Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBAT 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
J v L J Li J. LJ M\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
tlk kez 'ilkemizi' askıya alıyor ve 'kişisel' denebilecek bir durumu yazıyorum
On yıl arayla iki telefon...1980'lerden bu yana Cumhuri-
yet yazanyım... Haftada ortalama
iki günden, mimarlık, kent, kültür
ve çevre konulannda en az 1000
yazıeder...
Bunlann arasında, aynı alandaki
kamusal görevım olan "Koruma
Kurulu üyeliğim"le ilgili yazım
ise yokgibidir...
Nedeni ise Koruma Kurulu üye-
lerine, kendı konulanyla ilgili yaz-
ma ve açıklama yasağı getiren,
böylece kurullara yönelik kimi
haksız ve çıkarcı saldınlarda bıle
kurul üyelerini "kamuoyunda sa-
vunma bile yapamaz" hale geti-
ren mevzuat değil...
Nitekim, bır keresinde, "bu su-
çu işlediğim"(') savıyla da göre-
vime son verilmişti. Adıma dava
açan vekilim Av. Derviş Parlak
böyle bir kuralın da hukuka aykın
olduğunu belirtmiş, yüksek yargı
da şunun altını çızmişti: "Kurul
üyeleri, koruma ve kültür so-
rumluluklannda gerekii olan ka-
muoyu bilincini de oluşturma
haklanna sahiptir ve hatta bunu
bir bilinısel görev olarak da yap-
malıdırlar..."
Hukukun bu desteğine rağmen
Koruma Kurullan'nda yaşadığı-
mız nice baskılan ve gerilimlen bi-
le yazılanma yansıtmıyor olmamın
temel nedeni de yine "kamusal so-
rumluluk" duygumuz... Çünkü bu
tür köşelerin "kişisel" konulara
ayrılmaması, topluma hizmet için
değerlendirilmesi gerekiyor...
Ne var ki şimdi ilk kez bu "ilke-
mizi" askıya almak zorunda kalı-
yorum.. Çünkü, telefonlar bıtmı-
yor, e-postalar yığılıyor... Öyle gö-
rünüyor kı şu merak edilen "Muğ-
la Kunılu'ndan alınmam"la il-
gili süreci artık okurlarla da paylas-
mam zorunlu oluyor...
Ardı ardına Ikl tebllgat'...
Uzun bayram tatiline hazırlandı-
ğımız geçen hafta. "iki tebligat"
aldım... Once, İstanbul dakı onca
muhalefetimize rağmen "siyasüe-
rin desteğiyle" SİT kurallannı de-
lerek yükselen Gökkafes adlı gök-
deleni yapanlardan... Bir yazımda,
tarihi Taşkışla binasının tam önün-
de "hukuk ve kültür yoksunu bi-
na" dediğim için, bana ve yazıiş-
leri sorumlumuz Mehmet Su-
cu'ya "20 milyar liralık tazmi-
nat davası" açmışlar; bunun bildi-
rimi geldi, "savunmamız" isteni-
yor...
Aynı günlerde Muğla Kuru-
lu'ndaki 2.5 yıllık üyehğime "5
yıllık süre dolduğu için son veril-
diğine" dair 31 Ocak 2003 tarihli
"Bakan onayını" bildiren yazı da
07 Şubat 2003 Cuma günü Kurul
Müdürlüğü'ne ulaştı...
Bundan haberimiz olmadığı
günlerde, yanı Kültür Bakanı Hü-
seyin Çelik, 01-02 Şubat 2003 ta-
rihlerindeki Tarihi Kentler Birli-
ği'nin Ankara ve Beypazan top-
lantılanna katıldığında, hem özel
olarak, hem de birçok kışınin ya-
nında; "Bu çalışmalarda birlikte
olalım" demişti...
Dahası, 04 Şubat 2003 günü sa-
at 18.50'de cep telefonumdan ara-
tıp "Azerbaycan'a gidiyorum...
Sizin kuruldaki görev süreniz ya-
kında doluyor... Devam etmenizi
istemeyenler var... Orayı bitire-
lim, başka biçimlerde yine bera-
ber çalışalım..." şeklinde sözler
bilesöylemişti...
Meğerse bütün bu konuşmala-
nndan önce, "bitirilmemi" iste-
yenlerin bekledikleri imzayı zaten
atmış... Yine aynı telefon konuş-
masında "Muğla'da yüzünüze
gülen, ama arkanızdan başka
düşünenler var" diye tanımladı-
ğı türden insanlardan birisi de bel-
li kikendisiymiş...
R. T. Erdoğan sdytemlgtt!..
Aslında bütün bunlan belki de
olağan saymak gerekiyor. Çünkü,
öncelikle AKP lideri Recep Tay-
yip Erdoğan da daha o "lstan-
bul'u yönettiği" yıllarda "Koru-
ma Kurullarına tepkili" bir tu-
turn içindeydi...
Örneğin, 27. 10. 1996'dasiyasal
yandaşı olan kimi mühendislerin
düzenlediği bir toplantıda şunlan
söylemişti: "Ben, Koruma Ku-
rullarrnın varlığına dahi karşı-
yım. Bir istişare (danışma) ku-
rulu olarak kalabilir; ama bir ic-
ra kurulu olarak kalmasının
yanlış olduğuna inamyorum. Bu
Emre Kongar 1993'te,
mak için haydi göreve...'
Koru-
" dedi.
.»Yoruma Kurullan'ndaki
görevimle ilgili
konulan yazmamaya
yıllardır özen
gösteriyorum.
Ancak şimdi bu görevin
'bitiriliş' şekli,
bununla bağlantılı
yaşananlar
ve dostlann yoğun
istekleri karşısında,
olanı biteni paylaşmak
kaçınılmaz oldu... Hüseyin Çelik 2003'te "Bundan
böyle artık koruma..." dedi.
AMAÇ KORLMAK DEĞtL, "KURTULMAK" OLUNCAL - Kültür Bakanı'oa göre, bu durumun baş so-
rumlusu "çivi çaktırmayan" Kurullar... Oysa bu evlere, yUlardır siyasilerin söz verdikleri "aparrman için yık-
ma" olanağına kavuşmak umuduyla çivi çakılmıyor; korumak yerine "kurtulmak" için de "çrvisiz" bırakılıyor...
kurulun belediyelere, seçilmişle-
re büyük bir darbe olduğuna
inanıyorum..."(Cumhuriyet, 28.
10. 19*96)
Yine aynı yıllarda, Turing'den
devralınan tarihi Boğaziçi köşkle-
rindeki "kaçak mescit inşaatla-
n" nedeniyle de Koruma Kurulla-
n kararlanyla soruşturmalar geçi-
ren Erdoğan, özellikle Beykoz ve
Sarıyer'in ormanhk ve su havzası
alanlannı "StT" yaparak yasadışı
imar işgalini durdurmak isteyen
kararlan bıle desteklemeyip bunla-
ra karşı da "iptal davalan" açmış,
ancak kaybetmişti...
3 Kasım seçimleri öncesinde de
Anadolu'daki seçimkonuşmalann-
da "SİT sorununuzu ve Koruma
Kurullarını halledeceğiz" gibi
vaatlerle imar rantına bağımlı seç-
men tabanından destek toplayan
Erdoğan'ın, şimdi bu son Kurul
üyelıkleri operasyonuna da ışık tu-
tabılecek en çarpıcı demeci ise
AKP ıktidannın ilk günlerindeki
şu sözlenydı: "Bize ayak bağı
olanlan etkisiz kılacağız". (Cum-
huriyet-20 Kasım 2002)
Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in
ise 1 Şubat 2003 günü Tarihi Kent-
ler Birliği Toplantısı'nda, Cumhur-
başkanı Sezer'in de huzurunda
yaptığı konuşmadaki kimi sözleri,
Erdoğan'ın bu yaklaşımlanyla ör-
tüşüyordu... "Koruma Kurulla-
rından yaygın şikâyetler var..."
diyen Bakan, örnek olarak da şunu
söylemişti: "Süleymaniye'deki
konaklar çöküyor... Çünkü ku-
rul çivi çakmaya bile izin vermi-
yor..."
Oysa kurullar, yıllardır bu eski
eserlere "bir çivi çakacak" ve on-
lan yıkıma terk etmek yerine res-
tore edip yeniden yaşatacak kışile-
rin, kurumlann, siyasetçilerin yol-
lannı gözlüyor...
Ancak, imar rantı kültürüyle ye-
tişenler, "çivi çakmak" sözünden
ille de onlan yıkıp, yerlerine apart-
man dikmeyi anladıklanndan, Ku-
rullann da; "Aman, bu yapıları
özgünlüklerini bozmadan ona-
nn ya da eskisi gibi yenileyin"
anlamındaki bilimsel ve uygarca
hassasiyetlerini anlamıyorlar ya da
anlamak işlerine gelmiyor...
1995'tekl görevlendlrme...
Işte o akşam Kültür Bakanı'nın
telefondaki konuşmasını bunlan da
anımsayarak dinledikten sonra. is-
ter istemez geçmişe gittim...
Tam 10 yıl önce, 1993 yılının şu-
bat ayında Koruma Kurullannda
göreve başlamam için yine Kültür
Bakanlığf ndan açılan telefonun
öbür ucunda, Fikri Sağlar döne-
minin Kültür Müsteşan Prof. Dr.
Emre Kongar vardı.. Istanbul'da-
ki Boğaziçi'ne bakan Koruma Ku-
rulunda Doğan Kuban'la birlikte
görev almamı istiyordu ..
Tarih ve çevre mirasını yaşatma
kavgamızda "sivil" gelenekten
geldiğimiz için, hocayı kırmadan
"Hayır" demeye çalışırken sözü-
mü ağzıma tıktı. "- Eğer bu göre-
vi kabul etmezsen. yanlışlarımı-
zı eleştiren tek bir yazı artık ya-
zamazsın.... İşte sorumluluk, ya
üstlenirsin ya susarsın; kaçarsan
korkaklıkla suçlar, seni rezil ede-
rim..."
Böylesı bır "tehdide" dayana-
mayıp, "serbest mimarlık büro-
muzu da kapatarak" üstlendiğım
tstanbul'dakı Koruma Kurulu üye-
liğim süresince, önce ANAP'lı
Agâh Oktay Güner, sonra RP'li
İsmail Kahraman Kültür Bakanı
olduklannda beni de görevden al-
dılar... "Taksim'e cami militanı"
kesilen İsmail Kahraman, mahke-
me karanyla görevime dönmem
üzerine Erzurum Kurulu'na ata-
dı... Bir ara da Istanbul'dan Antal-
ya Kurulu'na verilmiş, daha doğ-
rusu Kurul'da onaylanmayan Bo-
ğazjçi'ndekı haksız rant projelerin-
den sanki "uzaklaşmam" sağlan-
mıştı...
2000 yılına kadar, 7 yılda 5 kez
yinelenen bu ahnmalanmın tümün-
de "yargı" hemen göreve iade et-
ti... Çünkü gerçek nedenlerin, Ko-
ruma Kurulu'nda "korumacı" ru-
tumlanmız olduğu, yargı tarafın-
dan da saptanıyordu...
-Ve, 'yenlden' Muğla İçin...
Aynı yılın (2000) mayıs ayında,
tstemihan Talay'ın görevlendir-
meleriyle oluşrurulan Muğla Ku-
rulu nda yer almak, böylece genç-
lik yıllanmı adadığım Güney Ege
ve antik "Karya"nın güzellikleri-
ni korumaya "bıraktığım yerden"
devam etmek ayn bir coşku verdı-
ğinden. "kurucu üye" olmayı ka-
bul ettım... Geçen yıl da, her biri
korumacılığın gerçek gönüllüsü
olan üyeler beni Kurul Başkanlığı-
nagetirdiler...
İşte, Emre Kongar'm bütün iç-
tenliğiyle "Haydi, göreve" dediği
telefonundan 10 yıl sonra, bu kez
görevimin sona erdirileceğini "sez-
diğim". ardından da bunun çoktan
yapıldığını öğrendiğim, içtenlikten
uzak "Bakan telefonunu" unut-
mamak için de bu yazıyı yazıyo-
rum...
Eğer Kültür Bakanı, bunun yeri-
ne dosdogru "Sizi siyasi nedenle
görevden aldık..." deseydi; hatta
sadece bır "Katkılarınıza tcşek-
kür ederim"le bile yetinseydi, bel-
ki de ilkemizi bozmaz, yine başka
konulan yazardım...
Muğla Koruma Kurulu'nda,
"kültür ve doğa>a göz ardı eden"
hangı beklentilere "ayak bağı" ol-
duğumuzu ise bilenler, bihneyenle-
re anlatırlar...
Ancak ben, bu tür tarih ve çevre
düşmanı beklentilere bundan son-
ra da izin verilmeyeceğine yürekten
ınandığım, "korumada ödünsüz"
bir Kurul'dan aynlmamn da Muğ-
la adına huzurunu taşıyorum...
Yeter ki şu "bildirimler" artık
devam etmesin...
ODAK NOKTASI
Vnutmak'oyunu Taksim Sahnesi'nde
Kültür-süz-lüğün
eğlencesi
Tiyatro Oyunevi'nin sahnelediği 'Unurmak'ı Mahir Günşiray yönetiyor.
Kültür Servisi - Tiyatro
Oyunevi, geçen yıl sahneye
koyduğu 'Unutmak' adlı
oyununu üç gösteri için
İstanbul Devlet Tiyatrosu
Taksim Sahnesi'nde sahneliyor.
3, 10 ve 17Mart'tasaat
20.30'da sahnelenecek oyunu
Mahir Günşiray yönetiyor,
Hakan Milli, Ayça Damgacı,
Yavuz Topoyan, Ece Eroğlu,
Erkan Taşdöğen, Zeynep
Erkekli, Özgür Erkekli,
Mahir Günşiray rol alıyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün
1996 yılında 'unutmaya karşı
tiyatro' teması doğrultusunda
Fransız tiyatro yazarlanndan
oyun yazmalannı istemesi
üzerine, Tiyatro Oyunevi de,
bu yazarlardan Enzo
Cormann, Eugene Durif,
Eric - Emmanuel Schmitt ve
Joel Jouanneau nun 5
oyununu, iktıdar, şıddet, ikna
teknikleri temalan
doğrultusunda 'Unutmak'
adıyla sahnelemeye başlarruştı.
Kötülüğü ya da iktidan
parmakla gösterebilecek
kadar açık bir biçimde
tanımlayabibnenin güçleştiği
bir süreç içinde 'Kim kötü,
kim iyi?Kim şe\1an, kim
melek? Kim insanbk için,
kim hayvanlık için? Kim
barış için kim savaş için?
Kim güçlü, kim aciz?tktidar
kimde ve nerede?' sorulanna
yanıt arayan oyun, eğlence
kültür-süzlüğü-nün her
çeşidiyle günü gün etmenin,
her dertten uzaklaşmanın
yollannı ararken; teknolojinın
bize sağladığı o göz kamaştıncı
dünya içinde her şeyi
unutabilme, her şeye
inanabilme; her kılığa
girebilme durumunu anlatıyor.
(Bilgi için : 0 212 251 60 60)
AHMET CEMAL
Savaşa Hayır, Peki Ya
Ulusal 0nura?(2)
Ellili yıllardan günümüze uzanan süreç boyun-
ca, Türkiye Cumhuriyeti'nde resmı politikanın "ulu-
sal onur" konusundakı çeşitlı tutumları da hayli il-
gınç ve ıbret vericidır.
Bılindiği gibi, bu politıka gerek "Devletin birliği
ve bütünlüğü" gerekse "Devletin manevi şahsiye-
ti" konusunda kendi vatandaşlarının düşünce ve
eylemlerine karşı pek duyarlıdır. Ama aynı politika
ve bu politikanın özellikle "dışpolitika"denilen alt-
başlığı, Türkiye Cumhuriyetı vatandaşlarının şu
kendilerinden "görûşme tarihinin tarihini" kopar-
mak için kendimizi parçaladığımız Avrupa Birliği
üyesi devletlerin Türkiye'deki temsilcilikleri önün-
de bir vize uğruna bazen günlerce bekletilmeleri-
ni, kimi zaman sanatçılanndan bile tapu belgesi is-
tenmesıni ve bazen en haklı vize taleplerinin bile
sudan gerekçelerle geri çevrilmesini nedense hiç-
bir zaman ulusal onurumuza aykın bulmamıştır!
Ancak burada, işin ıçine yalnızca resmı politika-
yı katarak gelmış geçmiş iktıdarlarımıza haksızlık
etmeyelim. Çünkü bu ülkedeyetişen kimi aydınlar
da, kendılerı rahatçapasaportalabildikleri sürece,
vatandaşlarının yabancı temsilciliklerinin kuyruk-
larındakı hallerinı ulusal onur ve insan hakları bağ-
lamında degerlendirme gereğini hiç duymamışlar-
dır.
Zaten kendı kültürel kımliğinı çözümlemede ve
o kimlığe sahıp çıkmada hep eşsiz gafletler sergi-
lemış olan bu ülkenin bir kısım aydınları, aydın ola-
bılmenın koşulunu olabildiğince buralı olmama ve
aslında buralı olmadıklannı fırsat düştüğünce vur-
gulama gibi, ancak hilkat garibesi diye nitelendi-
rılebilecek koşullarda aradıklarından, o aydınların
yabancılara kapılanabildikleri ölçüde buralılarla il-
gılenmeyişlerinı de normal karşılamak gerekmek-
tedır! Bu satırların yazarı, bu ülkeden yetişme ve
Istanbul'daki yabancı kültür temsilciliklerinin mü-
davımi olan kimi aydınların(!) ve sanatçıların(!), o
temsılcıliklerin başında bulunan kişilerden fırsat
düştükçe Türk olmalarından ötürü adeta özür di-
lediklerine de ne yazık kı sıkça tanık olmuştur!
Konsolosluklar önünde vize bekleyenlerin hali ile
ulusal onurumuz arasında bağlantı kurmak, kimi-
lenne aşın aynntıya kaçmak gibi gelebilir ve zaten
öyle gelmektedır de. Yeri gelmışken belirtelim: Yi-
ne bir kısım Türk aydınlannın "insan hakiannıni ihla-
li" konusundaki ölçütleri de hayli tuhaf ve çelişki-
lidir. Bu gruba giren aydınlar, insan haklarının ihla-
lı adına harekete geçebılmek için bu ihlallenn mut-
laka gösterişli ve gürültülü olmasını ararlar. Başka
deyışle bu aydınların hak ıhlallerını protestoya de-
ğer bulmalan, ortada ölüm, hapse düşme ve mah-
kûmıyet gıbı durumların bulurunasına bağlıdır ve
bu durumlar da mutlaka ıçlerınden birinin başına
gelmelidir. Bundan ötürüdür ki, örneğin Beyoğ-
lu'ndaki falanca sokakta güzel havalarda açıktaki
masalarda rakı içme özgürlüğü uğruna hemen ör-
gütlenip ellerinde rakı bardaklanyla ortalığa dökü-
lüveren bu "aydınlann", iki kuruşaylığınıalabilmek
için girdiği banka kuyruğunda ya da hastane kuy-
ruğunda gücü tükenıp ölen yaşlı emeklıler için so-
kağa döküldüklerine hiç rastlanmamıştır. Çünkü
onlara göre yaşlı emeklilerin aylıklannı ölüm tehli-
kesıyle karşılaşmadan alabilmelerı ya da sağlık
muayenesı konusunda güçlük çekmemeleri, ne
kayda değer insan haklarındandır, ne de insanlık
onuruna protestoya değecek kadar aykırıdır!
Nicedir girmek için çabaladığımız Avrupa Birli-
ği'ni oluşturan ülkelerde ise vatandaşların insan
haklarının birincil çıkış noktası bu aynntılardır.
Insanın insan için tek ölçüt olmaktan çıktığı yer-
de, savaşa karşı çıkmak da dahil, hiçbir protesto-
nun ve savunmanın inandıncı olması beklenemez!
e-posta: ahmetcemal"superonline.com
acem20(a hotmail.com
Harald Szemann Ppoje4l'de
• Kültür Servisi - Proje4L'de "Çağa
Etkinliklen' kapsamında bugün saat 18.00'de
küratör Harald Szemann'ın katıldığı bir
konferans düzenlenecek. Szemann, 1969'da
güncel sanat tarihini değiştiren 'Tutum Biçim
Alınca..." sergisıyle Joseph Beuys, Richard
Serra ve Lawrence Weiner gibi sanatçılan ilk
kez bir arada göstererek bir dönemi tarif eder ve
bu serginın ardından bağımsız küratör olarak
çalışmaya başlar. 1972'de Documenta, 1999 ve
2001 'de Venedik Bıenali küratörlüğünü yapar.
Szemann, güncel anlamda küratörlüğü yeniden
inşa eden, alanı sergileriyle sürekli yenileyen,
yeniden düşündüren bir küratör olarak kabul
edilmiş, son olarak Basel'da 'Marcel Duchamp'
ve Paris'te 'Aubes-Reveries au bord de Victor
Hugo' sergilerini düzenlemıştir.
(Troje4L Tel: 0 212 281 51 50)
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY'de 19.30'da
'Festival Strings Lucerne' konseri.
(0 212 232 98 30)
• LÜTFİ KIRDAR KONSER
SALONU'nda 20.00'de Borusan Filarmoni
Orkestrası konseri. Şef: Ender Sakpınar.
(0 212 292 06 55)
• AVUSTURYA KLXTÜR MERKEZİ'nde
20.00'de Jülide Gündüz (flüt) ve Sarah
Leroy de Maleguilnin (piyano)'nin konseri.
(0 212 223 78 43)
• TARİH VAKFI BÎLGİ BELGE
MERKEZİ'nde 18.30'da 'Tarihçinin
Mutfağı'nın konuğu Murat Belge.
(0 212 513 52 35)
• AKSANAT'ta 18.30'da 'Doğa ve Kültür
Odağı Kemaliye' konulu saydam gösterisi
eşliğinde söyleşi. (0 212 252 35 03)
• ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda 18.00'de '12
İskemle' adlı film gösterimi. (0 212 249 09 45)
• GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 18.00'de
'Morituri' ve 20.00'de '20 Temmuz' adlı film
gösterimi. (0 212 249 20 02)
• BABYLON'da 21 30da John Surman ve
Jack deJohnette ikilisinın konseri.
(0 212 292 73 68)