su sıkuıosı,
bu defa önceki
yıDardakine göre
daha zor günler
yaşaüyor. Kentin
doğusunda kalan
bu gecekondu
mahaDesinde de
çocuklar sokakta
'duş ahyor.' tki
kardeşi sırada
beklerken kafasma
dökülen sularla
yıkanma> a çahşan
buçocukise,
ashnda susuzluğa
razı gibi görünüyor.
(Fotoğraf: AP)
Rio Karnavalı halk sanatıKarnaval ne demek? Heyecanla
beklenip hazırlığı yapılan, her
türlü çılgınlığın kabul gördüğü,
bir hafta boyunca süren bir
şölen, hayat ile sevginin
kutlanması. Şüphesız Rio'da
Karnaval deyince akla ilk gelen
şey aslında yanşma olan,
kostümleri ve sambasıyla bilinen
"Samba Okuüannın DefHekrl"
1920'lerde gelişen samba
okullannın gösterilerinde
yediden yetmişe halktan herkes
yer alabiliyor (samba bilmenize
gerek bile yok, sekiz ay süren
provalarda gereken öğretiliyor)
Bu sene yanşma 1 Mart
Cumartesi gecesi başlayıp 4
Mart Sah günü bitti. 2 Mart
Pazar gecesinin benim için ömür
boyu özel bir yeri olacak çünkü
o gece bizzat gidip 21,00'den
7.00'ye binlerce insanın
inanılmaz performansını, resmen
gözlere şenlik bir gösteri
izledim. Yanşma karnaval alanı
Sambodromo'da yapılıyor, dört
gecede gerçekleşiyor ve samba
okullan iki lige aynlıyor.
Cumartesi ve salı gecesi gösteri
yapan ligdeki
okullann
yanşmasıdaha
ufak çapta
oluyor; asıl ilgi
odağı pazar ve
pazartesi gecesi
gösterisini
sunan28
okulluk diğer lig. Her gecede
üye sayılan 3500-5000 olan 14
samba okulu gösteri sunuyor.
Her samba okulu 1400 metrelik
pisti gösterisini en güzel şekilde
sürdürerek en az 65, en çok 80
dakikada geçmek zorunda. Her
okul enredo'su yani konusu.
bateri zenginliği, beste, dans,
ritim, kostüm ve alegorias yanı
geçit arabası dekoruna göre
değerlendiriliyor. O geceyi
anlatmak için sayfalar gerekir
onun için beni belki de en çok
etkileyen şeye, okullann hikâye
ya da konu işleyışine
değineceğim. Yanşmada mesele
sadece ilginç kostümler giyip
dans etmek değil - insanlar
herhangi basit bir konuyu
(enredo'yu) alıp onunla resmen
RİO DE JANEIRO
BAR1Ş
GÜNERSEL
sanat yapıyor.
Konunun değişik
açılannı,
çağnştirdıklannı
sergiliyor:
sembollerle
takdim ediyor,
^ ^ ^ ^ ^ ^ izleyenlerin
~ ~ ~ " " ~ ^ ~ hayalgücünü
zorluyor. Bunu yaparken her
okul sadece 30-40 farklı,
rengârenk, detaylı ve karmaşık
kostümler değil, 9'dan 20'ye
kadar geçit arabası (alegorias)
kullanıyor Geçit arabalan
30'dan 90 metre uzunluğunda. 4
katlı bir bina yüksekliğinde
olabiliyor ve her biri konunun
ayn bir yönünün sunulduğu bir
sahne gibi kullanılıyor, uygun
kıyafetleriyle dans edenleri
taşıyor. Bir samba okulunun
konusu Brezirya'nın doğal
güzelliklenydi. Bir geçit arabası
Amazonlan temsil ediyordu -
dev ağaçlar, bitkiler, dallar,
yapraklar, hayvanlar ve
nehirlerle âdeta ormanı arabaya
koymuşlardı! Başka bir geçit
arabasında zamanın Brezilva'vı
etkileyişini ifade'etmek için yaşlı
ve bilge "Zaman Baba"yı
yapmışlardı. Yanşmayı
birincilikle bitiren samba okulu
Brezilya'da toplum sorunlannı
konu almıştı. Bir geçit arabası
açlığı temsil ediyordu, biri
cinayeti, biri uyuşturucu
kaçakçüığını, biri yoksulluğu -
her bir sorun için arabalarda
birer devasa canavar kafası
yapmışlardı; arabalarda insanlar
o sorunu pantomimle ifade
ediyor, tiyatral bir gösten
sergiliyordu Son geçit
arabasında bir Lula yapmışlardı;
yeni Devlet Başkanı umudu
temsil ediyordu. Işlenen konular
arasında üzücü olan olaylar.
dünyanın ya da Brezilya'nın
sıkıntılan da olabilir, ama yanlış
anlamayın kimse bunlar
karşısında üzülüp sızlanmıyor
Acı veren şeyler ifade edilse de
umut verici şarkı de\'am ediyor,
izleyenlerin de katıldığı samba
sürüyor. Sonuçta Karnaval,
iyisiyle kötüsüyle, acısıyla
tatlısıyla hayatın kutlanması..
bgunerseE'S hotmaiLcom
tlaçlara karşı alerjim var. Kocakan
yöntemlerinin yanından bile geçmem. Fazla
ilaç yazmayan doktorlan, "Bu işten
anJamıyor" diye değerlendirmediğim gibi,
çok ilaç yazanına da şüpheyle bakanm.
Hiçbir tanıdığımm tavsiyesiyle ilaç
kullanmadım. tlaç alerjime karşı ilaç
buhınsa onu bile kullanmak istemem. Ama
ne yazık ki ilaçsız da yaşanmıyor. Kırmızı
ışıkta beklerken arabama arkadan toslayan
biri yüzünden, aylardır fizik tedavi görüyor
ve hiç sevmediğim halde günde bir kez
kaslanmı rahatlatıcı ve ağnlan azaltıcı hap
alıyorum. tster istemez konuyla ilgilenmek
zorunda kaldım. Doktorlann reçete yazma
eğilimi üzerine yapılan bir araştırmaya göre
Belçika'da ilaç kullanımı yüzde 7 artmış.
Profesör Marc Bogaert bu sonucu "şaşırtıa
ve rahatsız edkF olarak değerlendirdi.
Doktorlar Belçika'da 6.4 miryon doz ilaç
yazmış. Bu sayı bir önceki yıl 6
miryonmuş.. Artış oranı kalp ve damar
hastalıklan ve depresyonla ilgili ilaçlarda
yüzde 8'e ulaşıyor. tlaca harcanan paranın
üçte birden fazlasını kalp rahatsızlıklanyla
ilgili ilaçlar için veriyor Belçikalar... Başı
kolesterola karşı ilaçlar çekiyor. En çok
kullanılan ilaçlar listesinde anticonceptiva
2., yüksek kan basıncına karşı ilaçlar da 3.
sıradalar... Ev doktorlan reçete yazarken
antibiyotik konusunda çok daha dikkatli
davranıyor. Hükümetin doktorlara ve
Seçimden sonrabir öğün
hastalara yönelik başlatnğı
"aküa antibiyotik
kuDanmayı" öğütleyen
kapmanya sayesinde
antibiyotik kullanımı yüzde
5 daha azalmış./ Bogaert,
nüfusun yaşlanmasının tek
başına ilaç kullanımındaki
yüzde 7'lik artışı "~^~~~^^"1
açıklamaya yetmediğini, hatta (viagra gibi)
yeni popüler ilaçlann piyasaya çıkmasuıın
da artış konusunda kendısini tatmin
etmediğini söylüyor. Bogaert, "Yaşlanma ve
popüler Daçlarla bu aruş açtklanamıyorsa,
hükümet bu arnşm nedenlerini ortaya
çıkarmahdır" diyor. Belçikalılar çerez gibi
ilaç kullanıyor. En ufak rahatsızlıkta ev
doktoruna koşan, birazcık daha ciddi bir
durumda da ya ev doktorunu çağıran ya da
soluğu hastanelerin acil servislerinde alan
Belçikalılan frenlemek için Sosyal tşler
Bakanhğı önlemler almak zorunda kaldı.
Doktorun eve çağntması halinde ödenen
hasta katkı payı artınldı.
Büyük kentlerdeki hastanelerin yükünü
azaltmak amacıyla da ücretsiz acil servis
hizmetinden yararlanan hastalardan,
durumlanrun acil ohnadığının anlaşılması
BRÜKSEL
ERDtNÇ
UTKU
halinde, 12.5 Euro alınmaya
başlandı. Sosyal tşler
Bakanı Sosyalist Frank
Vandenbroucke tarafindan 1
Mart'ta başlatılan "acü
servkleri gereksiz yere
meşgul edenkrden ekstra
ücret ahnmasmı"
^"^~~"~""" Belçikahlann üçte ikisi
anlayışla karşılıyor. Agusta skandalı sonrası
siyasete ara verip, tngiltere'de Oxford'da,
sosyal adalet konusunda doktara yapan ve
dönüşte bakan olan Vandenbroucke, ezilen
kesimler lehine başlattığı uygulamalar
yüzünden, ilaç endüstrisi, eczacılar ve
doktorlann şimşeklerini üzerine çekiyor.
Markasız ucuz ilaçlann kullanılmasını
teşvik etmesi, doktorlann vizite ücretlerini
kontrol altına almaya çalışması ve sağlık
hizmetlerinin ihtiyaç dışında lüks
sayılabilecek amaçlar için kullamhnasmı
sınırlaması Vandenbroucke'un başlıca
suçlan(!). Başanlı bakan Vandenbroucke,
18 Mayıs seçimlerinde, Brüksel'de. SP.A'dan
liste başı. Bakalım sağlık alanındaki
savurganlığa ilaç gibi gelen ve sosyal
adaletin sağlanmasında her seçimden sonra
bir öğün alınması gereken Vandenbroucke'a
Brükselliler sahip çıkabilecek mi°
Hollanda'da ırkçı parti "sağtak sistemiıün
çarpıkhğmı ve hastanelerdeki ve ev
doktoriarmdaki kuyruklarT kullanarak
çıkış yapmıştı. tngiltere'de de sağhk sistemi
yıllardır iktidarlann başını ağntıyor.
Çevresindekı ülkelere örnek oluşturan
Belçika sağlık sisteminin ayakta kalabilmesi
için Vandenbroucke gibi "bu işin kitabmı
yazmış'" bakanlara gereksinim var.
Vandenbroucke antibiyotik kullanımını
düşürmekte gösterdiği başanyı pekâlâ çerez
gibi ilaç kullanımını sınırlamakta da
gösterebilir. Irkçı parti Vlaams Blok'un
Anvers belediyesinin belediye parasını
kişisel harcamalan içın kullandığını ortaya
çıkarması, Belçika"nın yolsuzluk
konusunda da tedaviye ihtiyacı olduğunu
gösterdi. Irkçı partiyi istemeden de olsa
desteklemek zorunda kalan Belçika
gazeteleri, yazının kaleme alındığı anda
ırkçı parti gibi, Anvers belediye başkanı
Leona Detiege'in ve yönetimirün hemen
istifa etmesini istiyorlardı. Belediyede
koalisyonu oluşturan parti temsilcilerinin
tümü istifa karan aldı. Bu kez belediye
başkanının Liberal Partili olması
bekleniyor. Bu skandal en fazla ırkçı
partinin ekmeğine yağ sürdü. Bir tür beyin
ve yürek kanseri diyebileceğimiz ırkçılığın
ilacı ise henüz bulunmadı!
erdincutkuıg yahoo.com
Şairler, buralarda
sizebahargeldi!Buralarda "baharda şair
olmakta" yarar var.
Diyeceksiniz ki şairliğin
mevsimi mi olur? Hele hele
çoğunluğu(!) şair bir diyarda,
oralarda, değil mi? Haklısınız
haklısınız da... Bir de
paylaşmak olayı var.. yazdığını,
duyduğunu paylaşabilmek...
Sözlerini, dizekrini, Idtabuu
basabilmek, yayabilmek,
degerlendirebilmek,
dinletebilmek, okutabilmek,
ötekilere iletebilmek... Çoook
ayncalıklı küçücük cüretkâr bir
azınlık dışında hiç kimse,
örneğin gençliğinde basamadığı
şiirlerinin rövanşım "değerti
kitabevleri'' kurarak, birinci
hamura "şiir kitaplan" basarak
alamaz ki... "Görüntû egemen"
mantık ve sistemlerin hüküm
sürdüğü bir devirde hor görülen
"söz"ü özellikle de "yazıhşını"
ve de -hadi yeri gelmişken-
"manzum yazıhşuu" dar
kültürel düzeneklerde
yaşatmak, yeşertmek, "O"na
her baharda verünli topraklar
sunmak, burcu burcu
tomurcuklar
kazandırmak önce
cesaret, sonra olanak
ister...
Gökten zembil
beklenirse Ahmed
Arifbabasmm
yaklaşık deyişiyle,
"~ hasretine daha
nice leytim bahaıiarda ne
prangalar eskitiBr''... Buralarda
birileri 5 yıldır "Prmtemps des
Poetes/Şairlerin Bahan" diye
nüntan bir faaliyet başlattı, hem
de "şairin de şiirin de pabucu
dama aüldı" dendiği bir
zamanda. Yukanda sarf
ettiklerimize ters düşer gibi
gelebilir ancak hadi
ekleyelim. Şairlere her
baharda çiçek açtırma fikri
dönemin Eğitim ve Kültür
Bakanı Jack Lang'dan doğdu ve
desteklendi. Çoğul sol hükümet
gitti, tekil sağ hükümet iktidar
oldu, Jack'in yerini Jean-
Jacques (Aillagon) aldı.
"Kültür pontikasr kemer sıktı,
boğaz sıkmadı.
Zaten devletin katkısı
sembolikti. Yerel yönetimler.
belediyeler, irili ufaklı, Parisli,
taşralı yaymevleri,
kütüphaneler, kitapçılar,
okullar, kültür merkezleri,
\-akiflar, dernekler, tiyatrolar,
sinemalar, 'cafe'ler.. ve de
hepsinden önemlisi kuytuda
bekleyen, özleyen şiirseverler
seferber oldu. Belki şair
değildir Fransız, ama seferber
etmesini bildin mi, olou-, okutur,
dayanışrr, katılır, yürür,
başkaldınr. Donsuz -çulsuz-
Gavroche'u (Vktor Hugo'nun
"SefîDer"inin küçük devrimci
kahramanı) tmparator Jünyor
Bush a bile kafa tutan bir
mülettir!..
10-16 Mart tarihleri arasmda
5'incisi düzenlenen "Şahierin
Bahan"nda bu kez saptanabilen
10.000, evet doğnı okudunuz on
binin üstünde "şnr eylemi",
daha doğrusu "şiirsel eylem"
var. Sıkı durun, şiir sokağa
indiği kadar apartmanlara,
sıradan hanelere de tırmanıyor.
Çaylar sözcüğü geçiyor.
PARİS
UĞUR
HÜKÜM
Eylemler mi? Birkaç örnek
sizlere: Başta Paris ohnak
üzere, büyük kentlerde "metro
şiirsel müdahale tugay lan"
aracılığıyla koridorlarda,
duraklarda, peronlarda afişler,
şiir köşeleri, saatleri... Şiirli tren
biletleri, şiir pazarlığı, seyyar
şiir satıcılan, şarkılı söz
atışmalan, evlerde şiir
okumalan, şiir söyleşileri, çifte-
üç-dört dilde okumalar, anında
çeviri ve yaratma yanşlan...
Onemli bir ayrmtı. 5. "Şairlerin
BahanT>
mn ana teması
"Dümarun Şairleri" başlığını
taşıyor. 2003 buluşmasında çok
sayıda yabancı ülke şiiri ve şairi
bu popüler şenlikte tanınma
olanağına kavuşurken,
Arjantın'den Çin'e, Quebec,
tsveç'ten Güney Afrika
Cumhuriyeti'ne 50 civannda
ülke de "Şairfcrin Bahan"nı
kutlamaya, yaşamaya başladı.
Türkiye yok. Yolda sokakta
şairden geçilmeyen Türkiye'den
tık yok, en azından cehaletimizi
mazur görün, bize yansıyan
yok. "Şairlerin Bahan"m
örgütleyenlere
sorduk, onlar da
bilmiyor. Takdirle
karşıladığımız
faaliyetlerini,
elimizden
geldiğince
incelediğimiz
tstanbul Fransız
Kültür Merkezi'nin mart ayı
programında da "bahar"dan
eser yok. Ümitler kaldı bir
başka tt
baharw
aü! Paris
Anadohı Kültür Merkezi'nde
bir edebiyat sohbetine katılan
çıft dilli şair EBf Su Alkan, Paris
Kürt Enstitüsü'nde Fransızca,
Kürtçe ve Türkçe şiirlerini
okuyan Seyhmus Dağtekm ve
Türkçenin evrensel medar-ı
iftihan Nâznn Hikmet'ten başka
değil şiirimiz, esamimiz bile
okunmuyor. Paris metro
vagonlannı yıllardır süsleyen
Nâzım'ın dizelerini gören
Türkler gözyaşlanm
tutabilirler mi bilmiyorum,
ancak dev ofislerde Orhan VeB
veya Cahit Sıtkı Fransızca
okunabilse herhalde Fransa'nın
Türidye'ye ilişkin
önyargılarında
delikler açmak daha kolay
olurdu. Türk sanatçı Lohı
Menase'ye borçlu olduğumuz
"Nâzun Hikmet, Şnr Yoldaş"
belgeseli de haftanın en önemli
eylemlerinden biri kabul edilen
"Şnrsel Sinema" gösterileri
arasında yer aldı.
Bahar Paris'e gebnek için artık
nisanı beklemiyor. "Desem ki
vakhierden bir Nisan
akşamıdır... Desem ki sen benim
için, Hava kadar laznn, Ekmek
kadar mübarek, Su gibi aziz bir
şeysin; Nimettensin,
nhnettensin! Desem ki.. tnan
bana sevgflhn inan, Evimde
şenliksin, bahçemde bahar, Ve
soframda en eski şarap..."
Cahit Sıtkı Tarancı'nın bu
mısralarmı Fransızlar
okuyabilse, "Şairlerin Bahan"
bir başka çiçek açar, bir başka
rayiha kokardı... Türkçenin
şairleri, siz hangi mevsimi
bekliyorsunuz?
ugur.hukumtg paris.com