05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ŞUBAT 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J v L J Li J. LJ M\ [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt tlk kez 'ilkemizi' askıya alıyor ve 'kişisel' denebilecek bir durumu yazıyorum On yıl arayla iki telefon...1980'lerden bu yana Cumhuri- yet yazanyım... Haftada ortalama iki günden, mimarlık, kent, kültür ve çevre konulannda en az 1000 yazıeder... Bunlann arasında, aynı alandaki kamusal görevım olan "Koruma Kurulu üyeliğim"le ilgili yazım ise yokgibidir... Nedeni ise Koruma Kurulu üye- lerine, kendı konulanyla ilgili yaz- ma ve açıklama yasağı getiren, böylece kurullara yönelik kimi haksız ve çıkarcı saldınlarda bıle kurul üyelerini "kamuoyunda sa- vunma bile yapamaz" hale geti- ren mevzuat değil... Nitekim, bır keresinde, "bu su- çu işlediğim"(') savıyla da göre- vime son verilmişti. Adıma dava açan vekilim Av. Derviş Parlak böyle bir kuralın da hukuka aykın olduğunu belirtmiş, yüksek yargı da şunun altını çızmişti: "Kurul üyeleri, koruma ve kültür so- rumluluklannda gerekii olan ka- muoyu bilincini de oluşturma haklanna sahiptir ve hatta bunu bir bilinısel görev olarak da yap- malıdırlar..." Hukukun bu desteğine rağmen Koruma Kurullan'nda yaşadığı- mız nice baskılan ve gerilimlen bi- le yazılanma yansıtmıyor olmamın temel nedeni de yine "kamusal so- rumluluk" duygumuz... Çünkü bu tür köşelerin "kişisel" konulara ayrılmaması, topluma hizmet için değerlendirilmesi gerekiyor... Ne var ki şimdi ilk kez bu "ilke- mizi" askıya almak zorunda kalı- yorum.. Çünkü, telefonlar bıtmı- yor, e-postalar yığılıyor... Öyle gö- rünüyor kı şu merak edilen "Muğ- la Kunılu'ndan alınmam"la il- gili süreci artık okurlarla da paylas- mam zorunlu oluyor... Ardı ardına Ikl tebllgat'... Uzun bayram tatiline hazırlandı- ğımız geçen hafta. "iki tebligat" aldım... Once, İstanbul dakı onca muhalefetimize rağmen "siyasüe- rin desteğiyle" SİT kurallannı de- lerek yükselen Gökkafes adlı gök- deleni yapanlardan... Bir yazımda, tarihi Taşkışla binasının tam önün- de "hukuk ve kültür yoksunu bi- na" dediğim için, bana ve yazıiş- leri sorumlumuz Mehmet Su- cu'ya "20 milyar liralık tazmi- nat davası" açmışlar; bunun bildi- rimi geldi, "savunmamız" isteni- yor... Aynı günlerde Muğla Kuru- lu'ndaki 2.5 yıllık üyehğime "5 yıllık süre dolduğu için son veril- diğine" dair 31 Ocak 2003 tarihli "Bakan onayını" bildiren yazı da 07 Şubat 2003 Cuma günü Kurul Müdürlüğü'ne ulaştı... Bundan haberimiz olmadığı günlerde, yanı Kültür Bakanı Hü- seyin Çelik, 01-02 Şubat 2003 ta- rihlerindeki Tarihi Kentler Birli- ği'nin Ankara ve Beypazan top- lantılanna katıldığında, hem özel olarak, hem de birçok kışınin ya- nında; "Bu çalışmalarda birlikte olalım" demişti... Dahası, 04 Şubat 2003 günü sa- at 18.50'de cep telefonumdan ara- tıp "Azerbaycan'a gidiyorum... Sizin kuruldaki görev süreniz ya- kında doluyor... Devam etmenizi istemeyenler var... Orayı bitire- lim, başka biçimlerde yine bera- ber çalışalım..." şeklinde sözler bilesöylemişti... Meğerse bütün bu konuşmala- nndan önce, "bitirilmemi" iste- yenlerin bekledikleri imzayı zaten atmış... Yine aynı telefon konuş- masında "Muğla'da yüzünüze gülen, ama arkanızdan başka düşünenler var" diye tanımladı- ğı türden insanlardan birisi de bel- li kikendisiymiş... R. T. Erdoğan sdytemlgtt!.. Aslında bütün bunlan belki de olağan saymak gerekiyor. Çünkü, öncelikle AKP lideri Recep Tay- yip Erdoğan da daha o "lstan- bul'u yönettiği" yıllarda "Koru- ma Kurullarına tepkili" bir tu- turn içindeydi... Örneğin, 27. 10. 1996'dasiyasal yandaşı olan kimi mühendislerin düzenlediği bir toplantıda şunlan söylemişti: "Ben, Koruma Ku- rullarrnın varlığına dahi karşı- yım. Bir istişare (danışma) ku- rulu olarak kalabilir; ama bir ic- ra kurulu olarak kalmasının yanlış olduğuna inamyorum. Bu Emre Kongar 1993'te, mak için haydi göreve...' Koru- " dedi. .»Yoruma Kurullan'ndaki görevimle ilgili konulan yazmamaya yıllardır özen gösteriyorum. Ancak şimdi bu görevin 'bitiriliş' şekli, bununla bağlantılı yaşananlar ve dostlann yoğun istekleri karşısında, olanı biteni paylaşmak kaçınılmaz oldu... Hüseyin Çelik 2003'te "Bundan böyle artık koruma..." dedi. AMAÇ KORLMAK DEĞtL, "KURTULMAK" OLUNCAL - Kültür Bakanı'oa göre, bu durumun baş so- rumlusu "çivi çaktırmayan" Kurullar... Oysa bu evlere, yUlardır siyasilerin söz verdikleri "aparrman için yık- ma" olanağına kavuşmak umuduyla çivi çakılmıyor; korumak yerine "kurtulmak" için de "çrvisiz" bırakılıyor... kurulun belediyelere, seçilmişle- re büyük bir darbe olduğuna inanıyorum..."(Cumhuriyet, 28. 10. 19*96) Yine aynı yıllarda, Turing'den devralınan tarihi Boğaziçi köşkle- rindeki "kaçak mescit inşaatla- n" nedeniyle de Koruma Kurulla- n kararlanyla soruşturmalar geçi- ren Erdoğan, özellikle Beykoz ve Sarıyer'in ormanhk ve su havzası alanlannı "StT" yaparak yasadışı imar işgalini durdurmak isteyen kararlan bıle desteklemeyip bunla- ra karşı da "iptal davalan" açmış, ancak kaybetmişti... 3 Kasım seçimleri öncesinde de Anadolu'daki seçimkonuşmalann- da "SİT sorununuzu ve Koruma Kurullarını halledeceğiz" gibi vaatlerle imar rantına bağımlı seç- men tabanından destek toplayan Erdoğan'ın, şimdi bu son Kurul üyelıkleri operasyonuna da ışık tu- tabılecek en çarpıcı demeci ise AKP ıktidannın ilk günlerindeki şu sözlenydı: "Bize ayak bağı olanlan etkisiz kılacağız". (Cum- huriyet-20 Kasım 2002) Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in ise 1 Şubat 2003 günü Tarihi Kent- ler Birliği Toplantısı'nda, Cumhur- başkanı Sezer'in de huzurunda yaptığı konuşmadaki kimi sözleri, Erdoğan'ın bu yaklaşımlanyla ör- tüşüyordu... "Koruma Kurulla- rından yaygın şikâyetler var..." diyen Bakan, örnek olarak da şunu söylemişti: "Süleymaniye'deki konaklar çöküyor... Çünkü ku- rul çivi çakmaya bile izin vermi- yor..." Oysa kurullar, yıllardır bu eski eserlere "bir çivi çakacak" ve on- lan yıkıma terk etmek yerine res- tore edip yeniden yaşatacak kışile- rin, kurumlann, siyasetçilerin yol- lannı gözlüyor... Ancak, imar rantı kültürüyle ye- tişenler, "çivi çakmak" sözünden ille de onlan yıkıp, yerlerine apart- man dikmeyi anladıklanndan, Ku- rullann da; "Aman, bu yapıları özgünlüklerini bozmadan ona- nn ya da eskisi gibi yenileyin" anlamındaki bilimsel ve uygarca hassasiyetlerini anlamıyorlar ya da anlamak işlerine gelmiyor... 1995'tekl görevlendlrme... Işte o akşam Kültür Bakanı'nın telefondaki konuşmasını bunlan da anımsayarak dinledikten sonra. is- ter istemez geçmişe gittim... Tam 10 yıl önce, 1993 yılının şu- bat ayında Koruma Kurullannda göreve başlamam için yine Kültür Bakanlığf ndan açılan telefonun öbür ucunda, Fikri Sağlar döne- minin Kültür Müsteşan Prof. Dr. Emre Kongar vardı.. Istanbul'da- ki Boğaziçi'ne bakan Koruma Ku- rulunda Doğan Kuban'la birlikte görev almamı istiyordu .. Tarih ve çevre mirasını yaşatma kavgamızda "sivil" gelenekten geldiğimiz için, hocayı kırmadan "Hayır" demeye çalışırken sözü- mü ağzıma tıktı. "- Eğer bu göre- vi kabul etmezsen. yanlışlarımı- zı eleştiren tek bir yazı artık ya- zamazsın.... İşte sorumluluk, ya üstlenirsin ya susarsın; kaçarsan korkaklıkla suçlar, seni rezil ede- rim..." Böylesı bır "tehdide" dayana- mayıp, "serbest mimarlık büro- muzu da kapatarak" üstlendiğım tstanbul'dakı Koruma Kurulu üye- liğim süresince, önce ANAP'lı Agâh Oktay Güner, sonra RP'li İsmail Kahraman Kültür Bakanı olduklannda beni de görevden al- dılar... "Taksim'e cami militanı" kesilen İsmail Kahraman, mahke- me karanyla görevime dönmem üzerine Erzurum Kurulu'na ata- dı... Bir ara da Istanbul'dan Antal- ya Kurulu'na verilmiş, daha doğ- rusu Kurul'da onaylanmayan Bo- ğazjçi'ndekı haksız rant projelerin- den sanki "uzaklaşmam" sağlan- mıştı... 2000 yılına kadar, 7 yılda 5 kez yinelenen bu ahnmalanmın tümün- de "yargı" hemen göreve iade et- ti... Çünkü gerçek nedenlerin, Ko- ruma Kurulu'nda "korumacı" ru- tumlanmız olduğu, yargı tarafın- dan da saptanıyordu... -Ve, 'yenlden' Muğla İçin... Aynı yılın (2000) mayıs ayında, tstemihan Talay'ın görevlendir- meleriyle oluşrurulan Muğla Ku- rulu nda yer almak, böylece genç- lik yıllanmı adadığım Güney Ege ve antik "Karya"nın güzellikleri- ni korumaya "bıraktığım yerden" devam etmek ayn bir coşku verdı- ğinden. "kurucu üye" olmayı ka- bul ettım... Geçen yıl da, her biri korumacılığın gerçek gönüllüsü olan üyeler beni Kurul Başkanlığı- nagetirdiler... İşte, Emre Kongar'm bütün iç- tenliğiyle "Haydi, göreve" dediği telefonundan 10 yıl sonra, bu kez görevimin sona erdirileceğini "sez- diğim". ardından da bunun çoktan yapıldığını öğrendiğim, içtenlikten uzak "Bakan telefonunu" unut- mamak için de bu yazıyı yazıyo- rum... Eğer Kültür Bakanı, bunun yeri- ne dosdogru "Sizi siyasi nedenle görevden aldık..." deseydi; hatta sadece bır "Katkılarınıza tcşek- kür ederim"le bile yetinseydi, bel- ki de ilkemizi bozmaz, yine başka konulan yazardım... Muğla Koruma Kurulu'nda, "kültür ve doğa>a göz ardı eden" hangı beklentilere "ayak bağı" ol- duğumuzu ise bilenler, bihneyenle- re anlatırlar... Ancak ben, bu tür tarih ve çevre düşmanı beklentilere bundan son- ra da izin verilmeyeceğine yürekten ınandığım, "korumada ödünsüz" bir Kurul'dan aynlmamn da Muğ- la adına huzurunu taşıyorum... Yeter ki şu "bildirimler" artık devam etmesin... ODAK NOKTASI Vnutmak'oyunu Taksim Sahnesi'nde Kültür-süz-lüğün eğlencesi Tiyatro Oyunevi'nin sahnelediği 'Unurmak'ı Mahir Günşiray yönetiyor. Kültür Servisi - Tiyatro Oyunevi, geçen yıl sahneye koyduğu 'Unutmak' adlı oyununu üç gösteri için İstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi'nde sahneliyor. 3, 10 ve 17Mart'tasaat 20.30'da sahnelenecek oyunu Mahir Günşiray yönetiyor, Hakan Milli, Ayça Damgacı, Yavuz Topoyan, Ece Eroğlu, Erkan Taşdöğen, Zeynep Erkekli, Özgür Erkekli, Mahir Günşiray rol alıyor. Uluslararası Af Örgütü'nün 1996 yılında 'unutmaya karşı tiyatro' teması doğrultusunda Fransız tiyatro yazarlanndan oyun yazmalannı istemesi üzerine, Tiyatro Oyunevi de, bu yazarlardan Enzo Cormann, Eugene Durif, Eric - Emmanuel Schmitt ve Joel Jouanneau nun 5 oyununu, iktıdar, şıddet, ikna teknikleri temalan doğrultusunda 'Unutmak' adıyla sahnelemeye başlarruştı. Kötülüğü ya da iktidan parmakla gösterebilecek kadar açık bir biçimde tanımlayabibnenin güçleştiği bir süreç içinde 'Kim kötü, kim iyi?Kim şe\1an, kim melek? Kim insanbk için, kim hayvanlık için? Kim barış için kim savaş için? Kim güçlü, kim aciz?tktidar kimde ve nerede?' sorulanna yanıt arayan oyun, eğlence kültür-süzlüğü-nün her çeşidiyle günü gün etmenin, her dertten uzaklaşmanın yollannı ararken; teknolojinın bize sağladığı o göz kamaştıncı dünya içinde her şeyi unutabilme, her şeye inanabilme; her kılığa girebilme durumunu anlatıyor. (Bilgi için : 0 212 251 60 60) AHMET CEMAL Savaşa Hayır, Peki Ya Ulusal 0nura?(2) Ellili yıllardan günümüze uzanan süreç boyun- ca, Türkiye Cumhuriyeti'nde resmı politikanın "ulu- sal onur" konusundakı çeşitlı tutumları da hayli il- gınç ve ıbret vericidır. Bılindiği gibi, bu politıka gerek "Devletin birliği ve bütünlüğü" gerekse "Devletin manevi şahsiye- ti" konusunda kendi vatandaşlarının düşünce ve eylemlerine karşı pek duyarlıdır. Ama aynı politika ve bu politikanın özellikle "dışpolitika"denilen alt- başlığı, Türkiye Cumhuriyetı vatandaşlarının şu kendilerinden "görûşme tarihinin tarihini" kopar- mak için kendimizi parçaladığımız Avrupa Birliği üyesi devletlerin Türkiye'deki temsilcilikleri önün- de bir vize uğruna bazen günlerce bekletilmeleri- ni, kimi zaman sanatçılanndan bile tapu belgesi is- tenmesıni ve bazen en haklı vize taleplerinin bile sudan gerekçelerle geri çevrilmesini nedense hiç- bir zaman ulusal onurumuza aykın bulmamıştır! Ancak burada, işin ıçine yalnızca resmı politika- yı katarak gelmış geçmiş iktıdarlarımıza haksızlık etmeyelim. Çünkü bu ülkedeyetişen kimi aydınlar da, kendılerı rahatçapasaportalabildikleri sürece, vatandaşlarının yabancı temsilciliklerinin kuyruk- larındakı hallerinı ulusal onur ve insan hakları bağ- lamında degerlendirme gereğini hiç duymamışlar- dır. Zaten kendı kültürel kımliğinı çözümlemede ve o kimlığe sahıp çıkmada hep eşsiz gafletler sergi- lemış olan bu ülkenin bir kısım aydınları, aydın ola- bılmenın koşulunu olabildiğince buralı olmama ve aslında buralı olmadıklannı fırsat düştüğünce vur- gulama gibi, ancak hilkat garibesi diye nitelendi- rılebilecek koşullarda aradıklarından, o aydınların yabancılara kapılanabildikleri ölçüde buralılarla il- gılenmeyişlerinı de normal karşılamak gerekmek- tedır! Bu satırların yazarı, bu ülkeden yetişme ve Istanbul'daki yabancı kültür temsilciliklerinin mü- davımi olan kimi aydınların(!) ve sanatçıların(!), o temsılcıliklerin başında bulunan kişilerden fırsat düştükçe Türk olmalarından ötürü adeta özür di- lediklerine de ne yazık kı sıkça tanık olmuştur! Konsolosluklar önünde vize bekleyenlerin hali ile ulusal onurumuz arasında bağlantı kurmak, kimi- lenne aşın aynntıya kaçmak gibi gelebilir ve zaten öyle gelmektedır de. Yeri gelmışken belirtelim: Yi- ne bir kısım Türk aydınlannın "insan hakiannıni ihla- li" konusundaki ölçütleri de hayli tuhaf ve çelişki- lidir. Bu gruba giren aydınlar, insan haklarının ihla- lı adına harekete geçebılmek için bu ihlallenn mut- laka gösterişli ve gürültülü olmasını ararlar. Başka deyışle bu aydınların hak ıhlallerını protestoya de- ğer bulmalan, ortada ölüm, hapse düşme ve mah- kûmıyet gıbı durumların bulurunasına bağlıdır ve bu durumlar da mutlaka ıçlerınden birinin başına gelmelidir. Bundan ötürüdür ki, örneğin Beyoğ- lu'ndaki falanca sokakta güzel havalarda açıktaki masalarda rakı içme özgürlüğü uğruna hemen ör- gütlenip ellerinde rakı bardaklanyla ortalığa dökü- lüveren bu "aydınlann", iki kuruşaylığınıalabilmek için girdiği banka kuyruğunda ya da hastane kuy- ruğunda gücü tükenıp ölen yaşlı emeklıler için so- kağa döküldüklerine hiç rastlanmamıştır. Çünkü onlara göre yaşlı emeklilerin aylıklannı ölüm tehli- kesıyle karşılaşmadan alabilmelerı ya da sağlık muayenesı konusunda güçlük çekmemeleri, ne kayda değer insan haklarındandır, ne de insanlık onuruna protestoya değecek kadar aykırıdır! Nicedir girmek için çabaladığımız Avrupa Birli- ği'ni oluşturan ülkelerde ise vatandaşların insan haklarının birincil çıkış noktası bu aynntılardır. Insanın insan için tek ölçüt olmaktan çıktığı yer- de, savaşa karşı çıkmak da dahil, hiçbir protesto- nun ve savunmanın inandıncı olması beklenemez! e-posta: ahmetcemal"superonline.com acem20(a hotmail.com Harald Szemann Ppoje4l'de • Kültür Servisi - Proje4L'de "Çağa Etkinliklen' kapsamında bugün saat 18.00'de küratör Harald Szemann'ın katıldığı bir konferans düzenlenecek. Szemann, 1969'da güncel sanat tarihini değiştiren 'Tutum Biçim Alınca..." sergisıyle Joseph Beuys, Richard Serra ve Lawrence Weiner gibi sanatçılan ilk kez bir arada göstererek bir dönemi tarif eder ve bu serginın ardından bağımsız küratör olarak çalışmaya başlar. 1972'de Documenta, 1999 ve 2001 'de Venedik Bıenali küratörlüğünü yapar. Szemann, güncel anlamda küratörlüğü yeniden inşa eden, alanı sergileriyle sürekli yenileyen, yeniden düşündüren bir küratör olarak kabul edilmiş, son olarak Basel'da 'Marcel Duchamp' ve Paris'te 'Aubes-Reveries au bord de Victor Hugo' sergilerini düzenlemıştir. (Troje4L Tel: 0 212 281 51 50) BUGUN • CEMAL REŞİT REY'de 19.30'da 'Festival Strings Lucerne' konseri. (0 212 232 98 30) • LÜTFİ KIRDAR KONSER SALONU'nda 20.00'de Borusan Filarmoni Orkestrası konseri. Şef: Ender Sakpınar. (0 212 292 06 55) • AVUSTURYA KLXTÜR MERKEZİ'nde 20.00'de Jülide Gündüz (flüt) ve Sarah Leroy de Maleguilnin (piyano)'nin konseri. (0 212 223 78 43) • TARİH VAKFI BÎLGİ BELGE MERKEZİ'nde 18.30'da 'Tarihçinin Mutfağı'nın konuğu Murat Belge. (0 212 513 52 35) • AKSANAT'ta 18.30'da 'Doğa ve Kültür Odağı Kemaliye' konulu saydam gösterisi eşliğinde söyleşi. (0 212 252 35 03) • ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda 18.00'de '12 İskemle' adlı film gösterimi. (0 212 249 09 45) • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 18.00'de 'Morituri' ve 20.00'de '20 Temmuz' adlı film gösterimi. (0 212 249 20 02) • BABYLON'da 21 30da John Surman ve Jack deJohnette ikilisinın konseri. (0 212 292 73 68)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle