Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 ŞUBAT 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
8
M
Ü
Jtl
6«0
tsttatf.
üâmfi» yspıytrl
D E N İ Z S O M
-#*!?**£
TPmr«c«n*ariyctcom.lr Trt: 0.212.512 0505 Faksr 0.212.512 44 §7
- VaJr/ş, Powell'ın
evine gidip pazarlık yapmış...
"Umduğunu deâil.
bulduöunu vrveceâi bellivdi!"
Beslenme
Türk Ceza Yasası'nda
yapılan değişiklikle;
beslenmeyi engelle-
yenlere 2 yıldan 4 yıla,
besienmenin engellen-
mesi nedeni ile ölüm
meydana gelmîş ise 10
yıldan 20 yıla kadar ha-
pis cezası getirilmesine
Akff Kökçe'nin yorumu:
"Yurdumuzda yetersiz
beslenen milyonlarca
çocuk var ve bu neden-
le binlercesinin öldüğü
de yadsınamaz gerçek-
t
lerden. Bu du-
rumda; işçisine
beslenemeyece-
ği bir ücret veren
işveren, işsizine iş
bulamayan, beslenme-
sini umursamayan dev-
let, işçilere neredeyse
kuru ekmek seviyesin-
de ücreti reva gören
Asgari Ücret Tespit Ko-
misyonu, çalışanlann
ücretlerine yapılacak
iyileştirmeye karşı çı-
kan IMF yetkililerinin
hepsi hapislerde çürü-
yecek öyle mi? Hayır.
Çünkü bu yasaya göre
beslenmesi gerekenler
yalnızca açlık grevinde-
ki ya da ölüm orucun-
daki tutuklular. Besle-
nemeyen çocuklar,
hastalar, yaşlılar açlığa
devam edebilir, ölebilir.
Ne diyelim; işte acil ey-
lem planı, işte icraat."
B
irinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Do-
ğan'ın açıklamasına dün kaldığımız yerden
devam ediyoruz... Doğan, 12 Mart dönemi-
nin Birinci Ordu veSıkıyönetim Komutanı Fa-
ik Türün'ün cenaze töreninde yaptığı açıklama nede-
niyleeleştirilmişti. 12 MartdönemindeTürün'ün komu-
tasında kurmay yüzbaşı olarak görev aldığını belirten
Orgeneral Doğan'ın açıklamasının devamı şöyle:
"Komutanın insani cephesinin aydınlatıcı bir örne-
ğini vermek istiyorum: 1971 yılı Istanbul ilı için yapı-
lan genel arama planlamasında bize verdiği direktif-
te; özetle, arama esnasında hiç kimsenin inc'rtilme-
mesine özen gösterilmesini istemiş; bir evin kapısı-
nın çalınmasından sonra kapıyı açana, 'Günaydın, si-
zi bölgede rahatsız edenler var mı?' vs. gibi sorular
yöneftilmesini, şüpheli bir durum görmedikçe de eve
asla girilmemesini emretmişlerdir. Yaptığı konuşma-
nın genel çizgisi, anımsadığım kadanyla mutedil ve
çok insanidir. Genellikle arama bu çerçevede yürü-
Çetin Doğan'dantülmüş ve 'günaydın' operasyonu olarak da anılmış-
tır. O zamanki Ordu Komutanı'nın bu kesin talimatı-
na karşın, arama esnasında yer yer amacını aşan uy-
gulamalar küçük birimler tarafından yapılmış ve bun-
ların kendisine intikal ettirilmesi üzerine derhal duru-
ma el koyarak sorumluları cezalandınlmıştır. 1. Ordu
Komutanlığından emekli olan Orgeneral Sayın Faik
Türün'le daha sonra hiç karşılaşmadık.
Vefatında aynı makamı işgal eden bir kişi olarak;
düzenlenen törende konuşma yapmam ve kendisi-
ne yapılan yakıştırmalara karşı bildiklerimi, doğru-
dan tanık olduğum bilgileri törene katılanlarla paylaş-
mak istemem bir vefa borcunun ötesinde; özlemini
duyduğumuz toplumsal banş, sevgi ve hoşgörünün
haksız suçlamalar temeli üzerine kurulmasının pek
mümkün olmadığına inanmamdandır.
O dönemde yaşanan acı ve sıkıntılann, o günün
toplumsal sosyoekonomik koşulları içerisinde daha
sağlıklı değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu-
nu insana karşı işlenen suçlann bağışlanması ama-
cıyla değil; bir daha insanlık suçlannın hiç işlenme-
mesi için söylediğimi özellikle belirtmeliyim. Bu ko-
nuda toplum olarak daha da mesafe almamız gerek-
tiğine inanıyorum. Bunu sağlamanın yolu da kuşku-
suz çağdaş bir eğitimle; insan, toplum ve çevre sev-
gisiyle; laik, demokratik Atatürkçü düşünceyi öneçı-
karmaktan geçtiğine inanıyorum.
Saygılanmla.
Not: 12 Mart dönemine ilişkin bir aynntıyı da dik-
katinize sunmak isterim. O dönemdeki yasal düzen-
lemede sıkıyönetim komutanlan doğrudan Başbaka-
na bağlı olduklanndan, sıkıyönetim uygulamalarına
Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklan müdahil ol-
mamışlardır. Ç.D."
SESStZ SEDASIZ (!)
H
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku < yahoo.com
Parayı veren, SAVAŞ BORUSünu çalar!
Amerika'ya teslim olmanın tarihçesi
lletiyi Mesut Koşku göndermiş;
Türkiye'nin 1945 yılından bu yana ya-
pılan ikili anlaşmalaria Amerika Birle-
şik Devletleri karşısında elinin kolunun
bağlandığını anımsattıktan sonra
emekli asker Hüseyin Savcı'nın bir
anısını aktanyor:
"Yıl 1988, Temmuz ayı... Yurtdışı
görevlere atanmışız... Yanlış hatır-
lamıyorsam 108 subay ve astsu-
bayız..
Görev öncesi NATO ve dış ilişkile-
rimiz konusunda Genelkurmay'da bri-
fıng veriliyor.
Bir kurmay albay, ABD ile aramızda-
ki anlaşmalan anlatıyor. NATO'yagire-
bilmek için ve daha sonrası 310 anlaş-
ma yapılmış.
Bu anlaşmalarda ne yazık ki o günün
ı t
9
şartlannda pek çok tavizler verilmiş...
Albay, uzun uzun anlatıyor; anlattık-
ça belli belirsiz bir hoşnutsuzluk... Mı-
nldanmalar oluyor...
Çünkü bir dolarlık hibe bize iki do-
lardan fazlaya mal olmakta...
ön sıralarda oturan bir kurmay yar-
bay elini kaldınp söz istiyor:
- Komutanım, diyor, biz tüm bun-
lara, Rusya bizi işgal etmesin, ABD
bize ağabeylik yapsın diye katlanıyo-
ruz öyle mi?
Brifingi veren albay 'Bir anlamda
evet' diyor.
Yarbay arkadaş gülümsüyor:
- Bırakalım o zaman Rusya bizi işgal
etsin, biz de düşmanımızı bilelim, onu-
rumuzlasavaşalım..Böyleelimizkolu-
muz bağlı teslim olmayalım..."
ÇEDKÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
'Binaya Hakaret' (!)
Susun!.. Cezası var.
îstanbul'daki 12 Eylül yasa-
lanna dayanılarak inşa edilmiş
yapılar arasında en "uygunsu-
zu" olarak nam salan Gökkafes
peşimizi bırakmıyor.
Tanıdığım tüm hukukçulann
da ortak görüşü olarak, "huku-
ka aylan" yasa oyunlanyla
yükselip, kat kat "pazarlandığı-
nı" yazdığım için, benden ve
yazı işleri sorumlumuz Meb-
met Sucu'dan "20'şer mflyar"
lira maddi tazminat isteniyor.
YıDar önceki gibL.
Gökkafes'in sahipleri,
199O'lı yıllarda da yine benzer
bir tazminat da-
vası açmışlardı.
"Davablar" lis-
tesine de yine
Cumhuriyeiga-
zetesiyle birlik-
te Mimarlar
Odaa'ru da ya-
zarak, o yıllann
parasıyla hepi-
mizden "2'şer
mfl>
ı
arKra"ma-
nevi ve maddi
tazminat iste-
mişlerdi...
"Bu bina ts-
tanbul'a sapla-
nan bir hançer
olacak" dediği-
miz için "yükse-
len prestijlerine
hakaret" ettiğimizi ileri sür-
müşlerdi...
"Maddi tazminat" gerekçe-
leri ise yine bu eleştirilerimiz
yüzünden, "projedekigökdeten
katlannı saün alan" kimi müş-
terilerin bundan vazgeçmele-
riydi... Eğer biz karşı çıkma-
saymışız, bunlar da katlannı sa-
tıp, para kazanacaklarmış; me-
ğerse engel olmuşuz!..
işte o davada, dönemin Genel
Yayın Yönetmeni Ozgen Acar
Dİayın üzerine giderek, "Taz-
minat Terörü" başlıklı bir ya-
nyla da kente karşı suçlann
lergilenmesinde basının ve mi-
narlann bu yöntemle susturu-
amayacağını vurguladı.
Biz de savcı karşısına çıkıp
ledik ki; "Eleştirimiz kişüere
leğU, binanın yer seçimine ve
ıraya uygun otmayan mimari-
inedin- Çarpık yapılaşma de-
ince nasıl ki binlerce binanın
ahibine hakaret etmiyorsak,
îökkafes'i beğenmemekle bu-
u yapanlann kişiliklerine ha-
aret etmiş olmayız.-"
Nitekim mahkeme de zaten
u tür eleştirilerin "kamu ya-
uına" olduğunu ve hatta hem
asın olarak hem de "mimar
M
imliğimizle "yanlış gördüMe-
mizi uyarma" görevimiz bu-
ınduğu karannı açıkça yaza-
Jc, Gökkafesçilerin savlanru
ddetmişti...
Yine aynı dava sırasında,
"Kaldı ki bu ayncalıkb imar
izmlerini, çok yataklı otel yap-
mak ve böytece ülkeye sürekli
döviz girdisi sağlamak koşuluy-
la alanlann. şinıdi binanın kat-
lannı satmaya başlamalan da
devletin desteğindeki esas ge-
rekçeyi >t>ksa\Tnalandır_" şek-
lindeki bizim "suç duyunı-
muz" ise aynı imar iznini veren
Turiznı Bakanhğı'nda hâlâ so-
nuçlanmış değil...
Bir otelin katlan ya da oda-
lan nasıl satılabilir?... Eğerbu
ayncalıklı "aşmyükseklik'' iz-
ni, tamamen turizm amacıyla
değil de, "yap-
satpazarlaması"
için verildiyse,
ruhsata dayanak
tutulan Turizmi
Teşvik Yasa-
sı'nın hangi
maddesinde "o-
tel gösterip han
yapma''yayöne-
lik bir kural yer
alıyor?...
Nitekim Gök-
kafesçiler de işte
bu "oyunu" Tu-
rizm Bakanlı-
ğı'na bir kez da-
ha duyurduğu-
muz 07.07.2002
tarihli yazımı
bahane edip,
20 milyar lira kazanmak isti-
yorlar.
'Telekulak'ta yetmedi
Yine yakın geçmişteki, "ev
telefonlanmızuı dinlenmesi"
olayma da adlan kanşan Gök-
kafesçilerin, yeniden bir "taz-
minat terörüyk" üzerimize
gelmelerine karşı da elbette ki
tek dayanağımız hâlâ "hu-
kuk"
Çünkü, böylesi bir ucubenin
Istanbul'a çullanması, başın-
dan beri hep "sajasilerin deste-
ğiyie" oldu... Hâlâ da aynı des-
tek "devlet kurumlanna bile
özei katiarsatın ahnarak" sürü-
yor... Bankacılık Denetleme
Kurulu'ndan tutun, en popüler
şarkıcılanmıza kadar parasını
nereye harcayacağını bileme-
yen ne kadar "prestij düşkünü-
müz" varsa, bu "turistikgökde-
lenden" ofıs ya da konut amaç-
lı daire elde etme yanşındalar...
Hadi o şarkıcılar neyse...
Devleti temsil eden kurumla-
nn, kamu ve toplum yarannı
böylesine yok sayan bir binada
bulunmalan, acaba kime "hiz-
met" demektir?...
Bu soru yanıtsız kaldığı süre-
ce, Cumhuriyet'in avukatlan
daha çok tazminat terörünü gö-
ğüsleyecekler demektir...
Oekincii" cumhuriyet.com.tr.
KlM KİME DUM DUMA BEHIÇAK bebicakM turk.net
ÇtZGtLÎK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoyi! yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Şubat
oç/k Lt'r rnodeliKİn önünde~ ALMAN UALK 0T0M0B/U..
1936'PA BUSVM, 4DOLF «İTL£B,İLK YDLXSW*6EN
(FOLKSM6IN) OTOMOSİL F4BHİKASIH/N AÇtUÇtM
SAKSONM'DA YAPMIÇTt. MOt>ELf ^£»£>M4A/£>
gENzeet oroMosiıJfiJ
E £/8l, )*y6tA/ &İG. H/İUZ.
OTVMO8İLİ*ÇlKAlSMAfCn. VOUCSU//4GEH'fM KO-
LAYCA SArflA44SW/ SAĞLAMAK /Ç/AS İŞBAŞfHA
GErrGİLEN NAZ/ gOBEgT LEy, *HAF7#Pı4 S
MAKK ÖOEYeeEtC OTOMOSİL AUM*SLOGAMfr-
LA HAU-crAV gÜYtJ< fH&ÜAe TOPl/ttoAY/ BA-
EPILM/f, A/E Oe fiAGACAe SE3&
Ç*> Vo1ktwa9»n:Atmanca, hofk arabası
KAYSERİ 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sayı: 2002/107 Es. 2002/878 K.
Davacı tbrahim Çelik vekili Av. Mustafa Göncü tarafından davalı Sebahat Çelik aleyhine açılan şiddet-
li geçimsizlık sebebiyle boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda: 2.12.2002 tarih 2002 878 karar
sayılı ilarru ile davacının davasının kabulüne, Kayseri ili Melikgazi ilçesi, Battalgazi Mahallesi cilt 5 hane
280'denüfusakayıtlıRamazanveSuna'danolma, 1981 doğumlu Sebahat Çelik'in davacı ibrahimÇelik'ten
boşanmasına karar verilmiş olup bütün aramalara rağmen bulunamayan davalı Sebahat Çelik'in yokluğun-
da verilen işbu kararın ilanın yavımlandığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde temyiz yoluna başvurmadı-
ğı takdırde kararın KESİNLEŞECEĞI ilan olunur. 24.01.2003. Basın: 6421
Kirlenen Dünyamızı
Fidan Dikerek Antalım
ORMAN BAKANLIĞI
Bağkur Sağhk karnemi
kaybettim. Hükümsüzdür.
GÖZDEAKGÜNGÖR
GÖRÜŞ
RIDVAN BUDAK
Sivil Toplum,
Sendikalar ve Sol
30 yıllık sendikal ve siyasal deneyimim, bu süreç-
te biriktirdiklerim ışığında güncel gelişmelere ilişkin yo-
rumlanmı ve düşüncelerimi zaman zaman bu sütun-
lardan sizlerie paylaşacağım. Ülkemizde yaşanmak-
ta olan ekonomik, siyasal ve sosyal süreç, çalışanla-
nn ve halkın sorunlan, sivil toplum, sendikalar ve sol
hakkındaki değerlendirmelerimi aktaracağım.
• • •
30 yıl önce genç bir işçiyken, Çerkezköy'de işyeri
temsilcisi olarak sendikal ve siyasal hayata adım at-
tığım andan itibaren ülke tarihinin bütün gelgitlerinin
yakın tanığı oldum. 1960-70'li yıllarda 20 kişilik atöl-
yeterden 2000 kişilik fabrikalara kadar irili ufaklı bü-
tün işyerlerinde yoğun bir sendikalaşma faaliyeti var-
dı. Işçilerörgütleniyor, yalnızca kendi ekonomik çıkar-
lanyla değil, ülke meseleleriyle de yakından ilgileni-
yorlardı. Bu dönem sendikal hareket kadar 68 kuşa-
ğının estirdiği rüzgâria, solun, sosyal demokrasinin ve
sivil toplum örgütlerinin de yükseliş dönemiydi.
12 Eylül bu rüzgân kesti, ülkeyi kapalı ve karanlık
biryönesürükledi. Idamla yargılandığımız, yıllarcaha-
pis yattığımız o dönemde haklar budandı, örgütlülük
fikri aşağılandı, halk örgütlülükten uzaklaştınldı.
Bunun etkilerini bugün hâlâ yaşıyoruz. Dünyada
milyonlarca insan savaşa karşı sokaklara çıkarken,
savaşın en çok etkileyici ülkelerin başında gelen Tür-
kiye'de, 15milyonluklstanbul'da, 10 bin kişi meydan-
lara çıkamıyorsa, bunda 12 Eylül'ün korku psikoloji-
sinin rolü vardır. Aradan geçen 20 yılda toplum hâlâ
korkulannı, kaygılannı üzerinden atamamıştır.
• • •
12 Eylül sonrasında liberalizm rüzgân estirildi. A-
ma bu ekonomide liberalizm olarak kaldı; siyasal li-
beralizm, yani insan haklannı ve özgürlüklerini kap-
samadı. Ekonomik liberalizm ise kuralsızlık ve başı-
boşluktan öteye gidemedi. Sosyal boyutu olmayan,
Türkiye gerçeklerini göz ardı eden kuralsız ekonomi
ise 20 yıl sonra ülkeyi IMF'den alınacak borçlara muh-
taç hale getirmekten başka bir sonuç doğurmadı. Bu
dönemde sendikal hareket ve sivil toplum örgütlülü-
ğü zayıfladı. 12 Eylül yasalan nedeniyle işçilerin sen-
dikalaşması neredeyse imkânsız hale geldi. Sendika-
lann bugünkü durumuna bakıldığında akla şu soru-
lar geliyor: 12 Eylül ile birtikte eli ayağı bağlanan, bu
bağı çözmek için birtiktelik oluşturup çözüm araya-
mayan sendikal hareket yok oluşa doğru mu gidiyor?
özel sektörde gittikçe zayıflayan, özelleştirmeler
nedeniyle kamudaki yeri de tehlikeye düşen sendi-
kalar üyesiz ama zengin malvarlıklanyla baş başa mı
kalacak?
Elbette sosyal süreç sendikasızlığa müsaade et-
mez. Dünya ömekleri bunu açıkça gösteriyor. Bugün
Norveç'te nüfus 4 milyon, sendikalı işçi sayısı 850 bin-
dir. Bu durum Avrupa'nın önemli sayıdaki ülkesi için
geçertidir.
Bugün ekonomik ve sosyal yapısıyla bize benze-
yen Brezilya'da eski bir işçi lideri devlet başkanıdır.
Ve pek çok ülkede sendikalann örgütlenmesi ve de-
mokrasi mücadelesi sürmektedir.
Tabii ki bizde de sendikalann varlığı sürecektir, a-
ma bugünkü halinden sıynlıp yeniden çalışanlann ve
toplumun geniş kesimlerini kucaklayan bir niteliğe
kavuşması için yapılacak çok şey vardır.
• • •
Solun çalışanlarla, halkla olan bağlan zayıflamıştır.
Toplum solda duran güçlü, inandıncı, halkın talepte-
rini sahiplenen bir siyasal yapının yetersizliği nedeniy-
le, kendi çıkanyla ters düşen siyasal yapılann ardına
takılmak durumunda kalmıştır.
Bu durumdan çıkanlacak dersler vardır. Toplumun
örgütlenmesiyle solun yükselişi arasındaki yakın iliş-
kiye yeniden dikkat çekmek gerekir.
İşçilerin sendikalaşamadığı, örgütlü toplumun ge-
lişmediği ve dolayısıyla demokrasinin kökleşemedi-
ği, yoksullann sosyal dayanışmadan mahrum bırakıl-
dığı, ekmeğin ve işin özgürtüklerle aynı değerde gö-
rülmediği koşullarda, işin ve aşın peşindeki milyonlar
yüzünü sola dönmemektedir.
Oyleyse yapılacaklar da bellidir. Yeniden toplumu
örgütlemek, yeniden işi, aşı ve özgürlüğü öne çıkar-
mak, projelendiımek, bu hedeflere yönelen inandın-
cı projelerle halkla bütünleşerek sosyal devleti sahip-
lenmek...
Böyle bir sivil toplum, sendikalar ve sol siyaset an-
layışı halka umut verebilir, ülkenin kaderini etkileye-
bilir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA:
1/GeliboluYa-
nmadası'nda.
Çanakkale sa-
vaşlannın
önemli bir bö-
lümüne sahne
olmuş burun.
2/ Muğla'mn g
Milas ilçesin-
de antik bir
kent... Üye. 3/ 8
Satışa sunulan g
mal ya da hiz-
metlerin tanıtımını ve
dökümünü içeren bel-
ge. 4/Konyailindebir 2
baraj... Yaşanmış 3
olaylann anlatıldığı
yazı türü. 5/ Bir mü-
zik sesini belirtmeye
yarayan işaret... tnsa-
nın kendine karşı duy-
duğu saygı. 6/ Bilgi-
siz,kültürsüzkimse...
Sergen... Eski dilde su. 7/Yapma, etme... Içki mecli-
si. 8/ Atlas Okyanusu'nun batısındaki denize ve bu-
radaki adalara verilen ortak ad... Bir spor takımının
gözde oyııncusu. 9/Batı'da prenslere ve prenseslere
verilen onur unvanı... Kayınbirader.
YUKARBDAN AŞAĞIYA:
1/Kütahya'nın Çavdarhisar ilçesindeki ünlü antik kent.
2/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Kaza ya da başka bir
olayı karadakilere bildirmek için denize salınan içi
mektuplu şişe. 3/ Ölenlerin kılınmamış namazlan ve
tutulmamış oruçlan için verilen sadaka... Yemin. 41
Çok iri ve zehirsiz bir yılan... Utanç duyma... Bir cet-
vel türü. 5/ "Bilinir ne — olduğum içlenmek zanaatın-
da" (Cemal Süreya)... Okyanuslann çok derin kesim-
lerine verilen ad. 6/ Sıtma mikrobunu aşılayan sivrisi-
nek. II Hamam gibi yerlerde kullanılan bir çeşit takun-
ya. 8/ Yunan rakısı... Asya'da bir ülke. 9/ Eski Yunan
kentlerinde pazar yeri... Bir nota.